Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Söyle nasıl şikayet etsin ki bu kalbim!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir ömür hasretinle inlerim

Sessiz ve çok derinden kendi kendimle dertleşirim, boyun bükerim

Kifayet etmeyen bu halim,umuda salınan niyetim, ruhumun firkati söyle kimin

Yüreğimi daplayan hangi lahzaya sitem edeyim, bizarlaşan nefesimi terk edeyim

 

 

Gökülen yaşlar,kandır yakar

Ne kadar hicranım varsa, sinemin her halinde çığlık çığlığa dağlar

Hüzün zerkeylediği kederle melalimi burkar, çıkacak bir kal olsa da ne yapar

Düşen yaprağın halinde,kanadı kırılmış bir kuş misali,suya hasaret bir çöl timsali

 

 

Geldim ki, gitmek için bilirim

Ruhumun sahibine sığınır, sabır dilerim,ağlayan kalbime kanaat isterim

Demek ki vakti sebeb-i değilim, meylettiğim şavkı karanlığın sukutuna gömerim

Çaresiz beklerim, nasip olacak kısmetim için sadakat ederim, aşkın sırrıyla eririm

 

 

İnsan tabiyatı bu heveslenir

Kalbini celbeden ne ise sessizce nazar eder ve gönül dilinden imrenir

Sahiplenmek adına biraz kederlidir,hesapsız bir imtihanın eşiğinde inleyecektir

Ah etmek niyedir,ruhunun firkati elhak sahibi içindir, ah u zar etmek ne demektir

 

 

Kalbim çarpar, an be an anar

Hasretine dücar olduğum kimbilir ne kadar habersizdir,nasıl anlar

Kalbi hissediş niye var, tek taraflı mı gönlü umut için aralar,yakan aşk mı ey nar

Beni benden almayı başaran nasıl bir yar,düşüncelerime derinlik katıyor bu efkar

 

 

Dilim sussa, gönlüm yazar

Halime düşen her damla bir başka baharın şevkiyle sabahlar

Lahza ibretle bakar,düştüğüm çaresizşliğin eşkali herr bir yanımda niye var

Mefkuresi olmayan bir nefes için hevesler mi kalbi yorar, anlat sesi çıkmayan yar

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönlü yanan nar iledir, ar etmeyi bilir!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Geçen zaman nafile değildir

Nasip ise kalbin ve ruhunun firkatiyle birlikte olan güzelliktir

Mesnetsiz nefes ne kadar edebiyledir, akıl insan için bir ehliyet değilmidir

Düşünmek ancak fikir sahibi olan için mümkündür,boşlukta aranmak fakirliktir

 

 

Gönul kuraksa gül açmaz

Sevginin sedası ötenin inşirah aşkıdır,manasız duyulmaz

Umut,kalbinin ilacı, ruhunun sevdası, nefsinin kurtuluşu için fırsatıdır

Aşk,ihsan ve ihlas içinde ki farktır,edebin sahrasından hissedilen bir fermandır

 

 

İnsan azmi ve niyetiyle andır

Fakıf olduğu ne varsa hakikate tebdil edilmezse hicrandır

Tefekkür etmek,aidiyetin için adanmak, ruhunun firkatiyle yol almak yakarıştır

Aşk,korkuları zail eden bir ilhamdır,teslimiyetin nispetinde ki ihsanın muradındır

 

 

İhtiyacın hasıl olmadıkça

Gönül kapın açılıp, ruhunun ram olduğu fırsat doğmayınca

Akan gözyaşların halinin deminde ki firkatle bedelleşip iltica etmeyince

Dirlik bulunmaz, suskunlaşan nazarların yanıklığı hiç durmaz,o vakit gelmeyince

 

 

Feda olmazsan,kanarsın

Nasıl bir vecdin içinde felaha erişeceğini de anlayamazsın

Keşkelerle oyalanırsın, bahanelere sığınmayı birşey sanırsın, yanılırsın

Vah etmenin işe yaramadığını fark edersin, lakin vaktin geçtiğini acıyla yaşarsın

 

 

Ahdine sadık kal,unutma

Ruhunu teninden kopartacak vakitten korkarak kaçınma

İnsan neden yaratılmıştır sorgula, ehliyet sahibi olmak kim için farktır, anla

Her kim çıkarsa çıksın karşına, öncelikle düşünmekten ve anlamaktan saklanma

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhun aşka taliptir,kalbin sukutun kalidir!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her lahza vaktin zuhurunda ki müddettir

Ol emri üzerine hesabidir,kainatın aşk rehberidir ve furkanında sesidir

Bahşedilen nefes ahdin ve aklın ehliyet vecdini bekleten sıhhattir,takkik ile abattır

Kimlik sahibi, aklın ve izanın emanetçisi derdin sahibi ve aşkında bir muhatabıdır

 

 

Halin farkında olmak,aklın vecdidir

İrfan, sadık olan nefes için bekleyen müjdedir, ancak ülfetle ilintilidir

Ruhuna bigane kalan nefes ve hukukunu bilmeyen esaretti ki can elem içindedir

Sual etmek, hak ve hakikat adına gönlünü aşk hasretine vakfetmek ise ihsan işidir

 

 

Sabinin her feryadına açık olma

Şefkatini yalnız bunun için hasredip, sanradan bir kuraklık yaşama

Hamiyetin ve mağfiretin yegane sahibini ve bizzat melikini sakın ihmale alma

Önce sana neler bahşedilmişse ve hangi vakit için verilmişse, takkik et ve korkma

 

 

Benim dediğin ne varsa, kimindir

Çürüyecek tenin için ayırdığın o vakitler heba edilen birer bahanedir

Neden ruhun huşu içinde değildir, kalbin mütemadiyen figan eden uzv-u ülfettir

Nazargah olan halin inşirahından uzaktır, nefsin için viran edilen bir sahanlıktır

 

 

Her gece derin bir uykunun içindesin

Gördüğün düşlerin şehredilmesi için gayret edersin ve o nefesi ararsın

Neden aklın ve istikbalin için furkanın serdettiği ibret ve hakikatlere bakmazsın

Niçin hala avuntu içinde sızlarsın, her vakir lüzumsuzluk içinde boğulup kalırsın

 

 

Kimsin, nasıl bir fertsin aorgulamazsın

Geldiğin ve ruhunun asli ikametgahın haline yıllardır uzak kalırsın

Bir zamanlarda ki haline baktıkça hayıflanırsın, yaşlanmaktan utancını yaşarsın

Kim atltif ederse cezbine kapılarak kakkahalar atarsın, hangi hesabın ufkundasın

 

 

Dişlerin sızlar, gam içinden çıkmaz yaşar

Her aynaya baktıkça ah u zarın bir acı ile karşına çıkar ve gözyaşların akar

Ruhunun firkati asliyesi içindir, aklın neden hale durgunluk içinde idrakine bakar

Nefesin müddetlidir ey yar, ne kadar sızlansanda her sabahın elbette ki gecesi var

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Ne kadar dertliyim bilsen, haberin var mı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İçinden çıkamadığım bir halin içindeyim

Her ne kadar nefes nefese kalsam, umutlarımın solmasını anbean yaşasam

Lahzanın açılan sahnesinde sessiz bir seyirci can olarak, gözyaşlarımı bıraksam

Hiç bilmeyecek ve belkide hissetmeyeceksin sanki derin bir uykunun sabahındayım

 

 

Ne kadar özledim, hasretin esaretindeyim

Kuruyan dilim,fersizleşiyor artık gözlerim,mecalini terk etti aciz bedenim

Yıllar anlatmaya yetmedi, bir ömür firkatine hasredildi,ruhumun hicranı dinmedi

Hüzün yüreğimde derin izleri serdetti, her yutkunduğumda umut halimle bedelleşti

 

 

Kimseye anlatılmazdı,müthiş bir gamdı

Kim vakıf olsa adeta bir mecnun sanardı,lakin hissettiklerimi yaşayamazdı

Akıl yolda bırakıyor, idrak çaresizce bakıyor, nefes yıllardır sevdasından geçmiyor

Nasıl ve hangi lisanın kadrinden söz edilirdi, şehredilmeyen hal ne acı bir firkatti

 

 

Ruhun dinmeyen vecdini anla ve ağla

Kalbim ne kadar hasretinde inilerse hiç duyma ve bir farkına da varma

Çile çeken benim nasıl olsa, halini, hasreden ruhumun hicranı sana ulaşmayınca

Nasibin neyse onunla kal, artık açılmayacaktır bu kapılar, içim niye acıyla sızlar

 

Din-i ayrı kafir olsa derdimi anlar

Lakin sana nasip olmayan bu esin,vecdini yaşatmayan bir seçim

Nasıl yargılansın ve anlaşılmaya münhal bir halin kederini sineme bıraksın

Bahtım nasıl ağlasın, yangın olan kalbim hangi yüzle yakarsın ve öyle anlaşılsın

 

 

Aynalar acziyetime gülüp geçerler

Seyrettiğim infialime bilmem ki gönlün lisanından nasıl söz ederler

Benliğin içinde kaybolmayı nasıl bir vakit içinde haline zerkedip yadederler

Masumiyetini teslim ederek, halimin hamlığına verirler ve artık ki avunma derler

 

 

Ah ettiğim bu ömrü nasıl hicvederler

Nesillerin feryad ettikleri lahzalarda sahifeleri bir bir aşikar eylerler

Nafile figanını kim duyar anla artık diyerek, teskin etmeye gayret hasrederler

Yaşadığım acıyı ar haline getirip, hazanıın solgun çehresinden ibretle nazar ederler

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhum çırpınma,aşkın firkatiyle yanma!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir ömürdü geçen suskun zaman

Kalbin lisanıyla anlaşan, ruhun hasretiyle yanıp tutşan geçen an

Yorgun düşmüştü vicdan,sabırdı umudu soğutan, kanaatti vecdin içine sokan

Vasıl olmak için yıllarca kıvranan, sancılar içinde yalnızlığına figan edip ağlayan

 

 

 

