Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Mustafa Cilasun

Üye
  • Content Count

    1,595
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    4

Posts posted by Mustafa Cilasun


  1. Aksın kanım

    Sonsuza değin ne varsa

    Yüreğimde o sevgi var oldukça

     

    Hüznüm hiç

    Dinmesin zülüm ve eza

    İnsanlık onurunu terk etmeyince

     

    Gözyaşlarım

    Akabildiğince aksın

    Uyku gözlerimden feragat etsin

     

    Mazlumun ahı

    Yeryüzünden ilelebet

    Huzur ve saadet için terk etmeyince

     

    Hakikat olan

    Tarife gerek duymayan

    Ruhun varlığıyla ebet yolculuğu

     

    Kalbin sahibiyle

    Muhabbet coşkusunu

    Yaşayamıyorsam hayat anlamlımı

     

    En önemli güç iken

    Gücümüzden feragat ettiren

    Akidemizde şekliyeti önceleyen lekeler

     

    Dirliğin sadece

    Huzurla kaim olmayacağını

    Bilmeyen bir gönlün yarası çok derindir

     

    Ana analıktan

    Ecdat darlıktan kahır içinde

    Nefesler o kadar anlamsız ki sevgisiz iklimde

     

    Ne martılar

    Ne dallarını bırakan yapraklar

    Özünden soyutlanan çalışkan arılar nerede

     

    Bizi benliğimizden soyutlayan değerler içimizde…


  2. Çare kalmayınca

    Sızılar aman vermiyor kalan anlarında

    Izdırap bir yere kadar halin darlığında

     

    Verilen

    Ömür ki kendi serencamının mahfilde

    Katreler anlamsızlaşıyor iksir sahilinde

     

    Bazendir

    Halin demi, keyfin fevki hisler kıdemli

    Can ki kimin derdi, aşk şevkini ne verdi

     

    Ulaşılmaz

    Bir sevda ki derinlerde uzayan nehirdi

    Meşk kimin derdiydi ahiri kimler bilirdi

     

    Şevkle

    Umut olan çocuğun uçurtması kaçar ya

    Uçmak için kanadını çırpan kuşlar var ya

     

    Dilense de

    Ağlamak istenen gözyaşları hiç akmaz ya

    Zindan ki duvarları umutlar için ne sayfalar

     

    Ne yapsın

    Mabet bekçisidir yüreğim karargâh seyrinde

    Hadiselerden bizar artık arı öteleyen dillerde

     

    Bizler

    Neler çektikse azimetin terk ediliş silsilesinde

    Seküler kimliğin nezdinde, ahu figanlar adilince

     

    Dil sukut eyler

    Ne söyleyeyim ki halin kudret eli bilinmeyince

    Utanmalar terk edilince, adaplarda ötelenince

     

    Zikredilen

    Aşklar kimliksiz, sevdalar ki bir rezilliğin içinde

    Mananın mevti hazanın hüznüyle boğulup eriyince


  3. Şu

    Yüreğim kanarken

    Sen dalganın sesindesin

     

    Onun

    Her kıvrımı nefesin

    Sinemde medceziri yaşatıyor

     

    Sen

    Yoksun, kum mahzun

    Seni arayan su masum

     

    Biliyorum

    Sensiz dalga mahkûm

    Gece yalnız, ben onda hapsim

     

    Bak

    Martılar ses vermiyor

    Sensizliğimde onlarda terk ediyor

     

    Melalimi

    Yalnız biçarelik sarıyor

    Halimde alacak bir nefes kalmıyor

     

    Senin

    Bıraktığın masum aşk

    Artık semayı, ayı, kuşatıyor

     

    Bana

    Seni anlatıyor ve bakıyor

    Sessizce kalbime giriyor ve yatıyor


  4. Seni görmeyen

    Gözlerim artık merdiven altında

    Uçurumların o eşsiz diyarlarında

     

    Derbeder

    Akşamcıların acı bahtsızlığında

    Koparılan her sevdanın ahında

     

    Artık

    Kalmadı ki bir muradım sonunda

    Her bir tarafım karanlıkla olunca

     

    Seninle

    Hayallerim ipotek altına alınınca

    Hülyalarım sayfalarını kapatınca

     

    Biran

    Yazmayayım diyorum her seferinde

    Ellerimde ki parmakları kesmeyince

     

    Ruhumun

    Kalan bir nefesi olduğu müddetçe

    Duramıyorum sus tavsiye edilse de

     

    Uzaklarda

    Kendisi başarıyor bravo her nasılsa

    Her daim, sabır içinde yutkunsa da

     

    Melalinde

    Bir sevdanın acısını hiç duymasa da

    Bir sıfatı yakıştırıp susta bıraksa da

     

    Artık

    Esrar perdesini ömür billâh açmasa

    Bir hoş sedanın anılmasını engellese

     

    Bir daha

    Hiç söz etmese de en derinlere geçse

    Gam değil artık bu sevdalar küllenirse


  5. Heceler Gecelerde!

     

    Bir göz ağrısıydı

    Senin onca çektirdiğin

    Ve çektiğim hasretin sancısı

     

    Artık

    Senden uzak günlerim

    Hissedeceksin bir zindan hali

     

    Senin

    Hasretin elemin

    Neler ne acılar çektirmedi ki

     

    Sine-i

    Gönüllerde çalkalanan

    Acı dalgaların verdiği hicran misali

     

    Sen ki

    Bir demi hayattın

    Var olan şevkin ilkbaharıydın

     

    Bir

    Demet çiçekler saldın

    Terennüm ettiğim kokunla şakıyandın

     

    Sen

    Sinemin yalnız olan

    Karanlığında aydınlık salandın

     

    Sen

    Hazandan arta kalan

    en mübariz kederle soluklanandın

     

    Sen

    Nevi şahsına hassaten

    Mana enginliğinde hep kalandın

     

    Manayı

    Aşkın letafetiyle

    Sunan en bariz bir sevdaydın

     

    Sen

    Sineyi saadetinde

    Derin izlerin harmanıydın

     

    Sen

    Çok farklıydın

    Bir başkaydın alıp götüren şarkıydın

     

    Sen

    Halin derinliğinde

    Bir baharı hazanın muştusu

     

    Sen

    Rahmanın engin

    Hasretiyle bir seyri sefer yolcusu

     

    Sen

    Ruhun hilkati canın

    Akıbeti, ahirin saadet olgusuydun

     

    Sen

    Melali bahşedenin

    Nefesleri nazar edeninde kuluydun

     

    Bak

    Beklemektesin işte

    Görünmezlerin seyri âlemin desin

     

    Sen

    Nağmelerin dilinde

    Yalnızlığımın kalan hecelerindesin

     

    Mücerret

    Bir özlemdi hayatın

    Bıraktığı halimi aşkın hasretiyle

     

    İşte

    Kuraklığın pençesinde

    Çölün derinliğinde ki bulunan zahire

     

    Bu

    Öyle bir hakikati aşk ki

    Tutkunun en nadir bulunan bir hali

     

    Artık

    Sinelerden ahu figan

    Duyulmaz gayri elemde görünmez hani

     

    Bir

    Hicranı saadet öyle

    Bir hazzı endam ki halin demiyle

     

