Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

onüç

Admin
  • Content Count

    500
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    8

Posts posted by onüç


  1. Çok iyi hatırlıyorum, bu cola olayı tam olarak Cola Turka'nın piyasaya çıkmasından hemen önce patlak verdi.

     

     

    kusuruma bakma kardeşim

    söylediklerinde haklı olabilirsin

    ama mesajında alıntı yaptığım kısım hariç

    bu resim uydurma yada komploo teorisinden ibaret olabilir ancak çıkış tarihi kesinlikle cola turka öncesi değil

    ben orta 1.sınıfa giderken bir abi gelip onu aynı konunun ilk mesajındaki haliyle elimize sıkıştırmıştı

    YIL:1992 yada 1993

     

    şunuda eklemeliyim

    uzun süredir hiç bir marka ve çeşidini kullanmam....

    ayrana devam....

     

     

     

    saygılarımla


  2. öncelikle özür dilemek isterim.....

    bu düzeyde bir özenle hazırlanmış yakın tarihimizin en değerleri kişiliklerininden birinin adına açılmış bir forumda birazdan kullanacağım kelimeleri klavyeme telaffuz ettireceğim için.....

     

     

    Atatürk düşmanları , Türk düşmanlarıdır,pkk da Türk düşmanıdır.o zaman:Atatürk düşmanlarıyla pkklılar aynıdır.

    Ve vatan hainliği...

     

    ancak savunulmaya değmeyen, sahibinin bile inanmadığı yada kemik beyinine kemikleşmeden hemen önce (zira biraz geçse zihinin fiziksel yapısı bile tahammül edemez...) yerleştirilmiş [fikir diyemeyeceğim] cüce fikir gölgeleri barındıran zihnin emrindedeki dudaklardan dökülebilecek açık bir

    "SİZİN FİKİRLERİNİZİ İDRAK EDEMİYORUM KENDİMİNKİNİDE ANLATACAK yada SAVUNACAK DÜZEYDE ve KAPASİTEDE DEĞİLİM"

    yaygarasından başka birşey değildir

     

    ve bu kişiden

    iki kardeşini (birisi kendi kollarımında) kalleş PKK!ya vermiş biri olarak özür bekliyorum


  3. özellikle sümerbank davasında çok ağır sözler sarfetmiş olmasına rağmen hiçbirinde suç işlememeye özen göstermiş keza sarfettiği tüm kelimeleri (icabında köklerinden çözümlemeye başlayarak [buda onun tartışılmaz edebi zekasının başka bir kanıtı]) kendini haklı olarak savunmuştur

     

    ancak üstadın adil olmayan adalet sistemine, yasasız anaysaya, cumhuriyet diye yutturulmaya çalışılan monarşiye itaat(kanunun dışına çıkmamak)ini anlayabilmiş değilim

    bu konuda beni o'(üstad)nun veya kendi fikirleriyle aydınlatacak bir kardeşimiz yardımcı olursa müteşekkir olurum


  4. insanı maymuna dayandırmakla aslında insana maddi ve manevi olarak büyük bir geriliğin, ona bağlı olarak da haksızlığın damgasını vuruyorlar. Her hâllerinde, sistemlerinde, düşüncelerinde kendilerinin bâtıl, bizlerin hak olduğunu gösteriyorlar, lakin bunu görecek göz üstü göz onlarda yok...

     

    güzel bir açıklama (özellikle sonuç kısmı) olmuş

    ALLAH razı olsun


  5. "evet malesef yolumuz uzun çileli ve çetin

     

    bir yerde kendini gül bahçesinde sananları saplanmış oldukları bataklıktan çıkarmanın

    çıkarırken hem onlarla hemde asıl o bataklığı kardeşlerimiz batsın diye oraya kuran ve ona gül bahçesi görünümünü veren sözde demokrasi ve özgürlükçülerle onların tüm haksızlıklarına rağmen haklı olduklarına inandırdıkları dünya ile mücadelenin yolu

    yorucu kırıcı aşındırıcı önemlisi ZOR bir yol

    ZOR ve MÜBAREK...

     

    üstadın dediği gibi

    "KOLAYMI KAF DAĞINI ÇEVİRMEK DOLAY DOLAY!

    VAROL EY ULVİ ZORLUK YERE BAY SEFİL KOLAY"

     

    RABBİM bu yolda yar ve yardımcımız olsun


  6. VERA'ya

    gel dedi bana

    gül dedi bana

    kal dedi bana

    öl dedi bana

     

    geldim

    güldüm

    kaldım

    öldüm

    yorum sizin...............

     

     

    işte şiir(!!!!!) budur

    hastayım bu adama :S

     

     

    bakın aklıma ne geldi

    bence bu adamın çocuğu deniz gezmiş değil yılmaz özdil

    köşeyazılarıları bu şiire ne kadar benziyor

     

    geçen ay bir yazısını tam 74 heceyle (üşenmeyip saymıştım) yazmıştı


  7. 5758.jpg

     

    Benim bu entipüften şahsıma, tarihte nadir kimseye nasip olmuş efsanevi bir kıymet ve kuvvet bağlayarak edilen hücumların yalnız iki saiki vardır:

     

    1- Herşeyden evvel naçiz şahsımı aşan mukkaddes davaya, yani islamiyete karşı duydukları nefret...

     

    2- Bu nefrete rağmen, naçiz şahsımdan ödleri patladığı için şu anda elimde bir neşir vasıtası bulunmayışından istifade...

     

    Kalemimden yediği darbeler ta kuyruk sokumuna kadar işlemiş bir gazete, hiçolmazsa biraz eter koklayıp acısını belli etmeyen bir eda takınacağı yerde benim bahsim oldu mu bir trauma tesiriyle çığlık bastığının ve saçlarını yolduğunun farkında olmadan, sözümona bu lakap oyununa girişir ve bana şöyle der:

     

    "- Süper Mürşid!"

