Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

muhalif

Sivil
  • Content Count

    152
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    8

Posts posted by muhalif


  1. Bugün Mehmed Niyazi Ağabey'di sanırım bu bahse değindi, Büyük Doğu kapaklarına. Biz Büyük Doğu'nun içinde olacak merak ederdik ama kapağı da bir o kadar merakla beklerdik dedi. Bir keresinde İsmet İnönü'ye ithafen, ona çok benzeyen bir resim bulmuş Üstad(burada çizim hariç kapaklarda geçen resimleri itina ile kendisinin seçtiğini anlayabiliriz), adamın ağzı açıkmış yani ta içerisi ve oraya Üstad ufak bir Kıbrıs resmi yerleştirmiş ve kondurmuş yazıyı; "Kıbrıs'ı işte böyle yuttular!" en altına Başbakan ve benzerleri yazmış.

     

    Bir diğeri de, hani biliyoruz ya devrin başbakanı Saraçoğlu Üstad aleyhine neşriyatı durdursun dile çanta dolusu para teklif ediyor. Üstad tabi zor durumda, diyor ki "aman başbakanım n'olur bunu belgeleyin Neslihan hanım hayatta inanmaz bana." Ve Saraçoğlu kendisine bir belge yazıyor. Ertesi günü Üstad Büyük Doğu'da belgeyi kapak yapıyor ve yapıştııyor başlığı; "Satılık adam aranıyor!"

     

    Her edasıyla polemik ve sivri zeka.


  2. esh9519_3.jpg

     

     

    esh5883_2.jpg

    İslamcıların yaşam koçu Mehmet Şevket Eygi Milli Gazete'deki köşesinde Atatürk'e muhalefet eden şahsiyetlerin birincisinin Bediüzzaman Said Nursi olduğunu söyledi.. Said Nursi'ye dair bilinmeyenleri anlattı.

    Gerçek Cumhuriyet rejiminde gerçek demokraside çoğulcu düzenlerde devletin cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanları, büyük bürokratları, hükümetin icraatını, devletin politikasını tenkit etmek var mıdır? Elbette vardır... Bunlara muhalif olmak, muhalefet yapmak suç mudur? Hakaret etmemek, âdil yasaları çiğnememek şartıyla câizdir ve serbesttir.

    M.KEMAL PAŞA'YA MUHALEFET EDEN ŞAHSİYET

     

    Şimdi sadede gelelim:

    Yakın tarihimizde M.Kemal Paşa'ya, onun tepeden inme devrimlerine muhalefet eden, karşı gelen şahsiyetlerden birincisi Bediüzzaman Said Nursi'dir.

    Said Nursi Cumhuriyet ilan edildikten sonra Van'da inzivaya çekilmişti. Kürt uleması, tarikat şeyhleri ve Kürt ileri gelenleriyle birlikte tutuklandı, çok sıkıntılı ve ezici bir yolculukla Trabzon'a götürüldü, oradan bir gemiye bindirildi, İstanbul'dan Barla'ya sürüldü.

    O artık ıssız bir yerde sürgündü. Parası pulu yoktu, çevresi yoktu, maddi gücü ve imkânı yoktu. Yapayalnızdı.

    On yıllar boyunca süren sürgün hayatı esasında çok eziyetler çekti, devamlı tarassut altında bulunduruldu, zaman zaman tutuklandı, cezaevlerine konuldu.

    Onun M.Kemal Paşa rejimine muhalefeti aktif bir muhalefet değil, pasif bir muhalefet ve direniş oldu.

    YAPILAN DEVRİMLERİ KABUL ETMEDİ

     

    Yapılan devrimlerin hiçbirini kabul etmedi, doğru bulmadı, alkışlamadı.

    Ölünceye kadar Avrupa elbisesi giymedi, başına şapka geçirmedi.

    Latin harflerini kabul etmedi. Risale-i Nurları İslam yazısıyla yazdırttı. (1950'lı yıllarda risalelerin Latin yazısıyla yazılmasına zaruret derecesinde ruhsat vermiştir. Zaruretler kalkınca ruhsat da kalkar...)

