Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Miralay

Editor
  • Content Count

    301
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    15

Posts posted by Miralay


  1. Üstad'ın kitaplarıyla az çok haşir neşir olanlar bilirler ki, Üstad, öz yurdunda garip yaşayan, camilerde hapis olan bu ülkenin gerçek sahibi Müslümanların Agoraya çıkacaklarından bahseder.

    Agora'ya "halk meydanı" diyebiliriz.

    Peki, Üstad'ın Agora'ya çıkmalıyız demesini nasıl anlamalıyız?

    Pkk'lıların veya Chp'lilerin yaptığı gibi, meydanları yakıp yıkmak mıdır Agoraya çıkmak?

    Üstad'ın çünkü bu kelimeyi çokça defa üzerine basa basa defalarca tekrar ettiğini görüyoruz.

    Sizce Üstad bu kelimeyi neden sürekli kullanmıştır ve bu kelimenin Üstadça ne anlama geliyor olabilir?


  2. Bu konuyu kurcalarken Zaman Gazetesi, 3 Nisan 2013 tarihli, Ümit Kesmez imzalı bir makaleyle karşılaştım. Şu yazıdaki çarpıklığa bakar mısınız? "Lailaheillallah Diyen Cennet'e Gider mi?"

     

    Yazının başı ile sonu arasında uçurum derecesinde fark var.. Ne zaman bu mesele gündeme gelse verilen cevaplar çelişkili, kaçamak.. "Lailaheillallah diyen cennete girer" hadisi için yazının başında sarfedilen ifadeler:

     

    "Efendimiz’in konuyla ilgili beyanlarının bütününe bakıldığında O’nun, ‘lâ ilâhe illallah’ hakikatına davet ederken maksadının, aynı zamanda ‘Muhammedün Resûlullah’ı da kapsadığı anlaşılmaktadır. Zira aynı veya benzer beyanlarını serdederken sadece “lâ ilâhe illallah” beyanıyla iktifa ettiği gibi bazen buna “Muhammedün Resûlullah”ı da eklediği görülmektedir."

     

    Bunlar da yazının sonundan:

     

    “Şüphesiz, ‘lâ ilâhe illallah’ diyen ve kalbinde hayırdan bir arpa kadar nasibi olan kimseler Cehennem’den çıkarılır. Yine, ‘lâ ilâhe illallah’ diyen ve kalbinde hayırdan bir buğday tanesi kadar nasibi olanlar Cehennem’den çıkarılır. Ve yine, ‘lâ ilâhe illallah’ diyen ve kalbinde hayır adına kalbinde zerre miktar nasîb olanlar da Cehennem’den çıkarılır.” [65] diye haber veren de O’dur (sallallahü aleyhi ve sellem). Yine O’nun beyanları arasında gördüğümüz, “Şefaatim vesilesiyle Kıyâmet Günü’nde insanların en bahtiyar olanı, kalbinden gelerek ve halis bir niyetle ‘lâ ilâhe illallah’ diyen kimsedir!” [66] sözü de aynı hakikatı anlatmaktadır.

     

    Hadis kaynaklarımıza baktığımızda, Cehennem hakikatıyla tanışan insanları oradan kurtarmak için çırpınan bir peygamber görmekteyiz; başını secdeye koyup dua dua yalvaran ve o kapıdan neyi nasıl istemek gerektiğini de bilerek talepte bulunan Efendiler Efendisi (sallallahü aleyhi ve sellem), “Lâ ilâhe illallah” diyen kimseyi de Cehennem’den kurtarabilmek için Allah’tan şefaat dilendiğini bize anlatmakta, buna mukabil Zât-ı Bârî’nin kendisine, “İzzet, celâl, kibriyâ ve azametime yemin olsun ki ‘lâ ilâhe illallah’ diyeni de Cehennem’den çıkaracağım!” [67] müjdesini verdiğini bize haber vermektedir.

     

    Benzeri bir durumu Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), Âhiret yurduna göçtükten sonra haklarında olumsuz karar verilen bir topluluğun, nebi nebi dolaştıktan sonra kendisine müracaat edip de kurtuluş dilendiklerinde yaşanacağını haber vermekte, kalbinde arpa, buğday ve zerre miktar imanı olan insanlar için şefaat edeceğini beyan etmektedir. [68] Zaten Ehl-i Sünnet’in genel kanaatine göre Allah’a inanarak ölen bir insan, ne kadar günahkar olursa olsun, Cehennem’de ebedi kalıcı değildir; olağanüstü bir affa muhatap olmadığı sürece oradaki cezasını tamamlayacak ve neticede o da Cennete girecektir. Hadis kaynaklarında Cennete en son gireceği ifade edilen şahsın durumu bunun açık delilidir. [69]

     

    Hem "Muhammeden Rasulullah" Kelime-i Tevhidden ayrılmaz diyeceksin, hem de bak bu hadisler sadece "Allah'a iman edenleri kapsıyor" demeye getireceksin! Bir de üstüne "Cenneti'n bekçisimisiniz ulen, kendi akibetinize bakın" çekeceksin!

