Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

yavuzlenk

Editor
  • Content Count

    279
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    2

Posts posted by yavuzlenk


  1. Şunu net söyleyebilirim ki,cemaat evlerinde Fethullah Hoca kitaplarından ve Nur Külliyatından başka kitap olmaz,varsa da şahısa ait özel kitaptır...

     

    Bu arada,şu soruyu cevaplandırabilecek kimse yok mudur anlayamıyorum,Üstad'ın Cenaze namazını kim kıldırmıştır?

    Tekrar tekrar soruyorum,soracağım,bilgilendirin şu fakiri artık yahu...

    Selametle...


  2. Atsızın izinden giden Atsızcılar,İslam düşmanı olduklarına göre,fikir babalarını da pek masum bulamayız herhalde...

    Girin malum siteye görürsünüz bildirilerini,din terakkiye engeldir,İslam Araplaştırır vs....

    Neyse efendim,Din'e göre yorumlamasak bile Irkçılığın Kurucusunu,İslam'da men edilen ırkçılığı ibda etmesi hasebiyle eleştirme hakkına sahibiz...

    Bu arada,malum şahsiyyetin bir yönde hakkını vermek de borçtur ki,tarih kalpazanı değildir en azından.Abdülhamid'i Gök Sultan,Vahdeddin'i de cesur padişah bilirdi,yazardı...

    Selametle...


  3. topuğundan saçına kadar simsiyah torba içine sokup öylece ve bir an için cemiyet koridorlarından geçirivermek

     

    burda peçe mi kasdediliyor?

    Neyin kasdedildiği belli.Ayet-i Kerime olduğu için ve onlarca hadis-i şerif olduğu için kadının evde olması ev ehli olması gerektiğini söyliyen emreden eski ulemaya ve çarşafa çatmak.

    Kadın cemiyette değildir.Cemiyetin dışındadır.Evdedir.

    Bakınız,toplum hayatı,zamana göre değişir...

    Şimdi,bir kadının kendini cemiyetten soyutlaması,eve kapanması mümkün müdür?

    Kaldı ki ev dediklerimiz de kibrit kutusu,fare kapanı apartman daireleri...

    Bu,adeta ruhi intihardır efendim.Biz ne hakla kadını hapsetme cüretinde bulunabiliriz...

    Emredilen tesettüre riayet ettiği sürece,bulunmaması gereken ortamlara girmediği sürece her kadın hürdür...

    Selametle...


  4. çarşaf gösteren kardeşim....

     

    sahabe hanımları ki onlar da sahabeydi, ve validelerimizin hiç biri çarşaf giymemiştir.

     

    çarşaf bidattır.. yani dinde olmayan bir şeyin dinde imiş gibi österilmesi.....

     

    lakin adette bidat olduğu için günah sayılmaz... çünkü giyim tarzı müslümanın yaşadığı toplumun adetlerine bırakılmıştır...

     

    şeriatın izin verdiği boyutta tabi..

     

    hatta ikinci abdülhamit han.. çarşafı yasaklamıştır zamanında...

     

    herhangi bir kıyafet ile, eel yüz ve ayaklar dışında vücudunu teşhir etmeycek bir şekilde örtmek tesettürdür..

     

    ister etek, türban, ve bir (ne dendiğini bilemiyeceğim) bluz tarzında olsun, ister iki parça kıyafetle olsun...

    Ben dini konulara hiç girmeden bir düzeltme yapmak istiyorum izninizle.

    2.Abdülhamit han çarşafı yasaklamıştır demişsiniz,evet yasaklamıştır lakin sizin sandığınız sebepten ötürü değil,kendisine yapılması muhtemel bir suikastin,dışarıda böyle bir kılıkla çok rahat yapılabileceğini düşünmesinden ötürüdür.

    Selametle..


