Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

HİÇ

Editor
  • Content Count

    948
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    92

Posts posted by HİÇ


  1. Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar

     

    tavsiye etmem, zaman kaybı

     

    Umrandan Uygarlığa / Cemil Meriç

     

    349 sayfalık kitabın 280. sayfasında kitabı okumayı bıraktım. Kitabın ilk 150-160 sayfası gayet güzel ancak sonrasında eser tamamen felsefi bir hüviyet kazanıyor ve sıkıcılaşıyor. felsefeyi seven ya da bu konuda çalışanlar için caziptir ancak beni çok sıktı.


  2. sayın mümin;

     

    kendi içinde nasıl mazur olsun? böyle bir düşünce nasıl olabilir? O zaman haşa diyalogcuların dediği gibi samimi ve dindar Hristiyan ve Yahudiler de mazurdur. bu düşüncenin sonu buralara kadar varır.

     

    size bir ilahiyatçı olarak bunu hatırlatmam abes kaçsa da belirtmeliyim. en yakınınızda bulunan bir ilmihal kitabını elinize alınız. ve kitabın hangi konudan başladığına bakınız. ilmihal kitabı direkt olarak namazdan başlamaz! önce itikat bahsinden başlar, Müslüman önce neye nasıl inanacağını, doğru inancı bilmelidir. ardından temizlik bahsi, hangi sular temizdir, hangileri temizleyicidir, ardından abdest ve ardından namaz!

     

    itikat bozuk olduğu müddetçe alınlarını secdelere çivileseler kıldıkları namazın zerre kıymeti yoktur!

     

    bu meseleler her daim önem arzeder çünkü bu sitede rastladığımı hatırlamıyorum ama İran hayranı, Humeyni sempatizanı insanlara toplum içerisinde rastlamak mümkündür.


  3. Şia'nın Kuranı Kerime bakış açısı

     

    Her kim, Kuranın tamamını indiği şekliyle topladığını iddia ederse, yalancıdır. onu, Allah'ın indirdiği şekilde toplayan ve koruyan sadece Ali bin ebi Talib ve ondan sonra da imamlardır. (Kuleyni, Kafı, c.1, s.228).

     

    Bu uydurma rivayet, şiilerin en önde gelen sözde muhaddislerinden Buhari ayarında gördükleri Kuleyni'nin cabir el cufi den naklettiği meşhur hadis (!) tir. Şiilerin, Kuranla ilgili inançlarını aksettiren delillerden bazıları şunlardır:Kuleyni, el-Kafi adlı kitabında, Hişam b. Salim'den, Ebu Abdullah'ın şu sözünü nakleder:"Cebrail'in (Hz.) Muhammed (sav)'e getirdiği Kuran 17000 ayettir."(Kuleyni, Kafi,c.1, s.463)

     

    Aynı kitapta Ebu Basir'den naklen:

     

    Ebu Abdullah (Caferi Sadık), Resulullah (sav)'in, Ali'ye her kapısı bin kapıya açılan, bin kapı öğrettiğini, söyledi. (Ve şöyle ekledi), "el-camia" bizim yanımızdadır; "el-camia": O, boyu Resulullah (sav)' in karışıyla yetmiş karış olan, Resulullah tarafından parça parça yazdırılan, Hz. Ali (ra) nin sağ eli ile yazdığı, içerisinde yaralama diyetine kadar, helal ve haramla ilgili insanların ihtiyaç duyduğu her şeyin bulunduğu bir sahifedir.

     

    Ebu Abdullah (Caferi sadık), bir süre sustuktan sonra:"Fatıma'nın Mushafı da bizdedir;sen Fatıma'nın Mushafını bilir misin?" dedi. Ben de Fatıma'nın mushafının ne olduğunu sordum, şöyle cevap verdi:O sizin elinizde bulunan Kurandan üç defa daha büyüktür ve onda sizdekinden bir harf dahi yoktur, dedi" (Kuleyni, Kafi, c.1, s.339-341)

     

    Şia'nın kitaplarında bunlar gibi daha yüzlerce asılsız rivayet vardır. Görüldüğü gibi şiiler, hiç şüphe edilmeyecek şekilde Kuran'ın tahrif olduğuna inanmaktadırlar. Be şekilde inanmalarının sebebi ise Şia'nın, İmameti, dinin temellerinden saymasına rağmen Kuran'da bununla ilgili en ufak bir delilin bile olmamasıdır.


