Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
trradomir

Filistin Meselesindeki Sorumluluklarımız?

Recommended Posts

Efendim, Filistin-İsrail üzerine yazılmış, İsrailli alçakların katlettiği, şehit ettiği Filistin'li din kardeşlerimizin ahvali hakkında kaleme alınmış haberleri okudukça içimi müthiş bir kin kaplıyor. Lanetleri, duaları havada uçuşturuyorum. Eminim ki pek çoğumuz bu derdin muzdaripleriyiz, aynı yolun yolcularıyız.

 

Sonrasında hep düşünüyorum, "Acaba biz onlar için ne yapabiliriz?" diye... Dua tabii ki en büyük silahımız... Lakin, bunun da dışında, dünyevi eksende aksiyon planında da birşeyler yapmalıyız.

 

İnsani yardım kuruluşlarına destek vermek bir ölçüye kadar çözüm olabilir. Yalnız bu da uzun vadeli bir çözüm değil. Siz o insanların karnını bugün için doyurabilirsiniz. Ama onları aç bırakan bela başlarında olduğu sürece, yani açlığın vesilesi ortadan kalkmadıkça, kökteki hücrelerle değil de sakalın kendisi ile ilgilenmeyi sürdürdüğünüzde açı doyurmanız çok mantıklı olmaz, daha doğrusu kifayet ifade etmez, istenen neticeyi getirmez. Ayrıca orada insanlar mütemadiyen öldürülüyor. "İnsani yardım"lar ise yeni ölümleri engellemiyor.

 

Bu sözlerimden anlaşılması gereken, kesinlikle "Bu kuruluşlar vasıtasıyla mustazaflara destek vermek anlamsızdır" fikri değildir. Bunu mutlaka ve evet, mutlaka yapmalıyız. Lakin, ötesinde de birşeyler yapılmalı. Yeter artık, yetmeli artık.

 

Hep düşünmüşümdür, "Acaba ben bu ülkede değil de, Filistin'de dünyaya gelseydim, ne olurdum?" diye... Kendime verdiğim cevabım beni kesinlikle melankolik bir halet-i ruhiyenin girdabına itiyor.

 

Yarın, ruz-i mahşerde bu kardeşlerimiz bizden davacı olurlarsa, söyleyebileceğimiz cümlemiz olur mu ki? Veya, onların yerinde biz olsaydık, diğer müslümanlardan davacı olmaz mıydık? O zaman?..

 

Evet o zaman, değerli n-f-k.com kullanıcıları, çözüm önerileri üretelim ve paylaşalım. Sizlerin bu konu hakkındaki fikri nedir? Umduğum odur ki orijinal ve güzel fikirler, uygulanabilir çözüm önerileri çıksın ortaya.

Share this post


Link to post
Share on other sites

“İnsanlar içerisinde, iman edenlere düşmanlık bakımımdan en şiddetli olarak yahudiler ile Allah’a ortak koşanları bulacaksın." Maide (82)....

 

Bunlar dünyada Abd, İngiltere gibi ülkeleri ele geçirmişler, ALmanya ve Fransa gibi ülkeleri sindirmişler.Hemen hemen bütün ülkelerde masonluk, lions - rotaryenlik gibi cemiyetlerle insanımızı mankurtlaştırmışlar.Bence yapılması gereken yabancı adamdan önce yabancılaşmış adamla hesaplaşmaktır. Bütün ortadoğu ve İslam - Türk dünyasının gözü ülkemizdedir.Burada sağlam manevi temellerine bağlı bir sistem kurarsak her taraf iplik söküğü gibi çözülür.Şu anda ise ancak Filistine maddi yardım ve dua edebiliriz.Bununla ilgili kuruluşlar var İHH gibi...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ashab-ı Kiram için fakirlik ahir zamandaki ümmet içinse zenginlik daha hayırlı olduğu için yapılması gereken mali ve askeri açıdan güç kazanmak,bu sırada da tam bir müslüman olarak hareket etmek gücü kontrol etmek için gerekli olacaktır.Sonra millet neyi ne için yaptığını unutur da kontrol edilemeyen daha da kötüsü yanlış ellerce kontrol edilmeye başlamış askeri veya mali güce yenik düşeriz hep beraber.Çalışmalar tüm ümmeti her dilden ırktan tüm müslümanları göz önünde bulundurarak onların sorunlarını dertlerini önemseyerek yapılmalı,ulus bilinci de diyorsak eğer buna göre oluşturulmalı.

