Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Miralay

Editor
  • Content Count

    301
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    15

Posts posted by Miralay


  1. Haklısın malesef kardeşim.

    Bizde "Tarih" dersinde, ezberci ve ideolojik dayatmalardan başka hiçbir şey öğretilmiyor.

    Beynimiz tarih namına hava ve civa şeylerle dolu.

    Hala, resmi ideolojinin boyunduruğundan kurtulmuş değiliz, bunun neticesi de bol ıvır zıvır işe yaramaz bilgi dolu ama, aslında teorik olarak hiçbir işe yaramayan bilgi yüklü öğrenciler haline geliyoruz.

    Baktığım zaman, tarihte çok şey bildiğimi düşünüyourm ama, bunları hayata geçirme konusunda herkes gibi bende sıkıntı çekiyorum.

    Adamlar bunun belgeselini çekiyorlar.

    Bizim yapmamız gerekenleri adamlar gelip bizden daha iyi bir şekilde araştırıp bize satıyorlar.

    Aslında bu belgeselle ecdadımızla bir kez daha gurur duydum.

    Ama kendimiz için, Türkiye'dekiler için ise, üzüldüm gerçekten.

    Malesef bu hükümet işin özüne inemiyor.

    Hep Rahmetli Adnan Menderes'in yaptığı hataları tekrar ediyorlar.

    Parayı verip birşeyler yaptırıyorlar,

    Ondan sonra da, yok batıyı yakaladı, yok şöyle çılgın projelerimiz var, yok şöyle var gibilerinden beylik laflarla insanları malesef kandırıyorlar.

    Üstad'ın tabiri ile, makineyi yapan makina yapmadıkça, batının boyunduruğundan kurtulamazsın.

    Diyelim, alt geçitler, üstgeçitler, köprüler, çılgın projeler, marmaray, hızlı tren, bunların hiçbirisini aslınad sen yapmıyorsun, sadece parayı veriyor ve Avrupalıya, Japonlara veya başka gelişmiş ülkenin insanlarına yaptırıyorsun.

    Ülkemizdeki yapılan ve yapılmakta olan projelere baktığımız zaman, bunu net bir şekilde görürüz.

    Üstadın sözü olan imzanın bence bütün şehirlerde büyük meydanlara asılması gerekir.

    "Makinenin beyni, yüreği ve çiğeri Batıda kaldıkça karabasan yeğdir."

     

    • Like 2

  2. Burada en az bunun kadar önemli ikinci bir gerçek daha var: Artık sağır sultan bile biliyor ki ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgali ayan-beyan İran'ın örtülü-açık desteğiyle olmuştur. Bunu hem İran hem ABD açık bir şekilde dile getirdi. Şu anda Irak'ta yönetimin ağırlıklı olarak Şiilerin kontrolünde bulunması da bunun açık bir göstergesi. Bunun anlamı şudur: ABD Irak'taki Şiileri Saddam'dan daha çok sevdiği için orada onları iktidara getirecek süreci kendi elleriyle hazırladı. Üstelik bu Şiiler, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimî'nin yaşadıklarının da açık bir şekilde gösterdiği gibi işbaşına gelir gelmez ilk icraat olarak oradaki Sünnileri sindirme politikasını hayata geçirdiler.

    İslam dünyasında mezhep kavgasını körüklemek kadar büyük bir ihanet olamaz. Aklı başında hiçbir Müslüman Sünni-Şii çatışmasını arzu etmez. Ama bu gerçek, bir başka gerçeği görmemize engel olmamalı: İran kaynaklı Şii ideolojinin, İslam dünyasında kendi hâkimiyet ve hareket alanını genişletmek gibi bir hedefi vardır ve bu da gayet normaldir. Sünni ülkeler tarafından çevrelenmiş bir İran, Sünni dünya ile birlikte hareket etmeye mahkûm bir İran demektir. D–8 Projesi’nin içinde İran'ın da yer alıyor oluşunun hikmetini burada aramak gerekir. Hem nüfusu ve imkânları bakımından istifade edilecek bir güç, hem de 7 büyük Sünnî ülke tarafından çerçevelenmiş tek başına bir İran. Bu elbette son derece akıllıca idi.

    Öte yandan BOP, eğer ABD’nin bölgedeki hâkimiyet alanlarını güçlendirmesi ve genişletmesi anlamına geliyorsa şu soruyu kendimize tekrar tekrar sormamız lazım: ABD’nin, Irak’ı, İran’a yakınlığı ayrıca delillendirilmeye ihtiyaç duymayacak kadar açık olan Şii yönetime bırakıp gitmesini nasıl yorumlamak gerekir? Niçin bu noktaya gözlerimizi kapatıyoruz?

    Ve nihayet Suriye’de olanların BOP’la ilişkilendirilmesi de büyük ölçüde İran propagandasına dayalı bir vehimden başka bir şey değildir. Suriye olaylarını BOP’un bir ayağı olarak, “Batı oyunu” olarak görmemizi isteyenlerin cevaplandırması gereken diğer bir soru da şudur: “Arap Baharı” sürecinde olaylar Suriye’ye sıçramadan önce Tunus vardı, Libya vardı, Mısır vardı… Suriye söz konusu olduğunda gösterdiğimiz tepkiyi bu ülkeler konusunda niçin göstermedik? İran, Suriye’ye verdiği limitsiz desteği niçin bu ülkelerden esirgedi?

    Bu soruları sorduğum zaman genellikle “Türkiye ne yaptı?” tarzında bir mukabeleyle karşılaşıyorum. Bunun “köşeye sıkışmış bir düşünce tarzının manevrası” olmaktan başka bir anlamı yok. Ben bütün bunları söylerken ne “Türkiye şunu yaptı; İran bunu yapmadı” gibi bir denklem üzerinden hareket ediyorum, ne de İran’ın tutumunu eleştirirken Türkiye’nin izlediği politikalara yaslanıyorum!

