Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

The Spirit of Islam

Üye
  • Content Count

    428
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    4

Posts posted by The Spirit of Islam


  1. Kardeşim çok güzel bir konuya değinmişsin...

     

    Dediğin gibi böyle insanlar arttı bizim de kafamız şüphe tarlasına döndü. Şüphe ekip şüphe biçiyoruz. Herşeyden şüphe duymaya kimseye istesek de güvenememeye başladık. Allah yardımcımız olsun ve sonumuzu hayır etsin...

     

    insanların tek derdi para gelsin de nasıl gelirse gelsin olunca bu sonuçlar kaçınılmaz oluyor. Bir insanda Allah korkusu yoksa, haram helal bilinci şuuru yoksa bunların olması gayet normal. Biz bir zamanlar dürüstlüğümüzle Avrupaya nam salmıştık, osmanlı onların nazarında güvenli, emniyetli ülkeydi. Bu ruh nereye gitti veya nerde saklanıyor?

     

    Aynen kardeşim aynen...


  2. Selamün aleyküm arkadaşlar.

    Sizlerle yine bilimin saçmaladığı bir şeyi paylaşmak istedim.Yorum yazarsanız da sevinirim.

    Jurassic Park Gerçek mi Olacak?

     

     

    09.08.2012 00:28:12 | Vatanbilgisayar

    Çılgın bir yatırımcı ünlü bilimkurgu filmini gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor.

    juras.jpg

     

    90'lı yılları gören nesil için dinazorlar hep bilinçaltlarındaki kabuslardan biri oldu. Milyonlarca yıldır nesilleri tükenmiş olan bu varlıklardan korkmamızı sağlayan Jurassic Park gerçekten açılacak mı?

     

    Clive Palmer adlı milyarder yatırımcı, bilimadamlarının elindeki dinazor DNA'larıyla bu tarih öncesi canlıları klonlamak istiyor. Avustralya'da açılacak olan gerçek Jurassic Park'ta dev bir dönme dolap olacak. London Eye'dan esinlenen cihaz sayesinde dinazorları güvenli şekilde görmek mümkün.

     

    Palmer basın toplantısında, gerçek Jurassic Park için henüz bir açılış tarihi vermedi. Öte yandan, Titanic'in bire bir kopyasını yaptırdığını ve insanların para karşılığında lanetli geminin yeni halinde gezebilecekleri de çılgın milyarder tarafından duyuruldu.

     

     

     

    ALINTIDIR...

    Başka bir siteden daha ayrıntılı bilgi verelim:

    http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/12/111208_jurassic_mammoth.shtml

     

     

    Modern bilimin saçmalıklarından biri daha...Yok ölümsüzlüğü bulacaz diyorlar yok klon yapacaz diyorlar şimdi de ölen canlıları diriltebileceklerini sanıyorlar.

     

     

     

    Allah ıslah etsin böylelerini.

     

     

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

     

     

    Vesselam.


  3. tarihimizde kahramanımız çok lakin Kanije Kalesi'ni 8000 askerle, 90000 kişilik bir Haçlı ordusuna karşı uzun süre geliştirdiği strateji ve taktiklerle savunmuş ve neticede yaptığı huruç hareketiyle Haçlı ordusundan 70000-80000 civarında kayıp verdirmiş ve tac taht silah arkalarına bakmadan kaçmalarını sağlamış olan Tiryaki Hasan Paşa'ya hayranımdır.

     

    şu bizdeki Tiryaki Hasan Paşa Batıda olsaydı hakkında en az 50 adet film yapılmıştı ve biz ne acıdır ki böyle nice kahramana ve kahramanlık potansiyeline sahipken ecdadımızdan soyutlanmış, onlardan uzak, bihaber, alakasız bir yaşam sürüp gitmekteyiz. Üstadın tabiriyle "güneşi ceketimizin astarında kaybetmişiz"

     

    Haklısın kardeş.


  4. Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(s.a.v)

     

    İmam Hz.Ali Efendimiz(k.v)

     

    Pek çok kahramanımız var. Bizim tarihimiz kahramanlıklarla dolu. Yaz yaz bitmez. Ama en çok sevdiğim 2 kahramanı yazdım.Ayrıca dini konuda bilgim sizinkiler yanında az kalır belki sizin kadar bilsem daha da çok kahramanım olabilirdi.Ve de bir kişilik olur bir yanını seversiniz bir kişilik olur başka yanını sevip örnek alırsınız. Mesele budur...

     

    Vesselam.


  5.  

    Arkadaşlar adı geçen şahıs ve cemaatin Abdülhakim Arvasi Hz. leri ile hiçbir bağlantısı yoktur ...

     

    Kardeş şahıs ve cemaatin alakası olmasına gerek yok. İkisi de gönüldaş ve aynı soyda birleşiyorlar.(Peygamber Efendimiz(s.a.v) soyundan) Ve ikisi de evliya. İllede aynı cemaat içinde yer almalarına gerek var mı. Gönüller bir olduktan sonra ?

     

    Ve dikkat ettiysen ben aynı cemaatteler dememişim. Demişim ki aynı soydanlar. İyi okumanı tavsiye ederim.

