Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
borealatis

Düşündürücü Sözler

Recommended Posts

‎'Üstüme Gelsene Hayat..Ne canımı yakacak kudrete sahipsin, Ne kanımı akıtacak bıçağa. Yazılanı kaderim der yaşar,Alnım açık,başım dik giderim. Ben Yaradandan ötürü, Seni Bile Severim. Elinden geleni ardına koyma hayat. Ben yine de sana GÜLÜMSERİMM...!!

 

Sırtından vuranlara kızma;Onlara güvenip arkanı dönen sendin..Arkandan konuşanlara darılma ;Onları insan yerine koyan da sendin...

 

Ve bir seyyahın zulasında bir dahaki dönüşe götürülür umutlar. Beklemekse eğer yazgımız, hazanın sonunda elbet bahar olacak...

 

ULaşamayacağın kadar yüksekte sandığın kişiLer, asLında eğiLemeyeceğin kadar aLçaktadır...

 

Zulmeden Kişi Bu Zulmün Bana yapıldığını sandı; Bana yapılan zulüm geldi geçti...Ama vebali Onun boynuna kaldı...

MİRAÇ KESKİN

 

Bir insanın akıllı olmasına birşey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın. (Eflatun)

 

 

ALLAH'ım Gül Gibi Görünüp Diken Gibi Batanlardan ve Dost Gibi Görünüp Yılan Gibi Sokanlardan Beni -Bizi Koru...amin.

 

 

Marifet nedir bilir misin? Taşlara bakan gözlerin çiçekleri görmesidir.." Mevlana

Share this post


Link to post
Share on other sites

EVLILIGIN BITTIGINI DÜSÜNENLERE, YENI EVLILERE VE BEKARLARA !!! ÇOK GÜZEL MUTLAKA OKUYALIM

 

OKUDUĞUNUZA DEĞECEK....

 

 

Bir kadın anlatıyor:

Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim.Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı

 

Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı.

Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.Oysa kocamın sakinliği,

başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni

aşktan almış, uzaklaştırmıştı.

 

Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum.

 

Şaşkınlıktan gözleri açılarak niye? diye

sordu.

 

Gerçekten belli bir sebebi yok dedim, sadece yoruldum.

 

Bütün gece ağzını bıçak açmadı.

Düşünüyordu.

Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da

artırmaktan başka bir işe yaramıyordu:

 

işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim.

 

Ondan ne bekleyebilirdim ki!

 

Sonunda sordu: seni caydırmak için ne yapabilirim?

 

Demek ki söyledikleri doğruydu:

insanların mizacı asla değiştirilemiyordu.

 

Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.

 

İşte mesele tam da bu dedim. Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.

 

Diyelim dağın tepesinde

bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp

vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâlolacak. Bunu benim için yapar mısın?

 

Yüzümü dikkatle inceledi ve Sana bunun cevabını yarın vereceğim dedi.

 

Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.

 

Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu.

Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.

 

Sevgilim diye başlıyordu,

 

O çiçeği senin için koparmazdım

 

Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

 

Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım

var.

 

Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden

önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.

 

Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.

 

<Sâdık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu,karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.

 

Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikây eler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.

 

Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem,merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.

 

Ama seni benden daha fazla seven biri varsa,

 

evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım birtanem.

 

Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.

 

Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.

 

Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.

 

Koşarak kapıyı açtım.

 

Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.

 

Artık çok iyi biliyordum:

 

beni ondan daha çok kimse sevemezdi.

O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim..

 

Bu gerçek aşktı.

 

İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o

heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya

devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

 

Oysa aşk hep vardır.

Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil

Belki sıkıcı, tekdüze, hatta

 

belki yüzsüz. Ama hep oralarda bir yerdedir.

 

Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir.

 

 

Bir zaman

sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

 

Hayat tam da böyle bir şeydir.

 

 

Boşanmak istiyorum cümlesini bundan evliğimin 7 ayında söylemiştim.16 yaşımda evlendim ben ailemi çok özlüyordum.eşim bana sadece şunu söyledi öldürde öyle git.şimdi evliliğimin üzerinden 23 yıl geçti.Şimdi anlıyorum ki ben ailemi değil eşimi özlüyormuşum.buradan değerli eşim NURİ KESKİN BEY'E hayatıma anlam kattığı için teşekkür ederim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

HANIM BIR KARPUZ GETIRIRMISIN..