    M.Kemal 'e o kadar muhalifti ki, namaz kılarken cebinde, üzerinde M.Kemal resmi bulunan paralar bulundurmazdı. Zaten çok az parayla, kanaat ve iktisat prensibine riayet ederek yaşar, kut-i la-yemut ile geçinirdi.

    M.Kemal Paşa'nın devrimlerinin, yeniliklerinin hiçbirini kabul etmedi.

    TÜRKÇE EZANI KABUL ETMEDİ

     

    Türkçe ezanı kabul etmedi.

    Mecellenin yürürlükten kaldırılıp İsviçre Medeni Kanunu'nun; Osmanlı Ceza Kanunu'nun kaldırılıp İtalyan Ceza Kanunu'nun yürürlüğe konulmasını kabul etmedi.

    Tek başına başladı... Etrafında birkaç kişi toplandı, onlara Risale-i Nurları Osmanlıca yazdırttı... Bin bir baskı altında bunları sağa sola gönderdi... Taraftarları yavaş yavaş çoğalmaya başladı... Baskılar sıkıntılar, sorgulamalar, tutuklamalar, hakaretler, tehditler... Bunlardan yılmadı.

    Kimseden yardım kabul etmedi.

    ÖLDÜKTEN SONRA DA MUHALEFETİ DEVAM ETTİ

     

    1950'de demokrat Parti iktidara geçti ama sürgün hayatı sona ermedi.

    1960'da Şanlıurfa'da bir otel odasında hasta, bitkin, çok ihtiyar olarak vefat ettiğinde bütün terekesi yüz elli liralık eski elbiselerinden, kıymetsiz şahsi eşyasından ibaretti.

    M.Kemal 1938 'de ölünceye kadar büyük bir dünyevi güce sahip olmuştur. Said Nursi dünyevi maddi güç bakımından onun zıt kutbuydu.

    M.Kemal öldükten sonra yine güç sahibi oldu. Bediüzzaman'ın da, ölümünden sonra mânevi gücü ve muhalefeti devam etti.

    O, M.Kemal'in inkılâplarına karşı geleneksel Ehl-i Sünnet ve Şeriat İslamlığından en ufak bir taviz vermemiştir.

    Bütün aczine, fakrına, imkânsızlığına rağmen akıl almaz derecede güçlü bir muhalefet yapmıştır.

    Bunun sırrını sadece akılla anlamak, kavramak, açıklamak mümkün değildir.

     

     

     

     

    http://www.ensonhaber.com/eygi-said-nursinin-bilinmeyenlerini-anlatti-2012-05-23.html

    • Like 1

  3. Hükümetin 19 Mayıs kutlamalarını yasakladığı haberi gelince kalabalık bir mekandaydım. Çevremdeki birkaç kişi, "İşte şimdi baltayı taşa vurdular. Cami duvarına işediler resmen ve bu kez bitti bu iş" demişti..

     

    Ben laf dilimin ucuna geldi mi duramayan biriyim..

     

    "Hiç bir halt olmaz" diyecek oldum, ama o tepkinin sahibindeki hareketlere bakınca doğrusunu isterseniz ufaktan ufaktan tırsmaya başladım. Entellektüel bir bakış açısıyla yorum yapıyor ayaklarına yatarak, "Aslında bu kutlamalar stadyumların dışına çıkıp sokaklarda kutlamamız için iyi bir neden olabilir.." iddiasını ayaklarının altına şöyle bir fırlattım.

     

    Demeye kalmadan bir hezeyan halinde gürlediler..

     

    Sol yumruğunu havaya kaldırıp, "O sokaklar inleyecek. Bayram yerine dönecek her yer. O gök gürültüsü gibi ses AKP'nin ampülünü söndürecek. Bizimle Atamızın arasına hiç kimse giremez. Tapmaksa ona tapıyorum ulan" diyeninin her ağzını açtığında damağıyla dili arasında uzayan katılaşmış tükürüğü hala gözlerimin önünde..

