Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

serdengectik

Editor
  • Content Count

    301
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    7

Posts posted by serdengectik


  1. Bildiğiniz üzere biz şu anki sisteme karşıyız. Bu yazımızda sistemin bazı kusurlarını ve sistem müdafiilerinin bazı tutarsızlıklarını inceleyip kendi savundukları sistemin kurallarını sistemin varlığını sürdürmesi için nasıl ihlal ettiklerini gözler önüne sermeye çalışacağız.Sistemin kendisinin kendisinin varlığını imkansız hale getirdiğini ve sistem müdafiilerinin sistemin meşruluğunun önündeki en büyük engellerden biri olduğunu açıklamaya çalışacağız.

     

    Sistem kendisini tanıtamayacağına göre onu kendi müdaafilerinin iddialarıyla, gerekçeleriyle, uygulamalarıyla tanıyıp incelemek zorundayız.

     

    Meseleyi daha düzgün inceleyebilmek için cumhuriyet, laiklik ve anayasa olmak üzere üç parçaya ayıracağız.İlk olarak cumhuriyetin tarihinden biraz bahsedelim.Fransız ihtilalinin biraz öncesine bakarsak cumhuriyetin "halkı devlet idarecilerinin zulmunden korumak " bahanesinin en azından ortaya çıktığı cemiyet için geçerli bir sebep olduğunu kabul ederiz.Lakin bu hareketin “kanun benim” diyen 14. Lui veyahut kendisi gibi zalim oğlu zamanında değil de protesto benzeri üç beş hareketten sonra neredeyse halkın bütün isteklerini yerine getiren , yumuşakbaşlı veya korkak 16.lui devrinde gerçekleşmesi dikkate şayandır. Aynı şekilde kısa süre sonra Napolyon tarafından yönetimin kapılması da ilginçtir..Bu gerçekleri temel alarak diyoruz ki : "Cumhuriyet güçlü bir otorite karşısında karşısında ortaya çıkamayacak sönük ve aynı şekilde güçlü bir lider karşısında tutunamayacak kadar zayıf bir fikirdir."

    Napolyonun yenildikten sonra tekrar imparator olduğu gerçeğini de değerlendirirsek halkın en azından disipline alışkın -asker gibi- kesimini kendisinin luzumuna ikna edemediğini görürüz.

    İhtilalin başlarında ülkeye bakınca cumhuriyetçilerin sadece 16.lui'yi, karısını ve onların tarafındakileri değil iktidar mücadelesi sebebiyle birbirlerini de öldürdüklerini görüyoruz.

    Burada şimdilik bir hükme varmayacak ve cumhuriyetin türkiyedeki tarihine bakacağız.

     

    Oldu bittiye getirildiğinden, ilan edilişindeki aşamaları incelemeye gerek görmüyoruz.Demokrat parti dönemine kadar ki süreci de devletin anlattığı tarihle bizim anlattığımız tarih farklı olduğundan atlıyoruz.

     

    O sınırdan sonra ise dikkat edilmesi gereken birkaç şey var.Birincisi, yarım yüzyıl içinde dört tane askeri darbe yapılmış olması; ikincisi, sağ ve sol diye bilinen kesim arasında ve ikisiyle komunist kesim arasında yaşanan, ülkeyi kaosa sürükleyen iktidar mücadelesi; üçüncüsü, bu dönemde ülke içinde pkk denilen bir terör örgütün kurulmuş, devlete rağmen varlığını devam ettirebilmiş ve halkın azımsanamayacak bir kısmı üzerinde kontrolu ele geçirmiş olmasıdır.

     

    Şimdi kısa tarih bilgisinin ardından bazı hükümlere varalım.

     

     

     

    1. a) Cumhuriyet güç sahiplerinin zulum yapmasına engel olmak iddiasında olsa da sadece zayıf yöneticilere karşı varolma şansı bulabilmiştir.

     

    b)Devlet kendisindeyken karşısına güçlü bir lider çıkınca varlığını koruyamamıştır.

     

    c)Batıda almanyada ve italyada , doğuda sovyetler birliği ülkelerinde ve orta doğudaki cumhuriyetlerin neredeyse hepsinde görüldüğü üzere dikta rejimlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

     

     

    Yukarıdaki maddelerden de görüldüğü üzere cumhuriyet rejimi halkı devleti yöneten kişi veya kişilerin elinden korumak veya kurtarmak gayesini gerçekleştirmeyi başaramamıştır.