İrşat ediyordu,nefesi aralıyordu

İnsan olmanın, zafiyetleriyle müşterekliği bulunmanın feryadıydı

Söylemiyordu, susuyordu, her vaktin demi için halin sahifesini sabırla açıyordu

Aşk,üç harf, bir hece düşündükçe içinden çıkamıyordu,ilhamına ömrünü veriyordu

 

 

 

Düşmeli gönle,yıkarak zanları

İçinde yıllarca boğulduğu korkuları, afaki şecaatları,burkan acıları

Var olmanın sessiz çığlıkları, boyun büktüren güne hasret umutları ve gamları

Bir bir sual edip araştırmalı ve vaktin şahitliğini,tahkik etmeden kuşanmamalıydı

 

 

 

Bir kerimenin saflığında ki arda

Suskunlaştığı nazarda,sabrın içinde ki sancılarında, kanaat tacında

Uyku halinde ki melalinde,umut ederken sevda şadında,gözyaşları nar olunca

Anlamalıydı insanlar,itip kalkan canlar, hor ve hakir gören zavallılığı soluyanlar

 

 

 

Aş, kimi vakit taş, kimi vakit azdır

İnsan, kul olmak için yakardıkça,hakikati için çırpındıkça itibarlıdır

Yaratan Rabbine yakın oldukça, emir ve nehiylerini hakkıyla anladıkça sadıktır

Akıl ve idrakiyle farktır azim ve ecriyle zamandır imtihanı adınada büyük adaktır

 

 

 

Kız evladı ne kadar zarif ve naifse

Edebin içinde şekillenen bir mürvetse,kefeni giymeye hazır olan arifeyse

Ehliyetin sahibi ve bu nispette de özgürlüğün naibidir, akıl ve izanda er’e denktir

Sosyal sebepler ötelenmeden, hor ve hakir olarak addetmeden, nizama ihtiyaçlıdır

 

 

 

Baba ve anne hadli melüliyetlidir

Akıl ve ehliyet sahibi olduktan sonra, tercihi sebebiyle dışlanmamalıdır

Her nefes için hesap mutlaktır, huhukunu bilmeyene eza eden ne kadar melundür

İnsan,ihsan ve fedakarlığıyla,akıl ve hakikat lehine aldığı kararla ancak furkandır

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Savrulma rüzgarla, kaybolup yakınma!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Halinde ki ilk öğretileri hatırla

O pak masumiyetinden uzaklaşma,heyecana kapılıp macerada yanma

Vakti içinde sabırla sakla, birgün sanada gün açaçaktır nasıl olsa sakın unutma

Nasip,ihsandır, furkandır,zamanın içinde saklı tutulan hicrandır bir yeise kapılma

 

 

Sen canın içindeyken umuttun

Suskun kalan bir nurdun, ruhuna vadedilen vuslat için bir sonuçtun

Bir nütfeden müteşekkil olan cenindin, mağfiretle müjdelendin,batından kurtuldun

Ağlıyordun, nefesine bahşedilen o çıplığı bırakıyordun,kimbilir neleri anlatıyordun

 

 

Ne kadar farkındaydın, sual et

Henüz zaiyat yaşamadan aidiyetini sabırla merak et ve hamdet

Senin haline erişmek ve bu hal üzre nefeslenmeyi arzu edenler o kadar çok ki

Niye asilik takıntısıyla serkeşlik yaparsın, reddi miras içinde bulunmayı sınarsın

 

 

Taktir edilmek için takı bırakmazsın

Delinmeyen bir uzvunu bırakmazsın, salkım saçak olarak pervasızlık yaparsın

Okumak adına sırnaşırsın,özgürlük diye masumiyeti kirletirsin, hiç anlamazmısın

Neden anneyin perişanlığına bakmazsın,babanın susturan çileyi açıpta okumazsın

 

 

En çok ağrıma giden,güye örtünenedir

Flörtüyle sarmaşdolaş ve sıkıfıkı gezenedir, arlanmayı hiç bilmeyenedir

Sigara içmeyi kendine yedirenedir,boyaların içine belenenedir,ne kadar sahiplidir

Nazar etmekten sakınıyorum, ötobüse binmekten sıkılıyorum, neden anlamıyorum

 

 

Nisa, edebin rahlesinde mürebiyedir

Her ahvaliyle hakın ve hakikatin kanatlarında nefeslenen ar gibidir

Yüzü kızarır, başı hafif eğiktir, sesi ne kadar naifitir, sanki ötelerin timsalidir

Hizmet ve fedakarlık adına tavizsizdir, ilim ve irfan namina da elhak denksizdir

 

 

Anne ve babasının çilesinde erdir

Kimi vakit sessizlik içine çekilen zariftir, sabrın himmetinde ki ülfettir

Kanaatin şehredilmesinde rehberdir,azim ve ecir konusunda elbette ki rakipsizdir

Cennet ve cehennemi en çok yadedendir, hissiyatıyla müşerref olan bir aziz nefestir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ummana açılmış umutlar,ürkek nazarlar!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İçinden çıkılmayan sancılar

Gam içinde nefesi yoran karanlıklar, teslimiyetten ari imanlar

Taklit üzre sığınmalar, akması adına beklenen yaşlar,ferahlık vermez bu acılar

Yürek nar’a ram olmalı,ruhun firkate bir yol almalı,dilin kuruyup, hali hiçhırtmalı

 

 

Varlık senin değil, sahibinin

Rabbim deyince inlemelidir nefesin, hakikate erişmeli zerkettiğin kal’in

Azmetmelidir henüz şehrine kadir olmayan melalin, aşka meftun kılan hasretin

Dinmeyi bilmeli içinde harap olduğun o kederin, esaret altında ki irade maslahatın

 

 

Ne kadar yakarsan,anlamasan

Vecdine malik olmadığın bir ufkun seremonisiyle, sabah akşam çırpınsan

Ruhunun hakikatini haline vaaz eden kitab-ı celili anlamadan baş üstünde tutsan

Hürmet adına eline almaktan korksan ve içinde bekleyen, sancıları asla duymasan

 

 

Her cefada ah ile yanıp tutuşsan

Feryadını hiç duymayan, o dilberin hasaretiyle bir ömür yanacak olsan

Toprağın hüznünü bağruna bassan, yağmurun hicranıyla gece gündüz kıvransan

Sana senden ziyade yakın olan Rabbi hiç anlamak için,aklını ve azmini yormasan

 

 

Dikkat ve düşün en yakınlarını

Ve hatta senden hasıl olan evlat ve dillendirilen şefkat yakınlıklarını

Elini çeksen, himaya etmeyi biran bıraksan, ruhunu dinlendirmek adına kapansan

Nasıl bir ruh haline girerler,marazlaşan nazarlarla halini süzerler ve karşı gelirler

 

 

Emanetin ve zevcey-i hakikatin

Kuşku duymaya başlar,bin bir zan içinde sorgulamak adına anarlar

Efradınla sana ve senin adına sadakat gösterdiklerini bir çırpıda siler atarlar

Anladıkları vakit, keşkelere sığınıp bir birlerini suçlarlar, senin halini anlamazlar

 

 

Rabbine yakınlığını anlayamazlar

Mukallit olmayı ve bu hal üzre kulluk yapmayı, iman addederler

La derken, reddettiklerini, ill derken kabul ve tastiklerini sual eylemezler

Etrafındakiler misali yaşamayı arzu ederler,çünki “ne derler” adınada nedensizler

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çaresiz misin, o nefsi halini farketmelisin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ey müddet-i nefesin naibi

Çakınlığın içinde çırpınan sahibi,neden sual etmekten çekinirsin

Esir olmayı kenidine yakın görürsün, şevkini ve azmini birilerine bırakırsın

Neden anlamak için edebin halinde yol almazsın, sancılarını bir meziyet sanırsın

 

 

Başarının sırrı içinde saklıdır

Baş arı olmak neden ve kimler için farklıdır,düşünmek amaçtır

Miskinlik zillettir, sefil bir hal üzre yaşamak ise bizzat kendi tercihlerindir

Akıl neden senindir,şehrine malik olmadığın o kalbin, niçin sahibini beklemektedir

 

 

Ruhun bir bak bizarlık içindedir

Zafiyetlerinde talan ettiğin hazan misalidir,yaprak ağlamaktadır

Kar, umutsuz sinende yer almaktadır, tütmeye hasret ocak mağdur bırakmaktadır

En yakınların dahi bu halini anlayamamaktadır,bir silkin kendine gel,yol yakındır

 

 

Modernizim adına haykıranlar

Binlerce nefeslere düşkırıklığı yaşatanlar, hülyalarını yakanlar

Saltanatlarından vazgeçmemek adına her türlü desisenin içinde yol alan azınlıklar

Nasıl bir hesabın yakınında ve verdikleri ezanın farkındalar, ar adına sıkılmazlar

 

 

Hak ve adaletin dillendiği mecralar

Nüfus edilip kollanan soluklar, dışarda bekleyen aç ve bizar canlar

Evlenme yaşına gelmiş ve fakat takati yetmeyen yavrular, nasıl burukturlar

Korkmayın,yalnız değilsiniz, bir umudun içinde filizlenmiş en masum nefeslersiniz

 

 

Bereket ve ihsan alinizi bulacaktır

Hiç bilmediğiniz kapılar aşkla açılıp, ruhunuza inşirah sunacaktır

Kalbinizin çığlığı duyulacaktır, yıllara hasret hıçkırıklarınız sürura gark olacaktır

Sevginin, muhabbetin saflığı gönüllerinizde taht kuracaktır,ağlamak yakışacaktır

 

 

Yeret ki murat edin ve iltica eyleyin

Kalbinizin sesinden ve vicdanınızın halinden uzaklaştıranlara yakın durmayın

Sakın bir mecara için meraka dalmayın, hayrı,şerri ayırmak için talimi unutmayın

Sabır ve kanaatle gönül kapınız açılması için yakarın,ilim adına azimle yol alın

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Birgün ölürsem sana hasret yaşamakla!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

