Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

gece güneşi

Editor
  • Content Count

    162
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by gece güneşi


  1. Benim

     

    Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin

    Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek

    Biri durur kapında korkulu ürkek...

    O duran benim.

     

    Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri

    Sordum seni şehir şehir

    Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir

    Pencerene vuran benim.

     

    Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı

    Birdenbire yatağından kalkıp oturma

    Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma

    Saatleri kuran benim.

     

    Senin bir suçun yok kabahat bende

    Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek,

    Boy verdiğin aynaları istemeyerek

    Tekrar tekrar kıran benim.

     

    Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında

    Ceylan gibi bakma oraya

    Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya...

    Duyuran benim.

     

    Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler

    Kapanmaz yüreğime açtığın yara.

    Her akşam saçlarını karanlıklara...

    Savuran benim.

     

    Yavuz Bülent Bakiler


  2. bu konu üzerinde fazla durulmasının tek nedeni örneklerinin çok olması.Üstad ın attım dediği şiirlerin bazı kesimler tarafından kullanılması ve sanki kendisiyle çelişiyormuş izlenimi verilmeye çalışılması.Üstad ın farklı tanıtılmaya çalışılması.o yüzden en azından benim verdiğim tepkiyi sadece size olduğunu düşünmeyin ama bu konu hakkında başka birşey yazılmaması en mantıklısı galiba.


  3. sonuçta n.fazıl 'ın şiiri değil mi bu.

    hayır efendim değildir.Üstad ın çöpe attığım dediklerine onun şiiri diye paylaşamazsınız.o şiiri sevmenize tabi ki bir itirazım olamaz.ama sadece şiir demelisiniz yani bu forumda olduğu gibi başka yerlerde de Üstad ın şiiri diyemezsiniz.belki de sizin için şairi meçhul sevdiğiniz bir şiir olabilir ama Üstad a maledilemez.o yüzden bu şiir sonuçta Üstad ın değildir...

    • Like 1

  4. Genel kanı görmesede ben kendimce başyapıt olarak kabul ediyorum bu şiiri. Beğendiğim şiirler arasındadır. Üstadın neden daha sonra bu şiiri reddettiğini öğrenebilir miyim?

    bakın size Üstad cevap versin alıntıyı çile eserinin ön sözünden yapıyorum

     

     

    "Bir yanda belli başlı bir sanat anlayışından tüten şiirler,bir yanda,bu sanat anlayışının tüttürdüğü şiir mefküresi...bir yanda yemişin içindeki lezzet,bir yanda yemişin dışandaki lezzet reçetesi...

    .........

    Bu son şeklin üç basamağı"Sonsuzluk Kervanı", "Çile",ve "Şiirlerim" adıyle 1955,1962 ve 1969'da çıkan kitaplardan evvelki üç eserim(Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi), memleketimizde nasıl görülmüş ve gösterilmiş olursa olsun - o vakitler Allah'a bağlılığım belli olmadığı icin göklere çıkarıldım- küçük ve kifayetsiz davranışlardı.Onları yirmi yıl sonra takip eden "Sonsuzluk Kervanı" ise bircok bakımdan beni ifadelendiremedi.O zaman en eski eserleri, mahzun ve mahpus keyfiyetlerinden, kemmiyetlerine, şekillerine ve tertiplerine kadar ana kitabımda özleştirmeyi onlarda bağlı olduğum unsurları öbürlerinde süzmeyi, ayıklamayı, düzeltmeyi ve yenileriyle bir arada bütünleştirmeyi dilemiştim.Eskilerden birçoğunu atmak ve onlarda bağımı koparmak istemiş ve demiştim ki:

    -Mal sahibi bensem,bunları istemediğim, tanımadığım ve çöplüğe attığım bilinsin...Attıklarım, aldıklarımdan çok olan eski şiirlerimi yenileriyle demetledikten ve bu kitapta derledikten sonra meydana gelen şu kadar parça şiir, şu ana kadar şairliğimin tam ve eksiksiz kadrosu oluyor.İşte şiir kitabım,bu,hepsi bu kadar ;ve bu kitaba gelinceye dek başka hiçbir şiir, bana, adıma ve ruhuma mal edilemez."

