-
Content Count
162 -
Joined
-
Last visited
Posts posted by gece güneşi
-
-
bu konu üzerinde fazla durulmasının tek nedeni örneklerinin çok olması.Üstad ın attım dediği şiirlerin bazı kesimler tarafından kullanılması ve sanki kendisiyle çelişiyormuş izlenimi verilmeye çalışılması.Üstad ın farklı tanıtılmaya çalışılması.o yüzden en azından benim verdiğim tepkiyi sadece size olduğunu düşünmeyin ama bu konu hakkında başka birşey yazılmaması en mantıklısı galiba.
-
Selamlar,Tabi efendim ne demek, İsteyin yeter ki :)
Size 18 hariç istediğiniz herhangi bir cüzü verebilirim.
Dua ve muhabbetle...
o zamaaaaaaaaaaaaaaaan 20 yi aldım gitti :rolleyes:
-
sonuçta n.fazıl 'ın şiiri değil mi bu.hayır efendim değildir.Üstad ın çöpe attığım dediklerine onun şiiri diye paylaşamazsınız.o şiiri sevmenize tabi ki bir itirazım olamaz.ama sadece şiir demelisiniz yani bu forumda olduğu gibi başka yerlerde de Üstad ın şiiri diyemezsiniz.belki de sizin için şairi meçhul sevdiğiniz bir şiir olabilir ama Üstad a maledilemez.o yüzden bu şiir sonuçta Üstad ın değildir...
- 1
-
ramazan ayının sonuna kadar vaktimiz var cümlesinden kolay kolay yeni bir hatim olmaz ve bir cüz alıp sevaba ortak olma şansı doğmaz hissine kapıldım.O yüzden SİTARE kardeşimden okunması beklenen cüzlerden bir tanesini Allah'ın emriyle isticektim :) imkanı mümkünatı var mı acaba :rolleyes:
-
Genel kanı görmesede ben kendimce başyapıt olarak kabul ediyorum bu şiiri. Beğendiğim şiirler arasındadır. Üstadın neden daha sonra bu şiiri reddettiğini öğrenebilir miyim?bakın size Üstad cevap versin alıntıyı çile eserinin ön sözünden yapıyorum
"Bir yanda belli başlı bir sanat anlayışından tüten şiirler,bir yanda,bu sanat anlayışının tüttürdüğü şiir mefküresi...bir yanda yemişin içindeki lezzet,bir yanda yemişin dışandaki lezzet reçetesi...
.........
Bu son şeklin üç basamağı"Sonsuzluk Kervanı", "Çile",ve "Şiirlerim" adıyle 1955,1962 ve 1969'da çıkan kitaplardan evvelki üç eserim(Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi), memleketimizde nasıl görülmüş ve gösterilmiş olursa olsun - o vakitler Allah'a bağlılığım belli olmadığı icin göklere çıkarıldım- küçük ve kifayetsiz davranışlardı.Onları yirmi yıl sonra takip eden "Sonsuzluk Kervanı" ise bircok bakımdan beni ifadelendiremedi.O zaman en eski eserleri, mahzun ve mahpus keyfiyetlerinden, kemmiyetlerine, şekillerine ve tertiplerine kadar ana kitabımda özleştirmeyi onlarda bağlı olduğum unsurları öbürlerinde süzmeyi, ayıklamayı, düzeltmeyi ve yenileriyle bir arada bütünleştirmeyi dilemiştim.Eskilerden birçoğunu atmak ve onlarda bağımı koparmak istemiş ve demiştim ki:
-Mal sahibi bensem,bunları istemediğim, tanımadığım ve çöplüğe attığım bilinsin...Attıklarım, aldıklarımdan çok olan eski şiirlerimi yenileriyle demetledikten ve bu kitapta derledikten sonra meydana gelen şu kadar parça şiir, şu ana kadar şairliğimin tam ve eksiksiz kadrosu oluyor.İşte şiir kitabım,bu,hepsi bu kadar ;ve bu kitaba gelinceye dek başka hiçbir şiir, bana, adıma ve ruhuma mal edilemez."