Hanım bana bir karpuz getirir misin ?

Evvel Zaman içinde ...Memleketin Birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görün...ümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış ' Bu gençliğin sırrı nedir' diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya.. ama sorular sık , soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.

 

Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine.

 

"Bu davette size sırrımı açıklayacağım demiş. Herkes merakla davete gelmiş. Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken Adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş:

 

- "Hatun, şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da:

 

" Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet" demiş. Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş. Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.

 

Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin demiş, Başka istemiş?. Bu böylece üç dört sefer daha tekrarlamış.

 

Neyse misafirleri ve de siz Aziz okuyucuları sıkmamak için !!! Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş?. Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş. "Eeee ?.

 

Arkadaşlar iste benim gençliğin sırrı burada anladınız mı??

 

Herkes birbirinin yüzüne bakmış. Kimse bişey anlamamış.."Aman dede demişler nerde? Anlamadık biz bu sırrı!" Dedecik gülmüş."Efendiler" demiş "O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu. Bir kere bile "aman be adam , deli misin nesin şu tek karpuzu ne taşıttırıyorsun bana defalarca.." demedi.

 

Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi. İşte ben bütün gençliğimi bu hanımıma borçluyum. Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız. İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız. Demiş.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seven Uyudu Ama Sevilen Ayakta ! ♥

Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer

Namazını bitirdikten sonra şöyle bir... duada bulunur ;

Ya rabbi (c.c) şu vakitte bir çok kimse uyudu,bir çoğu sevdiğine gitti,bende sana geldim,çünkü benim sevdiğim sensin.

Sonra zikire başladı ve seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı.

Bir hırsız girdi evine biraz sonra,bakındı sağına soluna...,oldukça az ve eski eşyalarn olduğu fakir birinin eviymiş bu ev diye düşündü

Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü

Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktıki kapı yok ! Az önce girdiği kapı hiç biryerde yoktu,her yer duvardı

Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı,kapı orada duruyordu

Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu !

Bu işlemi tam 3 kez tekrarladıTam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dediki ;

 

Ey hırsız ! Seven uyudu ama sevilen ayakta !

 

Hırsız kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cennet de Nasıl Ağaç Dikilir?

 

Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki,

 

- Cennetde ağaç yokdur. Oraya çok ağaç dikiniz!.

 

- Oraya ağacı nasıl dikelim dediklerinde,

 

-Tesbîh, tahmîd, temcîd ve tehlîl okuyarak) buyurdu.

 

Yanî, (Sübhânallahi velhamdü lillahi ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber) diyerek Cennete ağaç dikiniz buyurdu.

 

Bir hadîs-i şerîfde,

 

-Bir kimse, Sübhânallahil'azîm ve bihamdihi derse, onun için Cennetde bir ağaç fidanı dikilir, buyurdu.

 

Görülüyor ki, Cennet ağacı, dünyâda harfler ve sesler şeklinde, bu kelimeye yerleşdirilmiş olduğu gibi, Cennetde, bu kemâller ağaç şeklinde bulunmakdadır. Bunun gibi, Cennetde bulunan herşey, dünyâdaki ibâdetlerin, iyi işlerin netîceleridir. Allahü teâlânın kemâllerinden herhangi biri, bu dünyâda, iyi sözlerde ve iyi işlerde yerleşdirilmiş olduğu gibi, bu kemâlât, Cennetde, lezzetler, nimetler perdesi altında meydâna çıkar. Bunun içindir ki, oradaki lezzetleri, nimetleri Allahü teâlâ beğenir. Bunları tadmak, Cennetde sonsuz kalmağa ve Allahü teâlâya kavuşmağa sebeb olur. Zevallı Râbi'a (rahmetullahi aleyhâ) eğer bu inceliği anlamış olsaydı, Cenneti yakıp yok etmeği düşünmezdi. Ona bağlılığı, Allahü teâlâya bağlılıkdan başka sanmazdı!

