Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Ya-Leyl

Admin
  • Content Count

    749
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    69

Posts posted by Ya-Leyl


  1. Hüküm Dergisi'nin Şubat sayısında son günlerin tartışma konularından biri olan Üstad Necip Fazıl'ın namazla münasebeti, İhsan Şenocak'ın “Üstad Necip Fazıl, Namaz ve Vakar” başlıklı yazısında farklı yönleriyle ele alındı.

     

    Şenocak, Necip Fazıl'ın namaz kılmadığını iddia etmenin hakikate muhalif olmanın yanında darağaçlarının ve tabutlukların önünde medeniyete sözcülük yapan mütefekkiri, onun vasıtasıyla İslam davasıyla irtibat kuran gençlik nazarında küçülteceğini buna karşın da her nevi din istismarcısının yolunu açacağını belirttiği yazısında şunları söylüyor:

     

    Hiçbir Anestezi Namaz Gibi Dış Alakayı Kesemez

    Üstad, Müslüman gençlerin ihtiyaç hissettiği her alanda yazdı. Makalelerinin önemli bir bölümünü ya otel odalarında ya da konferans için gittiği bir Anadolu şehrinin posta merkezinden dergi idarehanesini arayarak imla yoluyla kaleme aldı.

    Allah'a adanmış hayatında nefsine yenik düştüğü anlar da oldu. Her beşer gibi hatalar da yaptı. Çareyi namazda aradı, ona sığındı:

    Namaz sancıma ilaç, yanık yerime merhem

    Onsuz, ebedi hayat benim olsa istemem.

    Büyük buluşmaya tanık olan seccadesiyle teselli oldu:

    Beni kimsecikler okşamaz madem

    Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!

    Zindanda derin bir vecd halinde kıldığı namazları -onun ifadesiyle- sanki "göz yaşı tarlası" suretindedir: "… Hele namaz kılarken, hele namaz kılarken… Ne müthiş bir tarla haline gelmiştim. Uçsuz bucaksız gözyaşı tarlası…" (Cinnet Mustatili, 236).

    haberin devamı için: http://www.haber7.com/advertorial/haber/1126285-ustad-necip-fazil-vakar-ve-namaz


  2. Ademle Havva’nın Cennette öncesiz sonrasızmışçasına mutlu bir hayatı yaşadıkları zaman gibiydi hayatımız Batının soluğu bize gelmeden önce. Bu soluk bize ne zaman geldi? Bu soluk geldiği için mi değişmeğe başladı yüzümüz? Bozuldu ve bir maskeye dönüştü?

     

    Sezai karakoç/Yitik cennet

    • Like 1

  3. Eskişehir mahkemesi.......yıl 1935....Bedizüzzaman mahkemede ve idam talebiyle yargılanıyor. İlginçtir ki savcının Said Nursi'ye yüklemiş oldukları şuçlardan birisi de ''Atatürk'ü sevmiyor '' olmasıdır. Bediüzzaman mahkemede savunma olarak şunu söylüyor.

     

    ''-Bir milletin ,bir ordunun kazandığı zaferi tek başına kendine mal eden bir adamı biz sevmeyiz.Dünyada hiçbir kanun yoktur ki bizi sevmeye mecbur etsin.''

     

    Kaynak:Metin Karabaşoğlu

    • Like 1

  4. Ya Islah Ya Nasibsizler Müzesi

    Anadolu’da gittiğim her vilayette, konuşmanın bir bölümünü mutlaka imam hatip mevzuuna ayırıyorum. Ne var ki bu durum zaman zaman müstakim kardeşlerimizin serzenişine muhatap oluyor. Yeni öğretmenlerin önemli bir bölümünün, mealci zevatın ideolocyasını esas alan, Kur’an-ı Kerim’e abdestsiz tutulacağını söyleyen, sünneti uydurma hadisler mecmuası olarak gören, sahabeyi itham eden, Ebu Hureyre’ye (radiyallahu anh) yalan isnadında bulunan, Kur’an-ı Kerim dersinde ayak ayaküstüne atan, moda tasarımcılarına göre giyinen, müçtehit imamları reddedip sünnet muarızlarını taklid mercii kabul eden ilahiyatçılardan olduğunu ve bunun da İmam Hatiplerden beklenen o büyük hamleyi engelleyeceğini söylediler.

     

    Fıkıh taharetle başlar. Tecdit de bir taharet harekâtıdır. Ya ruh kökümüze yabancı bu öğretmen güruhu oryantalist iddialar arşivine dönen zihinlerini fesattan temizleyecek ya da Müslüman gençler onları iddialarıyla birlikte Ehl-i Sünnet muarızı olan nasipsizler müzesine gönderecektir. Bizse bu süreçte bütün eğrileri doğru hale getirecek, mahremiyet ikazında bulunacak, kız ve erkek okullarının ayrılması gerektiğini talep edecek, hem öğrenci hem de öğretmen kadrosundan zuhur edecek Fatımaları, Zeynebleri bekliyoruz. Dîn-i Mübin iffet ve izzet çağrısı yapacak o büyük kadınların himmetini bekliyor.

