Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NFK-Fan

Cahit Zarifoğlu

Recommended Posts

Cahit Zarifoğlu'nun Müslümanlar adına önemli tespitler ihtiva eden bir yazısı:

 

NELER OKUMALI?

 

Müslümanlar olarak bir takım gayelerimiz var.

İslâmî esasların yürürlükte olmadığı bir devlette yaşıyoruz. Çocuklarımıza mekteplerinde şiddetle reddettiğimiz düşünceler ve zevkler aşılanıyor. Muhalif ya da düşman bildiğimiz biri tarafından söylendiği takdirde, cinleri tepemize çıkaracak nitelikteki şeyleri, evlerimize yerleştirdiğimiz televizyon, kendi hanemizde bize ve çocuklarımıza defalarca söylüyor ve bizi bu düşman düşünce ve fiillere karşı yumuşatıyor, dirençsiz hale getiriyor.

İslâmî olmayış bakımından daha ne gibi olumsuzluklar içerisindeyiz, tümünü tek tek saymaya ömrümüz yetmez.

 

Bütün olumsuzluklar içerisinde Müslümanlar olarak bir takım gayelerimiz var diyoruz. Bu olumsuzlukları hayatımızdan çıkarmak istiyoruz, istiyoruz ki, başta kendimiz, neticede bütün Müslümanlar, İslâm neyi emrediyorsa onu yapalım, neyi yasaklıyorsa ondan uzak duralım.

İslâm düşmanları, cemiyeti bugünkü şahsiyetsiz, içkici, faiz sever, laik ve başıbozuk hale getirmek için nasıl uzun yıllar gayret sarfetmişlerse, onları susturmak, insanları bu hainlerin elinden kurtarmak için de aynı derecede, belki de daha fazla gayret göstermek gerekli.

 

Müslümanların siyasî alanda bilinçlenmelerini arzu ediyoruz.

Demokrasi nedir, Batıcılık nedir, Batı nedir, Batıcı nedir, Emperyalizm nedir, bunların ve benzerlerinin, hemen hemen dünyadaki bütün Müslümanların boğazına nasıl ve kimler saldırmışlardır? İşte bütün bunların, en kaba hatlarıyla da olsa, bilinmesini istiyoruz. Bunlar bilinmelidir ki, siyasî bir tercih, bir hareket söz konusu olduğu zaman, Müslümanların, yanılmadan neyin yanında yer alacaklarını kestirmeleri mümkün olsun.

 

Bu şuur verildiği takdirde, tertemiz Müslümanlar oldukları halde, kapitalist, faizci, kemalist ve laik zihniyetli, gayr-i İslâmî bir gidişatın temsilcisi parti ve örgütlerin arkasından gidenler, hatalarını idrak edip doğruya yönelebilirler.

 

Diğer yandan Müslümanların İslâmî konuları okuyup, öğrenip, kendi yakınlarına özellikle çocuklarına öğretmelerini istiyoruz. Bir davanın askerliğini yapmak için o davayı enine boyuna bilmek gerekir.

İslâm'ı iyi bilmek, onu yaşamak için, onu yaşatmak için, onu tebliğ etmek için, onu savunmak için ve nihayet onun uğruna ölmek için gerekli bize.

 

İnsanımız "Namaz Hocası" okur. Mevzuları daha teferruatlı ele alan, "ilmihal"ler okur. Bizler için muhakkak ki en başta okunması gereken ve ölünceye kadar tekrar tekrar okunması gereken kitaplar İlmihallerdir.

Ve insanımız İhya okur, Kimya-yı Saadet okur, Nimet-i İslâm, Âhmediyye, Reşâhat okur. Velhasıl güzel, pek güzel şeyler okur. Okur ama, yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde bilinçli olmadığı için, bu okuduklarından elde ettiği kazançları bir afet gibi silip süpüren televizyonun başından da ayrılmaz, bu okuduklarından elde ettiği kazançların üzerine kara ve habis bir gölge gibi çullanan Tercüman, Milliyet, Hürriyet, Günaydın gibi mukaddesat düşmanı veya tahripçisi yayınları da okur.

 

(Cahit Zarifoğlu'nun 'Bir Değirmendir Bu Dünya' isimli kitabından iktibas edilmiştir.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yahu bu merhuma bambaşka bir sempatim var benim. Bu kadar orijinal bir adam var mıdır Türk edebiyatında? Kendisi yine koparmış kafadan. 'En çok okuduğum şair Cahit Zarifoğlu'dur' ne demek yahu? Ahahaah.