     

    19 Mayıs öncesi gürleyenlerin bayram günü neler yaptığını gördük.. Bir kaç ilin birkaç caddesi dışında sokaklarda kimsecikler yoktu. "Tapıyorum ulan" diyenlerin isea esamesi okunmuyordu.

     

    Ben hayatım boyunca ölümlüleri gözünde ilahlaştıranları zararlı buldum ve hislerim hep onlara acımam gerektiğini söyledi.

     

    Yanlış anlama olmasın.

     

    Bu hisse kapılmam Atatürk'e olan sevgimin veya hayranlığımın eksikliğinden değil. Bir çok Türk evladı gibi ben de onu "kahramanım" olarak değerlendiriyorum.. Bana göre Türkiye'nin bir daha yetiştiremeyeceği dahiydi. Ona saygı duymam ve rahmetle, minnetle anmam için binlerce neden sayabilirim..

     

    İşte bizim sözde Kemalist bazı vatandaşlarımızın ipin ucunu kaçırdığı nokta tam da bu nokta..

     

    Bir insana büyük saygı duymakla, onu ilahlaştırmak, ona tapmak arasındaki büyük fark var.. Bu farkın farkına varamayanlar ne yazık ki, Atatürk'e saygı duyanları, onu kahramanı olarak görenleri bile "Atatürk düşmanı" olarak görebiliyor..

     

    Eğer bir kişi "Ben dindarım ve Atatürk'ü seviyorum" diyorsa, bunun mümkünatı yok.

     

    Ya Allah'ı sevmelisin ya da Atatürk'ü.. İkisi bir arada olmaz, olamaz, olmamalı..

     

    "Allah'a şükür, Atatürk'e teşekkür" diye bir seçeneği asla kabul etmiyorlar..

     

    Birçoğumuz evlerimizden sevdiklerimizden ayrılırken, "Allah'a emanet ol" deriz ya hani..

     

    Vallahi şüphe içindeyim.

     

    Bu tipler "Allah" yerine, "Seni Atatürk'e emanet ediyorum" diyor mudur acaba diye?

     

    Yok artık o kadar da değil demeyin!

     

    Olur olur yani..

     

    Bu ülkede bugün bile bir siyasi veya ekonomik kriz çıktığında Atatürk'ün kabristanını basıp, "Atam sana bir çelenk getirdik ama hele bir sor niye? Çok pis durumdayız sen bizi kurtar kalk atam hadi atam" diye ayinler düzenleyen insanlar yok mu?

     

    Bu tapınmak değil de, tanrılaştırmak değil de nedir?

     

    Bundan bir zaman önce Şişli meydanında asılan o posteri hatırlıyorsunuz değil mi? Bir binanın tepesinden aşağıya sarkıtılan altına "Sizi izliyorum" yazan Atatürk posterinden bahsediyorum.. O posteri görüp de galeyana gelen, "İzleme Ataaam izleme kallk müdahale et nooluur" diyen insanları biliyorum ben!

     

    Bu tapınmak değil de nedir?

     

    İlkokula başlayan yaramaz bir öğrenciye öğretmeninin, "Yaramazlık yapmayın. Yoksa Ulu önderimiz sizi sevmez" diyerek onu dizginlemeye çalışmasına siz ne ad verirsiniz?

     

    Atatürk'ü eleştiren biri yargı önünde hesap verirken gıkı çıkmayanların, inançlı insanların Allah'ına, Cennet'ine ve meleklerine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan Fazıl Say için ortalığı velveleye ve vesveseye vermelerine siz başka ne anlam yüklersiniz?

     

    Dedim ya..

     

    Atatürk'e sevmek başka, Atatürk'e tapmak başka..

     

    Kuşkusuz ki Atatürk'ü sevmeyen bir kesim var.

     

    Olabilir de..

     

    Ama şunu bilelim.