     

     

    eğer şimdi hala soruma cevap bulamadım derseniz size sakin bir kafayla olabildiğiniz kadar objektif bir şekilde çileyi baştan sona okumanızı tavsiye ederim(bu şiiri Üstadın başyapıtlarından diye nitelendirebildiğiniz için çileyi okumadığınız sonucuna vardım.şayet okuyup da böyle bir düşünceye kapılabiliyorsanız onun yorumu başka olur ve malesef yapılabilecek birşey yoktur )

    • Like 1

  5. Zaman

     

    Susarak anlattım bütün gizliyi

    Sakladım duygumu ben konuşarak

     

    Bir acı tarlası sessiz yüzünde

    Aşkı yürürlüğe koyma savaşı

     

    İçimde bir düzen kaynaşmaktadır

    Büyük ve çekingen bakışlarından

     

    En iyi anlatış artık susmaktır

    Anladım bunu ben seni bilince

     

    Gel denize yaslan yalnız denize

    Sırrını denizler taşır insanın

     

    Zaman bir hızdir ve yıldızdır akan

    Esneyen günler ve gece üstünden

     

    Bir uyku bölmezse anılarımı

    Korkarım çıldırtır bu hayal beni

     

    Gözlerin ne kadar İstanbul öyle

    Sebiller uçuşur parmaklarında

     

    Ortak günlerimiz tarih şöleni

    Saçlarında sayfa sayfa güneşi

     

    İçimde bir sergi var portrelerin

    Hayalim heryerde kavrar gölgeni

     

    Aşka ve tabiata ulaştır bizi

    Gel kurtar bu şehrin gürültüsünden

     

    Terketme n'olursun bir eşya gibi

    Ölümsüz bir hasret yaşarken bende

     

    Vurulmuş bir geyiktir sensiz zamanlar

    İçimin ormanı bir yangın yeri

     

    Bir uyku bölmezse anılarımı

    Korkarım çıldırtır bu hayal beni

     

    Istırap varoluş şartımız oldu

    Esef etme yasım karaymış diye

     

    Bir yanım vahşidir ürkütür seni

    Aykırı düşerim sulhçulüğüne

     

    Bir gün deli gibi sarsarak seni

    Göklerin yolunu sorabilirim

     

    Başımı taşlara vurabilirim

    Aklımdan çıkarsa anılarımız

     

    Paramparçayım gel sen onar beni

    Topla aynalardan eski gölgemi

     

    Göçebe ömrümü bağla zamana

    Dağılsın içimin karıncaları

     

    Bir uyku bölmezse anılarımı

    Korkarım çıldırtır bu hayal beni

     

    Mehmet Akif İnan


  6. Sensin

     

    Özgürlük menşurum kanatlarından

    Toprağım devletim bayrağım sensin

     

    Maddemsin mânamsın varım yoğumsun

    Ufkumsun yakınım uzağım sensin

     

    Göklerim yerlerim dağım denizim

    Yanım yönüm solum ve sağım sensin

     

    Annem babam atam kardeşim yavrum

    Evim barkım bahçem ve bağım sensin

     

    Övüncüm şerefim sözüm şiirim

    Saklım gizlim köşem bucağım sensin

     

    Seslerin kalbimin dudaklarında

    Zamanım dönemim ve çağım sensin

     

    Ümidim cihadım şafağım sende

    Hicretim menzilim durağım sensin

     

    Seninle olmaktır ahdım yeminim

    Ordum emirim ve otağım sensin

     

    Mehmet Akif İnan

    • Like 1

  7. Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına

     

    seni yaşadıktan sonra anladım

    bana sensin mahşer nuru, kol-kanat

    içimde şahlanıp duran huysuz at

    dizginsiz gemsiz değil!

     

    unuttum gözyaşı döken kadını

    ördüm gerçek aşkın ruh mihrabını

    bir yay gibi gerdim göğe adını

    gönül kubbem artık alemsiz değil!

     

    benim neme gerek yıldız, dolunay

    rahatlığa paydos, çileye hayhay

    ne kuştüyü yatak ne ruhsuz saray

    günlerim İbrahim Etem'siz değil!