     

    Daha önce Ehli necat meselesinde ihtilafların olduğunu biliyordum. Tebliğin ulaşmadığı insanların ahiretteki vaziyetleri.. Ehli necat tabiri günümüzdeki gayrı müslimlerden bir kısmını da kapsar, fetret devri sayılabilir iddiaları vardı. Tv dizilerindeki absürtlüklerin fevri ve şahsi hatalar olduğunu düşünüyorduk. Fakat bu boyutta tahrife denk gelmemiştim. Şaşkınlık içerisindeyim.

     

    Yazıyı baştan sona kadar okudum..

    Malesef her zamanki cemaatin ne şiş yansın ne kabap yansın cinsinden yazılarından biri olduğu çok belli...

    Bu sefer bence işi daha da ilerletmişler....

    Diğer taraftan böyle bir tavrın, bu beyanların sahibi olan Efendimiz’i tenkit anlamına geldiği de unutulmamalıdır; Peygamberi’nin arkasında duramayan insan, muhasebe adına dönüp aynaya bir kez daha bakmalıdır! İslâm, denge dinidir ve biz, günde en az elli defa Allah’tan bunu talep etmekteyiz.

    Öte yandan bugün dünyada, “Muhammedün Resûlullah” hakikatını henüz duymayan milyarlarca insan vardır. Hatta duyanların da büyük çoğunluğu Allah Resûlü’nü yanlış duymuş ve yanlış tanımıştır. İslâm’ın genel ruhuna baktığımızda, bu durumdaki insanlara Efendimiz’i ve O’nun getirdiklerini bugüne kadar doğru zeminde anlatamamış olmanın hesabının da inananlara sorulacağı âşikârdır. Resûlullah’ın 23 yıllık gayretlerine bakıldığında bir tek insanın bile imanla tanışabilmesi için dünya ve içindeki her şeyi feda ettiği görülmektedir. [81]

    Altını çizdiğim bölümden forumdaki diğer arkadaşlar ne anlıyorlar acaba?


  3. Eser malum cemaatin bir yazarı tarafından ve malum cemaatin yayınevi tarafından piyasaya sürülmüştür...

    Geçenlerde hatırlar mısınız bilmiyorum ama, hükümetle savaşta arada kaynadı ama, aynı cemaat "Herkes Onu Okuyor" diye bir kampanya düzenlemişti...

    İşte bu kitap da o yarışmada yararlanabileceğiniz, kitaplardan birisiydi...

    Bunu da o zamanlar yapmalarının nedeni, bana göre, kamoyunda oluşan olumsuz imajlarını olumlu yönde değiştirmekti...

    Ama dikkat edin burda net bir şekilde belli oluyor, bunu yaparken bile, insanların zihinlerini kendi ideolojileri doğrultusunda yanlış şekilde yönlendirmekten de çekinmiyorlar...

    Bunu da işin en kötü tarafı din adına yapıyorlar....


  4.  

    Geliyorum kullanıcı adlı misafir arkadaş: Okuduğunu anlamakta güçlük çektiğini düşünüyorum, benim bunlar başörtüsü sorununu çözmedi dediğimi yazdıklarımdan nasıl çıkarabildin?

     

    Hayır arkadaş anlamıyorum ben diyorum ki adam Amerikan askerine dua ediyorum diyor, sadece yahudilerin aldığı ödülü alıyor, o diyor ki yol yapmış, şunu yapmış, bunu yapmış, kusura bakma arkadaş bunların hepsini devletin kurumlarını satarak yaptı zaten. Çaldıkları da yanlarına kar kalanlardır.

     

    Arkadaş anlatamıyorum ben derdimi herhalde, bakın başbakan olabilir, ülkenin menfaatlerini düşünmüş de olabilir ama arkadaş bu nasıl bir omurgasızlıktır? Kahraman veya cesur ne farkeder? Mevzu kahraman veya cesur olmalı mı yoksa bizim omurgasızın onlar için dua etmesi midir? Arkadaş makale yaz, yağla falan, mecbursun belki bilemeyiz ama adamlar bizim askerlerimize dua et de öyle görelim işini demiş olamazlar ya?

     

    Savunması olamaz bunun kusura bakmayın.

     

    Bakın çok güzel bir örnek vermişsiniz, Erbakan'ın anıtkabir defterine yazdıklarında omurgasızlık göremezsiniz. Yaptıklarını asla unutmayacaktır, zaten unutmuyoruz. Ey burada yatan sana sabah akşam dua ediyorum bu memlekete yaptıkların için demiyor, bu ayrımın farkına varınız.

     

    İdeolojik muhalefet derdinde değilim zaten, görünürde millete gösterildiği şekli ile bu başbakan arasında ideolojik ayrımım olduğunu düşünmüyorum. Bakın millete gösterildiği şekli ile diyorum. İnsanlara yaptığı bu omurgasızlıklardan bahsediyorsun inanmak istemiyorlar, inanmıyorlar. Öyle bir imaj çizilmiş ki insanların gözünde, sorsan yanlışı yok diyecekler, o derece.