O zaman hiç ağlama

Hicranın bendinde yol alıp, yeis içinde soluma,firkat nedir anla

Suskun kalan nazarlarıma saklanan yadımı anma,yutkunduran sancıları aralama

O an ve alıp götüren vakte darılma, kabrimin mahzunluğunda ki hicrana kapılma

 

 

Bir ömür ne çektim

Her lahzada ümitlendim,gözyaşlarımı hiç ar etmeden döktüm

Gönlümde hüznün hisarını inşa ettim, her nazarımda hasretinle nefeslendim

Nereye boynumu çevirsem, sessizliğin lisanını ruhumda işitsem, hicran ile inlesem

 

 

Hiç dumayacaksın

Bir an olsun bile bu çileme el atmayacaksın,yalnız bırakacaksın

Ruhumun figanına kanmadan, kalbin dağlayan çığlığını duymadan yaşayacaksın

Ömrümün hicran sahrasında mahzun bırakıp,bi,lmem ki nasıl şevke kavuşacaksın

 

 

Her gece b,ilsen nasıl bir bilmece

Gönlüm yakarıyor hecehece, dilegelen hüznüm hissedilmeyince

Burukluk yaşıyorum sessiz ve derinliğin ağlatan o sahnelerinde ve gizlice

Sual ederim ses çıkmaz,nazar eylerim kapım çalınmaz,umut yüreğimde yine açmaz

 

 

Okuduğum kitaplar halini anlatmaz

İçinde kaybolduğum yıllar içimden çıkmaz,elem yakamı bırakmaz

Ne kadar derin olsa da,gün yavaş yavaş ağarsa,suskunluk her vakit aşk yaşatmaz

Ne zaman şaşkınlığım artsa, bakındığım saikler sinemde kale olsa da, can çıkmaz

 

 

Neyleyim artık,lal oldu melalim

Hiç birşey hissetmez oldu bu tenim, demek ki vakit şimdi benim

Gideceğim yeri nasıl hesap ederim,ürperten sahnelere hangi yüzle selam veririm

Yaram ne kadar derin, titreten kalbin hasretinden eminim,ama duymaz neyleyeyim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Çölün o sessizliğinde yaşadım hicran aşkını!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne kadar vezih bir dili vardı

Tüm uzuvlarımı bir bir etkileyerek kendi melalini hüzünle yaşattı

Sessiz ve reinden hissettiğiğm tınılar vardı, ötenin senasından bahsediyorlardı

Ruhum hiç yabancılık yaşamadı,kalbim yaşadığı şaşkınlığı üzerinden hiç atamadı

 

 

Her lahzasında feyiz sardı

Sualler sukut ettiren bir nazardı,kalbim inşiraha nasıl adaydı

Neden bu hal yıllar sonra halimin fakirliğinde yaşanan en latif duygulardı

Sanki umutlar kanatlanmış, vecdim anbean artmış, hiçbir esaretimde kalmamıştı

 

 

Bir başka alemin içindeydim

Dilegelen terennümler için ne kadar sefildim, neden bilgisizdim

Müddetin ramında olan bir nefestim,nasıl bir hesabı fark edemeden tükendim

Nedamet zamanıydı, hıçkırıklarım durmuyor,medet etmek kifayet etmiyor dedim

 

 

İçimde sakladığım nehiyler

Kalbime reva gördüğüm lekeler, o an günyüzüne çıkıyordu

Ne kadar çırpısam ve mahçup olsam da halim buna kifayet etmeye erişemiyordu

Zaman zaman sual ettim, acaba rüyada mıyım dedim ve neden kendimden geçtim

 

 

Ahir zamandan bahsederler

İçinde yaşadığı vakti, neden hakkıyla akledip bilemezler

Alıp götüren zamana, hesap edilemeyen feryada,ah ettiren hicrana ne söylerler

Vah etmekle, keşkeler güruhuna girmekleve böyle teselli olmayıda ihmal etmezler

 

 

Her nefesin aziz olduğunu

Hidayetin elbette ki bir vakti olduğun, mağfiret edildiğini göremezler

Can çıkmadan,tevbe kapısı kapanmadan nihayet’e kal edilmez, ilkesini bilmezler

Ulu orta konuşmayı,hukuk adına yıllardır yaptıkları katliamı, neden düşünmezler

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gülüp geçti, içim sızladı,yüreğim yandı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Perişan halim suskun kaldı

Gönlümü dağlayan o an, hissiyatıma fırtınayı anlattı

Kalbim sessizlik içinde feryadına kandı,burkulan umutlarım hazanlaştı

Sanki lahza halimde kitaplaştı, ruhumun hicran damlalarını bir bir sızıyla yazdı

 

 

Nereye sığınsam ağır geliyor

Bakındığım rıhtımlar artık sessizliğin çığlığından bir umut yok diyor

İçimde ki dalgalar dinmek bikmiyor, gözyaşlarım kendi haline boyun büküyor

Hüzzam bir eser ne güzel yadediyor,melalimde demlenen figan artık çıkmak istiyor

 

 

Demek ki hak etmedim

Nafileyere umut besledim, ruhumun firkatinden nasıl söz edetyim

Alıp götüren hicrana hangi takat ile sesleneyim, yeter artık deyip,iltica edeyim

Benliğimde ne varsa, ruhumun feryadı hasretine ram olmasa da, sabırla yetineyim

 

 

Çürüyor bak zamanlı tenim

Vaktinde açmayan ümitlerim,kalbimi hicrana gark eden uktelerim

Söyle nasıl bu hal üzre ruhumun sahibiyle yüzleşeyim, edebin içinde eriyeyim

Müddet-i nefes olan halimin felahı için hangi kapıya yüz sürüp, şefaat dileyeyim

 

 

Kapandı kapılar vaz mı geçeyim

Şehrine malik olmadığım halin hasret, hissiyatını nasıl bileceğim

Kederle mi göçeçeğim, yalnızlığın hançeriyle mi öleceğim, kime ülfet besleyeceğim

Bir ömür hüzün içinde çileyle mi yüzleşeceğim, ruhumun ahıyla toprağa gireceğim

 

 

Damlalar niye gözyaşım oldu

Günyüzüne hasret umutlarım yeşerip, ruhuma sürur katmadı

Nasıl bir günahım vardı, alıp götüren zaman, halimin sefilliğini aydınlatmadı

Acziyetin içine kapattı,esir olan feryadımı kimseye duyurmadı,anbean hep sızlattı

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sessizce nazar ettin, sineme sürur ektin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gözlerin nazar ederken meftun bırakıyor

Seni âlemler içinde ne çok manalaştırıyor

Bir başkalaştırıyor tutkuyu elan yaşatıyor

Ummanın seyrinde badirelere duçar kılıyor

 

 

Bir masumluğun izlerini sürüyorum seninle

Bir yaprağın teslimiyetinde şadırvan izinde

Kuşların ürkekliğinde gülün güzel renginde

Senin gizemlerinde ki engin sabrı cemilinde

 

 

Ne kadar berraksın aksın şefkatin bağrısın

Sanki toprağın mayası gök kubbenin ağısın

Sen bir başkasın sevdalar deryasının karısın

Sen cihanın payesi aşkın kalesi can deryasın

 

 

Sen gülünce çiçekler bir başkalaşıyor coşuyor

Mefkûrem daha muhkem oluyor, anlam buluyor

Bulutlar birbirleriyle koklaşıyor rahmet sunuyor

Çınar gölgesinde mazi muhayyilem, aşka geliyor

 

 

Sessiz soluklu mücerret iklimin idrak sayfasında

Yazgımın manasında bahtımın hicran yarasında

Nağmelerin bir anlam bulan nakşeden anılarında

Senin ahında halin bahtında umudun manasında

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzellik ki ne manadır!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dilegelen meslekler...

 

Bunların hepsi güzel

Geleceğin meslekleri olabilir

 

Yalnız insanlar

Evresellik öğretilerimiz

Kul olma gerçekliğimiz

 

Sürekli asimile ye

Tabi tutulduğunu

 

Görmemezlikten

Asla gelemeyiz

Hem de gelmemeliyiz

 

Yaratılma hilkatimin

Evrensel öğretileri

 

Sadece vicdana

Mahkûm edilirse

 

Yaşamadığımı zannetmem

Hakikatle ne kadar örtüşür

 

Her geçen gün insanları

Tahammül olgusundan

Hoş görü öğretisinden

 

Uzaklaştıklarını gözlemlerken

Nasıl bir yorum getireceğiz

 

Beni yaratan bir öğretici

Bir rehber ve mürebbi göndermiş

 

Öğreten kimliğinin yanı sıra

Rahmet peygamberi olması

Ayetleri ve ilahi öğretiyi

 

Bizzat hayatının

İşaret taşları sayması

Bunu azimetle uygulamasını

 

Önemsemeyelim mi

Bu gerçeği görmeyelim mi

 

Bu manevi iklim atmosferinde

Yetişmeyi reddeden bir kimlik

 

Mesleki noktada

Gösterdiği hassasiyet kadar

 

Kendini mazi ve atisini

Önemsemediği müddetçe

 

Bir anlam bulacağını

Asla ve kata farz etmiyorum

 

Fani olan her şey

Nereye gideceğini

Bilmek zorundadır

 

Bunu önemsemeyenler

Sadece cazibe karşısında

Kalabalık oluşturanlardır

 

Oysaki

Maddeyi de tanımlayan

Ve anlam katan

Terk edilen manadır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yüreğimi susturdun,umudumu kuruttun!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nefessiz kalmayım dedim

Boğulmamak için nasıl bir çabanın halinde kendimden geçtim

Ya sabır dedim,kanaat etmeyi gaye edinmiştim,yıllardır sancıları derledim

Belki vakit henüz erişmemiş, kalbin umuduyla kesişmemiş diyerek öyle bekledim

 

 

Neden bu halin içine girdim

Cezbeden firkatin narıyla halleştim,ruhumu aşkına verdim

Sanki cansız bir ten misaliydim, hissetmeyi ve nazar eylemeyi terk ettim

Loş bir duygunun rengindeydim,bazen alaca karanlıklar sakini olan bir nefestim

 

