Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Hayy bin Yakzan

Üye
  • Content Count

    280
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Hayy bin Yakzan


  1. Filistini Satmayan Abdulhamid Hanın 10 Şubatta kabri başındayız!

     

    O, Siyonist Teodor Herzl'e “Ecdadımın kan dökerek aldığı toprakları benden para mukâbili satmamı mı bekliyorsunuz?” demişti!

    10 Şubatta vefatının yıl dönümünde saat 16'da o büyük Sultan'ın Çemberlitaş'taki kabri başında hürmetle, hasretle toplanacağız!

    Özgür bir millet için dua edeceğiz!

    Kudüs'te İsrail diye bir çete devletinin damgasının olmasına gerek kalmayacağı günler için dua edeceğiz, Fatiha okuyacağız!

    Patani'den Sri Lanka'ya, Cezayir'den Mekke'ye Onu yüz yıldır hasretle anan, arayan tüm yetim ümmet coğrafyası gibi biz de hasretle kabri başında olacağız!

    Gazze için!

    Kudüs için!

    Anadolu için!


  2. Maşaallah, Allah verginizi güzel kullanıyorsunuz. Kaleminize mürekkep, usunuza kuvvet, boynunuza sıhhat ve afiyetler ola...

     

     

    Allah razı olsun kardeşim, ne güzel dua ettin :sticky: Amin...

     

    Bu siteden bir ''Borazan'' çıkacak inşallah, ya Nasip...


  3. Geçtiğimiz asır Avrupa'ya işçi verdik. Allah aşkına dostlar hangi Türk orada işçi olarak çalışan vatandaşlarımızın, kimliklerinin yok edilmesine razı olur? Oraya göç eden, Almanya ile hiç bir kültür bağı olmayan vatandaşlarımızın çocuklarının Türkçe ders almaya, Türkçe tv izlemeye, hayatta Türk kimliğiyle yer alma hakkı var mıdır yok mudur ?

     

    Yahu benim Kürt kardaşımın vatanı burası... Biz beraber yaşadık, beraber öldük... Elbetteki Kürt kimliğine, diline, kültürüne saygı duyacağız. Bu bir lüks değildir ha, insan hakları demokrasi palavrası falan hiç değildir. Bu Yaradanın Kürt'e verdiği haktır ve buna saygı duymak da herkesin kulluk görevidir.

     

    Dün tv de yarım yamalak rast geldim. Asker kaçağı bir şerefsiz Ahmet Kaya'ya karşı güya vatanperver geçiniyor, 10. yıl marşı falan. Dostlar öfkenin aklımızı perdelemesine izin vermeyelim, apoyu özleyen birini sevmeyebiliriz, ama biz o kılığı smokin tuvaletli, eli şampanyalı, asker kaçağı vatanperverler (!) hiç değiliz. Dikkat edin o şerefsiz nesepsizlerle aynı çizgiye kaymayın !


  4. Dünya'nın pek çok bölgesinde zulum var, özellikle müslüman coğrafyada... Ama Batı kamuoyunun dikkatini Darfur çeker; ya da şöyle diyelim: zengin petrol ve çok zengin uranyum yatakları. Böylece oradaki insanın acısı bir askeri müdahale sebebine dönüşür. (yetmezse bi de korsancıklar çıkarırlar tam olur)

    Elbetteki bütün mazlumların acılarını Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş müminler olarak paylaşırız, kim olursa olsunlar... Ama siyasi cinliklerin, emperyalist taleplerin mazluma arka çıkıyormuş havasına büründürülmesine de eyvallah diyecek halimiz yok.

     

    Bunlar özürü dünya kamuoyundan diliyorlar, yani 1915 olaylarının müsebbibinden.


  5. Beynimiz yeterli yakıt ve oksijen alıyor mu

     

     

    Beynimiz vucudun en fazla enerji tüketen organıdır.Vucudumuzdaki mükemmel faliyetlerin beyin tarafından idare edildiğini düşündüğümüzde bunu normal karşılamamız icap eder.