     

    açılın açılın kalabalıklar

    içerim zemheri, dışarım bahar

    bir alev halinde geçtiğim yollar

    Hallac-ı Mansur'suz, Keremsiz değil!

     

    uzakların daha uzaklarına

    büyük zaferlerin nur tabakalarına

    seni yazdım ebemkuşaklarına

    ellerim çaresiz, kalemsiz değil!


  8. evet gerçekten çok güzel şeyler çıkacak bence de :rolleyes:

    benim ablamla aramda 13 ay var.birde ablamın sütüne el koymuş olduğum düşünülürse o benden daha ufak tefek.yani o zamanlar uzaktan bakınca ikiz gibiymişiz.annemde bizimle ilgili herşeyle çok ilgilenirmiş.özene bözene giydirir süslermiş ama ben annem yanımızdan gider gitmez önce kendi saçımı bozarmışım sonra hızımı alamaz sessiz sakin ve bir o kadar kıyafetine dikkat eden narin ablamın saçını bozar tokasını çıkartır eline verirmişim.tabi ablam ağlaya ağlaya elinde tokasıyla annemin yanına gidermiş:(

    valla ne yapsam hakkını ödeyemem canım ablamın :)


  9. Gözlerin

     

    Ruhumda gizli bir emel mi arar

    Gözlerime bakıp dalan gözlerin?

    Aklıma gelmedik bilmece sorar

    Beni hülyalara salan gözlerin!

     

    Nigâhın gönlüme - ey peri-peyker!-

    Leyâl-i hasretin hüznünü döker;

    Karanlık gibi yığılır çöker

    İçime yer edip kalan gözlerin!

     

    Huzurunda ba'zan benliğim erir,

    Tavrın hulûsumdan şüphe gösterir,

    Ba'zan da ne olmaz ümitler verir

    Sabr u karârımı alan gözlerin!

     

    Gamzende zâhir, ey ömrümün varı!

    Füsûn-ı hüsnünün bütün esrarı,

    Neşr eder âleme reng-i bahârı

    Koyu menekşeye çalan gözlerin!

     

    Sihirdir, şüphesiz, bütün bu şeyler;

    Bakışın zihnimi perişan eyler,

    Bana aşk elinden efsâne söyler,

    Aşka inanmayan yalan gözlerin


  10. bulunsun istedim :rolleyes:

     

    Nerdesin, şevketli Sultan Hamid Han

    Feryadım varır mı barigahına?

    Ölüm uykusunndan bir lahza uyan

    Şu nankör... bak günahına

     

    Tarihler ismini andığı zaman

    Sana hak verecek hey koca Sultan

    Bizdik utanmadan iftira atan

    Asrın en siyasi Padişahına

     

    Divane sen değil,meğer bizmişiz

    Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz

    Sade deli değil,edepsizmişiz

    Tükürdük atalar kıblegahına

     

    Sonra,cinsi bozuk,ahlakı fena

    Bir sürü türedi,girdi meydana

    Nerden çıktı bunca veled-i zina?

    Yuh olsun bunların hem ervahına.


  11. BİR ADIN KALMALI...

     

    bir adın kalmalı geriye

    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

    aynaların ardında sır

    yalnızlığın peşinde kuvvet

    evet nihayet

    bir adın kalmalı geriye

    bir de o kahreden gurbet

     

    sen say ki

    ben hiç ağlamadım

    hiç ateşe tutmadım yüreğimi

    geceleri, koynuma almadım ihaneti

    ve say ki

    bütün şiirler gözlerini

    bütün şarkılar saçlarını söylemedi

    hele nihavent

    hele buselik hiç geçmedi fikrimden

    ve hiç gitmedi

    bir topak kan gibi adın

    içimin nehirlerinden

    evet yangın

    evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

    evet kaybetmenin o zehirli buğusu

    evet nisyan

    evet kahrolmuş sayfaların arasında adın

    sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı

    bu sevda biraz nadan

    biraz da hıçkırık tadı

    pencere önü menekşelerinde her akşam

     

    dağlar sonra oynadı yerinden

    ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

    sen say ki

    yerin dibine geçti

    geçmeyesi sevdam

    ve ben seni sevdiğim zaman

    bu şehre yağmurlar yağdı

    yani ben seni sevdiğim zaman

    ayrılık kurşun kadar ağır

    gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

    yine de bir adın kalmalı geriye

    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

    aynaların ardında sır

    yalnızlığın peşinde kuvvet

    evet nihayet

    bir adın kalmalı geriye

    bir de o kahreden gurbet

    beni affet

    Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç


  12. SENSİZ KALAN BU ŞEHİR

     

