Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

serdengeçti

Editor
  • Content Count

    609
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    2

Posts posted by serdengeçti


  1. Küçük şeyler!

     

    Hayatımızda bırakın saatleri dakikaları hatta saniyelerin ne kadar önemli

     

    olduğunu anlatan güzel bir yazı...

     

    Saniyelerin ne kadar önemli olduğunu benden daha iyi kimse bilemez.

     

    Küçük seyler...

     

    11. Eylül İkiz Kulelere saldırı sonrası binadaki firmalardan birinin

     

    hayatta kalanlarla yapılan sabah toplantısında güvenlik görevlilerinin

     

    başı orada

     

    hayatta kalabilenlerle ilgili şunları anlatmış; Küçük şeyler;

     

    O sabah

     

    - Firma müdürü o gün oğlu ana okuluna başladığı için işe geç kalmış

     

    - Birinin o gün ofis kahvaltısına getirilecek Donut'ları alma sırasıymış

     

    - Bayan elemanlardan birinin sabah alarmı çalmamış

     

    - Biri kaza yüzünden trafiğe takılmış

     

    - Biri otobüsünü kaçırmış

     

    - Biri kıyafetini lekelemiş, üstünü değiştirmek vakit almış

     

    - Birinin arabası çalışmamış

     

    - Biri telefonu cevaplamak için geri dönmüş

     

    - Biri çocuğunu hazırlamakta zorlanmış, geç kalmış

     

    - Biri taksi bulamamış

     

    Ama en etkileyicisi biri o gün ofise yeni aldığı ayakkabıları giymiş,

     

    ayakkabı ayağını rahatsız etmiş ve bir eczaneye uğramış, yara bantı almak

     

    için !!!

     

    Bu gün hayatta olma sebebi olan bantı almak için...

     

    Şu anda trafikte sıkıştığımda, asansörü kaçırdığımda, bir telefona cevap

     

    vermem gerektiğinde, yani beni rahatsız eden küçük şeyler olduğunda,

     

    Rabbimin benim o anda orada olmam gerektiğini istediğini düşünüyorum.

     

    Bir daha ki sefere, sabahınız tersliklerle başladığında, çocuklarınız

     

    giyinmek istemediğinde, arabanın anahtarını bulamadığınızda, bütün trafik

     

    ışıklarına takıldığınızda, huzursuz olmayın, sinirlenmeyin.

     

    Tanrının o an sizi gözetlediğini ve koruduğunu düşünün...

     

    Küçüçük tersliklerle belki de Mevla'nın sizi o anda koruduğu için

     

    yaşanıyordur ve biz umarım küçük sıkıntılı anlarda bunun olası nedenlerini hatırlarız ....


  2. Merhaba arkadaşlar!

     

    Dünkü buluşmaya katılan mutlu azınlığın arasında ben de vardım.Bu ayrıcalığın verdiği onuru ve mutluluğu bir kez daha yaşamak çok güzel bir duygu.Ailemizin her geçen gün büyüyüp aynı zamanda büyümekle kalmayıp eleştiren üreten bireylerden oluştuğunu görmek oldukça heyecan verici.İşte bu gerçeği dün bütün canlılığı ile görmek bana büyük bir huzur verdi.

     

    Bunun yanında sürekli fikir alış verişinde bulunduğumuz gönüldostlarıyla karşılıklı hasbihal etmek tadına doyulmaz bir mutluluktu.Ve de yetmedi...

     

    Hayırlara vesile olması dileğiyle...


  3. bu güzel yazıya şunu da eklemek isterim:

    Annesi ona hitaben demiştir ki"Ey oğul!Sakın bı kadar iltifata karşıkendinde bir varlık görmeyesin .Çünkü ben seni yasin sütüyle besledim.Bütün bunlar onun bereketiyledir "

     

    İşte annelere babalara kuaklarda küpe olacak inciler.Hiç olmazsa yavrularımıza verdiğimiz ,pişirdiğimiz yiyecekleri abderstle yapalım.


  4. Merhaba arkadaşlar!

     

    Ben Bahar.Sitemizin demirbaşlarından (her ne kadar bugünlerde-elimizde olmayan sebeplerden ötürü- sahalarda boy gösteremesek te)ve fosillerindenim.

     

    İstanbul'dayım.Marmara üniv. 2006 mezunuyum.Şu anda bir ilköğretim okulunda öğretmenlik yapmaktayım.

     

    yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim :)


  5. Valla ne diyeceğimi bilemiyorum arkadaşlar!Nutkum tutuldu.

     

    Tarih hep tekerrür etmek zorunda mı ve mazlum taraf hep tevhid bayrağını taşıyan mı olmalı?

     

    Yazıklar olsun ! Hani komşusu aç yatarken rahat yatağında uyuyyan bizden değildir diyen bir önderin izindeydik.

     

    Önce şahsım adına utanıyorum.Ne kadar boş gündemlerle vakit geçiriyorum.

     

    Kansızca kardeşinin yaralarından sıcacık kanı damlasa buzun üstüne

     

    Ve sen aklansan bu manzaraya UTANIR MISIN?


  6. HIC HAYALLERINIZDEN SIFIR ALDINIZ MI

     

    Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan bir gezgin at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.

    Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.

    Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.

    Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.

    "Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..

    "Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası..

    "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:

    "Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm." çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.

    "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatin için oldukça önemli bir seçim!."

    Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..

    "Siz verdiğiniz notunuzu değiştirmeyin" dedi.."Ben de hayallerimi..".....

    O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.

    Öykünün en can alıcı yanı şu:

    Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.

    Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."

