yusuf ziya karataş 2 Report post Posted January 19, 2008 Döndü Dönmedi Yaylaya gitmişti yayla zamanı, Gülizar döndü de Döndü dönmedi. Demek ki unutmuş ahti-amanı, Yaylacılar geri döndü, dönmedi. Ben baktıkça o yılıştı yüz verdi, Aşkımıza ümit verdi hız verdi. Yemin etti sapasağlam söz verdi, Demek ki sözünden döndü dönmedi. Aşkıma inansa beni arardı, Sevda çeke çeke benzim sarardı. Tansiyonum düştü gözüm karardı, Sevdasından başım döndü, dönmedi. İsmini andıkça ah çekerim ah, Sevende mi sevilende mi günah? Yep yeni bir ümit başlar her sabah, Akşam üstü güneş döndü, dönmedi. Ben gönlümü o huysuza bağladım, Aşkı ile ciğerimi dağladım. Gözlerimden kanlı yaşlar çağladım, Selinden değirmen döndü, dönmedi. Ah çektikçe gözlerimden yaş geldi, Ümitlerim dolu gitti boş geldi. Yaz da gitti, güz de bitti kış geldi, Zaman geçti devir döndü, dönmedi. Bu zalim engeller bize nettiler, İki aşık arasına gittiler. Kaş göz oynattılar fiskos ettiler, Arada bir dümen döndü, dönmedi. Kokusunu arıyorum yellerde, Boynu bükük bekliyorum yollarda. Aşkı ile ölüyorum çöllerde, Üzerimde kuşlar döndü, dönmedi. Şu halime ne söyliyem, ne diyem, Bana dönse bir canım var hediyem, Ham kelama izin vermez terbiyem, Bedduadan dilim döndü, dönmedi. Kara sevda çekmek zor gardaşım zor, Bana inanmazsan bir çekene sor, Benim sonum tımarhane ve doktor, KOCAMAN ölümden döndü, dönmedi. Abdülvahap Kocaman Quote Share this post Link to post Share on other sites
yusuf ziya karataş 2 Report post Posted January 20, 2008 İHTİLAL Sen bir kalesin kuşatmayı bekleyen, Ben ise bir yeniçeri, surlarını oklayan. Ben senin yüreğindeki dolanan kan, Sen yürekli aşkını bana verensin. Ben senin uğruna adanmış bir can, Sen düşlerini düşlerime serensin. Ben gözlerinde ağlıyan vakti tan, Sen şu yollarıma çiçekler serensin. Ben seni fethe gelen yorgun törehan, Senki uzaklardan göz kırpan cerensin. Bir ceren hayali ile gönlüme dolmalısın, Törehan tahtına kurulup kalmalısın. Çalamaz ozanlar bu sevda türküsünü, Saz titrer tel kopar dil tutulur laal olur. Aşkı göğe yazıpta kuşansalar mızrabı, Bu aşkın karşısında tutuklu bir haal olur. Senin adın geçince zehir bile bal olur, Gözün gözüme gelse sanki ihtilal olur. Ceren adın geçince zehir bile bal olur, Gözün gözüme gelse sanki ihtilal olur. Quote Share this post Link to post Share on other sites
eda 6 Report post Posted January 27, 2008 GÜLÜM Söner Bir gün Yıldızlar Devir döner... Yürek susar büsbütün Sükuta dalar nabızlar Uzaktan bir ses duyarım "Bütün işler kaldı yarım..." Muzipçe gülerek sorar bir çiçek Söyle ey yolcu der:Yol sonsuza mı? Bana meydan okur bir küçük böcek Bir örümcek bozar benim kozamı Eller titrek titrek hayaller kırık Sallanır zamanın nazlı beşiği Yol görünmüştür artık! Bu esrar yüklü bitiş Sonsuzluğun eşiği... Kırk yıllık dostumu Bekler gibiyim Nerdesin? Ölüm... Gülüm... Taceddin Şimşek Quote Share this post Link to post Share on other sites
kopzan 8 Report post Posted February 2, 2008 iki beden... iki ruh... iki yürek... ikiye bölünmüş tek sevda... bölünen sevdaların yüklendiği düşmüş omuzlar... yerlere sürünen ayaklar... yerlerde sürünen sevgi... hazırlanıp seçilmiş iki ayrı yol... ve işte start sesi, "hoşçakal..." ve saniyeler sonra, herkesi tek başına yapan ve tek başına kalan mutlu olan! Ayrılık... _________________ Quote Share this post Link to post Share on other sites
