Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

rabia BDG

Editor
  • Content Count

    227
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by rabia BDG


  1. İmam Rabbani diyor ki; Aşk Ebedi Olan Sevgiliden Gayrı Her Şeyi yakmaktır...

     

    Ancak büyük saffet ve teslimiyet bizi gerçek aşktan nasiplenme nimetine eriştirir... ve En sevgili'den nasiplenmeyen her aşk, bizi bir adım daha uzağa düşüveriyor.

     

    Güzel şiirmiş (;


  2. "Flört".. modern telakkiye göre dizayn edilmiş hayatlara ait bir kavram ve bugünkü cemiyetimizde bu kelimeden daha iğrenç bir kelimede olamaz herhalde. Tanışmak süresi diye kısaca tanımlanıyor, ama nasıl tanışmak (!).

    Şahsi düşüncem; ince bir mevzu,işte bu nedenden dolayı sıkıntısıda o nisbette büyük .

     

    İslam dininin çizdiği hudutlara riayet ederek, ancak bir tanışma süreci olabilr. Ve bu sürecinde bir süre sınırlaması olmalıdır, ama malesef tanıyabildiğin kadar -sınırsız hale getirilmiş ve genç kardeşlerimize gayet normalmiş gibi bu iğrenç kelime içimize sindirilmiştir. Sınırsız olan bir tanışma süreci ve ardından bir flörtte bir flörte zemin hazırladığını düşünürsek, artık bireyler üzerindeki tahribatın ne denli ölçülere ulaştığını anlayabilirz.

     

    Flört denilen şey iffeti elden götürüverir,Rabbim muhafaza, bu kadar basite indirgememek gerekiyor.Helede bu zamanda itina gereken bir husus .

    Cemiyetin halini gördükçe, Allah sonumuzu hayra çıkarsın, vay halimize diyorum. Allah akıl fikir versin ne diyeyim.


  3. Esasında İmam-ı Rabbani'yi ve İmam-ı Gazali'yi bu listenin en başına eklemek gerek.

    Ben niye eklemedim diye sorarsanız son yüzyıl açısından inceledim konuyu.

    Bu arada son yüzyılın en büyük velilerinde olan Efendi Hazretleri'ni yazmayı unutmuşum.

    Aslında yazmıştım ama demek ki sıralarken kopyala yapıştır vb. sırasında kaybolmuş;

     

    - Mahmud El-Uf'i (k.s.) (Mahmud Efendi Hz., Mahmud Ustaosmanoğlu)

     

    Son yüzyıl için listenin yeni hali aşağıdadır;

     

    - Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri

    - Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

    - Mahmud El-Uf'i (k.s.) (Mahmud Efendi Hz., Mahmud Ustaosmanoğlu) ve yolunun eserleri

    - Mehmed Zahid Kotku Hz.lerinin ve yolunun eserleri

    - Mahmud Esad Coşan Hz.lerinin ve yolunun eserleri

    - Abdülhakim Arvasi Hz.lerinin ve yolunun eserleri

    - Mahmud Sami Ramazanoğlu Hz.lerinin ve yolunun eserleri

    - Muhammed Raşid Erol Hz.lerinin ve yolunun eserleri

    - Bediüzzaman Said Nursi Hz.lerinin ve yolunun eserleri (Önemli Not: Diyalog grubu hariç)

    - Vb. (daha aklıma gelmeyen çok büyük zatlar)

     

    Arkadaşın belirttiği gibi, bir müslümanın istifade edeceği - kilit isimleri vermişsiniz,Allah razı olsun.


  4. "Bir gün nefsime dedim: gel seninle Rabbime gidelim. gelmedi. Ben de tek başına yürüdüm, gittim."

    Beyazıd-ı Bestâmi hz.

     

    "Edeb,hududa riayet etmek demektir. En büyük edeb,ilahi hududu muhafaza edebilmektir."Seyyid Abdülhakim Arvasi hz.

     

    Kapitalist gibi kazanıp,müslüman gibi yaşanmaz.(Ali Bulaç)


  5. Ben şiirlere özel bir ehemmiyet veren biri olarak Çile ile başlamıştım Üstad'a.

    Hemen ardından "O ve Ben".

     

    Doğru, Üstad'ı okumaya ilk "Çile" ile başlanmalı... Ben sonrada "Babıalî"yi okumuştum, ama açıkcası "O ve Ben" i okumak daha öncelik olmalı diye düşünüyorum. Bu iki kitabını okumadan diğerlerine idrak zeminini bir türlü oluşturamıyor insan...