 

Solduran sualler kar etmedi

Hazan içimde ki feryadın arıyla yüzleşti,kederim dinmedi

Nereye gitsem, boynunu büken başaklar misali ötenin halinde nefeslensem

Umudun sessizlik içinde bekleyen vaktini hesap etsem, gamım ile göçüp tükensem

 

 

Kalbim itminan haline hasret

Ruhum aşkın şehrine malik olmak için firkatine namzet

Okuduğum furkan,manasına haiz olmadığım can nasıl bir imana kurban

Müteredditlik hali yanımdadır heran, neden inşiraha haiz olmuyor kalbim anbean

 

 

Anlamadan sevgi hasredilmez

Nekadar dillense de aşk, kalbin ve ruhun lisanından söz edemez

Halin sahrasında, umudun maverasında vucut bulan bir sevda, ürperti vermez

Ne kadar gamın olsa,içinde bizar kaldığın lahzalar akıl ve idrakinide men edemez

 

 

Aidiyetin ihmali ihanettir

Hilkatine yabancılık çeken bir nefes nasıl bir aşka namzettir

Nefsin heva ve heveslerine kapılan,hesapsız bir hayatı ömür sayan canidir

Ruh ve kalp sahibiyle birlikteyse azizdir, muhteremdir, faziletlidir ve ihlas iledir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sekülerlik ve Paganlık adına saldırrılar!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben imanımı tahkik derken icmalimde

Şeksiz olarak âdem a.s ceddim olarak

İblisi ene lanetinin muhatabı görürken

Enaniyetin melekût âleminde ki haliyle

 

 

Kulluk sürecinin başlangıcında ki zaman

Anın insanlık için başlayan sayfalarında

Zikredilen en kutlu evrensellik beyanının

Gelmesine vesile olan sayfa suhuf kitabın

 

 

Tevrat Zebur İncil en son Kur’anı kelamın

Şeriatına nizamına hukukuna imanım tam

Hayatımın ve cihanın en sosyal hayatların

Teminatı olarak görür ve böyle iman ederim

 

 

Hayat mihengim sevgililer sevgilisi efemdim

Tek önderim ve ona tabiim onu takip ederim

Sekülerdik adına savlarını kusanları dinlerim

Ancak rahmet telakkisiyle yalnız sabrederim

 

 

Her türlü izimi lanetlerim iman tahribi derim

Misyonerlik faaliyeti yapanlara hayret ederim

Maddesel buharlaşmayı hızlandırana gülerim

Enaniyeti uğruna, kul köle olana hayıflanırım

 

 

Bir zamanlar Lat Menat Uzza bir put değilken

Toplumunun en itibarlı ve takvalı kişileriyken

Mukallit olan hırs kurbanları onlar öldüklerinde

İman zafiyetleri sebebiyle helvadan put yaptılar

 

 

Bütün peygamberler ibreti âlem için zikredilirler

Yüce Kur’andan koparılan nesiller çaresiz kaldılar

Onları pagan kültürüne inanmaya mahkûm ettiler

Frenkleşmek için amansız bir yarışın içine girdiler

 

 

Ne dediler sanayi devrimi, başka ithal nizamlar

Müminleri yobazlıkla suçladılar utanmaz arsızlar

Millet efradını hırsları sebebiyle gam bazlayanlar

Tahrif edilen din ve dalları için nizama saldıranlar

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Bana dert eyleme o gamı,sessiz sedanı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nasıl bir cenderenin içindeyim

Ruhumu esir eden bir lahzanın, susturan zamanın feryadındayım

Açmadım gönül hicranımı, hasretmedim melalimin figanını nasıl bir tutsağım

Ürperti veren bir zamanın sahnesinde ağlarım, sessizlik içindedir gam-ı vicdanım

 

 

Titrerim düşündükçe neyleyim

Beni benden alan bir haletin serabında hüzün yaşamaktayım

Çekincelerin kucağındayım, keder vermeyim diye anbean sancılarımı avuçlarım

Dinmiyor ki bu feryadım, sessiz bir çığlığımın duyulması için umuduma sığınırım

 

 

Ne alsam elime, gam var yine

Yadımda ki firkatin benliğinde,cezbeden halinin dirliğinde

Yaratan ne güzel yaratmış,bahar her bir yanında açmış, bu ne müthiş sevdayımış

Aşkın halinde niyazmış, hakikatin ramında sabırmış,vecdin alinde ki kanaatmiş

 

 

Nasip kalkıp yol almalı

Bir ömür saklanan umutlar, günyüzüne çıkıp arınmalı

Kalbin inşirahı halin deminde sır olan aşkı,ibretle anlatmalı, idrakte yaşatmalı

Ruhum araftan kurtulup, ahdiyle hürriyetine kavuşmalı ve şevk sinemi kuşatmalı

 

 

Ne kadar üzülsem hasretine

Bir ömür sabredip beklesemde,sen yinede bu halimi görme

Viran eden, boyun büktüren,yılların içine hapseden hicranımı bilipte kederlenme

Biran olsun merak eyleyip o münbit halinle, sinemde ki yadıma o ihsanınla girme

 

 

Çöl oldu bu gönlüm niye

Bak yine suya hasrettir vecdim, umit etsemde hicran sinemde

Sabır kifayet etmiyor, kanaat içime sızı ekiyor, hissiyatım kurumuş dal halinde

Bir ömür nazar etmesen de, halimin perişanlığını işitmesen de olsun yinede üzülme

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bizde mi böyle olacaktık, sessizce ayrılacaktık!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne olmuştu halimize

Hisseden kalbimizin münbit iklimine ve edebi hassasiyetimize

Ruhumuzun bahtımız için ektiği umut ağacına,maveraya uzanan sevdamıza

Kimi vakit sessizce akıttığımız gözyaşlarına,sabrettiğimiz aşkın şevk bayrağına

 

 

 

Nerde yanlış yaptık

Hangi vesveseye kapımızı araladık,zaten tefrikadan bıkmıştık

Vahdet için vardık,vuslat adına meşalemiziyakmıştık, ahdimizle mutabıktık

Demek ki bir ihmal ettiğimiz gerçekle karşılaştık, niçin fark edipte tutunamadık

 

 

 

Nazarların başkalaştı

Paşlaştığımız ne varsa sanki kuraklıkla karşıkarşıya kaldı

Muhabbet sarsılmıştı, güven neden sulallerin hışmına uğradı ve sızlattı

Şimdi geriye ne kaldı, sukut eden duvarlar feryadımı duymadı, için kan ağladı

 

 

 

Dünya içimizde yaşadı

Ne kadar emel varsa etrafımızı kuşattı, vecdimiz kalmamıştı

Ekran ne büyük tuzaktı, reklam aralarında secdeler yapılmaya başlamıştı

Ne kadar tuhaf adetler varsa, artık gün be gün umutla takip edilmeye başlanmıştı

 

 

 

Kitab-ı celil kapanmıştı

Okumak şöyle dursun,şehrine malik olmak aşkı hiç kalmadı

Nice zamanlar vakit namazları kazaya kaldı, farzın kazası ne kadar tuhaftı

Sanki taklit edilmek için bir zamandı, ne şevki ve ne de ilhamı ruhumuza aşk kattı

 

 

 

Demek ki bizler istedik

Nehyi bilemeyecek kadar saftık veya huysuz nazarlardık

Neden inşirahı hiç anmadık, sevinç ve kederlerimizde genellikle dünyayı yaşattık

Nefsimizi mi tanıyamadık, kürsülerden feryat edenleri hiç umursamadık,ne yaptık

 

 

 

Şimdi ağlıyor kuşlar

Sancılar zerkediyor solmuş umutlar,dilegelen selalar

Tadbir ve taktiri karıştırdık, her hevesimizi yaşamayı marifet sandık, yanıldık

Neden bu kadar bedbin bir halin nefesi olarak ömür sayfalarımızı hicranla yazdık

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhum bezgin, kalbim takattiz ve üzgün!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıllardır bir korku yaşıyorum

Kaybolduğuma inanıyorum,bir ömür vecdimle yanıyorum

Neden bu kadar yabancık yaşıyorum, tahammül etmek adına zorlanıyorum

Niçin her nefes misali gülüp oynamayı başaramıyor ve kendim adına soruyorum

 

 

Boşver diyenleri duyuyorum

Ve fakat borçlanmamak adına ne derin sancılar yaşıyorum

Kimi vakit biraz duruyorum, sonra bir hınç ile kalkıp nedenlere uzanıyorum

Anbean içinden çıkamıyorum,hangi ahdin sahibiydim diyerek bir figan eyliyorum

 

 

Toprağa ellerimi banıyorum

Nasıl bir tohum ki, aslına rucu etmesin diye yakınıyorum

Kalbimin şikayet etmeye hakkı yok,nazargah olduğunu bilenlere sığınıoyorum

Sessizçe yaşları bırakıyorum,kendi halimle baş edemeyeceğimin farkına varıyorum

 

 

Mürebbi olan hali bilir

Ruhun dilini şehtermeye malik bir talimin nefesi olarak kaimdir

Hilmin eşiğinde erdir,mübelli olmak adına vecdiyle intisaplı olan bir payedir

Furu meselelere iltifat eden, luzumsuzlukla iştigal etmeyi hak sayan ise elemdir

 

 

Bilmeyen tabi olmalıdır

Ve fakat teslim olduğu vechile asla bir ihanete uğramamalıdır

Oyalamak için kandırılmamalıdır, hak ve hakikat pazarlığı olmaz, yaşanmalıdır

Her kim bu maksattan çıkarsa telef olur,pişkinliği marifet sanır vede elhak aldanır

 

 

Bakir nefes samimidir

Müteredditlik içinde ki ürpertidir, bir anlamda kuş misalidir

Korku ve kaygı ona yaban gelir, içinden çıkılmaz hesaplar sussada onu yıldırır

Şevkin ve muhabbetin ayeti samimiyet ve tevazuudur ruhun sahibince bilinmelidir

 