eda 6 Report post Posted February 17, 2008 Yüregimde bir çocuk Sevinçle hüznü Bir arada yaşıyor Bir elinde umut çiçekleri Digerinde mutsuzluk dikenleri... Yüregimdeki bu çocuk aglıyor, Batmış eline Mutsuzluk dikenleri... Umut çiçekleri Gönlünü okşuyor... Kendisini Bekleyen geleceği Umut çiçeklerinde Biliyor... Yüregimdeki çocuk Ellerin de Umut çiçekleri, Gözlerinde Bir ümit ışıgı yanıp sönerken Kendisine sevgiyle uzanacak Bir dost eli bekliyor... Yüregimdeki çocuk Bir elinde umutsuz dikenleri Digerinde umut çiçekleri Gözlerinin içi gülüyor... Yüregimdeki bu çocuk Gelecekten umutlu Hayatla barışık yaşıyor Alıntı Quote Share this post Link to post Share on other sites
eda 6 Report post Posted March 18, 2008 ÇANAKKALE Güneş gurub vaktinde kanlarıyla beslenir Gökler hep yıldız yıldız ruhlarıyla süslenir Kulak verin toprağa kaç bin şehit seslenir Bedir’in son dalgası imandır Çanakkale ** Toplandı Preveze, Çaldıran, sonra Mohaç Sayamadı tarihler şühedâ sayısı kaç Hilâl’in nûru ile sulara gömüldü haç Altı yüz yaşındaki Osman’dır Çanakkale ** Sual etsek söyler mi sarhoş gezen rüzgâra Hiç acı vermedi mi sinede bunca yara Hasret gitti cümlesi bir sıcacık mezara Mermilerin yağdığı tufandır Çanakkale ** Şimşekleri korkuttu sayısız top ve tüfek Saklandı yıldırımlar göklere sanki tek tek Ölüm adlı lezzettir o gündeki tek gerçek Say ki sur üflendiği bir andır Çanakkale ** Mehmed’i görmek için yükselir de deryalar Kan dolar sinesine elemle düşüp ağlar Böyle güzel göremez ebediyyen rüyalar Anneden, sevgiliden hicrandır Çanakkale ** Cennetleri buldular hepsi bir bir siperde Açıldı gök kapısı gözlere perde perde Kelime-i şahâdet son sözdü her neferde Yeniden kurtarılan Kur’an’dır Çanakkale ** Binlerce İsmail’in alnında ulvi kına Mümkün mü şahâdetten bir kerecik yakına Çıktılar ecdâd gibi ebedî bir akına Hakk’a tertemiz varan kurbandır Çanakkale ** Daha canlar vermeden Resûl’e dost oldular Resûl’ün kucağında cennetlere daldılar Bir can verip Ukbâ’da binlerce can buldular Gül’e bülbül misali cânândır Çanakkale ** Yine inin göklerden kurtulsun mahzun Hilâl Bitsin nice yıllardır çektiğimiz bu melâl Gökte gezdiği gibi yerde bulsun istiklâl Kalbimizi Allah’a beyandır Çanakkale EKREM KAFTAN Quote Share this post Link to post Share on other sites
bakimuhabbet 0 Report post Posted March 20, 2008 DERDİ AŞKA MÜPTELAYIM YA RASULLALLAH KAPINDA BİR BAHTI KARAYIM YA RASULLALLAH KOVARSAN KİME YALVARAYIM YA RASULLALLAH Quote Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted March 30, 2008 ESKİ MALAZGİRT MARŞI Bir Cuma sabahı, Allah’a karşı Malazgirt’te ellidörtbin er Ellidörtbin er, ellidörtbin er Söylemişler en güzel marşı. Allahü ekber, Allahü ekber Allahü ekber, Allahü ekber Allahü ekber, Allahü ekber Allahü ekber, Allahü ekber. Rast Quote Share this post Link to post Share on other sites
babalarkulu 1 Report post Posted April 2, 2008 NASIL KURTARDIK İstiklâl Harbi'nde biz bu vatanı Başı başa vere vere kurtardık İnanmazsan git konuştur atanı Kara günler göre göre kurtardık Hiç unutma emeğini Ata'nın Deden yok mu senin şehit yatanın Bütün çevresine nurlu vatanın Cesetten ağ öre öre kurtardık Türk kadını koştu kazma kürekle Mermi çekti kucağında bebekle Kara barut ile dolma tüfekle Topa karşı dura dura kurtardık Devletlerle açılmıştı aramız Döğüşmekten başka yoktu çaremiz İlâçsız doktorsuz kendi yaramız Gömlek yırtıp sara sara kurtardık Pes etmedik devletlerin birine Nöbet tuttuk subayından erine Top, tüfek, mermi ve süngü yerine Değneğinen vura vura