  6. Yazmadım, yazmayı da mantıklı bulmadım kendi açımdan. Üstad'ın, yıllar evvel siyaset sahnesine yeni yeni çıkan muhafazakâr/İslami tabanlı bir siyasetçiye yazdığı mektubun bu kadar çok dallandırılıp budaklandırılacağını tahmin etmemiştim aslında.

     

    Gerekli görmüştür ve bir Müslüman olarak ihtar/tavsiye içeren birazda öfkeyle bir şeyler demiştir Üstad. Meselenin özüde sözüde budur. Bundan tarafları, daha da değişik taraflara çekmenin ve değerlendirmenin hiç bir anlamı ve faydası yoktur.

     

    Üstad'ın bu mektubu devrin şartlarına ve kırılganlığına göre yerinde, doğru ve takdire şayandır. Bundan şüphemiz yok. Zaten bunuda tartışmıyoruz sanırım.

     

    Neyse, benim demek istediğim husus şu (birazda konu dışına çıkarak):

     

    Tıpkı Abdülhamit Han gibi, yıllar geçtikçe anlaşılacak doğru ve yanlışlar. Kimin aslında ne olduğu ve ne olmadığı zamanla gün yüzüne çıkacak. Belkide pek çok iyi ve kötü yer değiştirecek tarih sayfalarında, zihinlerimizde.

     

    İşte ben, Erbakan Hoca'yı bu sebeble değerli ve önemli br şahsiyet olarak görüyorum. Pek çok insanın ben bu adama asla oy vermem deyip, şimdilerde ''bu adam haklıymış, biz yanılmışız'' dediklerini duyuyorum.

     

    Faizsiz sistem, D-8, Havuz proğramı vs. Anlaşılmadı ve kulak verilmedi Hoca'ya. Hoca ki, içerden ve bilhassa dışardan muazzam tertiplere, plan ve projelere maruz kalmış birisi.

     

    Şapkasını alıp gitmeyen, alttan almayan ve son noktaya kadar direnen bir insan. Bu bir hakikattir. Birileri dik durmadı falan demiş Hoca ve ekibi için, o birileri dik durmayı mahalle kavgalarında kıytırıktan restleşme sanıyor, ya da parlayıp sönen flaş her halde. Diklikten ve dik durmadan ne anlıyoruz acaba?

     

    Polemiği sevmem ve yapana da uymam. Bu ülkenin gördüğü ve belkide göreceği nadir siyasetçilerden birisidir Hoca. Bunu sağdan da, soldan da, ortadan da pek çok kişi tasdik etmiştir.

     

    Velhasıl, Erbakan Hoca bu ülkeye hizmet vermiş ve veren pek çok kişiye de vesile olmuştur.

     

    (Bunları, Erbakan Hoca'nın partisine oy vermeyen, parti binasına bir defa bile girmeyen birisi olarak yazdığımı da belirteyim)

     

    Erbakan Hoca'nın partisine oy vermeyen biri olarak, bunca -bence ağır ithamlar-ın yer aldığı yazılara bakarak çok takdir ettim ,sağolun diyeyim.

     

    Neden illa Necip Fazıl mı Erbakan mı diye bir çerçevede konu ilerlemiş anlayabilmişte değilim. Dönemin şartlarında yapılan bazı hatalar nedeniyle Üstad, yapılanları onaylamadığını belirtecek mahiyette Erbakan'a bunları söylemiştir, elbetteki bazı noktalarda haklılığıda vardır. Ama gel gelelim, bu mektupu dallandırıp budaklandırıp Erbakan'ın ortaya koyduğu davayıda basite indirgeyip harcamakta ne kadar yerinde bir tutumdur,orasınıda bilemiyorum.

     

    Üstad'ın fikri planda ve ayrıca aksiyon noktasında yaptıkları elbetteki müthiştir ! Ama siyaset sahasında Erbakan Hocamın yaptıklarınıda asla küçümseyemezsiniz. Erbakan siyasete dahil olmasaydı, ortalık sol kesimin oyun sahası haline dönüşecekti, bugün her ne kadar iktidar kendisi farklı bir çizgideyiz naraları atsada Erbakan Hocamın ortaya koyduğu görüşün kaynağından feyz almaktadır, ve ayakta durabilmesin tek nedenide bu görüşle olan münasebetlerinden gelmektedir.

