Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Hâcegân

Editor
  • Content Count

    989
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    42

Posts posted by Hâcegân


  1. Şimdi ne yazacağımı bilemedim. En iyisi bir şey yazmayayım :)

     

    Öğretmen adayıyım, doğrudur. Bekliyoruz... İnşallah olur. Gerçi hayırlısı neyse o olsun, bunun için de Allah bize sabır versin. Dualarınızı eksik etmeyin.

     

    Kendi kendime karar aldım. Atansam da atamasam da şükür namazı kılacağım.

     

    Güzel görüşleriniz için teşekkürler... Allah razı olsun.


  2. Şu an okuduğum kitap: Hal Dili 1/2 (Kitabı hazırlayan: A. Suat Demirtaş)

     

    Sufilerden sözler ve menkıbelerden oluşan bir kitap.

     

    Kitaptan hemen bir söz paylaşayım:

    Büyük alim Muhammet b. Fazl şyle der:

    İslam'ın zayıflamasına şu dört sınıf insan sebep olmuştur:

    1) Bildikleri ile amel etmeyenler,

    2) Bilmedikleri şeyler ile amel edenler,

    3) Bilmediklerini öğrenmeyenler,

    4) İnsanların ilim öğrenmesine engel olan kişiler.

     

    Bu arada Cinnet Mustatili kitabını bir kez daha okumayı düşünüyorum.


  3. Son yazılanları şöyle bir okudum. Ben de kendi fikirlerimi yazayım da mesaj sayım 1000 olsun.

     

    Fatma hanım, böyle duyumları sadece siz almıyorsunuz, tam ters yönden bizim de aldığımız bol miktarda duyumlar var. Öyle ki, ufak bir kısmını dahi buraya yazsam, ortalık birbirine girer. Bunun yanında dışarıdan da olsa hadiseleri takip ediyoruz, böylece bir fikir sahibi oluyoruz. Aldığım duyumları buraya yazmamamın bir sebebi var elbet. O da gereksiz tartışmalara girip, cemaat içinde bulunan saf niyetli arkadaşları incitmemek... Ola ki burada da böyle arkadaşlarımız olabilir. Ama aslında bu bir çıkmaz sokak... Şöyle ki, bu kardeşlerimizin de bazı gerçekleri görmesi gerek. Bu çıkmaz sokaktan nasıl kurtulacağız, bilmiyorum.

     

    Bakın, açık yazayım, benim gönlüm Menzil'den yana... Sohbetlerine gidiyorum, sık sık olmasa da gidiyorum. Virdlerine giriyorum, ayda yılda bir de olsa giriyorum... Ama İsmailağa cemaatine de ayrı bir sevgim vardır. Oradan da bol miktarda arkadaşım vardır. Kısa bir giriş yaptıktan sonra başımdan geçen bir hadiseyi anlatayım:

     

    Dershane tartışmalarından 2 yıl öncesiydi... Görünürde ne MİT krizi vardı, Ne dershane tartışmaları... İsmailağa cemaatinden bir arkadaş öyle bir şey dedi ki, yanımdaki bir arkadaşla hemen buna itiraz ettik. İsmailağa cemaatin içinde şöyle bir bilginin yayıldığını söyledi: ''Fethullah Gülen'den uzak durun!'' Tabi bu söylem beynimize vurdu o vakitler. Nasıl olur dedik, ''bu sizin içinizde yayılan bir dedikodu olur ancak'' diye de ekledik... O İsmailağa mensubu arkadaş, ''ben de bilmiyorum, bizimkilerden böyle duyuyorum'' dedi... Sonra tartışma bu minval üzerine devam etti... Öyle sağlam argümanlarla karşılık verdik ki, arkadaş en sonunda susmak zorunda kaldı. Yani Gülen'i savunduk. Sonra aradan 2 yıl geçti, işte hadiseler meydanda... O arkadaşı buldum ve dedim ki: Arkadaş sen haklıymışsın, sizinkiler de haklıymış!

     

    Cemaat yurtlarında ve evlerinde kalan bir kaç kişi ile görüştüm. Bu mevzuları uzun uzun konuştuk. Konuştuğum kişilerin hepsi bayandı ve hepsi de oralardan ayrılmak zorunda kaldı. Bu kişiler bana öyle şeyler anlattı ki, çok fena! Çoğu zaman ağzım açık dinledim, bazen inanmak istemedim... Gazete haberlerini gösterdim ve sordum: Siz böyle böyle yapıyor musunuz yoksa bu haberler yalan mı? Haberlerin hepsi birebir doğru, dediler. Gece seansları, video izletmeler, CHP'ye oy istemeler, Muta nikahı... ilk aklıma gelenler bunlar.