 

Edebiyattan hep sınıfta kalabilirim

 

Bir okula mensup olmadım. Ustam da olmadı. Rilke'nin etkisinde kalmış olabilirim. Ama onu hiç tanımadan zaten ovarî yazıyormuşum. Böyle demişlerdi. Daha çok kendimin etkisinde kaldım. En çok okuduğum şair Cahit Zarifoğlu'dur. Hani etkisinde kalmış olabilirim dediğim Rilke'den okuduğum şiir sayısı onu geçmez. Sistemli bir edebiyat okuyucusu olamadım. Edebiyattan hep sınıfta kalabilirim. Yerli edebiyatı, hele edebiyat tarihini hiç bilmem. Bunları bir gün itiraf edeceğimi biliyordum.

 

(KONUŞMALAR, CAHİT ZARİFOĞLU, BEYAN YAYINLARI)

Share this post


Link to post
Share on other sites

UZAK

 

İlle gerek mi özlediğimi söylemek,

Ya da sevdiğimi seni?

Hem gelecek günlere bıraktım seninle olmayı,

Seninle ölmeyi, bir güzel,

Seninle.

Share this post


Link to post
Share on other sites

BERAT ZARİFOĞLU İLE SÖYLEŞİ

 

"Ben bembeyaz bir sayfaydım, Cahit bende şiir yazdı"

 

Berat Hanımla sohbetimize başlamadan önce bize mükellef bir sofra kurup, başına oturtmayı ihmal etmedi. Bu evde, duydukları hiçbir şeyin eksikliğini dile getirmeyen, ince ruhlu insanların, bir şairin ruhu ve bir babanın eksikliğini duyumsayarak yaşadığını belli eden bir hava var.

 

Berat Hanım, bizi ev kıyafetiyle karşıladığı için özür diledi ve daha önce bir misafirini kırmızılar içinde karşıladığını şöyle anlattı:

 

BERAT ZARİFOĞLU: Kırmızı, şehitlerin üzerine örtülür ya... Ben de aynen öyle, toprağa düşmüş bir asker gibi görüyorum kendimi...

 

ELİF BİLGE: Bunu, rahmetli eşinizin yokluğu ile alakalı olarak mı hissediyorsunuz?

Peki, daha detaylandıracak olursak, babasız çocuk yetiştirmenin zorlukları neler?

 

B. Z.: İyi bir anne miyim acaba diye sorguluyorum. Emeğimin karşılığını aldım mı? İstediğim yere geldiler mi? Cahit olsa daha mı iyi olurdu? Hele ki İstanbul gibi bir yerde bu çok daha zor. Cahit olsaydı iş bana düşmezdi.

 

E. B. : Bunun zorluğu her yerde duyulmakla beraber, İstanbul'da katlanacağı muhakkak. Cahit Zarifoğlu hayatta olsaydı, sadece annelik görevini üstlenmiş olacaktınız. Ama şimdi hem anne hem babasınız. Peki, bir anne, ne kadar baba olabiliyor sizce?

 

B. Z.: Babanın bir ağırlığı var. Ne kadar gayret etse de, bir anne babanın yerini tam anlamıyla tutamıyor. Babanın sağlamlığı var. Anneyle daha kolay yüz göz olabiliyor çocuklar. Evde "en iyisini o bilir" denilebilecek bir baba mefhumu olmadığı için, herkes kendi doğrusunun peşinden gidiyor.

 

Çocuklarım bana pek bir şey sormaz. Ben, bir şeyi yapacakken "acaba böyle mi olmalı" diye sorarım, ama her adımdan emin kılacak babanın olmayışının eksikliği duyulmayacak gibi değil. Cahit'in en iyisini bildiğini bildiğim için, bir durumda ona danışmanın rahatlığını özlüyorum. Bazen diyorum, Ona sorabilsem "Şöyle mi yapayım, gittiğim yol doğru mu, izlediğim taktik isabet mi?" diyebilsem, O da bana yol gösterse de içim rahatlasa... Beni görüyor mudur, kızıyor mudur bana diye düşündüğüm çok oluyor...