     

    Aynı zamanda şunu da bilmen gerekir ki her ikiside Nakşibendiye bağlı. Biri menzil kolu diğeri de kadiriyye olarak geçiyor. Araştır da gör bakalım. Eğer yanılıyorsam bana doğrusunu anlatırsan sevinirim. Allah hepimizden razı olur İnşallah.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  6. Anlamayı beğenme olarak genelde yorumlarım ben çünkü yazılan bir yazı ne kadar nesnel bir veri olarak elimezde yer alsada onu gören ve ilgili ileti kanallara gönderen bir ınsan ve insan neyin içinde olursa olsun öznelliğini kullanır.İnsan, gençliğinde öğrenir, yaşlandığında anlar. ( E.Eschenbach)

     

    Doğrudur...


  7. Ne "muhafazakâr" ne de "dindar" terimi "mümin"i tanımlamaz. Mümin olmak adam olmanın hakkını vermektir.

     

     

    “Dindarlık”tan istifamdır…

    Geçenlerde yabancı bir misafirim yazdıklarımı bilerek sordu: “Are you personally religious?” (Peki siz de şahsen dindar mısınız) Önce “Evet!” dedim. Sonra düzeltmek zorunda kaldım. “Ama sizin sandığınız gibi değil…”

    Doğru cevap: “Dindar değilim!”

    Açıklayabilirim:

    Ortada bir varoluş gerçeği var. En iyi bildiğimiz gerçek bu değil mi? Hepimiz bu gerçeğin şahidi değil miyiz? Göğü denizi, ormanı nehri, dağı deresi, çölü ovasıyla, canlısı cansızıyla muhteşem bir cümbüşün orta yerindeyiz. Bu varlığın bir anlamı var. Bu varlığın ortasında düşünen bir insan olarak bulunmanın da bir anlamı var. Bu muhteşem varoluşun muhataplarıyız. İşitebilen, görebilen, akıl yürütebilen, iradesini kullanabilen varlıklarız. Kasten buradayız ve kasten varlığa muhatap edildik. Sanat galerisindeki sanatları takdir etmek üzere çağırılmış davetliler gibiyiz. Öyle seyrettiğimiz de sanat, seyreden bizler de sanat seyretmesini bilen apayrı sanatlarız.

    Peygamberler ve kitaplar, insanı bu varoluş karşısında sorumluluk almaya çağırır. [Ki bu anlamda Kur’ân’ın üçte ikisi varlıktan söz eder ve muhataplarını “insanlar” olarak seçer. Kitab din adamlarına, dindarlara hitap etmez; aklı olanlara, görenlere, duyanlara, konuşanlara, düşünenlere seslenir!] Adam olan adamdan kendisini ve muhatabı olduğu evreni var edene karşı görevinin ne olduğunu sorması beklenir. Üç duraklık minibüs yolculuğunu bile “Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? Burada işin ne?” sorularını cevaplamadan yapmayan bir insanın koskoca ömrüne bu soruları sorması niye yadırganır ki?

    Aklı başında her insanın sorusu olmaya değmez mi şu soru: “Hiç kimsenin yolunu gözlemediği, var olmasını ummadığı biri iken, anılmaya değer bir şey bile değilken ben, niye bu varlık sürpriziyle karşılaştım, niye varım ki ben?” Gören ve işiten her insanın merakı değil midir şu: “Sonsuzluğu bu kadar sevdalıyken ben, neden ölümlüyüm? Neden ayrılıyor sevdiklerim benden ve ben sevdiklerimden?”

    Bu sorular “insan” sorularıdır; “dindar” soruları değil. Sonlu bir ömürde sonsuzluğa aç bir kalple yaşamanın çelişkisi adam olan herkesin sorunudur, muhafazakârların takıntısı değil. Bu muhteşem varoluş karşısında muhteşem bir bilinçle durmamın anlamını bulmak kafası olan herkesin işidir, “mistik”lerin hobisi değil.

    İşte bu yüzden, işte bu apaçık gerçek hatırına, “Peki sen dindar mısın?” sorusuna cevap vermiyorum. Biliyorum ki, “dindar” sıfatıyla kategorize edecekler beni, bir kenara koyacaklar. Camiye ya da kiliseye daha düzenli ve daha sık giden insancıkların davranış biçimidir “dindarlık”. Soruyu soran ve beni “dindar” diye tanımlayan kendince normaldir ama ben biraz marjinalimdir. Rengim koyu yeşile kaçar. Normallik onda kalır, ben olurum tuhaf. Hem sonra ben “muhafazakâr”ımdır, “tutucuyum”dur; onlar açık fikirlidir, geniş görüşlüdür. Evrensel değerler onlara aittir, bana ise dar ve kıytırık bir din köşesi kalmıştır. “Zavallı” ben; onlar tanımlamasa adım bile olmayacak, anılmayacaktım. Şükür ki paketlediler, etiketlediler ve bir kenara koydular beni (!). Varlığın ihtişamı karşısındaki hayretsizliklerine ve gördükleri sayısız iyilik karşısındaki minnetsizliklerine “normal” adı koyup, kutsal laiklik huzuruna gark oldular.