  4. şiayı anlamak için tarihi iyi bilmek lazım. Bakalım Osmanlı devleti ve iran ilişkilerine. Osmanlı ile İran arasında savaşlar olmuştur. ancak durduk yere Haçlılarla savaşmak varken Osmanlı hiçbir zaman Müslüman devletlerle savaşmamıştır. Durduk yere hiçbir zaman Osmanlı İrana saldırmamıştır ancak o İran en büyük düşman olarak her zaman osmanlıyı görmüş ve her fırsatta fitne, fesat çıkarmış, kan dökmüştür. Ve neticede Osmanlı'nın şerefli kılıcından nasibini şeyhülislamların fetvası ile almıştır.

     

    Kanuni 13 sefer yapmıştır bizzat ordusunun başında ve bu seferlerden 3 tanesi doğu seferidir. Kanuni'nin batıya sefer yapmasını fırsat bilen Şah İsmail'in oğlu Tahmasb, doğuda karışıklıklar çıkarmış ve hatta haçlılara Osmanlıya karşı ittifak talebinde bulunmuştur. Bütün dünya Müslümanlarının hamisi olan Osmanlı'nın çok daha mühim işleri varken, Kanuni 3 kez Tebriz'e girmek mecburiyetinde kalmış ancak karşısına çıkma cesaretini gösterecek bir İranı bulamamıştır. Tabi şunu da belirtmek de fayda var 13 seferi hümayunda Kanuni'nin karşısına sadece Mohaç'ta düşman çıkma cesaretini göstermiş orada da dünyanın en kısa meydan muharebesi gerçekleşmiş ve dünyanın en kudretli ordusu olan Osmanlı ordusu 2 saatte Haçlı ordusunun posasını Mohaç meydanına bırakmıştır(1526). Nerde o cesaret İranda???

     

    Ayrımcılığı yapan bunların kendileri. ehli sünnete kafir diyorlar, sahabeyi kirama dil uzatıyorlar. 60 küsür Şia kolundan 3 halifeye dil uzatmayan varsa bizde bilelim lütfen söyleyiniz, ben duymadım, bilmiyorum. belki onlar bu durumdan muaf tutulabilir. ancak İran devletinin mezhebi asla bu söylenenlerden muaf tutulamaz.

     

    Umrede hacda diyorsunuz da sayın mümin bir kere adamların namazı yok ki! abdestte ayaklarını yıkamaz bu şia. ayağını yıkamayanın abdesti yoktur, abdesti olmayanın da namazı yoktur. bakmayın siz o kendi tabirleriyle Ayetullahların siyah entariler içerisinde arkalarında bir grup insanlar cakalı cakalı gezmelerine aldanmayınız.


  5. Huccetül İslam İmam Gazali buyuruyor ki; "Şiilerin iki yönden tekfir edilmesi gerekir;

     

    Birincisi şudur ki, onlar ehli sünneti tekfir ederler ve kafir olarak bilirler. Bu sebeple bu büyük çoğunluğa kafir diyen, kafirdir.

     

    İkincisi ise şudur ki; onlar sahih hadisleri reddediyorlar. Hz. peygamberin sav sözlerini reddediyorlar. Bu sebeple de tekfirleri gerekir."

     

    (Fedau'l Batınıye'den özetle)

    • Like 1

  6. Tefsir alimi Alusi der ki, "Maveraunnehir alimlerinin çoğu; isna aşeriyye fırkasının (rafiziler) kafir oluşuna hükmetmişlerdir. çünkü onlar sahabe-i kirama (ra) küfretmektedirler. Özellikle de Peygamber Efendimizin sav gözü kulağı mesabesinde olan şeyheyne (Hz. Ebubekir ra ve Hz. ömer ra) küfretmektedirler. Sıddık'ın hilafetini reddediyorlar. Müminlerin annesi olan Hz. Aişe'ye (ra), Allah onun temiz olduğunu bildirmesine rağmen iftira atmaktadırlar.