 

E. B.: Eşinizin sağlığında çocuklarına tavrından ya da olaylar karşısında takındığı tavırdan yola çıkarak, durumlara göre o tavrı taklit yoluna gittiğiniz oluyor mu?

 

B. Z. : Cahit kolay bir zamanı biliyor. Ergenlik çağlarını bilmedi. Zor dönemleri bana kaldı. Bazı şeyler, belli yaşlardan sonra verilir. Cahit olsaydı çocuklarım namazları konusunda daha dikkatli olurlardı belki.

 

E. B. : Çocuklarına ve eşine muamelesi nasıldı?

 

B. Z. : Çok çalışırdı. Devamlı içerde daktilo sesi... Ama hafta sonlarını bize ayırırdı. Arabanın içinde, yağmurun altında piknik yaptığımızı bilirim. Çiçek ekmek vardı o zaman, çiçek ekmeği çok severdi. Ondan alırdık, plastik bardak alırdık, çocukları arabaya doldururduk ve sahilde piknik yapardık arabanın içinde.

 

Bazen çok çalışmasına içerlerdim. "Bu adam hiç evlenmemeliydi" derdim. Ama duyardım, bazı yazarlar şairler, eşi çay kahve getirdiğinde bile, "Dikkatimi dağıttın" diye kızarlarmış. Allah razı olsun Cahit hiç öyle yapmazdı. Çayı alır ve teşekkür ederdi. Nazikti.

 

E. B. : Bir şairle yaşamak zor yani... Ama anladığımız kadarıyla, eşinizin inceliği, şairliğinin ağırlığını biraz nötrlemiş.

 

B. Z. : Evet. Ama iyi yönleri de az değil elbette. Onu şiirlerinde daha iyi tanırdım. Beraber bir olay yaşadık mesela, o zaman ne hissettiğini anlamazdım ama o konuda yazdığı şeyi okuduğumda "Aa ne kadar üzülmüş" derdim mesela..

 

E. B. : Önemli bir meziyetiniz dikkat çekiyor. Ve evliliğinizin ve sonrasının muhabbetli olmasını buna bağlıyorum: Beyinize olan itimadınız... Günümüz evliliklerinde olan bir çok problem, hanımların "Asıl ben bilirim, niye o biliyor ki, niye onun dediği olacak ki" davalarından kaynaklanıyor. Oysa erkeğin tabiatında savunmak, kadının tabiatında sığınmak var. Maalesef modern dünya, insan tabiatını bozarak birçok kurumu değersizleştiriyor. Eşinize bakış açınızı nasıl özetliyorsunuz?

 

B. Z. : Ben bembeyaz bir sayfaydım, Cahit bende şiir yazdı. Ben, bilmediğim pek çok şeyi ondan öğrendim. Sabırla öğretirdi. Hata yaptığımda düzeltirdi. Cahit'e uygun değildim, Onun dengi değildim. Onu önceden tanıyıp da, ona göre bir şeyler öğrenmeyi, kendimi geliştirmeye çalışmayı isterdim.

 

E. B. : Şiirlerinden maada, Cahit Zarifoğlu'nu tanıdığımız kadarıyla, entelektüel birikimden ziyade temizliğe ve kemiyete önem verdiğini biliyoruz. Bu evliliği tercihinde de, bu önem sıralamasının yeri büyük. Dolayısıyla, hürmetkarlığınız ve cefakarlığınız sizi ona layık olma boyutuna çoktan taşımış. Bir eşten beklenen de tastamam budur zaten.

 

B. Z. : Basit şeylerden kavga edilmez. Erkeğin hakkı çoktur. Gözetmek gerek. Eve girsin, bir karnını doyur, dinlenmesine izin ver, sonra söyle ne söyleyeceksen. Ama maalesef hanımlar daha kapıda başlayabiliyor yakınmalarına.

 

Öğrenmenin de yaşı yoktur, insan eşinden öğrenmekten yüksünmemeli. Ben hiç, Cahit'in bana aynı zamanda bir öğretmen olmasını gurur meselesi yapmadım. Hatta bundan mutlu oldum. Zaten ben her şeye iyi tarafından bakmaya alışmışım, kötülüğü görmem. Mesela bir yere gideriz, oturmaya. Ben o insanların bir beni karşılarken gülümsediğini bilirim bir de ağırladığını. Arada surat astıkları zamanlar olmuştur. Laf arasında yanlış konuşmuştur, hiç onları görmemişimdir. Çocuklar bazen "anne sen çok safsın" der.