    Melalin

    hamd serinliğinde

    Sabrın güzelliğindeki aşkın keyfiyle


  6. Senin Için Ne Söylenir!

     

    O uyanırken

    Ben uyumaya başladım

     

    Karanlığa

    Gömülmek için

    Nelerde yapmadım

     

    Her

    Geçen bir anda

    Beni bekleyen toprağım

     

    Bir

    Kök salmadım

    Seni unutmaya başladım

     

    Öyle

    Diyor ne hazin ki

    Bunu başaran canı taşıyan

     

    Bir

    Muradım yok artık

    Sende ki gönülde kalan

     

    Bir

    Pişmanlık içinde

    Hadsiz bir nedameti yaşatan

     

    Hiç

    Hal bırakmayan

    Esrarı önceleyen değerli can

     

    Artık

    Asla bir umut

    Bağlamayacağım sevdaya

     

    Aşkı

    Anmamaya çok

    Çalışacağım hazanımda

     

    Bir

    Canımı bekleyen

    Mezarın has toprağında

     

    Seni

    Başucuma yazdıracağım

    Sinemde olan uhdeyi hicranımla

     

    Sen

    Hiç beni bilmedin

    Ahirinde de bilmeyeceksin

     

    Hiçbir

    Sızımı hissetmeden de

    Sen tüm varlığınla şakıyacaksın

     

    Hiç

    Bir ahu figanı hissedip

    Duymayacaksın sen unutacaksın

     

    Bir

    Canın defnini ellerinle

    Hazırlayıp felahta buluşacaksın

     

    Senin

    İçin anlıyorum ki

    Artık ben pek çok zulmettim

     

    Aşk

    Adına hem seni

    Hem de kendimi heder ettim

     

    Ben

    Seni terk etmeden

    Sen beni gönlünden azat ettin

     

    Sıkılmadan

    Bir nisa ile unutursun

    Hiç meraklanma dedin ve çekip gittin


  7. Ey

    Kelebekler artık

    Sevda kokumu getirin

     

    Bana

    Yârimden

    Bir haber söyleyin çektirmeyin

     

    Onu

    Sizde özleyin

    Hasret çekin, bir kez sevin

     

    Şimdi

    Ne olur sevdamı

    Anlayın, onunla bana yaklaşın

     

    Biliyorum

    Sizde ne bir gam

    Ve hatta ne bir keder var

     

    Siz

    Çok sevilirsiniz

    Serpilirsiniz, yâri görürsünüz

     

    Size

    Teklife ne hacet

    Dilediğiniz an ona konarsınız siz

     

    Sevgili

    Yâri koklarsınız

    Tenini okşar aşkı haz ile yaşarsınız

     

    Seni

    Kıskanmayım mı

    Be hey aciz olan kelebek

     

    Görkü

    Sende mi acizlik

    Gel birde sen halime bak

     

    Sen

    Özgürsün, şensin

    Mesrursun çünkü yârinlesin

    Sinemle

    Ben biçareyim

    Biganeyim, zavallı kederimleyim

     

    Sen

    Bari sevdanı yaşa

    Dilediğince yeter ki bir haz al

     

    Sen

    Baharın bahçesinde

    Çiçeğin gözbebeğinde şensin

     

    Çok

    Yumuşaksın, hafifsin,

    Latifsin, rengârenksin çünkü şevksin

     

    Ben

    Çulsuz, perişanım

    Yüreği yanan çoraklaşan bir hanım

     

    Sen

    Bil ki güzel kelebek

    Ben kendimi seninle yaşıyorum

     

    Artık

    Çaresizliğimi seni

    Anarak, biraz olsun rahatlıyorum

     

    Senin

    Kanadın da olmak

    Mekânı seninle birlikte dolaşmak

     

    Sevgili

    Yârimin kokusunu

    Bir kez nefesimde almak onu solumak


  8. Her gün uyanırken üzerimden atamadığım yorgunluğum inanıyorum ki artık beni terk etmeyecek, izlerimin takipçisi olarak halime hükmedecek.

     

    Yaşadığım hayatın açmazlarına teslim olmuş bir ürpertiyle onunla birlikte yaşmaya alışıyordum çaresizliğin yüklediği adımlarla.

     

    Nereye baksam güne anlam kazandıran güneş olmasına rağmen, ellerimi açtığım semadan damlalar düşmesini anlarken, hakları gasp edilmiş bir kimliğin hercümerçliğinde hayıflanmam ne kadar çare olacaktı ki.

     

    Her bir düzensizliğin hengâmesinde düzeni koruma adına akla hayale gelmeyen vehimler karşısında duyduğumuz günü birlik nakaratlar muvazenemi bozuyordu.

     

    Düşünmeye dahi mahrum bırakılıyordu ruhuma emanet edilen sinem. Kalbimin bizzat sahibiyken onu düşünmekten ne kadar uzaklaştığımı fark edince içini titremeler kaplıyordu.

     

    Yaşama hakkını elde edebilmenin tek bir yolu kalıyordu desiselerin her gün ivme kazandığı cihanın bizlere has yurdunda, bizzat vatanımda.

     

    Kutlu bir görev aşkıyla askere gönderdiğimiz ciğer parelerimiz bu amansız hırsın ve esrarengiz paylaşımların kurbanları oluyorlardı birer birer.

     

    Küreselleşme adına dünya müstekbirlerinin, mazlumların haklarını acımasızca zülüm ederek bizzat ellerinden söküp alarak…

     

    Orta doğunun vicdanına zakkum katranlığında ihya ettiği mezalim ve bir marifetmiş gibi katlettikleri mazlum Müslüman halkın ortaya koyduğu feryatları hangi “medeni” ülke halkı duyuyor.

     

    Yazmak adına, klavyenin karşısına oturduğumda içimim kan ağladığına şahit oluyorum ve ne kadar şiirler yazmışsam bizzat onlar adına hayıflanıyorum.

     

    İtiraf eğliyorum ki aşikâr bir şekilde iman zafiyeti yaşıyorum kendi kimliğimde, ruh iklimimden her geçen gün uzaklaşırken.

     

    Vakti geçirmek adına… Ne kadar acı bir itiraf… Senin ruhun biçilen zamanı yok etmek için avunmak ve oyalanmak… Zevkler ve hırslar zaviyesinden bakmak…

     

    Sokak köpekleri için gösterilen gayretler, eğitim için seferber edilen gizemler…

    Sistem içinde paye kazanmak için onca girişilen mukallitliğin enstantaneleri…

     

    Milli hasletlerimiz her geçen gün tola re edilerek dünya müstekbirlerinin ve emperyalist güçlerin güdümünde nefes almak adına yaşamaya alışmak…

     

    Gücü elde edebilmek için en değerli mevhumlar ve akaidi kurallar ihlal edilirken, en yakınlarımızın arzularını yerine getirmek için kan ter dökülürken…

     

    Kanın ve terin sahibini düşünmek, ona yönelmek, mesajını idrak etmek ne kadar mümkün oluyordu ki bizim kimliğimizi bizzat ihdas eden, ahirin ve zahirin ölçüsünü bizlere öğreten yüce değerin nazarında…

     

    Kaç zamandır mevsimlerin güzellerinden en güzeli olan ilkbaharın sevincini melalimde doyasıya yaşayamıyorum.