    Merhum hocamızın Suriye’nin bölünmesi konusundaki tespiti, Arap Baharı denilen sürecin çok öncesine aittir. Mamafih İsrail’in güvenliğinin ne şekilde sağlanacağı sorusunun cevabı bağlamında Batı ve ABD tarafından geliştirilen senaryolar bağlamında mutlaka hesaba katılması gereken bir seçenek olarak akılda tutulmalıdır.

    Bugünün konjonktüründe ve özellikle de Suriye olaylarının nasıl geliştiğini hatırda tutarak bakıldığında bu tespitin bugüne bir şablon gibi oturtulmasının çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Geldiğimiz noktada kendi içinde çatırdayan, birbiri ardından ekonomik krizin pençesine düşen Avrupa Birliği ülkeleri için İsrail’i aralarına almak doğrusu çok da akıllıca bir seçenek olarak durmuyor.

    Öte yandan Ortadoğu’da ülkelerin bölünmesi meselesi gündeme geldiğinde üzerinde öncelikli olarak durmamız gereken ülke Türkiye’dir. İçinden geçmekte olduğumuz “barış süreci” öncesinde PKK’yı veya daha doğru ifadesiyle PKK içindeki birtakım güçleri gerektiğinde Türkiye aleyhine devreye sokan ülkelerden birinin de İran olduğunu unutmayalım. PKK’nın İran kanadı olan PEJAK’ın, “Büyük Kürdistan”ın İran sınırları içinde kalan kısmının elde edilmesi konusunda çok da istekli hareket etmemesi bunun en önemli göstergelerinden biridir. Biri bana şu sorunun cevabını verebilir mi: İran’ın PEJAK’la mücadelesi adına bugüne kadar ortaya koyduğu pratik ile Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin PKK ile “mücadelesi” arasında nasıl bir farklılık var?..

    Bugün Suriye’de yönetime karşı mücadele edenler arasında “Suriye’nin bölünmesi” meselesini dillendiren kimse yok. Hatta Suriye yönetimi İsrail’e karşı kullanmadığı tankıyla, topuyla, uçağıyla kendi halkını soykırıma tabi tutmadan önce yönetime karşı mücadele edenler hiçbir yerden yardım talebinde bulunmadıkları gibi, Suriye’nin bölünmesi yönünde herhangi bir irade de ortaya koymadılar. Tam tersine bu meseleyi dillendiren birileri varsa, Esed yönetimi ve onun arkasında duranlardır.

     

     

    Ebubekir Sifil

     

    Kaynak: http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Yine_Suriye__3/14447#.UWzci6LJTwQ

    Kalın puntolarla alıntıladığım yerler bence bu yazının en önemli kısımlarıdır.

    Üzerinde düşülmesi gerekenler yazılmış.

    teşekkür ediyorum.

    Hocanın dediği gibi, bunları söylediğin zaman, seni mezhep bölücülüğüyle suçluyorlar.

    Ama kimse buna cevap veremiyor.


  3. Evet ben Konya iken, bu dikkatimi çekiyordu.

    Pidenin ismine bile Mevlana pide diyorlardı.

    İlginç demi;)))

    Her şeyde, ulvi zatın ismini kullanıyorlar.

    Tamam ismi hatırlansın fakat, ben bir evliyanın isminin pideye ya da turizm şirketine ya da farklı bir yere verilmesini doğru bulmuyorum.

    Buda bir nevi, Hz.Mevlana'yı sömürüdür.

    Halk bunu yaparsa, sözde büyüklerimiz bunlardan aşağı kalır mı?

    Şeb-i Aruz haftası şehrin her yeri Hz.Mevlana'nın işlerine gelen cümleleriyle doldururlar.

    Başta bende Hz.Mevlana'ya ait olduğu söylenen benim de öyle bildiğim aslında ona ait olmayan "Gel Ne Olursan Ol Yine Gel" ile başlayan sözü

    Bu söz Hz.Mevlana'ya ait olsa, bile bunu hangi amaçla söylediğini anlamak isteyen de yok, önemli olan bu sözün kendi "light islam" düşüncesine, cihatsız, müdacelesiz İslam fikirlerine uymasıdır.

    Bunda da bir nevi başarılı olduklarını düşünüyorum.

     


  4. Sevgilili kardeşim bu söylediklerine ne söylesem az kalır.

    Tabiki Üstadın dediği gibi, gerçek Türk tarihi yazılmamıştır.

    Ayasofya hitabesindeki gibi bu ülkeye iyilik ettiği sanılan kötülerin, kötülük ettiği sanılanların defteri o zaman açılacaktır.

    Dünyada belli kural vardır.

    Haktan yana olan, haklı olmuyor da, güçlü olan haklı oluyor.

    Müslümanlar baktığın zaman, şu anda dünyanın birçok yerinde zulüm altındadır.

    En son Myammar Müslümanlarının basına yansıdığı zulüm ortadadır.

    Müslümanların haklı olabilmeleri için güçlenmeleri gerekir.

    Ne kadar acı da, olsa kuru kuru bağırıp çağırmak birşey ifade etmiyor.

    Etseydi, Filistin'de, Çeçenistan'da, Bosna'da, Doğu Türkistan'da haklı davamız bizim lehimize değişirdi.

    Bu bölgelerde binlerce masum Müslüman şehit edildi.

    Yüzbinlercesi yurtlarından çıkarılmak zorunda kaldı.

    Ama, ilginçtir davamıızı anlatma adına bizim kaynaklarımıza göre açık ve seçik bir şekilde, "tehcir" yani bir yerden bir yere zorunlu göç olan bir olayı bile doğru düzgün anlatamıyoruz.

    Adamlar harıl harıl çalışıyorlar.

    Bir çok yazara göre, batıda bunlarla ilgili binlerce makele, internet sitesi, gazete dökümanı v.b belgeler bulunuyor.

    Bizde ise, yıllarca malum zihniyet yüzünden yapmadık, etmedik demekten başka hiçbir şey yaptığımız yok.