kurtardık Sırrımızı yad ellere açmadık Candan geçtik yurdumuzdan geçmedik Kurşundan, süngüden dönüp kaçmadık Göğsümüzü gere gere kurtardık Yedi iklim, dört köşede, her yanda Kim duymamış Türk'ü ulu cihanda Kars'ta, Erzurum'da, Bitlis'te, Van'da Yüz bin şehit vere vere kurtardık Mehmetçik çarığı çekti sılada Kaldı düşmanların başı belâda Sakarya, İnönü, Çanakkale'de Nice çember yara yara kurtardık Girmek isteyeni sokmadık yurda Set olduk döğüştük kıyıda kenarda Afyon'da, İzmir'de, Dumlupınar'da Üçer beşer kıra kıra kurtardık Bu Kocaman Türk'ün aslı nereli Fatih, Yavuz, Alparslanlar sıralı Hedefimiz Akdeniz'dir ileri... Domuzları süre süre kurtardık Âşık Abdülvahap Kocaman Halk edebiyatının destan bölümüne giren çok çok çok güzel bir şiir.Halk edebiyatındaki mesnevi yani.Ah böle bi aşık bende olmak istiyorum , heceyle şiirler yazıyorumda ben kim bu büyük şair kim :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
babalarkulu 1 Report post Posted April 2, 2008 Beng ile seyretmeğe Ah bize bir bağ olsa Issı soğuk olmasa Havası hup sağ olsa Pireden incinmesek Kar ü yağmur olmasa Sinek hey vızlamasa Ana hem yasağ olsa Dobruca ovasından Büyük yağlı çörekler Akkirman'ın yağından Benzimiz hey ağ olsa Cümle cihan koyunun Semiz yahni etseler Biz yemeye başlasak Engeller ırağ olsa Gaziler helvasından Cihan dopdolu olsa Zülbiye halkaları Sütü dahi çoğ olsa Kanda bir göl varısa Badem pâluze olup Bir yanından diş ursak Çevresi bal yağ olsa Düpedüz bu yaş ovalar Her biri boş durmasa Sulu şeftalisi çok Bin üzümlü bağ olsa Kaygusuz Abdal otur Kimin' ye kimin' götür Sufiye koz kalmadı Abdala kaymağ olsa Kaygusuz Bâbâ"Kuddise Sirruh" Quote Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted May 7, 2008 Türkün Savaşları (Fetih Marşı) Yürekler kabarık gözlerde damla, Mehteri saygıyla dur da selamla, Bir huşu içinde dinle gülbankı, Sesleniyor tarih bu ses o yankı. Sen böyle yürürken tuğla sancakla, Türk'ün savaşları geliyor akla... Asırlar boyunca çınladı serhat, doğudan batıya yemen belgrat, Duyarak bakışan gözler görüyor, Fatih topkapıdan şehre giriyor. Sen böyle yürürken tuğla sancakla, Türk'ün savaşları geliyor akla... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted May 7, 2008 MALAZGİRT MARŞI Aylardan ağustos, günlerden cuma Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a Bozkurtlar ordusu geçti hucuma Yeni bir sevk ile gürledi gökler Ya Allah...Bismillah... Allahüekber Önde yalın kılıç türkmen basbuğu Ardında Oğuz'un ellibin tuğu Andırır Altay'dan kopan bir çığı Budur, Peygamberin övdüğü Türkler Ya Allah...Bismillah... Allahüekber Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi Bu ses insanlığa hakkın müjdesi Bu seste birleşir bütün yürekler... Ya Allah...Bismillah... Allahüekber!.. Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, Anadolu başlar, vatan olmaya... Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!! En güzel marşını vurmadan mehter Ya Allah...Bismillah... Allahüekber!.