     

    Ne dense gecekonduların düzensiz yollarında, kışın ayazında bin bir farklı desenle tüten bacalar, camlarından soyutlanmış pencereler, karanlıklar içinde hissettiğim inlemeler geliyor aklıma…

     

    Ne zaman hastanelerin aciline nazar etmek için gittiysem bin bir derdin içinde bulduğum çaresizleri temaşa edince gönderiyordum derinliğime hüzünlerimi.

     

    Geçim sıkıntısını iliklerine kadar terennüm eden canların, ekranlar karşısında yutkunmaları ve rey tik uğruna istismar edilen onca kurbanları düşünürken…

     

    Bizler adeta verilenle yetinmek zorunda bırakılmıştık, ihdas edilen şartlar buna göre tanzim ediliyordu. Senin ne düşündüğün, ne kadar gücün varsa o kadardı.

     

    Hatır ve gönül işlerinin revaç bulduğu iklimlerde, garibanlar, mazlumlar ne kadar değerliydi,

     

    Oysaki her insan mükerremdi. Mükellefliğini idrak ettiği ölçüde itibarlıydı. Kıstaslar değişti artık en takva addedilen tasavvufi mekânlarda bunlardan nasibini almışlardı.

     

    Gülün ölçüsü, rahmetin gücü, insanların öcü, mazinin ibret olması için şevki, ahirin özlem içinde terennümleri, mizanın nefsimiz için ürpertilerini ne kadar anlamlıydı.

     

    Rahmetin herkesi kuşattığına iman ederken, ruhumda ki bu derbederliği hala anlaya bilmiş değilim.

     

    Oysaki umudun, sabrın içindeki mevcudun, hilmin enginliğindeki var olan aşkın, çile ikliminde gizlenen nimetin kadrine vakıf olamadığım müddetçe yorgun yaşayacağım.

     

    Ben bu manada aşktan asla anlayamayacağım, bir sevda coşkusunu yaşayamayacağım, mazlum milletlerin, Müslüman efradın duçar oldukları mezalim karşısında hala refahımı ve saltanatımı, heveslerimde mevcut olan şiddeti, zevklerimin her çeşidiyle yaşamaya devam ettiğim sürece…

     

    Bizzat kendimizi kardırdığımızı, masrafı olmayan hoş görüde dahi ne kadar cimrileştiğimizi, bahşedilen tebessümü esirgediğimizi bildiğimi sürece…

     

    En tahammülsüz olan cemaat asabiyetlerinde, feyzimiz kaçar teranelerinde, takiyyeler içinde alına yollarda, ilmi siyaset denen aldatmacalarla…

     

    Dinin bizzat sahibinde bulunmayan saltanatla, gülün rengi ve bizzat kendisi olan efendimizin hiçbir hadisinde mevcut olmayan dünya zevki ve nimetlerinin kadriyle insanlarla cem olma hasletini akide birliği olarak zerk ederek ruhları ihlal etmek.

     

    Evrensel bir mesaj iken, her zerreyi ihata ederken, din ulularının telakkiler karşısında ki açmazlarını nasıl masum göreceğiz…

     

    Kadınları dört duvar arasına mahkûm etmeyi, takva olarak açıklayan basiretsizleri düşündükçe ruhumun daraldığını hissediyorum.

     

    Akıl zaviyesi bakımından benden farksız olan, dünyaya gelmeme sebep olan, şefkatin membaı, himmetin odağı, hoş görü sancağı olan anneme, eşime, kızıma, halama, komşuma neden efendimiz tarafından teslim edilen hakları, çeşitli maslahatlarla ellerinden acımasızca alınıyor.

     

    Erkek adam değilse, mertliği devirmişse, yiğitliği birilerin emanet etmişse, aklını şeyhim bilire tevdi etmişse ne beklenir ki mükellef kimliğinden…

     

    Ruhun sana aitse, ahir ve zahir tercihi bizzat senin iradenle nefsini mizana getirecekse, peygamber efendimizden ziyade şeyhini zikredince ne diyelim ki!

     

    Sen sana ait bulunan akıl ve kalbinle nefsinin nihayetini belirleyeceksin sana verilen mühlette. Tahkik etmeyince kâmil bir imana katiyen kavuşamazsın…

     

    Peygamber dahi her dilediğine şefaat edemezken sen ne bekliyorsun kimden?


  9. Hayatı

    Yazıya vurarak coşmak

    Melali

    Paylaşmak adına

    Yazıyla

    Kendini kuşatanı bulmak

     

    Yazıyla

    Perdeleri aralamak

    Ötenin

    Eşiğinde soluk almak

    Öteye

    Gitmiş gelmişi sorgulamak

     

    Kıyısında

    Ömrün kalanıyla hesaplaşmak

    Yeryüzünün

    Semaya teslim oluşunu

    Gece anılan

    Maddenin kalp atışını anlamak

     

    Ölümü

    Dirimle barışıklığını

    Arzı mekân

    Zenginliğinde dirliği

     

    Önünde

    Köleliğimi itiraf ettiğim

    Huşuyla yer serildiğim

    Saygıyla kıdem eğlediğim

    Varlığımın müşahhas sebebini

     

    Bir müddet

    Kendimden çıkıp

    Soruyorum anlamın ne

     

    Pınarın

    Arz ettiği serinliğe

    Arzın

    Damarlarının kanısın

     

    Sen bu

    Gezegenin, can damarısın

    Pınar pınarken

    Değerini bilmeyişimizin anlamı

     

    Yaşamak

    Ağlamak demek

    Can vermek, akarak,

    Kuruyarak tohum olana

     

    Çatlamış

    Dudaklarıyla ruhumun

    Soruyorum anlamın ne


  10. Artık kurtarsın seni

    Sahip çıktığın hüzünlerin

     

    Yıllara sâri

    Derlediğin çeyizin

    Gölgesinde yaşadığın anıların

     

    Bir türlü

    Duymak bilmediğin

    Acının sessizliğinde yorgun

    Ve bıkkın gözyaşların

     

    Nasibin hükmünce

    Acıların karattığı günlerin

    Duvağını düşürmüşse de sen

    Sen ol aldırma, asla bir yese kapılma

     

    Baharlar tükenmez

    Tomurcuklar fırtınaların dirliğinde

    Kendini bulurlar, yeni bir sayfaya

    Duçar olarak safhaları olgunlaştırır

     

    Kuru ayazda,

    Kararan niyazda

    Gönüllerde var olan nifakta

     

    Hüzünlerin üşümelerinde

    Kirazlar mı oluşur, eriğin

    Güzelliğinde var olan cazibemi kalır

     

    Sen

    Serinliğin titretmelerinde

    Yak gitsin sevdanın çırasını

     

    Şarkılarla

    Sınır tanımayan tınılar misali

    Gönülleri hıçkırtan hicrandan artık

    Bir nebze olsun kurtar kendini.