    (Usul mezheb el rafida. cilt.3, s.1271)

    • Like 1

  7. Ebu Ali Dekkak (r.h.) şöyle buyurur: Her insanın üçyüz altmış damarı vardır. Eğer üçyüz elli dokuz damarı Peygamber (sav) efendimiz'in ashabı kiramına muhabbet, bir tanesi Peygamberimiz sav in ashabından birine düşmanlık, sevgisizlik üzere bulunsa, ölüm zamanında emir gelir ve canını o bir damardan alırlar. bunun bozukluğu sebebi ile dünyadan imansız gider.

     

    (Rıyadü-n Nasihin, s.96)

    • Like 1

  8. nasip...elhamdülillah...

     

    mühendisliği çokta sevdiğim söylenemez ve hatta şimdiki düşünce dünyamla geçmişte tercih yapsam daha farklı bir alan seçerdim. ama tabi ki beşeri hesapların üzerinde bir hesap var, ve inancımız gereği başımıza ne gelirse bizim için hayırlısı da odur. okurken çok da yapmayı düşünmediğim mühendislik bana neler kazandırmadı ki... İstanbul, ehli sünnet bilinci, kaldığım ortam, dostlarım, mübarek beldeler, ideal, dava, Allah dostu,... insan için sayısız ihtimalin bulunduğu bir ortamda bize açılan kapı ne mübarek bir kapıydı, Allah ayırmasın...

     

    karikatürdeki adam bakıyor hem de boş bakıyor, bize düşense bakan değil gören olmak...


  9. sadece Mısır mı?

     

    Ulu Hakan bütün bir İslam aleminin huzuru için ve hatta insanlığın İslamiyetle şereflenmesi için diplomasi mücadelesi vermiştir. İmkansızlıklar içerisinde 7 düvelin düşmanlığına rağmen hasta adamı ayağa kaldırmış ancak bu sefer de içimizdeki hainler eliyle 33 yıllık emeği birkaç yıl içerisinde heba edilmiştir. Sultan Abdülhamid Han'ın karşısında durmanın vebali nasıl ödensin?

     

    Abdülhamid Han İslamdı, şeriattı, onun tahttan indirilmesiyle İslamın dünya üzerindeki tatbikiyeti de ne yazık ki son buldu.

     

    "Abdülhamid'i anlamak, herşeyi anlamak olacaktır" Üstadım, muhteşem bir tespit. Anlaşılmaması için ellerinden geleni (bütün iftiralar ve karalamalarla birlikte) yapıyorlar. Hala okutulan tarih "milli eğitim" tabirinde geçen "milli" kelimesine fersahlarca uzak.


  10. "İrandan Filistine askeri yardım hazırlığı"

     

    kimi kandırıyorsun İran? sana söylenecek tek söz "gölge etme başka ihsan istemez". sen tarihin boyunca ehli sünnet dışında kiminle savaşmışsın ki şimdi menfaat birlikteliği içinde olduğun İsraile saldırma palavraları atıyorsun. yıllar önce de saldırıyordun, ne oldu? işin gücün palavra, tabi burda bu palavraları boşuna atmıyorsun, sözde İsraile "höt" diyen ülke konumuna gelmek istiyorsun Müslümanların nazarında. Eziksin ezik. yüzyıllarca osmanlıyı kıskandın ve hatta sözde Müslüman bir ülkeyken Haçlılara, Osmanlıya karşı ittifak edelim diyerekten beraber hareket etme teklifinde bulundun. Osmanlı atının yönünü Batıya çevirmişken, her daim senin zehirli hançerini sırtında gördü. İşin gücün fitne fesat takiyye yalan dolan. Senin batıl inancın bu. elinde fırsatın olsa ehli sünneti bir kaşık suda boğarsın. biz Osmanlı torunları senin ciğerini bileriz...

    • Like 1

  11. İbni Ömer'den, Resulullah sav in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:"Bu suretleri yapanlar kıyamet gününde muhakkak azab olunurlar ve kendilerine.Tasvir ettiğiniz bu canlılara (haydi) hayat verin (bakalım)" denilir. (Buhari ve Müslim)

     

    Hz. Aişe'den ra rivayet ediliyor:Resulullah bir seferden gelmişti. Sofaya al bir perde asmıştım. Üzerinde resimler vardı. Resulullah sav perdeyi görünce mübarek yüzü renkten renge girdi ve buyurdu ki:"Ey Aişe kıyamet gününde nasın en şiddetli azap görenleri Allah'ın yarattığına benzetenlerdir" (Buhari ve Müslim).