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Uraldan 0 Report post Posted June 7, 2008 İRFÂNA DÜŞTÜM Ma’nâ âleminde, vefâ yolunda; Aşk ile elendim bir cana düştüm!.. Gönül vecde geldi cezbe hâlında; Derdime gül bastım, dermâna düştüm!.. Gurbet, gam bendini bende mi kurdu?.. Mevlâ’m emaneti sırtıma vurdu!.. Her katrem ‘hû’ dedi, duruldu, durdu; Kaynadım, çağladım devrâna düştüm!.. Duydum can özümde ney’in zârını; Özünden ayrılmış buldum varını!.. Başımda gördükçe nefsin dârını; Ölmeden hesaba, mizâna düştüm!.. Ömrüm, kula döndü bir hak uğruna; Hasret odu düştü gülün bağrına!.. Girdim ibret ile âlem seyrine; Hayretten süzüldüm, hayrana düştüm!.. Ey gönül, dost için yüzümüz var mı? İhlâs ocağında, közümüz var mı?.. Bu sesler, ahenkler özge diyâr mı? Bir aşkın elinden mestâne düştüm!.. Takvâyla inceldi bu içli sözüm; Edep dergâhında, tutuştu közüm!.. Bir zikrin nûruna kandıkça özüm; Sınandım irfandan, irfana düştüm!.. TÖVBEKÂR OLDUM Yâ Rab bu aşk bende, benimle her an; Aşk ile can buldum, canda var oldum!.. Bu zorlu nefsime neyledi zaman?.. Bazen kışa döndüm, kâh bahar oldum!.. Tevhîdin nûruyla, var ettin canı; Ufkuna nakşettin eşsiz fermânı!.. Tedbirden, takdire dönen her sonu; Tefekkür ettikçe tövbekâr oldum!.. Kader levhâsında, ince bir sır var; Bir ömre sığmadı, aşk denen esrâr!.. Âlemi sardıkça bu derin efkâr; Yanmış ney misâli, âh u zâr oldum!.. Ezelden ebede bu şevk, bu heves; Firdevs’den, Mevâ’dan, Naim’den bir ses!.. Kutsal emanete yüklü her nefes; Dal, budak saldıkça, lalezâr oldum!.. Hüzün tezgâhında, süsledin gülü; Yardın, pâk eyledin mümin gönülü! Sebepler içinde her tevekkülü; Sezdikçe hem gizli, aşikâr oldum!.. Yâ Rab yakın sensin, ben benden uzak; İçimde, iç içe binlerce tuzak!.. Ey gönül geç nefsi, benliği bırak; Kim demiş âlemde bahtiyâr oldum?!.. VUSLAT DEDİ Yâ Rab kulum, geldim sana; Aşk yazıldı bu fermâna!.. Bir çilede yana yana; ‘Sabır’ dedi, oldu gönül!.. Nasıl diner bu dert, bu gam? Hüznüm artar her bir akşam!.. Sekiz cennet, makam makam; ‘Umut’ dedi, doldu gönül!.. Nefsim arza atmış ağı; Sökülmez mi hırsın bağı?.. Bu gurbetin, hasret çağı; ‘Biter’ dedi, daldı gönül!.. Ten, aşk ile mâ’rifette; Can neylesin hakikatte!.. Bir ilahî adalette, ‘Hesap’ dedi, soldu gönül!.. Hakk’tan aldı, halka verdi; Nefsi, yerden yere serdi!.. Şükür, gizli sırra erdi; ‘Hikmet’ dedi, bildi gönül!.. Budur ömrün ayı, yılı; Yüküm nerde, neyle dolu?.. Tefekkürde bulup yolu; ‘Vuslât’ dedi, güldü gönül!.. BİLMEM Aşkın ile bir hoş oldum; İlki bilmem, sonu bilmem!.. Neye baksam, seni buldum; Yönü bilmem, yanı bilmem!.. Her hâl ile yandı yürek; Dağ yükümde bin bir emek!.. Ömür bir çark, zaman elek; Ten öğünür, canı bilmem!.. Safta döndü, doldu gönül; Müptelâdır güle bülbül!.. Budur, böyle erkân, usûl; Sevgimiz var, kini bilmem!.. Yâ Rab, sende her kararım; Gönül arar, ben ararım!.. Ötede mi ilkbaharım?.. Dünü bilmem, günü bilmem!.. Tâ ezelden bu hâldayım; Sana gelen bir yoldayım!.. Bir bîçâre akıldayım; Malı, mülkü, şanı bilmem!.. Menzil menzil, kubbe kubbe, Sebep, bağlı bir sebebe! Ne sevdâdır iner kalbe; Unuttum ben, beni bilmem!.. YAKARIŞ EŞİĞİNDE Aşk ile elendim, aşkla sınandım; Bana, tutunacak dal ver İlâhî!.. Emanet yüküne, aşkla dayandım; Bana menzil göster, yol ver İlâhî!.. Çaresi özünde bîçare miyim? Aklını, kaybetmiş divâne miyim?.. Bu gönül nûruna, pervâne miyim? Bana, od içinde gül ver İlâhî!.. Bu aşktır dost diyen, dostla eğleşen; Sevgiyi sevgiyle seven, paylaşan!.. Bir içli yürektir, suyla söyleşen; Devrine yağmur ver, sel ver İlâhî!.. Hakîkat sırrını açtın, bu canda; Okudum, ben beni iki cihânda!.. Bildim seni bende, benden yakında; Bana basiret ver, hâl ver İlâhî!.. Âhım var içimi âh ile oyan; Acım var, acıma merhemi koyan!.. Seni tesbih eden, derinden duyan; Bir ses ver, nefes ver, dil ver İlâhî!.. Bu hüzün ne zaman indi yüzüme? Asrın vebâli mi bindi dizime?.. Dünyadan ukbâya dönen