     

    Bitsin artık

    Senin sinende bezginliğin

    Ölümü davet eden gecelerin

    Durmayan yaşlarında ki haykırışların figanların


  11. Günler

    Birbiri peşi sıra

    Güneşin şevkiyle anlamlaşırken

     

    Baharın

    Serencamında

    Kuytu enginliğin

    Hazzına vakıf oluyorum

     

    Yeşil

    Çimenler sinemin

    Bir hicranı olarak iz bırakıyordu

     

    Onunla umudun

    Kollarına uzanmıştım doyasıya

    Sırtımı yaslanarak hülyalar yaşamıştım

     

    Olmuyor işte

    Her dilediğin özlemin seninle

    Nice hasret perdelerinde

    Sahnelenen piyeslerin seyrinde

    Bir nazarın ne izler bıraktı kalbimde

     

    Yumruklarımı sıkarak

    Avuçladığım çimenler

    Hıncımı ne kadar anlayabilirdi ki

     

    Bir yeşilliğin

    Mürüvvetiyle bahşedilen

    Hükmün icrasının İklim kuşağında

    Mühleti nöbet yaşantılarında

     

    Kalbimin

    Titrek atışlarına

    Seni tanıdıkça,

    Haline vakıf oldukça

    Daha çok vakıf oluyordum

    Bir korkunun kuşattığı serzeniş izleriyle

     

    Tarafından

    Yanlış anlaşılmanın

    Halimde husule getirdiği telaşıyla

    Sürekli susmaya talip olmam bunun içindi

     

    Senin

    Bahşettiğin ülfetin

    Karşısında çaresizliğimi

    Naçarlığıma anlatarak yaşıyordum

     

    Halinden

    Sudur eden bir kelam

    Yüreğimde iğne oyası misali

     

    Zarafetini

    Resmederken

    Naif cümlelerin karşısında

    Sukutu hayale uğruyordum

     

    Hak

    Etmediğime kani olduğum

    Değerleri omuzlarıma yüklemen

    Karşısında mahcubiyetin katlarında

    Hala seni anlamaya çalışıyordum

     

    Bir

    Ortak paydamız vardı

    Müşterekliğimizi anlamlı kılan

    Kelime ismi hüzün olan

    Hatırlandıkça sol yanımızı ağrıtan

     

    Nedamet

    Zamanlarına kayıt bıraktıran

    Özlem namelerinden arta kalan

     

    Terennümlerdi

    Bir zamanlardan kalan izlerin

    Sahipliğinde vaat edilen değerlerle

     

    Şimdilerde

    Ne yağan yağmurun

    Ne sensizlikte andığım umudun

    Kalbimde mahfuz tuttuğum

    Titremelerin sancısıyla aşk kokumdu

     

    Seninle

    Anlam bulduğum

    Sevginle hizmete talip olduğum

    Her bir yanımda bulacağıma inandığım

    Zarifliğin ve şevkinin aşkıyla anıyorum


  12. Ne yazı ki

    Her gözde yok olur bir gün nur

    Kulakta yok olacaktır dikkati şuur

     

    Ne kadar

    Gizlidir ki ten candan ve can

    Tenin inkişafında var olandır

     

    Fakat

    Onu görmek için

    İznin zuhur etmesi gerekir

     

    O nefeslerde

    Ne hikmetler gizlidir serdir

    Ne ateştir ne badedir söyledikleri

     

    Nefes

    Mutlak hissedilmesi gereken

    Meşkin avareliğinde yaşamaktır

     

    Ruh bu aşkı

    Hissetmese halde yoksa bu ateş

    Dilden düşmeyen yürek kan içindir

     

    Aşk kalbindir

    O bahşedilen ulvi bir nimettir

    Tefekkür etmek dahi gayretinledir

     

    Feda olmazsan

    Kar’ın sözünü nasıl edeceksin

    Hali yakan aşkı tanımazsan neylersin

     

    Dillenen bir aşkın

    Coşkusunda içine düşen ateş misali

    Yardan ayrı çekilen hasretin değeri

     

    Bu zaman avuntular

    Melali kesmez aşk iksiri kalbi korur

    Teselli eden tek şey nağmeyle bulunur

     

    Sana yoldaş olur

    Hicranına ortak olur korlanan serinliktir

    Perdeler ardı ardına açılır halin ahengiyle

     

    Sana mahfuz olan sırra

    Aşığın sır perdeleriyle sırdaş olur

    Kalb hazzı müsemma ile sarmaş tadır

     

    Ey pakı ihsan olan

    Sen yalnızca yanımızda kal yeter

    Dinginliğe erer devran olan keder


  13. Özlemimi açmaya

    Bir kalp istemedeyim ben

     

    Uzak kalmaktan

    Harap olmuş kalp yorulmuş

     

    Halimi

    Anlayacak bir kalp isteseydim

     

    Hani bir vuslatı

    Arar ya aslından kalan sırla

     

    Uzak düşülen diyarlarda

    Durmadan özünü hep arar ya

     

    İşte hayıflandığım

    Arandığım bu yüzden benim

     

    Her zeminde dile getirdiğim

    Yalnızca bu nedenledir dileğim

     

    İnsan mefkûresinde

    Husule gelen her bir şeyle

     

    Anlaşmaya çalışmam

    Meşverette bulunmaya başlamam

     

    Onlarla paylaşmam

    Halimi sunmam sadece bu yüzdendir

     

    Herkes bir cana

    Dost oluyor zannımca benim

    Kendine yakın buldukları sürece

     

    Ne çare ki

    Aştırmadı kimsecikler

    İçimde gizlenen onca sırları

     

    Kimseler anlayamadı

    Ahu figan ederek ağladıklarımı

     

    Oysa sakladığım sırlarım

    Duyulmayan çığlıklarımdan hiçte

     

    Uzak değildi

    İhsan sahibi görürdü

    Ve dikkatle algılayan hissederdi onu


  14. Evet, artık bir şekliyle

    Her gün görüp temaşa ettiğimiz

    O en güzel meşherlerden daha güzel

     

    En muhteşem

    Saraylardan daha muhteşem

    En muhtevalı kitaplardan daha muhtevalı

     

    En mevzun

    Ve muntazam sistemlerden

    Daha muntazam, en şaşaalı mesire yerlerinden

     

    Daha büyülü

    Ve hemen her zaman

    Taptaze ve rengârenk hâliyle şu yeryüzü

     

    Ona bir manada

    Cennetlerin izdüşümü

    Firdevslerin sihirli koridoru da diyebiliriz

     

    Bütün o cazibedar

    Derinlikleriyle insani duygularımıza

    Akseden birbirinden farklı tecelli dalga boyundaki

     

    Güzelliklerin

    En enfesleriyle başlarımızı döndürmekte

    Ve gönüllerimizi hakikat aşkıyla coşturmaktadır

     

    Eğer insan

    Tabiat ve hayata ait hususiyetleri

    Biraz ön yargısız, biraz da insafla tetkik edebilse

     

    Görüp duyduğu

    Bakıp mütalâa ettiği canlı-cansız

    Her nesneye karşı öylesine derin bir hayranlık duyacaktır ki

     

    Müşahede ettiği şeyleri

    Bir daha ve bir daha temaşadan

    Kendini alamayacak; belki de, bir sevdalı gibi

     

    Sürekli varlığın özüne

    Ulaşma hülyalarıyla oturup kalkacaktır

    Oturup kalkacak ve her yeni tetkik, yeni tahlil,

     