    İlginçtir, bizim sözde sahte aydıncıklarımızdan bazıları bile, bu kervana katıldılar.

    Bu sahte aydıncıklardan bazılarının sözde bizim tarafımızda olması, da insanı daha fazla üzüyor.

    Özellikle II.dünya savaşında, Amerika atom bombasıyla bir seferde yüzbinlerce masum insanı öldürdü.

    Amerikan-İngilizlerin bomladığı Dresden ve Tokyo şehirlerinde yüzbinlere insan ölmüştür

    Fransa daha yakın bir tarihte rakamlara göre 1 milyon insanı Cezayir'de öldürdü.

    90'lardan bu yana, Rusya, Çeçenistan'ı mezarlığa çevirdi.

    Ermeni soysuzları da, Hocalı'da resmi rakamlara göre, bine yakın kişiyi katletti.

    Bunlar hiçbirisine kimse soykırım değildir diyemez.

    Ama dünya kuralı dün ne ise, bugün de öyledir.

    Güçlü olan haklıdır, kimsede bunlardan bırakınız birşe demeyi, resmi olarak soykırım yaptın bile diyememektedir.

     

    • Like 1

  5. Yazının devamı:

     

    Gerçekten şu bizim,başta Almanya olmak üzere bazı batı memleketlerine adam ihraç etmemiz kadar ,her planda çirkin ve çöküntü belirtici bir iş olamaz.Her planda çirkin ve çöküntü belirtici ;ruh,cemiyet,iktisat ve siyaset planında …

     

    Manalar:

     

    Ruh planında ,aklını kaybediş…

    Cemiyet planında ,çözülüş…

    İktisat planında ,iflas …

    Siyaset planında,esaret…

    Tek kelimeyle ,her planda çöküş…

     

    Öncelikle ilgi ve alakan için çok teşekkür ediyorum.

    Üstad gene konuyu süper bir şekilde açıklamış.

    Hakikaten, bundan daha iyi bir şekilde kimse açıklayamazdı.

    Özeliklik de alıntıladığım kısım bana göre, konunu özeti mahiyetini oluşturuyor.

    İlginçtir gene dışırayı işci alınacağı söylense emin olun ki, sözde ekonomimiz iyiye gider gözüksede, binlerce genç buna başvurur emin olun.

    Ruh planında aklını kaybediş, Cemiyet planında çözülüş, iktisat planında iflas, siyaset planında esaret, tek kelimeyle planda çöküş, acaba sizce de Üstadın hastalığımıza koyduğu teşhiş gibi hiçbir şey değiştirmeden yaşamıyor muyuz???

    • Like 1

  6. Bu Hakan Albayrak'a oldum olası hiç ısınamadım zaten. Yeni Şafak kökenli bu adamlarda niyeyse hep bir sıkıntı çıkıyor. Ali Bayramoğlu olsun, fehmi Koru olsun, hakan Albayrak olsun, fikri yavuz olsun, kürşat bumin olsun günlerce Hrant Dink'in ölümünden sonra "Hepimiz ermeniyiz" paralelinde yazılar kaleme aldılar. Bunlar düşünceyi yozlaştıran adamlar. düşünemeyen adamlar. Müslümanca düşünmenin ne olduğundan bihaber adamlar. Ama ne yazık ki içlerinden bazıları İslamın sözcülüğünü de yaparlar. Bunlara kalmadı kalmaz elbette ama bunları okuyup dinleyen ve zehirlenen Müslümanlara yazık oluyor.

     

    Vakti zamanında şöyle bir derleme yapmışım bu konu ile alakalı...

     

    http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/13327-hrant-dinke-olan-sevgiyi-hz-muaviyera-a-gosteremeyen-yeni-safak-gazetesi/?hl=%2Byeni+%2B%FEafak

     

    Hayrettin Karaman'ın da yeni şafak gazetesinde yazdığını belirtmeden geçemeyeceğim. O, bunların hepsinden daha zararlı...

     

    Sevgili kardeşim, güzel bir noktaya değinmişsin.

    Bendeniz de, bu konuda birkaç kelam etmek istiyorum.

    Yeni Şafak gazetesi de açtığım Kanal 7 gibi, bir yayın kuruluşudur.

    Bununla ilgili internetten senin de söylediğin gibi, bu şekilde çok yazar, çizer takımının yaptıklarını inceleyebilirsin.

    Sende öyle yapmışsın.

    Teşekkür ediyorum.

    Kalemine sağlık diyorum.

    Bir vesile ile, Yeni Şafak gazetesi ile ilgili küçük bir hatıramı anlatmak istiyorum.

    Yolum bir iş vesilesi ile, Yenişafak Gazetesi'nin merkez binasına düştü.

    Sadece 1-2 saat binada kaldım.

    Ama ne yalan söyleyeyim, bende oluşan kanı, bu gazetenin aynı Kanal 7 gibi, Müslümanlar safında görünüp, Müslümanlara mugayir hareket ediyormuş izlenimi verdi.

    Sadece bunu orada çalışanların laubali, lakayt tavırlarından bu kanıya vardı.

    Ama ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz düstüruna göre, ben O gün, Yenişafak ve camiasına kocaman bir sıfır verdim.

    Zaten bu kanıya varmak için, gazeteye gitmeye gerek yok, senin dediğin gibi, gazeteyi okumanız bunların fikirleri hakkında insana çok net bir kanı veriyor.

    Malesef biz Müslümanlar tamamiyle istikametimizi kaybettik.

    Eskinin taviz vermez yazar,çizer olarak görülen takımına bakarsak bunu net bir şekilde anlayabiliriz.

    Eskiden, rahmetli Turgut Özal'ı her vesile ile en ağır bir şekilde eleştiren Şevki Yılmaz Hoca, Ak Parti hükümetinin olumsuz davranışlarına hiçbir şekilde eleştiri getirmemektedir.