     

    Yahudi cesaret madalyasına muhalefet edilmediğine göre hemfikiriz, yine Çin meselesinde de hemfikiriz sanırım. Bunlar eleştirilecek konular değil midir değerli gönüldaşlar? Riyakarlık değil midir bu yaptıkları?

     

    Başörtüsü meselesine tekrar değinelim, darbe planlarından bahsetmişsiniz. Arkadaş görüyorsunuz ki darbe darbe diye tutukladıklarının hepsini, dün kara dediklerini bugün salıp aklıyorlar ya? Yeni yeni içtihatlarda bulunup hukuken yol açıyorlar ya, bunlar başörtüsüne karşıydı madem ne diye aklayıp salıyorsunuz arkadaş? Nereye elinizi atarsanız rezillik.

    Yok Erdoğan'ı tasfiye planıymış, falanmış, filanmış bunları yaptıkları iddia edilenlerin hepsini salıveren şimdi bu hükümet değil midir? Artık bu konudan nemalanamazlar.

     

     

    Yok bana baba demeyin diyormuş, hizmetkarız diyormuş, çiftçiye ananı al git diyen de bendim değil mi? Yahu adamın bakanı Faruk Çelik çıkar der ki "Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkumsanız 800 TL de büyük bir paradır. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir.", 800 lira alan adam da buna kaptırıp trilyonlar çalan adamı savunur, buna çok şaşırıyorum işin aslı.
    İşin diğer bir boyutu bu nasıl hizmetkardır ki hizmet ettiği adamın binlerce katı daha çok paraya sahiptir? Samimiyetsizlik dolu sözlerle savunmayın bana bunları.
    Mitinglerde konuşan siyasetçiler şarkıcılar gibidir, milleti ne coşturuyorsa onu söylerler. "Rahmetimiz gazabımızı aşacak" derken kendi de coştu herhalde.
    Bu sözün savunulacak bir tarafı yok arkadaşlar, merhamet değil rahmet, ben de yanlış yazmıştım.
    Son olarak başka bir lider olsaymış, tomayla değil tankla dağıtırmış... Başka bir lider olsaydı insanların içerisinde uyuduğu çadırları ateşe verdirir miydi? Bir de bunu düşünün bakalım.

     

     

    Siyasetçilerçin siyaseten yaptıklarını, Erdoğan da yapıyor..

    Bazen buna mecbur kalıyorsun...

    Siyaseten kullandığı cümleler o adamın toptan yanlış olduğunu ispatlamaz..

    Sen Başbakan düşmanlığını gözünü kör ettiği için, bunları anlama şansın malesef yoktur...

    Ben şuana kadar kimsenin Ak Parti'nin yanlışı yok ya da Başbakan'ın yanlışı yok diyeni pek görmedim...

    Hemen hemen herkes, şimdiki buluna siyasi atmosferde en uygun siyasi parti bu diye oyunu buna veriyor...

    Yoksa kimse bunlar hatasız ya da kusursuz demiyor, zaten insan oğlunun fıtratında hata yapmak vardır..

    İnsanlarda şöyle bir algı var, siyasetçilerin hepsi yiyici, siyasetçilerin hepsi yalancı, siyasetçilerin hepsi düzenbaz...

    Kusura bakmayın da bu insanlar uzaydan o meclise gelmediler...

    Senin, benim içimden seçilip meclise geldiler...

    Umumi ahlakın bu kadar bozuk olduğu bir toplumda yönetim de ancak bu kadar olur...

    "Nasılsanız öyle yönetilirsiniz"

    Bu anlamayacak kadar gözünüzü Başbakan ve Ak Parti düşmanlığı bürümüşse kusura bakmayın benim yapabileceğim hiçbir şey yoktur...

    • Like 2

  5. İşin teknik kısmı konusunda uzmanlığım yok, senin var mı?

    Benim dinlediklerim -uzman olmayan biri olarak- kes parçala yapıştırlık kasetler değildi.

    Bilal'in anlamadım babacığım dediği kaydı dinlemiştim mesela veya Efkan Ala ile emniyet müdürü arasındaki kayıt kes parçala yapıştır gibi durmuyor, bak durmuyor diyorum kesin konuşmuyorum çünkü konunun uzmanı değilim. Sen nasıl bu kadar emin olabiliyorsun kes parçala yapıştır olduklarına peki?

     

    Uzman değilim, emin değilim diyorsun ama kesin konuşuyorsun?

    Bu nasıl çelişkidir böyle...

    Kesin olmadığını kendinin de bildiği bir konuda, bu şekilde çamur at izi kalsın zihniyetinde haberlere itibar eden sizlerin de bence bunlardan bir farkı yoktur...

    Siz kendinize Fetullah Gülen sempatizanı değilim dediniz ya, ordan söyledim...


  6. Fayruz,

    Sen hakikaten kafa olarak Parelel Yapıya bağlılığın dibine vurmuşsun...

    Artık bu saatten sonra sana ne derlerse desinler, senin gözünde Fetullah hata yapmayan, Şiilerin inancına göre "Masum inancına" sahip bir "hocaefendi" dir....

    İlk başta camianın mensubu değilim dedikten sonra, cansiperane onu savunmak nasıl bir tezattır....