    Yeni terkiple varlık

    Ve eşyanın ötesindeki hakikatlerin/hakikatin

    Meraklı bir araştırıcısı ve âşık bir keşşafı hâline gelecektir


  15. Hikmet;

    Bir düşünce, tasavvur

    Ve davranış bütünlüğüdür

     

    Evet,

    Düşüncede isabet

    İfadede gereklilik ve ölçü

     

    Sonra da

    O çizgide hareket

    Tam bir hikmet tekevvünüdür

     

    İlimde yakin

    Amelde sağlamlık ve itkan

    Hikmete bir diğer yaklaşım

     

    Buna

    İlmin amel ile sanat ruhunun

    itkanla beslenmesi de diyebiliriz

     

    Dinin gaye

    Ve maksatlarını kavrayıp

    Onu ferden temsil etmenin yanında

     

    Topyekûn hayata

    Hayat kılma düşünce ve

    Cehdi de hikmetin bir başka çizgisi

     

    Varlığın özü

    Ve iç yüzündeki gerçeği,

    Her nesneye ait ayrı ayrı hususiyetleri

     

    Ve bu hususiyetler

    Arasındaki münasebetleri

    Yaratıcı tarafından hedeflenen

     

    Gayeleri

    İdrak ve şuur da

    Hikmetin ayrı bir tarafıdır

     

    Sebepler ve illetler

    Âlemine yönelerek, varlığı

    Fayda ve maslahat yanlarıyla görüp

     

    Tanımak

    Tahlil ve terkiplerde bulunmak

    Yaratıcının halifesi olma unvanıyla

     

    O’nun izni ve emri

    Dairesinde varlığa müdahale

    Hâkimiyet sanatı hikmetin ayrı bir yanı

     

    Nizam ve ahengiyle

    Kâinattaki her şeyin yerli yerinde

    Olması ilâhî hikmetinden hareketle

     

    Kendi dünyamızda

    Bu denge ve düzenin

    Korunmasına riayet Arz

    Atmosfer ve semalardaki muvazenenin

     

    Muhafazası istikametinde

    Değişik ad ve unvanlarla değişik

    İlim dallarının geliştirilmesi de

    Hikmetin ayrı bir yorumudur

     

    Her zaman en iyi

    Hedefleri takip ederek

    Sevk ve idare edilenler arasında

    İyilik ve güzellik arayışları içinde bulunmak

     

    İnsanlarla

    Muamelelerimizde ilâhî ahlâkla

    Taalluk etmek suretiyle arzı ve arzdaki

     

    Peygamberlerin

    Gönderilme gayelerini

    Gerçekleştirmek de hikmetin

    Bir diğer açıdan ve çok enfes tarafıdır


  16. Londra sokaklarında

    Olanlardan habersiz şekilde

    Dertli sineler, yol almaya devam ederler

     

    Bunlardan ikisi

    Karar almışlardır kendi aralarında

     

    Atlamayacaklardır hiçbir

    Kapıyı ve her eve sokacaklardır

    Ellerindeki mukaddes davetiyeyi

     

    Bu niyetle

    Çalarlar her bir kapıyı

    Ve yaparlar çağrılarını

    Mütebbessim bir çehre

    İle yaparlar gerekli olanı

     

    Dedikleri gibi

    Atlamazlar hiçbir haneyi

    Aynen karar aldıkları gibi

     

    Kimisinden o anda

    Alırlar tepkilerini, kimisinden ise

    Sonradan gelecektir davetin neticesi

     

    Kimi için

    Bu davet bir mekân beraberliği

    Manasını taşırken,

    Kimi gönül için de

     

    Âhiret

    Beraberliğine vesile olan

    Bir tanışmanın başlangıcı olacaktır.

     

    Küçücük davetiye

    Belki de bazı sinelerin

    Yamaçlarında bir kartopu

    Gibi yuvarlanmaya başlamıştır bile

     

    Çığa ne zaman

    İnkılâp edeceğini kestirmek

    O esnada imkânsızdır

     

    Neyse onlar

    Tohumlarını atarlar toprağa

     

    Bakalım kaçı boy

    Verip de selâma duracak

    Kaçı sinesinde

    Nice başağı barındıracaktır


  17. Öteden beri

    ‘Rahmet’ denince

    Akla ilk gelen yağmur

     

    ‘Yağmur’

    Denince de

    İllaki rahmet akla gelir

     

    O, bazen

    Bir okyanusun

    Ortasına iner

    Sağanak sağanak

     

    Bazen

    Bir dağ başına iner

    Sessiz ve ağlayarak

     

    Bazen de

    Çöllülere düşer

    Çoraklaşmış

    Toprakları ürperterek

     

    Sinesindeki rahmeti

    Hangi çöl

    Ortasından aldığını

     

    Ve bu

    Mukaddes yük uğruna

    Hangi semada kaldığını

    Kim bilir ki

     

    Kim bilir

    Kaç derece

    Ateşte pişti sinesi de

    Doldurdu azığını alelacele

     

    Öyle ya

    Bekleyenleri var

     

    Meleklerin refakatinde

    İnmesini gözleyenleri var

     

    Düşünmesini

    Bilenlere bu yollar

    Hikmet nakışlı bir kanaviçe

     

    Yağmurun

    İnsandaki izdüşümü

    Gözyaşından başka nedir

     

    Ağlayarak

    Rahmet kapısı çalınır

    Ağlayarak

    Elin yetişmediği istenir

     

    Ağlayarak

    Açziyet aşılır

    Ağlayarak

    Yusuflar çağrılır

     

    Ağlayarak

    Kanlı gömlek koklanır

    Ağlayarak

    Af kapısı aralanır

     

    Yağmurun

    Zahirî sebeplerinden

    Biri güneş olduğu gibi

    Ağlamanın da

    Güneşi yanık kalbidir

     

    Kalbi

    Yanmayanların

    Yağmuru

    Yağmayacak demektir

     

    Ağlamayanlar ise,

    Anlaşılamayacaktır

     

    Kalb yanarsa

    Gözler

    Kayıtsız kalmayacak

    Ve kahkaha

    Mekân bulamayacaktır

     

    Dertliler,

    Gittikleri yerlere

    Sinelerindekileri taşıyacak

    Ve oralarda

    Gözyaşlarıyla yeni

    Doğuşlara vesile olacaklardır

     

    Kalb

    Yangınının adı

    Bazen azim gayret, himmet

    Bazen de

    ızdırap, çile ve derttir

     

    Hâl,

    Kalbin durumuna

    Doğrudan bir işarettir

    Onu olduğu gibi ele verir


  18. Yine kendi dirliğimde düşüncelerimle bir hesaplaşmaya yöneliyorum.

     

    Açmazların bulunduğu ruhi dinginliğimde icbar edilenler karşısında her geçen gün yabancılaşıyor muyum sorusu geliyor aklıma.

     

    Düşünmenin dahi birilerince suç teşkil edildiğine şahit olunca ilk aklıma gelen birilerince pazarlanan bağnazlık geliyor aklıma.

     

    Bir düşünceyi henüz doğmadan mahkûm etmek ne kadar acı bir zulmettir.