     

    Ben hem Üstad'ı okurum benimserim,Büyük Doğu fikrinede müptela birisiyim , diğer yandanda Erbakan'ın siyaset görüşünüde sonuna kadar bağlıyım.

     

    Vesselam.


  7. Hükümetin bu sorunu çözeceğinden hiç umudum yoktu,diğer noktalarda olduğu gibi... Kedi olalı bir fare yakaladılar mı desem, bilemedim.

     

    Bu yasak yıllar geçtikçe nasıl tahribatlar oluşturdu, ben imamhatipte okumadım, ama bir çok kardeşimin ne şekilde muzdarip olduğuna yakından şahit oldum... Her ne kadar geç kalınmış bir icraat olsada yinede sevindik, Rabbim inşAllah yardım ederde, taş koymaya çalışanların çabaları boşa çıkar...


  8. Fikir gerçekten çok müthiş !

    Fakat şunuda belirtmek gerekir, tesettür hakkıyla idrak edilip,uygulandığı zaman ancak değer kazanır. İçi tarumar edilmiş bir tesettürdende kimseye hayır gelmez. Yani sadece şekilcilikten öte, ilahi emrin hikmetine varabilmek gerektiğini ifade ediyorum.

     

    Ayrıca arkadaşın belirttiği gibi, tesettür noktasında noksanlıkları olupda birçok tesettürlü bayandan daha tesettürlü tavırları olan kardeşlerimde var, bunuda göz ardı etmeyelim.

     

    Ama her ne olursa olsun, anlayabilen için bu resim, tesettürün muhafaza boyutunu bir nebzede olsa apaçık ortaya koyuyor.


  9. Vesayet altında bir demokrasi

     

    Çekirge bir sıçrar iki sıçrar..

    Ve huzurlarınızda Post Modern Darbe’nin mimarı Çevik Bir. Tanık, “ ‘SİLAHLARI GÖM’ EMRİNİ ÇEVİK BİR’DEN ALDIM!” diyor..

    Bir’in suçlandığı konular:

    - Başbakan’a suikast,

    - Teröre, terör örgütüne ve teröriste yardım ve yataklık, Öcalan’ın yakalanmasının engellenmesi, güvenlik bilgilerinin başka ülke ya da kaynaklara aktarılması

    - Darbeye teşebbüs, bu amaçla silahlı örgüt kurmak, plan yapmak, insanları fişlemek, media ve siyaseti baskı altına almak..

    Daha bitmedi, KKTC’de bir tatbikat sırasında çözülen ayakkabı bağını düğümlemek için eğildiğinde arkasında oturan albaya isabet eden kurşunun hesabı da Bir’den soruldu!

    Bunlar bizim bildiklerimiz.. O zaman ortaya dökülen ses kayıtlarından iç savaş tahrikçiliğinden, askerli alımlardaki yolsuzluk ve usulsüzlüklere, yabancı ülkelerdeki bir takım örgütlerle kurulan karanlık ilişkilere kadar bir çok şey var..

    Bana kalırsa Bir, 28 Şubat post modern darbesinin kara kutusudur..

    28 şubat sürecinde “İhtilal yapıp eğer 2 milyon Müslüman öldürürsek, 50-60 sene bu İslâmi hareketi bastırmış oluruz” dediği öne sürülüyor..

    Son iddia bunlara bir yenisini ekledi. Haber şöyle: “Ergenekon soruşturması kapsamında önceki gün sürpriz bir şekilde sorgulanan emekli Orgeneral Çevik Bir ile eski İstanbul MİT Bölge Başkanı Nuri Gündeş’in isimlerinin eski bir JİTEM’ci olan gizli tanığın ifadelerinde geçtiği öğrenildi. Gizli tanığın, Bursa’nın Gemlik ilçesinde bulunan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast girişiminde kullanılacağı ileri sürülen ‘silahları gömme’ emrini bizzat Çevik Bir’den aldığını iddia ettiği bildirildi.”

    Hatırlarsanız, Ergenekon soruşturması kapsamında 6 Nisan 2009’da Bursa’nın Gemlik ilçesi, Engürücük köyünde bir evde yapılan aramada, 1 roketatar mermisi, 1 tabanca ve bu tabancaya ait 50 mermi ele geçirilmişti. Bunlarla Başbakan’a suikast planlandığı açıklanmıştı. Gizli tanığın ifadesine göre Erdoğan’ın uçağının, inişe geçtiği sırada füze ya da uçaksavarla düşürülmesi hedefleniyordu.”