     

     

     

     

     

     

    Yediğimiz yiyeceklerle beşlenen hücrelerimizdeki enerji ocakları (mitokondriler) aldığımız oksijenle adeta körüğün ateşi canlandırdığı gibi harekete geçerek yiyecekleri enerjiye dönüştürmekle görevlendirilmiştir.

     

    STRES, OKSİJENİ NASIL ENGELLER?

    Endüstrileşme, şehir hayatı ve hava kirliliği stresli hayatla iç içedir. Yapılan çalışmalar Amerika gibi sanayide ileri ülkelerde ve büyük şehirlerde in-sanların akciğerlerini tam kapasite doldurmadık-larını ve doğru nefes alamadıklarını gösteriyor. Bu ülkelerde panik atak gibi hastalıklar da doğal ortamlarda yaşayan kişilere göre daha fazla görü-lüyor. Stres, beden kimyasında meydana gelen değişiklikle damarları sıkar ve kılcal damarlarımızın hücrelerimize oksijen götürmesini engeller, buna bağlı olarak düşünme bozuklukları, vücudumuzda karıncalanmalar, uyuşmalar, ağrılar ortaya çıkar.

     

    NELER OKSİJENİ BLOKE EDER?

    Yeme bozuklukları, diyabet, demir eksikliği, tiroid problemleri, damar hastalıkları gibi organik prob-lemler sebebiyle beyine yeterli oksijen ve glikoz gitmemesi de zaman içinde düşünce bozuklukları-na yol açmaktadır.

     

    'AZ OKSİJEN' PSİKOLOJİYİ BOZAR MI?

    Psikolojik problemlerin büyük bir kısmı beyne ye-terli oksijen gitmemesinden ve glikozun uygun se-viyede alınmamasından kaynaklanmaktadır. Doğru nefes alma ve dengeli beslenme bu sebeple çok önemlidir. Beyinde bazı bölgelerin düşme, yara-lanma ve doğum esnasında yeterli oksijen alama-ma gibi sebeplerle hasar görmesinin ve geçirilen streslerin beden kimyasına etki etmesinin (travma sonrası stres bozuklukları) öğrenme güçlükleri ve davranış bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir.

     

    OKSİJEN YOKSUNLUĞU NEYE YOL AÇAR?

    Takıntılı düşüncelerle kendisini ortaya koyan obsessif kompulsif bozukluk diye bilinen psikolojik problem bu tür nedenlerle de ilişkili olan bir düşünce bozukluğudur. Panik atak, konuşma problemleri, konsantrasyon ve motivasyon problemlerinde de stresin etkisiyle doğru solunum yapılmadığı görülmektedir.

     

    STRESLE NASIL BAŞ EDEBİLİRİZ?

    Stres doğru yönetilirse bizi harekete geçtirir ve gelişmemizi sağlar. Bununla beraber zararlı etkilerinden korunmak için stresle başa çıkma yollarını bilmemiz gerekir. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz: Temiz hava almak ve doğru solunumu bilmek, dengeli beslenmek, yeterli uyku uyumak, kaslarımızı gevşetebilmek, dinlenmek ve spor yapmak. Ayrıca aile ve arkadaş ilişkilerine önem vermek, kişilik geliştirici çalışmalarda bulunmak, sevdiğimiz hobilerle uğraşmak, problemlerimizi soğukkanlılıkla çözmeye çalışmak, olumlu düşünmek.

     

    BEYİN OKSİJENİ NASIL KULLANIR?

    Verimli düşünebilme konuşunda yapılan çalışmalar göstermektedir ki beyne uygun şekilde daha fazla oksijen gitmesi, motivasyon, ezberleme, öğrenme, anlama gibi zihinsel faaliyetlerin verimini artırmaktadır. Beynin ihtiyacı olan enerjiyi sağlayan adeta beynin yakıtı durumundaki glikozun uygun şekilde, (ne fazla ne de eksik) alınması da verimi artırmaktadır. Zira beyin glikozu depolayarak, sürekli kan dolaşımı yoluyla kandan sağla-maktadır.

     

    NEFES ALMAYI BİLİYOR MUYUZ?

