Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

The Spirit of Islam

Üye
  • Content Count

    428
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    4

Posts posted by The Spirit of Islam


  1. BU ELLER MİYDİ

    Bu eller miydi masallar arasindan

    Rüyalara uzattigim bu eller miydi.

    Arzu dolu, yasamak dolu,

    Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

     

    Bilyalarin aydinlik dünyaciklari

    Bu eller miydi hayati o dünyalarin.

    Altin bir oyun gibi eserdi

    Altin tüylerinden mevsimin rüzgari.

     

    Topraktan evler yapan bu eller miydi

    Ki simdi degmekte toprak olan evlere.

    El isi vazifelerin önünde

    Tirnaklarini yiyerek düsünmek ne iyiydi.

     

    Kaybolmus o çizgilerden

    Falcinin saadet dedikleri.

    O köylü çakisinin kestigi yer

    Sögüt dallarindan düdük yaparken...

     

    Bu eller miydi kesen mavi serçeyi

    Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlik.

    Yorganin altina saklanarak

    Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

     

    Ayrilmis sevgili oyuncaklardan

    Kirmis küçücük siselerini.

    Ve her seyden ve her seyden sonra

    Bu eller miydi Allaha açilan !;

     

    Fazıl Hüsnü DAĞLARCA


  2. Evet,doğru söylüyorsunuz.Benim çok önceden facebook hesabım vardı ; sildim.Facebook'a güven olmaz .Facebook güvenilmez Amerikalıların icadıdır.Facebook paylaşım sitesi olmayı bırak pislik yuvasına dönmüş ve facebookta yer alan çoğu bilgi yanlış, hep yanlış şeyler paylaşılıyor, insanlar yanlış yönlendiriliyor.Siz,siz olun Facebook'a itimad etmeyin.Unutmayın en değerli şey zamandır.Zamanınızı boş şeylerle geçirmeyin.

     

    Selametle kalın;

     

    Saygılarımla...


  3. YAŞARKEN

     

    Ağaçların daha bu bahçelerde

    Bütün yemişleri dalda sarkıyor;

    Umutların mola verdiği yerde

    Geceler bir nehir gibi akıyor.

     

    Baksan bir uzaklık var hangi yana,

    Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna;

    Varmak istediğim uzak limana

    Gemiler beni almadan kalkıyor.

     

    Gelmedi gün daha, çalmadı saat,

    Daha uçurmuyor beni bu kanat;

    Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!

    Güneş daha gözlerimi yakıyor.

     

    Ahmet Muhip DIRANAS


  4. MAVİ,MAVİYDİ GÖKYÜZÜ

     

    Mavi, maviydi gökyüzü

    Bulutlar beyaz, beyazdı

    Boşluğu ve üzüntüsü

    İçinde ne garip yazdı...

     

    Garip, güzel, sonra mahzun

    Işıkla yağmur beraber,

    Bir türkü ki gamlı, uzun,

    Ve sen gülünce açan güller.

     

    Beyaz, beyazdı bulutlar,

    Gölgeler buğulu, derin;

    Ah o hiç dinmeyen rüzgar

    Ve uykusu çiçeklerin.

     

    Mor aydınlıkta bir çınar

    Veya kestane dibinde;

    Mahmur süzülen bakışlar

    İkindi saatlerinde...

     

    Birden gülümseyen yüzün

    Sabahların aynasında

    Ve beni çıldırtan hüzün

    İki bakış arasında.

     

    Kim bilir şimdi nerdesin?

    Senindir yine akşamlar;

    Merdivende ayak sesin

    Rıhtım taşında gölgen var.

     

    Ahmet Hamdi TANPINAR


  5. NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

    Ne içindeyim zamanın,

    Ne de büsbütün dışında;

    Yekpare geniş bir anın

    Parçalanmaz akışında,

     

    Bir garip rüya rengiyle

    Uyuşmuş gibi her şekil,

    Rüzgarda uçan tüy bile

    Benim kadar hafif değil.

     

    Başım sükûtu öğüten

    Uçsuz, bucaksız değirmen;

    Içim muradıma ermiş

    Abasız, postsuz bir derviş;

     

    Kökü bende bir sarmaşık

    Olmuş dünya sezmekteyim,

    Mavi, masmavi bir ışık

    Ortasında yüzmekteyim.

     

    Ahmet Hamdi TANPINAR


  6. OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

     

    Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

    Dante gibi ortasındayız ömrün.

    Delikanlı çağımızdaki cevher,

    Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

    Gözünün yaşına bakmadan gider.