  5. çok kötü bi durum çinliler sonunda bize de kafa tuttu bişey yapamıyoruz sadece konsolosluk önünde bir avuç insan bi de şunu söylemeden geçmeyeceğim çinden alınan oyuncaklarla ilgilenen şirketler çini 200 milyon dolarla boykot edeceklermiş bu sevindirici az da olsa biraz aklı başlarına gelse de bu eziyeti yapmasalar küçücük çocuklar perperişan olmuş sokaklarda hesapları sorulacak bigün de hadi hayırlısı :)

    200 milyon dolarlık boykotu Çin,gündemine bile almaz,hatta hissetmez.

    Yok,hala gerçek bir tepki yok.


  6. ''konu başlığı Doğu Türkistanda Soykırım! (urumçi Ayaklanması) Temmuz 2009'' ama birileri içinde kalmış olan ,ülkücüye kinini kusuyor her zaman ki gibi. ne kutlu davaymış bizimkisi İlayı kelimetullah için nizam-ı alem davası,büyük türk islam birliği ülküsü.bu bizim ucuz edebiyatımızmış :) ya sizin ki ?

     

    herkesi bu ucuz edebiyata davet ediyorum !!! tıpkı necip fazılın mukaddesatçılar birleşin dediği gibi....

    onlar(küfr) zulm etme altında birleşti, biz birbirimizi yemeye devam edelim daha çok doğu türkistan gibi nicesi soykırıma uğrar neticesinde...

    Sen Ülkücülüğe,kelimeye yükletilmek istenen anlama göre bakma,gerçek manada nedir,ona bak.Ülküsüz bir ülkücü gençlik!

    Tek bildikleri,kavga,döğüş,gençlik aksiyonundan öte geçmeyen fikirsiz kuvvetten başka ne?

    Nizam-ı Alem'i,Türk-İslam birliğini,şuan ki Ülkünüz ile gerçekleştirebileceğinizi mi sanıyorsunuz?

    Devam birader,seni davandan alıkoymayayım ben,kim tutar seni/sizi...

    Haydi kurtarın Dünya'yı..Önce bir Tekbir çekin ama...

     

    Ucuz ülkücü edebiyatıyla,Irkçı-Şovenist havalarla Türkistan'ı kurtarabilen kurtarsın...

     

    Selam ile...


  7. Köy Enstitüleri,Tek Partili Dikta’nın köydeki mutemet bürokratlarını yetiştirmek istiyordu.Bu okulların açılışı,tedrisatı,verdiği neticeler,taraftarları tek tek incelendiğinde yeni dönemin birçok hususiyeti tesbit edilmiş olur.Köy enstitüleri,öğretmenlerin Cumhuriyet imamlığı yapmalarını istiyordu.

    ‘Ahmed Ağaoğlu ‘Cumhuriyet başlı başına bir dindir’ diyordu ve yakınıyordu:

    ‘Fakat bu dinin henüz kitabı yazılmadı’

    (R.Şükrü Apuhan, İhanetin Türküsü s.57, Timaş Yy.)

    Halbuki kitabı zikredenler de vardı:

    ‘Yaratan,kuran ve yaşatan Atatürk,İnkılabın ve Türk Milleti’nin mukaddes kitabı olan Nutuk’ta şöyle diyordu…

    (Tan,İkinci Teşrin 13.1938)

    1940’da Savaştepe Köy Enstitüsü’ne giden İsmet İnönü bir çocuğun çantasında Sophokles’in Antigonesini bulunca sevinir.Çocuk, ‘Efendim,bütün okul okuyor’ dediği zamanda gözleri yaşarır…

    (20 Ekim 1984 Cumhuriyet)

    Köy Enstitüleri farkımız olmasın diye bütün farklılıklarımızın kesilip atıldığı bir fikir mezbahası olarak kullanıldı.

     

    İsmet İnönü, 1 Kasım 1925’de Meclis’i açarken Osmanlı İmparatorluğu’nu ‘Her manası ile bir ortaçağ kurumu’ olarak suçluyordu.

     

    Köy Enstitüleri’nin havası işte buydu.

    Bazı kız öğrencilerin diploma yerine bebekle çıktıkları bu okullar,bütün mukaddeslerimizin altında alev alev yanıyordu.Sovyetler Birliği’ndeki parti okulları ile ancak mukayese edilebilecek olan bu okullar da köylerinden koparılmış gençler birer dinsiz olarak yetiştiriliyorlardı.

