Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Hayy bin Yakzan

Üye
  • Content Count

    280
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Hayy bin Yakzan


  1. Mörfi Yasası aslında tek bir şeyi söyler : İnsan nankördür !..

     

    Durağa iner inmez otobüs gelirse, onu asla hatırlamayız; ama bir sefercik olsun 20 dk yağmur altında beklesek, o bir ömür boyu unutulmaz ve sürekli homurdanarak anlatılır, anlatılır ve anlatılır...


  2. malatya suikasti davası sürerken bir duruşmada, üstad harika bir savunma yapmış. onu çekemeyen kibirli kendini beğenmiş bir tip olan paşa babamız (!) burun kıvırmış: o da bir şey mi, ben öyle bir sukut yaptım ki, herkes sukutumun ihtişamından beni tebrik etti.

    tabi malatyalı gençler hemen bunu üstada yetiştirince üstad da, 'Aaa' demiş, 'keşke sukutunu plağa alaydık...'

     

    buluşmaya herkes kafasında bir mesele ile gelsin denilince ben de özellikle kendimden mustarip ve şikayetçi olduğum bir durumu aktaracaktım. -güya-

     

    yani ey cemaati müslimin efendiler, aslında o 'üstad sağına ve soluna bakmadan ben varım diyen bir gençlik diyordu.' girizgahından sonra, ya ben niye konuşamıyorum ya, ühüee... diye devam etmeyecek, meseleleri çözmeye talip olmaktan çok kahraman olmaya heves ediyoruz, bu da bizi hayal aleminde yaşatıp hakikatle yüzleşme zamanı geldiğinde hemen pes edip, çaresizliğe ve atalete bürünmeye itiyor; 'ben varım diyen bir gençlik' bi yana, 'kimse yok abi ben tek başıma ne yaparım.' diyen çaresizler yığına haline geliyoruz şeklinde son derece müthiş, mükemmel, enfes tespit ve teşhislerle bezeli etkileyici bir konuşma irad eyleyecek idim...

     

    ama sizler de şahitsiniz ki, kuru laf kalabalığına sapmaktan ziyade hal diliyle ne de güzel ifade ettim bütün bunları öyle değil mi ?.. bütün bu hakikatleri, sadece bir 'beni hiç insan içine çıkarmadılar, ben konuşamıyom yaa' cümlesiyle ve gönül gözü açık olanlar için hal diliyle anlattım ya, bu müthiş beyanımı plağa alaydınız, vidyoya çekeydiniz, üniversitelerde ders diye okutaydınız ya a canlar...


  3. Arkadaşlar baya uzun süredir burdan tartışılıyor.

    Kimisi komplo, kimisi değil, kimiside belli olmaz diyor.

     

    Arkadaşlar , biliyoruzki sahabe bile olsak yolumuzdan dönme ihtimalimiz var( Bkz; Ebu Selebe). H.Üzmez inde böyle birsey yapma ihtimali bence vardir.

     

    Yanlış anlamayın yapmıştır yada yapmamıştır demiyorum, ama hayatta birçok olmaz denen şeyin olma olasılığı oldugunu biliyoruz. Yargı bi karara varmadan yapmıştır demek H.Üzmeze yalanci demektir, yapmamıştır demekte o küçük kiza iftiraci demektir, her durumda biz zararlı çıkıyoruz :) . Kimse yaşlı bir adamin veyahut küçük bir kizin günahini almak istemez. Haksızmıyım?

     

    inşalah yapmamıştır demek, küçük kıza yalancı demek olmuyor; çünkü iddia makamında olduğu için iddiasını ispatlamakla yükümlüdür, ispatlayamadığı sürece iddia makamına kesinlikle inanılması gerekir diye bir durum yok, ve bu durum müddeiyi yalancılıkla suçlamak anlamına gelmiyor.


  4. kafamız bayağı bi karışmış anlaşılan, durun taktik ve strateji bilgimi konuşturarak bi' çözümleme yapayım...

