-
Content Count
203 -
Joined
-
Last visited
-
Days Won
13
Posts posted by emir abdulkadir
-
-
18 mayısta ihsan şenocak hocanın da katılacağı bir program vardı.burada paylaşılmıştı.onu da bu sayfaya aktaralım isterseniz.hepsi bir arada olsun.
-
Dilsiz şeytan olmamak için, tarafımızı belli etmek adına şanlı direnişin şerefli erlerine...
Delikanlı, sen!Koca tankların önünde heybetle duran
Tanklar ki bir bir ezdi arkadaşlarını
Dimdik doğrul yerinden artık senin sıran
Vakit harp vakti, artık sil gözyaşlarınıDelikanlı, sen!
Bilirim akdeniz kadar derindir yaran
Bilirim bu dert çatlatır göktaşlarını
Birden bire tanımaz oldu eş, dost, yâran
Kimsecikler duymadı yalvarışlarınıDelikanlı sen!
Madem barışta sesin kısık, yurdun viran
Bir şeytan zehir ediyor barışlarını
Madem ki barışla dönmeyecek bu devran
Artık tarih anlatacak savaşlarını
(serdengecti)- 1
-
hüküm dergisi mayıs ayında büyükdoğu özel sayısını çıkarıyor.
Hüküm Dergisi tek solukta okuyacağınız yeni sayısıyla Mayıs ayında gazete bayilerinde.
"
İhsan Şenocak Hocanın eşsiz üslubu ve kıymetli tahlilleri, Muhterem
Mehmet Şevket Eygi'nin röportajı, Değerli düşünür ve muharrir Yusuf
Kaplan'ın yazısı ve diğer yazılar...
Hüküm, Büyük Doğu Özel sayısı ile sizleri Üstad Necip Fazıl'ın fikir ve dava okulunda derse davet ediyor"- 2
-
kitapları teslim etiğimiz imam hatipli arkadaşlardan "çok fazla anlamadığımız kelime var" türünden şikayetler geldi.üstadın eserlerinde geçen ifadelerle ilgili bir liste hazırlayıp arkadaşlara kitapları bu kelime mini sözlükle birlikte versek nasıl olur?
-
“MÜÇTEHİT” MUHAMMED ABDUH VE “SİR” MUHAMMED İKBALEbubekir Sifil16 Mart 2013 Cumartesi 00:4370’li ve 80’li yılların, bu coğrafyanın İslam’la irtibatını yeniden keşif “macerasında” önemli bir yeri vardır. Bu, kimi artıları yanında, telafisi hayli zor bir “savrulma”yı da beraberinde getirmiştir. Keskin bir “redd-i miras” anlamına gelen Cumhuriyet’le birlikte kendi köklerimizle irtibatımızın kesildiği bir vaka. Ama bütün sorumluluğu Kemalist ideolojiye yükleyip hedef saptırmanın da bir anlamı yok. Tercüme furyasının son derece kontrolsüz biçimde alıp başını gittiği o dönemlerde bu toprakların müktesebatının Risale-i Nur’dan ibaret olduğu gibi bir kanaatin oluşmasına kimler vesile olmuşsa, büyük sorumluluk da onlara aittir. Risale-i Nur’la ilgili olumsuz bir göndermede bulunmaktan ziyade, bu tespit, ilim mirasımıza miyop bakıştan şikâyet olarak anlaşılmalıdır.
O dönemden itibaren Müslümanların birliğine, “yeniden uyanışına” (tırnak içindeki bu ifadeyi ihtiyatlı kullanıyorum) yaptığı vurgular, tasavvuftan renkler taşıyan felsefî tespitleri, şiiri, ruhî ve manevî tonlamaları… Muhammed İkbal’i bizim algı dünyamızda bu topraklarda doğup büyümüş ilim adamı ve mütefekkirlerin de önüne geçirmişti.