    Kendi payelerinin yok olacağı korkusuyla hiddeti önceleyerek sığıntı kimliğinde yaşamaya çalışmak ne kadar tuhaf bir tercihtir.

     

    Kime kulluk yağacağı konusunda netleşmeyen yürekler, sürdüre geldikleri mukallit kimliklerinin açmazlarıyla kapkara olan vehimlerini nesillere akıtmayı marifet olarak lanse ediyorlar.

     

    Hukuku güya hukuk adına çapraz hezeyanlarla pak idrakleri yanılmaya gayret ediyorlar. Kimler, kimlikleri konusunda netleşemeyen cahil zümreler, reddi miras takiyyesinde bulunan gafiller.

     

    Hizmet aşkıyla varlığını vakfeden değerlere saldırmak ne kadar büyük talihsizliktir. Saldıranlar kimler, kişiliklerinde aşktan bigane olan zilletler, çilenin hangi değerler muvazenesinde bir mefkûre oluşturacağını akledemeyenler.

     

    Düşüncelerin kadavra odasında hayat bulması, ancak niyet ve hizmet anlayışında ki inkişafla orantılıdır. Bireylerin özellerini deşifre ederek bir yol aramanın yararını ve densizliğini kimlere sormalıyız.

     

    Başarılı olan siyasilere ve müteşebbislere karşı neden bu kadar ön yargılıyız, bunun toplumu aydınlatma adına nasıl bir faydası olacaktır şaşarım.

     

    Din adına siyasi kalem kavgasını en son raddesine kadar kullanan zavallılara nasıl acımayalım. Bilmeden konuşmak, siyasi getirim için çıkarları vuruşturmak ne acı.

     

    İnsanlar doğup büyüdükleri topraklarda, mukaddesatın ne olduğunu, henüz kişilikleri tam oluşmadan öğrenirler.

     

    Malik olmak duygusunun, fıtratın gereği olduğu kesin kanaat, ama neye, nasıl ve hangi ölçülerde olacağının tespiti gerekir.

     

    İnsanı adam yapan tüm unsurların, yaşadığımız hayatın içinde bulunduğunu, bizlere uzak olmadığını bilmeliyiz, bir buket sunan elçinin, tebessüm ettiğini görebilmeliyiz.

     

    Bizleri bu nadide buketten ve masrafsız tebessümden, sevgiden, fedakârlıktan alıkoyan unsurlar tarafımızdan bilinmiyor mu?

     

    Bizzat yaşadığımız bu hayatın manasına bigane kalanlar, mutlaka mezarlara da manzara niyetiyle bakıyordurlar!

     

    Yaşamak zorunda olduğumuz bu hayatı, çekilemez hale getiren temel unsurları ihdas edenlerin, aldatılmış olduklarını, bizzat hayatı bahşeden açık ve seçik bir netlikte beyan ediyor.

     

    Bu yaratıkların kendi akıl ve zanlarına göre hayatın, ne anlam taşıdığını biliyor olmalarını, kendilerinden emin olmalarını bir zillet olarak, telakki etmek durumundayız.

     

    Tercihlerinin bizimle aynı frekansta olmaması şaşırtıcı değil, çünkü bunların ortak zaafları tekebbür, enaniyet ve hıyanettir.

     

    Paydaları bu olan yaratıkların, zulümden, desiseden, entrikadan asla vazgeçmeyeceklerini bilmemiz kaçınılmaz olacaktır.

     

    Bizler mukallit olmaktan kurtulup, itminan olarak, kime, niçin, nasıl ve hangi ölçülerde itibar edeceğimizi bilemez isek, müşahhas bir şekilde, tahkik ederek kanaat sahibi olamaz isek, yanılgılarımızın kaçınılmaz olacağı muhakkaktır.

     

    Hayatımızı ihata eden ve bizleri sürüklercesine alıp götüren, bizi bizden ayrı bir insan yapan faktörleri tanıyarak, muvahhit duruşunu sergilemeliyiz.

     

    Rahmet vesilesinin öğretilerini, susamışçasına araştırıp, kanarcasına ve büyük bir ihtimamla deruhte etmek zorundayız.

     

    Toplumun içine girdiği kutuplaşmalarının temelini oluşturan nedenlere, bir göz attığımızda anlamak adına zorlanmaya hiç gerek kalmıyor.

     

    Bu bakımdan beni benliğimden uzaklaştıranlara, kin kusmak kolay olduğu için bunu yapmayacağım, fert bazında bile kendi ile barışık bir sevgi için kucak açacağım.

     

    Hoş görü, ölçülü, sevgi, sabır, sebat, metanet azığım, kin, zan, zülüm ve egom çok iyi tanıdığım nefsimin basamakları olacaklardır.

     

    Ben yine kendi dirliğimde düşüncelerimle bir hesaplaşmaya yöneliyorum.


  19. Yağmur damlaları

    Ritmik vuruşlarıyla pencerenin

    Açılarak davet edilmesi için bekliyordu

     

    Nisan

    Bereketinin

    Güzelliğini sunmak için

     

    Hayatın

    En bariz çekilmezliğinden

     

    Gına

    Gelmişlerin gönüllerinde

    Taze bir baharın müjdesini vermek için

     

    Umudun

    Kuşatıcılığından

    Uzaklaşan sinelerin

    Muvazene bulmaları için

     

    Gelecek

    Adına pişmanlığın

    Hazan içinde sararmanın

     

    Hicran ile

    Boyanmanın

    Bir çare olamayacağını

    Anlatıyordu adeta düşünenler için

     

    Demek istiyordu ki

    Varmıydı benim sizi ziyaret

    Edeceğimden haberiniz, gönüller için

     

    Getirdiğim

    Sevgi ve muhabbet iksirinin

     

    Sinenizde

    Husule getireceği

    Esenliği sizler fark edene kadar

     

    Her şeyin

    Bir hesabı var

    Hesapsız olanlar betbahtır

     

    Dilenmelidir

    Gayretin rucuundan sonra

    Samimiyetle halk eden Rab tan

     

    Bilseydin

    Bir damlaya dahi

     

    Ne kadar çok

    İhtiyaçlı bulunduğunu

    Haline binlerce kez şükrederdin

     

    Seni seven için

    Bir caziben olmalıdır

     

    Cazibe sadece

    Zahirle kaim değildir

     

    Fiziksel özellikler yakini

    Hissetmek için bir hüccettir

     

    Asıl güzelliğin ruhundaki

    Muhafaza edeceğin mertliktir

     

    Denklik

    Soysal şartların

    Gereği olduğunu bilmelisin

     

    Ütopiler

    Haz için bazen

    Gerekli olan değerdir

     

    Derinliğinde

    Zaman öldürmek ise

    Fikredenler için hederliktir

     

    Sevgi

    Muhakkak ki

    Hak eden için sarf edilmelidir

     

    Aşk şimdilik

    Senin harcın değildir

     

    O nerede

    Vuslatın olduğunu

    Bilen en yüce değerdir

     

    O aşk

    Mürebbi

    Kimliğinde bir erendir

     

    Hormonal

    Zevklerin asla değildir

     

    Hevesler için

    Uzaklarda nazar eden

    Ruhi muvazenedir o bir erktir


  20. Sen giderken

    Gözlerinden dökülen

    Yaşlar karşısında metanetle

    Dayana bilmem gayri kabildi

     

    Her ne kadar

    Daha fazla üzülmemen için

     

    Gizlemeye

    Çalışsam da akan damlaları

    Senin fark etmemen mümkün değildi

     

    Çünkü senin

    Altıncı hissin bir başka

    İfadeyle ferasetin çok kuvvetliydi

     

    Henüz dudaklarımı

    Kıpırdatmadan aldığım nefesten

    Bir şey söyleyeceğimi bilecek kadar duyarlıydın.