E. B. : Saflık, asıl anlamının dışında kullanılıyor artık. Biz gerçek manasıyla kullanıp, "Ne mutlu saf kalabilene" diyelim. Dilinize ve yüreğinize sağlık.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzel adam ACZ. Güzel yaşadılar, güzel düşündüler ve güzel yazdılar. Mevlam ona ve onun gibilere rahmetiyle muamele eylesin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

yanılmıyorsam iki gün önce Hilal tv'de Cahit Zarifoğlu ile ilgili güzel bir program yapılmıştı. Cahit Zarifoğlundan bahsederken Üstad'ın adı geçmemiş olamaz bu sebeble Üstad'ı da bol bol andılar. Cahit Zarifoğlunun eşi Berat Zarifoğlu, Arvâsî ailesine mensub imiş ve kız istemeye bizzat Üstad gitmiş.

İyi insanlar iyilere yaraşıyor. Böyle güzel bir Adama güzel bir hanımefendi layık olabilirdi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Geçende şu enteresan adamın 500 sahifeden müteşekkil, eşarinin kısm-ı küllîini havi bir kitap tuğlası geçti elime, yeni bitirdim ama ben de kalmadım galiba. Ramazan'dan beri verdiğim 4 kiloyu kitaba borçlu olabilirim, ondan şüpheleniyorum. Senin neyine 'Şu modernist Müslümanlar nasıl şiir söylüyor acep' diye koca kitabı bitirmek, okuduklarınla yetinsene be adam manyak mısın entel misin nesin. Modern şiir dediklerinin ne iğrenç bir tecrübe olduğuna imanım artık daha da kavi. Hayır, aradaki buluşlara, ifadelere, mısra gruplarına hayran olmasam çizip atacağım abinin şiirini zihnimde de, ona da imkan vermemiş ki. Kaç kişi yapabilmiştir 'Orası neresi / Burası bir adam' muzipliğini, kaç babayiğit söyleyebilir 'Baktığın dağların düşüncesi bile ağlatır beni / Hür olurum buyruklarını bir bir donansam sultanım' bercestesini; bilmiyorum. Yahu ama ben bunları daha önce de okumuştum, neden oturup bütün kitabı devirdim şimdi? Bercestelik bir yığın mısra çıktı çıkmaya da, sadakat abidesi karakterine, müsbet kalenderliğe çalan derbederliğine ve dasıtani muzipliğine hasta olduğum Cahit abi de beni buna alıştıramadıysa, feriştahı gelse modern şiire bağlayamaz beni artık.

 

Kitapta ilgi çekebilecek şöyle bir şiir daha vardı, onu yazayım da Nedim okumaya başlayayım, bediiyat idrakimi ancak paklar:

 

Schwaebisch-Hall 1972

 

şvebiş-hal'de

büyük bir park heralman kentinde

bulunduğu gibi

ve merdiven tiyatrosunda

bir adam yaratmak piyesi

olmaz dedi berdel

tek saf damarı avrupanın

gözlerimiz yaşarıyor

yanağındaki kırmızılıktan akıp duruyor herşeyimiz

tırmanmaya başladı merdivenleri

haylbronlu kedi

sarışın -

ve kara açılımıyla kırbaçlar

uzun saçları -

ve bindiği atlar sıyırır kayaları

genç

ve durup direnecek sanki kasları

ve o bakışlar kaçıp saklanan

ve umulmadık anlarda karşılaşılan arzlar

aktörlük yaptığı için kendinden

nerkeste olduğundan daha emin

olmaz dedi berdel

şiirlerimi oku derken

birden

necip fazıl göründü merdivenlerde

müt-

hiş-

ti.

bilin ki berbel

jan janin

sen de merikalı tom

ve seya

bütün ecdadınız barındı içimizdeki hoşgörüde

bir gün

baktıkça değişen ve beni alabilen

enginliklerinde

bal görünümlü gamzelerinde

dudaklarının zümrütten gibi

billurluk yansıyan çekişlerinde coşarak ekstazla

. zira aklında değil

güzelliğinle anlıyordun.