    Zaten bu tezatı anlasaydın, saçma sapan yorumlarla Fetullah'ı bu şekilde savunmazdın......

    Başbakan'ın yanlışları olduğunu ve o yanlışları zamanı gelince dile getirilebileceğine inananlardanım...

    Uçak havada iken, ile bir "hava korsanı" nın uçağa sabotoj yapıp, uçağı ele geçirmesine ve uçağın yere düşmesine tabiki her uçak yolcusu gibi bende peşinen hayır derim...

    Yoksa o "hava korsanı" ve tayfasından ne gibi bir farkımız kalır değil mi?

    Uçağın pilotu ile bir sorunum varsa, bunu güzellikle, uçak yere sağ salim indikten sonra halledebilecek konuya, havada iken, halletmek ne kadar iyi niyete dalalettir....

    Ben bunda hiçbir zaman iyi niyet olarak göremiyorum...

    Emin ol ki, bu "kumpas" ın toplumdaki karşılığı da üç aşağı beş yukarı benim söylediğim gibidir...

    Parelel Yapı'nın kumpasına dünden razı olan Chpliler, Mhpliler veya taassub sahibi Parelel Yapı mensupları hariç toplumun ana omurgasını oluşturan Muhafazakar toplumda bunun hiçbir karşılığı olmadığını az çok insanları analiz ederek anlayabilirsin...

    Ama kafanı kuma gömdüğün için, klasik "Cemaatçi" mantığı ile hareket ettiğin için bunları görmen imkansızdır....

    Yani sizlerin tabiriyle "Mülaane" olan, benimde anlamını daha yeni öğrendiğim ama, öğrendikten sonra da, sizlerin söylediği gibi o açıklamanın "Mülaane" olup olmadığına kararı gene senin "hocaefendin" versin...

    Fetullah Gülen'in 2007 yılında yazdığı bir makeleden seni, kendisinin yalanladığı bölümü alıntılıyorum....

    Ama bedduaya gelince onu yapmamız veya ona "âmin" dememiz mümkün değildir. Meselâ; "Allah'ım! Falanların altını üstüne getir. Allah'ım! Onu yerin dibine batır. Allah'ım! İflah etme. Allah'ım! Onun canı Cehennem'e. Allah'ım! Onu paramparça et. Allah'ım! Evlerine feryâd u figân sal..." gibi ifadeler birer bedduadır ki bütün bunlarda murad-ı ilâhî başka türlü olabilir. Belki karşı tarafın o bedduaya istihkâkı olmayabilir veyahut onun Allah'a (celle celâluhu) yönelmesi söz konusudur. Meselâ Efendimiz, Hz. Ömer'in, Üseyd'e -başka bir rivayette Esîd'e- beddua etmesini men etmiş ve ona, "Bir gün, öyle bir makamda öyle şeyler söyleyecek ki sen ondan memnun olacaksın." demiştir. Bu konuda hayır zannedilen şeyler şer, şer zannedilen bazı hususlar da hayır olabilir. Bununla alâkalı olarak Cenâb-ı Hak "Allah bilir, siz bilmezsiniz."[1] demektedir. Gerçekten bizim bilmediğimiz pek çok hayırlar olduğunu sizler de her zaman görmüşsünüzdür ve görmektesinizdir. Meselâ, bir dönemde, birine bedduada bulunmuş veya onu Allah'a havale etmişsiniz, bir süre sonra bakıyorsunuz o, sizin fahrî müdafiiniz ve avukatınız oluvermiş... Evet, işte bütün bunlar, öfkeyle köpürmenin ötesinde daha farklı şeyler söylemenin esas olduğunu göstermektedir.

    .............................................

    .........................................

    ..........................................

    ...........................................

    Netice olarak, Allah'a havale etmede bir mahzur olmadığını, yapılan beddualara da âmin demememiz gerektiğini, ikisinin birbirinden ayrıldığını ve mü'mine yaraşan hususun dua etmek olduğunu söyleyebiliriz. İşin içinden çıkamadığımız durumlarda, Allah'a havale etmek de bir yol olarak kullanılabilir.

     

    http://tr.fgulen.com/content/view/13370/3/


  7. . Hırsızlık yapıp inkar eden birisinin (artık tam anlamıyla inanıyorum) o fiili işleyenin allah cezasını versin de der, elleri kurusunda der. O nasıl bi gülüştü lan :D Bi bak bakalım araştır, bununda teknik izahı varmıymış diye. Cevap vermeseymişsin daha iyiymiş bence. Neyse. ‘hem belki algın kıttır’. Saydığın cemaatlerin desteklerini belirtmeleri,bana göre, onların ayıbıdır. Art niyet aramak istemiyorum, haddime değil zira. O büyüklerimizin uğurlarında ölmeyi dahi canıma minnet sayarım. Öyle zannediyorum ve umud ediyorum ki; yakın zamanda pişman olacaklardır, hırsıza destek verip, bir büyük insana yapılan hakaretlere, şenaatlere susup bir sillede kendileri attıkları için. Ben, sana rağmen, düştüğümüz şu sefil duruma üzülmeye devam edeceğim, ağlayacağım belki...