    En sağlıklı nefes alma şekli nefesin burundan alınıp ağızdan verilmesi, sessiz ve ağır olmasıdır. Kendiliğinden alıp verdiğimiz nefesler arasında derin nefesleri de kendiliğinden alıp vermemiz gerekir. Bu düzen bazen bozulur. Bu durumda kişinin günde birkaç defa derin nefes almayı alışkanlık haline getirmesi gerekir. Nefes egsersizi şu şekilde yapılabilir:

     

    Nefes alma egzersizine başlamadan önce sağ elinizi karnınızın, sol elinizi göğsünüzün üstüne koyun ve gözlerinizi kapatın.

    Nefes almadan önce ağzınızdan nefes vererek akciğerlerinizi iyice boşaltın. (Nefes verirken ciğerler zorlanmamalı ve nefes itil meden kendiliğinden çıkmalıdır.)

    Ciğer kapasitenizi hayali olarak üçe bölün. Ve bir, iki diye içinizden sayarak adeta bir balon şişirir gibi akciğerlerinizin bütününü doldurduğunuzu hayal edin. (Bu yaklaşık 5 saniye süre alır.) Önce ciğerlerinizin alt kısmını, sonra orta kısmını, en sonra da üst kısmını doldurduğunuzu hayal edin. Bu arada karnı nız da şişecektir. Kısa bir süre bekleyin. Bir iki diye sayarak nefesinizi aldığınızın iki katı sürede boşaltın.

    İki saniye kadar bekleyin. Simdi aynı şekilde bir derin nefes daha alıp verin. Egzersizi bir kere daha tekrarlayıncaya kadar mutlaka en az dört beş normal nefes alın. Bu şekilde normal nefes almadan derin nefes almaya devam etmek baş dönmesine sebep olabilir.


  6. Abdülhamid’i Anlamak

     

     

     

    Sultan 2. Abdülhamid Han... Üç kıta yedi denizde, altı asır boyunca insanlığı gölgesinde serinletmiş Haşmetli Çınar'ın ''son padişahı''...

     

    İçteki ve dıştaki çeşitli gailelere 'tek başına' direnmiş, Devlet-i Âl-i Osmaniye'nin 40 yıl daha ayakta durmasını sağlayan - 40 yıldan ne olur demeyin, bu 40 yılda Kurtuluş Savaşı'mızı veren ve Cumhuriyetimizi kuran kadrolar yetişmiştir. - padişah...

     

    Aziz vatanımızı kolayca parçalayıp, afiyetle midelerine indirebileceklerini sanan, vahşi sömürgecilerin pılanlarını başlarına geçiren padişah...

     

    Kadir bilmez, ekmek yedikleri kapıya ihanet eden Ermeni ve Yahudilerin tezgahlarını görüp, oyunlarını bozmuş, hamlelerine sürekli karşı hamleyle cevap vermiş olduğu için; aynı hainler tarafından kızıl sultan yaftası yapıştırılan; fakat tarih önünde beraat eden, tarihin Ulu Hakan hükmünü verdiği padişah...

     

    Gözünü aziz vatanımıza dikmiş sömürgeci güçleri birbirine düşürerek, o hassas dış siyaset terazisini dengede tutmayı başaran, Alman İmparatoru'na, ''Ben siyaseti Abdülhamid'ten öğrendim.'' dedirten, vatanı kurtlara yem olmaktan kurtaran padişah. Kurtlarla dans eden padişah...

     

    Asil Türk Milleti'nin yetiştirmiş olduğu en büyük mütefekkirlerden biri olan Necip Fazıl, Abdülhamid'i anlatırken, tarihe şu notu düşüyor :

    ''Abdülhamid'i anlamak, her şeyi anlamak olacaktır.''

     

    Bu hükmü biraz olsun idrak edebilmek için Devr-i Hamidiye'ye bir göz atıyoruz...

     

    Tıbbiye, mülkiye, mühendislik fakülteleri kurulmuş, hastahaneler, fabrikalar, postahaneler yaptırılmış, yurdun dört bir yanına telgıraf direkleri ve demiryolu döşenmiş.