    Oysa, Yaratan’a karşı sorumluluk bilinciyle yaşamak ana varoluş seçeneğimizdir. Elimizde bi’tane kâinat var, onun da bir Allah’ı var. Bu biricik gerçekliğe kendini ayarlamak "dindarlık" ya da "muhafazakârlık" diye küçümsenemez; dar bir alana hapsedilemez.

    Güzelliğe ve ihtişama hayran olmak, iyiliğe ve ikrama minnet duymak adam gibi adam olmanın icabıdır. Standarttır ve evrenseldir. Güzellik karşısında hayretsiz kalmak, iyilik karşısında şükran duymamak kabalıktır ve kazmalıktır.

    İbadet, insanın varlığın ihtişamı karşısında hayretini ifade etmesidir ve bu ihtişamın her detayının her an kendisine iyilik olarak sunulmasına karşı minnetini seslendirmesidir.

    "Dindar" ve "muhafazakâr" terimleri, kendi hayretsizliğini ve teşekkürsüzlüğünü standart sananların hayret ve şükür ehline taktığı etikettir. Ben kabul etmiyorum, iade ediyorum.

    Ne "muhafazakâr" ne de "dindar" terimi "mümin"i tanımlamaz. Mümin olmak adam olmanın hakkını vermektir. İman etmek ve imanına uygun eylemlerde bulunmak, varlığa karşı insani bir sorumluluktur. İman etmek ve ibadet etmek bir kategori değil hayattır. Hayatın ta kendisidir. Din, insanın Allah karşısında esaslı duruşudur; minnet ve şükran, hayret ve tefekkür borcudur.

    Ben “din adamı” değilim, “dindar” değilim, “muhafazakâr” hiç değilim. Hayret etmeyi meslek edinmiş bir adamın tutuculuğu mu olur? Ölüme razı olmuş, ölümünü düğün bilen bir adamın muhafaza ettiği mi olur?

    Sizin kategoriniz size kalsın, ey dini “dar” sananlar.

    s.a bu sorunuzun cevabını bence en güzel yanıtlayan senai demircinin yazısı olucak inş sorunuzun cevabını bulmuş olursunuz...

     

    Yani diyorsun ki kardeşim Mümin olmak öyle kolayca tanımlanacak bir husus değildir. Mümin sınıflandırılamaz ve ayrılamaz diyorsun ve etiketlenip bir kenara konamaz diyorsun. Bence çok güzel diyorsun. Ama önemli olan dindarım dediğin halde mümin olabilmek değil mi yani dindarım diyen mümin olmaz mı ? Yani bu ancak laflara takılmaktan geri kalmıyor. Önemli olan mümin olmaktır ben müminim demekle de mümin olunmaz değil mi ? Doğru anlamış mıyım?

     

    Bu arada kardeşim yazındaki yoğunluğa hayran kaldım. Biraz zor anladım o da bizim cahilliğimiz işte kusura bakmayasın.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  8. the spirit of islam kardeşim sorduğun soruya karşılık bir şeyler karaladım umarım faydalı olur ..

     

    Ümmü Seleme Annemiz Ahzap Suresinin 59. Ayeti kerimesi indiği vakit, Ensar kadınları Başlarında kargalar varmış gibi çıktılar buyuruyor..

    Bu kısımda örtünün rengi dikkat çekilmelidir…

     

    Peki kuranda çarşaf yazıyor mu?

     

    Kuran da ahzap suresi 59. ayette. Cilbap olarak geçiyor. Kuranda bilmediğimiz kelimeler için AHTER İ KEBİR E bakıyoruz onda diyor ki “ cilbab: milhafe. Sonra milhafe kelimesine de lügate bakıyoruz oda çarşaf diyor..”

    Ayrıca DAĞARCIK ismiyle maruf lugatta milhafe çarşaf manası verilmiştir ..

    İsteyenler için örnekleri kanıtları çoğaltabilirim…

     

    Ömer nasuhi bilmen kuranı kerim meali ve tefsirinde …..”nur suresi 31. “ yorumunda bununla beraber mümkün olduğu kadar örtülmesi daha iyidir . İslam kadınları başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar çarşaflarını başlarının üzerine örtsünler”…..

     

    Ayrıca bediüzzaman hz… “ ve tesettürle , namahremin iştahını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek , zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir sipeti ve kalesi , çarşafı olduğu gösteriyor”…

    Ayrıca tarihçe i hayat isimli eserinde şöyle buyuruyor….”hem bin seneden beri çarşaf altında bulunan iffetli Müslüman kadınları şimdi de çarşaflarını muhafaza ediyorlar…”

     

    Görüldüğü üzre bediüzzaman hz. Çarşafın gerekliliğini çok güzel ifade ediyor. Bu hazretlerinden örnek vermemin sebebi tabiî ki de var. Hz.lerin yolundan gidenlerin bu kısımları görmezden gelmeleri sizce de ilginç değil mi? Osmanlı ne ile ayakta durdu ? Allah ın şeriatıyla ne ile yıkıldı işte bu kısmı düşünmek lazım ..!