     

    Hasan Ali Yücel,Maarif Teşkilatı’na gönderdiği bir tamimimde ‘Cumhuriyet öğretmeni,partimizin temel fikirlerinin ilk yayıcı,aydınlatıcı ve koruyucusudur’ demekteydi.

    (Nejdet Sancar,İsmet İnönü ile Hesaplaşma s.117)

     

    Osman Yüksel Serdengeçti,bu enstitülerin peygamberi olarak bilinen İsmail Hakkı Tonguç’un bir enstitü ziyaretini şöyle anlatır:

     

    ‘Bakar ki kızlar-oğlanlar ayrı ayrı.Öfkelenir,Enstitü idarecilerine çıkışır.Nedir bu haremlik-selamlık vaziyeti?Nedir bu ayrılık?

    Sonra öğrencilere döner: ‘Karışın çocuklar..Sevişin çocuklar..’

    Talebeler karışırlar.

    O sırada müdür Tonguç’un kulağına eğilir: ‘Aman efendim böyle demeyiniz,iyice şımarırlar.İçlerinde çocuk düşürenler bile var.’

    Tonguç gazaba gelir,yüksek sesle bağırır: ‘Olsun efendim!Biraz da bu işi karakızlarla Karaoğlanlar yapsınlar!’

    (Sakin Öner,Köy Enstitülerinden Eğitim Enstitülerine İst.1979 s.51)

     

     

    Milli irade bütün sıkıntılarına rağmen bu okulları tarihe gömmeye muvaffak olunca Temel fikirlere sıkı sıkıya bağlı bir zat:

    ‘Köy Enstitüleri,İmam Hatip okullarına,Kur’an kurslarına,ortaçağımsı gerici kuruluşlara feda edildi diyecektir.’

    (Nadir Nadi, Ben Atatürkçü Değilim,s.99)

    • Like 1

  8. Tabi,şuan mekteplerde öğretilen,günlük hayatta konuşulan,yazılan,çizilen tarihe bakarsanız,Erzurum Kongresini M.Kemal toplamıştır...Böyle öğretilir herkese...

    Yalandır efendim,kuyruklu yalandır.Bırakın Erzurum Kongresini toplamayı,kongreye dahi katılamıyordu,Karabekir'in diğer şahısları ikna etmesi sonucu ancak katılabildi ve girdiği gibi de 'git sivil elbise giy' denilerek tabiri caizse kongreden şutlandı.

    Tabi,M.Kemal gibi bir önder,bunun altında kalabilir mi?

    Onun için önemli olan iplerin elinde olması,amma Erzurum'da ipler başkalarında...

    Hemen Sivas'a geçiş ve kendi kontrolünde bir başka kongre toplama çabaları.

    Bu kongreye'de Karabekir olmasa yine en fazla 5-10 mebus katılırdıya...


  9. Okyanustan bir ibrik su misali...

     

    Nadir Nadi:

    Sol nasıl konuşuyorsa,sağ da bildiği gibi konuşsun diyemeyiz,dememeliyiz

    Sağ..hele aşırı sağ,doğrudan doğruya gericidir.

    (Nadir Nadi,Ben Atatürkçü Değilim,Sf.56-59)

     

    Şükrü Galip Erker adlı bir aydınımız ne diyor:

    Laiklik yalnızca din kurallarıyla devlet yönetmemek değildir. Ulusal kültüre dinsel öğeler karıştırmamak demektir.

    (Şükrü Galip Erker, Türk Kültür Devrimi Ve Karşı Devrim, s.127)

     

    Cemil Meriç:

    Hasan Ali Yücel der ki, Yunan esatiri medeni insanların ebedi kitabıdır.

    (Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa s.26, İletişim Yy.)

     

    Yakup Kadri Karaosmanoğlu:

    Atina yı, Roma yı, Paris i, Homeros doğurdu. Tayyarenin mucidi de Homeros dur. Homeros yalnız beşeriyeti ibda ile kalmadı; beşeriyete beşeriyet muhabbetini öğretti.