Tabi bu cümleler çok havada kalıyor,gidelim de Filistin'e erzak yardımı yapalım gibi anlık net sonuçlar vermiyor elimize ama geç kaldık çok şey için,kısa vadede sonuç elde edebileceğimiz öneriler getiremiyoruz ancak şunu söyleyebiliyoruz:her müslüman enerjisini sonuna kadar Allah rızası için harcamalı.Çünkü sorunumuz büyük ölçüde ihlas,hayatlarının belli bir dönemini doğru yolda geçiren ve umut vadeden nice insanlar gördük ki kayıp gittiler saçma sapan yerlere..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bence "malesef kısa vadede bir çözüm yok" diyerek çözüm aramaktan vazgeçmek kabul edilebilir değil. Belki realite bu ama, kısa vadede de birşeyler yapılabilmeli. Korkarım böyle giderse orta vadeyi görmemizin bir manası kalmayacak. Adamlar çalışıyor zira.

 

Enerjimizi sonuna kadar harcamamız gerektiği mevzuunda katılıyorum fakat daha müşahhas konuşmak mümkün mü acaba?

 

Bunu karşı bir cevap olarak yazmıyorum, sadece kendi çapımdaki küçük bir isyan bu.

 

Gerçekten mücerret bir gayret ve insani yardım dışında birşeyler yapılamaz mı?

 

Gidelim savaşalım demiyorum, asla. Bu da çözüm değil çünkü.

 

Valla çok karışık bi hal. Allah yardımcımız olsun. Belirli bir hedefe kanalize edilmiş, müşahhasa akmış mücerret gayret... Allah bunu uygulayabilmeyi nasip etsin bizlere.

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu meseleyi çözmek için evvela müslümanların uyanmaları lazım!!! bütün şirketler (gıda, giyim, kozmetik...) onların yönetiminde. onların ürettikleri malları almayarak, protesto ederek epey bi çökertecez mali durumlarını fakat bizim akıllı! müslümanlar hala onlara para dökmekle, bu işi başaramayacağımızı baştan söylüyorlar! hani müslümanlar olarak çok zenginizya onlardan!

 

vakit gazetemiz; şu zamanda onların ürettikleri malları protesto etmek farz! başlığını kullanmıştı.

 

müslümanlar olarak çabuk bilinçlenmek ve vakit kaybetmeden icraata geçmek!..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Salihbey e katılmakla beraber birşeyler eklemek istiyorum...

 

Dün Osmanlının iyi bir impartorluk kurmasınin

Bugün İsrailin bu derece söz sahibi olmasının

Ve yarın olacakların bir sebebi var..

 

 

Bir söz vardı bu konuyla ilgili : Kafir çalıştığının karşılığını bugün alır, mü'min ise hem bu dünya da hemde ahir zamanda alır (kusura bakmayın kaynağını hatırlayamıyorum)

 

Hak ya da beşer olsun bir manevi duyguyla insanları bütünleştirirsen O na hizmet adına canını feda edebilir.

 

İslamın bir hilafet sancağının olmamasıda aci ve bütünleştirmeyen bir durum

biz onların karnını doyursak bile ruhunu nasıl doyurabiliriz ancak Kur'an ilmiyle

 

Manevi bir birlik lazım

Share this post


Link to post
Share on other sites

vatan mutlu olabildiğin

yegane yoprak parçası

FİLİSTİN

sabahı kurşunla karşılayan ülke

bir genç

elinde taştan başka silahı olmayan

bir çocuk

anne sevgisinden mahrum bırakılan

bayram yuzü görmeyen

ve bir çift göz

sadece izleyen

aciz bır kul

duadan başka gücü olmayan

İSRAİL ZORLAMAKTA İSRAFİLİ

Share this post


Link to post
Share on other sites
Salihbey e katılmakla beraber birşeyler eklemek istiyorum...

 

Dün Osmanlının iyi bir impartorluk kurmasınin

Bugün İsrailin bu derece söz sahibi olmasının

Ve yarın olacakların bir sebebi var..