     

    İhsan ŞENOCAK

    • Like 1

  5. Birkaç sayısını okudum,içerisinde ciddi tenkitler bulunuyor..Okumayı düşünen arkadaşlara tavsiye ederim.

     

    4 sayısında İhsan Şenocak'ın yazmış olduğu bölümden:

     

    ''Allah Resulü’nün Sancağına Sadakat

    Yıldızları Enes b. Nadr, Musab b. Umeyr, Abdullah b. Cahş (radiyallahu anhum) olan ümmetin çocukları Çanakkale’de bütün dünya milletleri için numune teşkil edecek bir var oluş destanı yazdı. Cemadât değil cemaât olduğumuzu gösterdi. Medine Müdafaasında görev alan üsteğmen İdris Sabih Bey’in kaleme aldığı, “Ölsek de Ravzanı ruhumuz bekler.” mısrası bu milletin ruh kökünün tek isnat merkezinin Allah Resulü(sallallahu aleyhi ve sellem) olduğunu resmetti.

    Avrupa liglerinde yer alan kulüplerin topçularını ya da dizilerdeki aşüfteleri yıldız kabul eden günümüz nesli ise ancak hezimet destanı yazabilir. Meselenin bu boyutunu ihmal edenler hatta daha da ileri gidip, milletin dini sabitelerini sarsanlar bu hezimetin baş aktörleri olarak anılacaklardır.

    Bu durumda bize düşense her nevi olumsuz şarta rağmen, ümmet evlatlarına Bedir ve Uhud’ta yazılan, Çanakkale’de yaşanan Allah Resulü’nün sünnetine ve sancağına sadakat duruşunu anlatma ve aşılama ödevidir. ''


  6. Fethi Gemuhluoğlu abinin ilgimi çeken bir yanıda konuşmalarında ki selam kısmı oldu.

     

    ''Evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. El-Evvelü Allah, El-Âhirü Allah, Ez-Zâhirü Allah, El-Bâtınü Allah. Sâhib’i selâmlarım. Sâhib-i Hakîki’yi selâmlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım. “Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. Vâlidesini, Hadîce Vâlidemi, Fâtıma Vâlidemi selâmlarım. Cihâr-ı Yâr-ı Güzîn’i selâmlarım. Erkân-ı Erbaa’yı: Selmân’ı, Mikdâd’ı, Ammâr’ı, Ebu-Zerr’i selâmlarım. İmâmeyn’i Muhteremeyn’i selâmlarım. Tâife-i ecinnîyi selâmlarım, mü’minlerini ve müslimlerini. Ve sizi selâmlarım.

    Peygamber-i Ekber bir hadîs-i nebevîlerinde buyuruyorlar ki, “Önce selâm, sonra kelâm”. Önce sizi selâmlıyorum.''


  7. Şu sıralar Sadık Yalsızuçanlar 'ın hazırlamış olduğu Fethi Gemuhluoğlu Dostluk üzerine adlı kitabını okuyorum.Kitabı okuyunca insan ister istemez üzülüyor,nasıl böyle biriyle tanışmadım diyerek ah ediyorum. Dostluğun ve samimiyetin bildiğimizin aksine manasının ve derinliğinin farklı olduğunu anlıyorum. Müminler için onca infak ayeti varken bunu hiç şüphesiz uygulayan ve gerçek anlamda idrak eden bir insanmış gemuhluoğlu.

     

    Birkaç not aktarmadan geçmeyelim bu zarif insanı:

     

    **Ölüme dost olunuz!

     

    **Siz hiç aşık oldunuz mu? Bir dağ başında bir ağaçla baş başa kalsam o ağaca aşık olurdum.

     

    **Kendi kendinize sebebsiz yere hüzünlendiğiniz anlarda biliniz ki Allah'a yaklaşmışsınızdır.

     

    **Bir gün anam kadını elinde bir Kuran ve bir çöple gördüm.Anam ümmi idi.Bana bu çöple harflerin üstünden geçtiğini söyledi.Benim okuma yazmam yok oğul ,böyle yaparsam ola ki Allah bana bir hatim sevabı yazar.dedi

    • Like 1

  8. Ve aleykümselam;

     

    Kaynak maalesef elimde olmamakla birlikte her iki şiire baktığımızda muhteva bakımından ;

     

    berat gecesi şiiri :

     

    Bu saçları gümüşten gece mübarek berat

    Yerde gökte melekler hep ordu ordu erat...