Benzeri bir imaj, bilhassa ilmî çevrelerde Muhammed Abduh üzerinde oluşmuştu. İslam’ın yeniden anlaşılması, Kur’an’ın “asrın idrakine söyletilmesi”, ümmetin birliği… gibi meseleler, bir de mezhep konusuna bakışı üzerinden dünyamıza sokulmuştu o da…
Muhammed İkbal’in niçin “sir” olarak anıldığı üzerinde yeterince kafa yorduğumuz söylenemez. İngilizlerin Hindistan’ı işgali konusuyla İkbal’in “sir”liği arasında bir ilişki olabilir miydi?
Yahut ümmetin birliğini müdafaa adına, yeni bir İslam dünyası adına yıkmadık kâşane bırakmayan “müçtehit” Muhammed Abduh bu meseleye nasıl bakmıştı?
Hindistan’ı işgal eden İngiltere kanunlarının diğer milletlere göre İslam’a daha yakın olduğunu söyleyen Abduh, Müslümanların, işgalci İngilizlerin hâkimiyetinde ve onların kanununu tatbik etmek üzere görev almasının caiz olduğunu söyler.1 Her ne kadar burada Müslümanların maslahatı üzerinden hareket ediyor ve Müslümanlar böyle yapmadığı için diğer milletlerden geri kalmışlardır diyorsa da, “İslam’ın yenileyicisi” olarak oradaki işgale direnmenin fıkhını yazmak yerine, onlardan görev almayı tecviz etmesi elbette düşündürücüdür.
İkbal’e gelince, onun da bir reformist olarak yolu bu noktada Abduh’la kesişmiştir. Hatta o, işi daha da ileri götürerek şunları söyler: “İngiliz İmparatorluğu’nu dünyadaki en büyük Müslüman imparatorluk yapan şey, koruduğu Müslümanların sayısının çokluğu değil, bu imparatorluğun sahip olduğu ruhtur. (…) İngiliz İmparatorluğu’nun insanlığın siyasi evrimindeki uygarlaştırıcı bir faktör olarak kalıcılığı, bizim en büyük çıkarlarımızdan biridir. Bu geniş imparatorluk, bizim siyasi idealimizin bir yönünü yavaş yavaş harekete geçirdiği için bizim tam sempatimizi ve saygımızı hak ediyor.”2
Yorumu size bırakıyorum.
1Muhammed Abduh, Tefsîru’l-Menâr, VI, 409.
2Muhammed İkbal, İslam Düşüncesi, 77-8.
- 1
-
bugün şu eserleri afk07 den teslim aldım
1)iman ve aksiyon (3)
2) Mukaddes emanet
3)Tanrıkulundan dinlediklerim
4)tarih boyunca büyük mazlumlar
5)çöle inen nur
6)bir adam yaratmak
7)dünya bir inkilap bekliyor
8)Batı tefekkürü ve islam tasavvufu
9)mümin kafir
10) o ve ben
11)son devrin din mazlumları -
eteğini kessinler, elimde kalsın"
Ahmet Paşa
"Öyle muhkem tutayım yar eteğin
elimi kessinler de yar eteğinde kalsın"
Necatî
bu beyitlerden sonra halk ikii beyti karşılaştırıp hangisi üstündür diye tartışmaya başlar.necatiye durum haber verilince şu beyti okur.
"necatinin dirisinden ölüsü yeğdir Ahmed'in
İsa* göklere ağsa yine Ahmed'e (s.a.v.) muhtaçtır"
*şairin ikinci ismi isa'dır.
- 1
-
kastamonuda erkam yayınlarının şubesi varsa bir bakın, belki orada vardır.
-
hangi şehirde kalıyorsunuz.bildiğim kadarıyla yayınevinin her şehirde bir şubesi var.
bir de abone olmayı düşünebilirsiniz belki
-
Afyon Valisini Tebrik EdiyorumMehmet Şevket Eygi15 Mart 2013 Cuma 00:22
Afyonkarahisar valisi beyefendiyi üç hizmetinden dolayı tebrik ediyorum. Vilayette içki tüketimini kısıtlamak için tedbirler almış… Liselerde, ibadet etmek isteyen öğrenciler için mescidler açılmasını emr etmiş… Kadınlar ve kızlar için bedava otobüs seferleri koydurmuş. Bu üç şey de onun vazifelerindendi. Bunları yerine getirmiş.