özüme; Şefâ’at kapından, el ver İlâhî!.. TÂKVA GÜLÜM… Tâkva gülüm, bu yürekte; Damar damar koka böyle!.. Hasret odu bu dilekte; Her zerremi yaka böyle!.. Has bahçene geldi bu kul; Gül gül açmış erkân, usûl!.. İbret ile baksam asıl, Bir emanet yüke böyle!.. Gönül gerek vasfın göre; Himmet ekip, hikmet dere!.. Edep gülü düşmez yere; Dallar bağlı köke böyle!.. Her dem ömrü süze süze; İşte özüm, çıktı yüze!.. Nefs odur ki gelip dize; Taşı taştan söke böyle!.. Şaştım, nedir ayrı gayrı? Dost yolunda olmaz eğri!.. Bana bildim olan seyri; Dil çözülüp aka böyle!.. Ezel kandım bu iksire; Tedbir ne’tsin o takdire?.. Söz kâr etse bu hakîre, Var yüklenir yoka böyle!.. İNCİNSEN DE İNCİTME SEN… Gönül, yüz dön kin gütmekten; İncinsen de incitme sen!.. Dost bîzârdır incitmekten; İncinsen de incitme sen!.. Nûr nefesin aşk dolanda, Gülün yanmaz od alanda!.. Sözün başa dert olanda; İncinsen de incitme sen!.. Can olur mu candan ırak? Geç ağyârı, sen sana bak!.. O yan çıkan nefsi bırak; İncinsen de incitme sen!.. Sen ki terki terk eyledin; Günü dünden berk eyledin!.. Tâ elestte ne söyledin?.. İncinsen de incitme sen!.. Sendedir arz, arş-ı a’lâ; Böyle yazmış Kadir Mevlâ!.. Bir hikmettir bu dert, belâ; İncinsen de incitme sen!.. Ma’rifettir hakkı yaymak; Hatır almak, hatır saymak!.. Sana düşmez gönül koymak; İncinsen de incitme sen!.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
birnida 14 Report post Posted June 22, 2008 Acı seni de vururlar bir gün ey acı uçuşup durduğun kanatlarından sazın sözün türkülerin tükenir ellerin koynunda kalakalırsın şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı gül açan yüzlerimizde göğeriyor rengin senin de biz seni tâ eskiden tanırız hani göğüslerimize taş olur inerden avuçlarımızda hira dağıydın al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde akdeniz rüzgarlarına karışan sendin biliyorum hiçbir tarıh yazmayacak ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize mitralyözlerin okyanus ötesinden ayarlandığını seni de yakarlar bir gün ey acı bir taptuk kul gözlerinden vurursa parmakların eğri ağaç tutmaz çığlıkların çağlar aşar duymazsın ve ben biliyorum örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı ve ibrahim'in baltasını biliyorum nereden başladı bu kesik dans ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü insanlar kim? kim kimin yanında kim kimin karşısında meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız çantasında kimin fotoğrafını taşıyor kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar neden gülüyorlar ki seni de vururlar bir gün ey acı filistin'de sapan taşlı çocuklar dalın, kolun, fidelerin, budanır kuru bir kütükle kalakalırsın öyle bakmayın balkonlarınızdan fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu, damarlarımızı yırtıyor tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları pompalıyor yüreğimize pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken, çeçenya'da yiğitler inancın emeğin/ve aşk'ın kılcal damarlarına ulanıp sustular... ve ne bağdat'tan ne şam'dan ne mekke'den ne diyarıbekir'den ne istanbul'dan ne buhara'dan bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi duymuyor seni de vururlar bir gün ey acı halepçe'de soldurulmuş gül gibi bu sevdaya düşsen, sen de yanarsın suskun, sıcak, uzun yaz geceleri ve siz ey analar, hani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler söylerdiniz hani siz, fatihler doğururdunuz... gelin-kızların