     

    Bir gün devamlı aldığım gazetede bir haber okudum. Sonra bir daha okudum, bir daha okudum... Kararımı verdim: Bu haberin gerçekle bir alakası yok, olamaz da. Nasıl olur böyle bir şey, dedim. Haber şunun gibi bir şeydi: İşte bunların dershanelerinde sınava girmen için Zaman gazetesine abone olman lazım. Gazeteye zaten abone iseniz bu sınavlar için bir işe yaramıyor. Bir de sınav için bir abonelik daha... Yoksa sınava girmek yok. Bu haber devamlı aldığım gazetede çıktığı halde, habere inanmadım. Böyle bir şeye ihtimal vermedim. Bu haberden bir kaç gün sonra bir arkadaşla karşılaştım. Sohbet sohbeti açtı... Oğlu cemaatin dershanesinde imiş. Mevzu oraya gelince daha yeni yaşadığı bir sıkıntısını anlatıyor. Adam bir kaç gün önce okuduğum haberin aynısını anlatıyor sanki... Sonra kendi kendime mırıldandım, o haber doğruymuş, dedim. Şimdi hadi daima okuduğum gazeteyi yalanladım, e arkadaşı da mı yalanlayalım?

     

    Geçen gün dershaneleri dolaşıyoruz... Bir yakınımızın oğluna dershane bakıyoruz. Bütün dershaneler neredeyse aynı fiyat istiyorlar. Cemaatin dershanesi de dahil bunlar anlaşmışlar. Pazarlık rekabetini ortadan kaldırmak için anlaşmışlar, böylelikle millete son vurgunu yapmaya koyulmuşlar. Yahu, çocuğu eski para ile 2 milyar 750 milyona yazdırdık. Bu Allah'a reva mı? Sonra bir kaç gün sonra bir haber okudum. Bu dershaneler yapması gereken zammın kat kat üstünde zam yapmışlar. enflasyonun, faizlerin çok üstünde bir zam. Hadi gazetenin haberine inanmayalım, şu benim yaşadığım, gazetenin haberini doğrulamıyor mu?

     

    Cemaatten bir bayanla görüştüm. Bir şey anlattı... Ablalarına diyor ki: Abla tamam, bunları savunuyorsunuz ama bedduaları da görün! Ablaları cevap veriyor: Onlar beddua değil. Mesela bir yerde de diyormuş ki, ''Peygamberlere beddua hakkı tanınmış, o yüzden yapılan o beddualar gerekliymiş.'' Bakın, Fethullah Gülen'i savunmak için bin bir dereden su götürüyor ama çelişkiye düşmekten de kurtulamıyor.

     

    O kadar çok var ki... Hangi birisini anlatayım, bilemiyorum. Fatma Hanım, mesela siz o arkadaşlarınızla bu mevzulara girseniz, bu sert üslubunuzu onlara da gösterirsiniz gibime geliyor :)

     

    Fatma hanım, bilmem hatırlar mısınız, bir ara İmar Bankası hadisesi vardı... Bankayı yanlış hatırlıyor olabilirim. İşte o banka sahibi bütün mevduatları aldı, kayıplara karıştı, banka battı. Sonra mevduat sahipleri mağdur olmuştu, çok sıkıntı çekmişlerdi, paralarını alamamışlardı. Ne gariptir ki bu mağdurlar, o zamanın hükümetini suçladıkları kadar banka sahibini suçlamıyorlardı. Onun hakkında tek bir kelime istemiyorlardı. O mağdurların çalınan parası da devlet tarafından ödendi sonradan. Yani senin benim cebimden... Bak aynı şeyler Bank Asya etrafında dönüyor... Cemaatin bankası. Küçük mevduat sahipleri mağdur. Manipülasyonlara kurban gidiyorlar. Şimdi bu bunları mağdur duruma düşüren kişiler dururken, bunların hükümete saldırmalarında bir samimiyet var mı? Bence yok! Ha kendilerini mağdur duruma düşürenleri en sert bir şekilde eleştirip, onları davalık yaptıktan sonra, o zaman kalkar devletten de hesap sorarsın, sen devletsin diye. Ama seni mağdur duruma düşürene bir tek kelime etme, hatta türlü tevillerle onları hakla, ondan sonra da...