Sabataycı ve Kemalist basın öfke ve panik içinde… Afyon’a Şeriat geliyor diye feryat ediyor. Bu dediklerine kendileri inanıyor mu acaba? Eminim ki, inanmıyorlardır. Maksat yaygara ve gürültü…
İçki içilmesini kısıtlamaktan daha iyi ne olabilir? M. Kemal Paşa’nın başkanı olduğu ilk Büyük Millet Meclisi 1920’de Men’-i Müskirat kanunu çıkartarak bütün alkollü içkileri yasaklamamış mıydı?
Vaktiyle Amerika Birleşik Devletleri de içkiyi yasak etmişti ama başa çıkamamıştı. Büsbütün yasak edilemezse de kısıtlanmasında büyük yarar vardır.
Liselerde mescid açılmasından daha tabiî ne olabilir. Devlet bütün okullarda mecburî din dersleri okutmuyor mu? Namaz dinin direği olduğuna göre namaz kılmak isteyen öğrenciler için elbette mescit olacak. Birleşik Krallığın (İngilterenin) büyük kısmındaki kolejlerde her sabah derslere başlamadan önce öğrenciler, okulun şapelinde toplanıp ibadet eder. Bunlara katılmak mecburîdir. İngiltere oluyor da bizde niçin olmasın? Hem orada mecburî, bizde isteyen namaz kılabilsin.
Kadınlar ve kızlar için özel parasız otobüs… Bunu herkesin alkışlaması gerekmez mi? Ayrımcılık ama kadınların lehine.
Bu üç şeyle Şeriat gelmez…
Şeriat düzeninde Müslümanların farz namazları kılmaları mecburî olur.
Sultan Abdülhamid zamanında, başta Galatasaray lisesi olmak üzere bütün liselerde Müslüman öğrencilerin beş vakit namazı okulun camiinde, okulun resmî imamının ardında cemaatle kılmaları mecburî idi. Galatasarayın 1924’e kadar imamı olmuştur.
Şeriat düzeninde kadınlar ile erkekler birlikte seyahat edemezler. Şeriat kadınlara çok hürmet ettiği, değer verdiği için onları korur ve rahat edebilmeleri için kendilerine özel vasıtalar, bölümler ayırır. Bunu, TC başlıklı vesikalarla KDV’li yasal seks köleliği yaptıran zihniyete anlatamazsınız.
Sabataycı, Kripto, Pakraduni, Kemalist vatandaşlarımızdan, bilhassa medyacılardan çok rica ediyorum. Sakin ve makul olsunlar. Şeriat geliyor yaygaraları kopartmasınlar. Afyonda yapılanlar çok iyi ve doğru şeylerdir. İnşallah bu uygulamalar ve benzerleri Türkiyenin genelinde yapılmalıdır.
Bunlarla Şeriat gelmez, biraz ahlak ve dirlik düzen gelir.
Türkiyeye bir gün elbette Şeriat gelecektir. Şeriat uygulaması tabiî ki, türbeleri yıkan Selefilerin zihniyetine uygun olmayacaktır. Ülkemize Osmanlı tipi, Mevlana Celalettin Rumî zihniyeti ışığında Şeriat gelmelidir.
Şeriat adalet, güvenlik, insaf, ahlak, fazilet, yardımlaşma, iyilikleri emr etmek, kötülükleri yasaklamak, mürüvvet, fütüvvet demektir.
Şeriat düzeninde gayr-i Müslimlere de hürriyet vardır.
Müslüman ile İslamcı başka olduğu gibi bedevî usulü Şeriat düzeni ile medenî Müslümanların Şeriat düzeni farklıdır.
Şeriat düzeninde hırsızlık olmaz, sömürü olmaz, soygun ve talan olmaz. Şeriat, saçı bitmedik yetimlerin haklarını kimseye yedirmez. Yemeye kalkanı tepeler.