     

    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

    Ya gözler altındaki mor halkalar?

    Neden böyle düşman görünürsünüz;

    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

     

    Zamanla nasıl değişiyor insan!

    Hangi resmime baksam ben değilim:

    Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

    Bu güler yüzlü adam ben değilim

    Yalandır kaygısız olduğum yalan.

     

    Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

    Hatırası bile yabancı gelir.

    Hayata beraber başladığımız

    Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

    Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

     

    Gökyüzünün başka rengi de varmış!

    Geç farkettim taşın sert olduğunu.

    Su insanı boğar, ateş yakarmış!

    Her doğan günün bir dert olduğunu,

    İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

     

    Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

    Her yıl biraz daha benimsediğim.

    Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

    Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?

    Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

     

    N'eylersin ölüm herkesin başında.

    Uyudun uyanamadın olacak

    Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

    Bir namazlık saltanatın olacak.

    Taht misali o musalla taşında.

     

    Cahit Sıtkı TARANCI

  7. TAKVİMDEKİ DENİZ

     

    Hasreti denizlerin,

    Denizler kadar derin

    Ve okadar bucaksız….

    Ta karşımda , yapraksız,

    Kullanılmış bir takvim…

    Üzerinde bir resim:

    Azgın, sonsuz bir deniz;

    Kaygısız düşüncesiz,

    Çalkalanıyor boşlukta.

    Resimdeyse bir nokta;

    Yana yatmış bir gemi….

    Kaybettiği âlemi

    Arıyor deryalarda

    Bu resim rüyalarda

    Gibi aklımı çeldi;

    Bana sahici geldi.

    Geçtim kendi kendimden,

    Yüzüme, o resimden,

    köpükler vurdu sandım;

    Duymuş gibi tıkandım,

    Ciğerimde bir yosun.

    Artık beni kim tutsun?

    Denizler oldu tasam.

    Yakar, onu bulmazsam,

    Beni bu hasret, dedim,

    Varırım , elbet, dedim,

    Bir ömür geze geze,

    Takvimdeki denize,

    Ne var bana ne oldu,

    Odama nasıl doldu,

    Birden bire bu meltem?

    Ve dalgalandı perdem,

    Havalandı kâğıtlar.

    Odamda kıyamet var!

    Ah yolculuk, yolculuk!

    Ne kadar baygın, soluk,

    O gün bizde betbeniz;

    Ve ne titrek kalbimiz

    Ve eşyamız ne küskün!

    Yola çıktığımız gün,

    Bir sıraya dizilmiş,

    Gözyaşlarını silmiş,

    Bakarlar sinsi sinsi.

    Niçin o ân da hepsi,

    Bir kuş gibi hafifler,

    Arkadan geleyim der?

    Niçin o güne kadar,

    Dilsiz duran ne kadar

    Eşya varsa dirilir,

    Yolumuza serpilir?

    Ufak böcekler gibi ,

    Gezer onların kalbi,

    Üstünde döşemenin.

    Bir gizli didişmenin

    Saati çala o ân;

    Birden bakar ki , insan,

    Her şey karmakarışık.

    Ayırmak olmaz artık

    Bir kalbi bir taraktan;

    Ve kalb , ağlayaraktan,

    Çekilir geri geri,

    Terkeder bu mahşeri.

    Bu mahşerin içinden

    O gün ben de geçtim, ben;

    Nem varsa , evim , anam,

    Çocukluğum hatıram

    Ve ne sevdalar serde,

    Bıraktım gerilerde,

    Kaçar gibi yangından.

    Rüzgârların ardından,

    Baktımda süzgün süzgün,

    Kurşun yükünü gönlün,

    Tüy gibi hafiflettim,

    Denize hicret ettim….

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK

     

     


  8. YATTIĞIM KAYA

     

     

     

    Bu akşam o kadar durgun ki sular

     

    Gömül benim gibi kedere diyor.

     

    İçimde maziden kalma duygular

     

    Ağla geri gelmez günlere diyor.

     

     

     

    Ey gönül, gidenden ümidini kes!

     

    Kaçan bir hayale benziyor herkes,

     

    Sanki kulağıma gaipten bir ses

     

    Buluşmalar kaldı mahşere diyor.

     

     

     

    Enginden engine koşarken rüzgâr,

     

    Bende bir yolculuk heyecanı var...

     

    Yattığım kayaya çarpan dalgalar

     

    Çıkıver bir sonsuz sefere diyor.