     

    Aslında o arkadaşalarının sırf okullarından dolayı haksızlığa uğramalarını istemem. Yazık olur onlara. Ama onların da biraz öz eleştiri yapmaları gerekli diye düşünüyorum.

     

    Şimdi çıkmam lazım. Daha sonra devam ederim...

    • Like 1

  4. Dinle Trradomir!

     

    Kendimi tabiatın kollarına attım. Bir tarafta yeşilliğin her tonu, diğer tarafta gökyüzün maviliğini üzerine geçirmiş deniz... Gerçi bizim buralara hayatında ilk defa gelen bazıları denize ilk baktıklarında ne görüyorlarsa artık, koca denizi yemyeşil çayırlık sanıyorlar. Enter filan kullanmadan devam edelim zira daha romantik olur diye düşünüyorum. Kelebekler, kuşlar, böcekler... Ay çok hoş, çok hoş... Böyle etrafımda yıldızlar, kalpler çizerek uçuşuyorlar... Arada bir gözüme akrep, kırkayak, örümcek türünden tiksindirici böcekler çarpsa da, onlardan bahsetmiyorum. Kırmızılarla kaplı dünyamı bozmak istemiyorum. Bu arada ayıptır söylemesi, en sevdiğim renk kırmızının her tonu... Ama yeşile kaçmasın zira renk körlüğü var. Dalga dalga çimenler üzerinde kulaç atmak istiyorum. Papatyalar, güller, vargitler...

     

    Sıkıldım ama ya... Olmuyor, beceremiyorum... Can Dündar gibi yazamıyorum, yazamıyorum!!!

     

    Hasan Karakaya gibi olabilsek hani... Kendisinin köşe yazılarını takip ederim. Evet, bazen çok sert yazılar yazabiliyor ama bu alemde bir eksikliği de kapattığına inanıyorum. Hele Fatih Altaylı'ya yazdığı bir yazısı var ki, okunmaya değer. Ama çocuklar ve kadınlar ve bilhassa Fatma Topcu okumasın. İsrail katliamları için de çok cesur bir yazısı var. Paralel yapı ile ilgili yazdığı yazılardan bir kitap çıkar.

     

    Bir noktaya da açıklık getireyim. Aslında son zamanlarda siyaseti pek takip etmiyorum. Bu aralar tasavvuf kitapları okuyorum. Daha çok da Evliya hayatlarını okuyorum... Ama burada tartışmaya girdiğimde, karşı taraf ısrarla kavak ağacını gösterip, ''hadi buraya tırman'' dediği zaman, işte o zaman olan oluyor. ''Yahu kardeşim, buraya tırmanmak imkansız'' dediğimde, o vatandaş yine kavağın tepesini gösteriyor. E o zaman da sinirleniyorum demek ki.

     

    Aslında bana sorarsan, çok sakin yazıyorum, yazarken eğleniyorum :)

     

    Trradomir, bak ne diyeceğim... Serdar Arseven de üç noktayı çok kullanır. Çoğu zaman cümleleri yarım bırakıyor, bazen de birden enter yapıyor. Ali Karahasanoğlu da iki nokta kullanıyor... Dilipak da iki nokta kullanıyor... Engin Ardıç da parantez içi açıklamaları çok seviyor.

     

    Acaba mesaj sayım kaç oldu ya???

    • Like 1

  5. E ''duran adamın'' arkasındaki enkazı çizmedik.

     

    Adam, arkasında yıkıntılardan küçük bir dağ olduğu halde, dalga geçer gibi geçmiş polislerin tam karşısına, güya kitap okuyor... Ama canım, hayasız akına/gezi isyanına kalkışan bu gençler kitap okuyor. Sonra polis kitap okuyan gençlerin üzerine tomaları boca etmiş... İyi ama o enkazı kim yaptı?

     

    Polis adama şöyle seslensin: Genç arkadaşım, bak ne güzel kitap okuyorsun. Hadi çekil de şu çapulcuların icabına bakalım...

    Kitap okuyan genç der ki: Ben kitap okuyorum. İyi bir iş yaparak örnek oluyorum. Sen bana dokunamazsın!