    Şuyuu vukuundan beter hadiseler bunlar..

     

    Bu darbeciler hiç mi düşünmezler? Kenan Evren’in düştüğü hale hiç mi bakmazlar?

     

    Başbuğ’un son konuşması gerçekten kime yaradı, hiç düşündünüz mü?

    Türkiye’nin dış itibarını mı yükseltti, TSK’ya mı itibar sağladı, Hükümet’in elini mi güçlendirdi, toplumsal barış ve huzura mı katkı sağladı.

    Hiçbiri! Ama sonuçta Borsa bile bu mesajı satın almadı.. Piyasa askerin bu fevri çıkışlarına alıştı..

     

    En çok Ergenekon’un işine yaradı, TSK içindeki darbeci unsurlara moral ve cesaret verdi..

     

    Ergenekoncular hâlâ direniyorlar..

     

    YAŞ’da TSK’nın darbecilerden temizlenmesi, yani kapsamlı bir mıntıka temizliği yapılması beklentisi vardı.. Başbuğ bu talebi “cadı avı” olarak tanımladı ve böyle bir şey yapmayacaklarını söyledi.. Demokratikleşme taleplerine karşı adeta “bunlar içi boş, fasa-fiso şeyler” demeye getirdi sanki!

    İşte beklenen ses buydu. Mesaj alındı.. Bana kalırsa bu fotoğraftan ve açıklamalardan çıkan en önemli mesaj bu..

     

    Ergenekon direnecek.. Eylül’ü bekleyecekler.. Sonra “topyekun bir savaş” başlatacaklar!

     

    Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, kim varsa, yedekleri de çağıracaklar.. Çıkartabiliyorsa ekonomik kriz, terör, irtica.. Neyi başarabiliyorsa. Üniversiteler, işçi, köylü, memur, sendikalar, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, ulusalcılar, milliyetçiler..

     

    Eğer bunda da başarılı olamazlarsa vay hallerine.

     

    Hani bu kadar da göstere göstere, davul çala çala darbe girişimi hiç olmadı..

     

    Hani iktidarın da eli armut topluyor değil herhalde.. Milletin de olacakları kabulleneceğini hiç sanmam.. Başarısız ya da bastırılacak bir darbe girişimi, bu işin bir defada toptan çözümü için aslında belki de en iyi çözüm!..

    Hani başarsalar da, 2 gün sonra birbirlerine girerler.. Birbirine girmeseler de, halkla başedemezler, dünyaya kendilerini anlatamazlar. Hadi anlattılar diyelim, ilk seçimde giderler ve bu kez gelenler, bunlardan feci şekilde hesap sorarlar.. Kenan Evren’den beter olurlar!

    Hangi ülke yenilecek olduğunu bildiği ata oynar. Bugün bunlara destek veren bir takım mihraklar, sadece bulanık suda balık avlamak, Türkiye’yi karıştırmak, kolay yutulur bir lokma haline getirmek isteyen, 3 mum yakıp olacak olanları seyretmek isteyenlerdir..

    Bana kalırsa Başbuğ, son basın toplantısı ile, amaçladığı fayda ve korumaya çalıştığı değer, çevre kimse, neyse ona ağır bir şekilde zarar verdi. Askeri kariyerini riske soktu..

    Bunlar askeri harekatı, psikolojik harekatı da böyle yönetiyorlarsa vay başımıza geleceklere.. Bu operasyon bana kalırsa bir çok yönden tam bir iletişim skandalıydı..

    Sizin neyi anlatmak istediğiniz kadar, o sözlerden ve o fotoğraftan, basının ve toplumun ne anladığı, en az sizin anlatmaya çalıştığınız kadar önemli. O uslub, o ifade biçimi, o fotoğraf, hiç de amaca uygun şeyler değildi.. Sanırım bu işten sadece darbeci bir takım askerler ve basın, siyaset çevresi, yargı ve bürokrasideki, STK’lardaki Ergenekon lobisi memnun olmuştur, o kadar.. Daha sert mesajlar verilseydi, bunlar daha çok memnun olurlardı.. Ama göreceksiniz, bu sertlikteki bir mesaj bile, darbe karşıtı sivil çevreleri dayanışmaya geçirecek ve karşı tavır alınmasına sebep olacaktır..

    Madem “o kağıt parçası” sizi tatmin etmedi, o zaman bekleyin, yeni, ıslak imza ile atılmış olanlar da gelir.. Başka ses kayıtları da..