     

    (İslam Şeriatında Büyük Günahlar/İmam Zehebi,Bedir Yayınevi, 48. büyük Günah:Resim(heykel) yapmak,yaptırmak ve bulundurmak, sayfa 161)

     

    tartışılması bile abes bir konu...

     

    "puta tapınma diye bir kaygı, endişe söz konusu mu?"

     

    yahu bu insan var ya bu insan, nefs-i emarenin oyuncağı olduğunda yapamayacağı iş yoktur. Düşünün ki Samiri'yi Hz. Musa as ile birlikte yarılan Kızıldeniz'i geçmiş, ardında firavun ve ordusunun helak oluşuna şahit olmuş ve Hz. Musa as Tur Dağı'na çıktığında Hz. Harun as'ın tüm müdahalelerine rağmen altından bir buzağı yapmış ve İsrailoğulları'nın bir kısmını bu buzağıya taptırmaya başlamıştır. Bu akıl mantık alır bir hadise mi? Hadi başka bir başlık altında "düşünelim" diyordunuz. düşünün bakalım ne bulacaksınız. O kadar şeyi yaşa, gör, şahit ol ve put yap ona tapmaya başla. varsa akılla izah edilecek tarafı buyrun...

     

    belki ilahiyat bünyesinde peygamberler tarihi dersi gösterilmiyordur ancak dinler tarihi, dinler felsefesi vb,... pek çok ders öğrencilere gösterilmektedir. Orada Budizm'i ve önünde tapındıkları Buda heykellerini görmüş olmalısınız. Yani puta tapınmak hala var, bunu "Bilginin İslamileştirilmesi" adlı kitabın yazarı bilmiyorsa o bizim problemimiz olmaktan uzaktır.

     

    Ayrıca ecdadımız var, ecdadımızın eserleri var. fetvaları, yaptıkları var. Osmanlı deyip geçmeyin. İslamın tatbik edildiği son devletti. Asırlara damga vurmuş muazzam din alimleri, fıkıhçıları vardı Osmanlının. Bizim İslam adına ahkam kesen ilahiyatçılarına şaşarım. Yahu sen laik bir devlette yetişmişsin, aldığın eğitim ve alabileceğin eğitim belli, Neden Tepeden tırnağa bir İslam devleti, İslam beldesi olan Osmanlının, bu sisteminde yetişmiş, konuya hakim ulemasının hükümlerini göz ardı edersin.(ahmaklıktan başka bir şey değil). İlahiyatlarda İslam Sanatları Tarihi tarzından dersler de mevcut. Orada ebrudur, hattır, minyatürdür, ahşap ve taş işçiliği, vs,.. bir sürü sanat dalı bulunmaktayken neden resim ve heykel bulunmamaktadır. Neden minyatür gibi bir sanat dalı ortaya çıkmıştır, Levniler, Matrakçı Nasuhlar bu sanat dalında muhteşem eserler ortaya koymuşlardır. Osmanlı zamanı dediğimiz çağ 100 sene öncesiydi, bu sanatçılar ise 300 sene önce yaşamışlardır. O zaman "puta tapınma diye bir kaygı" varmış demekki Osmanlı bu şekilde hareket etmiş...

     

    Netice:Heykel heykeldir, 1000 sene sonra da heykel olarak kalacaktır. İslamdaki hükmü de değişmeyecektir. estetik vs, geçelim efendim bunları. başka konularda estetik arayışına girelim ki İslam zaten kendi içinde pek çok estetiği inceliği barındırdığından, ithal malı estetiksel yaklaşımlara ihtiyacı yoktur.

     

    Buhari de Müslim de geçen bir hadis forumlarda tartışılır hale geldiyse yazık bize! Bu ilahiyatlara şüpheli bakardım, artık iyice soğuyorum. Kesinlikle tez elden ilahiyatların müfredatı yenilenmelidir. İlahiyatlar ilim öğrenmeye aday insanlar yetiştireceği yerde çeyrek filozoflar yetiştiriyor. acı tablo...