     

    Günümüzde Osmanlı özlemiyle yanıp tutuşanlar kılık kıyafetlerini niçin batıya dönük eyliyorlar ? oysa şapka kanunuyla kaç bin alim asılmıştı onlar peygamber sarığından vaz geçmediler biliyorlar dı ki kafirlere meyletmenin cezası büyüktü. Kim kafirlere meylederse onlarla haşrolunucaktı ..

     

    Kaç tane çarşaflı analarımız idama gitti ?

    Sarıklarıyla birlikte kaç babamız idam edildi?

     

    “islamiyetin kadına tesettürü emretmekteki ilk hedefi kadının iffetini, şerefini korumaktır.”

     

    Unutulmasın ki kadın erkekten yaratılmıştır ve onun bütün şevki erkeğe yöneliktir…

    İnsanlar cinsel arzularını dizginlemede zayıf yaratılmışlardır.. cenabı hak kadınlara tesettür sebebiyle zevk ve eğlence düşkün kimselerin taaruzundan mahfuz kılmakla kalplerinin rahat olacağını beyan etmiştir…

     

     

    Çarşafın gerekliliği hakkında burada size binlerce kanıt ve gerekçe sayabilirim ….

     

    En serseri ve asri bir genç dahi, hayat arkadaşını namuslu ister. Kendi gibi asri, yani açık saçık olmasını istemediğinden bekar kalır(bediüzzaman said nursi)

     

    İlk önce neden kapanıyoruz bu tesettür bize neden farz kılındı? Geniş bir şekilde açıklaması var fakat anladığımız dar bir pardesü göğsü belli eden yüzünün güzelliği açık, dikkatleri çeken bir kapalı bayanın Allah ın emrine uyduğunu savunabilir miyiz?

     

    O anneler ki duvarlara sürtünerek giderlerdi hatta omuzları yara olurdu erkeklere karışmasınlar diye.. hatta sırtlarına yastık bağlarlardı yaşlı mı genç mi oldukları belli olmasın diye… sizin tesettürünüz hangi emre uyuyor ?

    Çarşaflılara bir çok hakaret ediyorlar çirkinmişiz mesela , kara böcekmişiz yada poşetmişiz vb..

    Ne kadar güzel benzetmeler dimi? bu görüşten bizim zararımız yok zaten amaç ta o dışarıdaki erkeklere çirkin gözükmemiz önemli olan helaline açılmamış bir gül olarak kendini sunman o halde emre uygunluk bu noktada başlıyor…

    Mevlana hz . dediği gibi o benim açılmamış mektubum neden özelimi herkes okusun ki !

     

    Unutmadan bir bayanın çarşafı neyse erkeğin sakalıda odur ….

    Bu hamur çok su kaldırır çok söylencek şeyler var ama zamanım yok eğer devamını istersen yazımın uzun uzun anlatırım :)

     

    Birde kadına benzeyen erkeğe erkeğe benzeyen kadına lanet edilmiştir. Bu hususta kot giyen kadınların düştüğü tehlikenin boyutlarını düşünemiyorum .. kaç tane emri zayi ediyorlar bir düşünsünler…

     

    Çarşaflılar bir çok kurumda yer alamıyor bu doğru ama biz biliyoruz ki Allah ın şeriatı neyse odur rızkı verende Allah tır…. Bugün Osmanlının yetim torunları olarak Allah ın emrince dikkat ediyoruz Allah becertirsin … yukarıda ki yazıda örnekleri verilen kadınlarında Allah ıslahını nasip etsin onları kınamak ağır eleştirmek bize düşmez…!

     

    İçi Müslüman dışı kafir kıyafeti bu bize Osmanlının torunlarına peygamber ümmetine yakışmaz bize yakışanı yapalım….

     

     

    Çok güzel anlatmışsınız kardeşim.Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler, Allah razı olsun.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.

     

    ahzab suresinde Cenabı Hak "cilbablarını üzerlerine alsınlar" buyurmakta. cilbab ise baştan ayağa kadar komple kadını örten bir elbise. bu örtünmenin en makbulüdür lakin bunu dünya üzerinde her coğrafyada uygulayamazsın. kutuplarda -300C de yaşayan müslüman da var ekvatorda 50-60oC de yaşayan müslüman da var hal böyle olunca tesettürün nasıl olması gerektiği ana hatları ile verildikten sonra, yaşanılan bölgenin özelliğine göre elbiseler seçilebilmektedir. nedir mesela; bol olacak, dikkat çekmeyecek, vs... ama şimdi bu özelliklerin tam tersi tesettürmüş gibi tatbik ediliyor. bak ben konyada yaşıyorum pardesü almak için belli başlı tesettür mağazaları da bunların içinde olmak kaydıyla İslama uygun pardesü bulmakta zorluk çekiyorum. pardesü dediğin bol olur ama şimdi üretilenlerin çoğunun beli dar, dikkat çekici renkler olmamalı bakıyorsun pardesülere renk cümbüşü, boyu topuğa kadar arıyorsun, kademe kademe her kısalıkta pardesü mevcut. böyle saçmalık olmaz kimse kusura bakmasın. en iyisi alacaksın kumaşı terzide diktireceksin gidişat onu gösteriyor. beyaz kadına dışarda haramdır, siyah ise dışarda kadın için en makbul renktir.