     

    Bir milletin büyük kesimi onu seviyor ve ona hayran.. Kimi Kur-an'ı Kerim okuyarak, kimi evinde kimi işinde ama çoğunluk kendi içinde yaşatıyor bu sevgiyi.. İlan vermeden, reklamını yapmadan, rant peşinde koşmadan, Atatürk seviciliği ve sömürücülüğü yapmadan..

     

    Eğer büyük çoğunluk bu sevgiyi içinde beslemese, İlkokuldan üniversiteye kadar Atatürk'ü okumaya, anlamaya çabalamazdı. Üniversiteden sonraki çalışma hayatında, Atatürk'ün fotoğrafını başının üstüne asmazdı..

     

    En büyük havaalanlarına, bulvarlara, barajlara onun adı verilmezdi. Çocuklara, Ata ismi konulmazdı..

     

    Atatürk'ü sevmeyen bir millete rağmen bunlar ya-pı-la-maz-dı..

     

    Anladınız mı "tapınan" arkadaşlar?

     

    Sanmıyorum ama olsun; Zamanla o da olur!

     

     

     

    Kaynak : http://www.internethaber.com/seni-ataturke-emanet-ediyorum-yavrum-12629y.htm#ixzz1vjXaij9n

     

    Süleyman ÖZIŞIK

    [/left]


  4. Bu yönetim gözüme girmeye başladı işte. Ha başka bir şey yapmadınız değil, haberdarım onlardan. Sadece son zamanlar bir ivme düşüklüğü vardı sanki. Şimdi günün anlam ve önemine, mübarek cumanın mahiyetine falan uygunluğuna girmeyeceğim, şimdiki gençliğin beklentileri farklı;evet konser. Mesela bugünkü Üstad programında ilk defa şöyle bir girizgah oldu,çok takdir ettim;kur'an-ı kerim tilaveti ile başlandı. E sizler de böyle bir bidayet düşünebilir misiniz?Daha müslümanca olmas mı hı?Eminim Üstad'ımızın ruhu daha abad olacaktır diye düşünüyorum. Benden dimesi. Yani davetlinin talebini de dikkate alınız. Beraber gidek mumin. :yes:


  5. siir.jpg

     

     

     

    Uğur Işılak üstadın on şiirini besteledi. Albüm çıkmadan önce 25 Mayıs günü senfonik bir konser gerçekleşecek.

     

     

     

    Üstat Necip Fazıl Kısakürek’e hayranlığıyla bilinen Uğur Işılak, üstadın on şiirini besteledi. Işılak’ın yaptığı besteler Turhan Yükseler’in yönetiminde senfonik bir orkestrayla daha da hayat bulacak. Albüm çıkmadan önce Konya Meram Belediyesinin katkılarıyla 25 Mayıs günü yani üstadın ölümünün 29. yılında saat 19.30’da Mevlana Kültür Merkezi’nde senfonik bir konser gerçekleşecek. Hangi şiirlerin bestelendiğini merak edenler konsere kadar beklemek zorunda. Sadece “Zindandan Mehmet’e Mektup” adlı şiirin albüm ve konserde olacağı bize gelen bilgiler arasında. Uğur Işılak’ın uzun süredir üzerinde durduğu bu konsere yoğun katılımın olması bekleniyor. Üstadı ölüm yıldönümünde anmak için bu konser iyi bir fırsat.

     

    Orhan Özekinci haber verdi


  6. Maraş’ta Necip Fazıl Sempozyumu

     

     

    yazi2.jpg

    25-26-27 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan “Necip Fazıl Kısakürek Sempozyumu”na birçok değerli şair ve yazar tebliğci olarak katılacak.

     

    Güncelleme: 11:34, 22 Mayıs 2012 Salı

     

    Kahramanmaraş Belediyesinin kültür hizmetleri devam ediyor.