 

Kitab-ı celilin dili senindir

Sevgi ve aşkın en müşfik serdedildiği en münbit sahifelerdir

Hissiyatına yaban değildir,kalbine yakın oldukça, ruhunla var oldukça lehçendir

Mütereddit olmaya hacet yok,müddet-i nefes senin için belirlenen bir aşk-ı vakittir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gelmedin, belki de gelmek istemedin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Günler bir bir göçüp gitti

Kalbim sessizlik içinde sabırla yetindi, umutla bekledi

Kanaat etmeyi şehretmek için gönül ehlinin vecdinde ki feyze müracaat etti

Bir ömür dinledi, yad edip şükretti, hasretin bendinde kalan nefesini anbean tüketti

 

 

Neydi bu hale düşüren saikler

Sukut ettiren bedeller, firkatin halinde yaşatan bedbinlikler

Hüzün zerk eden elemler, hicrana gark edip, hissiyatı sızlatan kederler

Solmaya yüz tutmuş ümitler, nazar ederken çekindiren özlem ve dillenen sitemler

 

 

Kim bilir nerdesin, üzensin

Derd-i gamıma rucu etmeyen hedersin, nasıl bir vicdansın

Kalbinden bu kadar uzak mısın, ruhuna ne bilmem ki kadar yakınsın

Bir kelam etmekten sakınan mana mısın, edebin hangi halinde ki bir hazansın

 

 

Artık pes ettim ve eridim

Kalmayan hevesimle şimdi tarifsiz ve de takatsiz canım

Gecenin hüznüyle bakan ahım, ferini erk eden nazarım, ne kadar perişanım

Gönül ırmağım kurudu, umutlarım hazanlaştı, ruhum ki firkatinden uzaklaştı

 

 

Nasıl yaşarsan yaşa, anma

Halinde bir hüzün tufanı başlarsa, nafile yere yakınma

Geriye kalan ne varsa yâd etmek için çırpınma, sadece halinde yaşa

Çilenin ah u zarını anla ve harap olan bir kalbin çehresine bakıp ta çıldırma

 

 

Aynalar ruhun aks edasıdır

Saatlerce karşısında oyalanma, tenine vakit ayırma

Cezp etmek için bir nefesi sakın niyetine alma, nefsini ezmeyi anla

Nefesin müddetlidir dünyayı nihayetsiz sanma, hesabın hülasası var korkma

 

 

Aşk; ruha erişen bir ilhamdır

Nefsi halden uzak olan bir hicrandır ve de firkattir

Ötenin sevdasıyla hemhal olmuş bir nazardır, rızay-ı bari için vardır

Ne kadar hevesin varsa, esaretiyle yol alma, lahza seni sana bırakmayan fırsattır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Görenler beni divane sansın, öyle ansın!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Feda olduğum aşk aşikâr olmasın

Ne kadar figanım varsa kimseler tarafından kınanmasın

Alaya alınan nefsim olsun, ruhumun firkati kalbi nazargahına duyulsun

Gözyaşlarım sessizce boşalsın, ne kadar vecdim kalmışsa, gönül sultanına ulaşsın

 

 

Aşk; tenimden ve dilimden uzaklaşsın

Halimin ve ruhumun lisanıyla anlamlaşsın, onu yaşatsın

Kalbim ne kadar inşiraha muhtaçsa, azmim onun için sadık kapılar aransın

Kalmışsa merakım, itminan olmam için yakarsın, iradeden vazgeçiren için yansın

 

 

Evlad-ü iyalim hiç farkında olmasın

Ne kadar emelleri varsa, hissiyatları talime muhtaçsa kansın

Kalbin her lahzasında şaşkınlığa duçar kalmasın, her dualarında fidanlaşsın

Ötenin aşkı ruhunun en bakir sahnelerinde meşki yaşatsın, nedametten uzaklaşsın

 

 

Bu âlem, ruhun için sevday-ı vuslattır

İhlâs ve ihsan tavı için zamandır, gayesi olmayan kul hicrandadır

Arzın halini hikaye eden bir kitap vardır, her ayetinde ibret ne muazzam bir aşktır

Hissetmeyen kalp nasıl bir hüsran ile muhataptır, niyet ve irade en mühim icraattır

 

 

Korkular harap eder, saygıyı öteler

Ne kadar kaygın varsa ruhuna müracaat eder, kalbin ise dinler

Akıl ve izan iradene tabii olan yetiler, fikretmek için ilmi deliller kimi bekler

Her bir taraftadır ibretlik cesetler, ruhsuz ten neden çürümek için vaktine rucu eder

 

 

Evvelin dilinden bahset, ruhun bilir

Ait olduğun hilkat nasıl bir gerekçe için sana tevdi edilmiştir

Sual etmek niye elzemdir, mukallit olmak elhak acizliktir, azim etmek niçindir

Seni senden alan bir zaman var, saklı umutların için müddet-i nefes mağfiretindir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazar et ,hicranıma kayıtsız kalıpta yanma!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Su misali sineye akın ediyor

Hangi halin nimetidir o an ve akan zamanda bilinmiyor

Cezbediyor, hissiyatı ihata eyliyor, akıl acze giriyor, idrak ise sessizleşiyor

Fikir sukut ediyor, azim niye yön değiştiriyor, irade maslahat içinde filizleniyor

 

 

İlham kimin muradıdır

Alıp götüren hicran esir etmek için mi lahza içinde sınavdır

Ruhum niçin perişandır, suaallerim cebapsız kalmaktadır,sine yanmaktadır

O anı mı suçlamalıyım, nasibi başka cihetten mi yorumlamalıyım, ne yapmalıyım

 

 

Kalbim nazargah aline

Sevda besler her fırsatta söyle niye, kader belirsiz mi öyleyse

Ruhumu cezbeden hal hangi iklimin turabında sukut etmesene,bizarlığım kime

Aşk,aklı,izanı bilmez, dilegelen nefsniliği kabullenmez, hakakit hali ruhaniyetine

 

 

Sevgi bakirdir, edebin dilidir

Samimiyet lahzasında ki gönlünü hasredişindir,ihsan iledir

Ne vakit nefsini önceledin,ben dedirten illete büründün, o zaman şekliyet içindir

Ruhun ve kalbin yoksa, tenin boyalar içinde arza sunulsa aşk adına da beyhudedir

 

 

Ne ukba ve ne de dünya

Visali içindir görülen her rüya,bahaneler esir eden halini anla

Ruhunun feryadını daha ziyade duysana, kalbinin hıçkırıklarına yaban kalma

Ne kadar gözyaşın varsa, beyhude akıtma, edebin nazarıyla yol almalısın yorma

 

 

Aşık,maşuku için ardır

Onun içinde nur olmak ne müthiş bir sevdadır, nefsin edep halidir

Nar ile yaşamak bahtiyarlıktır, rızay-ı baride kul olmak iştiyaktır ve de farktır

Fani olan varlıktır, ten ise lafazanlıktır, ruhun payidar olmak için yaşamaktadır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Ey Rabbim, sen bilirsin, mağfidet edenimsin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kapına geldim, esaretimle uzaklaştım

Anlamak için hiç uğraşmadım, kolay olana kapıldım ve inandım

Heveslerim için yaşadım, kim ne yapıyorsa hakikat sandım, nasıl yanıldım

Halimi cezbeden her rüzgarı aşk sandım, hangi nefese dokunsam acıyla sızlardım

 

 

Ne ruhumun ve ne de kalbimin farkındaydım

Sanki nefsimi ihya etmek için vardım ve bu manada yol alan ayıptım

Akan gözyaşlarımı serzenişlerim için kar sayardım, vicdamın adına duyarsızdım

Hangi meclise girsem şekliyeti önceleyen nefesleri görsem pek garipser ve ürkerdim

 

 

İçimde var olan korkuyu nasıl gizlerdim

Ne zaman bir insan ölse, ağıtlar durmak bilmese, yıkamak için su nöbetteyse

İçim sızlardı, nazar ettiğim beden ne kadar anlamsızdı, haşyet o an nasıl ızdıraptı

Açılan kabir sukut halindeydi,en yakınları keder içindeydi,elhak nefes müddetliydi

 

 

Neden bu kadar duyarsız ve arsızdım

Tahkik edemeyecek kadar pişkinlik adına hazandım, nasip şadında kuraktım

Oysa yaratığın bir candım, bir ömür hicran ile yakarmayı başaramadım,utandım

kaybolmuş bir nefesten farksızdım, ummana açılmış bir yelkenli misali gamsızdım

 

 

Nasip ettiğin bir vesileyle ayıldım

Hayıflanmak için ne kadar geç kalmıştım, kalbim ve ruhuma kötülük yaptım

Nefsi lekelerimle arlanmadan yaşamayı marifet sandım, güçlü olmak için vardım

Her lahzasında alıp götüren lahzayı anlamadım, ne vakit müsibet gelse şaşardım

 

 

Müddet senin tasarrufundadır

Nasip elhak taktir eylediğin vicdandır, ancak seninle vardır

Lütfeyledin, fırsat verdin, farkı fark etmem için dikkatimi çektin ve nasip ettin

Varlığından habersiz iken zatına yakın eyledin, iltica etmem için ruhuma gel dedin

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönül tecelli ister, hevesin ter’ini neyler!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Düşünmek akıl saikiyle yol eyler

Fikretmek için idrak ve kalp sahibinin rızası için umut besler

İrade senindir, hürriyetinin nispetinde ki erktir,külli irade için nöbet bekler

Cüz’i irade zahirindir, emel ve niyetinle kaim olan dirliğindir, vakt-i saatini bekler

 

 

Hangi esbabı giyersen giy yakınma

Ruhuna ve kalbine ne kadar yabancıysan işte o vakit ağlama

Ar, kalbidir, edep vicdanın rengindendir,ruhunu şehretmedikçe iman ettim sanma

Taklit ettiğin her ne varsa, esaretinden kurtulmak için bir an bile durma, aldanma

 

 