     

     

     

    2. Cumhuriyet rejimi halkın bir otoriteye ihtiyacı olmadığı, kendi kendini rahatlıkla yönetebileceği ve iktidar mücadelesi yüzünden birbirine düşmeyip kardeşçe yaşayabileceği şeklindeki tezin ürünüdür.Ancak fransada ve türkiyede görüldüğü üzere cumhuriyet geldikten sonra halk içinde kutuplaşma başlamış, halk birbirine düşmüş ve ülkede kaos olmuştur. Yani kendisine sosyolojik temel olarak belirlediği tez de çökmüştür.

     

    3. Kalabalıkları yöneten idarecilerin yok olup kalabalıkların yönettiği idarecilerin gelmesine sebep olmuş ve bunun neticesinde hem devlet politikasında tutarsızlık ortaya çıkmış hem de kalabalık olmadıkça adamdan sayılmayacaklarını anlayan vatandaşların seslerini duyurabilmek veyahut kendilerini görmezden gelen devletten intikam alabilmek için teröre yönelmelerine sebep olmuştur.

     

    4. Sık sık seçim yapılıp iktidarın değişmesi sonucunda hiçbir devlet idarecisi deveti yönetmek için yeterli tecrübeye sahip olamamış ve devlet yetersiz kişilerin elinde rezil olmuştur.

     

    Şimdi laikliği inceleyelim. Laiklik nedir sorusuna verilen en yaygın cevap şudur: " Laiklik dinin devlet idaresine karışmaması kanunların temelinde dinin olmaması gerektiği tezidir"

    Laiklik hakkında konuşmadan bir de anayasadan bahsedelim."Anayasa hükümetlerin çıkartacağı kanunların uymak zorunda olduğu temel yasadır".Yasa çıkarma yasası gibi birşey yani.Devletin ismi, yönetim şekli dini vesaire anayasada belirtilir.En azından burada öyle yapılıyor.

    Şimdi meseleyi incelemeye başlayalım.Laikliğin gerekliliğini savunanlar hangi gerekçelerle savunuyorlar.

    1. Devlet eğer dine göre idare edilirse doğal olarak o dine mensup kişiler tarafından idare edilir.Bu da o dine mensup olmayanların güvenliğine karşı bir tehdittir.

    2.Devletin bir dine yakın olması diğer dinlerin mensuplarının devlete güvenini zedeleyebilir.

    3.Devlet eğer bir dine göre yönetilirse diğer din mensupları o dinin kurallarına göre yaşamak zorunda kalacaklardır.Bu da kişisel hürriyetlere aykırıdır.

    Bu gerekçeleri incelemeden önce laiklerin din derken neyi kastettiklerini anlamaya çalışalım.Din derken kastettikleri "insanın veya toplumun kendisine uyarak yaşadığı, hayata kendi içerisinden baktığı sistem"dir.

    Buna göre ben laik'im diyen insanlar da laikliği din edinmiştir.Ateistler de ateizmi din edinmiştir.çünkü hayatı dinsizlik fikrini temel alarak değerlendiriyor.hatta insanlara bakışı bile dinsizlik temellidir. Hangi yönden bakarsak bakalım iki farklı din mensubunun birbiriyle ilişkisi ile bir ateistin herhangi bir din mensubuyla ilişkisi arasında bir fark bulamayız.

    Şimdi erekçelerini inceleyebiliriz.Birinci gerekçelerindeki güvenlik sıkıntısının sebebi sadece kişilerin zalim olup olmamasına bağlıdır.Hiçbir şekilde suç dine yıkılamaz.ayrıca laikliğin buna çözüm olmadığı ülkemizde tecrübe edilmiştir.

    İkinci gerekçeleri de geçersizdir.Zira bir yahudiye güvenmeyen müslüman, dinsiz birine de güvenmez, benim bir dinim var ama dinimi hesaba katmadan memleket yönetçem diyene de güvenmez.Çünkü bu sözü söyleyen adam ya bunun mümkün olmadığını bilmeyecek kadar aptaldır, ya da yalan söylüyordur.

    Üçüncü gerekçeye gelecek olursak.Öncekilerde olduğu gibi bu iddiayı da ithamı laikliğe çevirerek iptal edebilecek olmamıza rağmen burada onlara tezata düştüklerini göstereceğiz.