Bir söz vardı bu konuyla ilgili : Kafir çalıştığının karşılığını bugün alır, mü'min ise hem bu dünya da hemde ahir zamanda alır (kusura bakmayın kaynağını hatırlayamıyorum)

 

Hak ya da beşer olsun bir manevi duyguyla insanları bütünleştirirsen O na hizmet adına canını feda edebilir.

 

İslamın bir hilafet sancağının olmamasıda aci ve bütünleştirmeyen bir durum

biz onların karnını doyursak bile ruhunu nasıl doyurabiliriz ancak Kur'an ilmiyle

 

Manevi bir birlik lazım

Amenna kardeşim haklısın. Yalnız koordineli bir biçimde hareket etmeyi gerektiren, ferdî olarak birşeyler yapamayacağımız sahalardan bahsetmişsin. Bilinç uyansın, grup olarak hareket edelim, ekonomik, siyasi, hatta askeri kanalları kullanalım; bunlar doğru doğru olmasına da, hep kaale alınır bir güç haline gelmeyi beklemeyi gerektiriyor. Kaale alınır bir güç haline gelmek için çalışalım, birliğimizi kurmaya gayret edelim, ona da ok ama biz bireysel olarak hiçbir şey yapamaz mıyız? Veya, en kısa zamanda güçlü bir birlik olabilmenin ferdlerle ilgili gerekleri nelerdir? Mesele o kadar ciddi ve acil ki, derhal müşahhasa aktarılması gerekiyor fikirlerin. Olgunlaşma sürecini beklemek biraz lüks gibi...

 

Mesela meşhur boykot fikri, benim soruma bir cevap olabilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Boykot gibi ferdi çalışmaların yanı sıra elimizden geldiğince küçük gruplar halinde değişik aktiviteler de yapabiliriz. Mesela fikir vermek açısından birkaç arkadaşla üzerinde durduğumuz ufak çapta ki çalışmamızı aktarabilirim;

 

Dünyanın, yapılan bunca zulme kayıtsız kalması sinirlerimize dokunuyor. Bu yüzden sözünü ettiğim bu birkaç arkadaşla; Filistin’in sembolü olan bazı unsurları yaygınlaştırıp, belki bu uslanmaz toplumun, uslanabilir kesimini akıllandırabiliriz dedik. Bu yolda da ilk durağımız ‘hanzala’ oldu. Nasip olursa bir iki gazeteye ilan şeklinde vermeyi ardından künyesiyle birlikte broşür halinde bastırmayı ve dağıtmayı düşünüyoruz. İlerde İstanbul sokaklarında sırtı dönük bir çocuğa rastlarsanız, selam vermeyi unutmayın, her ne kadar size kırgın olsa da selamınızı alacağından şüpheniz olmasın. Ayrıca her türlü yardım ve fikirlerinize açığız... :rolleyes:

 

vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Halkımız her ne kadar duyarsız gözüksede yufka yürekli ve yardımseverdir.

 

Mesela 17 ağustosdan sonra deprem bölgesindeydim...

 

O manzarayı görmeliydiniz kamyon kamyon yiyecek içecek malzemeleri geliyor sakın olaki aklınıza tek kızılay vs..vs.. gelmesin anadolunun bilmem ne kasabası yardım kamyonu gibi yüzlerce yiyecek kamyonu...

 

Güzel bir kampanyayla halkı uyandırabilirsin her ne kadar anlık olsada ani bir isteyiş lazımgelen birşeydir destekte gelir bu hayra...

 

Lakin kafamı kurcalayan bazı şeyler var bizim bu aklımıza gelenler büyüklerimizin aklına gelmiyor mu elbet geliyordur neden bu sessizlik nedir bu bekleyiş?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yapılması gereken en önemli iş yeni bir Yaser Arafat bulmaktır.

 

Bunun içinde El-fetih'in ve Hamas'ın aralarındaki maddi güçten başka bir kaygı gütmeyen ve mezhep çatışmasına dönüştürülen bu düşmanlıktan vazgeçmeleri gerekiyor.

 

Onlar, kendileri için birşey yapmadıktan sonra biz onlar için hiçbirşey yapamayız dostlar.