    Şimdiki İslami camiaya baktığınız zaman, hepsi ağız birliği yapmışcasına, Ak Parti'nin politikalarını savunuyorlar.

    Hatta içlerinden bazıları "Akil İnsan" bile oldu.

    Malesef sistemi değiştereceğiz diye yola çıktık, sistemin tepesine oturduktan sonra, sistemin kaymağını yedikten sonra, gerçek mayamız ortaya çıktı.

    Ak Parti iktidarından itibaren toplumda ortaya çıkan olumsuz değişimi gözlemlerseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.


  7. Doğru dersin sevgili kardeşim, ama bence bu malumun açıkça ilanıdır.

    Artık bizim sistemle, laik rejimle hiçbir sorunumuz yok.

    Cuma günleri dini program yaptığımıza bakmayın.

    Onlar da aynı sizin yaptığınız gibi, Ramazan ayında dindar olan gazeteleriniz, televizyonlarınız, radyolarınız gibi değerlendirebilirsiniz.

    Para getirecek, kar getirecek her şey mübahtır.

    Bizim düşüncemiz ile sizin düşünceniz arasında hiçbir fark yoktur.

    Bence bu son yapılan açıkca bunun dünya aleme, özellikle de Müslümanlara ilanıdır.

    Benim için senin dediğin gibi, yıllar önce bitmişti.

    Üstadın dediği gibi, İslama en fazla zarar, dinsiz, laik, kemalist, solcu, sosyalist dediğimiz tiplerden değil, malesef içerden gelmektedir.

    Üstad malesef bir kez daha bu konuyla da haklı çıkmış oldu.

     


  8. Kanal 7, tecavüz sahneleriyle bilinen ve özellikle muhafazakar camianın büyük tepkisini çeken “Fatmagül’ün Suçu Ne” adlı diziyi ekrana getirmeye hazırlanıyor.

    Daha önce Kanal D’de yayınlanan ‘Fatmagülün Suçu Ne?’ adlı dizinin tekrarının 29 Nisan tarihinden itibaren Kanal 7’de yayınlanacağının açıklanması, kanalın izleyici kitlesini oluşturan muhafazakar kesimin tepkisine sebep oldu.

    Türk İslam toplumunun aile yapısı ile alakası olmayan bir tecavüz olayını konu alan ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ adlı dizinin Kanal 7 tarafından transfer edilmesi üzerine kanala sosyal medya üzerinden de tepki yağmaya başladı.

    “Kanal 7 Fatmagül'ü geceyarısından sonra mı yayınlayacak?” sorusunu soran takipçiler, Kanal’ın reytink kaygısına düştüğünü savundular.

    “BUNLARIN MEZHEBİ GENİŞLEDİ İYİCE”

    Twitter kullanıcıları oluşturdukları #Kanal7ninSuçuNe Hashtag'i ile tepkilerini bakın nasıl dile getirdiler:

    mustafa yıldırım ‏@myfalcon1 : #Kanal7ninSuçuNe sizin faaliyete geçmeniz için yapılan o kadar emeğe saygısızlık etmeyin, sırada ne var yerli dallası ne zaman yayınlayacaksınız

    C.Nihat TOPCU ‏@cnihattopcu : #Kanal7ninSuçuNe Kanal7 = Miras7 olmuştur. Kanal 7 Yöneticileri kendi aile fertlerini de o dizi de oynatır mı acaba?

    Murat Demirhan‏@MuratDemirhan92 : Kanal 7'nin yaptığı tecavüzcüsüne aşık olan aptal kız vakası #Kanal7ninSuçuNe

    B.A ‏@nevrak_da: La bu kanal7 neyin kafasını yaşıyor bunların mezhebi genişledi iyice yeminle. #Kanal7ninSuçuNe

    Gülay ARSLAN ‏@ArslanGlay1 : Fatmagül'ü izlemek için kartel kanallarını açıp künaha girmeyin. Sizin için anlaştık #Kanal7ninSuçuNe

    zeymuran ‏@zeymura : İslamcı amcalar teyzeler dayılar artık yeni diziniz :D yazık puuu size #Kanal7ninSuçuNe

    Justin Bi(e)beron ‏@ebuhaz : Ben demiştim bir süveyş kanalı var birde diğerleri diye #Kanal7ninSuçuNe Biz Onları Bihter Sandık.

    İlhan Çebi ‏@DenyoVeHakikat : Kanal 7 Allah belanı versin diyeceğim ama daha ne kadar verecekti ki belanı? #Kanal7ninSuçuNe Sen Fatmagül'e gitmezsen Fatmagül sana gelir... Kanal 7 iğfal edilmiş diyorlar...

    Fâtıma ‏@meh_ruyan : Asdghjkl bu ne sinir kahkaha arası bişi yaşıyorum #Kanal7ninSuçuNe

    Habervaktim.com

    http://www.habervaktim.com/haber/323823/kanal-7ye-fatmagul-tepkisi.html


  9. Bunu facebook sayfanızda görmüştüm.

    Çok hoşuma gitmişti.

    Sizden bir istirhamım olacaktı.

    Acaba Üstad N.F.K'nin bu konudaki görüşü nedir tam olarak?

    Tamam yazıdan Üstad'ın fikri açık ama, bunu temellendirecek de birkaç kelam etmiştir diye düşünüyorum.

    Üstad gibi deha çapında birisi, birşeye karşı olmak için karşı olmaz.

    Karşı olacaksa da sağlam temellere dayanır, savunacaksa da sağlam temellere dayanır diye düşünüyorum.

     


  10. Ne sanıyorsunuz T.C kalkınca islam yahud şeriat devleti mi olacağız? Mısır'a ziyaretinde laikliği tavsiye eden, laiklikten korkmayın diyen bir lderimiz var. Kaç dönemdir hükümet başta böyle bir yaptırım şimdiye kadar neden olmadı? Bu söylem biz islam dinine tabi olalım şeriatle anılalım diye değil. Perde arkasında gizli anlaşmalar var, sen ödün ver ben çekileyim mantığı var. Bana öyle geliyor ki sadece T.C ile de kalmayacak.