Şeriat düzeni haram, kara, kirli, necis servetler edinilmesine izin vermez.
Şeriat düzeninde müstehcen medya olmaz.
Şeriat düzeninde büyük soyguncular, büyük uyuşturucu tacirleri icabında asılır.
Şeriat düzeninde iç savaş ve terör olmaz.
Şeriat düzeninde kapıları kilitlemeye lüzum kalmaz.
“İkinci yazı”
Niçin polemiğe girmiyorum
Tam tarihini hatırlamıyorum, bundan 10–15 yıl önce kadim dostlarımdan bir zat aleyhimde bir yazı yayınlamıştı. Hakkımdaki suçlayıcı, küçük düşürücü iddialar ipe sapa gelir ciddi şeyler değildi. Kendimi çok kolay bir şekilde savunabilir, onu mahcup edebilirdim. Düşündüm taşındım, cevap vermekten kaçındım. Niçin?.. Dostluğumuz bitmiş olsa bile, hatıralarımız vardı. O bendenizin aleyhine yazınca, pek dikkati çekmezdi ama cevap verdiğim takdirde zararlı, utandırıcı bir polemik, kalem dövüşü, söz düellosu başlayacak ve dikkat çekecekti. Normal olarak, az veya çok faydalı yazılarımı tenezzül edip de okumayan kimseler kavga yazılarını içercesine okuyacaklar, zevk alacaklardı. Böylece İslamî kesimde, küçük de olsa, fitne fesat çıkacaktı.
Halkımız, bu arada Müslümanların büyük bir kısmı polemikten, çekişmeden, düellolardan çok hoşlanıyor. Bunlara alet olmak istemiyorum, bu yüzden aleyhimdeki yazılara cevap vermiyorum.
Tenkitler, suçlamalar birkaç türe ayrılır:
DOĞRU ve YAPICI TENKİTLER: Bunlara karşı savunma yapılmaz, kabul ve teşekkür edilir.
HAKSIZ YANLIŞ YIKICI TENKİTLER: Bu konuda (affedersiniz) sidik yarışı yapmak doğru olmaz. Binaenaleyh zaruret olmadıkça cevap verilmemelidir.
İÇİNDE HEM DOĞRULAR HEM YANLIŞLAR OLAN KARIŞIK TENKİTLER: Bunlara çok yumuşak ve kibar bir üslupla cevap verilmeli, doğru olanlar için teşekkür edildikten sonra yanlış olanlar, gerekçe gösterilerek reddedilmelidir.
Kaç sene oldu tam hatırlamıyorum, Hürriyet Gazetesi’nde reformcu bir ilahiyatçı bendenize günler boyunca çok bayağı şekilde hakaret etmişti. Cevap vermemiştim, avukatım savcılığa müracaat etmiş, savcılık küfürbaz aleyhine kamu davası açmıştı. Neticede saldırgan ilahiyatçı mahkûm oldu, ahım ve bedduam tuttu, çok şey yitirdi, bitti.
Televizyonlardaki açık oturumların bazısında çok çirkin, çok üzücü, çok yüz kızartıcı sahneler oluyor. Bazen karşıt görüşlü iki kimse düşünce düellosunun sınırlarını aşıyor, havada küfürler hakaretler uçuşuyor. Birbirlerinin üzerine yürüyenler… Çantasını karşıtının kafasına fırlatanlar… Hepsi için söylemem ama bazı sunucular “Yapmayın, etmeyin” diyorlar ama içlerinden de seviniyorlar. Rating meselesi…
Muhterem okuyucularımdan rica ediyorum: İki Müslüman şahsiyet, yazar, düşünür çatışırlarsa, polemik yaparlarsa bunların kavgasıyla ilgilenmesinler.
Maalesef, bir muharririn normal yazıları bir sitede günde 500 kere tıklanıyorsa, aynı muhabir kavga ettiği zaman tıklama sayısı 5000 oluyor. Kavga edenler de, merak edip okuyanlar da yanlış yapıyor.