    Biliyorsunuz ülkemize laikliği getirenlerle cumhuriyeti getirenler aynı kişiler.Hatta Fransa için de geçerli.Ayrıca ülkemizde ve diğer laik ülkelerde aynı zamanda cumhuriyetin olduğu da biliniyor.

    Şimdi bu noktada diyoruz ki cumhuriyetle yönetilen bir yerde bir dini hakim kılmanın tek yolu en kalabalık grup olmaktır.Laikler kafalarından uydurdukları bir yasağı veyahut görevi çoğunluğu sağladıklarında kanun yapabiliyor ve bu kişisel hakları çiğnenmiyor da bunu bir dine mensup olanlar yapınca mı çiğnenmiş oluyor.

    bu noktada laikler ya laiklikten ya cumhuriyetten vageçmek zorunda.Çünkü cumhuriyetin tabiatı laikliğe aykırı.Hatta değiştirilemez madde ilan edilmesi de laiklikle cumhuriyetin anlaşamayacağını gösteriyor.Laikliğin varlığını sürdürebilmesi için oligarşik düzen gerekiyor.Lakin oligarşik düzende de onun hayat hakkı yok. Çünkü laiklik oligarşik düzenin oluşmasına engel olmak gerekçesiyle varlığını sürdürüyor.

     

    Şimdi anayasaya geçelim.Diyoruz ki: Bbu ülkede laiklik gibi cumhuriyetin de hayat hakkı yoktur"Ççünkü fırsat verilse cumhur, cumhuriyeti kaldırmak isteyecektir.Bunun için anayasada cumhuriyet de değiştirilemez madde ile koruma altına alınmıştır.

    Peki şimdi "kimsenin değiştirilemez madde oluşturma selahiyeti var mı?" onu konuşalım.Laikler, her türlü eksiklikten münezzeh olan, hata yapma ihtimali olmayan, insanların emirlerine uymasıyla menfaat elde etme ihtimali olmayan bir güç sahibinin kanunlarını -veya onların gözüyle böyle olduğu iddia edilen kanunları- bırakın anayasaya almayı düz kanun olarak bile almayı reddederken bir insanın 50--60 yıllık hayat tecrübesi sayesinde sahip olduğu görüşleri anayasaya değişmez kanun olarak eklemekte sakınca görmüyor.Hal bu ki tecrübelerin yanlış çıkabileceği, insanın yanılabileceği, kötü niyete, menfaat teminine kalkışabileceği bilinen birşeydir.Üstelik şahsi bir fikri değiştirilemez kanun yapmak ,o kanunu, kendisini değiştirilemez kanun yapan zatın mukaddes şeriatı küçümsemek için kullandığı "dogma"nın daniskası haline getirmektir.

    (serdengecti)


  2. Sonunda bir ramazana daha geldi sayılır.Tahminime göre her sene olduğu gibi bu sene de sokaklarda insanın gözünün içine baka baka oruç yiyenleri ve onları beslemek için gün boyu harıl harıl çalışan lokantaları göreceğiz.Üstelik bırakın bunlara haddini bildirmeyi, sadece ramazan ayı boyunca bunları boykot etmeyi bile denemeyip, islamın bir hoşgörü dini(!) olduğunu düşünerek kendimizi avutacağız.

    Ramazanın ilk gününden itibaren cemiyette bir dindarlık patlaması olacak.İlk birkaç gün teravih namazında camiler dolup taşacak.Farz namazları bile kılmayan vatandaşlar yediklerini eritmek için kıldıkları teravih namazının ardından "nerde o eski ramazanlar?" türünden sohbet ede ede evlerinin yolunu tutacaklar.

    Dindarlık patlaması olacak derken şaka yapmıyorum.Ramazan boyunca dizi karakterleri bile "niyetli" olacak.Bu bahsettikleri "niyet"in ne olduğunu iftar sofrasında rakıları çarpıştırdıkları zaman bile çoğumuz anlayamayacağız.

     

    Bütün kanallar neredeyse hepsini yahudi ve hıristiyanların hazırladığı ve oyuncuların peygamberlik yaptığı dini filimler yayınlamaya başlayacaklar.Bu küfür içeren filmlerden sağlam reyting alacaklar.-Her biri en az 5- 10 sefer yayınlanmış olan bu filmlerin birkaçını sayalım:hz.musa,hz isa, hz ibrahim, hz.yusuf vs.- Bunların dışında kalan "çağrı" filmini ise istisnasız her kanal ikişer kere yayınlayacak.