Gam etmek, meylinin inhisarıdır

Niyetin aşka ram olmadıkça, heveslerin için nasıl gerekçedir

Ömür bahaneler için değildir, zaman alıp götüren hakikattir, nafile nefes niyedir

Hesap edilmeyen lahza iblis için neticedir, idrak ve akıl bunun için tevdi edilmiştir

 

 

Medet dilenirken afakilik yapma

Nasibin kalkmadıkça beyhude yere sızlanıpta yakarma

Ne kadar fedakar isen, gönlünü hakka teslim edip sukunetiyle yüzleşmemişsen

İhsan ve ihlasın adını anma, ham sofuluk yaparak şekliyet için kapı kapı dolaşma

 

 

Aşk,ruhunun teslim olduğu nardır

Kalbin edebin sahrasında nazargah olduğunun farkındaysa hazdır

Yakın olan efradın değil, ruhunun niyazında ki hakikattir, korkun ar’ın olacaktır

Her nereye baksan, halini anlamayan nefesin alay konusu olsan, aşk yaşanacaktır

 

 

Aşk; seni sana bırakmayan bir hardır

Ruhunun ve kalbinin aidiyetiyle yol aldıran bir vuslattır

Lamekandır,tenden ari olan bir divandır,sukutun muhabbetine kandıran nazardır

Ağlarken sızlanma, ruhunu bizar edip hıçkırma, sessizlik içinde aşkın vecdini yaşa

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Bir ömür sukut edip dinledim,esirin ettin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne kadar hülyalar kurmuştum

O an ve zaman gelene kadar düşlerle hephal olup uyanmıştım

Acze düşmemek için hep çalışmış ve azimle sabredip kimseye bulaşmamıştım

Hissiyatımı bakir bırakmıştım, ümit içinde bir sururu yaşayacağımı ummuştum

 

 

Kim ne söylerse dikkate almamıştım

Acabalarla yol almayı ruhum için maraz sanmış, kanmamıştım

Hangi hikaye anlatırlısa yine önyargıyla bakmıştım, ihtimal vermeyip atmıştım

Deneme, yanılma terlakkisinde olan bir candım, öncelikle inanmayı öne çıkarırdım

 

 

Gel zaman ve de git zaman oldu

Duygular inkıtaya uğradı,şaşkınlık ziyadesiyle artı ve acıttı

Umulan ne varsa sukut-u hayal olarak karşıma çıktı, suallerim artıkça arttı

Mahkum edilmek istenen bahtım mıydı veya sukun köle olmam mı bir maslahattı

 

 

Neye ayak uyduramadım, anlamadım

Her ne dileniyorsa yapmaya çalıştım, huzursuzluktan kaçındım

İma ile nazar edilmesinden korkardım, kalbi ve ruhi manada neden anlaşılmazdım

Hangi kabahatimin kurbanıydım, samimi olmayan nasıl bir niyetin tutsağı oldum

 

 

Suçlamak adına ne yapmalıydım

Nasıl bir çare adına kapıları çalmalıydım,umut için yaşamalıydım

Kim diliyorsa olsun, ben sakınırım yargıç olmaktan ve insanları yargılamaktan

Gerekçesi olsa dahi insana kıymaktan,müddet-iğ zamanın vaktini anlamamaktan

 

 

Üzmek ve yermek için yaşamıyorum

Nasıl bir mecraya gittiğimi biliyorum, vicdanımı ihmale almıyorum

Zalimin zalimliğinin taktir hakkının kime ait olduğunu samimi düşünüyorum

Mühleti veren, rahmet etmeyi önceleyen, mizanı ve mahşerin sahibine sığınıyorum

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yüreği yakan sen olma,bir canın ahını alma!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cezbine kapılması için uğraşma

Etrafında pervane olup,türlü kokular sürünüpte kuşatma

Hangi emelin nefesisin, nefsi manada nasıl bir mesafedesin hali çıldırtma

Meyledilen olmaktan imtina etmeyi sakın ihmale alma,hesap ruhidir asla unutma

 

 

Zavallıdır insan, kanan can

Hevesleri uğruna aklından vazgeçip, hülyalara dalan kan

Aidiyetini unutan furkan,ahseni takvim üzre yatarılan ve korunan zaman

Zafiyetleridir yolda bırakan, nedensizlik üzre hayatını ikame eden biçare yaşayan

 

 

İnsan,yaratılmıştır ve azizdir

Aklını ve idrakine bigane kalan bilsen ne kadar sefildir

Kalbin en latif payendir, nazargah olarak taltif edilen yegane tercihindir

Hafife alma, ulu orta salınma, cezbetmek için şekliyete boyanıpta derbeder olma

 

 

İnsan,akıl ve nazarda eşittir

Hukuku olan bir nefestir, hakkını gaspetmek ihanettir

Nisa evvel emirde ve ezelin dilinde mübarektir, neslin güvencesi ve şefkat elidir

Onun halini anlamamak çirkinlik ve cehalettir, tahakküm etmek ise cinnete eşittir

 

 

Kul,ruhun sahibine iltica edendir

İhlas ve ihsan üzre varlığını hasreden sebeptir, ecir için serdir

Aşk adına gerekçedir,sevda lahzasında sebeptir,mağfiret ve umut içindeki gayedir

Ruhunu esir eden varsa, nefsi marazları kalbinde hastalık sa ne kadar aciz nefestir

 

 

İnsan, okumalı ve yaşamalıdır

Ruhun ve kalbin gıdası bilgi ve inşirahtır, vecdi rikkati aşktır

Ne kadar kendine yabancıysan, nafile yere nefsinle alet olup salınıyorsan ayıptır

Akıl ve izan niye vardır, mizan kimler için meraktır, hesapsız bir mahluk varmıdır

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mefkurende ki ülfeti anmak ve sana yazmak!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi sana

 

Nasıl hitap edeceğimin

Hicranıyla baş başayım

 

 

Günlerce

Düşünmüştüm oysaki

Güzellikler melalimi kuşatırken

 

 

Elbette ki

Seni ve seninle akseden

Her şeyi,

Pınarların asudeliğini

 

 

Şelalenin

Kendi içselliğinde

Var olan suhuletini düşünürken

 

 

Gün

Ağaramaya

Yüz tuttuğu bu vakitlerde

 

 

Hala

Sana atfedeceğim

Değer konusunda

Güceneceğini düşünerek

 

 

Kim bilir kaç kez

Yüreğimi soğutmaya almıştım

Kederimi Ummanlara dökmek için

 

 

Seni

Senin içselliğinde

Düşünememenin aczi

Ne kadarda müşkülmüş

 

 

Seni

Sana anlatmak,

Senin nazarınla deryalara

Kulaç atmak

 

 

Ancak

Seni dinlerken

Mümkünmüş meğer

 

 

Dirliğimin

Tüm nağmelerinde

Seninle dem almıştım

Meşki tanımıştım

Ahengi anlamıştım

 

 

Hozan bağların

Kıraç topraklarında

Kanadı kırık kuşun beklentisi

 

 

Toprak altında

Mazi olanların senin

Melalinde oluşturduğu

Mefkûre zenginliği karşısında

 

 

Kendi

Kimliğimde hiçliğimi

Tanımama vasıl oluyordu

 

 

Çobanın

Asıl azığının sabır olduğunu

Bir emanet

İtminanlığında savrulduğunu

 

 

Kavalı ile

Hicranını aktardığını

Yalnızca senden öğrenmiştim

Bir mürebbiye dinginliğinde

 

 

Toprağa karışan

Yaprağı zarif ellerinin

Parmaklarıyla kavrarken

 

 

Sanki

Onun serencamını

Deşifre ediyordun

 

 

Ötelerden

Haline yansıyan güzellikleri

O an

O kadar bariz

Fark ediyordum ki

 

 

Tahayyülüm

Neticesiz kalıyordu

 

 

İki damla gözyaşlarınla

Dereleri ayağıma getiriyordun

Bizzat halde yaşatarak anlamını

 

 

Sen birliğin içinde

Âlemlere kapı aralayan

Güzelliğin şevkini bahşettin bana

 

 

Zavallı halimle

Nasıl cüret edebilirim

Sana bir şey yazmaya

 

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yazılmıştı mısralar, dile gelen o sızılar!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir tanem hiç bilir miydim aman veririr miydim

Senin sessizlik içinde fark ettirmeden üzülmene

Sen görünmezlerde seyir halinde sanki sezendin

Nerden bilirdim, hiç hissettirir miydim, bilseydim

 

 

Ancak bilmelisin ki hasretti sineden dile gelenler

Mısralar halinde şekillenip güfteleşen tüm şiirler

Gönül titremeden, dil kitlenmeden her süzülenler

Efkârın harmanıydı sensizlikte çekilen tüm çileler

 

 

Benden soğumana sebep olacak tüm şiirler yırtılır

Hatta silinip atılır, bilmelisin ki mutlaka unutulur

Meğer nasıl şiirlermiş, sende tesirini sürekli artırır

Halin benden uzaklaştırır hüznü yaşatır ve ağlatır

 

 

Ha dilim dursaydı, sinem kurusaydı yazar mıydım

Bir daha şiir yazmayı bırakırdım, asla yazmazdım

Sensiz hiç olamazdım, melaline hasret kalamazdım

Seni hiç görmesem dahi üzülmene sebep olamazdım

 

 

Oysaki alin için yazmıştım, hasretineydi tüm kahrım

Hicranımı anlayamadın kayıplarda garip yaşayandın

Çaresizdim, ne yapmalıydım, şiirlerle ancak dayandım

İstemeden seni uzaklaştırdım ve bir selamınla anladım

 

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Kalp nazar eder, göz aşkın firkatine döker!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir ömür sussam, hiç konuşmasam

Boğazım kuruyup, acziyetim için soluk soluğa kalsam,ağlasam

Ruhumun hicran damlalarını bir bir sahibine sessizce ve melülleşerek yazsam

Dinmeyen figanımı saklasam, huzura çıkınca utanmasam, umutları soldurmasam

 

 