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK -1926

     

     

    • Like 1

  9. BOŞ DÜNYA

     

     

     

    Gittiler... Bana dünyam

     

    Birdenbire boş geldi.

     

    Seçilmiş oldu eşyam.

     

    Odalarım loş geldi.

     

     

     

    Gözlerim müebbette,

     

    Günü gelir elbette...

     

    Gelir Melek nöbette,

     

    Safa geldi, hoş geldi.

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK - 1982

     

     


  10. ALLAH DİYENE

     

     

     

    Her şey, her şey şu tek müjdede;

     

    Yoktur ölüm, Allah diyene!

     

    Canım kurban, başı secdede,

     

    İki büklüm, Allah diyene!

     

     

     

    Akıl, kırık kanadı hiçin;

     

    Derdi gücü 'nasıl' ve 'niçin'...

     

    Bağlı, perçin üstüne perçin,

     

    Benim gönlüm Allah diyene...

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK - 1972

     

     


  11. ALLAH DERİM

     

     

     

    Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;

     

    Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!

     

    İsterseniz hayat aşını verin;

     

    Sayılı nimetler bal olsa yemem!

     

     

     

    Ey akıl, nasıl da delinmez küfen?

     

    Ebedi oluşun urbası kefen!

     

    Kursa da boşluğa asma köprü, fen,

     

    Allah derim, başka hiçbir şey demem!

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK -1973

     

     


  12. BENDEDİR

     

     

     

    Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,

     

    Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,

     

    Süslenmiş gemiler geçse açıktan,

     

    Sanırım gittiği diyar bendedir.

     

     

     

    Yaram var, havanlar dövemez merhem;

     

    Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.

     

    Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;

     

    Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.

     

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK - 1936

     

     


  13. ALLAH BİRDİR PEYGAMBER HAK

     

    Allah birdir Peygamber Hak

    Rabbül alemindir mutlak

    Senlik benlik nedir bırak

    Söyleyim geldi sırası

     

    Kürt'ü Türk'ü ve Çerkes'i

    Hep Adem'in oğlu kızı

    Beraberce şehit gazi

    Yanlış var mı ve neresi?

     

    Kuran'a bak İncil'e bak

    Dört kitabın dördü de Hak

    Hakir görüp ırk ayırmak

    Hakikatte yüz karası

     

    Binbir ismin birinden tut

    Senlik benlik nedir sil at

    Tuttuğun yola doğru git

    Yoldan çıkıp olma asi

     

    Yezit nedir, ne kızılbaş

    Değil miyiz hep bir kardaş

    Bizi yakar bizim ateş

    Söndürmektir tek çaresi

     

    Kimi ne çeker dilinden

    Hem belinden hem elinden

    Hayır ve şer emelinden

    Hakikat bunun burası

     

    Şu alemi yaratan bir

    Odur külli şeye kadir

    Alevi Sünnilik nedir

    Menfaattir varvarası

     

    Cümle canlı hep topraktan

    Var olmuşuz emir Haktan

    Rahmet dile sen Allah'tan

    Tükenmez rahmet deryası

     

    Veysel sapma sağa sola

    Sen Allah'tan birlik dile

    İkilikten gelir bela

    Dava insanlık davası…

     

    Aşık Veysel ŞATIROĞLU


  14. Fani Ömür Biter Bir Uzun Sonbahar Olur

    Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur.

    Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur.

    Mevsim boyunca kendini hissettirirveda;

    Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

     

    Teşrinlerinbu hüznü geçer ta iliklere.

    Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.

     

    Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya.

    Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,

    Duymaz bu anda taşgibi kalbinde bir sızı;

    Farketmez anne toprak ölüm maceramızı.

     

    Yahya Kemal BEYATLI

    • Like 1

  15. Sessiz Gemi

    Artık demir almak günü gelmişse zamandan

    Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan

    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol

    Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol

     

    Rıhtımda kalanlar bu seyahetten elemli,

    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli

    Bicare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu

     

    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

    Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler

    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

    Bir cok seneler geçti; dönen yok seferinden

     

    Yahya Kemal BEYATLI


  16. Zaman Kayması

    Kaynaşır birbirine gün olur zamanlar;

    Geçmiş,gelecek birleşir tek kesitte.

    Sanki ilk kez yaşarız yaşanmışı dünlerde

    Ya da başlar ansızın ta ilerde olacak.

     

    Çağırır gerilerden bir değişim ilk aşkı:

    İşte yine o sıtma.

    Çok sonraki yılları;oysa daha bir çocuk,

    Duyar beri yanda bütün doymuşluğunca.