    Polis: La çekil, çekil la!!! Senle işim yok, adamlar ortalığı ayağa kaldırıyor.

     

    Burada kitap okuyan genç kimi koruyor ki? Yani... Sözüm meclisten dışarı, la gezi zekalı evladım... Neyse... Kalsın bari...

     

    Tamam tamam gezicilere takılıyorum sadece. :)

     

    Hadi biz ahlaksız gençliğiyiz(!) ama bu geziciler de gökkuşağı gençliği :)

     

    Şaka şaka...

    • Like 1

  6. Birincisi ünlemi seviyorsun anladık. Ikincisi hakaret yapılmaz edilir, kırla değil gırla gitmek, tehtit değil tehdit. Hayır yani şimdi çoluk çocuk okur, yanlış öğrenmesinler. Üçüncüsü Topçu değil Topcu, ç'li olsa öyle yazardım zaten. Neyse.. Galiba öğrencilerimi özledim ben..

     

    Sayın Hâcegân, sen büyüksün, sen haklısın, kesinlikle yanlış ifade etmezsin biz yanlış anlarız.. Allah'ım o ünlemi, o üç noktayı ne de güzel kullanıyor ve de ne demek olduğunu biliyor, çok zeki olmalı.. Önünde şapka çıkarıyorum haşmetlüm. Bu seferlik affediniz, ağzımı kırmayınız. Gelecekte sizi başbakan olarak görmek isteriz, ülke bu üsluba âşinâ nasılsa..

    Topu aldım, göğsümde yumuşattım ve taca atıyorum. O top oyun sahasına dönmesin, maç tatil edilsin. :)

     

    Ha hadise şimdi anlaşıldı. ''Topçu'' dan rahatsız oldunuz... Ama haklısınız tabi... Çünkü benim onu bilinçli yaptığımı düşünüyorsunuz ki, böyle düşününce sonuna kadar haklısınız. Ama ben hadiseyi şimdi fark ettim. Yani bu bir hata idi, bilerek yaptığım bir şey değildi. İmalı bir şey değildi. Sizin isminizi ilk aklımda kaldığı şekli ile yazmışım, oradan kaynaklanan bir hata oldu... Mesela Kılıçdaroğlu değil de Kılıcdaroğlu yazmam gibi... Bu hatamdan dolayı, yanlış anlaşılmalara da sebep olduğum için sizden özür dilerim.

     

    Size kırgınlığımı da dile getirmek istiyorum. Her ne olursa olsun, karşınızdaki insanın eksikliğini yüzüne vurmayın. Hele bu kadar kişinin önünde. Bu durum beni çok üzdü. Ama dile getirdiğiniz bu durma da açıklık getirmek istiyorum. Bizim buralarda konuşma dili bu. Annem, babam ve ailem hep böyle konuşur... Ben de onların arasında yaşıyorum haliyle... İşte bundan dolayı yazdıklarımıza şive de karışıyor, ne kadar dikkat etsek de yazımıza karışıyor şive, bu elimde olmayan bir durum. Bizi böyle kabul etmeniz gerekecek.

     

    Ha mesela bir resmi yazı yazarken, bir dilekçe yazarken bu hatalara düşmüyoruz. Orada dikkat ediyoruz... Ama sizin aranızda, bu sitede kendimizi serbest bırakmışım, öyle olunca bu hatalar kendiliğinden çıkıyor. Hele siz benim ailemi görseniz var ya, o zaman anaokuluna hasret kalacaksınız galiba. :)

     

    Neyse... Şu son yazdıklarınız hiç hoş olmadı. Çok üzüldüm.


  7. Erdoğan padişahlık sistemini getirse ilk dalkavuğu siz olurdunuz herhalde. Merak ediyorum, Erdoğan, kusursuz biri mi sizce? Cemaatin kökünü kazımaktan bahsederken ötekileştirmiş olmuyor mu? Bu işe gönül veren hizmet erlerini bi iki lafıyla ayrı kefeye koyuyor, iyice abartmış olmamak için o kadar. Bana paralel de ne dersen de, senin üslup da Tayyip Erdoğan'ın cemaat hususundaki sivri üslubuyla paralel. Ben her zaman ehl-i sünnet cemaatleri sevdim, en başında da ailem sayesinde İsmailağa cemaatini. Ama üniversitedeyken 2 yıl Nur cemaatinde de kaldım. Ve çok şükür hep hizmet eri insanlarla karşılaştım. Sınıfta bir çok kişinin muhafazakar kesime olan önyargısını kırdık. Güzel işler yaptık. Şimdi bu insanların hepsi töhmet altında bırakıldı. Kimse cemaate doğru düzgün çocuğunu da vermez ev de vermez. Sizce bu bir vebal değil mi? Cemaat içindeki kangren olmuş kısmı bul, kes at. Sen devletsin, gücün var. Sülük, haşhaşi tarzı söylemlere gerek yok. Şimdi göreceksiniz cumhurbaşkanı sıfatıyla bu tarz konuşamayacak, yakışık almaz çünkü.