    Sofrayla tv arasında kaybettiğimiz koca bir ramazanın ardından gelen bayrama da kendisini şekerli gıdaları tüketmekle geçirdiğimizden "şeker bayramı" diyeceğiz.

    Kısacası tadını çıkaralım derken bir ramazanın daha tadını kaçıracağız. Allah cümlemize hidayet versin.

     

    serdengecti

    • Like 1

  3. kusura bakmayın üstadın meseleyi anlattığı bir yer vardı.orayı aradıüımdan cevap vermekte geciktim.

     

    üstadın zamanında bir kadına yazdığı bir mektup ve devamını naklediyorum.

    "

    artık siz benim için tamamen luzumsuz bir şeysiniz!size erişememenin inkisarı içinde asıl erişilmesi gerekenin kim olduğunu dehşetle görüyorum.siz bana ne verseniz neticede verebilmek kudretinde kudretinde olmadığınızın ihtarcısından başka birşey olamazsınız.siz bana istediğimi veremezsiniz.siz bir hayal, bir gölge, bir benzeyiş, bir remzden ibaretsiniz.siz, mutlak yokluğunuz içinde, malikiyetin mahrumluğuna dönen şekliyle karşıma mutlak varlığı Allah'ı çıkardınız.

    ve tam o anda hem de bir darbenin maddi sesiyle ensesine bir balyoz indiğini duydu. kağıdı kalemi fırlattı yatağına koştu.

     

    "

    ve ertesi gün yepyeni bir dünyaya ayak bastı. yukardaki kısım bu olayı anlatıyor.


  4. bildiğiniz üzere sınıf çalışmaları bölümünde gerçekten güzel çalışmalar mevcut.bu çalışmaları sahiplerinin de izni olursa link vesaire vererek başka yerlerde yayınlamak için yönetimden izin aldım.

     

    sınıf çalışması olan arkadaşlardan çalışmalarını sonuna şu şekilde bir not ekleyerek yayınlamama izin vermelerini rica ediyorum.

    örnek:

    not:bu çalışma n-f-k.com dan alınmıştır.

    aslına ulaşmak için http:\\www.n-f-k.com\...

    linkini kullanabilirsiniz.

    çalışmanın sahibi n-f-k.com'un üstad sınıfından abdulhamid isimli üyedir.

     

    çalışmasını bu şartlar altında yayımlamama izin veren arkadaşlarımızın bu başlıktan veya özelden bana bildirmesini rica ediyorum


  5. Bazı insanlar Mustafa Kemalle ilgili fikirlerimizi öğrenince bizi vatan haini ilan ediyorlar.Güya onu sevmek vatanı sevmekmiş de bu vatanı o kurtarmış da falan filan hep duyduğumuz sözler işte...

    Kendileriyle yaptığım uzun tartışmalardan sonra işte bu tip sözleri söyleyen insanların tartışma boyunca sürekli tekrarladıkları ithamlar hakkında hiç birşey bilmediklerini idrak ettim.Onun için sonraki tartışmamıza kadar yalayıp yutmaları için ithamlarını her yönden inceleyip açıklamaya ve fırsat olursa bizim hakkımızda neden imkansız olduğunu izah etmeye çalışacağım.

    Evvela vatan kelimesini tahlil edelim."Vatan nedir?" sorusundan başlayalım.Vatan kişinin kendisiyle aynı değerlere sahip kişilerle üzerinde özgürce yaşadığı, değer verdiği şeylerin bir garantisi olarak gördüğü, -hatta o değerlerle özdeşleştirdiği- bunun için korumayı bir şeref meselesi saydığı toprak parçasıdır.

    Bunun üzerinde duracağız lakin isterseniz bir de hain kelimesinin tahlilini yapalım."Hain kelimesi nedir, neyi ifade eder?" sualine cevap vermekle başlayalım.

    Hain kendisiyle güven bağı veya anlaşma bulunan birisine yahut kendisine iyilikte bulunan birine kendinden beklenmeyen bir kötülük yapmaktır.Yani hıyanetin olması için o kötülüğü yapan kişinin tehdit olarak görülmemesi lazımdır.Bu noktaya dikkat edelim.

    Şimdi meseleye gireceğim.Konu biraz dağıldı ama önce parça parça açıklamam gerekiyor. Kusura bakmayın.

    Şimdi ithamın anlaşılması için tanımları bağlayalım.Bir kişi bize vatan haini dediğinde "Siz üzerinde sizinle aynı değerlere sahip kişilerle birlikte özgürce yaşadığınız ve bu özgürlüğünüzün garantisi olan şeye, sizden beklenmeyen bir kötülük yapıyorsunuz" demiş oluyor.