işte bütün bunlarda

bütün dünyaya

üstad necip fazılı anlattım dedim ki

O görünür görünmez

Daha ilk sesi ilk kelimeleri

İlk mimikleri ve yüzünde

İçiçe dönen binlerce daireyle

İnsanı alır gönül hücrelerine salar

kanını yapısını bozar

yepyeni bir terkiple atar meydanlara

çünkü çok gördüm

onun

yüzündeki ahenge ulaşacağım diye

temelinden sallanan yapıları

aklım mı köpürüyor ne vakti deniz

toprağa kene gibi yapışmış ağaçlar

köpek bastırıyor kanı

avrupa kadını ne kapılar ısmarlıyor

kapanıyor içindeki bütün çengeller

insan tarihi kadar eski bir hasretle

bakıyor-

ve alıyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

KABÜL

 

 

 

Eski şairliklerim gitti gözümden

 

Gayridir başka bir hal kuşanıyorum

 

 

 

Azık yoldaş olmaz haydi geç toklukları

 

Az'la doymak yap deş insan zamanlarını

 

 

 

At al at bin at kuşan da ciğerin koş

 

Davran bre çocuk doyma ilk sulardan

 

 

 

Hehey gözüm hehey gözyaş odsuz kaldın

 

Nice hançer dürdün sabır balyaladın

 

 

 

Göğsümde bir küçücük derya buldum

 

Kabına sığmaz bir ceylan yoldaşım

 

 

 

Eteğini toplamış bir sevgili düştü kumsala

 

Ufacık kuru dudaklarında bir hasret sayhası

 

 

 

De Zarif inle. Ta ki huzra vardın

 

Nice yıl isyan durdun gurbet kaldın

Share this post


Link to post
Share on other sites

‎''Sesini işitiyorum

Yüreğimden bir adın daha geçiyor

Derken

Serpilip ırmak olacak bir su kalkıyor

Kımıltısız kuru topraktan

 

Düşünüyorum.''

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

arkadaşlar cahit zarifoğlunun "raskolnikov müthiş bir allah agrısı çekiyordu" sözü hangi şiirinde geçiyor.aradım ama bulamadım bilen arkadaslar varsa şiirin adını cevap olarak yazarlarsa çok memnun olurum.şimdiden teşekkürler..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah şu yalnızlık kemik gibi. ne yana dönsen batar...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları...

 

Bu sözünü bir arkadaşıma söylediğimde, Cahit Zarifoğlu'nun ne büyük bir şair olduğuna bu bile yeter deyip okumaya başlamıştı Ustayı...

Share this post


Link to post
Share on other sites

"bir kalbiniz vardır onu tanıyınız.

bir şehir kadar kalabalıktır bazıları

bir dehliz kadar karanlıktır bazıları

konuşurlar

isterler

susarlar

dinlememişseniz nice yıl kalbinizi

ev meslek iş para geçim diyerek

düşünün şimdi bir de

şehirlerde kasaba ve köylerde

başını eğmiş kalbiyle söyleşen bir kişi olduğunuzu."

 

ACZ

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet yani ben!

Ruhu çarmıha gerilmiş

kanlı bir idrak!..

 

ACZ

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eğil hakkımızla

Birlikte bağıralım içine esirliğin

Ben hırsız olayım kendi malıma ha!

Ben yakalanayım eşkiyama

Gardiyanların değişti de n'oldu

Haydi soyun bir kez daha kırbaçlan kendi dallarına

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Acz

 

Seçkin Bir kimse değilim

İsmimin baş harfleri acz tutuyor

Bağışlamanı dilerim

 

Sana zorsa bırak yanayım

Kolaysa esirgeme

Hayat boş bir rüyaymış

 

Geçen ibadetler özürlü

Eski günahlar dipdiri

Seçkin bir kimse değilim

İsmimin baş harflerinde kimliğim

 

Sana zorsa yanmaya razıyım

Kolaysa affı esirgeme

 

Hayat boş geçti

Geri kalan korkulu

Her adamım dolu olsa

İşe yaramaz katında

Biliyorum

Bağışlanmamı diliyorum

 

Abdurrahman Cahit ZARİFOĞLU

 

Çok güzel bir şiir...