    (Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa s.14, İletişim Yy.)

     

    Bursa da bir felsefe doçenti okul kapısından geri sürülen öğrencilere çıkar yolu gösteriyordu kendince:

    Allah ın emirlerini parantez içinde yaşayın..

    (5.3.1987 Tercüman)

     

     

    Dündar Soyer:

    İrticaya karşı Batılılar kulübünü kuruyoruz..

    (9.1.1897 Hürriyet)

     

    Prof. Fehmi Yavuz:

    Ülkemizde Atatürk Devrimlerinin sulandırıldığı bir gerçektir.Kuran Kursları sayısının zaman zaman elli binin üstüne çıktığını biliyoruz.İmam-Hatip okullarını İlahiyat Fakültesi'ne dönüştüren Yüksek İslam Enstitülerinin de bunlara ekleyelim.

    (Prof. Fehmi Yavuz,İslam Konferansları Ve Laiklik,Öğretmen Dünyası,S.62)

     

    TKP sosyal demokrasi çiftliğinde besili sürüler beslemenin keyfini çatarken CHP li Fikret Arpaslan Devrimci gençler Türkiye yi az gelişmişlikten kurtarma savaşı yapıyor. diyordu.

    (24.12.1969 Milliyet)

     

    Köylü ve çiftçi, Anadolu, Dev-Genç dergileri CHP matbaalarında basılırken(4 Nisan 1972 Cumhuriyet)Bülent Ecevit solcuların korunmak için silahlandığını söylüyordu.

    (10.5.1979 Hergün)


  10. Evrim,altından üstünden sağından solundan neresinden bakarsan bak,katiyetle yanlıştır,sapkınlıktır,ateizmdir,bilimsel olarak kanıtlan(a)mamıştır ve sadece bir teoridir.

    Yok efendim,kıllıgillerden gelmişiz,yok efendim Kainat bir tesadüften oluşmuştur ve türlü saçmalıklar...

    Aynanın karşısına geçipde baktığımızda,tesadüfen oluşmuşa benziyor muyuz?

    (Evrim) Küfrü bilime sokma cehdinden başka da bir halt değil...

    Selametle..


  11. Bir gün, kendilerine nasîhat kâr etmeyen bir grub insanlara şöyle buyurdu: ?Eğer çocuk iseniz mektebe, deli iseniz tımarhâneye, ölü iseniz kabristana gidin. Ama müslüman iseniz müslüman olmanın şartlarını yerine getiriniz!

     

     

    -Bir musîbet geldiğinde feryâd ü figân eden kimse, Allahü teâlâya karşı gelmiş olur. Ağlayıp, sızlamak, belâ ve musîbeti geri çevirmediği gibi, insanın sabredenlere verilen sevâb ve mükâfâttan da mahrum olmasına sebeb olur.

     

    -Bir kimsenin yanında mübârek bir zâtın iyilik ve güzel hâlleri anlatılır da, o kimse bundan zevk duymaz ve o mübârek zâta karşı kalbinde muhabbet hâsıl olmazsa, bilsin ki kendisi kötü kimsedir.?

    -Sıkıntının mükâfâtını bilen, ondan kurtulmağa heves etmez.

     

    -Şeytanı en çok kızdıran iki şey, onun vesvesesine aldırmamak ve Allahü teâlânın zâtı hakkında düşünmemektir. (Allahü teâlânın yarattıkları hakkındaki tefekkür makbûldür.)

    -Bir kusuru ve ayıbı var diye bir kimseyi kötüleyen, hakâret eden kimse, kendi kendini helâk etmiş demektir. İnsanlar, bir kimse hakkında; ?Bundan bize zarar gelmez bu emin bir kimsedir.? derlerse, o kimse bütün insanların zarar ve kötülüklerinden emindir. Kim müslümanların aleyhinde konuşur, onları gıybet eder, onlara iftira ederse, aralarında söz taşıyıp koğuculuk yaparak müslümanları birbirine düşürürse, müslümanların hakkını gözetmez, onların kalblerini kırar, incitirse ve onları kendinden aşağı görürse, o kimse şeytanın hizmetçisi olmuş olur, dünyâda fakir olur, âhirette iflâs etmiş vaziyette hakir ve zelîl olur.

