Muvazene 190 Report post Posted April 6, 2009 Cahit Zarifoğlu'nun Müslümanlar adına önemli tespitler ihtiva eden bir yazısı: NELER OKUMALI? Müslümanlar olarak bir takım gayelerimiz var. İslâmî esasların yürürlükte olmadığı bir devlette yaşıyoruz. Çocuklarımıza mekteplerinde şiddetle reddettiğimiz düşünceler ve zevkler aşılanıyor. Muhalif ya da düşman bildiğimiz biri tarafından söylendiği takdirde, cinleri tepemize çıkaracak nitelikteki şeyleri, evlerimize yerleştirdiğimiz televizyon, kendi hanemizde bize ve çocuklarımıza defalarca söylüyor ve bizi bu düşman düşünce ve fiillere karşı yumuşatıyor, dirençsiz hale getiriyor. İslâmî olmayış bakımından daha ne gibi olumsuzluklar içerisindeyiz, tümünü tek tek saymaya ömrümüz yetmez. Bütün olumsuzluklar içerisinde Müslümanlar olarak bir takım gayelerimiz var diyoruz. Bu olumsuzlukları hayatımızdan çıkarmak istiyoruz, istiyoruz ki, başta kendimiz, neticede bütün Müslümanlar, İslâm neyi emrediyorsa onu yapalım, neyi yasaklıyorsa ondan uzak duralım. İslâm düşmanları, cemiyeti bugünkü şahsiyetsiz, içkici, faiz sever, laik ve başıbozuk hale getirmek için nasıl uzun yıllar gayret sarfetmişlerse, onları susturmak, insanları bu hainlerin elinden kurtarmak için de aynı derecede, belki de daha fazla gayret göstermek gerekli. Müslümanların siyasî alanda bilinçlenmelerini arzu ediyoruz. Demokrasi nedir, Batıcılık nedir, Batı nedir, Batıcı nedir, Emperyalizm nedir, bunların ve benzerlerinin, hemen hemen dünyadaki bütün Müslümanların boğazına nasıl ve kimler saldırmışlardır? İşte bütün bunların, en kaba hatlarıyla da olsa, bilinmesini istiyoruz. Bunlar bilinmelidir ki, siyasî bir tercih, bir hareket söz konusu olduğu zaman, Müslümanların, yanılmadan neyin yanında yer alacaklarını kestirmeleri mümkün olsun. Bu şuur verildiği takdirde, tertemiz Müslümanlar oldukları halde, kapitalist, faizci, kemalist ve laik zihniyetli, gayr-i İslâmî bir gidişatın temsilcisi parti ve örgütlerin arkasından gidenler, hatalarını idrak edip doğruya yönelebilirler. Diğer yandan Müslümanların İslâmî konuları okuyup, öğrenip, kendi yakınlarına özellikle çocuklarına öğretmelerini istiyoruz. Bir davanın askerliğini yapmak için o davayı enine boyuna bilmek gerekir. İslâm'ı iyi bilmek, onu yaşamak için, onu yaşatmak için, onu tebliğ etmek için, onu savunmak için ve nihayet onun uğruna ölmek için gerekli bize. İnsanımız "Namaz Hocası" okur. Mevzuları daha teferruatlı ele alan, "ilmihal"ler okur. Bizler için muhakkak ki en başta okunması gereken ve ölünceye kadar tekrar tekrar okunması gereken kitaplar İlmihallerdir. Ve insanımız İhya okur, Kimya-yı Saadet okur, Nimet-i İslâm, Âhmediyye, Reşâhat okur. Velhasıl güzel, pek güzel şeyler okur. Okur ama, yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde bilinçli olmadığı için, bu okuduklarından elde ettiği kazançları bir afet gibi silip süpüren televizyonun başından da ayrılmaz, bu okuduklarından elde ettiği kazançların üzerine kara ve habis bir gölge gibi çullanan Tercüman, Milliyet, Hürriyet, Günaydın gibi mukaddesat düşmanı veya tahripçisi yayınları da okur. (Cahit Zarifoğlu'nun 'Bir Değirmendir Bu Dünya' isimli kitabından iktibas edilmiştir.) Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted May 10, 2009 Yahu bu merhuma bambaşka bir sempatim var benim. Bu kadar orijinal bir adam var mıdır Türk edebiyatında? Kendisi yine koparmış kafadan. 