Kaynak: Mektubat, İmam-ı Rabbani, 1. Cilt 302.Mektup

 

Tevekkül

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hepimizin hikâyesi aynı!

İçimizdeki tenhalıktan,dışımızdaki kalabalığa gider geliriz. Yalnızlıkları yüklenip kendimize döndüğümüzde ise, artık kalabalık içimizde yürümektedir.

Aynada görünen suretimizden çıkıp, pergelin sabit ayağını kalbimize sabitleyip, muhite doğru bir seyahate hepimizin ihtiyacı var.

Bakışlarımızı ve dikkatimizi aldatıcı, oyalayıcı sahte tezahürlerden çekmeden; idrak edici bir fark edişe sahip olmadan; ne Yunusun vârisi olabiliriz ne de yeni bir hamlenin, dirilişin öncüsü

Bunu artık anlamak, idrak etmek ve bir yerden başlamak gerekiyorsa; önce ağlamamız lazım!Gözyaşı bizi yüreğimize götürür.

 

Yoklayalım, yüreğimiz yerinde mi?..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bediüzzaman Said Nursî

Allah'ı yoksayıp reddeden kişiler,

aslında bir yandan da Allah'ın varlığını ispatlıyorlar.

"Çünkü olmayan birşey reddedilemez...''

Share this post


Link to post
Share on other sites

YOLDAN GÜZEL GEÇMEK

Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeye karar verdi. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.

 

Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti: Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu.

 

Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerine hepsi aynı şikayette bulundu: Yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

 

Günün sonunda yalnız bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı:

 

'Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.'

 

Kral gülümseyerek cevap verdi:

 

'O altınlar sana ait delikanlı.'

 

'Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı.'

 

'Evet' dedi kral. 'Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü, yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir.'

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kullarım Benden Ne İstiyorlar?

 

Allah'ın (c.c.) özel olarak görevlendirdiği melekler topluluğu, bir grup insanın... bir araya gelerek Allah'ı (c.c.) zikrettiğini görürler. Sonra bütün melekler, hep birlikte kanatlarını açarak, insanları kanatlarıyla örterler. Böylece yer ile gök arası melek ile dolar. Allah'ı (c.c.) anıp öven topluluk dağılıncaya kadar onlarla beraber olurlar. İnsanlar dağılınca melekler göğre yükselirler. Allah (c.c.), her şeyi meleklerden daha iyi bildiği halde meleklerine sorar:

 

- Nereden geliyorsunuz?

 

- Dünyada yaşayan bazı kullarının yanından geliyoruz. Onlar bir araya gelmişler ve Seni (c.c.) tespih ediyorlardı Ya Rabbi.

 

- Kullarım bir araya gelmiş ne diyorlardı?

 

- "Subhanallah" diyerek Seni (c.c.) övüyorlar, "Allahu Ekber" diyerek Seni (c.c.) en büyük olarak kabul ettiklerini söylüyorlar, "La İlahe İllallah" diyerek Senden (c.c.) başka ilah olmadığına şahitlik ediyorlar, "Elhamdülillah" diyerek de Sana (c.c.) hamd ediyorlar Ya Rabbi.

 

- Onlar beni görmüşler mi ki beni bu şekilde övüyorlar?

 

- Hayır Ey Rabbimiz, Seni görmediler.

 

- Ya beni görselerdi, ne yaparlardı?

 

- Şayet Seni (c.c.) görselerdi, Sana (c.c.) daha çok ibadet ederler, Seni (c.c.) daha çok överlerdi.

 

- Benden ne istiyorlar?

 

- Senden (c.c.) cennetini istiyorlar.

 

- Cenneti görmüşler mi?

 

- Hayır Ey Rabbimiz, Cenneti görmediler.

 

- Ya cenneti görselerdi, ne yaparlardı?

 

- Şayet cenneti görselerdi, onu daha çok isterler ve onun için daha çok çalışırlardı.

 

- Neden korkuyorlar?

 

- Cehenneme girmekten korkuyorlar.

 

- Onlar cehennemi görmüşler mi?

 

- Hayır Ey Rabbimiz, Cehennemi görmediler.

 

- Ya cehennemi görselerdi ne yaparlardı?

 

- Şayet cehennemi görselerdi, ondan daha çok korkar ve kaçarlardı.