    Yani bizi hainlikle itham ederken; bizim bu topraklar üzerinde özgür olduğumuzu, bizimle aynı değerlere sahip kişilerle birlikte bu değerlere tecvüz edilmeden yaşadığımızı, bu güven ortamının garantisinin bu topraklar olduğunu ve son olarak da bütün bunlara karşı nankörlük edip bizden beklenmeyen bir kötülük yaptığımızı iddia ediyorlar.

    Bunu da tahlil edelim.Ve buna bizden beklenmediği halde yaptığımızı iddia ettikleri kötülüğün ne olduğundan başlayalım.Bahsettikleri kötülük Mustafa Kemal'i sevmememizdir.

    Vatan sevgisiyle Mustafa Kemal'i sevip sevmememiz arasında nasıl bir bağlantı kurduklarını anlamaya çalışalım. Onların mantıkları şu:" Bu ülkeyi Mustafa Kemal kurmuştur.Bu ülkede doğmuş herkes varoluşunu sağladığı için bu ülkeye minnet borçludur.Herkes bunun şükrü için onu sevmek zorundadır.Onu sevmemek bu ülkeyi sevmemektir.Birşeyi sevmeyen insan sevmiyor demektir.İnsan sevmediğinin kötülüğünü ister. Kötülüğünü istediği şeye de kötülük yapar."

     

    Bu mantığın temelinde devletle vatanı birbirine karıştırmak gibi vahim bir hata var.Yani devleti sevmemeyi vatanı sevmemek sayıyorlar.Bu mantığı aynı şekilde biz de kullanabilir ve "Osmanlı devletinde doğup büyüdüğü, osmanlı devletinin imkanlarını kullandığı halde osmanlıyı sevmediği için mustafa kemal vatan hainidir." diyebiliriz ki bizim ithamımız daha üstündür.Zira o osmanlı devletini sevmediğini yeni bir devlet kurmakla, kurduğu devletin okullarında osmanlıyı kötülemekle, halkın osmanlıyla bağlantısı kalmaması için kılık kıyafetinden elifbesine kadar her şeyini değiştirmekle ispat ve ilan etmiştir.

     

    Tabi yukardaki mantığı "bu devleti o kurmuştur" sözünü "bu vatanı o kurtarmıştır" şeklinde değiştirerek yeni bir şeymiş gibi ortaya koyabilirler.Lakin bu söz bu devletin kendisini meşru göstermek için ortaya attığı boş bir iddiadır ve tartışılmasına müsaade edilmediğinden ispat edilememiştir.Onun için bu iddiayı ilmi bir gerçek gibi kabul edemez, tartışmamızın temeli yapamayız.Eğer tartışmaya açılırsa da zorlanmadan aksini ispat edebileceğimizden eminiz.

     

    Mantıklarını anladığımıza göre sözü tahlile geri dönelim.İlk iddiaları bizim bu topraklar üzerinde özgür olduğumuzdur.Bunu reddediyoruz.Bu ülkede dinimizi yaşama özgürlüğümüz bile yok.Emri bil maruf nehyi anil münker yapmamıza bile izin verilmiyor.İki kişi caminin içinde zina yapsa kendileri razı olana kadar onları camiden çıkartmamıza bile izin verilmiyor. Devlet azınlıkların din işlerine karışmazken diyanet işleri vasıtasıyla müslümanları kontrol altında tutmak istiyor. Camilerdeki hutbelerin konusu bu kurum tarafından belirleniyor imamlar, hatipler cihadın Allah'ın emri olduğundan, zinanın kumarın faizin haram olduğundan bahsetmesin diye.Konuyu fazla dağıtmadan diğer iddiaya geçelim.

    Diğer iddia değerlerimize tecavüz edilmediğidir.Halen devlet tarafından islam hakkında irtica yaftası kullanılıyorken bu iddiayı savunmak ahmaklıktır.

    Var olmayan güvenin ortamı ve garantisi de olamayacağı için bu kısmı atlıyoruz

    Nankörlük edip bizden beklenmeyen bir kötülükte bulunduğumuz iddiasına gelince:"Ne iyilikte bulunuldu ki nankörlük edelim." diye cevap verdikten sonra yaptığımız iddia edilen kötülüğün bizden beklenilip beklenilmediği meselesine gelelim.Biz diyoruz ki:" söz konusu kötülük veya kötülükler bizden bekleniyordu.Zira bu ülkede tehdit listelerinin başında irtica yaftasıyla islam yani biz bulunuyorduk.