    Diğer partilerin meselesine gelince; ülkede adam gibi bi muhalefet olmaması sizi korkutmuyor mu? Beğenmediğimiz tek parti dönemindeyiz sanki. Hal boyle olunca her şeye rağmen Tayyip diyoruz. Aman CHP'ye kalmasın meydan endişesiyle. Valla Tayyip büyük adam. Ben olsam çoktaaan ilan etmiştim padişahlığı :) Halk o kadar arkasında ki napıyon usta diyen çıkmaz.

    Ama Ak Parti bünyesinde yanlış kişileri de barındırıyor. Sistemin sağlam bir şekilde sürüp gitmesi için çürük elmalar da temizlenmeli, sadece tuzluklar değil..

    Tayyip Erdoğan yüz yılda bir gelen müceddid, bir dahi, bir lider, bir süper karizma, yerum o azi burni tamam da sen seviyorsun ben seviyorum o sevmiyor. Ona da yazık. :)

     

     

    Padişahlık kötü mü?.. Bir an kendimi nutuk okuyor sandım ya... Dalkavuk ha... Ya Ünlem de kullanamıyorum şimdi... Neyse... ''E o zaman sen de cemaatin dalkavuğu musun?'' sorusuna zemin açacak cevaplardan uzak kalmak daha iyi olur.

     

    Erdoğan kusursuz biri mi? Şimdi bu soru mu yani? O ki siz İsmailağa da bulunmuş bir kişi olarak, böyle bir soruyu bir Müslümana sormak biraz abes kaçmıyor mu? Ne yani biz şimdi şirk içinde miyiz yoksa? Kusursuz olan Allah'tır ki, biz böyle iman etmişizdir. Erdoğan da bir insan, insan olması itibari ile elbette hataları vardır.

     

    Erdoğan'ın söylemlerine dikkat etmiyorsun, kardeşim. Erdoğan'ın kastetmediği bir şeyi, sanki onun gayesi oymuş gibi kabul ediyorsun. Hadiseleri yanlış okuyorsun, fikrimce. Mesela Erdoğan, ''Cemaatin kökünü kazıyacağım'' derken, sen ne anlıyorsun bu ifadeden? Ben bunu çok merak ediyorum... Acaba en alt kademelerde bulunan ve bu paralelliklere katılmayan insanların kökünün kazılacağını mı sanıyorsun? Böyle bir düşünce Erdoğan' haksızlık olmuyor mu?

     

    Kimse çocuğunu cemaate vermiyorsa, bunun sebebi Erdoğan mı? Gülen'in hiç mi suçu yok yani? Gülen bedduaları yaparken, cemaatten bir kişi çıkıp da Gülen'i eleştire-bildi mi? Cemaat mensupları töhmet altında kalıyorsa, bunun için Gülen'i de eleştirmeleri gerekmiyor mu? Yani Güen aslında haklı da, Hükümet sanal bir suç üzerinden cemaati mi suçluyor? Açık olalım...

     

    Ben size bir soru sormak istiyorum. Şimdi soru şu: Bu ülkede paralel yapılanma var mı? Evet... Soru çok basit... Bu soruya cevap verin, adım adım gidelim o halde...

     

    Şu partiler meselesi... E ama bak hala anlamadınız yazdıklarımdan... Yahu biz cahil değiliz o kadar!!! demokrasilerde muhalefet, olmazsa olmaz şart, bunu biliriz... Muhalefetsiz bir bahçe istemiyoruz. Kaldı ki bunu Erdoğan da dile getirdi çoğu zaman. Biz muhalefet eksikliği çekiyoruz... Bak, partilerle alakalı yazdıklarımı bir daha oku. Muhalefetin bu halktan özür dilemesi gerekir diye yazmışım. Misaller ile de yazımı destekledim... Nasıl muhalefet olması gerektiğini gösterdim... Ama sen patinaj yapıp duruyorsun... Yahu muhalefetsizlikten korkmayalım da, nasıl bir muhalefet olsun, onu olsun yaz bari... Ben onu bile yazdım yahu... Ama bunları niye anlamıyorsun???