 

Sonunda Allah (c.c.) şöyle buyurdu:

 

- Sizi şahit tutuyorum. Ben bir araya gelip beni öven ve hamd eden o kullarımın hepsini affettim. Onları istedikleri cennete sokacak ve korktukları cehennemden uzak tutacağım.

 

Bunu üzerine bir melek söz alarak:

 

- Ey Rabbimiz, Onların hepsi seni övmek için bir araya gelmiş değillerdi. İçlerinde onlardan olmayan günahkâr bir adam da vardı. O adam bir işi için oraya gelmişti.

 

Allah (c.c.) bunun üzerine şöyle buyurdu:

 

- Onu da affettim. Onlar öyle bir topluluktur ki, onlarla beraber olanlar da onların sayesinde kurtuldular!

 

(Kaynak: Kütubu Sitte Muhtasarı : 1941)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Küçük çocuk, annesi nakış işlerken dizlerinin dibinde oturup onu seyretmeyi çok

severdi. Bir keresinde aşağıdan annesine doğru bakıp sordu: Anneciğim, ne

yapıyorsun?

Annesi, tatlı ve şefkatli bir sesle cevap

verdi:

Nakış işliyorum yavrum. Bu kasnaktaki kumaşın üstüne güzel

desenler işlemeye çalışıyorum.

Küçük çocuk:

Ama yaptığın şey,

hiç güzel görünmüyor, karmakarışık

Gerçekten de çocuğun oturduğu yerden

bakınca, annesinin elinde tuttuğu kasnağın altındaki ipler, birbirine giriyor,

kasnağın üstünde görülen sanatlı işlemelerden ise, hiçbir eser görünmüyordu.

Çocuğun bu sözüne annesi gülümseyerek:

Gel kızım, yanıma otur da, birlikte bakalım bu nakışa.

Annesi gibi kasnağa üst taraftan bakan çocuk, şaşkınlıktan ve hayranlıktan ne diyeceğini bilemedi.

Kasnağın üstünde harikulâde bir çiçek resminin nakşedildiğini gördü.

Peki ama bu büyük farklılığın sebebi neydi? Alttan bakınca karmakarışık, üstten

bakınca harika nakışlar. Nasıl böyle olabiliyordu? Annesi onun bu merakını şu

sözleriyle giderdi:

Yavrum, alttan bakıldığında nakış karışık ve

anlaşılmaz görünüyordu. Çünkü sen nakışın üst tarafına daha önceden çizili bir

plan olduğunu göremiyordun. Bu benim yaptığım bir dizayndı. O çiçeği işlemek

için, benim bu çizimi ve planı takip etmem gerekiyordu. Şimdi benim tarafımdan

baktığında ise, ne yaptığımı daha iyi görebiliyorsun.

Küçük kız yıllar geçip büyüdüğünde, başına gelen her iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin olaylar karşısında, hep bu yaşadığı olayı hatırladı. Hayatının bir nakış gibi, İlâhî bir kudret eli tarafından dantel dantel işlendiğini, kendisine karışık, anlamsız, kötü gibi görünen olayların, aslında İlâhî bir planın nakışları olduğunu, ortaya çıkacak bütünün ve kompozisyonun hârikulade bir resim teşkil edeceğini hissederek hâlinden pek de şikâyetçi olmadı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Akıllı insan, düşünen insan değil, düşüncesine hâkim olan insandır. Akılsız ise düşüncesine mahkûm olandır... İdris YILMAZ

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir Gönül İnsanı Portresi

Her derdin dermanını veren bir Rabbimiz varken yüreğimizde; nokta koymak niye? Hayatta insan hep kendiyle körebe oynuyor.. Ne kırdığını farkediyor ebeyken,ne kırıldığını asıl sebebini farkediyor sobelenirken..

Ahlar yerleşiyor dudaklara kimi zaman. Rabbim iyiki dertli gönüller vermiş bizlere esasen.. Gamsız,duygusuz,dertsız gönülleri ne yapalım ki..Dertlerimizle Rabbimize daha cok yakınlaşmıyormuyuz oysa.. Neden arzumuz dertsiz gönüllere sahip olmak ki..