     

    Sarkaçlar gibi şimdi sallanır

    Dünle yarın arasında düzensiz.

    Ya çok ileri gider ya da çok geri kalır,

    Düzgün işletemeyiz.

     

    Serpiştiriyordu kar soğuk gece yarısı

    Birden mayıs sabahı,ılık seher yelleri.

    Daha demin kıştı,başlar temmuz

    Ve yaşanır bir sonbahar gibi bir yaz dönemi.

     

    Behçet NECATİGİL


  17. ÖZGÜRLÜĞE DOĞRU

     

     

    Bırakıyor ardından belalara beni

     

    Tedbirim öldü gövdemin binası geçti

     

     

    Göğsümde ince gergin çelik bağcık

     

    Tenimi bastıran içerilere

     

     

    Bağırıyor leylaklarım ağlıyor ağlıyor duvarlar

     

    Çatlayacak gibi susuz düzgün ve biçimli sanatlar

     

     

    Çocuk yığılıyor kalp kalp üstüne konuyor

     

    Bir baba damarı vuruyor sökülen nabzım

     

     

    Şimdi batar birkaç nesil azdıran bozgun

     

    Simsiyah aklım ve beyaz bir nokta kalbim

     

     

    Kader akışı alkışlanıyor her kârım

     

    Nazlı buluş git git kabarıyor dalgalar

     

     

    Çare yok gür gür bağıracağım yoksa bu sefil

     

    İsyan yüklü gemi zor kayalıklarında gönlün

     

     

    Harp. Ezilen etim söğülen köpekliğin için değil

     

    Güzel ölçülü zulmetmeden yeterince öldürüşüm

     

     

    Harp geliyor bir güzel bilendin mi kardeşim

     

    Binlerce cilt tutuyor kılıçların hançerin

     

     

    I believe in you believe in we believe in

     

    In la ilahe illallah la ilahe illallah

     

     

    Şimdi halk yüceldin guslet suyun götürmesiyle kuşan

     

    Yüzün kolların ateş yakmaz başın ince ayakların

     

     

    Dünya bir konak bir konuk ölümsüz hayat içre

     

    Geçildikçe hor öpüldükçe soyunur şehvete

     

     

    Şehvet ahırı değil yeryüzü

     

    Domuz ahırı değil yer toprak

     

     

    İki bakışımın arasında bulduğun toprak

     

    Dört köşe duvarlar siyah örtü ve göç sesleri

     

     

    Kapanıyorum kabul et öyle buyur

     

    Bin açılı örtüye daha sar beni

     

     

    Bin yıl bin daha

     

    Dursam kapında

     

     

    Sayısız perdeden bir perdecik kalksın için

     

    Başım yüzüm kızarır haddim olmaz aslında

     

     

    Sakin ve gövdemin mızraklarını döken bir geliş

     

    Vara gele ancak birkaç ağaç alıyor göğsüm

     

     

    Sakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha

     

    Aniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün

     

     

    Binbir helak ve Allah selamıyla girilen ovada

     

    Bir dağ gibi diz çök kendine ırmak ol tut tut bırak yıldırımları

     

     

    Sakin daha sakin kımıltı yok bakışında

     

    Bırak toprak altında göl olsun gözyaşın

     

     

    Bir çeşit isyandın gönül ağlaması ilacın

     

    Destur. Nice uzlet makamından geçersin şimdi

     

     

    Şimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni

     

    Duruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri

     

     

    Bu ova cennet olmalı sayımızca bir cennet safı

     

    Bu çukur ateş olmalı sayımızca bir cehennem safı

     

     

    Ya bu yol. Ayağın sahibi gövdeden habersiz yürüdüğü

     

    Gövdenin ayağa merbut ayağa dönük ayak kesildiği

     

     

    Sen gönlünü yukarıya bil

     

     

    Bir dağ nasıl söylerse öyle söyle

     

    Bir dağ nasıl inlerse başla öyle

     

     

    Ey zarif sen de ata yoluna meylettin

     

    Korkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin

     

    Abdurrahman Cahit ZARİFOĞLU

    • Like 1

  18. GİDİYORUM

    Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde

    Kavrulup gidiyorum.

    Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde

    Savrulup gidiyorum

    Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine

    Atlayıp gidiyorum.

    Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine

    Katlayıp gidiyorum.

    Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri

    Görünüp gidiyorum.

    Ne belli yerim var, ne de sevdiğim biri

    Sürünüp gidiyorum.

     

    Cahit Sıtkı TARANCI

    • Like 1
×
×
  • Create New...