     

    Ben Anadolu'mda dağda Ne Mutlu Türküm Diyene yazısını okumaktan mesudum, Türk vasfından mesudum. Osmanlı zamanında fetihler sonrası insanlar islama girdiğinde müslüman oldum değil Türk oldum diyorlardı. Bu kimlik böyle birbirini özümsemiştir. Allah bizi islam kimliğimizle yargılayacak o ayrı. Ama düşünsenize Türkiye Cumhuriyeti kalktı ya hu senin devletinin rejimi ne sen ne devletisin? Yok ortada etiket yok. Hem Türkiye demesiyle sadece bu toprak türklere has kılınmamış ki, senin ta ilk Anadolu'ya giriş tarihine bak myle bir güzel yaşanmış ki.. Bunu çizgiden çıkaran kürtler oldu.Daha ilerlemiş hali PKK. Belki de bir düşünürün dediği gibi devletin tek hatası kürtleri asimile etmemesş oldu.

     

    Nevruz kutlamalarında o haller neydi? Ben kesinlikle bu hususta musamahalı düşünmüyorum. Siyasi bir ataktır ve kesinlikle İmralı ile görüşmelerinin neticesi alınan bir karar. Ve halk tepkisinde haklıdır bu halk kendini bildi bileli Türk'tü. Cumhuriyet yeni yetme gayr-ı meşru..Savunmam ona değil umarım anlıyorsunuz.

     

    Bence siz bu rejimi iyice içselleştirmişsiniz.

    Doğru dersin, Osmanlı zamanında Türk kelime, Müslüman kelimesiyle eş değerde kullanılıyordu.

    Ama sen bırak Osmanlı'yı Türkiye Cumhuriyeti'ne bak, Türk kelimesi belli bir ırkı yüceltmek için mi kullanılıyor yoksa, İslam için, Müslümanlar için mi?

    Müslümanlar için kullanıldığını söylersen, ben senden özür dileyeceğim.

    Bunları yazdım diye sakın beni, Pkk'lı bölücü ya da Kürtçü ilan etme :learn: :learn:

    Benim aslında konuyu açma nedenim, senin söylediklerinden biraz farklıydı.

    Ama olsun gene hemen hemen söylediklerinle beni haklı çıkarmış oldun.

    Benim de belirtmek istediğim, resmi ideolojinin temel kavramlarını, günümüz Müslümanlarının resmi ideoloji yandaşlarından daha fazla sahiplenmesiydi.

    Sağ olasın sen bundan benim için bir örnek oluşturdun.

    Bakanlık şöyle bir çalışma yapsa, okullarda her fırsatta çoğumuzun örnek aldığını söylediği Osmanlıca'nın bundan sonra, müfredatta zorunlu ders olarak okutulacağını söylese, bundan en çok sözüm ona Üstad'ın posa milliyetçileri ve türkçüleri tabirindeki tayfa rahatsız olur.


  11. boş işler bunlar. ne kampanyası yahu inci sözlük küfür yobazlarınının sazanlara attığı balık ağıdır..

    böyle bir konunun Üstad adına paylaşım yapan bir sitede ele alınması dahi traji komik ve vahimdir!

     

    Dediğin gibi aslında çok boş işler bunlar.

    Müslümanların bu işleri çoktan bırakmış olmaları gerekir.

    Ama malesef ülkemizdeki suni gündem buna pek müsait olmuyor.

    Benim anlatmak istediğim, olayı birkaç kişinin isimlerin başına T.C harflerini koymalarından sonra haberim oldu.

    Ondan önce, ne böyle bir sözüm ona protesto olayından haberim vardı, ne de bu şekilde kamuoyu oluşturmak...

    Dün bunun ile ilgili bir haber vardı, Türkiye'den 3/5 milyon kişi sözüm ona resmi kurumların başından T.C işaretini kaldırılmasını protesto etmek için, isimlerinin başına T.C harflerini koymuşlar.

    Benim Müslüman dediğim, inançlı dediğim çok kişilerden bile, bu protestoya katılanlar vardı.

    Eğer senin sosyal paylaşım sitelerinde üyeliğin varsa, senin de dikkatini çekmiştir.

    Tamam bunu yapan kişi inci sözlük denilen grup olabilir fakat ben ondan olayın yaptığı yankıya ve Müslümanların konuya verdiği tepkiye bakarım.

    Bu olayda malesef Müslümanlar resmi ideolojinin dümen suyuna takılarak, onlara arka çıkmışlardır.

    Benim de anlatmak istediğim ama tam olarak anlatamadığım da budur.


  12. "Kraldan çok kralcılık" yapan müslüman, yani resmi ideolojinin biçtiği resmi din anlayışını benimsemiş ve "muhafazakarlığı" bu resmi ideolojinin muhafazasına dönüşmüş olan müslüman komik bir haleti ruhiye içerisinde. Kemalizmin oklarını -hususiyle milliyetçilik ve laikliği- benimseyen ve hatta savunabilen "muhafazakar" gülünç bir durumda değil mi?

     

    Süreçte yaşananlar eleştirilebilir. Bayrak meselesi, apo resimleri eleştirilebilir. Neticede ne bu bayrak sadece Türke ait, ne de cumhuriyetin ürünü. Onun reddinin müsamahaya açık bir tarafı yok. Bebek katilinin posterini taşıma haysiyetsizliği ve şımarıklığı da hakeza öyle...

     

    Ancak mızrak artık çuvala sığmıyor. Dağlara, taşlara, boş duvarlara "ne mutlu türküm diyene" yazan ve bu sapık ideolojinin acımasız uygulamalarını her alanda ortaya koyan çarpık mantık, "türk" kelimesini sopaya çeviren kemalist anlayış aynı oranda suçludur.

     

    Bizse ne şiş yansın ne kebap, ne Osmanlı'dan ve İslami devlet anlayışından kopuyor, ne de resmi ideolojinin bize giydirdiği türkçülüğümüzden ve onun devlet anlayışından ödün veriyoruz.