    Başbakan’ın “Mafia ve çetelere boyun eğmeyeceğim. Yaşadıkça çetelerle savaşırım” sözü beni heyecanlandırmadı değil.. Hadi, bir de şu petrol yolsuzluğunun, kaçakçılığının üzerine gidin.. EPDK bastırıyor, Taner Yıldız farkını bir görelim. Hadi MİT, Emniyet, Maliye Bakanlığı uzmanları. Şu vergileri aşağı çekelim.. Kaçakçılık biterse darbecilerin nefesi kesilir..

     

    TSK, BBG evi gibi, baksanıza.. Sahi Başbuğ, GATA skandalından, bu işlerden niye hiç söz etmedi..

     

    Her belge “kağıt parçası”, her roketatar “boru” değil paşam! Sevgili komutanım, “Darbe andıcının ele geçirildiği emekli Yüzbaşı Öztürk’ün yeşil renkli askeri çantasında bulunan 239 belgeden 60’nın TSK’ya ait olduğu ortaya çıktı. Askeri savcılık, TSK belgerini soruşturma dışında tuttu.” Bu habere ne diyeceksiniz?

    Arzederim.

    Not: Paşam, biz TSK’dan elimizi çekmeyeceğiz, ama siz lütfen siyasetten elinizi çekin! :D O parayı veren biziz ve orada bizim çocuklarımız askerlik yapıyor.. Bu işi içinize sindiremiyorsanız, sizi kimse orada zorla tutmuyor..

     

    Selam ve dua ile..

     

    Abdurrahman Dilipak - Vakit

     

    [email protected]


  10. "Kötü ve iyi ağaçları meyvelerinden tanıyın.."

     

     

    Mutedil kardeşim ne güzel bir noktayı paylaştın... Bu sözden sonra başka söylenecek birşey kalmıyor, lakin bu ağaç meyvelerini vermeye halen devam ediyor, geldiğimiz vaziyette bellidir...

     

    Buna karşın Atatürk inandığı fikirleri gerçekten harekete geçirmiştir, bu yönüyle baktığımda takdir edemeden geçemiyorum... Üstad,Nazım Hikmet hakkında ne diyor :" Nazım,şuydu,buydu ;hususiyle Mistik şairin gözünde kungulu nir (robot),muhteşem bir ahmaktan başka bir şey değildi,ama inanmış bir insandı.Bu bakımdan bir dinsize düşebilecek kadarıyla samimiydi,Babıâli ahlakından uzaktı ; ve kendisine 'sen komünist misin?' diye soran hakime 'topuğumdan saçıma kadar !' diyebilecek derecede inancının kahramanıydı..."

     

    Öyle yada böyle, fikri ne olursa olsun, Atatürk aksiyon noktasında eksik değildi... Şimdi bunu görüyorumda, kendimize o kadar kızıyorum ki, idrak edebilen anlar ki çok büyük yükümüz var, fikirden ziyade harekete geçirmek önemlidir...


  11. (Bu mektûb Seyyid Ahmet Mekkî tarafından Mirzâ Menû Cehre yazılmıştır.)

     

    Yavrum ! Gençlikte,nefsin arzuları,insanı kapladığı gibi,ilm öğrenilecek,ibâdet yapılacak en kârlı zaman gençliktir. Gençlikte ,şehvetin,asabiyetin kapladığı anlarda, şerî'atın bir emrini yerine getirmek, ihtiyârlıkta yapılan aynı ibâdetten çok üstün ve kıymetli olur. (Hele başka mâni'ler de araya katılırsa, bunları dinleyip yapılan ibâdetin sevâbı o kadar çoktur ki, ancak Allahü Teâla bilir. ) Çünkü, mâni'ler karşısında, ibâdeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibâdetlerin , şânını, şerefini göklere çıkarır. Mâni' olmayarak, kolay yapılan ibâdetler, aşağıda kalır. Bunun içindir ki,insanları yüksekleri, meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur. Çünkü, insan mâni'ler arasında ibâdet ediyor. Melekler ise, mâni olmadan emre itâat ediyor. Harb zamanında, askerin kıymeti artar ve muhârebede ufak bir hizmetleri, sulh zamanındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur.