eğer şimdi hala soruma cevap bulamadım derseniz size sakin bir kafayla olabildiğiniz kadar objektif bir şekilde çileyi baştan sona okumanızı tavsiye ederim(bu şiiri Üstadın başyapıtlarından diye nitelendirebildiğiniz için çileyi okumadığınız sonucuna vardım.şayet okuyup da böyle bir düşünceye kapılabiliyorsanız onun yorumu başka olur ve malesef yapılabilecek birşey yoktur )
- 1
-
Zaman
Susarak anlattım bütün gizliyi
Sakladım duygumu ben konuşarak
Bir acı tarlası sessiz yüzünde
Aşkı yürürlüğe koyma savaşı
İçimde bir düzen kaynaşmaktadır
Büyük ve çekingen bakışlarından
En iyi anlatış artık susmaktır
Anladım bunu ben seni bilince
Gel denize yaslan yalnız denize
Sırrını denizler taşır insanın
Zaman bir hızdir ve yıldızdır akan
Esneyen günler ve gece üstünden
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
Gözlerin ne kadar İstanbul öyle
Sebiller uçuşur parmaklarında
Ortak günlerimiz tarih şöleni
Saçlarında sayfa sayfa güneşi
İçimde bir sergi var portrelerin
Hayalim heryerde kavrar gölgeni
Aşka ve tabiata ulaştır bizi
Gel kurtar bu şehrin gürültüsünden
Terketme n'olursun bir eşya gibi
Ölümsüz bir hasret yaşarken bende
Vurulmuş bir geyiktir sensiz zamanlar
İçimin ormanı bir yangın yeri
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
Istırap varoluş şartımız oldu
Esef etme yasım karaymış diye
Bir yanım vahşidir ürkütür seni
Aykırı düşerim sulhçulüğüne
Bir gün deli gibi sarsarak seni
Göklerin yolunu sorabilirim
Başımı taşlara vurabilirim
Aklımdan çıkarsa anılarımız
Paramparçayım gel sen onar beni
Topla aynalardan eski gölgemi
Göçebe ömrümü bağla zamana
Dağılsın içimin karıncaları
Bir uyku bölmezse anılarımı
Korkarım çıldırtır bu hayal beni
Mehmet Akif İnan
-
Sensin
Özgürlük menşurum kanatlarından
Toprağım devletim bayrağım sensin
Maddemsin mânamsın varım yoğumsun
Ufkumsun yakınım uzağım sensin
Göklerim yerlerim dağım denizim
Yanım yönüm solum ve sağım sensin
Annem babam atam kardeşim yavrum
Evim barkım bahçem ve bağım sensin
Övüncüm şerefim sözüm şiirim
Saklım gizlim köşem bucağım sensin
Seslerin kalbimin dudaklarında
Zamanım dönemim ve çağım sensin
Ümidim cihadım şafağım sende
Hicretim menzilim durağım sensin
Seninle olmaktır ahdım yeminim
Ordum emirim ve otağım sensin
Mehmet Akif İnan
- 1
-
Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına
seni yaşadıktan sonra anladım
bana sensin mahşer nuru, kol-kanat
içimde şahlanıp duran huysuz at
dizginsiz gemsiz değil!
unuttum gözyaşı döken kadını
ördüm gerçek aşkın ruh mihrabını
bir yay gibi gerdim göğe adını
gönül kubbem artık alemsiz değil!
benim neme gerek yıldız, dolunay
rahatlığa paydos, çileye hayhay
ne kuştüyü yatak ne ruhsuz saray
günlerim İbrahim Etem'siz değil!
açılın açılın kalabalıklar
içerim zemheri, dışarım bahar
bir alev halinde geçtiğim yollar
Hallac-ı Mansur'suz, Keremsiz değil!
uzakların daha uzaklarına
büyük zaferlerin nur tabakalarına
seni yazdım ebemkuşaklarına
ellerim çaresiz, kalemsiz değil!
-
evet gerçekten çok güzel şeyler çıkacak bence de :rolleyes:
benim ablamla aramda 13 ay var.birde ablamın sütüne el koymuş olduğum düşünülürse o benden daha ufak tefek.yani o zamanlar uzaktan bakınca ikiz gibiymişiz.annemde bizimle ilgili herşeyle çok ilgilenirmiş.özene bözene giydirir süslermiş ama ben annem yanımızdan gider gitmez önce kendi saçımı bozarmışım sonra hızımı alamaz sessiz sakin ve bir o kadar kıyafetine dikkat eden narin ablamın saçını bozar tokasını çıkartır eline verirmişim.tabi ablam ağlaya ağlaya elinde tokasıyla annemin yanına gidermiş:(
valla ne yapsam hakkını ödeyemem canım ablamın :)
-
TAŞI DELEN SUYUN KUVVETİ DEĞİL, DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİDİR...
-
Ana gibi yâr olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
aaaaaaaaah aaaaaaaaah :rolleyes:
-
Gözlerin
Ruhumda gizli bir emel mi arar
Gözlerime bakıp dalan gözlerin?
Aklıma gelmedik bilmece sorar
Beni hülyalara salan gözlerin!