    • Like 1

  12. İsraile diktikleri garkad ağaçları da kendilerini kurtaramayacak. Peygamberler katili bu zavallı kavim dünya üzerinden gün gelecek kazınacak. kendileri de başlarına geleceği çok iyi biliyorlar. Biliyorlar ki Fahri Kainat sav in ağzından batıl söz çıkmaz ve O sav in her söylediği gün gelir gerçekleşir. İman etsenize o zaman ahmaklar! Yok, peygamberlik israiloğullarından gitti ve bu onlar açısından kabul edilemez. Bu nasıl bir kibir, nasıl bir gurur. Bu batıl mantığa göre de Tevrat tahrif edildi, talmud ortaya çıktı.

     

    Biz kitabda Isrâîl oğullarına şu haberi verdik: «Siz arz (-ı mukaddes) de muhakkak iki defa fesâd çıkaracak ve muhakkak (bana karşı) büyük bir serkeşlik yapıb kabaracaksınız». (İsra Suresi 4. ayet)

     

    İşte o ikiden birinci (fesadlarının ceza) va'de (si) gelince (muhaarebede) çok çetin bir kuvvete mâlik olan kullarımızı üzerinize musallat kıldık da onlar evlerin aralarına kadar girib (sizi) araşdırdılar. (Bu), yerine getirilmiş bir va'd idi. (İsra Suresi 5. ayet)

     

    Sonra bunlara karşı size tekrar devlet ve galebe verdik. Mallarla, oğullarla sizin imdadınıza yetişdik, cem'iyyetinizi de (olduğunızdan) daha fazla çoğaltdık. (İsra Suresi 6. ayet)

     

    Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Eğer kötülük ederseniz (yine) kendinize kötülük (etmiş olursunuz). Artık diğer (cezanın) vâde (si) gelince yüzlerinizi kötülesinler, mescid (iniz) e birinci defa girdikleri gibi gir (ib tahrîb et) sinler, galebe ve istilâ etdiklerini mahv etdikce etsinler diye (başınıza yine düşmanları musallat etdik). (İsra Suresi 7. ayet)

     

    Arkasından da İsrâîl oğullarına (şöyle) dedik: (Haydin), o yerde siz oturun. Sonra âhiret va'di geldiği vakit onları da, sizi de bir araya getireceğiz». (İsra Suresi 104. ayet)

     

    Bu israiloğulları kendilerine verilen 2. fırsatı kullanmaktalar. Bir araya toplanmaya devam etsinler İsrailde, müslümanların işini kolaylaştıracaklar.


  13. bu mevzuya konu olan heykel 2013 yılında Konya'da gerçekleştirilen vefatının 30. yılında Necip Fazıl etkinlikleri kapsamında verilmiştir. Ne acı, ne hüsran ama... Kelli felli adamlar, kelli felli kurumlar Üstadı anma, anlama ve anlatma iddiasındalar. Deveye sormuşlar boynun niye eğri diye, o da demişki "nerem doğruki".

     

    anlamadan anlatmak zarar verir...

     

    ya yapma, yapacaksan da necip fazılı bilen adamlarla bu işi yap ki rezil olma!


  14. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
    Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
    Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

     

    (Sakarya Türküsü'nden)

     

    Enteresan bir mısra, "Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat"

     

    atomdan uzaya, maddeyi madde yapan hareket "dönme" ya da burada geçtiği gibi "akma". Maddenin yapısını bilenler şu iddiada bulunabilirler, madde yok dönme var! Dönme hadisesi maddeye hacim ve kütle kazandıran eylemdir.

     

    atom içerisinde elektron dönme hareketi yapmakta, ve dünya, güneş, güneş sistemi, samanyolu galaksisi ve uzay hepsinde dönme hareketi. Mahlukat 4 sınıftır. 1)Cemadat (cansız varlıklar), 2)Nebatat (bitkiler), 3)Hayvanat (hayvanlar), 4)İnsanlar. Bu 4 sınıf içerisinde tasavvufi eserlere göre, cemadat aralıksız olarak Allahu Tealayı zikretmektedir. Onlardan sonra bitkiler, sonra hayvanlar en son olarak ve en az da insan Allahu Tealayı zikretmektedir. Maddenin özünde olan bu dönme hareketi zikir olarak beyan edilmektedir.

     

    kainattaki bu hadisenin Üstadın mısralarında karşımıza çıkması, diğer değerlendirmelerde de bahsedildiği üzere Üstadın sahip olduğu bilgi birikiminin bir göstergesidir. Rastgele değil tefekkürle yazılmış mısralar.