     

    Bunun bir de liberalizmle yasak aşk yaşayanı var ki ismi bile korkunç tezat: "Liberal-Muhafazakar"

     

    Mükemmel yazmışsın, ellerine sağlık

    Baktığımız zaman, 2000'lere kadar, Müslüman kesim, hep resmi ideolojinin kendilerini dışladığını ve Müslümanca yaşamamak için ne gerekiyorsa yaptıklarından bahsedelerdi.

    Refah Partisi'nin iktidara geldiği zamanlar bakarsanız, belki aldığı oy oranı Akp'den daha düşüktü ama, insanlardaki beklenti sanki "Şeriat" gelecekmiş gibiydi.

    Çeşitli nedenlerle bu olmadı, neden olmadı, niye olmadı, kim izin vermedi? Biz "Şeriat" a layık mıyız? Bu konular tek tek tartışılır.

    Fakat ben özellikle Müslüman kesimdeki dönüşümü göstermek açısından bu ekstrem örneği verdim.

    Aradan fazla değil, 10/15 sene geçiyor, günümüzdeki Müslümanlara bakıyorsunuz, çoğu aynı kişi olmasına rağmen, "Şeriat" beklentisinin hiç olmadığını hatta sistemle sorun yaşayan Müslümanların sistemin tepesine oturduktan sonra birdenbire sistemin savunuculuğunu yapmaya başladıklarını müşahede etmişsinizdir.

    Bunu görmek için, çok basit bir şekilde uzaklara gitmenize gerek yok, çevrenize, arkadaşlarınıza, ailenize hatta kendinize de bakarsanız bunu net bir şekilde görürsünüz.

    15 sene önceki şevkin, aşkın, vecdin 10/1 i bile yok malesef:(((((

    Acaba ne değişti de böyle oldu, bence Müslümanların bunu sorgulaması gerekiyor.

    İlginçtir geçmişte, resmi ideolojinin zulümlerine maruz kalmış Müslümanlar buna dikkat çekmeleri gerekirken, baktığınız zaman resmi ideolojinin merkezi olan, en basit bir isim değişikliğini eleştiriyor ve tepkilerini biz beğenmesek de ortaya koyup, kamuoyu oluşturuyorlar.

    Ne acı değil mi??

    • Like 1

  13. Ben olayı şu şekilde değerlendiriyorum.

    Eskiden Avrupalılar, Osmanlı ile savaştıkları zaman, Türk kelimesini bütün Osmanlı tebasındaki Müslümanlar için söylemişlerdir.

    Zaten Osmanlı'da da, ayrım ırksal değil, dinsel bir ayrım vardı.

    Ama büyük oranda toprak kayıplarının yaşanması ve Avrupa'daki etnik milliyetçilik akımından etkilenen bazı sözüm ona aydınlar bunu ırklar bir ayrılığa kadar götürdüler.

    Arapların bizi arkadan vurduğu tezi, Türkün Türk'ten başka dostu yoktur tezi de buna dayanıyor.

    Cumhuriyet kurulduktan sonra, etnik temelde bir devlet kurma çabaları daha da artmıştır.

    Konunun tarihsel alt yapısın az veya çok herkes biliyor.

    Benim anlatmak istediğim bu değildir.

    Türkiye Cumhuriyeti, Türklerindir veya değildir mantığından ziyade, Müslümanların açık ve seçik bir şekilde küfür yasaları ile yönetilen Türkiye Cumhuriyeti'ni inançsız bir insandan daha iyi savunmalarıdır.

    Baktığımız zaman, bu devletin savunulacak hiçbir yanı yoktur.

    Ama beni üzen konu, Müslümanların bazı olaylarda kraldan çok kralcı kesilmeleridir.

    Tarihlerini unutmalarıdır.

    29 Ekim'in, 23 Nisan'ın ya da 19 Mayıs'ın ya da farklı bir sözde milli bayramın çok rahat bir şekilde kutlanması, o günlerde bayrak asılmasını ben bazı şeylerin Müslümanların çok rahat kabullenmelerine içerleniyorum.

    Bayrak tabiki bizim bayrağımız, bunu kimse inkar edemez fakat, önemli olan onun içeriğidir.

    Bakıyorsunuz adam 5 vakit namaz kılıyor, ama halkın milli ve manevi değerlerine düşman olduğu tescilli bir parti olan Chp'ye oy veriyor.

    Soruyorsun neden Chp'ye oy veriyorsun diye, adamın verdiği cevap klasik "Chp gavur partisi mi? Atatürk gavur mu? Bu ülkeyi kim kurtardı" başlıyorlar klasik söylemlere.

    Ben bunları geçtim bunlar Chp seçmeni olduğu için, hataları görme şansları çok zordur.

    Ama sözüm ona, İslami cemaatler ve partilere oy verenlerin Chp'lilerden daha fazla "laiklik", "Atatürkçülük" "Cumhuriyet", "Avrupa kanunları" "kadınların sosyal statüleri", kısacası bütün küfür kanunlarını savunmalarını ve onun simgesi haline gelen, "Türkiye Cumhuriyeti" ni bu derece savunmalarını manidar buluyor.

    Anlatmaya çalıştığım da budur, tabiki ne kadar anlatabilmişimdir, orasını sizin takdirinize bırakıyorum.

    Bu konuda ne düşünüyorsun.

    İsimlerden çok isimlerin günümüzde ifade ettiği anlamlar hakkında konuşursak daha iyi olur.

     


  14. Bu konuyu açayım mı , açmayayım mı diye çok düşündüm.

    Ama açmanın daha faydalı olacağına kanaat getirdim.

    Fazla uzatmadan konuya gelecek olursak,

    Son günlerde sosyal paylaşım sitelerinde, ben facebook u çok kullandığım için, facebook diyelim, bir tepki gibi insanlar isimlerin önüne T.C ekliyorlar.