Nigâhın gönlüme - ey peri-peyker!-
Leyâl-i hasretin hüznünü döker;
Karanlık gibi yığılır çöker
İçime yer edip kalan gözlerin!
Huzurunda ba'zan benliğim erir,
Tavrın hulûsumdan şüphe gösterir,
Ba'zan da ne olmaz ümitler verir
Sabr u karârımı alan gözlerin!
Gamzende zâhir, ey ömrümün varı!
Füsûn-ı hüsnünün bütün esrarı,
Neşr eder âleme reng-i bahârı
Koyu menekşeye çalan gözlerin!
Sihirdir, şüphesiz, bütün bu şeyler;
Bakışın zihnimi perişan eyler,
Bana aşk elinden efsâne söyler,
Aşka inanmayan yalan gözlerin
-
bulunsun istedim :rolleyes:
Nerdesin, şevketli Sultan Hamid Han
Feryadım varır mı barigahına?
Ölüm uykusunndan bir lahza uyan
Şu nankör... bak günahına
Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek hey koca Sultan
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyasi Padişahına
Divane sen değil,meğer bizmişiz
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz
Sade deli değil,edepsizmişiz
Tükürdük atalar kıblegahına
Sonra,cinsi bozuk,ahlakı fena
Bir sürü türedi,girdi meydana
Nerden çıktı bunca veled-i zina?
Yuh olsun bunların hem ervahına.
-
BİR ADIN KALMALI...
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
-
SENSİZ KALAN BU ŞEHİR
Sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim
Mavi bir aleve dönüştürdün kalbimi bir anda
Tutuşturmak istedim
Beni böyle umarsız bırakıp gittiğin
Zalim bu şehri yakamadım
Gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında
İnanılmaz güzel bakıyordu gözlerime hafif ıslak
En özel en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların
Hatıralarınla titriyordu içim
Kuşlar kanatıyordu gönlümü
Gri bulutlar geçiyordu göğümden
Anlamak üzreydim Neronun Romayı neden yaktığını
Karanlık bir koridor açıldı önümde anlayamadım
Yenik düşmüş bir Napolyon kadar mutsuzdum aslında
İntihara kalkışan Hitler kadar çaresiz
Yakmak üzreydim ki bu şehri
Hatıraların içli bir yağmur gibi boşandı üzerime
Kediler geçti birden kavşaklarından şehrin
Acı acı miyavladılar gözlerime baktılar
Kızgındılar kırgındılar
Onlarda tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar
Onlarda terk ettiğin bu şehri çaresiz yakmak istiyorlar
Yakamıyorlar
Saçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde
Her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu
Benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar
Gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin
Her biri bir kenarda darmadağın
Çömelip kalıyordu yutkunuyordu
Rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin
Nereye yürüdüysen bakışın, duruşun, sesin
Anladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
Kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
Çünkü sen her şeyinle bendesin
Sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim
-
Desem Ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
-
Ölümden Sonra
Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.
Şimdi o dünyadan hiç bir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz
Ha olmuş, ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok
-
BEBEĞE İHTAR
.....
Arı peteğinde ağulu bal var
Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var
Sıkıver dişini, annene yalvar
Buradan rahattır orda beklemek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan
Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan
Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,
Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.
Vaziyet bambaşka vaziyet oldu
Yaşamak işkence, eziyet oldu
Dalkavukluk üstün meziyet oldu.
Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek
Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.
-
ARTIK İLGİLENMİYORUM SENİNLE
Bunca yıkılmış dağlar üstüne
Kalbimin kanını buharlaştırdı gözlerin
Oysa kaç güvercin havalanmıştı içimden
Konarak pervazlarına gülüşlerinin
Kaç mermi sıyırmıştı ruhumu
Acımasız yürüyüşlerinin mevzilerinde
Dayanmıştım
Ağlamıştım saatlerce parçalanan düşlerime
Ta ki sevgilim
Kızaran bir gök bulutu
Ölümü
Bir yıldırımla düşürdüğün ana değin
Kalbimin haritasına
Artık ilgilenmiyorum seninle
Demiştin barut kokan kelimelerle
Demiştin de hayat ölü bir bıldırcın gibi
Tutuşup yanmıştı yanan bir tahta içinde
Tarla küllerle dolu, ortasında yumurta
Çatladıkça yeniden doğuruyor kanımdan
Fışkıran harflerle kalbim olan cümleyi:
Ben ancak bir tarih kitabı kadar
İlgileniyorum seninle...