 

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

AFGANİSTAN ÇAĞILTISI

 

 

Bütün azalarını harbe çağır

 

Sofran açılsın elin şehit ballarından alsın

 

 

Saraylar damlar yeniden kurulsun

 

Ağaçlar içinden akan nehre

 

Dalçık günde bin kere ve gecelerde

 

Omuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın

 

 

Kalem yazsın yazsın

 

Küheylan bir aşık ol

 

Öyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın

 

Kaslar şehit dalgaları ve haykıran kan

 

Başlasın vuslat gününü toprağa

 

Başlasın hatırlatmaya denize kumsalını

 

 

Şimdi üzgünüz arkadaş

 

Yolumuza çıkmayın üzgünüz...

 

 

Hava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin

 

-Konuş şimdi zaman hiç geriledi mi

 

Hava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak

 

-Konuş şimdi daveti duydun mu

 

Bir gece uyandın ki ellerin başaklarda

 

-Konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü

 

Çoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar

 

-Konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday

 

 

Hava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar

 

Kalbin zengin davetleriyle oynar

 

Çocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında

 

 

Yaslanırlar güzel anaların kollarına

 

Hava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda

 

 

Adamlarımız yiğit

 

Kadınlarımız hamarat

 

Çocuklarımız dolu bilinç harmanı

 

Köpeklerse sayılı

 

 

Elimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala

 

(Kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır)

 

 

Kırıldı da

 

Şimdi severiz türkmeni peştunu

 

Onarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta

 

 

Isın gökyüzü ısın

 

Çocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe

 

 

Bunlar gübre insan değil

 

Gömlekler çelik zırh

 

Öyle bir çalgı çaldılar ki

 

Seslerin çağırıp koyunlara bile

 

Koyduğu zehirli gaz rüyaları

 

 

Analara şaşkın çocukların

 

Üç beş yaştakilerin

 

Yüzleri harp yarası

 

Harp yanığı

 

Ama öpülmekte okşanmakta yanakları

 

 

Hangisi hangisine mübadil

 

(Dünya bu olamazdı)

 

Hangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş

 

Yağmur peyderpey kar tane

 

Gamzem oyuyor düşüncemi

 

Kime eşitim nasıl nerdeyim

 

Gamlanmaktayım

 

 

Hayır bir tereddüttü geçti

 

Füsun bu karadağmağdeni

 

İsyan muannit

 

Mösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak

 

Millet üzgün

 

 

Hani dengeler kuracaktık

 

batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum

 

 

bu kahveniz

 

yıldızlarınız şapkanız

 

buyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz

 

buyrun cep feneriniz

 

Buyrun boynumuzdaki halkayı tutunun

 

Ve semirin

 

 

Hani dengeler kuracaktık

 

Hani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık

 

Hayır batının ulusları kızıllarla karışık

 

Bin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna

 

Cennetlik yapmak istemiyorum

 

Çevir tarihi çevir

 

BindörtyüzBİR

 

 

Bu kafa ne zaman köreldi

 

Çalınanlar siren besteleri

 

İmdatlarla düşün

 

Bu anne asla merhamet dışında

 

Gözleri nemli olmamıştı

 

 

Hayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil

 

Bindörtyüz bir

 

Fakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil

 

Ne bir karışıklık var

 

Ne bir dev rüya görmüş

 

Değil

 

 

Kıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi

 

Tünellere ses basılmış değil

 

Elbette bunlar değil

 

Yazmaktan çektiğim yalnızlık da değil

 

Bahsi kapatalım ve yatalım için de değil

 

Hiçbir şey değil hiç biri değil

 

 

Anlatabildik mi arkadaş. Acaba

 

Körebe bitti duvarı kaldır at

 

 

Haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın

 

Dikil yanıma

 

Ellerimizde birer çakıl taşı

 

Onlarla dikilelim karşı karşıya

 

Yüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa

 

Görürsün berrak içi

 

Derisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin

 

Bu harp başka

 

 

Kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta

 

Cellatlarla aynı kaptan yiyoruz

 

Aynı kirli hava

 

Aynı kafa ayağımızın bodrumunda

 

Hayır arkadaş bu hesap bambaşka

 

Ne son aylardayız ne bu son gün

 

Sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe

 

 

Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak

 

Sanma ki harp derdinden geçtim

 

Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar

 

Derimin altında ne belalar baygın

 

Bir devlet taşıyorum başımda

 

Bu ev bana dayanmaz

 

Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın

 

 

Arkadaş

 

Şimdi yalnız savaş

 

Abdurrahman Cahit ZARİFOĞLU

 

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzel bir şiir.Anlamı kapalı ve güzel.Temayı bulmak zor olacak sanırım :)

 

edebiyatcetesi_dergi4_1244118191.jpg

Share this post


Link to post
Share on other sites

Berat'e

 

Bana soruyorsun şu resimdekiler kim, diye.