    Eğitimci-yazar Duran Boz’un üstün gayreti ve Kahramanmaraş Belediye Başkanı, kültür ve edebiyat aşığı Sayın Mustafa Poyraz’ın altı çizilesi kadirbilirlikle çeşitli tarihlerde gerçekleştirdikleri kültür hizmetlerine yeni bir halka daha ekleniyor. Nuri Pakdil, Rasim Özdenören sempozyumlarının ardından 25-26-27 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan ‘Necip Fazıl Kısakürek Sempozyumu’na birçok değerli şair ve yazar tebliğci olarak katılacak.

    Necip Fazıl Kısarkürek’in soy kütüğü olarak işaret ettiği il olan Maraş’ta yeniden, vefatının 29. yıldönümünde bir kez daha hatırlanacak olması sempozyumu daha bir anlamlı hâle getiriyor.

    26.05.2012 tarihinde, saat 10.00’da başlayacak olan birinci oturuma tebliğci olarak,

    Prof. Dr. Fazıl Gökçek, “Bâb-ı Âlî Çevresi ve Necip Fazıl; Mustafa Aldı, “Necip Fazıl’ın Çağdaş Müslüman Düşünce Hakkındaki Değerlendirmeleri; Doç. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu, “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Metafizik İlgiler Açısından Necip Fazıl’ın Şiiri ve Etkisi; Prof. Dr. Hasan Akay, “Necip Fazıl’ın çilesi, ‘Çile’nin Necip Fazıl’ı”; Prof. Dr. Ramazan Gülendam, “Büyük Doğu ve Büyük Doğu Çevresi” sunacak isim ve tebliğ başlıkları.

    Saat 14.30’da başlayacak olan ikinci oturumun tebliğcileri ve tebliğ konu başlıkları ise şu şekilde:

    Doç. Dr. Ertan Örgen, “Modern Birey, Şehir ve Kaos-Mekânın Yeniden Kuruluşu”; Doç. Dr. Vefa Taşdelen, “Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu’nda ‘Çifte Kanat’ Metaforu”; Prof. Dr. Muhammed Fatih Andı, “Necip Fazıl’da Korku Estetiği”; Yard. Doç. Dr. Zeynep Kevser Şerefoğlu, “Bir Arayışın Adresi olarak ‘Tohum’a Gitmek”; Prof. Dr. Yunus Balcı, “Necip Fazıl’ın Şiirinde Sembolizm ve Hecenin Krallığı”

    Sempozyumun değerlendirilmesi ise; Prof. Dr. Himmet Uç, Yard. Doç. Dr. M. Fetih Yanardağ, Doç. Dr. Mehmet Narlı tarafından gerçekleştirilecek.

     

    Arif Akçalı haber verdi


  7. Böyle deha hakkında kalkıp da o İmam-ı Azam'ın yorumu,görüşü, öyle anlamış,pekala kuran bana da inmiş ben de anlar bir yorum çıkarırım. Günahsa İmam-ı Azam da günahta demektir. Gibi buram buram cehalet esen cümlelere tek kelimeyle şaşıyorum.

     

    E kalk sen de bir mezhep kur o zaman şarlatan; demiyorum,diyemiyorum.


  8. ELMALI HAMDİ YAZIR MEALİ

    90-BELED:

    1 - Andolsun bu beldeye

    2 - Ki sen bu beldede oturmaktasın.

    3 - Ve and olsun baba ve çocuğuna.

    4 - Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

    5 - İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?

    6 - Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

    7 - Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?

    8 - Biz ona iki göz vermedik mi?

    9 - Bir dil ve iki dudak?

    10 - Ona iki yolu gösterdik.

    11 - Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

    12 - Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

    13 - Köle azat etmek,

    14 - Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

    15 - Yakınlığı olan bir yetime,

    16 - Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

    17 - Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

    18 - İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

    19 - Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

    20 -
    Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır. (

    MÜ'SADE, İysâd kökünden ism-i mef'ul (edilgen ortaç) olup "kapatılmış" demektir. "Kapıyı kapadım, sımsıkı kilitledim" mânâsına denir. Üzerlerine ateşin yakılıp fırın gibi kapısının kapanması ateşin şiddetli olmasını gerektireceğinden bu onların cehennemdeki azaplarının şiddet ve sonsuzluğundan kinayedir.)