    Bilimsel araştırmalara önem verilmiş.Hatta bizzat Pastör'le beraber çalışmış araştırmacılar yurda getirilip, bakteribilim ve kuduz hastalığı enstitüleri kurulmuş. ( Abdülhamid Han Pastör'e araştırmalarında maddi destek sağlamış , onu Osmanlı Nişanı ile onurlandırmıştır.)

    Hülasa vatan bir baştan diğerine mamur edilmiş...

     

    Abdülhamid'i anlamak, vatanın çete tarzı oluşumlarla elde silahla değil, eğitim-öğretimle, irfanla, fikir çilesiyle, araştırma gayretiyle kurtulacağını, ilerleyeceğini anlamak olacaktır.

     

    Abdülhamid, temiz ve sade bir Türkçe öğretimine dikkat etmiş, yabancı isimli işyerlerine izin vermemiş, dil kirliliğine geçit vermemiştir.

     

    Abdülhamid'i anlamak, - hele de çarşı pazarda dolaşırken, Türkiye'de olduğumuz hakkında şüpheye düştüğümüz bugünkü ahvalde - Türkçenin kültürel hayatımızdaki yerini , Türkçeye karşı sorumluluklarımız olduğunu anlamak olacaktır.

     

    Abdülhamid bütün dünyayı sömürüp, mankurtlaştırmak isteyen zihniyete karşı, İslam Âleminin birlik olmasının ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlarla çok yakından ilgileniyor, sorunlarını kendi sorunları kabul ediyor, onlarla gönül bağı oluşturmaya çalışıyordu.

     

    Abdülhamid'i anlamak, bizleri '' Ey Müslümanlar, birbirinizi girmeyin, sonra kalplerinize meskenet, korku, acz çöker de devletiniz, gücünüz, kuvvetiniz elden gider ! '' diyerek uyaran ayet-i kerimeninin sırrını, bu ilahi hitabın hikmetini anlamak olacaktır.

     

    Abdülhamid kendisine ' Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz '' diye hesap sormaya kalkışacak kadar cüretkar , küstah İngiliz Sefirine, '' Falan gün falan saatte, Karadeniz'in falan noktasında, karaya, Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde Türk başında kaç tane silah varsa, o kadar Ermeni öldüreceğiz. '' cevabını verebilecek kadar olaylara hakim, vatan üzerinde oynanan oyunlardan haberdardır.

    O mükemmel bir haber alma teşkilatı kurmuş, sürekli olarak dünyanın neresinde ne olup bittiğini adım adım takip etmiştir.

     

    Abdülhamid'i anlamak, kurtlar sofrasında yem olmaktan kurtulmayı öğrenmek, hayatta kalabilmek için olayları izleyen değil olaylara yön verici olmanın ve dünya siyasetinde etkin görev almanın gerekliliğini anlamak olacaktır.

     

    Abdülhamid artık iyice yaşlanmış olan devlet bünyesinde yeni atılımlarda bulunup, değişikliklere giderken, özün korunmasına, bize ait değerlerin yıpranmamasına azami dikkat ve özen sarfetmiştir.

     

    Abdülhamid'i anlamak, devamlı yenilenme gerektiren bu dünyada teknik ve bilimsel olarak sürekli yol alırken, kendi öz değerlerine sahip çıkmanın zaruriyetini, zaten bu yenilenme hareketlerinin özümüzün bize yüklediği sorumluluklar olduğunu anlamak olacaktır.

     

    Abdülhamid kendisine, yönetim düzenine, ata yadigarı devletine karşı sürekli saldırı halinde bulunan, bıkmadan usanmadan kendisiyle uğraşan hatta çoğu kez işi hakaret ve iftira boyutuna getiren ve sonunda kendisiyle birlikte bir ülkeyi yıkan, milleti acz ve fakirliğe sürükleyen aymazlara bile asla diş bilememiş, düşmanlık gütmemiştir. Hiç bir siyasi idam kararının altına imzasını koymamış, bu kararları çoğu kez maaşlı sürgüne çevirmiştir. O'nun babacan yüreği sürekli olarak onları evladı bilmiş, hain olacaklarına asla ihtimal vermeyip , onların tutumlarını cahillik ve gençlik heyecanlarına vermiş ve onları affetmiştir.