 

Emin ol kim olduklarını çıkaramadım. Görünüşe bakılırsa mutlular. Fakat insanlara tavsiyem şudur ki, nasıl "zenginin parası, parasızın çenesini yorarsa", başkalarının mutlu görünümü, insanı kendi mutlu olma imkanını, kabiliyetini görmekten alıkoymamalı. Fimler, resimler birer hayaldir. Başka insanların dış görünümleri bizi aldatmasın. İnsan kendi mutlu olma imkanını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan "an"dır. Onu ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir. Yoksa deniz kenarında fotoğrafçılar tarafından düzenlenmiş bir mutluluk tablosu sahtedir ve bazı saf kimselerin duygularını istismar etmekten başka bir şey ifade etmez.

 

 

Acaba anlatabiliyor muyum?

 

 

Cahit

 

 

 

 

 

Berat'e

 

 

Ey Berat hanım

Otur şöyle nefes al dinlen

Ve anlat ne var ne yok halin nasıl

Eğer dersen "vaktim yok dilim yorgun

Çamaşır dağ gibi

Bulaşık bir ziyafet sonrası kadar çok

Ve çocuklar

Aç uykulu ve huysuz"

O vakit koştur didin işin bitince otur

Sonra anlat halin nice keyfin nasıl

Ey Berat hanım dersen ki

"Bu ne zalim adam

Halimi bilmez halden anlamaz

Küçük bir şeyi mesele yapar"

-Ne büyük yalan-

Doğrusu var hakkın

N'etsem n'apsam

Kollarını bilezik

Boynunu kordon

Ayağını halhal donatsam

Yine hakkın kalır

Bizi hoş görünüz

Sabırlı olunuz

Çocukları dövmeyiniz

Zinhar beddua etmeyiniz

Sui zan değil hüsnü zan ediniz

Ve acaba ikaz ettik hata mı ettik

 

Şairi garipcan

 

 

 

Cahit Zarifoğlu'nun hanımına yazdığı bu manzum mektup

türündeki şiiri, ilk kez Düşçınarı'nda yayınlandı.

Düşçınarı sayı 9 /1988

 

 

 

 

ACZ/ MEKTUPLAR

 

syf. 85.86

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Önce yüreklerimizdeki Kudüs'ü işgal ettiler.. Biz savaşı önce kendimizde kaybettik, kendimizle kaybettik.."

 

Bu sözler kendisine mi ait? Google öyle söylüyor lakin ben bir kayıt bulamadım. İbrahim sadri böyle bir şiir seslendirmiş:

 

http://www.youtube.com/watch?v=xZqukiFc9yQ

 

Kimindir?

 

Düzeltelim efendim. Şiir İbrahim Sadri'nin yönetmenliğini yaptığı "Yaşayan Filistin" adlı bant tiyatrosundan... Şair ise "Yusuf Muhammed Aktürk" diye geçiyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hama: Sımsıcak

Hac yolunda bir merhale

Kalbin ve cesedin azık yeri

... Tekkeler zaviyeler medreseler ve ulema

Yemiş yüklü ağaçların kolları kökleri

Saf ve seven bir göz gibi bakan şehir

Şimdi tüller arkasına geçmiş gibi

Bülbül yolar dudağını

Bakınca kara aklın batağına

Cahit Zarifoğlu

Yetmişbin şehit

Sayısınca billur kase

Öyle bir sarsan ses

Gür gümrah dalmış Hak'la yarenliğe

İçinden akan nehir

İki yakayı çatan nehir

Ak durmadan ak

Yetmiş bin kola ayrıl beş kıt'a ak

Sarıklar kan oldu

Ak sakal kan oldu

Demek bitmedi Kerbela

Hama Kerbelası dehrin

Nasıl kuru dudakları devlet olduysa Hüseynin

Şehit ağzını değdir üstüne ölü kalbimin

Bülbüller anıp susar sesini

Nice tevhid çekti dillerin

Ve üstüm başım perişan benim

Elim hayret kısa kamalarım kayıp

De şehit nefesini değdir üstüne ciğerimin

 

 

Cahit Zarifoğlu

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...