     

    öncelikle yüce islam adaleti nasıl işler ona bi göz atalım; biri hakkında bir suçlama gündeme gelirse, kolluk kuvveti, savcılık ya da yargı makamı dışındaki diğer müslümanlar zan ile ileri geri konuşamazlar; suç gerçekten vaki olsa bile kesin hüküm çıkmadan önce hüsnü zanda , inşallah asılsızdır temennisinde bulunmak islam ahlakına daha uygundur.

     

    gelelim yargı sürecine; biri hakkında bir iddiada bulunan kişi iddiasını ispatlamak zorundadır, aksi halde kendisi yaptırıma maruz kalır. yani yok öyle birini suçlayıp, sonra da hadi kendini savun demek: ''beraatı zimmet asıldır.''

     

    iddialar kanıtlarla desteklendi mi, işte o zaman başka hiç bir adalet sisteminde olmayan, görünüşte müsamahasız ama hakikatte çok merhametli bir ceza mekanizması devreye girer; o mekanizmaki hz. ömer'e öz oğlunu had cezasına tabi tutarken, 'baba ölüyorum' demesi karşısında, 'öl oğlum öl, yarın huzurda ''ya rab senin hükümlerin yerine gelsin diye canımı verdim.'' dersin.' dedirtir. yani bu dünyadaki ceza, ahirette azabdan kurtuluş vesilesidir.

     

    ve çok hayati bir husus daha: insanları kanunlar yargılar, insanlar değil. bir müslüman bir hataya düştüğü zaman, gerçek merhamet olarak cezası uygulanır, diğer insanların onun hakkın atıp tutmaya hakkı yoktur, bu konuda efendimizin uyarısını hepimiz biliyoruz sanırım, islam ahlakında hataya düşen kardeş için allah'tan bağışlanma dilenir.

     

    ama bütün bu esasların suçluyu haklı göstermekle, bu bizdendir sahiplenelim mantığıyla uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur, suç varsa asla musamaha gösterilmeden ceza uygulanır, bu hem toplum için hem suçlu için rahmettir...


  5. Türkiye-Suriye Birliği (Hakan Albayrak)

     

    Var olabilme mücadelemizi inançlarımıza, kültür ve tarihimize, asırlık bağlarımızın olduğu halklara -onlar bize ihanet etmişti bahanesine sığınıp- ihanet ederek, -kendi çıkarları uğruna bir arada yaşadığımız insanları bize düşman eden- güçlünün yanında yer alarak sürdürmeyi tercih eden, tarih cahili, düşünmekten korkan, sorumluluklarını hatırlamamak için bahaneler üretip, mazeretler sınırları içersinde yaşayan zihinlerimize tokat gibi inen gerçeklerin yer aldığı kitap....

     

    Bu topraklarda var olabilmenin iki yolu var: Ya değerlerimizi çiğnemeye devam ederek, mazlumun çığıklarına kulak tıkayarak zalime yamanmak -ki bu tercihin sonucunda aynı muameleye maruz kalmaya mahkum olmak vardır, Allah adildir.- ya mazlumlarla, kardeş halklarla el ele verip, bütün husumetleri unutarak ortak değerlerimizi hatırlayarak bir direniş başlatmak, köle olmaya karşı çıkmak.

     

    Bu çok zor değil, yeter ki şu aymazlıktan kurtulalım, yeter ki mevcut husumetlerimizin bizi birbirimize düşürerek istediği gibi at oynatabilmenin hesabını yapan asıl düşman tarafından suni olarak oluşturulduğunu bilelim.


  6. Amerika kelimesi kullanılırken hangi mana kasdedildiği anlaşılmayacak şekilde, zaten anlaşılsa da anlamaya niyeti olmayacak cahil bir gençliğin önüne karalama malzemesi olarak sunulmuş.

     

    Amaç belli: toptancı zihniyetteki cahillere, tamam Necip Fazıl Amerikancı, yani sömürgecilerin kucağına oturmuş biri, zaten İslam mislam da diyordu ha tamam kesin Ilımlı İslamcıdır, düşüncesini yerleştirip, sonrasında Üstad'ın ezberlerini bozan, işlerine gelmeyen fikirlerine duyarsız kalabilmenin bahanesini bulmuş olabilmek.

×
×
  • Create New...