     

    Şimdi senin için

    Ne söyleyebilirdim neler

    Geçirmezdim ki gönlümden

     

    Gönül iklimimde

    Yetiştirdiğin filizlerden

    Akseden güzellikler karşısında

    Bir çaresizliği yaşıyorum ne gelir elimden diye

     

    Asla seninle

    Vedalaşmak istemiyorum

    Bir şekliyle bir yolunu bularak

    Muhakkak seninle gelmeliydim

     

    Neye mal olursa olsun

    Bu tercihimi uygulamalıydım

    Ama nedense seni ikna edemiyordum

     

    Ben ısrar ettikçe

    Sen daha fazla üzülüyor

    Ve sessizliğinde ağlıyor, kahroluyordun

     

    Ailece göçüyordunuz

    Toprağı altın sanılan şehri

    Emin denen güzelliğe, bir şekliyle

     

    Arkadaşlığımızın

    Bitirilmesinin hükmüm verilmiş

    Meğer ailence bizlerden habersizce

     

    Babanın hiddeti

    Karşısında biçare annen

    Elinden bir kaza çıkmasından korktuğu için

     

    Sana

    Hakkını haram edeceğini

    Söyleyerek öyle ikna edebilmiş

     

    Hayrete düşmüştüm

    Bunları annemden duyunca,

    Bana verdiği öğütler silsilesinden

     

    Lakin kim

    Ne derse desin

    Gönül ferman mı dinliyor

     

    Kalbime

    Ben mi yön veriyorum

    Sanki bu hakikat bilinmiyor

     

    Sana kızacak

    Bir bahane bulsam belki

    Hiddetimden gönlüm kararır

     

    Ruhum daralır

    Vicdanım heba olarak

    Vurdumduymazlığı seçerdim kahrımdan

     

    Ama sen öyle miydin

    Sanki bunmaz bir nadideydin

    Açan en güzel yasemindin

     

    Zambakların

    Saldığı renktin,

    Kelebekler kadar zariftin

     

    Hiçbir zaman

    Üzülmeme fırsat bırakmadın,

    Sen adeta beni kendine katmıştın.

     

    Şimdi çaresizliğin

    Girdabında gözyaşlarını akıtıyorsun.

     

    Hak her halükarda

    Dilendiği gibi tasarruf edilen mi

     

    Her hangi

    Bir ölçüsü bulunmaz mı

     

    O vakit Mükellef olma şartı

    Niye vardır gibi birçok sorular

    Hafzalamı kuşatarak şaşkınlığı yaşatıyordu


  21. Gecenin

    Mağrurluğundan

    Gözlerim uykuya

    Eyvallah etmiyordu

     

    Sinemden

    Bazı mısralar

    Dur durak bilmeden

    Peşi sıra gelmek istiyordu

     

    Sanki

    Bir perde açılıyor ve

    Oyun sahnelenirken sözler

    Kıdemini bulmuş gibi fırlıyordu

     

    O an

    Hissettiklerim

    O kadar güzeldi ki

    Unutmamak adına kalemle

    Bir yerlere hemen yazmalıydım

     

    Yorgun yüreğime

    Tüneyen mısralar bir haykırış

    Olarak anlam buluyordu melalimde

     

    “Yeter” olarak

    Belir genleşen ihtar

    Kavurucu hırçınlığıyla

    Geceye anlatıyordu dertlerini

     

    Yaşamak

    Adına icbar olduğum,

    Tercihlerimde katlanmak

    Zorunda kaldığım daralmalar

     

    “Yeter” artık diye

    Yeniden nüksediyordu

     

    Adaletten

    Dem vuranlar

    Haksızlığa uğradıklarında

    Tüm hıncıyla

    Bağnazlığı savunuyorlar

     

    İnsanın en temel

    Hakkı olduğu halde bu hakikati

    Reva görenleri düşününce okumak

     

    Keyfim kayboluyor

    Dağların yamaçlarından

    Hicranım ile ötelere uzanırken

     

    Halimi

    Anlayacakların dirliğinde

    Bir vuzuha nihayet eriyordum

     

    Damlayan

    Gözyaşlarımla bizim

    Değerlerimize, örfümüze

     

    Milli

    Hasletlerimize

    Onlara anlam bahşeden

    Akidemize neler olmuştu

     

    Onları kimler

    Çalmıştı bizlerden

    Düşünmeden edemiyordum

     

    Tenimi titreten

    Açık duran pencereden

    Nüfus eden rüzgârla yalnız ben

     

    Bizim olan

    Okutmak için nelere katlanılan

    Öznesi rahmet olan

    Toprakla anlamını haykıran

     

    Yaprakla

    Selamlaşan

    Damlayla bereketi salan

     

    Kızlarımız

    Herkesin gözleri önünde

    En tabi hakları

    Ellerinden gasp ediliyordu

     

    Güç

    Zayıfın

    Yanında hırçınlaşır

     

    Onu

    Kullanmasını

    Bilmeyenler ise

    Tarih karşısında zulmüyle anılır

     

    Kimler

    Ne yapmadı ki

    Mizan

    Asıl olan bir hesaptır


  22. Ne kadar ruhumu

    Sana olan düşkünlüğünden

    Azat etmeye çalışsam da

    Bir türlü başarılı olamıyorum

     

    Sizi düşünmek zorunda

    Kalıyorum çaresizce düşünüyorum

    Adımlarımla

    Terk ettiğim patikalar refakatiyle

     

    Melalime

    Saldığın soyut iklimin

    Serencamında sadece bakışlar vardı

     

    İçimi

    Delercesine geçip giden,

    Beni benden ötelere sevk eden

     

    Her türlü pişmanlığı

    Öteleyen, merak içinde

    Seyri âlem ettiren bir duygu

     

    Bedenin

    Ahenginde nizam edilen

    Gözlerden dem vurmuyorum ben

     

    Hissiyat

    İtminanlığında var olan

    Dirliğin güzelliğinde düşünceleri

     

    Deşifre edecek

    Bir netlikte yazdığınız

    Satırlarınızdan bahsediyorum

     

    Siz karşımda bana

    Hitaben yazıyordunuz adeta

     

    Böyle bir duyguya

    Kendimi kaptırmaktan

    Her nasılsa kurtaramıyordum

     

    Yazılanların

    Genele hitap etmesi

    Biliyorum ki aslolan bir kanaattir

     

    Lakin

    Bu gerçeği gönlüme

    Anlatamıyorum bir türlü

     

    Mısralarınızda

    İşlediğiniz yalnızlığın

    İkliminde kendimi buluyorum

     