  9. Necip Fazıl’ı anlatacaklar

     

    23-mayis-necip-fazil.jpg

     

    3 Mayıs Çarşamba günü “29. Vefat Yıldönümünde Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK” paneli düzenleniyor.

     

     

     

    3 Mayıs Çarşamba günü “29. Vefat Yıldönümünde Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK” paneli düzenleniyor. Paneli Prof. Dr. Mustafa UZUN yönetecek. Mustafa Uzun ayrıca Üstadın eserlerinin Türk-İslam edebiyatı açısından vasfını ele alan bir konuşma yapacak.

    Muzaffer DOĞAN, Büyük Doğu dergisi ve hareketini; Mehmet Niyazi ÖZDEMİR Üstadın fikirleri ve şahsını; Mustafa Miyasoğlu ise tiyatrocu ve şair Necip Fazıl’ı anlatacak.

    Program saat 19.30'da Bağlarbaşı Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek.

     

    Fatma Ünal haber verdi


  10. ustun-inanc.jpg

     

    Türk Edebiyatı Vakfı’nın her çarşamba düzenlediği sohbetlerin 23 Mayıs Çarşamba günkü konuğu Üstün İnanç.

     

    Güncelleme: 08:51, 21 Mayıs 2012 Pazartesi

     

    Türk Edebiyatı Vakfı’nın her çarşamba düzenlediği sohbetlerin 23 Mayıs Çarşamba günkü konuğu Üstün İnanç. İnanç, Necip Fazıl Kısakürek’i anlatacak. Saat 17.00’de başlayacak program Türk Edebiyat Vakfı’nda gerçekleştirilecek.

     

    Meryem Uçar haber verdi


  11. Muhterem hocam Eygi'nin yazısından bir kısmı iktibas ediyorum.

     

    "

    Zincirlerini Kırmış Deliler

     

    Deliliğin çeşitleri vardır: Bildiğimiz normal deli... Zır deli, zırzır deli, hınzır deli... Deli dolu... Zararsız deli... Ilımlı deli... Akıllı görünen deli... Zincirden boşanmış deli... vs vs...

    Acaba şu futbol delileri hangi cinstendir?..

    Sanırım onların da türleri var. Hepsi de, bir tarağın dişleri gibi bir değil.

    Son futbol çılgınlıkları öyle sıradan, ılımlı deliliklere benzemiyordu.

    Siz daha işin içyüzünü bilmiyorsunuz. Devletin, valiliğin, emniyetin elindeki gizli raporları okusanız, o çılgınlıkların vehâmetini öğrenseniz aklınızı kaçırırsınız.

    O korkunç futbol cinnetleri sırasında Türkiye'miz büyük bir tehlike atlatmıştır.

    Çok şükür kan dökülmedi, can kaybı olmadı.

    Hükümet bu konuda çok ciddî ve etkili tedbirler almalıdır.

    Son hadise, sorumlulara ve vazifelilere iyi bir ders olmalıdır.

    Ülkemizde büyük sayıda vatandaş futbol konusunda sınırı aşmış bulunmaktadır.

    Tedbir alınmazsa ileride çok üzücü başka hadiseler olabilir.

    Sosyal ve biyolojik patlamalar olabilir.

    Mısır'da olduğu gibi kan dökülebilir.

    Konu psikoloji uzmanlarına inceletilmeli ve raporlar alınmalıdır.

    Türkiye sosyal yapı bakımından nereye sürükleniyor?

    Türk Kürt... Sünnî Alevî... Sağcı solcu.. Dinci laik derken başımıza bir de futbol terörü çılgınlığı çıktı...

    Bu belayı başımıza kimler sarmıştır?

    Ülkemizde büyük tesislerde dev futbol günlük gazeteleri yayınlanmaktadır.

    Çok sayıda vatandaşımız futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor.