     

     

     

    Sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim

    Mavi bir aleve dönüştürdün kalbimi bir anda

    Tutuşturmak istedim

    Beni böyle umarsız bırakıp gittiğin

    Zalim bu şehri yakamadım

     

    Gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında

    İnanılmaz güzel bakıyordu gözlerime hafif ıslak

    En özel en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların

    Hatıralarınla titriyordu içim

    Kuşlar kanatıyordu gönlümü

     

    Gri bulutlar geçiyordu göğümden

    Anlamak üzreydim Neronun Romayı neden yaktığını

    Karanlık bir koridor açıldı önümde anlayamadım

    Yenik düşmüş bir Napolyon kadar mutsuzdum aslında

    İntihara kalkışan Hitler kadar çaresiz

    Yakmak üzreydim ki bu şehri

    Hatıraların içli bir yağmur gibi boşandı üzerime

     

    Kediler geçti birden kavşaklarından şehrin

    Acı acı miyavladılar gözlerime baktılar

    Kızgındılar kırgındılar

    Onlarda tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar

    Onlarda terk ettiğin bu şehri çaresiz yakmak istiyorlar

    Yakamıyorlar

     

    Saçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde

    Her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu

    Benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar

    Gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin

    Her biri bir kenarda darmadağın

    Çömelip kalıyordu yutkunuyordu

    Rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin

     

    Nereye yürüdüysen bakışın, duruşun, sesin

    Anladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi

    Kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri

    Çünkü sen her şeyinle bendesin

     

    Sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim


  13. Desem Ki

     

    Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır

    Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor

    Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini

    Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim

    Senden kopardım çiçeklerin en solmazını

    Toprakların en bereketlisini sende sürdüm

    Sende tattım yemişlerin cümlesini

    Desem ki sen benim için,

    Hava kadar lazım,

    Ekmek kadar mübarek,

    Su gibi aziz bir şeysin;

    Nimettensin, nimettensin.

    Desem ki...

    İnan bana sevgilim inan

    Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

    Ve soframda en eski şarap.

    Ben sende yaşıyorum,

    Sen bende hüküm sürmektesin.

    Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

    Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.

    Günlerden sonra bir gün,

    Şayet sesimi fark edemezsen

    Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,

    Bil ki ölmüşüm.

    Fakat yine üzülme müsterih ol

    Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini

    Ve neden sonra

    Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede

    Hatırla ki mahşer günüdür

    Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum


  14. Ölümden Sonra

     

    Öldük, ölümden bir şeyler umarak.

    Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.

    Nasıl hatırlamazsın o türküyü,

    Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,

    Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

     

    Şimdi o dünyadan hiç bir haber yok;

    Yok bizi arayan, soran kimsemiz.

    Öylesine karanlık ki gecemiz

    Ha olmuş, ha olmamış penceremiz;

    Akar suda aksimizden eser yok


  15. BEBEĞE İHTAR

     

    .....

     

    Arı peteğinde ağulu bal var

    Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var

    Sıkıver dişini, annene yalvar

    Buradan rahattır orda beklemek

    Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

     

    Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan

    Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan

    Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,

    Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek

    Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

     

    Vaziyet bambaşka vaziyet oldu

    Yaşamak işkence, eziyet oldu

    Dalkavukluk üstün meziyet oldu.

    Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek

    Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.