     

     

    Çocuklarımızn hayallerine sahip çıkmak ve onlara değer vermek dileğiyle……..


  7. Mayonez Kavanozu ve 2 Fincan Kahve:

     

    Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman mayonez kavanozu ve 2 Fincan Kahveyi hatırlayınız!

     

    Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;

     

    Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler, Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.

    Tabii Ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.

    Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,Öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.

     

     

    Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!

    Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' Diyerek;

    Ben 'Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım ' Der.

    Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.

     

     

     

     

    Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.

    O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz,

    eviniz, arabanız vs.

     

     

    Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.

     

     

    'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız...' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına Ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz.

     

     

     

    Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır . .

     

     

     

     

    Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz Eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin . Gerisi hep kumdur.

     

     

     

     

    Bu Ara Bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir?'

    Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum, Hayatınız ne Kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan Kahve içecek kadar VAKTİNİZ vardır !!! '


  8. İmparatorun Dersi

     

    Bir zamanlar, Uzak Doğu'da, artık yaşlandığını ve yerine geçecek

    birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator varmış.

    Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine; kendi

    yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş.

    Bir gün, ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve:

     

    "Artık tahttan inip yeni bir imparator seçme vakti geldi.

    Sizlerden birini seçmeye karar verdim." demiş.

    Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş:

    "Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum... Ama bu çok

    özel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi

    istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya

    geleceksiniz. Sizi, yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip,

    birinizi imparator seçeceğim. "

    Saraya çağırılan gençlerin arasında Ling adında biri de varmış.O

    da

    diğerleri gibi tohumunu almış...

    Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve

    biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş.

    Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp büyümesini

    bekliyorlarmış.

    Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençler tohumlarının ne

    kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayal kırıklığı içinde, kendi

    tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş.Üç hafta, dört

    hafta,beş hafta geçmiş...

    Hâlâ hiçbir gelişmeyokmuş. Diğerleri yetişen bitkilerinden söz

    ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun onu beceriksiz

    sanmasından çok

    endişeleniyormuş. Arkadaşlarına da hiçbir şey diyemiyor, sabırla

    bekliyormuş.

     

    Sonunda bir yıl bitmiş ve gençlerin yetiştirdikleri bitkileri

    imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış.

    Ling, annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince, annesi ona

    cesaret verip;

    saksısını götürüp dürüst bir şekilde olanları

    imparatora anlatmasını istemiş. Ling, pek istemese de, annesinin

    sözünü tutmuş ve boş saksıyla saraya gitmiş.

     

    Saraya varınca arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin güzellikleri

    karşısında şaşırmış.Sonra imparator gelmiş ve tüm gençleri

    selamlamış. Ling, arkalarda

    bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş.

     

    "Ne büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün

    biriniz imparator olacak." demiş imparator.

    Aniden arkada elinde boş saksısıyla Ling'i fark etmiş. Hemen

    muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş. Ling çok korkmuş.

    "Sanırım beceriksizliğimden dolayı beni öldürtecek."

    Ling öne geldiğinde imparator adını sormuş. "Adım Ling." demiş.

     

    Diğer gençler gülüşüp onunla alay etmeye başlamışlar. İmparator

    onları susturmuş. Ling'e ve elindeki saksıya dikkatle bakıp

    kalabalığa doğru dönmüş.

     

    "Yeni

    imparatorunuzu selamlayın. Adı Ling!" demiş.

    Ling inanamamış. Çünkü tohumunu yeşertememiş bile, nasıl imparator

    olurmuş?...

    İmparator devam etmiş:

    " Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim. Siz ekip, sulayıp

    bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamış tohum

    vermiştim. Asla büyüyemeyecek olan... Ling'in dışında herkes

    ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdi; çünkü tohumun büyümediğini

    fark edince hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Sadece

    Ling içinde benim verdiğim tohum olan boş saksıyı getirme cesaret

    ve dürüstlüğünü gösterdi. Beklentisi gerçekleşmeyince umutsuzluğa

    kapılsa da, dürüstlüğünden vazgeçmedi...

    Onun için yeni imparatorunuz o olacak !"

     

    EN SADE DOĞRULAR MI, yoksa RENGARENK YALANLAR MI?


  9. Konu başlığında sadece hangi burçta olduğumuz soruluyor.Burçlar hakkındaki fikirlerimiz değil.Verdiğimiz cevaplarda buna riayet edersek konu dağılmamış olur.İsteyen arkadaşlar başka bir konu açar ve diledikleri gibi fikir beyan edebilir. :D

     

    selametle...


  10. Merhabalar!

     

    Kusura bakmayın mevzuya biraz geç girdim .Trafik malum :D anca araba buldum.

     

    Malesef yeni iletilerin tamamına zamanında hemen ulaşamadığım için böyle teklemeler oluyor.

     

    Neyse sadede gelirsek,bana sormanıza gerek yok zaten bundan önceki etkinliklerin tamamında bulunmanın haklı gururuyla

     

    bundan önce vardım bundan sonra da varım diyorum. ( Allahın izniyle)Orada olmayı canu gönülden

     

    arzu ederim.


  11. öncelikle hoşgeldin !İyi ki geldin! :D

     

    sorunun cevabına gelince aklıma ilk gelen gıda sektörü üzerine olan bir yerdir.Çünkü insanlar ne kadar maddi açıdan zor bir dönem geçiriyor olsalar da muhakkak karınlarını doyurmak için bir şeyler alıyorlar.

     

    Çevrade raip olmayan işlek bir yre kurarsam bir de kasaya oturursam .

     

    oh hayali bile güzel :D

×
×
  • Create New...