-
cordoba cami :rolleyes: ama şimdi kilise olarak kullanılıyormuş :)
-
ben tebdil-i konuda ferahlık vardır diye düşünüyorum.o yüzden Üstad'ın sitesinde (benim için) eğlenceli sıfatına layık bir konunun olması çok güzel.ayrıca her ne kadar ciddi işlerle uğraşmak güzel ve sonuna kadar gerekli olsa da yüz kaslarımız açısından düşünürsek: arada bir ciddi ifade dışında gülümseme için bir birlikte çalışma işine girmelerinin yararlı olacağı kanaatindeyim :rolleyes: az önce minareye kılıf uydurma işinde pik yaptım galiba :)
velhasıl abdülhamid in ne havamı gördüğünü anlayamamış olma duygusu içerisinde,reyhan kardeşimin son yazdıklarını kendime rehber edinerek yeni bir en daha ekliyorum
en eli ve gönlü bol : reyhan :(
-
NFK-Fan a teşekkürlerimi sunduktan sonra bahsettiğim kısmı hemen sizinle paylaşıyorum :rolleyes:
ORUÇ
Kâfir - Bakın, ben namaza itiraz ettim ama, oruca hiçbir diyeceğim yok! Hattâ onun bir faydasına kaniim!
Mümin - Biz, sizin gibilerin zemlerini asılsız bulduğumuz kadar, medihlerini de esassız buluruz. Söyleyin bakalım, sizce neymiş orucun faydası?
Kâfir - Sıhhati düzeltmesi... Bütün bir yıl abur cuburla dolmuş mideleri tasfiye etmesi...
Mümin - Gördünüz mü? Sizin oruçta kabul ettiğiniz bu fazilet, onun namütenahi değerlerinden belki en küçüğüdür. Halbuki siz bu noktayı, orucun yegâne meziyeti diye görüyorsunuz. İşte onun için sizin medihlerinize kıymet verilemez.
Kâfir - Bu ne taassup yahu?
Mümin - Her sağlam ve tezatsız tavır, sizin gibilere taassup gibi gelir. Evet, biz sizin medihlerinizi de benimsemeyiz! Namaz için "iyi bir spordur" diyen niceleri var... Halbuki namazın vücuda verdiği bedenî terbiye kıymeti, onun faziletleri içinde, mülâhazasına bile yer olmayan bir değer... Gaye sadece ibadet... Bu gaye etrafında, insanın, düşünmeden elde ettiği daha nice kazanç olabilir. Ama bu kazançlardan hiçbirinin, aslî gaye önünde ismi geçemez. Kâfir - Orucun sıhhati düzelttiğini söylemek kabahat mı?
Mümin - Asla! Fakat aslî gayeyi daima ibadet bildikten sonra... Orucun sıhhati düzelttiği o kadar aşikârdır ki, ana gaye yerine gelirken bu mesut neticeyi görmemek de mümkün değildir. Orucun başlıca fazileti, aslî gaye daima ibadet olmak şartiyle, nefs mücadelesi, nefsi yenmek, baskı altına almak borcu...
Kâfir - Sizi dinledikçe Müslümanlığın ne zor ve pahalı şey olduğuna dikkât ediyorum!
Mümin - Ben de sizi dinledikçe, küfrün ne kolay ve ne ucuz kazanıldığını görüyorum! Halbuki Müslümanlık, zor içinde en kolay, pahalılık içinde de bedava olan kurtuluş çaresidir.
-
elinde üstadın mümin-kafir kitabı olan var mı acaba??? kütüphaneye bu ara gidebilseydim kendim alıp yazardım ama uzun sürer.eğer elinde olan varsa üstadın namazın orucun dini vecibelerin sağlığa yararı hakkındaki yorumlarını bizlerle paylaşabilir mi acaba???
-
çok eğlenceli birşey bu ya :D en çok 76,703 yapabildim ama zaman artttıkça daha eğlenceli oluyor :(
Yavuz Bülent Bakiler
in Diğer Şairler
Posted · Report reply
Benim
Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin
Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek
Biri durur kapında korkulu ürkek...
O duran benim.
Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri
Sordum seni şehir şehir
Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir
Pencerene vuran benim.
Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı
Birdenbire yatağından kalkıp oturma
Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma
Saatleri kuran benim.
Senin bir suçun yok kabahat bende
Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek,
Boy verdiğin aynaları istemeyerek
Tekrar tekrar kıran benim.
Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında
Ceylan gibi bakma oraya
Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya...
Duyuran benim.
Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler
Kapanmaz yüreğime açtığın yara.
Her akşam saçlarını karanlıklara...
Savuran benim.
Yavuz Bülent Bakiler