 

Benim umudum öncelikle Çeçenistan'ın kurtulduğunu görmektir. Çünkü orada bir birlik var zaten.

 

Yardım edilecekse oraya edilmelidir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Filistin bir sınav kağıdı Her mü'min kulun önünde" ...

 

Böyle diyor Cahit Ağabey. Ve yıllardır her mümin bu sınavdan "çakıyor."

 

Son zamanlar Filistin'e dair aldığım tek ışık, UNESCO'ya kabulü. Hain Amerika parasal yardımını anında kesmiş. İt sürüleri İsrail yandaşı işte.

 

Hale bak gavura karşı gavurdan medet umar hale geldik.

 

Allah Kerim'dir. Her zaman büyüklüğünü hissettiğim kallavi bir sözdür.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı hakimiyetinden çıkan Filistin, bu dönemden sonra bir daha barış ve huzura kavuşamadı. Yaklaşık bir asırdır binlerce masum insan İsrail terörünün, katliamlarının, kıyımlarının ve işkencelerinin sonunda hayatını yitirdi. Pek çok insan sakat kaldı. Hiçbir suçu olmayan milyonlarca Filistinli evlerinden ve yurtlarından sürülüp, mülteci kamplarında, açlık sınırında, sefalet içinde yaşamaya mahkum edildi. Tüm dünyanın gözleri önünde halen devam eden bu baskı ve zulme kalıcı bir çözüm getirilebilmesi ve bölgedE hasretle beklenen barışın inşa edilebilmesi için bugüne kadar yapılan tüm girişimler hep başarısızlıkla neticelendi. Batılı devletlerin gözetiminde yapılan suni barış süreçlerinin ise, İsrail'e yeni katliamlar yapması için zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramadığı zaman içinde ortaya çıktı.

 

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Filistin'de yaşanan olaylar bir Arap-İsrail Savaşı'ndan çok daha öte anlamlar ifade etmektedir. Filistin'de, hakları ve toprakları işgalci İsrail güçleri tarafından zorla gasp edilmiş Müslüman halkın var olma mücadelesi vardır. Üstelik söz konusu mücadelenin geçtiği topraklar İslam'a göre kutsal mekanların bulunduğu topraklardır. Müslümanların ilk kıblesi olan ve Peygamber Efendimizin mucizevi MİRAÇ yolculuğunun gerçekleştiği Kudüs, Müslümanlar açısından Filistin'in önemini bir kez daha artırmaktadır. Ayrıca Filistin yalnız Yahudiler ve Müslümanlar için değil, Hıristiyanlar için de kutsaldır. Dolayısıyla Filistin topraklarını özellikle de Kudüs'ü tek bir dinin hakimiyeti altında tutmaya çalışmak, sadece bir dinin mensuplarına varlık hakkı tanımaya kalkışmak büyük yanılgıdır. Filistin her üç İlahi dinin mensuplarının bir arada, huzur içinde yaşayabilecekleri, ibadetlerini diledikleri gibi yerine getirebilecekleri bir toprak olmalıdır.-

 

Ne var ki bugün Filistin'de iki toplum arasında acımasızca bir mücadele devam etmektedir. Bir yandan tam teçhizatlı İsrail ordusu Filistin halkına karşı toptan bir imha operasyonu yürütmekte, öte yandan Filistinli radikal gruplar İsrailli savunmasız insanlara karşı intihar eylemlerinde bulunmaktadır.Filistin sorununu başından sonuna bir roman olarak düşünürsek, Mevcut sorunları şiddete başvurarak çözmeye çalışmanın ne kadar büyük bir hata olduğu ve çözümün ne şekilde gerçekleştirilebileceği kitabın ilerleyen sayfalarında ele alınacaktır.

 

Ancak bu aşamada göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gerçek vardır. O da Müslüman Filistin halkının tüm dünyanın gözleri önünde ezilip zulüm görmekte olduğu. Filistin'de sivil halk her gün tam teçhizatlı İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olur, milyonlarca insan onlarca yıldır mülteci kamplarında açlık ve sefalet içinde yaşar, kadınlar da dahil pek çok Müslüman İsrail hapishanelerinde türlü işkencelere maruz kalırken, Allah'a inanan ve ahiret gününün hesabından korkan her Müslüman'ın yerine getirmesi gereken çok büyük yükümlülükler vardır. Bu yükümlülüklerin en başında ise, yeryüzünde yaşanan her türlü haksızlık ve adaletsizliğin temelini oluşturan dinsizlik ile fikri alanda gereği gibi mücadele etmek gelmektedir.