    Ah, cevabı ne basit, ne basit: Ayol, siz benim kendi kendime mürşid dediğimi ne vakit duydunuz ki bir de buna (süper) ilave ediyorsunuz? Estağfirullah efendim, mürşid olmak kim, ben kimim!..

    Mürşid islamiyette fertleri büyük ıstıfaya ve İlahi marifete götüren Allah'da fani olmuş ve nefsaniyeti kalmamış muazzam kahramanlık gibidir. İnsanoğlunun yaradılış sırrının tahakkuk ettirmiş olan bu kamil kimseler yanında ben, mürşid değil mürid bile olamam.

     

     

    Benim yaptığım, bu ebediyet suvarilerinin büyük kervanına topal ayağiyle katılmış bir köpekcik rolüdür. Fakat bu köpekcik rolü okadar üstün bir makamdır ki, onu çerçevelemeye küfür yobazlığının beyninde müsamaha yoktur.

    Ben büyük marifete ulaşmış ve ummanlardan geniş ruhları içinde namütenahiliği bulmuş büyüklerin yolunda ve insanoğlunun en büyüğünün emrinde sadece sokak, meydan, şehir ve dünya muharebesi yapan bir savaşçıyım.

     

     

    Yani büyük marifetin dünya ve cemiyet davalarında mütehassıs, kalemini, tefekkürünü, tahassüsünü, şiirini, sanatını yalnız ona tahsis etmiş bir gonk vurucusuyum! Estağfirullah, mürşidlik benim neme? Fakat bilin ki hakiki mürşidlerin benim gibi köpekcikleriyle sizin kahramanlarınız arasında, hakiki mürşidle hakiki köpek arasındaki fark vardır!

    Herşey ne kadar sade: Çünkü elimde bir neşir vasıtası yok! Büyükdoğu kapalı olduğuna ve kimse benim cevabımı neşredemeyeceğine göre vaziyetleri emin...

     

     

    İşte, do, re, mi, fa, sol, la, si her perdeden haykıran, yalama sanatkarı salon köpeklerinin cesaret kaynağı! Bunlar böylesine merttir; kelimenin Türkçe değil de, Fransızca manasiyle mert...

    Bunlar hep bir arada birkaç yüzbin nüsha satsalar da, benim elimde karamela kağıdı boyunda bir neşir vasıtası olsa, hemen kuyruklarını apış aralarına sokarlar, susarlar ve güya beni görmemezlikten, duymamazlıktan, tanımamazlıktan gelirler. Zaten benim bu memlekette nasibimdir bu hal...

     

    İş bana geldi mi, ya gök gürültüsünü pamuk çuvallarına gömüp duyurmayacaklardır; yahut sivrisinek vızıltısını hoparlöre bağlayıp gök gürültüsü haline getireceklerdir.

    Bu kadar cüce arasında, onlara ciğerlerini kusturacak kadar kıskançlık telkin eden bir dev olmak, bana mı kaldı?

     

    Onlar, deminki vasıflariyle, ötedenberi gelen, ortamalı, pestzinde, malum klişeleri geveler, aşksız ve ruhsuz kaba softa tiplerinden korkmazlar; bu insancıkları kolayca bazı vahitlere irca edebilirler. Onlar için tehlikeli benim, biziz! Zira biziz ki, onların sahte dünyalarını, bizzat o sahte dünya içinde yetişmiş, çile doldurmuş, nihayet havasızlıktan patlamış en halis tipler olarak ifşa ve iptal edebiliriz.

    Biziz ki bu mukaddes davayı, tamamiyle kanun yolundan, kırçıl sakallar, kazma dişler, dar alınlar, vahşi bakışlar ve kapkara cehaletler elinden alıp, onu, nurani yüzler, inci dişler, geniş alınlar, derin ve tatlı bakışlar ve ebedi güneşler ikliminde yepyeni bir gençliğe teslim edebilir, yepyeni bir vecd ve aşk nesline devredebiliriz.

     

    Ya sonra ne olur; ne olur bu adamların halleri, dünyaları, inkılapları, sahte reçeteleri, yalancı ilimleri, kalpazan sanatları, zinaları, içkileri, kumarları, dalavereleri, hırsızlıkları, ticaretleri, istismarları, herşeyleri, herşeyleri?

     

     

     

    Bugünün şartları, hususiyle son basının namussuz ve hayasız esası karşısında gerçek Türk'e düşen vazife, kanun dairesinde şahlanıp, yeri göğü titretici bir heybetle şöyle bağırmaktadır:

     

    - Artık, annelerimizin ak bulutlardan daha temiz ve Kur'an kokulu başörtülerine domuz necaseti atarcasına edilen hakaretlere kimden, nereden ve nasıl gelirse gelsin, tahammül etmeyeceğimiz gün gelmiş ve bu hale paryalardan daha zavallı bir tavırla katlandığımız günler geçmiştir.

     

    Yağma yok! Hiçbir sahteliği ve sahtekarlık tertibini yutmuyor, üstün idrakte gerçek ve mübarek Türk Gençliği kumaşının örgüsünü tutturmuş bulunuyor. Ve işte, kanunun müsaadesi nispetinde karşınıza dikiliyoruz! Kanun dairesinde neler yapacağımızı, müdafa hakkımızı, yine kanundan alıp gösterdiğimiz gün, mekanlarınızın camlarını biz değil, korkunuzdan hergün ağzınızdan çıkardığınız nesneler donunuzu doldurmuş olarak imdat istemek için siz kıracaksınız!

×
×
  • Create New...