     

    Gençlik arzuları, Allahü Teâlanın düşmanı olan nefsin ve şeytanın sevdiği şeylerdir. Allahü Teâlanın düşmanlarını sevindirip, bütün nimetleri veren, hakiki sahibi gazaba getirmek, akıllı ve zeki insanların yapacağı şey değildir. Allahü Teâla hepimize akla uygun hareketler nasip edip, nefse, şeytâna ve din düşmanlarının sözlerine ve yazdıklarına aldanmaktan muhafaza buyursun !(Amin...)

    Hele dinsizlerin, müslümanlarla alay edenlerin çoğaldığı, müslüman evlâdlarını dinden çıkaran propagandaların yayıldığı zamanda yapılan az bir ibâdete, doğru olduğu şartı ile, katkat sevabı verilecektir inşAllah.

     

    Peygamber Efendimiz (sallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

    "Ey ashâbım ! Siz öyle bir zamanda geldiniz ki, Allahü Teâlanın emirlerinden onda dokuzunu yapıp, birini yapmazsanız, helâk olursunuz, Ceheneme gidersiniz ! Bir zaman gelecek ki, o zamanın mü'minleri, emirlerin birini yapabilip, dokuzunu bıraksalar, Cehennemden kurtulurlar.O zamanda imânı olanlara müjdeler olsun !"

     

    ....................

     

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

    "Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele, pek çok sevap verilir."

     

    Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:

    "Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor, ihtiyarlık yaklaşıyor. En şerefli, en lüzumlu iş olan, marifetullahı kazanmayı [Allahü teâlâyı tanımayı], hayâl olan ömrün sonuna bırakanlara yazıklar olsun. En şerefli olan zamanları, en zararlı, en kötü şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf etmemeliyiz. Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyenler, aldandı) buyurdu."

     

    Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:

     

    "Allahü teâlâ, Kıyamette, şu yedi kişiyi, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Arşın altında gölgelendirir. Yani onu kendi himayesine alır:

     

    1- Adaletli hükümdar,

    2- Rabbine ibadet ederek yetişen genç,

    3- Gönlü [namaz için, ibadet için] mescitlere bağlı olan,

    4- Allah için birbirini seven, o sevgi ile bir araya gelip, o sevgiyle birbirinden ayrılan iki kişi,

    5- Güzel ve mevki sahibi bir kadın, davet edince, ben Allah' tan korkarım diye red eden,

    6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar sadakayı gizli veren,

    7- Tenhada Allah' ı zikredip de gözleri yaşla dolan.) "[buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]

     

    " Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil!

    1- İhtiyarlıktan önce gençliğin,

    2- Hastalıktan önce sağlığın,

    3- Meşguliyetten önce boş vaktin,

    4- Fakirlikten önce zenginliğin,

    5- Ölümden önce hayatın kıymetini bil! " [Ebu Nuaym, Hakim]

     

    .................

    Rabbim(c.c) yardımcımız olsun, selam ve dua ile...


  12. Ey Evlâd !

     

    -doğru yoldan ayrılma-

     

     

    Ey evlâd! Yalnız kaldığın zaman, seni kötü işten koruyacak duyguya muhtaçsın. Ayak kaymasını önleyecek tedbirin olmalı. Hakkın her an seni kontrol ettiğini içinden sezmelisin. Bu düşünceler varlığını sarmalı.Anlattıklarımıza şiddetle ihtiyacın vardır.Benliğini bu öğütlerle donattıktan sonra nefiste cenge çıkmak kabil olur.

     

    Halk arasında büyük olarak tanınan kimseleri ufak bir hata yıkabilir; zahidleri şehvetten perişan eder. Ebdâlleri, maddi varlığını manevî varlığa katmak isteyenleri, yersiz düşünce süründürür. Bilhassa, yalnızlık hallerinde, kötü fikirlerden kendilerini korumaları gerektir.

     

    Doğruların yıkılışı bir an işidir. Çünkü bunlar şahın kapısında beklerler. Tek tek halkı Hakk’a çağırmaya memur edilmişlerdir. Onlar, mahlûkata şöle hitab ederler:

     

    -Ey kalbler! Ey Ruhlar! Ey İnsanlar ve cinler! Hak yolunu istiyorsanız bana gelin! Gelişiniz kalb adımı ile olsun. Takvâ ve vera “caddesinden aşın, gelin. Dünyayı bırakın. Âhireti bir yana atın Mevlânızdan başkasını düşünmeyin. Bana bu duygularla dolarak gelin!..

     

    İşte, bize uyanlar böyle olur. Gayretleri sayesinde yerle gök arasındaki boşluk dolar.