     

    Sizden öğrenecek çok şeyimiz var desene... :)

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.

    • Like 1

  9.  

     

    Sakal bırakmanın sünnet oluşu Peygamber Efendimiz sav sakal bıraktığı içindir. Neden sakalı Peygamber Efendimiz sav tavsiye etmiş diye sorarsan da bir gün Medineye bıyıkları uzun, sakalları traşlı adamlar geliyorlar. Onlara siz kimsiniz diye sorulduğunda biz mecusileriz diye cevap vermişlerdir ve bıyıklarını uzattıklarını ve sakallarını traş ettiklerini söyleyip bunun kendi adetleri olduğunu beyan etmişlerdir. Bunun üzerine de Peygamber Efendimiz sav bunlara muhalefet edilmesini ve bunlar gibi diğer gayrımüslimlere de benzemememizi tavsiye etmişlerdir. Bu sebeple biz müslümanlar biliriz ki hangi hareketimiz, hangi davranışımız, hangi amelimiz olursa olsun, her hususta Allah Rasulu sav e benzemeye çalışırız. O sav "gaye insan - ufuk peygamberdir" üstadın beyanıyla yani insanlığın zirvesidir. Biz Efendimize sav ne kadar benzeyebilirsek, o seviyede insanlık iddiasında bulunabiliriz ve kulluğumuz o seviyede Cenabı Hakkın rızasına uygun olur ve O sav den yaşantı olarak ne kadar uzaklaşırsa bir insan artık onun için ölçü aşağıların en aşağısı veya belhum adal yani hayvandan da aşağı bir mertebedir. İslam şuuru ile alakalı ile soruların da yazdıklarımın içerisinde açıklanmıştır.

     

    Ama yine de yetmez dersen "müjdecim, kurtarıcım, efendim, peyamberim, sana uymayan ölçü hayat olsa teperim" (sav) diye sünneti ve müslümanların Peygamber Efendimiz sav e olan veya olması gereken bakış açısını çok zarif ve derin bir şekilde açıklamış olan üstadımızın bu eşsiz mısraları cevap için yeter de artar.

     

    bir de bir amel yapıldığında sünnet ve yapılmadığında mekruh veya haram olabilir, sakal mevzusunda olduğu gibi mesela namazda baş açık olarak namaza durmak erkekler için mekruhtur, baş kapalı veya takkeli namaz kılmak da aynı zamanda sünnettir...

     

     

    İlminiz baya genişmiş Maşallah. Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler. Demek istediklerinizi anladım. Bir şey daha öğrettiniz bana. Namaz kılarken takke takmamanın mekruh olduğunu bilmiyordum. Çok sağolun , Allah razı olsun.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  10. Caminin ismi hakkındaki rivayet ilginçmiş. Kuşlar pislemesin diye oraya cami yapmak... Ne kadar zekice ve akla gelmeyecek bir iş. Mimar Sinan( Allah rahmet eylesin) ne kadar ustaca ve zekice eserler veriyor. Hayrete değer doğrusu.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  11. Vaktinde bu konuda şöyle bir tartışmamız olmuş, linkini vereyim. Vasıfsız nickli arkadaşın mesajından itibaren başlıyor. Ne günlermiş be. :)

    http://www.n-f-k.com.../3707-tesettur/

     

    Saolasın kardeş, Allah razı olsun beni bilgilendirdin. Konu baya derinmiş oku oku bitmiyor :) Anladığım kadarıyla İslam'a uygun giyindiğin sürece sorun yok yani bildiğim üzere. Emin olmak için sordum. Akıl akıldan üstünse ilim de ilimden üstündür.

     

    Anladığım kadarını bildiklerim ile birleştirecek olursam şöyle bir sonuca varabiliyorum : Adam akıllı kapandığın ve milleti cezbetmediğin sürece her türlü(parfüm,parlayan kıyafetler olmayacak; doğru bir tesettür olacak)kapanma doğrudur. Eğer yanlışsam affola.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  12. Konuyu açtığın için Allah razı olsun. Ve şimdi sana iki sorum olacak dindar olmak ve İslamcı olmak arasındaki fark nedir ? Eğer sorunun cevabı konunun içerisinde olduğu halde anlamamışsam kusura bakma kardeş şu an uykuluyum da biraz ondan olsa gerek :)

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  13. Başörtülü Çıplaklık ve Ahlaki Çöküş

     

    Sorunun büyüğü"nü görüyor, ama nedense bir türlü üzerine gidip çözmeye çalışmıyoruz. Müslümanların nesli ahlaki çöküşe doğru yuvarlanıyor, ya biçare kalınıyor, ya da kimse umursamıyor. "İslam Toplumu"nun oluşmasına engel çirkin ve acı manzara; ahlaki çöküşün aleni belgesi. Güya "başörtülü", ama aslında çıplak!