     

    Dostum yanlış anlamada , yazdığın iki yazıyı da hızlıca okudum..

    Yaşın kaç bilmiyorum ama, olayları aklın sıra alaya alarak lafı evirip çevirerek, saçma sapan cümleler kurarak, "Fetullahçıların" yanlışını doğru yapmaya çalışmıssın ama kusura bakma artık mızrak çuvala sığmıyor...

    İnsanların çoğu onu "Hocaefendi" değil de, bir örgüt lideri gibi görüyor...

    Bunun bu şekilde olmasında yüzde 70 kendi payı vardır...

    Başbakanın payı 1 sene önce "Hocaefendi" leveli toplum nazarında yüzde 150 olan bir kişinin toplum nazarında "Hocaefendi" lik levelinin neredeyse eksilere yakın bir seviyeye gelmesinde sadece bu olayların neticesinde bunu ateşlemek olmuştur..

    İnsanların birçoğunun "bu şahış" için gördükleri malesef üzülürek ifade etmeyelim ki, Başbakan'ın kullandığı ifadelerinin aynısıdır...

    Bu algıyı istersen binlerce dersane, binlerce "Türkçe Olimpiyatı" düzenlesen toplum nazarında adına kendilerin cemaat dediği yapının, halkın gözündeki ve gönlündeki algı eksilere yakın olduğu için hiçbir şey ifade etmeyecektir...

    Bence bu son olan "17 Aralık ve 25 Aralık Darbe" girişimilerinin en büyük kazancı da, gerçekte sureti haktan görünüp, münafıklık yapıp toplumun, insanların dini duygularını sömüren bir karanlık yapılanmanın açığa çıkmasıdır...

    Ekonomik olarak, Türkiye zarar etmiştir, dolar yükselmiş, borsa düşmüş olabilir, ama ben işin manevi boyutuna baktığım zaman Türkiye'nin kaybettiği zararın kat ve kat fazlasını Allah'ın izni ile manevi kazanç ile elde ettiğini düşünüyorum...

    Hırsızlık olayına gelirsek...

    Yukarıdaki yazını bunun için özellikle alıntıladım...

    Tayyib Erdoğan'ın yolsuzluk ve hırsızlık iddialarına hemen inanan ve onu direkt "hırsız" diye yaftalayacak kadar emin olan birisi, nedense Fetullah'ın ses kayıtlarından ortaya çıkan kirli ilişki ağında sonra hala ona "Büyük İnsan" diye bir cümle kullanması çok ilginç geldi doğrusu...

    Klasik "Fetullahçı" mantalitesinin açık tezahürünü sergiliyorsun...

    Bu mantalitede, bu halet-i ruhiyye de olan birisi için Fetullah Gülen hata yapabilir mi?

    Kendileri yapabileceğini söylerler...

    Ama şimdiye kadar, bu olayları takip ederseniz net görürsünüz, şu ana kadar hata yaptığı bir olay, durum sabit değildir...

    Yani hatadan münezzeh değildir, ama şimdiye kadar da böyle bir vaka, vuku bulmuş değildir...

    "Parelel Yapı" nın basın yayın organlarını tarayın bunu net bir şekilde göreceksiniz...

    Yazarlarını, çizerlerini, entellektüel geçinen adamların yazılarını okuyun....

    Bu demek isteğimi net bir şekilde anlarsınız...

    Bu kadar olaydan sonra hala çok mu zor yanlış yaptım demek ha....

    Ah taassub, ah taassub sen nelere kadirsin...


  8. Pazar günü yazdığım yazıdan sonra, sanırım son dönemlerde aldığım en yoğun tepkiyi aldım okurlarımdan. Sayısız Tweet ve maillerle, özellikle Cemaat üyeleri yoğun tepki gösterdiler yazıma. Hatırlarsınız 'Dinle Ey Şakirt' diyerek Cemaat üyeleriyle iletişim kurmaya çalışmış ve birtakım sorular sormuştum.


    Aslında gelen yoğun tepkilerden son derece memnunum. Her ne kadar hakaret ve seviyesi düşük mesajlar olsa da, bir kısmı yine de Cemaat üyelerinin olaylar karşısında ne düşündüğünü aşağı yukarı bana anlatmış oldu.


    Gelen tepkileri ve mesajları okuduğumda vardığım ana sonuç şudur: Cemaatin büyük kitlesi kendileri hakkında hiçbir eleştiriye ve suçlamaya inanmıyor. Dinlemeden tutun paralel yapılanmaya, gizli soruşturma dosyası hazırlamaktan İsrail ile ilişkilere kadar ne söylerseniz söyleyin, Cemaatlerinin ve liderlerinin böyle şeyler yaptıklarına kesinlikle inanmıyorlar. Bunların ispatı olmayan suçlamalar ve iftiralar olduğunu düşünüyorlar sürekli. Yeminler etmemi isteyen, karşılıklı lanetleşmeye davet eden o kadar çok kişi oldu ki.