     

    Ey evlâd! Nefsi bir yana at. Şahsi arzularından geç. Yukarıda, azıcık vasıflarını anlattığımız er kişilerin ayakları altında toz ol, toprak ol!.. Onlar ellerini birbirine vurduğu zaman gözden kaybolacak kadar küçül!

     

    Hak, hem Aziz, hem de Yücedir. Ölüyü diriltir. Dilediği an dirileri de öldürür.

     

    İbrahim(a.s.) peygamberin ana, babası küfürle gitmişti. Rabbin, iki ölüden diri çıkardı. Onlardan koca bir İbrahim peygamber doğdu. İman sahibi diridir. Küfür ehli ölü sayılır. Allah’ı tevhid nuru ile bilen diri; müşrik ise ölüdür. Allah-ü Teâlâ, geçmişteki peygamberlerine indirdiği bazı kitaplarda şöyle buyurdu:

     

    -”İlk defa şeytan öldü; çünkü bana karşı geldi. Bu yanlış iş, onun sonsuz yıkılışına sebeb oldu.”

     

    Artık yaşadığımız zaman, son demlerin geçirmektir. Ortalığı yalan, nifak tohumları kapladı. İçi dışına uymayan kimselere yanaşmayın. Yalancı ve insanları doğru yoldan saptıran kişilerden uzak durun. Onların kılığı deccal kılğıdır. Tipleri şeytana benzer. Bu vasfı onların, yalnız dış cephelerinde aramayın. İçlerini biraz sezecek olursanız, onların fenalığını hemen anlarsınız. Kendi iç bünyende de bulabilirsin. Nefsin de şeytan kılığına girip seni azdırabilir. Onun da bir vasfı, deccal’dır. Onları da ıslaha çalış. Kötü arzularını da yenmeye gayret et. Nefsin fenalığını düşünmeden başkasını kötülersen, sana yazıklar olsun, derim. Varlığında her cins kötülük saklı; münafıklık, aldatıcılık, daha bir çok fenalık onda varken başkasına sataşman ne gerek?.. O ayrıca Allah’a şirk de koşuyor; bunu bildiğin halde neden göz yumuyorsun?

     

    Nefsine muhalif ol. Ona uyma. Onu kuvvetle bağla, çözme. Onu hapset. Yalnız hakkı kadar ver. Fazla verme, sonra azar, baş edemezsin. Her zaman onunla mücadele et ve onu yenmeye çabala.

     

    Şahsi arzularına bin. Onlar sana yük olmasınlar; İşte buna meydan verme. Tabiî hevayı yık, yeniden yap. Onun aklı yoktur. Küçücük çocuğa benzer. Gözleride kördür. Gideceği yolu sen göster. Ondan bir şey de öğrenmen mümkün değildir; kendi bildiklerinden ona belki öğretebilirsin. Öğrenmek istemez, ama hissen iyiye yanaşabilir. Aksi halde ondan kabul edeceğin her haraket, senin ebedi yıkılıp gitmene sebeb olur.

     

    Ey evlâd! Başına bir iş gelecek olursa, sabır eli ile karşıla. Şifa buluncaya kadar dur. Bağırma, çağırma. Şifa gelirse, şükür eli ile al. Bu hale geldiğin zaman, en güzel şeyi bulmuş olursun.

     

    Cehennem korkusu, iman sahiplerinin ciğerlerini parçalar. Renklerini değiştirir. Kalbleri mahzun olur. Bu duygu sonunda Allah’ın rahmet suyu üzerlerine saçılır. Lütuf hoşluğuna kavuşurlar. Âhiret kapısı onlar için açık olur; sevdikleri makamı görür ve sonunda oraya yerleşirler. Bir zaman rahat edip huzur bulduktan sonra, bu defa celâl perdesi açılır. İlk korkudan daha büyük bir ürperme hasıl olur. Kalbleri Hakka doğru uçmaya başlar. Bu devir de biterse, Cemâl kapısına yol açılır. Artık bulacaklarını bundan sonra bulurlar. Sakin ve emin olurlar fakat, bu emniyet ilk defadan çok üstün ve hoş olur. Dereceler bir bir artar, perdeler arka arkaya açılmaya başlar. Duyguları yeni yeni şeyler sezmeye koyulur, çünkü Hakkın tam yakını olmuş olurlar.