    Buraya kadar hiçbirşey dediğim yok, zaten demeye de hakkım yok.

    Benim dikkatini çekmek istediğim konu, kendisine Müslüman diyen kişilerin, kemalistlerden daha fazla Cumhuriyet'i savunmalarıdır.

    Bu kişiler 29 Ekim'de evlerinin ve iş yerlerine bayrak asarlar.

    23 Nisan'da, aynı şekilde bayrak asarlar.

    Ya da böyle bir kampanya olduğu zaman, sanki vatan millet, din savunuyormuşcasına, bu kampanyaya iştirak ederler.

    Bu kadar gevezelikten sonra, sizlere sormak istiyorum. Bu tip kampanyalara karşı sizin bakış açınız nedir?

    Türkiye'de yaşayan Müslümanların bu konudaki bakış açışısını(29 Ekim'de bayrak asma, 23 Nisan'ı kutlama, M.Kemal'in ölüm tarihinde saygı duruşunda bulunma v.b) nasıl değerlendiriyorsunuz????


  15. Sevgili kardeşim,

    Güzel bir yazı paylaşmıssın.

    Şehir hastaneleri açıyorsun güzel, birşey dediğimiz yok, fakat insanları tedavi edecek makineleri dışarıdan tedarik ediyorsun.

    Fabrika kuruyorsun, fabrikadaki makinaları dışarıdan getiriyorsun.

    Sözde yüzde yüz yerli traktör yapıyorsun, motorunu Almanya'dan alıyorsun.

    O nasıl yüzde yüz yerli oluyorsa!!!

    İşte bu şekilde bir medeniyete, Üstadın tabiri ile, makineyi yapan makina yapmak için kütüphaneciliğe, eğitime, öğretime gelecek nesiller için yatırım yapmalıyız.

    Ama malesef bizde bazı şeyler particilik ve cemaatcilik ekseninde gittiği için, adam köprü yapar, bütün herşeyini dışarıdan tedarik eder, yol yapar bütün herşeyini dışarıdan alır. Fabrika kurar, bütün herşeyini dışarıdan alır. Sözde medeniyet kurar, onu kurmak için bile dışarıdan yardım alır.

    Malesef bizdeki bazı cemaatçi ve particilerin anlamadığı da bu!!!

    Sayglarımla


  16. Atatürk'ün maaşı ve serveti

     

    Üsküdar'dan Sırma Hanım'ın sorusu şöyle: "Atatürk'ün maaşı ve mal varlığı uzun zamandır internette dolaşıyor ama farklı değerlendirmeler ve rakamlar var; acaba bu işin gerçeği nedir?"

    Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı maaşı ortalama 13.000 TL. Bugün için hayli müteva­zı bir rakam gibi gözüküyor. Ama bu paraya bugünkü altın değeri üzerinden baktı­ğınızda karşınıza 700 bin TL: civarında bir meblâğ çıkıyor ki, yine altın üzerinden bugünkü Cumhurbaşkanı'nın maaşından en az 24, TL üzerinden ise 44 kat fazla ol­duğu görülüyor.

     

    Hâlbuki o günkü Türkiye, bugünkü Türkiye'den 20-30 kat daha fakirdir. Bu da göz önüne alınırsa, ilk Cumhurbaşkanı'nın, son Cumhurbaşkanı'ndan reel olarak 350-400 kat daha fazla maaş aldığı ortaya çıkıyor.

     

    Çok para: "Bu kadar parayı ne yapardı?" sorusu hemen akla geliyor. Harcayabildiği kadarını harcar, ar­tan parasını İş Bankası'ndaki özel hesabında biriktirirdi.

     

    Ayrıca da İş Bankası, Hintli Müslümanların (şimdiki Pakistanlılar ve Bangladeşliler) her kuruşunun Mil­li Mücadele'de kullanılması için aralarında toplayıp gönderdikleri 500 bin TL. ile kurulmuştur.

     

    Savaş yıllarında bu paranın sadece 120 bin TL'si harcanmış, geriye kalan 320 bin TL. ile de İş Bankası kurulmuş... Mustafa Kemal da bankaya ortak...

     

    Diyeceksiniz ki, İş Bankası'ndaki ortaklığını CHP'ye devretmedi mi? Etti. Hatırı sayılır servetinin önem­li bir bölümünü de Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu'na bağışladı.

     

    Ama Türk Tarih Kurumu, düne kadar, tarihi çarpıtmak için kullanıldı, Türk Dil Kurumu ise dilimizi boz­mak için akla mantığa sığmaz kelimeler uydurdu...

     

    Bunlar bir yana, 1950 seçimleri dâhil, girdiği tüm seçimleri kaybeden halkın desteğinden mahrum bir CHP'nin, halkın kurtuluşu için gönderilen bir paradan hâlâ nemalanıyor olması, sizce normal bir du­rum mudur?

     

    Zaten servetinizi kime bıraktığınız değil, nasıl edindiğiniz önemlidir.

     

    Şimdi artık Atatürk'ün servetine gelebiliriz...

     

    *

     

    Kendisi hem CHP'li, hem "Atatürkçü", hem de Atatürk'ün hemşehrisi olan eski bakanlardan, eski TRT Genel Müdürlerinden yazar İsmail Cem, "Türkiye'nin Geri Kalmışlığının Tarihi" isimli eserinde, Ata­türk'ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ın "Atatürk'ten Hatıralar" isimli kitabına (Cilt.2, s.689) daya­narak, Atatürk'ün mal varlığının dökümünü dört sayfa halinde şöyle veriyor:

     

    Bu dökümden ortaya çıkan gerçek şu ki, Atatürk, ülkenin en geniş topraklarına ve sanayi tesislerine sa­hip zengin bir insandı.

    Arazilerinin toplam büyüklüğü 154 bin 729 dönümü geçiyordu.

    Ankara'da, Silifke'de, Tarsus'ta, Dörtyol'da, Yalova'da dev çiftlikler kurdurmuştu.