Kanmalı yüreğim, yanmalı aşkınşa

Haşyet salan nar’ın tesir etmeyecek feryadıyla, ecir muştusuyla

Meskun bir halin senasıyla, mahzun nefesin edasıyla, yetimlerin gözyaşlarıyla

An olsam,bir ömür derlediğim hissiyatımı lahzaların sükunetine bıraksam, arıyla

 

 

Ruhum zikreder, kalbim dinler

Dilim lal olmuş bir halde müddet-i zamanın edebiyle ürker

Sineme hıçkırıklar sökün eder,vicdanım ah u zarıyla sessizlik içinde şikayet eder

Nefsim zelilliğini fark eder, nefesin zamanından haya eder, ne kadar ram ise ah der

 

 

Kimim, saiki olan bir cürümmüyüm

Niyetin edebinden, ruhun evvelinden, kalbin dirliğinden uzak güçmüyüm

Aşkın suhuletine ve ülfetine bigane olan bir nazar mıyım,ruhuma niye yabancıyım

Kime sual etsem, her nefesin serdettiği maslahatları dile getirsem, uzaklaşırmıyım

 

 

Mevla için feda olmadıdır kalbim

Her uzvum ve tüm mevcudatım, sevdaya kar etmiyor, dilelen ne söylüyor

Niçin ihlas halimden uzak,gönlüm fevkalade kurak, an canıma bin hüzün veriyor

Hangi dilden kal etmeliyim,şahit olduğum vakitlere el vermeli ve sürura ermeliyim

 

 

Kul, aşık olmaktan gayrı ne ister

Hakkın sevdası gönlünde biten ekinleri meşk ile ve muhabbetle biçer

Nefsi telef olur ve ibretin rengine girer, her hesap vakitsiz bir lahzaya hucum eder

Keder ne kadar gam olsa da, salih amel ve sahih niyetin vuslata erişmen için yerter

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dil-i harab-ı aşkımın yegane sebeb-i arısın!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kifayet etmez oldu feryadım

Bir ömür dinmeyen gözyaşlarım, sinemi dağlayan sancılarım

Hal’imi, kal’ime dönüştürdün, yıllardır firkatin şadıyla ümitlerimi yeşerttin

Ne zaman sukut etsem,hıçkırıklarımı nefeslerin şahitliğinden saklasam, şevkimdin

 

 

Fedana razıyım,bu mu alın yazım

İçimden çıkmayan sızılarım,her bir lahzada susuz ve yalnızım

Bin hüzün içinde korkular yaşamaktayım,sessizliğin karşısında ağlamaktayım

Söyle nedir kabahatim, boyun büktüren sessizlik içinde ki saltanatın ve o kararın

 

 

Artık haline çok mu yabancıyım

Sanki evsiz barksız bir yolcuyum, ıssız sokağın ahına sığınırım

Yanmayor artık şevk nazarlarım, açmıyor ki bu gönlümde umutlu sabahlarım

Ruhuma ne kadar yabancıyım,ededin haline temaşa eder kalbimin yadına ağlarım

 

 

Halim harap oldu,umutlar soldu

Her mevsim zemheri olup hissiyatın ahıyla sullare konu oldu

Açtığım kitap sayfaları sukutumun feryadıyla ıslandı, o an ne müthiş bir ramdı

Firkatim şaduman oldu, kalbim anbena umutlansa da, artık vakitte çok geç oldu

 

 

Hiç sual etmedin,bir ses vermedin

Halini bu kadar harap edecek bir vebalmiydim, nerdeydin

Ruhun ve kalbin lisanını işitmeeyecek kadar şenmiydin,bir ömür keder verdin

Hangi nefese aşikar eylesem vaktini bekledim, edebin halinde kaldım söylemedim

 

 

Bahtım dedim, boyun büktüm

Kalan nefesten gayrı ne varsa hasrederek sabırla bekledim

Artık tükeniyor müddet-i nefesim, takatiszdir bedenim, fersizdir gözlerim

Suskun kaldı bu dilim, firkatin halimi perişan etti bilmeni istedim, üzülme derim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Halim derledi, dilim kal eyledi!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öncelikle...

bir merhabayla

başlıyorum satırlarımı yazmaya…

 

Çok nadiren denediğim

bu tür çalışmalar,

ancak zihnimi zorladığı vakitler...

bir iki kelam etmeyi,

sizinle paylaşmayı,

lüzum ettirdiğinden olsa gerekir...

 

 

 

Bilmenizi dilerim ki,

her yazan gibi,

şiir, deneme,

hikâye çalışmalarını fırsat bulduğumuz

sürece takip etmekteyiz.

 

 

 

Birçok arkadaşımız

bu emeğin peşinde,

yoğun bir çaba sarf etmekteler.

 

 

Bilseniz ne kadar memnun kalıyorum,

bu uğurda gösterdikleri özenden mütevellit.

 

 

Oysaki hayatın

bu acımasız açmazlarında

fedakârlık göstererek

bizlerle duygularını paylaşıyorlar.

 

 

 

Sizde öylesiniz.

En azından öyle zannediyorum…

 

 

Fırsat buldukça

okumaya dikkat ettiğim birçok şiiriniz de

vurgularınız çok dikkatimi çekmişti.

 

 

 

Yazılarınız hakeza…

 

 

Sanki yılların tecrübesini

gönül hücrenize hapsederek bugünleri beklemişiniz!

 

 

Bir bendin başında

melalinizle baş başa,

ağacın dalları arasın da,

kuşların şakıyan nağmelerinde

siz başka âlemleri yaşıyorsunuz.

 

 

 

Parmaklarınızın

kavradığı bir çöp parçasıyla,

toprak zeminin

tuval zenginliğini kullanarak

anladığınız, kavradığınız hayatın

sayfalarında kalan izlerin güftesini yazarak

resmediyorsunuz.

 

 

 

En bariz birşekilde

dikkatimi çeken yanınız

manayı fevkalade öncelemeniz olmuştur.

 

Ufki yelpazeniz

alışılmışın dışında ve farklı zenginlikte.

Kullandığınız temalar, son derece ilginç…

 

 

 

Gece gibi,

kan yaşları gibi, yalnızlık gibi,

okyanus ve balık gibi sıralayabiliriz.

Bazen hesap sormanız dahi çok farklı…

 

 

Öyle ki bütün hesaplarınızı

ukbanın derinliğinde bulunan

mizan ölçeğine biriktiriyorsunuz.

 

 

 

Hayata bakışınız da

sevgi üst perdeler de

yalnız aşırı hüzün ışığı göstermiyor.

 

 

Işıksız bir ortam,

tefekkür için bir zenginliktir.

 

 

Ama gözler görmeli,

bir heyecan olmalı,

hayatı rahmetin enginliğinde yaşamalı.

 

 

 

İşte siz yazılarınız da

hissiyatın her nüansını f

arklı bir şekilde tasarlıyorsunuz.

Bu durum elbette bir zenginliktir.

Bir seçiciliktir.

 

 

 

Fakat bir okuyucunuz olarak

sürekli hüzün mısralarını okumam şahsen beni üzüyor.

Zannederim genç bir hanım arkadaşsınız.

 

 

İnancınızın

kuvvetli olduğuna inanıyorum,

satırlarınızdan bu hissi alıyorum.

 

 

 

O vakit bir geleceğin hesabıyla

Hayatınızı tanzim ediyorsanız,

bir kadere inanıyorsanız niye üzüntü o zaman.

 

 

 

Hani her cefa aşk içindi…

Hakkın Cemali içindi…

Efendimiz içindi…

 

 

 

Korkarım ki siz yıllarca

bir oyun dahi oynamamışsınızdır.

İp atlamamışsınızdır,

met değnek oynamamışsınızdır,

öyle mi yoksa?

 

 

Bakın efendimiz

neler yapmamış ki,

muhabbet için, sevgi için değil mi?

 

 

 

Sizin yüreğiniz henüz çok taze,

bakınız hayat sizlere neleri vaat ediyor.

 

 

Ama çok kaygılara kapılamadan,

acabayı çok sık kullanamadan olmaz mı?

Sizin gibi yazan bir arkadaşla

aynı sitede bulunmaktan keyif almaktayım.

 

 

 

Bu bakımdan mutluyum,

gelecek adına umutluyum.

Sizi en kalbi duygularımla kutluyorum.

Başarılarınızın devamını diliyorum...

 

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anlamak kifayet etmiyor, azim gerekiyor!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sessizliğimin

tüm Kadrelerinde nefeslenirken

hilkatimin muvacehesince bir insan olmam,

onun için hayatı anlamam, ruhumla barışık olmam

gerekmez mi diye sormadan edemiyorum.

 

Her şeyden habersizken…

Bir sahibe muhtaçlıyken…

Halimde umut için bakarken…

 

Zaman ve mekân sayesinde

sabitlenerek resmedilen o anı hangi çocuğun

güzel gözlerinde, halinde ki teslimiyette görmeyiz ki…

 

Geleceğin teminatları olarak

taltif edilen bu şefkatin emanetçisi çocukların

hak ve hukuku adına ne hezeyanlar beyan edilmiyor ki…

 

Oysaki tertemiz ve berrak

hafızalarıyla merakın eşiğinde

nefeslenirlerken muhakkak bir teslimiyet içindedirler…

 

Onlar için anne ve babaları

tüm varlıklarını seferber ederler…

Kendi hürriyetlerini vakfederler,

heveslerinden vazgeçerler…

 

Yeter ki

çocuklarımız

bir eminlik içinde

büyüsünler diyerek…

 

Kolay mı

anne ve baba olmak…

Onun değerine müdrik bulunmak…

 

Bir zillet uğruna

zevklere sarılmak…

Ne olduğu belirsiz ilişkilerde bulunmak…

Adına da bir hak diyerek nisaları pazarlamak…

 

Bizim olan,

milletin efradı bulunan insanlar…

 

Hak adına

nefes alan canlar çaresiz kalanlar…

Bizzat hakları ellerinden sökülerek alınan zavallılar…

 

Biliyoruz ki bunlar bizim canlardı…

Sahipsiz bırakılan masum kanlardı…

Teslim olmaları bizlere olan inançlarındandı…

 

Akıl… Nesil… Can… Mal… Din…

Gibi beş temel hak ve özgürlüğü korumak zorunda bulunan nizam…

 

Nizamlara vaziyete eden bizim olan insan…

Mazlumu zalimin ellerine teslim eden bir vicdan…

 

Ben yine sakin köşemde nefes alırken…

Tevdi edilen canın nihayetini beklerken…

Niyazımla ellerimi yaşlarla yüzüme sürerken nasibi beklerim….