Bu yüzden nokta koyma çabamiz kendimizden kaçısımız olabilir mi acaba? Bize derdi yakıştıran,bizi dertlerle huzunlerle olgunlaştıran Derdi veren Rabbimizin dermanıda verecek olduğunu bilmiyormuyuz sanki..yüreğimizin merhemi olacak yürekleri karşımıza çıkaracak O değil mi? Bunu bilip nasıl nokta koyuyoruz cümle sonularına nokta koymak insanoğluna yakışmaz ki bir kere biz virgüllerin ve uç noktaların sahibiyiz ! Yaşanılan şeye ne hata demek düşer bize nede doğru..

Rabbim taktir edecek neyse hakkımızda en doğru.. Bize dua ve tevekkülden gayri ne var..

Yüreklerin kısmeti varsa bir yerde o er geç bulacak nasılsa..

Bizim olana olma deme hakkımız yok..

Taktir Rabbimizin her zaman.. Hüzne tercüman olan gözyaşlarımız anlatıyor bazen herşeyi.. Onuda tek anlayan yürekten bir derya olup akan sevgidir bence.. Seviyorsak anlayışlı olmalı,seviyorsak hüküm koymamalıyız bizler..

seviyorsak seviyor gibi davranmalıyız.. Bu yüzden hiç bir zaman suçu işleyeni bulma çabasında olmamalıyız.. Buraya kadarmış diyip bitirmek bir şeye noktayı koymak bizim işimiz değil.. O Rabbimimizin işi ! Hiç bir şeyin sonunu Ondan başkası bilemez.

 

Her Daim Dua Ve Ümit İle..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Önemli olan yaşamak değildir, başarmak hiç değildir. "Önemli olan insan kalmayı becerebilmektir".

G. Orwell

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fakîrleri sevmek ve onlara iyilik etmek ve islâmiyyete uymak lâzım olduğu bildirilmekdedir:

 

Şerefli mektûbunuz ve latîf yazılarınız geldi. Allahü teâlâya hamd olsun! Okuyunca, fakîrlere sevginiz ve bağlılığınız anlaşıldı. Çünki bu sevgi, seâdetin sermâyesidir. Onlar, Allahü teâlânın celîsleridir, hep Onunla birlikdedirler.(Onlarla birlikde olanlar şakî olmaz) buyuruldu. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem), kâfirlere gâlib gelmesi ve işlerin kolaylaşması için, muhâcirlerin fakîrleri hurmetine düâ buyurduğu, bildirilmekdedir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) muhâcirlerin fakîrlerinin şânlarını bildirmek için, (Saçları karışmış çok kimse vardır ki, kapılardan kovulurlar. Allahü teâlâya yemîn etseler, yemîn etdikleri şeyi elbette yaratıp verir) buyurdu.

 

Ey mesûd insan! Kıymetli mektûbunuzda, (Dünyâ ve âhıretin sâhibi...) yazmışsınız. Bu söz, ancak Allahü teâlâ için söylenir. Elinden hiçbirşey gelmiyen bir köle, nasıl olur da, herhangi bir bakımdan sâhibi ile ortaklığı arayabilir? Sâhib olmak yolunu tutabilir? Hele âhıretde. İster hakîkat olarak, isterse mecâz olarak düşünülsün, mâlik ve sâhib yalnız Allahü teâlâdır. Hak teâlâ, kıyâmet günü, (Bugün, mülk kim içindir?) buyurur. Cevâb olarak yine kendisi, (Kahhâr, Gâlib olan bir Allah içindir) buyurur. O gün kullar için, korkudan sığınmakdan başka birşey yokdur. Pişmânlıkdan, şaşkınlıkdan başka birşey yapamazlar. Allahü teâlâ, o günün şiddetini, kulların sıkıntısının çokluğunu bildirmek için, Hac sûresinin birinci âyetinde meâlen, (O günün zelzelesi çok büyük şeydir. O gün kadınlar memedeki çocuklarını unuturlar. Hâmile hâtûnlar çocuklarını düşürürler. İnsanlar serhoş olmuşlar sanılır. Onlar serhoş değildir. Fekat, Allahü teâlânın azâbı çok şiddetlidir) buyuruldu.