     

    -Rızkı hususunda Allahü teâlâya tevekkül eden kimsenin güzel huyları fazlalaşır, cömert olur ve ibâdetlerinde vesvese bulunmaz.

    -Allahü teâlânın azâbından korkmanın alâmeti haramları terk etmektir. Allahü teâlânın rahmetinden ümidli olmanın alâmeti de çok ibâdet etmektir.

     

    -İleride tövbe ederim diye günaha devam edenler, daha yaşarız ümidiyle, tövbeyi geciktirenler, hattâ, Allahü teâlânın azâbını düşünmeyip, rahmetini ümid ederek tövbe etmeyenler, çok büyük gaflet ve felâket içindedirler.

     

    -Gönül ferahlığı, hesap kolaylığı ve can rahatlığı fakirlerin hâlidir. Gönül meşgûliyeti, hesapların zorluğu ve can sıkıntısı da zenginlerin hâlidir.

     

    -Ölüme şimdiden hazırlanmanız lâzımdır. Çünkü, bir geldi mi geri gönderemezsiniz.

    -Kendisine bir şey ikrâm ettiğin kimse ile, sana ikrâmda bulunan iki kişinin senin kalbindeki yerlerine dikkat et. Eğer kalbindeki muhabbet, kendisine ikrâmda bulunduğun kimseye karşı daha fazla ise, bu ikrâm ve muhabbetin Allah için olduğu anlaşılır. Ama kalbindeki muhabbet, sana ikrâmda bulunan kimseye karşı daha fazla ise, bu dostluk menfaat içindir.

     

    -Misâfiri çok severim. Çünkü, rızkını Allahü teâlâ veriyor. Ben hiçbir şey yapmıyorum. Bununla berâber, Allahü teâlâ bana sevâb veriyor

     

    Akıllı, zeki, derviş, zengin ve cimrinin kimlere denildiğini yedi yüz tane âlimden sordum. Hepsi de birbirine yakın cevaplar verip şöyle dediler: Dünyâyı sevmeyen kimse, akıllıdır. Dünyânın aldatıcı ve yalan olan zevklerine aldanmayan kimse, zekîdir. Allahü teâlânın takdir ettiğine râzı olan, kanâat eden, zengindir. Dünyâya âit arzusu bulunmayan, Allahü teâlânın rızâsını isteyen kimse, dervişdir. Allahü teâlânın verdiği nîmetlerden, mahlûkuna faydalı olanları vermekten kaçınan, cimridir.

     

    -Dilini muhâfaza et. Amel defterinde ve terâzide sevâbını bulamıyacağın söz söyleme. Sözü söylemeden önce düşün; hayırlı ise söyle, yoksa sükût et."

     

     

     

    Şakîk-i Belhî buyurdu ki: Dört bin hadîs-i şerîf içinden dört yüz tâne, bundan da kırk tâne ve nihâyet bunların içinden de şu dört hadîs-i şerîfi seçtim: ?

    1) Kalbini kadına bağlama. Zîrâ bugün senin ise yarın başkasındadır. Eğer kadına itâat edersen Cehennem?e atılırsın.

    2) Kalbini mala bağlama. Zîrâ mal sana emânettir. Bugün senin ise yarın başkasınındır. Başkasının malı için kendini yorma. Başkasına hoş gelir, fakat günahı sanadır. Eğer kalbini mala bağlarsan, Allahü teâlânın haklarını gözetemezsin. Kalbine fakirlik korkusu girer ve şeytana itâat edersin.

    3) Herhangi bir şey hususunda kalbinde bir sıkıntı olursa o şeyi terk et. Zîrâ müminin kalbi, şâhit yerindedir. Şüphelilerden sıkılır, helâlde ise sükûnet bulur (sâkin olur).

    4) Bir işin makbûl olacağı hükmüne varmadan o işi yapma.

×
×
  • Create New...