    Yozlaşmışlığın

    Her türlüsüne seninle

    Aynı ölçekten bakıyorum

     

    Sadece

    Sevgi için ebede ötelenen

    Definenin sancısıyla yaşıyorum

     

    Senin

    Zahirin senindir

    Benim için

    Cazip olan ruhi kimliğindir

     

    Melalimi

    Ötelerden nefeslenerek

    Hissettirme erkine erdirmendir

     

    Düşünmenin

    Keyfiyle terennüm ettirmendir

    Bu güzelliğin karşısında teslim olmamak

     

    Ne kadar

    Mümkündür bilemiyorum sadece

    İçimden geçenleri satırlara döküyorum

     

    Güllerin

    Çeşidini neyleyim

    Ben onun öznesiyle kaimim

     

    Ruhum

    Müddeti içinde anlam ararken

    Mana muhayyilesinde ahenk bulduğum

     

    Senden

    Hâsıl olan mısralarınla

    Nefes almanın şevkini yaşamaktayım

     

    Aşk eğer bir nursa

    Ve hatta bilakis verilen onursa

     

    Nefsimi zilletten koruyorsa

    Halimi manayla buluşturmasına talibim

     

    Siz habersizce

    Satırlarınızla ruhumu işlerken

    Lütfeder misiniz artık hangi aşkı arayım


  23. Şimdi

    Ne yapacağımın

    Şaşkınlığı hükmünü

    Sürdürüyordu hislerimde

     

    Senin fevkalade

    Rikkat ölçeğinde gizlediğin

    Bakışların

    Aklıma geliyordu şimdilerde

     

    Biraz sonra

    Asfaltla içselliği bulunan

    Ahşap evimizin sokağa bakan

     

    Penceresinden

    Seni yakinen görmem

    Mümkün olacaktı

     

    Salınarak

    Adımladığın bayır aşağı

    Asfalt yoldan geçip giderken

     

    Bu hali

    Düşünmem bile yüreğimi

    Ağzıma getiriyor her nedense

     

    Bu kadar cezbe

    Tutulmamın sebebi ne olabilirdi

    Hala bir anlam verebilmiş değilim

     

    Gözlerimin

    Önünden akıp giden

    Uzaklardan

    Nazar ederken çok cazip gelen

     

    Neydi

    Bir anlayabilsem

    Kim bilir ne kadar rahatlayacağım

     

    Öncelikle bizzat

    Beyan edemediğim hakikat

    Suhuletli duruşunda ki muazzamlıktı

     

    Seni halk eden

    Ne kadar cömertlik bahşetmiş

     

    Nisa kimliğinde

    Mihenk olarak telakki edilen

    Her şey sende

    Sanat harikası olarak tablolaşmıştı

     

    Gizlediğin

    Gülüşlerinde ki akıcılık

    Asla unutulabilir değildi

     

    Yan gözlerle

    Etrafını süzmen

    Ne kadar harikaydı

     

    Oluşturduğun

    Gizem karşısında meftun

    Olmamak içten bile değildi

     

    İnsan olarak

    Bu değerli can için neler

    Feda edilmezdi ki diye

    geliyor sinenin derinliğinden

     

    İşte sadece bir sergi için

    Aldığım davet sebebiyle bilmeden

    Müşterekliğimiz olan

    O solonda fark etmiştim sizi

     

    Ebrular için

    Ne kadar enfes yaklaşımınız vardı

    Daha önceleri hiç fark edemediğim

    Güzelliklere şahit olmuştum sayenizde

     

    Sizi tanıyana kadar

    Ebru sanatına karşı asla

    Sizin zaviyenizden

    Bakabilmeyi becerememiştim

     

    Sanata karşı

    Bu denli duyarlılığınızı sizinde

    Bir sanat harikası olan

    Kişiliğinizle özdeşleştiriyorum

     

    Bir gün

    Sizin karşınıza

    Çıkmaya cüret edebilirsem

     

    Yokluğunuzda

    Pencere kenarında

    Şimdi içimden geçen her şeyi

    Bizzat size aktaracağıma eminim


  24. Efendim sizlere teşekkür ediyorum. On bir fasıldan bu yana okumuş olduğum hikayenin en çarpıcı ve sorgulayıcı dolayısı ile fikir kıvamının tezahürünün en zirvede olduğu yerdi. İşte a'dan z'ye kadar herşeyi kuşatan sorular silsilesinin kemiyet hesabıyla ufak numunelerini görebileceğimiz yazıda bizi "bu" hallere düşüren anlayışın karşımıza geçip hesap vermesi gerektiğini hisseder gibi oluyoruz. Her dimağın sorması ve cevaplaması gereken aksi takdirde makineleşmekten öteye geçemeyecek robot anlayışının tahakkümüne gireceği son bizleri karşılayacaktır...

     

    Değerli kardeşim alakanız için çok teşekkürler ediyorum, katkılarınız için niyaz ediyorum, sağlık ve afiyetlerle selam eğliyorum.


  25. HADDİME DEĞİL AMA UMURSADIĞIM İÇİN SÖYLEMEM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM..ŞİİR DENİLİNCE ILLA BELLİ BIR HECE ÖLÇÜSÜYLE YA DA KAFİYELİ BİR DÜZEN AKLA GELMEMELİ BİLİYORUM AMA ŞİİRLERİNİZİN ÇAĞIRIŞINDA SANKİ EKSİK BİR ŞEY VAR..YA DA KENDİNİ GİZLEMEKTE ISRARCI OLAN BİR KAÇ SÖZ.. DENEME YAZIYOR MUSUNUZ?DUYGULARINIZIN İFADESİNİ ARADA DÜZ YAZI ŞEKLİNDE DENESENİZ SANKİ DAHA YAKIN OLUR GİBİ GELIYOR..EGER SADECE KENDİNİZE HITAP ETMIYORSANIZ..SELAMETLE..

     

    Lütfen neden haddiniz olmasın küçüklüğünüze rağmen, düşüncelerinizi açık bir şekilde yararlı olmak maksadıyla beyan etmişsiniz. Yazmaya çalıştığım şiirlerin genelinde bir eksiklik vardır. Bu gerçeği ben fark edemiyorum zira şiirden en az sizin kadar anlayamıyorum. Ben sadece kelimeleri olur ya bir anlam ifade etmesi cihetiyle karakalen yazıyorum. Bu uğraşın adını paylaşım olarak telakki ediyorum. Fakat siz bu sitede yazmam konusunda bir rahatsızlık duyacak olursanız lütfen sarfı nazar etmeyiniz, ben hemen huzurunuzdan çekilirim edebim gereğince. Bimenizde belki bir fayda olacaktır, çelışmalarımı öncelikle kendi halimle hesaplşarak kaleme aldığım için bir nevi kendime hitap ediyorum sayılabilir şayet müsadeniz olursa. Her çalışma muhakkak ki farklı açılımlar sağlayacaktır. Tesirin nerede olacağı elbetteki saklıdır. Yazmak bir sanattır. Aşk adanmaktır. Anlamayan biraz bakacaktır.

    Bu bakımdan halimi maruz göreceğiniz kanaatiyle müsadelerinizi istirham ediyorum ve size selameteler diliyorum.

×
×
  • Create New...