 

Fârisî iki beyt tercemesi:

Sorulur o gün işlerden, sözlerden,

Kalbi titrer Nebîlerin korkudan.

 

Enbiyânın şaşırdığı bir yerde,

Günâhlara özr bulmak nerede?

 

Nasîhatların başı şudur ki, islâmiyyetin sâhibine (aleyhissalâtü vesselâmü vettehıyye) uymak lâzımdır. Resûlullaha uymıyanlar, âhıretde azâbdan kurtulamaz. Bundan sonra, dünyânın süslerine düşkün olmamak, varlığına ve yokluğuna aldırış etmemek lâzımdır. Çünki, Allahü teâlâ dünyâyı sevmez, ona kıymet vermez. Bunun için, kulun dünyâlığı olmakdansa, olmaması dahâ iyidir. Dünyânın kimseye fâide vermediğini ve elden çabuk çıkdığını herkes bilmekde, hattâ görmekdedir. Dünyânın malına, mevkı'ine düşkün olanların, bunlara kavuşmak için uğraşıp da, ânsızın hepsini bırakıp gidenlerin hâlini görerek ibret alınız! Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Peygamberlerin en üstününe (aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm) uymakla şereflendirsin! Âmîn...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bakmayın yüzümün karanlığına,

Biraz ''BİLAL'den, biraz ''ÖMER''dendir,

Belki de günahımın eseridir,

Örtüm ''FATIMA''dan, ''SÜMEYYE''den emanettir,

Hor görmeyin! sadakatim aslımın gereğidir,

Ağlasa da örtüm o benim ''ŞEREFİMDİR''

Bir ezan sesinde inliyorsa mekan,

''BİLAL''ler ölmemiş dirilmiştir ve bir ses duyulursa,

''UKBA''dan,'' MUS'AB'' tevbesinin sesidir,

Ağlıyorsa 'arz/da' her bir yürek, ''PEYGAMBER''e özlemin ifadesidir.

 

 

Eğer sevda, sevgiliye kendini adamaksa

Eğer sevgi, kardelen çiçeği gibi hürriyete açmaksa

Şehadet en büyük aşk, şehid en büyük aşık ise

Kendimi yoluna adıyorum . . .

``YA RASULALLAH``

 

‎"Şüphesiz Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Oruç tutanlar Kıyamet günü o kapıdan Cennete girecektir. Oradan onların dışında kimse giremez. 'Oruçlular nerede?' diye seslenilir. Oruçlular kalkar o kapıdan girerler. Onlar girince kapı kapatılır, başka hiç kimse oradan girmez."[Hz. Muhammed (s.a.v.) inşallah girenlerden nasip eyle yarabbim...... AMİN..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşkın tadı acıdır, acısı bal... Rengi leyl... Kokusu hasret... Vuslat eremedikçe güzeldir belki... ve aşka en çok hüzün yakışır...

Ey Aşk! Gel şu acize, hüzün kadar yakış.....

 

İBRAHİM TENEKECİ

Share this post


Link to post
Share on other sites

Susmak mâna eksiliğinden değil...Belki mânanın derinliğindendir !...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Elinde kazmasıyla kendine mezar kazmaya giden adama, Hz. Ebubekir(r.a.) şöyle buyurdu:

"Kabri kendine hazırlama, kendini kabre hazırla!"

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Gurur, insanı sonsuz kılacak yolu kapayan bir perdedir. Vicdanın 'Allah var!' çığlığını, gururun körlüğü işittirmez."

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gökler ağlıyor biz ağlamışız çok mu?

Bize yobaz diyorlar haberin yok mu?

Desinler desinler Allah İçin Yobaz Olmuşuz Çok mu. . . ! [NFK]

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bazı insanlar hayatta hiçbir gayeye sahip olmadan yaşarlar.

Böyle insanlar bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler.

Onlar gitmezler; ancak suyun akışına kapılarak akarlar. SENECA

Share this post


Link to post
Share on other sites

‎''Ebu Zerr'e,

'Yalnızlık zor değil mi neden yalnız yaşıyorsun?' diye soruyorlar ..

'insanlar daha zor'

diyor ...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...