     

    Alan CHP'ye kalmasın filan diye Erdoğan'na destek... Yahu bu ne kadar basit bir gerekçe... Bizi bu kadar basit görme...

     

    Tekrarlıyorum... İyi bir muhalefet için CHP'nin ve misyonunun tarihe gömülmesi lazım!!!


  8. Aman Yarabbim aman...

     

    Densizlik mi??? Bu ne ağır bir hakaret böyle!!! Peki densizlik nerede, onu da gösterin?.. Hangi cümlemde densizlik yapmışım ben böyle yahu!!!

     

    Anlamıyorsun işte, sana bir şeyi en ince noktasına kadar anlatmadıkça anlamıyorsun... Yukarıdaki yazıda hiçbir hakaret yapmadığım halde bizi densizlikle suçladın. Yazının ana konusunu yine anlamadın. E ama suç bende tabi... Sana bütün incelikleri ile anlatmadık meramımızı... Suç bizim, bizim suç...

     

    Bir yerden atlayan bir adam, yere çakılır herhalde... Adam atladı deyip, yere çakıldı demesek de, anlarsın ki adam haliyle yere çakıldı... Ama sana lafı yarım anlatınca, sanki adam havada kalmış gibi algılıyorsun... Öyle gibi he???

     

    Bir de şu üslup... Yahu kendinizde olmayan bir şeyi başkasından niye beklersiniz ki? Densiz filan... Benim şuradaki yazdıklarıma bir bakın bakalım, böyle densizce laflar bulabilecek misiniz? Ama üslup dersi vermeye kalkanlar da sizlersiniz. Erdoğan'a sabah akşam hakaret ediyorlar, sülalesine hakaretler, rahmetli annesine küfürler kırla gidiyor... Her gün hakkında bir sürü yalan uyduruluyor, Erdoğan'ın... Diktatörlük söyleminden alın da, türlü türlü hakaretlere kadar... Ama size bi eleştiri geldi mi, üstelik içinde hakaret namına hiçbir şeyin olmadığı bir eleştiri geldiğinde hemen üslubunuzu bozuyorsunuz… Hemen ‘’densizlik’’ filan diyebiliyorsunuz… Bari bu söylemi ilk önce kendi nefsinize de gerçekleştirseniz…

     

    Bir de şu ünlem işareti… ‘’Fatma Topçu!’’ ifadesinden ne anlatınız, Allah aşkına??? Yani ben burada ne yapmış oldum sizce??? Küfür filan mı ettim acaba??? Öyle ya densizlik yaftasını boynumuza asacak kadar ağır bir şey yapmalıyım… Bu ünlem işareti herhalde hakaret anlamına geliyor, yeni öğrendim doğrusu… Belki de tehtit filan mı etmiş oluyorum, kim bilir? ‘’Senin ağzını kırarım’’ demenize gerek yok yani, bir ünlem ile halledebilirsiniz işi…

     

    Mesela insan bir başkasına seslenince de kelimenin sonuna ünlem koyulmaz mı acaba? Ünlemden illa ihtar anlamı mı çıkar? Kaldı ki, ben sizi ne için ihtar edeceğim?

     

    Üslup filan diyorsunuz ama benim üslubun sizden çok daha düzgün…

     

    Üç nokta, cümle daha bitmedi demek oluyor bu arada!!!


  9. Neyse, sorulara cevap verilir ama ben bir şeyler yazayım...

     

    Bu aralar bir moda çıktı: Üslup... Aslında bu moda ta hayasız akın/gezi isyanından bu yana kendini gösteriyor ve özellikle de seçim sonralarında kafa kaldırıyor... Zamanlama hep manidar...