     

    Ey evlâd! Gayretin yemek, içmek ve evlenmek olmasın. Bunların tümünü gönlünden çıkar. Gayen bunlar olmasın. Çünkü hepsi nefsin arzularıdır. Tabiatın gereği sayılır. İlahi kuvvet, bunlarla seni bulamaz. Bunlara kapılırsan kalbin hakiki isteği narede kalır?.. Onlar, Hakkı aralar. Sana da iç âlemin isteği gerek. Bütün gayretin en çok lâzım olana olmalı. O en lüzumlu olan ise Allah’tır. O’nu ara. Allah ve onun katında olan sana yeter.

     

    Her şeyin bir karşılığı olur. Dünyaya âhiret, yaratılmışlara ise Yaratan bedeldir. Dünyayı kalbinden atarsan yerini âhiret alır; halk bir yana bırakılırsa onun yerini Hak alır.

     

    Şu günün, ömrün için son olduğunu bil. İşlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter. Öbür âleme hazırlık yap. Ölüm meleğini candan bekle. Onun gelişi seni sevindirmeli.

     

    İman sahiplerine dünya, pişme ocağıdır. Âhiret onları hazır bekler. Hakk’ın gayreti onların kapalı perdesini açar. Onlarda Tekvin -istediğini yapabilmek- sıfatı tecelli eder. Bu, öbür âlemde olması gereken bir vasıftır. Ama onların dünyasıda âhiret gibi olur. Dünya ile âhiretin onlara bir değiişik hal getirmediği de ayrıca iddiası gerekmez bir gerçektir.

     

    Yalancı! Allah’ı sevdiğini belirtiyorsun. Nimet halinde “Allah” de; sonra kaç, kaybol; bu yakışır mı?.. Belâ geldi mi, sanki ilahi duyguların sönüyor ve sen çırpınıyorsun. Allah’ı yalnız iyilik içinde mi anacaksın?.. Belâ karşısında dağ gibi olmalısın. Allah sevgisi o zaman belli olur. Bu duygudan mahrumsan hiçsin. Bu yol, içi bozukları hemen açığa çıkarır. En ufak bir değişik hal, iç âlemi perişan etmeye yeter.

     

    Bir adam Peygamber(s.a.v) efendimize geldi:

     

    -”Seni seviyorum, ya Resulullah”, dedi.

     

    Peygamberimiz şöyle buyurdu:

     

    -“O halde fakirlik haline razı ol!”

     

    Bir kişi yine yine geldi:

     

    -“Ben Allah’ı seviyorum,” dedi.

     

    Peygamber(s.a.v) efendimiz buna da şunları söyledi:

     

    -“O halde, belâ gömleğini giy. Allah ve Peygamber sevgisini fakirlik hali ve belâ takip eder.”

     

    Bundandır ki, birçok iyiler, Şöyle derler:

     

    -“Belâ velilere -Allah dostlarına- gelir. Tâ ki, bir iddia peşine koşmayalar. Böyle olmasaydı herkes velilik iddiasında bulunurdu.”

     

    Allah, belâ anında dimdik durmayı iyilere verdi. Fakirlik ve ihtiyaç hali

     

    İse bu sevginin gereğidir.

     

    “Ya Rabbi, bizi ateşten koru. Dünyada iyilik âhirette yine iyilik ver.” (Bakara Sûresi ,ayet: 201)

     

    ..................

     

    (alıntıdır- ) Selam ve Dua ile inşAllah...


  13. Bir defasında Allah'ın Resûlü, Ebû Hüreyre'ye şunları söyledi:

     

    "Ey Ebû Hüreyre,hayatta iken, ölünce kabirdeyken ve diriltilip kabirden kaldırıldığın zaman Allah'ın rahmetinin senin üzerine olmasını ister misin ? Gece kalk.Rabbinin rızası için namaz kıl. Ey Ebû Hüreyre ,evinin köşelerinde namaz kıl ki ehl-i dünyaca ,evinin nuru yıldızların nuru gibi göklerde olsun ! "

     

    Ve yine Hz. Peygamberimiz (sallahü aleyhi ve sellem) söyle buyuruyor:

     

    "Hiç bir kimse yoktur ki gece namazı kılsın, bu namazdan sonra kendisini uyku bassın da, bu namazın sevâbı yazılmasın ve uykusu sadaka sayılmasın !"

     

    ..........


  14. "Zevk ve eğlence arzularını soğutan şeyi -ölümü- çok hatılayın." diye buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.v).

     

    Ah.. ölüm.. onda ki sırra erişebilsek, herşey hallolacak gibi...

×
×
  • Create New...