Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Achar

Admin
  • Content Count

    1,001
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    24

Posts posted by Achar


  1. Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK 1976 senesinde Seyyid Taha Hazretlerini kabri başında ziyaret etmek ister. Bu niyetle İstanbul’dan Van’a gelir. Orada bazı gönül dostları ile birlikte Şemdinli’ye hareket eder. Üstad Necip Fazıl, yaşlı hasta ve bitkin olduğu bir haldeyken,at sırtında Nehri’ye kadar gider ve Seyyid Taha Hazretlerini kabri başında ziyaret eder. Yolda dostlarına şu vasiyette bulunur. “Şayet ölürsem beni Nehri’de Seyyid Taha Hazretlerinin yanına defn edin” der.

    Üstad ÇİLE isimli eserinde bu ziyaretiyle ilgili şu beyiti yazar.

     

     

     

    "Şemdinli dağlarının içtim nur çeşmesinden,

     

    Kurtuldum akreplerin ruhumu deşmesinden”

     

     

    Kaynak:http://www.hakkarim.net/cgi-bin/veriler.cgi?no=1513&kategori=Siir#üst

     

     

    Vesselam


  2. Bu satılık dönme bu kez de Üstad a dil uzatmaya çalışmış

     

    Üstada dil uzatmak haddi değildir bu mahlukun, belli bir zümreye yaranma hevesi..

     

     

    Birileri Abdülhamid?e 'kızıl sultan' mı diyor? Hemen 'Ulu hakan' hükmünü devreye sokmak!

     

     

    Bu beyinsiz yazarken bile kendisiyle çelişmekte..


  3. Geçmişinden utandığını düşündüren yazılar yazan Ahmet Hakan, şimdi de Büyük Doğu'nun şairine dil uzattı!

     

     

    İŞTE AHMET HAKAN'IN O YAZISI

     

    Aykırı bir Necip Fazıl yazısı

     

     

    DÖNEM, Demokrat Parti dönemi. Yani 1950’ler.

     

    Bugünlerde Vakit Gazetesi yazarı olan Hüseyin Üzmez, dönemin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman’a suikast girişiminde bulundu.

     

    Üzmez, olayın ardından yakalandı.

     

    O günlerde herkes, ülkede büyük gürültü koparan bu suikast girişiminin arkasındaki ismi arıyordu.

     

    Ve o isim bulundu: Necip Fazıl.

     

    Çünkü 'milliyetçi-mukaddesatçı' kesimin ünlü şairi Necip Fazıl, o günlerde Yalman aleyhine çok ağır yazılar yazıyordu.

     

    Ayrıca... Üzmez, iflah olmaz bir Necip Fazıl hayranıydı.

     

    Sonunda Necip Fazıl, 'azmettiricilikten' tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı.

     

    'Ünlü şair'in mahkemede kendisini savunurken söylediği şu cümle 'unutulmazlar' arasındadır:

     

    'İngiliz’in biri, kıskançlık krizi içinde karısını öldürse... Ve adamın cebinde Othello piyesinden bir sayfa bulsanız... Azmettirici diye Shakespeare’in iskeletini mezarından çıkarıp Londra köprüsünden mi sallandıracaksınız?'

     

    Evet, Necip Fazıl işte böyle bir laf cambazıydı.

     

    ***

     

    Tumturaklı laflar söyler, üst perdeden konuşur, genellemeler yapar, asar ve keser, gerçekçilikten hayli uzak hedefler koyar ve sanki o hedefe hemen yarın ulaşılacakmış gibi bir hava yayardı.

     

    'Kompleksli' olmaktansa 'özgüven sahibi' olmak iyidir ama haddinden fazla ve mesnetsiz bir 'özgüven' de farklı bir kompleksin işaretidir.

     

    Necip Fazıl’ın sorunu buydu.

     

    Mesela...

     

    'Batı’ya yönelip Doğu’yu ihmal etmeyelim' demek yerine Doğu’yu aşırı ve abartılı bir şekilde kutsallaştırmak.

     

    'Tarihe tek yönlü bakmayalım' demek yerine, resmi tarih ne diyorsa, onun tam tersini, hem de en abartılı bir şekilde söylemek.

     

    Birileri Abdülhamid’e 'kızıl sultan' mı diyor? Hemen 'Ulu hakan' hükmünü devreye sokmak!

     

    Birileri Vahdettin hain mi diyor? Hemen Vahdettin’in ne denli bir vatan aşığı olduğu tezini ileri sürmek!

     

    Ya da... Dikkat çekici genellemeler yapmak. Mesela: 'Türkler idare sanatında ne kadar ileriyse düşünme sanatında o kadar geridir' falan demek!

     

    Karşıdakini anlamaya sonuna kadar kapalılık, buna karşılık mugalataya, demagojiye sonuna kadar açıklık.

     

    Kısacası Necip Fazıl, makulde kalmak yerine uçuşa geçmeyi tercih ederdi.

     

    ***

     

    Necip Fazıl’ın oğlu Mehmet Kısakürek, babası hakkında şöyle diyor:

     

    'O öyle bir insandı ki herhangi bir kalem heveslisinin onun kalemine şahit olduktan sonra kalemini çöpe atması gerekirdi. Öyle bir konuşma kabiliyeti vardı ki, onun konuşmasına şahit olan birinin artık dilini yutması gerekirdi.'

     

    Övgüde hayli ileri giden bu sözleri, bir 'oğul'un, babasına karşı duyduğu aşırı sevgiyle açıklayıp bağışlayıcı olabiliriz.

     

    Ama unutmayalım ki: Türkiye’de bir büyük kitle, Mehmet Kısakürek’in babası hakkında söylediği bu hayli iddialı sözleri kabullenmeye dünden hazırdır.