Medya kavgalarını, horoz dövüşü gibi merakla, heyecanla takip edenler yangına benzin dökenler gibidir.
Cenab-ı Hakk yazarlarımızı ve okuyucuları bu gibi çirkinliklere düşmekten korusun.
15.03.2013
-
yüzakı dergisini tavsiye ediyorum.
-
bence amblemin akibeti de resim gibi olacaktır.bence resim ve amblem olmadan daire şeklindeki örnekteki gibi olması en uygun olanı.
ancak eğer ille de amblem olacaksa çerçevesiz resim gayet uygun gözüküyor.
-
Müslüman olan papaz\ esrar-ı iseviye Allah bir midir üç müdür?- abdulehad davud- bedir yayınları
Hakk'a adanmış gençlik\ osman Nuri Topbaş hocaefendi- erkam yayınları
-
artık bir karara varsak iyi olur
-
mevzuat mevzu(uydurma) hadislerin toplandığı eserlere verilen isimdir.kaynakta o eseri vermeniz o eseri yazan alimin söz konusu rivayeti uydurma olarak kabul ettiğini gösterir.doğal olarak kaynak olamaz
- 1
-
mülâkatlar-burhan bozgeyik\ bedir yayınları
-
bence birinci veya üçüncü örnekteki gibi olmalı.
bir de resmin sticker üzerinde bilgisayardaki gibi görünmeyeceği ve zaman geçtikçe eskime sebebiyle kalitesi düşerek rahatsız edici bir hal alacağı görüşündeyim.
bence de derneğin ismi bulunsa iyi olur hem derneğin tanıtımı da yapılmış olur.
-
yazdıklarımı artık bu başlıkta paylaşacağım inşaallah.bu arada (emir abdulkadir) de serdengecti gibi mahlas yani ismim değil.fransız işgaline baş kaldırmış cezayirli mücahid "emir abdulkadir"i hatırlatmak için "emir abdulkadir" "osman yüksel serdengecti"ye muhabbetim sebebiyle "serdengecti" mahlasını kullanıyorum.
Umut...
bir kış günü beyaz güller açacak
cesedimi attıkları çöplükte
sözlerim güneş gibi nur saçacak
güneşi esir alınmış bir gökte
bayrak gibi dalgalanacak ülküm
bir fırtına devirecek putları
yüreklere hayat verirken türküm
gözyaşım yeşertecek umutları
ve kabus olacağım füzelere
firavunlar korkacak hayalimden
mumyalar lanet edip müzelere
maymunlar hesap soracak bilimden
yüreğimden sıçrayan bir kıvılcım
alev alev kuşatacak fezayı
kıtaları ayıracak kılıcım
haşyetle tespih edecek hüdayı
ve sapan olacağım, bir çocukta
attığım taş kül edecek tankları
Yâr'in ardına yazılan üç nokta
nura çevirecek karanlıkları
ağlayan bir annenin gözyaşları
koca bir şehri yakmaya yetecek
bir gencin iman dolu bakışları
zalimlerin kalbini ürpertecek
dengeleri değiştirecek zaman
bir sabah somali'de kar yağacak
yüreklerde filizlenecek iman
bir nesil karanlıktan nur sağacak
döktüğü kanda boğulacak Esed
Telaviv'i Amerika vuracak
Kafkasya'da esir edilen Ahmed
o gün Moskova'dan hesap soracak
Moro'dan hükmedecek Filipin'e
uzak doğu'nun en güçlü lideri
Newyork'tan Kyoto'ya, Berlinden Çin'e
hükmedecek Rahman'ın ölçüleri
bu sözler kurşuna dönecek bir gün
yürekleri on ikiden bulacak
Arakan'da kırk gün kırk gece düğün
Mescid-i Aksa'da bayram olacak
serdengecti
- 3
-
ben de fikrimi değiştirdim.hitap kullanmayalım.
-
çok güzel...
sonunda fikir beyan etmeye başladınız.hazır sizi bulmuşken şu metin düzenlemesi konusunda da fikriniz alsaydık hoş olurdu.