     

    Kıbrıs şiirinde de aynı Ay-yıldız gökten insin... şeklinde olacağıdır.

     

    En kısa zamanda kaynaktan da istişare yaparım inşallah.


  9. Üstad hapisten çıktıktan sonra ,ziyaretine gidenler geçmiş olsun dileklerini sunduktan sonra sohbete başlamışlardır.İçlerinden biri dayanamaz ve Üstad'a sorar:

     

    -Efendim size özel soru sormak haddimiz değil ,cüretimi bağışlayın,takdir edersiniz ki ülkemiz de kitap telifinden geçinmeye imkan yok,ne yapmayı düşünüyorsunuz.

     

    Üstad gayet sakin bir şeklilde:

     

    -Buna hiç kafanı takma;Allah ya rızkımızı verir yada canımızı alır.Çok bunalırsam ,Beyazıd Meydanı'na bir sandık atar,ayakkabı boyarım.Yanıma da ''otuz üç eser sahibi Necip Fazıl '' diye bir levha koyarım.Halk ve Ülkeyi yönetenler utansın ,ben niçin utanayım!

    • Like 3

  10. Hilmi Oflaz, bir vefa ve sadakat sembolüdür. İflah olmaz bir Necip Fazıl takipçisidir. Mehmed Niyazi Hocamızın deyimiyle, Hilmi Oflaz, üstadın “azad kabul etmez kölesidir”.


    Üstad mahkum edilip de Toptaşı Cezaevine konulunca durumdan vazife çıkarır. Öyle ya, belki Üstadın kendisine ihtiyacı olur, aranırsa “ben buradayım” demek ister. Mahmutpaşa’daki işporta tezgahını devreder. Gider, tam bir buçuk yılını, hapishanenin karşısında zarf, kağıt gibi şeyler satarak geçirir. Bir gün bir dostu yanına uğrar:


    “Burada durduğuna göre, bari görüşme saatlerinin dışında üstad’ı görebiliyor musun?” diye sorar. Bu vefa ve sadakat abidesi şöyle cevap verir:


    “Bulutların ardından güneşin görünmesi gibi, camın önünden geçerken, parmaklıkların arasından görünüyor.”

    • Like 2

  11. Hilmi Oflaz Mahmutpaşa yokuşunda işportacı tezgahının başındadır:

     

    -Gel gel vatandaş ucuzluk burada ! Bakmadan geçme.

     

    Karşısında ki duvarda Necip Fazıl'ın çıkardığı ''Büyükdoğu'' dergisinden birkaç tane asılıdır.Bir ara Hilmi Oflaz sandalyesine çıkar ve yumruk yaptığı ellerini sallayıp bağırır:

     

    -''Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak,Haykırsam kollarımı makas gibi açarak '' diyen şair,mütefekkir Üstad Necip Fazıl'ın buyruğuna uyarak bende haykırıyorum.Sadece giyim kuşamınızı düşünmeyin;biraz da kafanızı düşünün.O dolarsa hayatınız daha anlamlı hale gelir.Şu dergilerden bir tane alın,siz okumazsanız,çoluk çocuğunuz okur.

     

    Büyükdoğu'nun yeni sayısı çıkınca Hilmi Oflaz satılmışlar gibi parasını öder,eldekileri dağıtır,yenilerini sergilerdi.Kanaatince ülkenin kurtulması Necip Fazıl'ın kitaplarının ve dergisinin okunmasına bağlıydı.Bunun için Hilmi Oflaz her tanıdığını Büyükdoğu'ya abone yapmak isterdi.Kendisi,hanımı,kundaktaki dahil bütün çocukları abone olduğu gibi,tavuklarına ve horozlarına ad takmış,onlarıda abone etmişti.

     

    Mehmet Niyazi ''Dahiler Ve Deliler ''

    • Like 2

  12. Nihayet ''Para '' yı izlemek bize de nasip oldu.Salonda tek boş koltuğun olmamasını üstada olan ilgiden kaynaklandığını düşünüyorum.Başrol oyuncusu işin hakkını verdi.Dram olması sebebiyle çok hareketli olmasa da tek bir dakika bile sahneden kopamıyor insan.En etkileyici iki sahne hep hatırımda olacak .

     

    ''Deli, buna para derler,para ! Şeref de bu ,namus da bu ,akıl da bu ,hikmet de bu,sıhhat de bu ,hayat da bu ,dünya da bu ,ahirette bu,paraa!!!

     

    soruyorlar : ''Bu ülke bir gün batarsa sebebi nedir?''

    haykırarak bir ses : '' AHLAKSIZLIK'' .

×
×
  • Create New...