    Öyle başörtülüler var ki, başlarını niçin kapattıklarını anlamak imkânsız. Yarım yamalak bir örtünün dışında tesettür namına bir şey göremezsiniz. Başörtüsü dediysem, onun da İslami ölçülere uygun olduğunu sanmayın. Başı açık ile kapalı arasındaki tek fark, başa öylesine dolanmış bir bez parçası. Müslüman ve mütesettir bir bayanın mahremiyetinden, edep ve hayâsından eser yok. Başlarındaki örtü hariç, tesettürlü olduklarının başka hiçbir alâmeti de yok!

    Büyük sorunlarımızdan biri bu değil mi? Nelerle uğraşıyoruz, ama aslında hangi sorunların üstesinden gelmemiz gerekiyor, bunun farkında mıyız? Kadınıyla, erkeğiyle İslam ahlâk ve edebinden nasibini alamamış bir "İslam gençliği" ile gideceğimiz tek yer "çürümüşlük ve çöküş" değil mi? "Müslüman toplumun yarınları"nı böyle bir gençliğe mi emanet edeceğiz?

    Manzarayı biliyorsunuz ama yine de kısaca tasvir edelim:

    Kızımızın başı örtülü, ama bacağına giydiği sımsıkı bir pantolonla dolaşıyor! Başı örtülü, ama yakasını-bağrını, ya da belini de açmak suretiyle, iç çamaşırını dahi gösteren bir gömlek giymiş! Başı kapalı, ama kısa kollu bir tişört var üzerinde! Başı kapalı, ama giydiği etek şeffafa yakın, ışık vurduğunda altını gösteriyor! Başı kapalı ama şeffaf bir elbise ya da etek giymiş, ama bacağında bir şey yok; rüzgar estiğinde, elbisenin etekleri kalkıyor, ortada ne tesettür kalıyor, ne mahremiyet! Başı kapalı, ama sokak ortasında bir herifle -kocası da olabilir, ama ne fark eder ki-, öpüşüyor! Başı kapalı, ama sevgilisiyle/kocasıyla sarmaş-dolaş sokaklarda, gezi ve eğlence yerlerinde uygunsuz davranışlar sergiliyor! Başı kapalı, ama erkeklerle birlikte öyle bir diyalog ve şaka/şamata içinde ki, kulağına geldiğinde utancından yerin dibine giriyorsun da kızımız/oğlumuz gayet rahat! Başı güya kapalı, ama başörtüsü öyle küçük ki, saçları sığmıyor örtüye, dışarı fırlıyor! Başı kapalı, ama saçını "deve hörgücü" gibi yapmış, çağdaş bir görüntüye özendiğini belli ediyor. Başı kapalı, ama başörtüsü öyle ince ki, örtünün altındaki saçları, kullandığı tokanın rengi ve şekli bile görünüyor! Başı kapalı, ama giydiği ince elbise göğüslerini bütünüyle belli ediyor! Başı kapalı, ama yırtmaçlı bir etek giymiş, adımını attığında -afedersiniz- kıçına kadar meydana çıkıyor!

    E, o zaman niye örtünüyorsun kardeşim? Açıver de bari "İslam'ın ahlâk ve âdâbı"na, "Müslümanın izzet ve onuru"na, gerçekten örtünen "mü'mine kadının mahremiyet, edeb ve hayâsı"na zarar verme! Git, ne halt edersen et, ama dinime bulaşma!

    Kadınlarımız böyle de, erkeklerimiz sütten çıkmış ak kaşık mı? Hangi melaneti ararsan, genciyle yaşlısıyla, "Müslümanım" diyen erkeğimizde bulabilirsin. Karısını, kızını, kızkardeşini yukarıda sergilediğimiz manzara içinde gördüğü halde buna ses çıkarmayan baba, koca, kardeş sanki daha mı edebli? Ya da az önce çizdiğimiz manzaranın bir yarısında da güya Müslüman erkeklerimiz yok mu?

    Böyle bir manzarayı görüyoruz da uyarıyor, "nasihat görevimiz"i eda ediyor muyuz? Her şeyden önce, böyle bir derdimiz var mı? Bundan da önce, "İslam'ın ahlâk ve edebi"nden ne biliyoruz? İkaz edersek bizi terslerler, hakaret ederler; bize bulaşmasınlar da, ne halleri varsa görsünler" mi diyoruz yoksa?

    İyi de, onlar senin dininin mensubu olarak algılanıyor; yaptıkları her şey İslam'a mal ediliyor! Buna nasıl duyarsız kalırsın? Yoksa, Rasulullah'ın, kıyamet alâmetleri arasında saydığı, yol üstünde zina edenlerin olacağı, ama hiç kimsenin, "ne yaparlarsa yapsınlar, ama bana bulaşmasınlar" diye müdahale etmeyeceği dönem acaba bu dönem mi?

    Sözün kısası, tam bir "ahlâki çöküş" yaşanıyor! Böyle giderse, bugünümüz pislik içinde, geleceğimiz ise içinden çıkılması imkânsız görülen zifiri karanlık!... Ne yapıp edip, bu "ahlâksız gidişat"a dur demeli, bu rezalete, böyle çirkin bir kepazeliğe son verecek etkili ve kesin çarelere başvurmalı. Evet, "etkili ve kesin çareler"e!...