  16. ARTIK İLGİLENMİYORUM SENİNLE

     

     

     

    Bunca yıkılmış dağlar üstüne

     

    Kalbimin kanını buharlaştırdı gözlerin

     

     

     

    Oysa kaç güvercin havalanmıştı içimden

     

    Konarak pervazlarına gülüşlerinin

     

    Kaç mermi sıyırmıştı ruhumu

     

    Acımasız yürüyüşlerinin mevzilerinde

     

    Dayanmıştım

     

    Ağlamıştım saatlerce parçalanan düşlerime

     

    Ta ki sevgilim

     

    Kızaran bir gök bulutu

     

    Ölümü

     

    Bir yıldırımla düşürdüğün ana değin

     

    Kalbimin haritasına

     

     

     

    Artık ilgilenmiyorum seninle

     

    Demiştin barut kokan kelimelerle

     

    Demiştin de hayat ölü bir bıldırcın gibi

     

    Tutuşup yanmıştı yanan bir tahta içinde

     

    Tarla küllerle dolu, ortasında yumurta

     

    Çatladıkça yeniden doğuruyor kanımdan

     

    Fışkıran harflerle kalbim olan cümleyi:

     

    Ben ancak bir tarih kitabı kadar

     

    İlgileniyorum seninle...


  17. ben tebdil-i konuda ferahlık vardır diye düşünüyorum.o yüzden Üstad'ın sitesinde (benim için) eğlenceli sıfatına layık bir konunun olması çok güzel.ayrıca her ne kadar ciddi işlerle uğraşmak güzel ve sonuna kadar gerekli olsa da yüz kaslarımız açısından düşünürsek: arada bir ciddi ifade dışında gülümseme için bir birlikte çalışma işine girmelerinin yararlı olacağı kanaatindeyim :rolleyes: az önce minareye kılıf uydurma işinde pik yaptım galiba :)

    velhasıl abdülhamid in ne havamı gördüğünü anlayamamış olma duygusu içerisinde,reyhan kardeşimin son yazdıklarını kendime rehber edinerek yeni bir en daha ekliyorum

    en eli ve gönlü bol : reyhan :(


  18. NFK-Fan a teşekkürlerimi sunduktan sonra bahsettiğim kısmı hemen sizinle paylaşıyorum :rolleyes:

     

     

    ORUÇ

    Kâfir - Bakın, ben namaza itiraz ettim ama, oruca hiçbir diyeceğim yok! Hattâ onun bir faydasına kaniim!

     

    Mümin - Biz, sizin gibilerin zemlerini asılsız bulduğumuz kadar, medihlerini de esassız buluruz. Söyleyin bakalım, sizce neymiş orucun faydası?

     

    Kâfir - Sıhhati düzeltmesi... Bütün bir yıl abur cuburla dolmuş mideleri tasfiye etmesi...

     

    Mümin - Gördünüz mü? Sizin oruçta kabul ettiğiniz bu fazilet, onun namütenahi değerlerinden belki en küçüğüdür. Halbuki siz bu noktayı, orucun yegâne meziyeti diye görüyorsunuz. İşte onun için sizin medihlerinize kıymet verilemez.

     

    Kâfir - Bu ne taassup yahu?

     

    Mümin - Her sağlam ve tezatsız tavır, sizin gibilere taassup gibi gelir. Evet, biz sizin medihlerinizi de benimsemeyiz! Namaz için "iyi bir spordur" diyen niceleri var... Halbuki namazın vücuda verdiği bedenî terbiye kıymeti, onun faziletleri içinde, mülâhazasına bile yer olmayan bir değer... Gaye sadece ibadet... Bu gaye etrafında, insanın, düşünmeden elde ettiği daha nice kazanç olabilir. Ama bu kazançlardan hiçbirinin, aslî gaye önünde ismi geçemez. Kâfir - Orucun sıhhati düzelttiğini söylemek kabahat mı?

     

    Mümin - Asla! Fakat aslî gayeyi daima ibadet bildikten sonra... Orucun sıhhati düzelttiği o kadar aşikârdır ki, ana gaye yerine gelirken bu mesut neticeyi görmemek de mümkün değildir. Orucun başlıca fazileti, aslî gaye daima ibadet olmak şartiyle, nefs mücadelesi, nefsi yenmek, baskı altına almak borcu...

     

    Kâfir - Sizi dinledikçe Müslümanlığın ne zor ve pahalı şey olduğuna dikkât ediyorum!

     

    Mümin - Ben de sizi dinledikçe, küfrün ne kolay ve ne ucuz kazanıldığını görüyorum! Halbuki Müslümanlık, zor içinde en kolay, pahalılık içinde de bedava olan kurtuluş çaresidir.

×
×
  • Create New...