giysileri kirletildi çocuklar hep yetim kaldı 'elem yecidke yetimen feava' ve ben biliyorum ben biliyorum istanbul'un bağdat'ın diyarıbekir'in mekke'nin buhara'nın birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü/sonra ey insan ey insanlık ayağa kalk kolları ve bacakları budanmış delikanlıları boyunları gövdelerinden ayrılmış insanları gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu çocukları gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin ve bir gün bu dünya gül bahçesine dönecek bunu böyle bilin/ ve unutmayın Quote Share this post Link to post Share on other sites
ayyüzlüm 1 Report post Posted July 12, 2008 evet bazı arkadaşlara katılıyorum atilla ilhannı bende görüşünden ve düşüncesinden dolayı pek sevmem ama böylesine iyi bi şairi düşüncesinden dolayı yitiremem . sonuçta bu bir sanat :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
buyukdogu 529 Report post Posted July 13, 2008 Bu yazıya şiir demek belki anlamsız olabilir. Çünkü bir haykırışın sesi bu. Fakat ben yine de uzun zaman sonra okunmaya ve yorum yapmaya değer bir şiir gördüğümü belirteyim. İnsanlığımızın yeniden ayağa kalkması temennisiyle.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Gökan Öztürk 29 Report post Posted July 23, 2008 SİZE DEĞİL Hiç kimseye karşı suç işlemiş değilim, Ancak suçlu insanlar içinde bulunmak suça ortaklıktır diye kabulleniyorum. Sırf bu sebeple bağışlanmamı diliyorum. Kim bağışlayacak beni? Hiç kimse kendi kendine bakmasın. Siz hepiniz benden daha çok suçlusunuz. Ben bastığım toprağa, içtiğim kaynağa, yıkandığım ırmağa sesleniyorum. Ben değerlendiremediğim vakitlere, toprağa gömülen şehitlere, yalan söylemeyen şahitlere sesleniyorum Ben Evlatlarını yitiren eşlere, yuvasını yitiren kuşlara, mezarlara dikilen taşlara sesleniyorum Ben gökteki kartala, denizdeki balığa ve daha bir çok benzerlerine sesleniyorum Bağışlasınlar beni ... Üstad Abdurrahim Karakoç / Beşinci Mevsim Şiir Kİtabından umarım birşeyler anlayabilmişizdir :unsure: Quote Share this post Link to post Share on other sites
adles 12 Report post Posted July 24, 2008 Çok anlamlı ve güzel şiirmiş gerçekten.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ferm@n 0 Report post Posted July 28, 2008 UTAN Artık bülbül ötmez bu gülistanda, Gülün başı yere düştüyse utan! Yaraya tuz ektin,ateş döktün sineye, Değil sana gaziler şehitler küstüyse utan! Adalet vadettin zulüm getirdin, Asırlardır dik duran başımızı yere eğdirdin, Sen ki mabedime namahrem eli değdirdin, Nemrutlar şerefimize ayak bastıysa utan! Bir gece başını yastığa vurmadan düşün! Nedir leşlerle bitmeyen alışverişin, Bil ki şerre alamet yelkenleri suya verişin, Kurtuluş gemisi karada battıysa utan! Nasıl veba ki; damarındaki asil kana bulaştı, Gaflet küflü uykular gelip kalbine ulaştı, İhanet dibi görünmez kuyu, boyunu da aştı, Haksızlık karşısında kalbin sustuysa utan! Çıkardığın emanet Yusuf'un sırtındaki gömlekti, Söküp attığın, hakikatle arandaki örülü ilmekti, O gömlek ki zulme karşı başın dik yürümekti, Yürürken ayakların yoldan çıktıysa utan!.. M.Z.BULUT Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted October 27, 2008 Hicran Gazeli Sandım ki benim bahtımı küşad edeceksin, Kalbten severek aşk ile âbâd edeceksin. Güller sararıp solsa da hüsnünle güzel, sen, Her dem yeniden bendeni dilşâd edeceksin. Mehtap gibi aydınlatacak ufkumu derken, Nerden bileyim hicranı mutâd edeceksin. Yaktın canı