'En çok okuduğum şair Cahit Zarifoğlu'dur' ne demek yahu? Ahahaah. Edebiyattan hep sınıfta kalabilirim Bir okula mensup olmadım. Ustam da olmadı. Rilke'nin etkisinde kalmış olabilirim. Ama onu hiç tanımadan zaten ovarî yazıyormuşum. Böyle demişlerdi. Daha çok kendimin etkisinde kaldım. En çok okuduğum şair Cahit Zarifoğlu'dur. Hani etkisinde kalmış olabilirim dediğim Rilke'den okuduğum şiir sayısı onu geçmez. Sistemli bir edebiyat okuyucusu olamadım. Edebiyattan hep sınıfta kalabilirim. Yerli edebiyatı, hele edebiyat tarihini hiç bilmem. Bunları bir gün itiraf edeceğimi biliyordum. (KONUŞMALAR, CAHİT ZARİFOĞLU, BEYAN YAYINLARI) Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted June 8, 2009 UZAK İlle gerek mi özlediğimi söylemek, Ya da sevdiğimi seni? Hem gelecek günlere bıraktım seninle olmayı, Seninle ölmeyi, bir güzel, Seninle. Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted June 8, 2009 BERAT ZARİFOĞLU İLE SÖYLEŞİ "Ben bembeyaz bir sayfaydım, Cahit bende şiir yazdı" Berat Hanımla sohbetimize başlamadan önce bize mükellef bir sofra kurup, başına oturtmayı ihmal etmedi. Bu evde, duydukları hiçbir şeyin eksikliğini dile getirmeyen, ince ruhlu insanların, bir şairin ruhu ve bir babanın eksikliğini duyumsayarak yaşadığını belli eden bir hava var. Berat Hanım, bizi ev kıyafetiyle karşıladığı için özür diledi ve daha önce bir misafirini kırmızılar içinde karşıladığını şöyle anlattı: BERAT ZARİFOĞLU: Kırmızı, şehitlerin üzerine örtülür ya... Ben de aynen öyle, toprağa düşmüş bir asker gibi görüyorum kendimi... ELİF BİLGE: Bunu, rahmetli eşinizin yokluğu ile alakalı olarak mı hissediyorsunuz? Peki, daha detaylandıracak olursak, babasız çocuk yetiştirmenin zorlukları neler? B. Z.: İyi bir anne miyim acaba diye sorguluyorum. Emeğimin karşılığını aldım mı? İstediğim yere geldiler mi? Cahit olsa daha mı iyi olurdu? Hele ki İstanbul gibi bir yerde bu çok daha zor. Cahit olsaydı iş bana düşmezdi. E. B. : Bunun zorluğu her yerde duyulmakla beraber, İstanbul'da katlanacağı muhakkak. Cahit Zarifoğlu hayatta olsaydı, sadece annelik görevini üstlenmiş olacaktınız. Ama şimdi hem anne hem babasınız. Peki, bir anne, ne kadar baba olabiliyor sizce? B. Z.: Babanın bir ağırlığı var. Ne kadar gayret etse de, bir anne babanın yerini tam anlamıyla tutamıyor. Babanın sağlamlığı var. Anneyle daha kolay yüz göz olabiliyor çocuklar. Evde "en iyisini o bilir" denilebilecek bir baba mefhumu olmadığı için, herkes kendi doğrusunun peşinden gidiyor. Çocuklarım bana pek bir şey sormaz. Ben, bir şeyi yapacakken "acaba böyle mi olmalı" diye sorarım, ama her adımdan emin kılacak babanın olmayışının eksikliği duyulmayacak gibi değil. Cahit'in en iyisini bildiğini bildiğim için, bir durumda ona danışmanın rahatlığını özlüyorum. Bazen diyorum, Ona sorabilsem "Şöyle mi yapayım, gittiğim yol doğru mu, izlediğim taktik isabet mi?" diyebilsem, O da bana yol gösterse de içim rahatlasa... Beni görüyor mudur, kızıyor mudur bana diye düşündüğüm çok oluyor... E. B.: Eşinizin sağlığında çocuklarına tavrından ya da olaylar karşısında takındığı tavırdan yola çıkarak, durumlara göre o tavrı taklit yoluna gittiğiniz oluyor mu? B. Z. : Cahit kolay bir zamanı biliyor. Ergenlik çağlarını bilmedi. Zor dönemleri bana kaldı. Bazı şeyler, belli yaşlardan sonra verilir. Cahit olsaydı çocuklarım namazları konusunda daha dikkatli olurlardı belki. E. B. : Çocuklarına ve eşine muamelesi nasıldı? B. Z. : Çok çalışırdı. Devamlı içerde daktilo sesi... Ama hafta sonlarını bize ayırırdı. Arabanın içinde, yağmurun altında piknik yaptığımızı bilirim. Çiçek ekmek vardı o