    Bu çiftliklerin gelirini ise 1927 ile 1937 tarihleri arasında yine CHP'ye bırakmıştı.

    1 bira fabrikası, 1 malt fabrikası, 1 buz fabrikası, bir gazoz fabrikası, 1 tarım aletleri fabrikası, 2 pastöri­ze süt fabrikası, 2 yoğurt imalathanesi mevcuttu.

     

    Atatürk ayrıca 13 bin koyun, 443 sığır, 69 at, 2.450 tavuk, 16 traktör, 13 biçer-döver, 5 kamyon, 2 oto­mobil, 19 araba ve bir deniz motoru sahibiydi.

     

    45 dairesi, 7 ağılı, 6 mandırası, 8 ahırı, 7 ambarı, 4 samanlığı, 6 hangarı, 4 lokanta ve gazinosu, 2 fırını, 2 de serası vardı...

     

    Oysa Atatürk, Milli Mücadele başlangıcında gerçekleşen kongrelere ödünç elbiselerle katıldığını "Nu­tuk" isimli eserinde gururla anlatıyor.

     

    Elbette ne fakir olmak ayıptır, ne zengin olmak suçtur; sonradan zengin olmuş bir sürü fakir var. Önem­li olan zenginliğin kaynağıdır.

     

    Bazılarımız, "Cumhuriyetin kurucusuna feda olsun" diyebilir. Ben ise Hintli Müslümanların gönderdiği o parada küçücük bir hakkım varsa, CHP'ye helâl etmeyi düşünmüyorum.

    http://www.habervaktim.com/yazar/ataturkun-maasi-ve-serveti-54710.html

    l4fj7.jpg

     

    Müslümanların halife kurtulsun diye yolladıkları paraları, tam zıd istikamette Allah'ın açıkca yasak ettiği faiz alışveriş işine bulaştırdılar.

    Ondan sonra çıkıp demiyorlar mı, Chp ve malum lideri olmasaydı din elden giderdi.

    Aynı eskiden Thk'nun derileri toplayıp içki alemlerinde kullanması gibi abesle iştigal bir durumdur.

    Deniz Fenerindeki yolsuzluk olayını sürekli gündeme getirenler, bunu neden hiçbir zaman gündeme getirmezler.

    Deniz Fenerini aklamıyorum, ama deniz fenerinde birkaç tane sütü bozuk insan yolsuzluk yapmış da olabilir.

    Fakat burda Müslümanlar başka bir şey için gönderdikleri paraları, tam aksi istikamette gasp etme var!!!

    • Like 1

  17. hakikaten takdire şayan bir organizasyon. geç de olsa Üstada yönelik bu şekilde geniş çaplı bir organizasyona tanık olmak sevindirici. bu sitede http://nfk.org.tr/index.php yazılanlar haricinde bir de kitap dağıtım projesi mevcut. bu konunun haberini de buraya eklemiştim. 500000 adet Üstadın kitabı öğrencilere dağıtılacak. http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/14963-vefatynyn-30-yylynda-necip-fazyl-kysakurek-500000-kitap-oedhrencilere-dadhytylacak/ gençliğin günümüzdeki fikrinin twitter ve facebookta yazanlardan ibaret olduğu düşünülürse, gençliği kitapla ve Üstadla buluşturmak gerçekten muazzam bir iş diye düşünüyorum. 500000 kitap hiç de azımsanacak bir rakam değil. yarışmalar da gerçekten teşvik edici olmuş. hem üniversite hem de lise öğrencilerini Üstad ile ilgili kafa yormaya teşvik ediyor. önlisans,lisans,yüksek lisans öğrencileri katılabilecek.

     

    Ben bu tip faaliyetleri şunun için önemsiyorum.

    Emin olun ki, bir kişi Üstad denizinin içerisine bir daldığ zaman artık o eski o olmayacaktır.

    Bunun için de, gene istediğimiz gibi olmasa da, en iyi fidelik yerleri eğitim kurumlarında okuyan öğrencilerdir.

    Üstad ile haşir neşir olan insan emin olun fikir çilesi çeken insandır.

    Sırf bu yüzden bile, bu tip organizasyonlar desteklenir.

    En basitinden şimdiki iktidarı bir nebze Üstadın meyveleri olarak görüyorum.

    Şimdiki eğitim olanaklarında, iletişim çağında onu gerçek anlamda anlayan 1 milyon neferin toplum içerisindeki gücünü siz düşünün!!!

    Üstadı bence şairlikten daha çok, fikriyat yönünü gençlere aşılayabilirsek, bu dediğim güç hiç de zor olmaz.

    Üstad o kadar imkansızlıklar içerisinde bunu başardığına göre, şimdiki imkanlara sahip Müslümanların onun fikirlerini gelecek kuşaklara aktarması bir zorunluluk ve gerekliliktir.

    Yoksa şimdiki elde ettiğimiz imkanları bir daha geri gelmemek üzere kaybedebiliriz!!!

    • Like 1

  18. Ben Konya'da okurken bu tip faaliyetler fazla olmuyordu, ya da ne bileyim ben o bilinçte değildim.

    Tebrik ediyorum Konya'daki eğitim kurumlarını, bence bu tip çalışmaların devamı gelmelidir.

    Tabiki bu çalışmaları yeterli değil, üniversite gençliğin ve bilinçli gençlerin harıl harıl bu çalışmalara iştirak etmeleri gerekir.

    Şunu unutmayalım, ülkede uzun vadeli ve olumlu gelişmeler olmasını istiyorsak, İslami bir gençliğin, lafta değil, bu şekilde kendi değerlerine bağlı, bilgili, donanımlı gençleri yetiştirmemiz lazımdır.

    Yoksa kış güneşi gibi kısa vadeli başarılara, bel bağlayıp onları gerçek ve baharın müjdecisi bahar güneşiyle karıştırabiliriz ve aldanabiliriz.

     

×
×
  • Create New...