    Ahlâken çökmüş, edebini kaybetmiş, gençliğini boşvermiş bir toplum, bir gün devrilip gidecektir de kimse farkına bile varamayacaktır. Bunun hesabını vermeyi göze alacak biri var mı?

     

    Faruk Köse/Yeni Akit

     

    Gerçekten de haklısın kardeşim. Kızın başı örtülü ama pantolon giymiş çok var öyle ama kız dersen kızamıyorsun. Sen kızmaya çekiniyorsun ama o öyle yapmaya çekinmiyor. İşte kardeş her kapalı da bir değil. Kim bilir acaba neden öyle giyinmişler belkide Allah için değil de anne babaları demiş diye kapanmışlardır. İş öyle olunca samimiyet olmuyor ve durum böyle oluyor. Ve dediğin gibi İslam'ın adını kirliye çıkartıyorlar . Sonra millet al işte başı kapalı ama bilmem ne diyor. Yada bunlar propagandacı diyorlar.

     

    Ama ben gerçekten kapanan bir kız görsem onu içimden takdir ediyorum. Maşallah bu devirde Allah için sabrediyorlar ve herşeye rağmen böyleler diyorum Maşallah diyorum.

     

    Ayrıca sana da bir sorum olacak İslami kapanma derken sadece çarşaftan mı bahsediyorsun.

     

    [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hâriç, zînetlerini [zînet takılan yerlerini] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nûr 31]

     

    (Ey Nebî, hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] cilbâblarını [dış elbiselerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, ezâ edilmemelerine daha uygundur.) [Ahzâb 59]

     

    (Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir) [Mecma'ul-enhür, El-mugnî]

     

     

    Ayetleri ve sözleri sitelerden alıntı yaptım hata varsa lütfen söyleyiniz. Buna dayanarak sadece çarşaf ile mi örtünmek gereklidir başka türlü örtünmek olmaz mı sorusunu sormak isterim. Başka türlü örtünmekle kastım çarşaf olmadığı halde ayetlere ve hadislere uygun şekilde avret yerlerini kapatsa bir hanım bunun sakıncası var mıdır ?

     

    İnsanlar soğuyor ve vahşileşiyor. Bence de Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in bahsettiği devir bu devir olmalı; devir çok bozuk. Allah sonumuzu hayır etsin.


  14. Abiler çok güzel bir konu açmışsınız. Sizden Allah razı olsun. Ama benim bu konuyla ilgili anlamadığım ve bilmediğim bir husus var beni bilgilendirirseniz sevinirim.Sorum şudur : Yanlış anlamayın asla inkar etmiyorum öğrenmek için soruyorum. Sakal bırakmak neden sünnetdir ve insanın ahlakına ve İslami şuuruna ne gibi bir katkısı vardır ? İşte ben bunu bir türlü anlayamadım siz İnşallah beni bilgilendirirsiniz. Ayrıca bırakmamanın günah olduğunu söylemişsiniz onu da hiç anlayamadım doğrusu. Ben sünnet sanıyordum.Tekrar söylüyorum kardeşler yanlış anlamayın bu konuyla ilgili pek bilgim olmadığı için soruyorum.

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  15. Bence de haklısın abi. Bana da diyorlar hep yok git spor yap ben de gerek görmüyorum. Spor yapınca kas çıkıyor sonra hava atıyorlar; Yok efendim al kaslarıma bak gibi palavralar dönüyor. Ee kas yapınca ne olcak. Başın arşa mı uzanacak ? Ve dediğiniz gibi hele kızlar soyunup spor yapıyorlar adı ''spor'' ama işin günah tarafını hiç düşünmüyorlar. Elbette vucüdun sıhnati için spor lazımdır ama dediğiniz gibi öyle abartacak kadarına gerek yok. Ve millet gider olimpiyat ruhuna inanır saf gibi ama İslam ruhu desek umurlarında olmaz. Çok spor yapmak istiyorlarsa gitsinler yürüsünler yada evlerinde yapsınlar işte şınavdır, mekiktir , barfiks dedikleri şeydir. Ve spor yap diye öğüt verip bedenin sıhnatini düşündüklerini söyleyenler asıl bedenin sıhnati olan şeyi yapmazlar o da ''oruç tutmak''. Spor derler ama namaz kılmazlar. Namaz elbette ibadettir ve spor olarak görülmemelidir ama namaz kılan kişi kadar da spor yapan yoktur :)

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  16. ayrıca şunu da ifade etmekte yarar var. bu tarz dizilerde tevrat ve incilden de alıntılar yapıyorlar. ve bizler belirli bir ilme sahip olmadığımız için aradaki farkı anlayamayacak kadar uyutuluyoruz. ha siz bu ilme sahipseniz bilemicem ben belirli bir ilim almama rağmen asla izlemem zaten tv izlediğimde yok ..

    saygılar efendim..