zaman, çiçek ekmeği çok severdi. Ondan alırdık, plastik bardak alırdık, çocukları arabaya doldururduk ve sahilde piknik yapardık arabanın içinde. Bazen çok çalışmasına içerlerdim. "Bu adam hiç evlenmemeliydi" derdim. Ama duyardım, bazı yazarlar şairler, eşi çay kahve getirdiğinde bile, "Dikkatimi dağıttın" diye kızarlarmış. Allah razı olsun Cahit hiç öyle yapmazdı. Çayı alır ve teşekkür ederdi. Nazikti. E. B. : Bir şairle yaşamak zor yani... Ama anladığımız kadarıyla, eşinizin inceliği, şairliğinin ağırlığını biraz nötrlemiş. B. Z. : Evet. Ama iyi yönleri de az değil elbette. Onu şiirlerinde daha iyi tanırdım. Beraber bir olay yaşadık mesela, o zaman ne hissettiğini anlamazdım ama o konuda yazdığı şeyi okuduğumda "Aa ne kadar üzülmüş" derdim mesela.. E. B. : Önemli bir meziyetiniz dikkat çekiyor. Ve evliliğinizin ve sonrasının muhabbetli olmasını buna bağlıyorum: Beyinize olan itimadınız... Günümüz evliliklerinde olan bir çok problem, hanımların "Asıl ben bilirim, niye o biliyor ki, niye onun dediği olacak ki" davalarından kaynaklanıyor. Oysa erkeğin tabiatında savunmak, kadının tabiatında sığınmak var. Maalesef modern dünya, insan tabiatını bozarak birçok kurumu değersizleştiriyor. Eşinize bakış açınızı nasıl özetliyorsunuz? B. Z. : Ben bembeyaz bir sayfaydım, Cahit bende şiir yazdı. Ben, bilmediğim pek çok şeyi ondan öğrendim. Sabırla öğretirdi. Hata yaptığımda düzeltirdi. Cahit'e uygun değildim, Onun dengi değildim. Onu önceden tanıyıp da, ona göre bir şeyler öğrenmeyi, kendimi geliştirmeye çalışmayı isterdim. E. B. : Şiirlerinden maada, Cahit Zarifoğlu'nu tanıdığımız kadarıyla, entelektüel birikimden ziyade temizliğe ve kemiyete önem verdiğini biliyoruz. Bu evliliği tercihinde de, bu önem sıralamasının yeri büyük. Dolayısıyla, hürmetkarlığınız ve cefakarlığınız sizi ona layık olma boyutuna çoktan taşımış. Bir eşten beklenen de tastamam budur zaten. B. Z. : Basit şeylerden kavga edilmez. Erkeğin hakkı çoktur. Gözetmek gerek. Eve girsin, bir karnını doyur, dinlenmesine izin ver, sonra söyle ne söyleyeceksen. Ama maalesef hanımlar daha kapıda başlayabiliyor yakınmalarına. Öğrenmenin de yaşı yoktur, insan eşinden öğrenmekten yüksünmemeli. Ben hiç, Cahit'in bana aynı zamanda bir öğretmen olmasını gurur meselesi yapmadım. Hatta bundan mutlu oldum. Zaten ben her şeye iyi tarafından bakmaya alışmışım, kötülüğü görmem. Mesela bir yere gideriz, oturmaya. Ben o insanların bir beni karşılarken gülümsediğini bilirim bir de ağırladığını. Arada surat astıkları zamanlar olmuştur. Laf arasında yanlış konuşmuştur, hiç onları görmemişimdir. Çocuklar bazen "anne sen çok safsın" der. E. B. : Saflık, asıl anlamının dışında kullanılıyor artık. Biz gerçek manasıyla kullanıp, "Ne mutlu saf kalabilene" diyelim. Dilinize ve yüreğinize sağlık. Share this post Link to post Share on other sites
buyukdogu 529 Report post Posted June 9, 2009 Güzel adam ACZ. Güzel yaşadılar, güzel düşündüler ve güzel yazdılar. Mevlam ona ve onun gibilere rahmetiyle muamele eylesin. Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted June 9, 2009 yanılmıyorsam iki gün önce Hilal tv'de Cahit Zarifoğlu ile ilgili güzel bir program yapılmıştı. Cahit Zarifoğlundan bahsederken Üstad'ın adı geçmemiş olamaz bu sebeble Üstad'ı da bol bol andılar. Cahit Zarifoğlunun eşi Berat Zarifoğlu, Arvâsî ailesine mensub imiş ve kız istemeye bizzat Üstad gitmiş. İyi insanlar iyilere yaraşıyor. Böyle güzel bir Adama güzel bir hanımefendi layık olabilirdi. Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted November 1, 2009 Geçende şu enteresan adamın 500 sahifeden müteşekkil, eşarinin kısm-ı küllîini havi bir kitap tuğlası geçti elime, yeni bitirdim ama ben de kalmadım galiba. Ramazan'dan beri verdiğim 4 kiloyu kitaba borçlu olabilirim, ondan şüpheleniyorum. Senin neyine 'Şu modernist Müslümanlar nasıl şiir söylüyor acep' diye koca kitabı bitirmek, okuduklarınla yetinsene be adam manyak mısın entel misin nesin. Modern şiir dediklerinin ne iğrenç bir tecrübe olduğuna imanım artık daha da kavi. Hayır, aradaki buluşlara, ifadelere, mısra gruplarına hayran olmasam çizip atacağım abinin şiirini zihnimde de, ona da imkan vermemiş ki. Kaç kişi yapabilmiştir 'Orası neresi / Burası bir adam' muzipliğini, kaç babayiğit söyleyebilir 'Baktığın dağların düşüncesi bile ağlatır beni / Hür olurum buyruklarını bir bir donansam sultanım' bercestesini; bilmiyorum. Yahu ama ben bunları daha önce de okumuştum, neden oturup bütün kitabı devirdim şimdi? Bercestelik bir yığın mısra çıktı çıkmaya da, sadakat abidesi karakterine, müsbet kalenderliğe çalan derbederliğine ve dasıtani muzipliğine hasta olduğum Cahit abi de beni buna alıştıramadıysa, feriştahı gelse modern şiire bağlayamaz beni artık. Kitapta ilgi çekebilecek şöyle bir şiir daha vardı, onu yazayım da Nedim okumaya başlayayım, bediiyat idrakimi ancak paklar: Schwaebisch-Hall 1972 şvebiş-hal'de büyük bir park heralman kentinde bulunduğu gibi ve merdiven tiyatrosunda bir adam yaratmak piyesi olmaz dedi berdel tek saf damarı avrupanın gözlerimiz yaşarıyor yanağındaki kırmızılıktan akıp duruyor herşeyimiz tırmanmaya başladı merdivenleri haylbronlu kedi sarışın - ve kara açılımıyla kırbaçlar uzun saçları - ve bindiği atlar sıyırır kayaları genç ve durup direnecek sanki kasları ve o bakışlar kaçıp saklanan ve umulmadık anlarda karşılaşılan arzlar aktörlük yaptığı için kendinden nerkeste olduğundan daha emin olmaz dedi berdel şiirlerimi oku derken birden necip fazıl göründü merdivenlerde müt- hiş- ti. bilin ki berbel jan janin sen de merikalı tom ve seya bütün ecdadınız barındı içimizdeki hoşgörüde bir gün baktıkça değişen ve beni alabilen enginliklerinde bal görünümlü gamzelerinde dudaklarının zümrütten gibi billurluk yansıyan çekişlerinde coşarak ekstazla . zira aklında değil güzelliğinle anlıyordun. işte bütün bunlarda bütün dünyaya üstad necip fazılı anlattım dedim ki O görünür görünmez Daha ilk sesi ilk kelimeleri İlk mimikleri ve yüzünde İçiçe dönen binlerce daireyle İnsanı alır gönül hücrelerine salar kanını yapısını bozar yepyeni bir terkiple atar meydanlara çünkü çok gördüm onun yüzündeki ahenge ulaşacağım diye temelinden sallanan yapıları aklım mı köpürüyor ne vakti deniz toprağa kene gibi yapışmış ağaçlar köpek bastırıyor kanı avrupa kadını ne kapılar ısmarlıyor kapanıyor içindeki bütün çengeller insan tarihi kadar eski bir hasretle bakıyor- ve alıyor Share this post Link to post Share on other sites
yavuzlenk 26 Report post Posted November 1, 2009 Sismograf mamülü. Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted April 27, 2010 KABÜL Eski şairliklerim gitti gözümden Gayridir başka bir hal kuşanıyorum Azık yoldaş olmaz haydi geç toklukları Az'la doymak yap deş insan zamanlarını At al at bin at kuşan da ciğerin koş Davran bre çocuk doyma ilk sulardan Hehey gözüm hehey gözyaş odsuz kaldın Nice hançer dürdün sabır balyaladın Göğsümde bir küçücük derya buldum Kabına sığmaz bir ceylan yoldaşım Eteğini toplamış bir sevgili düştü kumsala Ufacık kuru dudaklarında bir hasret sayhası De Zarif inle. Ta ki huzra vardın Nice yıl isyan durdun gurbet kaldın Share this post Link to post Share on other sites