     

    Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle.

     

    Ve işte 'Necip Fazıl’ın dramı' da buradadır.

     

    Ne kadar tumturaklı söz söylersen, ne kadar asar kesersen, ne kadar uçarsan, ne kadar büyük hedefler koyarsan, o kadar büyük kabul görürsün ve bir daha inmemek üzere 'üstat' makamına çıkarsın.

     

    Çünkü bu topraklarda, 'haddinden fazla özgüven'le ortaya çıkan başka tür kompleks, her zaman prim yapmıştır.

     

    http://www.medyafaresi.com/article_view.php?aid=354


  4. Kandil Dağı’na da bir mesaj veriyorlar: “Müslüman mahallesinde salyangoz satmayın!”

    Bize de bir mesaj veriyorlar: “Burasının Müslüman mahallesi olduğunu unutmayın. Siz bizi bu kadar ihmal etmeseydiniz, bize yapılan fenalıklara bu kadar duyarsız kalmasaydınız, PKK bu kadar yükselemezdi!”

    Ve devlete de bir mesaj veriyorlar: “Bu ülkeyi bir arada tutan şey İslâm’dır, İslâm’dır, İslâm’dır!”

     

    Evet bu mesaj veriliyor lakin ne yazık ki bu mesajı anlayabilecek muhattablar yok..

     

    Var ise de anlamamazlıktan gelmek daha hesaplı herhalde..

     

    Vesselam


  5. Öncelikle hikaye için teşekkürler

     

    Bu hikaye gerçekten günümüzden bazı tabloları özetler nitelikte..

     

    Aslında bir çoğumuzda bu beş maymundan birinin yaptığını yapıyoruz

     

    Yada bize yaptırıyorlar desek daha doğru olur herhalde..

     

    Vesselam


  6. Cile54 abi gerçekleri yazmışsın, yazdıklarında da noktası virgülüyle haklısın. Fakat sende biliyorsunki bizim milletimiz kendini yormaz. Milletimizin pek faydalı alışkanlıkları olmadığı için, faydalı bir şey yaptığında zahmete girmiş olurlar. Bu gün ülkemizdeki gençlerin %95 inden Üstad ı sorarsanız sadece ismini duymuşlardır. Bu nedenle büyük doğu ya ilgi beklememiz hatadır. Fakat biz çabalarımızla fikrimizi ve büyük doğuyu tanıtırsak kazanabileceğimiz insanlar vardır diye düşünüyorum.


  7. Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapıyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış. Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek:

     

    -Hangi gazeteden bahsediyorsunuz? demiş.

     

    Necip Fazıl sormuş:

     

    -Siz ne iş yapıyorsunuz?

     

    -Keresteciyim.

     

    -Belli, otur!

     

    (Kaynak: islamisite.com)

    • Like 1

  8. Cile54 abi Allahtan sınava girecek tek kişi ben değilim.. İnsan geride kalan 1.7 milyon kişiyide düşününce biraz ferahlıyor..

     

    Sistem yeni neyin ne olucağı belli değil.. Bindik bi alamete bakalım nereye kadar gidebilcez...

     

    Allah yar ve yardımcımız olsun..

     

    byhakki kardeşim sınava ciddi hazırlananların sayısı 300 değildir benim fikrimce

    Çünkü öğrencilerin çoğu bırakmış seneye gireriz diyorlar:)


  9. Sonra bu kadar basit cümleler olmadığını öğrendim. Tiyatro eserlerinin çoğunu okudum. En çok onlar etkiledi beni. Çünkü onları en azından anlıyordum.

    Sonra O ve Ben kitabını aldım.

     

    Aynen kardeşim benimde okuma sıram böyledir.

     

    Benim üstad hayranlığım aileden gelme.Allah razı olsun babam bir gün dışardan geldiğinde üstadın tiyatro eserlerinden bir kaçını getirdi ve bana verdi oku diye.

    Ardından o ve ben geldi,sonra aynadaki yalan derken müptelası olduk.

    O gün bu gündür okumaya çalışıyorum.Aslında körü körüne okumak neye yarar?

    Çoğumuz okurken üstadın kastettiğini çoğu zaman kavrayamıyoruz.

    Bir kerdeşimiz üstadın oğlu mehmed kısakürek in bir sözünü foruma yazmıştı

    "Ben necip fazıl'ın konferanslarla vs.anılmasını değil ANLAŞILMASINI istiyorum"

    Keşke üstad ı tam mansıyla anlayabilseydik..


  10. Selamlar,

     

    Anlama diyecek bir şey yok. Gerçekten güzel noktalara temas etmişsiniz byhakkının da dediği gibi...

     

    Yalnız "kafiyelere biraz daha dikkat etsek" desem terbiyesizlik etmiş olur muyum? :)

     

    Saygı ve selamlarımla

     

     

    Boşverin kafiyeyi önemli olan anlamdır desem ben terbiyesizlik etmiş olurum herhalde:)


  11. TABUT

     

     

    Tahtadan yapılmış bir uzun kutu;

    Baş tarafı geniş, ayak ucu dar.

    Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,

    Yarın kendileri dolduracaklar.

     

    Her yandan küçülen bir oda gibi,

    Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.

    Sanki bir taş bebek kutuda gibi,

    Hayalim, içinde uzanmış kalmış.

     

    Cılız vücuduma tam görünse de,

    İçim, bu dar yere sığılmaz diyor.

    Geride kalanlar hep dövünse de,

    İnsan birer birer yine giriyor.

     

    Ölenler yeniden doğarmış; gerçek!

    Tabut değildir bu, bir tahta kundak.

    Bu ağır hediye kime gidecek,

    Çakılır çakılmaz üstüne kapak?

×
×
  • Create New...