     

    Kardeşim televizyon izlemiyorsan tebrik edilmeyi hak ediyor demeksindir. Bence çok iyi birşey yapıyorsun. Ve uyutulma konusunda da haklı olabilirsin; çünkü zaten televizyon insanın beynini yıkamak için yapılmış bir alete döndü yaşadığımız şu devirde.

     

    Selam ve dua ile ; Saygılarımla.

     

    Vesselam.

    • Like 1

  17. Çağrı filmini bu kadar indirgemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Orada oynayanın gerçek Hz. Hamza olduğunu düşünen birileri varsa onların hiçbir film izlemesi doğru değil. Ekranda gösterilenler hakikate uygunsa kimin temsil ettiğine bence bu ölçüde takılmamak gerekiyor, "elin gavuru" oynuyor diye Hz. Hamza haşa gavur olmuyor ya da onu gavur sanmıyoruz ki. Filmden birşeyler öğrenenler mutlaka vardı. Az-çok okumuş olan bizler için bile Hz. Hamza'nın şehit edildiği anın dehşetini daha iyi anlama fırsatı tanıdı film-sadece örnek veriyorum. Dizilerde yanlış bilgiler varsa, devri bilen Müslüman alimlerin kontrolünden geçmemişlerse onlardan uzak durmak veya en kötü ihtimalle herhangi bir film gibi görmek lazım. Dediğiniz gibi bazı filmlerde Ahd-i Atik'ten de faydalanıyorlar, bahsettiğiniz riskte haklısınız. Gerçi Hz. Ömer'i konu alan bir çalışmada İncil ve Tevrat'tan alıntı yapmak kronolojik olarak mümkün görünmüyor.

     

    Ben de kitapları tercih ederim, zaten işin ilmini alanlar yahut kitap okumayı sevenler televizyondan bilgi almaya tenezzül etmemeli. Ama bugün herkesin kitap okumadığı gibi bir gerçek var. Bu grubu tamamen cahil bırakmak doğru olmamalı. Ayrıca sinema gerçeğinden ne kadar kaçabiliriz ki?

     

    Edebe mugayir oturmak bence de doğru değil, bunları izlerken biraz daha dikkat etmek lazım. Öbür taraftan, adam her şekilde edebe mugayir oturup da izlenmesi günah dahi olabilecek şeyler izleyeceğine açsın bunu izlesin. Belki kalbini yumuşatır. Dizilere kutsiyet atfetmemek, mesela bir mushaf muamelesi yapmamak lazım. Özetle dizi tarihi gerçeklere uygunsa ve İslami edebe ters düşmüyorsa bence bir ihtiyaca cevap veriyordur ve iyidir.

     

    The spirit of Islam, diziyi izleyebilirsem yazarım ama çok kolay görünmüyor.

     

    Gerçekten Kelepir kardeşim sanki benim düşündüklerimi yazmışsın :)

    Ama Yusuf'un zindandaki bahtı arkadaşımız da haksız değil. Eğer öğrenmek içinse okumak daha yararlı olacaktır. Ama niyet film deyip izlemekse o zaman da dediğin gibi diyorum. Ama elbette dediklerimiz de bizde yanılıyor olabiliriz. Doğrusunu Allah bilir.

     

    Selam ve dua ile ; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  18. Hz.Ali (kv) efendimizin dediği gibi: Gayp perdesi açılsa imanım ziyadeleşmeyecek.. Hz.Ömer efendimizin, Hz.Ebubekir efendimizin, diğer sahabe efendilerimizin suretlerinin tasviri inanmış insanda menfi ya da müspet bir algı oluşturmaz, oluşturmamalı diye düşünüyorum...

     

    Hayatları, temsilleri ve diğer bütün hâlleri ortada hakikat güneşi gibi parıldıyorken, suretlerinin tasviri o güneşe perde olmaz sanırım.

     

    Tabi modernite bağlamında neden olmasın, İslam'ın çağrısı kültürel boyuttada kendisini hissetirmeli diyen bazı müslüman sinemacıların sahabe efendilerimizi bırakın, Peygamber (s.a.s) efendimizi ses ve hayatının belli evresine (çocukluğu) kadar tasvire kalkışması elbette kabul edilemez.

     

    Hamiş: Gene haddimin olmadığı ve üç beş laf gevelemeye çalıştığım bir konuda yorum yaptım.

     

    Doğru söylüyorsun kardeşim. Doğru söze ne denir. Yalnız Kelepir arkadaşın da dediği gibi başka birşey izlemekten iyi değil mi ? Mesela maç izlemekten iyidir bence :)

     

    Selam ve dua ile; Saygılarımla.

     

    Vesselam.


  19. Haber güzel ama dergahın siyasetle işi yok. Yani Türk Siyasetinin ordan belirlendiğine inanmayın. Gavs-ı Sani(k.s) Hazretleri siyasetten hoşlanmaz ve sofilerine siyasetten uzak durmalarını tavsiye eder. Şüphesiz ki bir evliyadır. Gidin ve görün derim. Aynı zamanda keramet sahibidir; ahlakıyla gönülleri fethetmesi yeter.

     

    Konuyu açan arkadaştan Allah razı olsun.

     

    Saygılarımla.

     

    Vesselam.

    • Like 1
×
×
  • Create New...