    Ayrıca kurulduğu dönemde benimsedikleri değerlere tecavüz edilmesini kaldıramadıkları için yüzlerce insan asan bir sistemin o değerleri savunanları tehdit olarak görmediğini iddia etmek apaçık bir yalandan başka birşey olamaz.

    Son olarak bizden beklenmeyen kötülüğün mustafa kemali sevmemek olduğunu düşünen kişilere sözümüz şudur ki: Yaşarken bizzat bize zulmeden, öldükten sonrada kendisi vasıtasıyla bize zulmedilen birini sevmemizi istemek de tarihin eşini görmediği büyük bir zulumdür."

    (serdengecti)

    • Like 1

  6. karanlık çepçevre sarmış ülkemi

    kör olmuş ruhlarda nura hasret var

    yutuyor herkes atılan her yemi

    bir gayesiz çaba, boşa gayret var

     

    oysa kavuşacak kendine gelse

    sönmez bir nura, gayesini bulsa

    tereddütsüz o nura teslim olsa

    ötesinde emsalsiz bir nimet var

     

    kendine bir kez bakmadığı için

    benlik bendini yıkmadığı için

    aklın hapsinden çıkmadığı için

    yaşadığı binbir çeşit cinnet var

     

    esaret zincirini kırdığın gün

    kurtuluş için emek verdiğin gün

    ve çareyi,İslam'ı, gördüğün gün

    kuracağın çok büyük bir devlet var

    (serdengecti)

    • Like 1

  7. bu tür tartışmalara girmek pek hoşuma gitmez.bu tür tartışmalarda genellikle iki tarafta bol bol günaha girer.lakin şimdi birkaç şey söylemek istiyorum.

     

    evvela kişiler bulundukları cemaatle birlikte bilinirler ayrı olarak değil.bu normal birşeydir.bunun için bir cemaatin içindeki kişiler o cemaate yakışmayan işlere bulaşmaktan sakınmalıdır.lakin her zaman bu tür işlere bulaşanlar olur.bu gibi durumlarla karşılaşıldığında bu hareketlere en sert tepkinin o cemaatten gelmesi gerekir.zira bu hareketler o cemaati lekeler.

     

    bu olayı da söylediğiniz gibi üç beş densizin hatası olarak değerlendirsek bile cemaatin suçu sahiplenircesine bu suça yöneltilen eleştirilere karşı koymaya çalışması, o kişileri dışlamaması, bağlantılarını kesmemesi, suçlarını "ama" gibi eklemeler yapmadan kötülememesi onu suçlu durumuna düşürüyor.ve bunun hesabını vermesi gerekiyor.

     

     

    ayrıca bir cemaatle bağlanltısı olan hiçkimse bireysel olarak değerlendirilemez hareketleri o şekilde ele alınamaz.

     

    şimdi kılıçdaroğlu canlı yayında milletin dinine sövse bu hareket sebebiyle chpden hesap isteyemeyecekmiyiz.

     

    veya herhangi bir örgütün bir üyesi gidip şehrin ortasında 30 kişiyi vursa bunu şahsi bir hareket olarak mı değerlendireceğiz.

     

    tabiki hayır.

     

    cemaat eğer bu tür suçlarla karalanmak istemiyorsa, suçu işleyenleri dışlamayı, onlardan hesap sormayı, suçu kötülemeyi öğrenmek zorunda.yoksa o suçları sahiplenmiş olur.

    • Like 2

  8. kureyşi abi yakın zamanda gelemeyebilir diye ben cevap veriyorum.kısa bir araştırma yaptım.o şekildeki haline rastlamadımsa da şu hadise rastladım.sanırım meseleyi açıklamaya yeter.

     

     

    ümme seleme (r.a.) anlatıyor." cenabı hakkınn şu kavli şerifleri indiği zaman (mealini veriyorum)" Ey peygamber hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar."(ahzap 59) ensar kadınları başlarından siyah örtüden kargalar taşıyor oldukları halde dışarı çıkarlardı."(ebu davud, libas 32, (4101).)

     

    bir de kaynak istiyorsanız eğer insan gibi sorun.durduk yerde kimseye hakaret etmeyin.

    • Like 1
×
×
  • Create New...