  15. bu konuşmasında son dönemin 3 ihanet vesikasından bahsediyor.

     

    1)Muhteşem Yüzyıl adlı diziyle Kanuni Sultan Süleyman

    2)Fetih 1453 ile Fatih Sultan Mehmed

    3)İskender Pala'nın Şah ve Sultan adlı kitabı ile Yavuz Sultan Selim

     

    Osmanlı'nın en önde gelen ve İslama büyük hizmetleri olmuş olan bu üç büyük Sultanın aynı dönemde ele alınmış olması bir rastlantı mı? Yoksa yıllardır sergilenen oyunların son perdesi mi?

     

    İskender Pala'yı hiç okumadım, hiç okumayı da istemedim bu zamana kadar ve bunda isabetli bir karar aldığımı görmüş oldum. şah ve Sultan adlı kitabında Allah dostu bir zat olan Yavuz Sultan Selim Han'a atılan iftiranın vebali nasıl ödenir acaba?


  16. Üstadın kullandığı takma adlardan birine sahip olan detektifx1 kardeşim maşallah tıpkı bir detektif gibi inceleme yapmış, takdirlerimi sunuyorum kendisine.

     

    Bu konuşmayı dinleyip de gülen o kardeşlerim için de üzüldüğümü söylemeliyim.

     

     

     

    Üsküdar Paşakapısı Hapishanesi

     

    Pazar, 28 Aralık 1952

     

    Yatağımın başucuna baktım; duvarda bir baş lekesi... Yeni badana üzerinde, başımı duvara dayayıp düşünmekten, nemli bir leke peydahlanmaya başlamış...

    Bugün, hayatımda ilk defa verilmiş bir karar üzerindeyim. Bu kararın hasretini çoktan beri çeker dururdum; fakat bir türlü ona ulaşamazdım:

    Her sabah kalkınca, ilk işim, sabah namazından sonra, en yakın namaz borçlarımdan bütün bir günü kaza etmek olacak... Ondan sonra da içinde bulunduğum günün namazlarını kendi vakitlerinde eda etmeyi ihmal etmeyeceğim. Hapishane dışındaki hayatımda da bu değişmeyecek... Her sabah, yataktan kalkınca, yahut her akşam yatağa girmeden, ayrıca bir günün kazalarını yerine getireceğim. Hulasa, gün içinde olacak aksaklıklarla ayrıca bir günün kazası aynı günde yerine getirilmeden uykuya yatmayacağım. Eğer Allah bana bundan böyle namaz borcum olan günler kadar ömür verir de bu kararı sıhhatle tatbik edecek olursam, gözlerimi, namazdan yana borçsuz kapayabileceğim. Ne devlet!... İnşallah başarırım.

     

    "Süper mürşid"in namaz kılmadığından, yahut Müslümanları kandırmak için kılar gibi göründüğünden bahsetsinler, dursunlar. Hal-ü keyfiyet budur.

     

    (Necip Fazıl Kısakürek/Cinnet Mustatili/Büyük Doğu Yayınları/15.Basım/Sayfa 29-30)

    • Like 1

  17. konuşmaları 2 kere dinledim ve bazı notlar aldım. tespit ettiğim bu hususları kısaca izah etmek istedim.

     

     

    -Böyle bir cemaati bulsa Anıtkabir’i basardı.

    Üstad’ın MTTB eliyle başlayan ve konferans serisi halinde tüm Anadolu gençliğini kucaklayan, şehir şehir çoraklaşmış dimağlara fikir ziyafeti sunduğu konferanslarında, tutulan salonların binlerce genç tarafından hınca hınç doldurulduğu gerçeği ortadayken Kadir Mısıroğlu’nun kendisini (tahminimce) dinleyen 50-60 kişiyi Üstad’ın bulamadığını iddia etmesi son derece abestir.

     

    -Üstad yıkmaya memurmuş, yapmaya değil.

    El insaf diyerek söze başlamak lazım. Yıkmaya memur bir insan kitaplık çapta (100’ü aşkın) bir eser külliyatı bırakır mı ardında? Büyük Doğu Dergisi’ni(gazetesini) bütün olumsuz şartlar altında ısrarla çıkartır mı? Büyük Doğu Cemiyeti’ni kurar mı? Büyük Doğu Yayınevi’ni kurar mı? Amacı yıkmak olan adam bunlarla uğraşmaz!