Butimar 39 Report post Posted October 13, 2010 ''Sesini işitiyorum Yüreğimden bir adın daha geçiyor Derken Serpilip ırmak olacak bir su kalkıyor Kımıltısız kuru topraktan Düşünüyorum.'' 1 Share this post Link to post Share on other sites
mustafa ay 0 Report post Posted October 15, 2010 arkadaşlar cahit zarifoğlunun "raskolnikov müthiş bir allah agrısı çekiyordu" sözü hangi şiirinde geçiyor.aradım ama bulamadım bilen arkadaslar varsa şiirin adını cevap olarak yazarlarsa çok memnun olurum.şimdiden teşekkürler.. Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted October 16, 2010 Ah şu yalnızlık kemik gibi. ne yana dönsen batar... 1 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted October 17, 2010 Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları... Bu sözünü bir arkadaşıma söylediğimde, Cahit Zarifoğlu'nun ne büyük bir şair olduğuna bu bile yeter deyip okumaya başlamıştı Ustayı... Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted February 22, 2011 "bir kalbiniz vardır onu tanıyınız. bir şehir kadar kalabalıktır bazıları bir dehliz kadar karanlıktır bazıları konuşurlar isterler susarlar dinlememişseniz nice yıl kalbinizi ev meslek iş para geçim diyerek düşünün şimdi bir de şehirlerde kasaba ve köylerde başını eğmiş kalbiyle söyleşen bir kişi olduğunuzu." ACZ 1 Share this post Link to post Share on other sites
Mabed 79 Report post Posted March 12, 2011 Evet yani ben! Ruhu çarmıha gerilmiş kanlı bir idrak!.. ACZ 1 Share this post Link to post Share on other sites
yitik 5 Report post Posted March 12, 2011 Eğil hakkımızla Birlikte bağıralım içine esirliğin Ben hırsız olayım kendi malıma ha! Ben yakalanayım eşkiyama Gardiyanların değişti de n'oldu Haydi soyun bir kez daha kırbaçlan kendi dallarına 1 Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 12, 2011 Acz Seçkin Bir kimse değilim İsmimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme Hayat boş bir rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Sana zorsa yanmaya razıyım Kolaysa affı esirgeme Hayat boş geçti Geri kalan korkulu Her adamım dolu olsa İşe yaramaz katında Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum Abdurrahman Cahit ZARİFOĞLU Çok güzel bir şiir... 1 Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 12, 2011 AFGANİSTAN ÇAĞILTISI Bütün azalarını harbe çağır Sofran açılsın elin şehit ballarından alsın Saraylar damlar yeniden kurulsun Ağaçlar içinden akan nehre Dalçık günde bin kere ve gecelerde Omuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın Kalem yazsın yazsın Küheylan bir aşık ol Öyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın Kaslar şehit dalgaları ve haykıran kan Başlasın vuslat gününü toprağa Başlasın hatırlatmaya denize kumsalını Şimdi üzgünüz arkadaş Yolumuza çıkmayın üzgünüz... Hava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin -Konuş şimdi zaman hiç geriledi mi Hava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak -Konuş şimdi daveti duydun mu Bir gece uyandın ki ellerin başaklarda -Konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü Çoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar -Konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday Hava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar Kalbin zengin davetleriyle oynar Çocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında Yaslanırlar güzel anaların kollarına Hava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda Adamlarımız yiğit Kadınlarımız hamarat Çocuklarımız dolu bilinç harmanı Köpeklerse sayılı Elimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala (Kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır) Kırıldı da Şimdi severiz türkmeni peştunu Onarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta Isın gökyüzü ısın Çocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe Bunlar gübre insan değil Gömlekler çelik zırh Öyle bir çalgı çaldılar ki Seslerin çağırıp koyunlara bile Koyduğu zehirli gaz rüyaları Analara şaşkın çocukların Üç beş yaştakilerin Yüzleri harp yarası Harp yanığı Ama öpülmekte okşanmakta yanakları Hangisi hangisine mübadil (Dünya bu olamazdı) Hangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş Yağmur peyderpey kar tane Gamzem oyuyor düşüncemi Kime eşitim nasıl nerdeyim Gamlanmaktayım Hayır bir tereddüttü geçti Füsun bu karadağmağdeni İsyan muannit Mösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak Millet üzgün Hani dengeler kuracaktık batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum bu kahveniz yıldızlarınız şapkanız buyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz buyrun cep feneriniz Buyrun boynumuzdaki halkayı tutunun Ve semirin Hani dengeler kuracaktık Hani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık Hayır batının ulusları kızıllarla karışık Bin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna Cennetlik yapmak istemiyorum Çevir tarihi çevir BindörtyüzBİR Bu kafa ne zaman köreldi Çalınanlar siren besteleri İmdatlarla düşün Bu anne asla merhamet dışında Gözleri nemli olmamıştı Hayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil Bindörtyüz bir Fakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil Ne bir karışıklık var Ne bir dev rüya görmüş Değil Kıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi Tünellere ses basılmış değil Elbette bunlar değil Yazmaktan çektiğim yalnızlık da değil Bahsi kapatalım ve yatalım için de değil Hiçbir şey değil hiç biri değil Anlatabildik mi arkadaş. Acaba Körebe bitti duvarı kaldır at Haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın Dikil yanıma Ellerimizde birer çakıl taşı Onlarla dikilelim karşı karşıya Yüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa Görürsün berrak içi Derisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin Bu harp başka Kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta Cellatlarla aynı kaptan yiyoruz Aynı kirli hava Aynı kafa ayağımızın bodrumunda Hayır arkadaş bu hesap bambaşka Ne son aylardayız ne bu son gün Sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak Sanma ki harp derdinden geçtim Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar Derimin altında ne belalar baygın Bir devlet taşıyorum başımda Bu ev bana dayanmaz Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın Arkadaş Şimdi yalnız savaş Abdurrahman Cahit ZARİFOĞLU 1 Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 12, 2011 Güzel bir şiir.Anlamı kapalı ve güzel.Temayı bulmak zor olacak sanırım :) Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted April 28, 2011 Berat'e Bana soruyorsun şu resimdekiler kim, diye. Emin ol kim olduklarını çıkaramadım. Görünüşe bakılırsa mutlular. Fakat insanlara tavsiyem şudur ki, nasıl "zenginin parası, parasızın çenesini yorarsa", başkalarının mutlu görünümü, insanı kendi mutlu olma