ey dîlruba, yıktın da giderken, Bilmem ki bu sevdayı nasıl yâd edeceksin? Candan seviyorken seni, cânan diye Müşfik Nâhak yere zulmetmeyi murad edeceksin İbrahim Kalkan Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted October 28, 2008 Garibim namıma Kerem diyorlar Aslımı el almış harem diyorlar Hastayım derdime verem diyorlar Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışım Ben... Quote Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted October 28, 2008 TARİF-İ AŞK Aşkı tarif istersen etmeye; Bîakıl derviş gerek. Yüzü suyu hürmetine; Bî tereddüt hizmet gerek. Oduna yanmak istersen; Hiç sualsiz anmak gerek. Vuslatının hasretine; Bîçare katlanmak gerek. Değildir mârifet-i akıl; Her dem yürek gerek. Fânî gözün perdesin; Kaldırmaya ermek gerek. -alıntı- Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted October 30, 2008 Dost senin yüzünden özege kıble-i cân bilmezem Severem Pîrin Husnün Gayrı Îmân bilmezem Bana derler şeyâtin senin yolun azdırır Bu zerrak sufîlerden gayrı şeytan bilmezem Ol Şahın Husnün Aşkına özümü vîrân kılmışam Gaygusuz Abdaldır Adım Cübbe vü kaftân bilmezem Kaddesellahu Teala Esrarahul Azîz Quote Share this post Link to post Share on other sites
kevser 4 Report post Posted December 3, 2008 MİLLET RUHU Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra... Arkadan kefenini, gömleğini soydular. "Aman kalkar!" deyip üstüne taşlar koydular, Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra. Yiğidim, hele anlatıver olup biteni! Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım... Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım, Yiğidim, hele anlatıver olup biteni. Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun! Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum, Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum... Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?! Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali, Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor; Kah göklerde uçup, kah yerlerde emekliyor. Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali. Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram, Köprüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz, Gelip uğrayanı kalmamış çesmeler, susuz.. Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram. İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok, Tarihi yağmaladı bir düzine tarihsiz; Değerler altüst oldu, mukaddesat sahibsiz, İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel! Beyaz atının üzerinde bir sabah erken; Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel! *** Quote Share this post Link to post Share on other sites
kevser 4 Report post Posted December 3, 2008 EZELİ NUR Nurdan çehrendeki bu nikab da ne? Güneşlere tâç giydiren ışıkken Hep hicranla bunca yıl bunca sene Geçmiş gidiyor... baharlar beklerken... Doğ ruhlara arşdan gelen bürhanla İnlet dört bir yanı altın sadânla Hayat üfle sihirli râyihanla Hak adına üfül üfül eserken... Konuş ki hatipler haddini bilsin İlâhî nefhanla ruhlar dirilsin Sâyende tâ zirvelere erilsin Başlamış gökler de bunu dilerken... Ey mukaddes kitap ey ezelî nûr Ey iklimi ziyâ etrafı huzûr Son demde bir kere daha ne olur Ağar, ışık karanlığı boğarken... Bahar olmasa da sonbahar olsun Cihânlar bütün âvâzınla dolsun Yeniden nâmın her yanda duyulsun Şu fânî ömürlerimiz biterken... Quote Share this post Link to post Share on other sites