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sadakat, gönüllü köleliğe yol açmamalı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsanların

temel niteliklerini irdelerken,

kişilik yapılarını ve içinde bulundukları

sosyal dokuyu mutlaka göz önüne almamız gerekir...

 

 

Çünkü

şahsiyetin oluşumunda aile, çevre

ve dolayısıyla yaşadığı koşullar son derece önemlidir...

 

 

Ama

bazı şahsiyetler vardır ki,

hangi koşullarda yaşarsa yaşasın

dirayet ve şecaat konularında daha samimi,

ön yargıdan uzak durmayı başararak daha duyarlı oluyorlar,

feragat konusunda örnek alınacak değerlere haiz bulunuyorlar.

 

 

Bu karakterdeki insanları

incelediğimizde, gönlü açık ama gözü tok, yapmacık

tavırlardan uzak, gözünü budaktan asla esirgemediği görürüz...

 

 

Böylesi

âlicenap insanlar

olduğu gibi görünürler, beğenilme

ve makam korkusu gibi kompleksleri taşımazlar...

 

 

Net ve pürüzsüz

bir şahsiyet sahibi olmalarının yanı sıra, çabuk

gönlü alınan, aza kanaat eden bir kişilik sahibi olmayı başarırlar...

 

 

Fakat

ne hazindir ki böyle insanlar

genelde kaybeden, ufki derinliği bulunmayan,

kanaat eden, tahkik açılımı kısır olan bireylerdir...

 

 

İnandırıldığı her fırsatta,

varlığını feda ederek yüreklerini ortaya koyarlar, asla

güçlerinin hesabını yapmazlar, Allah ne verdiyse diyerek başlarlar...

 

 

Böyle davranmak

zorunda olduklarına inanırlar,

asla geleceğin hesabını yapmazlar

ve bunları da bir fazilet olarak telakki ederler...

 

 

Hizmetlerinde

kusur etmedikleri malum efendilerin

bir kısmının sadist, egoist ve şahsiyetsiz

kişiler olduklarını her nedense bir türlü anlak istemezler...

 

 

Çünkü

yapılarında asla kötülük bulunmaz,

ön yargı açmazı taşımazlar, sadakati

mutlak sayalar, aksi bir davranışı ihanet olarak telakki ederler...

 

 

Samimi olmanın

bunu gerektireceğine inanırlar...

 

 

Efendi makamını

müstekbirce elde eden malum kişiler

yiğit, mert, maksatsız, samimi, fedakâr

olan bu insanlar sayesinde kuvvet bulurlar...

 

 

Civanmert insanlarm

hak ve hukukunu ve gelecekteki

durumunu ihmal ve inkâr etmeyi her zaman başarırlar...

 

 

Meselenin aslı özünü al,

posasını kaldır at, kimseye görünmesin ve sakın

ses çıkarmasın, eline biraz ulufe tutuşturun yeter derler...

 

 

Vefakâr insanımız

güç ve kuvvetten düştüğü için,

işveren olan efendi duruma el koyarak

hemen talimatını vermiştir zira varlıkta vefanın anlamı yoktur...

 

 

Gücün ve başarının

kendiyle orantılı olduğunu

vurgulamaktan tutsaklıklarından dolayı zevk alırlar...

 

 

Faziletin ve ülfetin

kendilerinden kaynaklandığını,

her fırsatta öne çıkararak yandaşlarına imada bulunurlar...

 

 

Asliyetin

kimlere ait olduğunu bildikleri

halde korkularından itirafta bulunamazlar...

 

 

Maddesini,

manasını ve namusunu

hiç çekinmeden emanet ettikleri

bu insanlardan bir sadakatsizlik olmayacağını çok iyi bilirler...

 

 

Bunun için

her zaman istismar ederler

ve mazi denkliğinde gönül eğlendirirler.

Bunca haksızlığın neticesini karmaşık kişiliklerinden hesaplayamazlar...

 

 

Maddenin

fevkalade bir manası vardır.

Mana ikliminde maddeleşmeyi başaranların asla

manası yoktur zira insanı insan yapan mana derinliğidir.

 

 

Mutlak bir

hesap gününün olduğuna

iman ederek, hareket ve tavırlarımızı,

çalışanlarımızı asla ihmal etmemeliyiz, netleştiremezler. ..

 

 

 

 

Mustafa CİİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazar eden kalbim, kal ederken!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Artık sarıyordu

terennüm ettiğim

kederin salgısı yavaş yavaş...

 

 

Her yanımda

kalan boşlukları bir acıma

duygusu taşımadan kuşatıyordu...

 

 

Sanki

çaresizdim, boş vermişliğin

nedametiyle seyri halin takipçisi kesildim...

 

 

Neden bu duyguları

yaşamak zorunda kaldığımı

her nedense düşünmek dahi istemiyordum...

 

 

Bir can

bu denli bizar oluyorsa,

zorunda bırakılıyorsa duygusallığımı ağır basıyor...

 

 

Yoksa

ben işimi sağlam yapayımda

kim yanlış yaparsa gözünün yaşına

bakmam mı demeyi tercih etmeliydim...

 

 

Avutulan,

aldatılan özellikle bir maksada

binaen fırsatın zemini olarak kullanılmak!

 

 

Takiyyeler içinde

hayatı konforunu artırmak!

 

 

Bu uğurda

bir engel tanımayı

marifet telakki etmek!

 

 

Sırf merakın t

atmini için denemek istemek!

 

 

Kişilik

görünürlüğünde insanlık sıfatını

taşıyarak bunu başardığına inanmak!

 

 

Sevgiyi

özümsemeden, sebebini bilmeden,

nedeniyle hiç ilgilenmeden bakmak!

 

 

Zannın

karelerinde adımlayarak

Ön kararın etkisiyle yaşamaya çalışmak!

 

 

Hemen kızmak,

hiddet için sebep aramak,

şiddeti özgüven telakki etmek!

 

 

Hayatı

mahcup olmamak kaygısıyla

idame etmeye çalışarak yaşamak!

 

 

Kim ne deri

önceleyerek ona göre

konuşlanmak ve adam olmak için yarışmak!

 

 

İnanmak!

İnancın tahrip fitilleriyle tarumar

edildiği bir zeminde bunu başarmaya çalışmak!

 

 

İnananlar üzerinde

oynanan oyunların farkına varamamak!

 

 

Ferasetin

iflası başarmak! İhlâsın sadece

sözcülüğünde lafazan olmayı başarmak!

 

 

Rahmetin

sebebi hikmetinden

bihaber olarak yaşamayı başarmak!

 

 

Acıların

ne kadar değerli olduğundan

haz almadan uyumayı başarmak!

 

 

Nimetin

ehemmiyetinin,

faziletinin tefekküründen

mahrum kalmayı başarmak!

 

 

Aşk için yarışmak!

Anlamadan bakışmak!

 

 

Ten

kokusu sebebiyle kapışmak!

 

 

Sonra kokuşmak!

 

 

Saygıyı

dışlayarak arsızlık

ikliminde yaşamaya çalışmak!

 

 

Nezaketin

elzemliğini sadece merakın

afakı için seferber ederek beğenilmek!

 

 

Suçlamayı

marifet telakki ederek

sığ bir tahayyülün sefilliğinde ikamet etmek!

 

 

Kılıcı, kını,

kızı, edebi, erkeği, merdi

tamamen maddi ölçüsüyle değerlendirmek!

 

 

Kitabı kebiri

sevap telakkisiyle okumak,

anlamadan bakmak, anlamsız olmak!

 

 

Kutlu geceleri

kurtuluşun terakkisiyle

her bir şeyi o güne hasrederek serilmek!

 

 

Mesaj üstüne

mesaj çekerek güya gönüllerin

fethine bu maksatla birden erişmek!

 

 

İtibar

ölçüsünü deşifre etmeden,

temayülün esintisinde ne aradığını bilmemek!

 

 

Herkes

nasıl olsa bir şekilde yaşıyor,

bizde böyle yaşamalıyız diyecek kadar zillet!

 

 

Hukuk devleti varsa,

yönetim biçimi demokrasi ise,

cumhuriyet sadece birilerin tekelinde ise

 

 

Çözüm

o kadar uzak diyarlarda

seyredilen bir manzara telakkisidir!

 

 

Neden

her şey insan içinse,

insanlar niye kararlarında ki tercihleri

sebebiyle dışlanarak sıra dışı olmaya itilirler.

 

 

Severken

neden sevdiğini bilmeyen!

Met ederken çıkarını düşünen!

 

 

Kızarken

hıncıyla hareket eden,

Meylederken hislerini bilmeyen nasıl bir insandır?

 

 

Bir nimeti yerken,

bir yaratılmışı severken,

Nebatat ile serinlerken sebebi bilmez isek

 

 

Nedensiz zannedersek,

asla düşünmeyi öncelemeden

ömür tüketirsek ne bilmem ki ne demeli!

 

 

Kâinatın

ve her zerrenin sahibi olan

Cenabı hak en yakınımız da iken,

 

 

Bizim

ne kadar uzaklarda kaldığımız tefekkür

edilerek, bakışımızı ve manamızı netleştirmeliyiz.

 

 

İşte aşk o zaman

manasında yaşanacak bir hazdır.

Sevda bu uğurda sarf edilen yüceliğin tezahürüdür.

 

 

İnsanı insan yapan

yaratılmış bulunduğu hilkatidir.

Canı canan ile anlamlı kılan ona hasredilen sevgidir.

 

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...