    Bu kesimin Cemaatin en geniş katmanı olduğunu, daha çok eğitim, öğretim ve yardım alanlarında çalışan kişiler olduğunu düşünüyorum. Bu kişilerin samimiyetlerinden şüphe etmiyorum. Bazı okurlarım da bu insanlara yumuşak ve safça davrandığımı söyleyerek tepki göstermiş. Yine de en geniş katmanın samimi, dürüst ama gerçekleri göremeyecek kadar duygusal bağla Cemaate aidiyet hissettiklerine inanıyorum. Bu kişiler, 'abiler' ve 'ablalar' ne derse inanan ve emirleri yerine getiren halk kesimidir. Siyasi bilinçleri az ve yapılanları sorgulamıyorlar.


    İkinci kesim, yapılanları reddetmeyen, siyasi bilinci yüksek, neler olduğunu bilen ve hükümet çevrelerine yöneltilen tüm suçlamaların doğru olduğunu düşünen sayıları az ama etkin bir gruptan oluşuyor. Bunlar hükümetin yolsuzluğa battığına, bakan çocuklarının rüşvet yediğine, çetelerin olduğuna, İran ajanlarının hükümete nüfuz ettiğine inanıyor. Bu kişiler daha eğitimli, sosyal medya ve bulundukları yerlerde çevresini yönlendiren, savunan, itham eden Cemaat piramidinin orta kuşak abileri ve ablaları oluyor. Evlerde düzenli toplantılar yapan, algı oluşturma ekipleri tarafından hazırlanmış materyalleri kullanan ve yaygınlaştıran bu ekibin tartışmasız bir Cemaat bağı ve aidiyeti vardır.


    Üçünü kesim ise benim yazımı pek muhatap almayan asıl beyin takımı. Bunlar il imamları, medya imamları, sözcüler, yazarlar ve benzeri üst düzey yönetici elit. Bu kişiler kurmay ekip olarak olayların gidişatını yönlendiren, strateji ve kurgu belirleyen insanlardır. Bir kısmını tanısam da çoğunun kim olduğunu bilmiyorum.


    Aslında merak ettiğim ve anlamaya çalıştığım şey bu kadar büyük bir yapının nasıl olur da neredeyse aynı cümleler, kelimelerle reddiye ve hücumlarını yapıyor olmaları. Hakkari'deki abla da, İstanbul'daki esnaf da, yazar ve tv yorumcusu da bir günde aynı dili ve argümanları kullanabiliyor. Şaşırtıcı ve ürkütücü.


    Kanaatimce 'inanç' kavramı burada kilit bir görev görüyor. Bir Cemaat mensubunun zihni melekesinin inanç temelli çalıştığını düşünüyorum. Yani bilgi, mantık, yorum, hesap, ölçme, karşılaştırma, sorgulama gibi zihinsel fonksiyonlar yerine, sadece 'inanmak ya da inanmamak' şekilde çalışan bir zihin düşünün. Başbakan Erdoğan'ın 'hırsızlık yaptığına' inanmak ya da inanmamak... Nasıl yaptığına, delillerin ne olduğuna, montaj olup olmadığına, kurguda mantığa aykırı şeylerin olup olmadığına bakmadan, sorgulamadan inanmak. Tersi olarak da Başbakan'ın 'Hocaefendi' hakkında söylediği her şeyin iftira olduğuna inanmak.


    Peki neye inanacaklarına nasıl karar veriyorlar? İşte burada emir komuta zinciri işliyor. Abiler ve ablalara imamlar, imamlara daha üst kadrolar onlara da Hocaefendi talimat veriyor ve böylece herkes aynı şeye inanıyor.


    Hizmet Camiası, liderlerinin söylediklerine inanmayı imanın bir cüzü sayıyor anladığım kadarıyla. Eğer söylenenlere inanmıyorsan imanından şüphe edilebilir, Allah korusun bu da dinden çıkmak anlamına gelir.


    Peki Hocaefendi yanlış bir şey söylemiş olamaz mı, hata yapmış olamaz mı? Cemaat buna 'evet hata yapabilir tabii' diyor. Hocaefendi hata yapabilir, yanılabilir ama şimdiye kadar bunun tek bir örneğini bilen yok. Masumiyet inancı böyle bir şey olsa gerek.


    Bence Cemaat içinde 'inanmak' duygu temelli bir eylemdir bu yüzden değiştirmek çok zordur.




  9.  

    paylaştığım linkleri altın çağımızı yaşamadığımızı ispatlamak anlamında değil, gücün vermiş olduğu sarhoşlukla verilen gözdağının, hükümetin nasıl bir ruh haleti içinde olduğunu ve bu haletin hayra alamet olmadığını göstermek için verdim. önce sen okuduğunu ve duyduğunu anla, daha sonra o alaycı uslubunla kendini einstein zannetmeye devam et.

     

    camia cemaat hizmet adına ne deniliyorsa.. ben bu kurumun mensubu birisi değilim. bunu, işin içinden çıkma veya büyük çoğunluğu bu kurumun karşısında bir sitede tepkileri üstüme çekmemek için de söylemiyorum. bir müslüman olarak, her ehli sünnet cemaate duyduğum saygıyı, sempatiyi bu kurumada duyuyorum.