     

    -Kader perspektifinden izah tabiri

    Yani böyle bir görevi Kadir Mısıroğlu’na kim verdi acaba? Kendini neden Müslüman gençliğe karşı Üstadı anlatmaya memur hissetti. Hangi Müslüman gencin kendisinden kader perspektifinden bize Üstadı 1-2 hatasıyla anlat talebi oldu ki? Kendisinin velev ki itiraf etmiş olsa bile hatasını yazmak bir Müslümana yakışır mı? Müslüman Müslümanın ayıbını örtmez mi?

     

    -Canavar bir nefs tabiri

    Nefs başlı başına ayrı bir olay. Her nefs kendi içinde canavardır tezkiye edilmediği müddetçe. Allahu Teala Kuranı Kerimde “O nefs ki size şiddetle kötülüğü emreder” buyurmuyor mu? Bu benim nefsim de olsa, Üstadın nefsi de olsa, Kadir Mısıroğlu’nun nefsi de olsa farketmez, tezkiye edilmediği müddetçe.

     

    -25 senede 1 kez namaz kıldığını görmüş

    Yahu Üstad Necip Fazıl cumaya da mı gitmedi? Bu nasıl bir iddia hayret?

     

    -İslamı dava edinen adamların hiçbirinde abdest, namaz, oruç yoktu.

    Bunun içine Necip Fazıllar, Serdengeçtiler, vs,… o devrin bütün dava adamları giriyor.

     

    -53 kitap yazmış

    Ancak Üstad’ın 100 eseri aşkın külliyatını hiçe sayıyor

     

    -Öğretici bir şey söylememiş, kimseye bir şey öğrettiğini görmemiş

    Demek ki 25 yıl Üstad’ın yanında bulunma iddiası çok da tutarlı bir iddia değil. Eğer öyle olsa idi Üstadı kalabalıklara hitap ederken görür ve bir kişiye değil aynı anda binlerce kişiye neler öğrettiğine tanık olabilirdi. Ayrıca eserleri hala Müslüman gençliğe çokşey öğretiyor.

     

    -Kumarhane baskını

    Ahmet Emin Yalman’ın tertip ettiği ve Üstad’ın bir komplo olduğunu uzun uzun izah ettiği düzmece kumarhane baskını hadisesini Üstad’a muhalif kesimler ağzıyla anlatmasını da anlamak mümkün değil.

     

    -Güceniklik?

    Dava adamlığının neresindedir güceniklik?

     

    -Çöle İnen Nur adlı eseri Üstaddan aldım diyor ancak daha aldığı eserin adını bile bilmediği ortaya çıkıyor. Üstad’ın İmam Kastalani Hazretleri’nin Mevahibul Ledünniye adlı siyer eserinden yararlanarak kaleme aldığı eserinin adı Çöle İnen Nur değil, “Gönül Nimetleri” dir. Hem Üstadı yakından tanıma iddiasında bulunurken eserlerini bile bilmemek kendi içinde ne büyük bir tezat!

     

    -Necip Fazıl 1 kitabı 10 farklı kişiye sattı!

    Şeriat şahit ister, böyle bir iddianın muhakkak şahitleri olmalıdır. Ayrıca o 10 kişinin isimlerini ve 10 farklı kişiye satılan eserin adını çok merak ettim doğrusu.

     

    -Yalçın Küçük meselesi

    Üstad’ın önceki yazılarının yerinin çöplük olduğu ve çöplüğü kimlerin karıştıracağı Yalçın Küçük’e cevap olarak yeter.

     

    -Şahsi kusurunu yazmadım diyor

    Ancak “Üstad Necip Fazıla Dair” adlı eserin (İstanbul 1993/1. Baskı) 62. Sayfasında Şahsiyeti ve eserlerine umumi bir bakış adlı bir bölüm bulunmakta. Burada “benlik” başlığı altında “Üstad’ın pek çok zaaf ve kuvvet noktasının temel saiki korkunç bir benlikti” gibi ifadeleri kullanmış olduğunu görüyoruz. Benlik ya da canavar nefs tabirleri şahsi kusur kapsamına girmez mi?

     

    -Ben bunları konuşmadım, doğru da bulmam konuşmayı derken konuştuğunun farkında değil mi acaba?

    • Like 4
×
×
  • Create New...