imkanını, kabiliyetini görmekten alıkoymamalı. Fimler, resimler birer hayaldir. Başka insanların dış görünümleri bizi aldatmasın. İnsan kendi mutlu olma imkanını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan "an"dır. Onu ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir. Yoksa deniz kenarında fotoğrafçılar tarafından düzenlenmiş bir mutluluk tablosu sahtedir ve bazı saf kimselerin duygularını istismar etmekten başka bir şey ifade etmez. Acaba anlatabiliyor muyum? Cahit Berat'e Ey Berat hanım Otur şöyle nefes al dinlen Ve anlat ne var ne yok halin nasıl Eğer dersen "vaktim yok dilim yorgun Çamaşır dağ gibi Bulaşık bir ziyafet sonrası kadar çok Ve çocuklar Aç uykulu ve huysuz" O vakit koştur didin işin bitince otur Sonra anlat halin nice keyfin nasıl Ey Berat hanım dersen ki "Bu ne zalim adam Halimi bilmez halden anlamaz Küçük bir şeyi mesele yapar" -Ne büyük yalan- Doğrusu var hakkın N'etsem n'apsam Kollarını bilezik Boynunu kordon Ayağını halhal donatsam Yine hakkın kalır Bizi hoş görünüz Sabırlı olunuz Çocukları dövmeyiniz Zinhar beddua etmeyiniz Sui zan değil hüsnü zan ediniz Ve acaba ikaz ettik hata mı ettik Şairi garipcan Cahit Zarifoğlu'nun hanımına yazdığı bu manzum mektup türündeki şiiri, ilk kez Düşçınarı'nda yayınlandı. Düşçınarı sayı 9 /1988 ACZ/ MEKTUPLAR syf. 85.86 2 Share this post Link to post Share on other sites
mütereddid 254 Report post Posted October 2, 2011 "Önce yüreklerimizdeki Kudüs'ü işgal ettiler.. Biz savaşı önce kendimizde kaybettik, kendimizle kaybettik.." Bu sözler kendisine mi ait? Google öyle söylüyor lakin ben bir kayıt bulamadım. İbrahim sadri böyle bir şiir seslendirmiş: http://www.youtube.com/watch?v=xZqukiFc9yQ Kimindir? 1 Share this post Link to post Share on other sites
İntibah 0 Report post Posted October 2, 2011 Lambayı yak Anne üşüyor ellerim Gidiyoruz birer birer Share this post Link to post Share on other sites
mütereddid 254 Report post Posted December 30, 2011 "Önce yüreklerimizdeki Kudüs'ü işgal ettiler.. Biz savaşı önce kendimizde kaybettik, kendimizle kaybettik.." Bu sözler kendisine mi ait? Google öyle söylüyor lakin ben bir kayıt bulamadım. İbrahim sadri böyle bir şiir seslendirmiş: http://www.youtube.com/watch?v=xZqukiFc9yQ Kimindir? Düzeltelim efendim. Şiir İbrahim Sadri'nin yönetmenliğini yaptığı "Yaşayan Filistin" adlı bant tiyatrosundan... Şair ise "Yusuf Muhammed Aktürk" diye geçiyor. Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted February 9, 2012 Hama: Sımsıcak Hac yolunda bir merhale Kalbin ve cesedin azık yeri ... Tekkeler zaviyeler medreseler ve ulema Yemiş yüklü ağaçların kolları kökleri Saf ve seven bir göz gibi bakan şehir Şimdi tüller arkasına geçmiş gibi Bülbül yolar dudağını Bakınca kara aklın batağına Cahit Zarifoğlu Yetmişbin şehit Sayısınca billur kase Öyle bir sarsan ses Gür gümrah dalmış Hak'la yarenliğe İçinden akan nehir İki yakayı çatan nehir Ak durmadan ak Yetmiş bin kola ayrıl beş kıt'a ak Sarıklar kan oldu Ak sakal kan oldu Demek bitmedi Kerbela Hama Kerbelası dehrin Nasıl kuru dudakları devlet olduysa Hüseynin Şehit ağzını değdir üstüne ölü kalbimin Bülbüller anıp susar sesini Nice tevhid çekti dillerin Ve üstüm başım perişan benim Elim hayret kısa kamalarım kayıp De şehit nefesini değdir üstüne ciğerimin Cahit Zarifoğlu 1 Share this post Link to post Share on other sites
En Son Osmanlı 44 Report post Posted February 10, 2012 Allah mekânını Cennet eylesin. Amin...... Share this post Link to post Share on other sites