     

    ilk linkte sizin dediğiniz gibi 'the cemaat'e giydiriyor olsun, bu, hükümetin enaniyet kat sayısının tavan yaptığı gerçekliğini silmez, benim takıldığım nokta budur.herşeye sazan gibi kulak asan ben değilim, sizsiniz. bu cemaat gerçekten ehli sünnet değil ve doğru yolda yürümüyor ise, zaten allahın cevval kılıcı boynunu vuracaktır, bundan kuşkum yok, sizin de olmasın. hortum gibi çalışan kirlenmiş siyaset kurumu bizimkileri de içine almış maalesef. son gelişmelere kadar böyle düşünmek bile istemiyordum. kendilerini her eleştireni yağlı kazığa oturtmak derecesine getirmekten çekinmeyen, pişkşinleşmiş, yüzsüzleşmiş kararmışlardır artık. ağlanacak haldeyiz.

     

    geçmişte müslümanlar zulümlerden geçti gençkızlar ikna odalarında inin inim inletilerek hakaretlere maruz bırakıldı kuran kursları kapatıldı namaz kılmak bile suç sayıldı, müslümanlara adım atacak kadar bile yer bırakılmadı, allahtan başka sığınacak kapı,gidilecek yol kalmamıştı. bunların hepsi yaşandı; unutmadım elbetteki. hükümet giderse de nelerin olabileceğinide kestirebiliyorum. bunun içinde dua ediyorum, daha fazla pisliğe bulaşmamaları ve adam gibi olmaları için dua ediyorum. siz de " o da anasçı haşhaşi hahahaha" tarzında 10 yaşındaki çocuk gibi komiklik yapacağınıza, oturup dua edin başımızdakilere. duaya ihtiyacımız var zira.

     

     

     

     

    Fetullah Gülenci değilim diyorsun, ama Fetullah Gülen ile ilgili söylenmiş sözleri barındıran videoyu, gelip burada bu başlığa eklediğin zaman baştan hatalı başlamıssın demektir...

    Fetullahçı değilim diyen adam, bu cemaat-Fetullah Gülen tartışmasında hükümet sözcüsünün söylediği bir sözü kanıt olarak getiremez...

    Getirdiği zaman, kusura bakmasın, istediği kadar Fetullahçı, değilim değilim desin, ona kimse baştan inanmaz...

    Konuya gelecek olursak....

    Sence Fetullahçı cemaati'nin yaptığı sadece kirlenmiş olan siyaseti eleştirmek ve yolsuzlarını vatandaş ile paylaşmak mı?

    Yani olay bu kadar basit yani...

    Peki adama sormazlar mı?

    O kadar dürüstlerdi, yolsuzluklar konusunda bu kadar hassaslardı..

    "12 yıl susup da 3 aydır yolsuzluk var diye bağıranlara, eskiden ortak mıydın da susuyordun, şimdi neyi kaybettin de bağırıyorsun demezler mi"

    Yani uzun lafın kısası artık bu din-iman demogojilerini yapmayın millet sizin yaptığınız bu demogojilere inanmıyor artır...

    Başbakan bu hengamede gitse bile, benim için bu olayların en önemli sonucu, Fetullah Gülen gibi din tüccarının gerçek yüzünü bu halka göstermesini sağladı diye hatırlarım...

    Bunun ekonomik ve siyasi olarak götürüleri olacakdır, ama bana göre bundan daha çok çok önemli kazanımı "halk kurbanlık koyun gibi, çocuklarını bunların cemaatine vermeyecek"....


  10.  

    dindarlara altın çağını yaşattığını söylediğiniz "büyük ağanın" ve onun goygoycularının bütün dindarlara, cemaatlere gözdağı vermesi de dikkate şayan. bkz: http://www.youtube.com/watch?v=2vE_jaFKZbQ ,http://www.haberler.com/arin-cemaate-seslend-b-z-varsak-s-z-de-varsiniz-5591648-haberi/

    vurdukları milyarlar şöyle dursun, bu sözler bile bir dindar olarak bana, ne kadar zavallı hale geldiklerini bildiriyor.

     

     

    AKP’nin politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Türkiye’de önemli adımlar atıldı. Ekonomik manada işadamlarına kulak verildiğinde, pek çok insanın mutlu olduğunu görüyoruz. Hizmet olarak biz de en rahat, en huzurlu hizmet ettiğimiz bir dönemi yaşadık. Bu güzel işlerin kalıcı hale gelmesi için bizim tek bir beklentimiz var. O da yeni anayasa! Eğer mevcut durum kanunlarla ve demokratik anayasayla garanti altına alınmazsa, yarın siyasal iktidar değişip, herşey tekrar sil baştan başlayabilir.

     

    http://www.taraf.com.tr/yazilar/nese-duzel/mustafa-yesil-hocaefendi-iki-kisiyi-onerdi/21263/

    • Like 1

  11. Açık konuşmak gerekirse eleştiren de eleştirilen de pek itibar sahibi değiller şahsımca.

     

    Kadir Mısıroğlu'nun Üstad hakkında söylediklerini okuduktan sonra daha önce çeşitli açıklamalarla zedelemiş olduğu itibarı tükendi gözümde.