    Futboldan medet uman bazı politikacılar ateşle oynadıklarının farkında mıdır?

    Ya bir dinî cemaatin futbol merakına ne demeli...

    Tarih felsefecilerine, büyük düşünürlere sorunuz: Toplumumuz dengeli, akıllı, sağlıklı, iç barışlı bir toplum mudur?

    Şair kim beni zincire vuracakmış şaşarım demiş.

    Futbol çılgınları zincirleri kırdılar. Âferin!.."

     

    17.05.2012

    • Like 1

  12. Üstün sezilerim ve çıkarımlarım ile öyle kaniyim ki, bir kadına takınan tutumdan da yola çıkılacak olursa burada gezinmekte olan beylerin, bayların yarın bir gün tvlerde ellerinde balta, satır ve türevi kesici, kırıcı aletler ile eşlerini Eminönü'nden Zincirlikuyu'ya doğru kovalayacakları an değil, kat'iyyet meselesi.

     

    Biri de çıkıp demez mi be, tamam büyük evham ürünü olarak bu kızcağızı itham ediyorsunuz ama ennetice bayandır, konumunuzu bilin,yüklenmeyiniz bu kadar. Yok yok taştan ses gelir de vicdanı mermerleşmiş insanda tıh olmaz.


  13. "Saldırıııınnnn! Bütün çıkışları tutun,onu ölü ya da diri istiyorum! Fazla uzaklaşmış olamaz. Hey taksi öndeki arabayı takip et." Arkadaşlar iyi misiniz ya? Kimileri kendini yıldız falan mi sanıyor,oscarlık cümleler görüyorum. Ya bi gidin Allah aşkınızı ya! Ayrıca Selmanbey şunu izah edeyim,her defasında klavye kahramanligina dönüyor mevzu. Bir misal vereyim,ciddi üslup ve asabiyet kontrol sorunum var bunu yadsımıyorum memnun muyum yahud mağrur muyum? Elbet hayır. Ama ben burada sadece eğlendim yani eğlenmek istedim. Millet maşallah sinir küpü.En son bir hususta hakkımı müdafaa ederken,dekanın odasının kapısı çaaattt diye yüzümde şakladı! Yani benim şurada her kim karşımda olsa inanın zerre değişme olmazdı zatımda. Neyse ya gerçekten tadı kaçtı yani hakikaten bravo. Ilginç. Bu arada o ismi gerçekten tanımıyorum ve adam kelimesinde ne abes anlamadım. Pöööf kalk muhalif gidelim. Mütereddid size de cevabım cevap vermiyorumdur. Üstelik başta gerçekten keyf aldım. Ekme ektirma nadasa bırak.. Süper.