     

    Abdülhamid'i anlamak, en ufak fikir ayrılıklarında bile hemen bölünüp kamplaşan bizler için , hoşgörülü olmanın önemini, vatanın ilerlemesinin, bizlerin bir ortak paydada buluşup millet olduğumuz bilincini kaybetmeden beraber çalışmamıza bağlı olduğunu anlamak olacaktır...

     

    Hal böyle iken, Üstad'a bir kez daha kulak verelim :

     

    ABDÜLHAMİD'İ ANLAMAK HERŞEYİ ANLAMAK OLACAKTIR...


  7. ne diyeceğini uzun süre beklemiştim, ilk başta göz altına alınırken başını dik tutmasından tamam dedim; olay tamamen düzmece; hani üzmez nefsine mağluptur da, tutup böyle bir olay üzerine başını dik tutmaz...

     

    ama bakıyoruz ki yapmadım demiyor, komplo diyor... komploysa da öyle atıp tutmakla olmaz, sarahatli bir açıklama getirmek zorunda, bu boynunun borcudur; ama yok... gitsin irana, birebir anlatsın, hükme de razı olsun...


  8. Bu şiir son dönem Bektaşilerinden Edip Harabinindir Neyzenin değil...

     

     

    şiirin neyzene ait olduğuna dair bir işarette bulunmadık efendim.

     

    maksat tartışma kızışsın, kalem ehli kelimeleri damıtsın, fıçılasın, mahzende bekletsin; biz de münazara şarabından keyifle demlenelim, aşk deryasını boylayalım, mevlamıza yakınlaşalım...

     

    ar ü namus şişesini taşa çaldık, kime ne


  9. kardeşim hakikaten maşallahın var, arada bir şeyler karala cafcaf çıktığı zaman yolla. malumundur ki karikatürle yıllardır yüklenir dururlar değerlerimize; senin elin yatkınsa acizane tavsiyem bu işlere yönel. ben de bir sürü telaşe içersinde ihmal ettim çizmeyi, inşallah yeniden çizmeye başlayacağım yakın zamanda..

     

    bakarsın ilerde borazanı tekrar çıkarırız ha harun kardeş :)

     

    ayrıca değerli silah arkadaşım vakıf ahmet kardeşimdeki sanat tenkitçiliği istidadına hayran kaldım :)

    (dayı oğlu pavır poirtle mi çizdi onu : P)


  10. Allah'ın zatı akılla kavranmaz... Mahdut hudutsuzu ihata edemez...

     

    Bu hakikati dile getirdiğimizde ise bilim ve hikmeti kendi inhisarına aldığını zannedenler yaftayı yapıştırıveriyorlar: Bunlar akıldışı, hurafe ehli...

     

    Bu hafta makina mühendisliğine başladım, mühendisliğie giriş ilk dersimizde hoca enerji nedir diye sordu, cevap gelmeyince kendisi açıkladı: Enerji tam olarak tanımlanamaz, enerjiyi iş yapabilme potansiyeli olarak tarif ederiz dedi.

     

    Enerjiyi tanımlayamıyorsun, ruhu tanımlayamıyorsun hatta noktayı tanımlayamıyorsun; yalnızca kendi algıların çerçevesinde tarif etmeye çabalıyorsun ve sonra akıl Allah'ı kavramayaz hakikatine akıldışılık diyorsun.

    Aklını seveyim senin...


  11. Lisedeyken Akyazı'dan kalkıp Sakaryaspor'un maçlarına gittiğim yıllarda tatangaların hiç de öyle gönderme yapacak pankartlık çapı yoktu. Bizim tribünler vahşetle, adam yaralamakla övünürdü; taraftarlığın raconu buydu.

     

    Gerçi biraz kamuoyundan kabul görmeyle alakalı şeyler bunlar, biraz da çarşı yapıyor biz de yapalım tepkisi; olsun yine de iyidir, güzeldir, hoştur... Aferin bizim tribünlere.

×
×
  • Create New...