     

    Keza Mehmet Akif hakkında söyledikleri de kendisi hakkında fikir vermektedir.

     

     

    Gülen'in MKA hakkında söylediklerine gelirsek, bu açıklamasına hak vermem ama anlarım. Korumak zorunda olduğu bir kesim var, şahsı üzerinden o kesim hedef alınacak iken çıkıp bu gibi bir açıklamayı yapması anlayışla karşılanabilir.

     

    Dostum bazı yönleriyle haklı olabilirsin, fakat ben genede Üstad'a karşı terbiyesizce hareket etmesine rağmen, kendisinden yararlanılabileceği fikrindeyim...

    M.Akif Ersoy konusuna gelince, Mehmet Akif Ersoy'u Üstad'da bazı yönleriyle eleştirmiştir...

    Yani M.Cemal Kuntay, Mehmet Akif kitabına göre, Osmanlı yıkıldıktan o kadar sözde inkilab yapıldıktan sonra bile M.Akif'deki Cennetmekan II.Abdülhamit han düşmanlığı bitmemiştir.

    Hatta hayatta en çok nefret ettiği kişilerden biri olduğunu özellikle vurgulamıştır..

    Mehmet Akif Ersoy, Üstad'ın Doğru Yolun Sapık Kollarından olarak lanse ettiği Muhammed Abduh'un fikirlerinden çokca yararlandığı için eleştirilmektedir...

    M.Akif Ersoy'u eleştirenler genelde bu zaviyeden eleştiri yapmaktadırlar...

    Bazen eleştiri dozajı ağır olabilir, fakat şair, yazar, çizer, münevver, aydın takımında bu tarz şeyleri normal karşılamak gerekir...

    Bu kısa açıklamadan sonra konuya gelecek olursak,

    Bana göre bir cemaat liderinin korumakla yükümlü olduğu camia varsa bile, böyle açık açık değil de, siyasi cevaplar vererek olayı kurtarması gerekirdi...

    Siyasi cevap diyorum dikkat eti...

    Bu adamın yaptığı ne peki, Reha Muhtar denen şarlatanın resmen oyuncağı oluyor...

    Hani eskiden misafirliğe gittiğin zaman, küçük çocuklara sorardın ya, anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa babanı mı?

    Kafası karışan çocuk genelde cevap vermemeyi tercih ederdi...

    Bunu bir nebze anlayabilirim...

    Ya da siyaset adamının bu şekilde konuşmasını anlayabilirim...

    Fakat böyle dini bir cemaat liderinin bu şekilde M.Kemal'i öve öve bitiremeyerek, savunmasını asla anlamam...

    Kardeşim, eğer öyle bir şey diyorsan, çıkmazsın o programa olur biter ya...

    Bunun bence savunulacak hiçbir yanı yoktur...


  12. Mehmet Kısakürek abimizin ayıp ettiğini düşünmüyorum. Bir kere mevzu bahis Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Kısakürek de onun oğlu. Kadir Mısıroğlu diye de biri var ve Mehmet Kısakürek'in babası hakkında yani Üstad hakkında ileri geri, lafın önünü arkasını düşünmeden amiyane tabirle "destursuzca" ağzını geleni söylüyor. Sabır, sabır, sabır ve nihayet o kibar ve latif insanın dudakları arasından bu tür ifadeler çıkmış. Düşünün siz olayın vehametini. Mehmet Kısakürek gibi biri bile bu şekilde düşüncelerini ifade etmek ihtiyacını hissediyorsa daha bizim bilmediğimiz kim bilir neler var!

     

    İnsanların kızdığı temel husus şu. Mısıroğlu'nun Üstad hakkındaki düşüncelerini Üstadın ölümünden sonra kitaplaştırmasıdır. Madem ki sen dava arkadaşısın ve İslam adına tarih adına konuşma iddiasındasın neden Üstad hayattayken fikirlerini beyan etmedin. Ayrıca velev ki Üstad belki senin eserlerinde yazdığı gibi biriydi, "Müslüman Müslümanın ayıbını örter" hükmünden de mi haberin yoktu?

     

    yazacak husus yine çok da neyse!

     

    ve neyse!

     

    ve yine neyse!

     

    Benim de takıldığım noktaya temas etmişsiniz....

    Üstad hayatta iken, yüzüne karşı söyleyemediklerini, Üstad ebedi aleme göçünce kitaplaştırıp, sözüm ona Üstad'ı kendince tanıttığını söylüyor...

    Bence burası çok yanlıştır...

    Sizin dediğiniz gibi, bu ülkeye şuanki sözüm ona milyonlarca bağlısı bulunan cemaatten bin kat daha fazla emeği geçmiştir..

    Bunun hatırına Üstad hakkında söyledikleri doğru olsa bile, susması gerekirdi...(biz inanmayız ama)

    Ama şunu da unutmamak gerekir, Mehmet Kısakürek'in beyanatı da bana göre hoş olmamış...

    Velev ki onlar da doğru olsa bile....

    Bana göre bize düşen yangına körükle gitmek değil de, elimizden geldiğince ateşe su dökmek olmalıdır...

×
×
  • Create New...