     

    Yahu siz üslup noktasında eleştiriyorsunuz... Biz de bu eleştirin yersiz olduğunu anlatmaya çalışıyoruz ama bizim ki yafta, infaz ve ötekileştirme oluyor. Sizin ki de eleştiri hakkı olup çıkıyor. İleri sürdüğünüz iddianıza en küçük bir somut misal veremiyorsunuz, kavramlar üzerinden eleştiri yapıyorsunuz... Biz belgeler, misaller, tarih üzerinde cevap vermeye çalışıyoruz ama ötekileştirme yapmış oluyoruz. Oh ne güzel!!! Suyundan da koy... Ne kadar kolay bir fikir peşindesiniz...

     

    Birileri farklı platformlarda size ve sizin gibi insanlara hakaret ediyorsa, küfür ediyorsa, kişiliğinizi hedef alıyorsa bu hokkabazları savunacak değilim, Bunları insan diye karşıma da almam. Benim bir prensibim var: Tartıştığım kişi bana hakaret etmeye başladığı an, tartışmayı bırakırım, o kişi ile de daha tartışmam. İşte bu kadar... Sizin karşılaştığınız bu küfürbazlar, bu ayrılıkçılarla biz de karşılaşıyoruz, biz de bu tiplerin hışmına uğruyoruz. Bunlar MHP'li oluyor, CHP'li oluyor... Ama bu insanlar her zaman varlar, olmaya da devam edecekler. Peki bunun Erdoğan ile ne alakası var? Bu şapşalları Erdoğan mı besliyor yani? Siz böyle mi düşünüyorsunuz? Yok bunları düşünmüyorsanız, e o zaman siz ne demek istiyorsunuz?

     

    Şimdiye kadar Erdoğan'a oy verenler kimmiş ki, şimdi ideolojik kurban oluyorlar? Ortaya somut bir şeyler koy, kavramlar üzerinde kalmak işin kolay tarafı. Açık konuşalım.

     

    Erdoğan'ın hangi üslubu sizi üzdü, bir misal alalım da neyi konuşuyoruz bilelim... Bir ete kemiğe sokalım şu tartışmayı... Şimdi bunları yazdım diye, sizi ötekileştirmiş mi oldum? Hayır...

     

     

    CHP ve MHP'liler huzursuzsa ne yapalım yani... Onlar huzursuz olmasın da ben mi olayım, Allah aşkına? Biri 10 seçimdir kayıp, diğeri 5 seçimdir yok. Daha genel anlamda biri 1950'den beri yok, diğeri zaten yok... E bunların seçmeni karalar bağlamasın da ben mi bağlayayım? Erdoğan seçime girmesin o zaman, belki onların keyfi yerine gelir. Ak Partiyi de kapatsınlar, tam olsun. Değilse başka ne yapılabilir? Yahu ben sizi hakikaten anlamıyorum!!!

     

    Eğer CHP'lilerin huzurunun yerine gelmesini istiyorsanız, bu isteğinizi bir de onlara iletin bakayım, onların ne istediklerini bir sorun bakalım, size nasıl cevaplar verecekler? İşte o zaman görün bakalım nasıl hakaret ediliyormuş, nasıl kutuplaştırma yapılıyormuş...

     

    CHP'liler huzurlu olmak istiyorlarsa, ilk önce bu milletten özür dilemeliler. Yılar yılı eziyet ettikleri bu milletten özür dilemeliler... Astıkları hocalardan, gömdürdükleri Kuran'lara kadar, okuttukları Türkçe ezandan, yaptıkları inkılaplara kadar topyekün yaptıklarından özür dilemeliler. Bu CHP'liler, kendi savundukları adamların bu millete eziyet ettiklerini kabul etsinler... Laiklik diye kuduran bunlar, laiklik var diye nice insanların haklarını yediklerini bir kabul etsinler hele... Ey gidi yalan dünya!!! Bir CHP'li bunları kabul eder mi? E o zaman biz bunları nasıl memnun edeceğiz acep? Ne bileyim, bir istiklal mahkemesi kursak mı mesela? Şey de olur bak, ikna odaları, belki o zaman memnun olurlar... Yahu bu CHP'liler artık bir öz eleştiri yapsınlar, onlardan bana ne!!!

     

    Ne CHP,ne MHP... Anlayın artık, bunların dönemi bitti... Bunlar bir daha iktidar yüzü göremez, göremez. E biz bunları nasıl memnun edeceğiz o halde?

     

    CHP gibi mazisi zulüm dolu bir parti, var olmayı bile hak etmiyor.

    • Like 1
×
×
  • Create New...