 

Unutmayın ki, siz bu satırları okurken Filistin'de yaşayan ve topraklarını terk etmemek için büyük bir mücadele veren binlerce zayıf bırakılmış insanın mücadelesi, tüm şiddeti ile devam ediyor olacak. Belki işgalci İsrail kuvvetleri Filistin kentlerini veya mülteci kamplarını bombalıyor olacaklar. Veya çocuklar okullarına helikopterlerin açtığı ateş altında gidiyor, bundan elli yıl önce evlerinden ve topraklarından zorla çıkarılmış olan aileler ise hala kamplarda binbir güçlük altında yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor olacaklar. Gazze'nin, Batı Şeria'nın, Doğu Kudüs'ün herhangi bir yerinde, herhangi bir köşesinde Filistinliler,"Müslüman" oldukları için, baskı ve zulümgörüyor olacaklar.

 

Bu nedenle vicdan sahibi her insanın bu durumu göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bu zulmün ve acımasızlığın haberlerini her gün gazetelerden okuyor, televizyonlardan izliyorken hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam etmenin sorumluluğu kuşkusuz büyük olur. Nitekim Kuran'da Allah vicdanının sesini dinleyen ve iman eden her insana bu sorumluluğunu hatırlatmakta ve zayıf bırakılmış olanlar için mücadele etmeleri gerektiğini bildirmektedir

"Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve 'Rabbimizbizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib)gönder, bize Katından bir yardım eden yolla' diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?"(Nisa Suresi, 75)

 

Bu emri bilen ve zulüm gören insanların yardımına koşmak isteyenlerin üzerine düşen sorumluluk ise "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun.

Kurtuluşa erenler işte bunlardıR."(Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bildirilmektedir. Bu sorumluluk, tüm dünyayı Allah'a iman etmeye, din ahlakının getirdiği güzellikleri yaşamaya davet etmek ve Kuran ahlakının karşısında yer alan din düşmanı ideolojilerle fikri bir mücadele yapmaktır.

 

 

Sadece bunu bildirmek ve paylaşmak istedim..

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Filistin'de yaşanan olaylar bir Arap-İsrail Savaşı'ndan çok daha öte anlamlar ifade etmektedir. Filistin her üç İlahi dinin mensuplarının bir arada, huzur içinde yaşayabilecekleri, ibadetlerini diledikleri gibi yerine getirebilecekleri bir toprak olmalıdır.-

 

 

İslam dini haricinde hiç bir din ilahi değildir orada atıfda bulunulan dinler yani hiristiyanlık ve musevilik batıldır. İlahi olma ulviliğinden uzaktır. Beşerin sayesinde bu dinler ifsad edilmiştir. İlahi olarak telaffuz edilmesi sakat bir anlayışın göstergesidir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

İslam dini haricinde hiç bir din ilahi değildir orada atıfda bulunulan dinler yani hiristiyanlık ve musevilik batıldır. İlahi olma ulviliğinden uzaktır. Beşerin sayesinde bu dinler ifsad edilmiştir. İlahi olarak telaffuz edilmesi sakat bir anlayışın göstergesidir.

 

 

Burada düşünülen şey çok doğru.Ben ne demek istediğimi yanlış cümle ile anlatmışım.Ancak ben burada şunu anlatmak istemiştim.HOŞGÖRÜ gel ne olursan ol gene gel...İslam gelince evet diğerlerinin hükmü kalktı.Ama Rasul yahudi hristiyan müşrik ayırımı yapmadan sadece HOŞGÖRÜ de bulunmuştur.İBen burada bunu anlatmayı düşünmüştüm ama doğru söylemişsiniz.Yanlış ve yersiz bir cümle olmuş.Telafuzu yanlış anlaşılır olmuş...

Tekrar özür dilerim hepinizden yanlış anlaşılmaya meyil verdimse...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...