  14. Ihımm sanırım laf hakkı doğdu zat-ı âlime. Öncelikle hickimsedem ses,ayar ve akord almadığımi ziyadesiyle cılız bulduğumu dile getirmeliyim. Güya beni edepsiz ilan ediyorsunuz ama burnunundan,kulağınızdan alevler çıkacak kadar öfke kuran kelimeleriniz de fazlasıyla odun ve kalasvari. Ki ben burada tamamen mevzuyu değerlendirirken sayın nefrazde'nin dediği gibi ille de galip gelme hissiyatı ve iştahı sahsimi hedef mercii yapmıştır. Ucuz taktik. Üslubumun istihzai olduğu gerçeğini zaten yadsımıyorum ki baştan beri zaten eğleniyordum ve hala daha eğleniyorum. O merak da boşuna editlenmış efendi yazdıklarımın hepsi bir kaç dalgadan ibaret ki nefrazde gönüldasim da beni anlamış olacak ki espiritüel yorumunu devam ettirmiş. Teşekkür ederim,bu arada onca dayaktan sonra hala yaşıyor olmasına şaşırmadım desem yalan olur. Neyse konuya dönüyorum,bir cübbeli ahmet hocami taklid gibi bir gayem olamaz tırnağı dahi olamam. Iki sokaktan geçen vaizden nı bilemem ama haftalık annenin gittiği günlerdeki teyzelerden birikimimle sizleri aydınlaticiim ha bir de diplomami bakkaldan verecekler inşallah. Ben zaten ilk yorumumdan itibaren keyf ediyorum zoru olan,gücünen ve gocunan muhatap almasın o kadar basit. Hayır yani şaka yaptığım bariz ortadayken bizim mesaj mutasyona uğrar beyfendinin fazıl sayvari kelaynağa maydonaz kelimeleri boy gösterir. Neyse önemsemiyorum. Evvela şunu bilin beni burada sankim mevzu hadis ravi eden gibi göstermektesiniz. Kişi bilmediğinin cahiliymis gerçek. Sizin sadece o hadisi biliyor olmanız benim dediğimin olmadığıni ispat etmez. Sahihi Buharinin nikah babinda ibni Ömer'den "saç ekene ekletene dövme yapana yaptırana lanet olsun" hadisi var nı yok mu bakınız. Nottan okudum ve dahi arkadaşimi teyid ettirdim. Bir ikincisi fıtrata müdahaleden kalkıp sünnet olmayı da işin içine dahil etme gibi zirve ve zırva bir yorumu ancak sizin gibiler yapar sanırım. Nereden alt etsem mantığıyla olaya girince dimağınız felç geçirmiş olmalı. Bizzat hadiste geçiyor; beş şey fitrattandır yani fitri olarak vardır ve fitrat gereği şu 5 şey yapılmalidır şeklinde anlaşılmalidir. Sünnet olmak,bıyıklari kısaltmak,kasık temizliği,tırnakları kesmek ve koltuk altı temizliği. Şimdi bu hadisi bilen biri olarak sizin çıkardığınız çıkarsamayi yapmam için benim basiret krizi içinde olmam lazım. Hadiste buyrulan şeyin ifası fıtrata müdahale olmaz.Ayrıca sayın Cemal'in yorumu dahilinde bu sünnet ictihad bağlamıni düşüneceğim.Çok teşekkür ederim Allah razı olsun mantıklı mantık yürütülmüş. Ayrıca justinyen ben burada kendi içtihadimi yürütmüyorum hadis ve mezhep imamı görüşü dahilinde konuşuyorum. Benim belki de yüz numara düşmanlarim dile getirdiğiniz isimlerdir. Dembür dümbür konuşup komik olmayın.Sanki senin bu adamin İdris herşeyi doğru nas katiyyetiyle doğru söylemiş nı oluyor da aksini kabul edemiyorsunuz? En az 5 kaynak sıralamalısınız burada o görüş minvalınde. Şimdi irica ederim ya mevzuyu ferdiyete indirgemeyin ya da susun oturun. Ben ne kadar edepsizsem siz de bir kadınla konusma adabindan bir o kadar uzaksınız. Yeni jargonmuş hay Allah'ım ya. Bir sakin günüm olmayacak burada. Cins!


  15. Ali Nar'ın Dinde Yenilikçiler ve Buluşma Noktalar'ı ile Said Ramazan el-buti'nin Mezhepsizlik Bidattir eserlerini buradan tavsiye üzerine satın aldım. Tazir ağabeyimdi galiba. ALLAH razı olsun Sayın Nar'ın eserine göz attım da harika bizim Merhum Davudoğlu hocanin eseri minvalınde. Hele Karaman'in Üstad Necip Fazıl'a yazdığı mektup daha doğrusu emanı okuyunca gülmeden edemedim. ÜSTAD bu ve türevi adamları Büyük Doğu'da Yılanlı Çerçeve adı altında sunuyormuş halka. Gitmiş konuşmuş mektup yazmış falan. Üstad'in vefatı sonrası da Büyük Doğucularin bize karşı bir cephe almasından korktuk falan lafı kalayliyor. Sersem herif. Velhasıli çok istifade edeceğe benziyorum tekrar vesile olanlara,haberdar olanlara teşekkür ederim.

    • Like 1
×
×
  • Create New...