-
"gönüldaş" ifadesine üstadın kullandığının ve tavsiye ettiğinin şuurunda olarak bu ifadeye karşı çıkıyorum. çünkü bu hitap sadece üstadı tanıyanlar ve "üstad" olarak kabul edenler için bir mana ifade eder.onun için üstadı yeni tanıyacak kişiler için önce daha genel hitaplar kullanılmalı diye düşünüyorum.
muhatapla aramızdaki en kuvvetli ve en temel bağın islam olması sebebiyle din kardeşliğimize işaret olarak kardeşim ifadesini kullanmayı uygun gördüm.
tabi hitap kullanmamız şart değil ancak doğru bir hitabın müsbet tesiri olacağı kanaatindeyim.
- 1
-
gönüldaş ifadesini üstadı okumaya daha yeni başlayacak, tanımadığımız ve bizi tanımayan, kişiler için kullanmanın doğru olmadığını düşünüyorum.ayrıca yapmacık bir samimiyet hissi veriyor ki bu ters etki yapabilir.
-
malumunuz olduğu üzere "okuma ağı projesi"nde kitapların üzerine teslim edilecek kişilere kitabın kendilerine ne için teslim edildiğini ve kendilerinden ne yapmaları beklendiğini anlatan stickerler yapıştırma kararı alınmıştı.ve burada istişareye sunulmak üzere sticker metnini hazırlamak görevi dün akşam bana verilmişti.
1-
"sevgili kardeşim! bu eser topyekûn hayata şamil bir dünya görüşüne, Ashab-ı kiramı andıran bir dava ahlakına sahip bir gençliğin yetişmesine katkıda bulunmak üzere vakfedilmiştir. Bu eseri teslim almakla üzerine aldığın borç hakkıyla okumak ve size teslim eden gönüllümüze iade etmektir."
2-
"Sevgili kardeşim! Elinizdeki eser yaşanmaya değer hayatın peşinde koşan, kim olduğunun ve nerede durduğunun şuurunda olan bir gençliğin yetişmesine katkı sağlamak gayesiyle vakfedilmiştir. Bu eseri teslim ederken sizden beklediğimiz hakkıyla okuyup gönüllümüze iade etmeniz ve bir müslüman olarak mesuliyetlerinizi idrak etmenizdir".
- 2
-
fiyat ve tahrif konusundaki tenkidlere katılmakla beraber şu söz hakkında bir şey söyleyeceğim
"Öncelikle; biz üstad gibi mümtaz, münevver bir mütefekkire haddinden fazla değer veriyorsak, üstadın kitablarını basan yayınevinin -ve onun adına forum açan gönüldaşların- bize daha fazla değer vermesini isteriz... Eğer biz varsak siz varsınız. Biz olmasak kim okuyacak üstadın kitaplarını? Kim para kazandıracak size?""
birinci itirazım üstada haddinden fazla değer vermeniz meselesidir.kimse sizden üstada "haddinden fazla" değer vermenizi istemedi.kimse üstada "haddinden fazla" değer vermenizi beklemiyor.esasen üstada haddinden fazla değer verdiğinizi söylerken üstada bir değer biçtiğiniz anlaşılıyor.üstada biçtiğiniz değer orada bahsettiğiniz "had" miktarıdır.bu durumda ona haddinden fazla değer vermek iddiası havada kalıyor.zira burada değerden bahsederken üç liralık bir mala on liira vermek gibi bir şeyden bahsetmiyoruz.
meseleye başka bir yönden bakacak olursak bir şeye haddinden fazla bir değer veriyorsanız bu bir hatadır, meziyet değil.yani bir şeye haddinden fazla değer vermek karşılığında herhangi birşey istenebilecek birşey değildir.
lütfen üstada haddinden fazla değer vermeyi bırakınız.ne kadar değer verilmeyi hakediyorsa o kadar değer veriniz
Mayıs-Haziran Ayı Üstadı Anma Etkinlikleri
in Etkinlikler
Posted · Report reply
teşekkür ederim