Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Achar

Admin
  • Content Count

    1,001
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    24

Posts posted by Achar


  1. bi mesajım silinmiş -ki sileneceğini biliyordum-, kabul etmek gerekirse biraz harttı. hard.. yani böyle sert, damardan. ben ne dedim? püskevite oyları verelim de kasetçiler başa mı gelsin ne var bunda. kıpırtısız, açık, seçik. ha diyorsanız ki, yeşilçam piyasası gitgide kan kaybediyor, o vakit oylar mehape'ye tabii. ses ver n-f-k.com!

     

     

    Mitajanı mesajını ben sildim.

    Bir zümrede bozuk insanlar olabilir ama bu o zümrenin tamamının bozuk olduğu anlamına gelmez, mesajının o zümrenin tamamını kapsadığının sende farkındasındır, yani o şekilde genellemek yanlıştır. En basitiyle şu sitemizde aramızdan birileri çıkar da bir yanlış yaparsa tamamımız o yanlışa düşmüş olmayız herhalde ve o birilerinin yüzünden yanlışa düşmüşler olarak adlandırılmak istemeyiz. Düşmek istemediğimiz duruma başkalarını düşürmek doğru olmasa gerek.

     

     

    Konuya gelirsek, cemaatlerin büyük kısmının paket oyları olduğunu çoğumuz biliyoruz, isteyen istediğine oy verir çokta üzerinde durmamak lazım kanaatimce. Geçmişte de benzer şeyler oldu, ileride de olacaktır.

     

    Bence her cemaat kendi menfaatleri doğrultusunda -tabi meşru ölçülerde olmak kaydı ile- hareket etmelidir ki ediyordur. Eğer bir davanız, fikriniz, amacınız var ise bunu gerçekleştirmek için meşru her yolu denemelisiniz, gerektiğinde siyasi partilere destek verebilir veya karşısında durabilirsiniz. Yeter ki bunlar yapılırken belli çizgilerin dışına çıkılmasın.


  2. Cihandar ben facebook'u faydalı şekilde kullananların sayısının az olmadığını düşünüyorum. Belli bir yaşın altındaki insanların o sitede bulunma amaçları belki genel olarak aynı oluyor, onların arasında da faydalı amaçlar için facebook'u kullananlar vardır. Belli yaşın üstünde olanlardan da facebook u faydalı şekilde kullanmayanlar illaki vardır. Hani bu siteyi kullananların cümlesini aynı kefeye koyamayız daha önce de söylediğim gibi.

     

     

    TEYHAN mesele sadece büyükleri anma meselesi değil, o kadar dar açıdan bakarsak Üstad'ı tanımayan insanların Üstad'ı tanımalarını sağlamak gibi bir amacımız olmaması gerekir. Bu da bizim kabullenebileceğimiz bir durum değildir, "aman facebooktaki elemanlar varsın Üstadı tanımasın" deme lüksümüz yok.


  3. Ben katılmıyorum bu düşüncelere pek, evet belki anlatılan şeyler yapılıyor ama bu siteyi çok faydalı şekilde kullanan insanlar da var. Bu siteyi kullananların hepsini aynı kefeye koyamayız. En basitiyle sitemizin Üstad ile ilgili bir sayfası var ve bu sayfada Üstad ile ilgili paylaşımlar yapılıyor, hani bu sayfada zaman geçiren insanları şu kastettiklerinizle nasıl bir tutabiliriz?

    • Like 2

  4. Yüzde yüze yakını müslüman olan bir çok halkı içeren bir ülke için üsttede yazdığım gibi ortak payda İslam olabilirdi. Atatürk bu yolu farklı nedenlerden (islam ile olan ilişkisine bakılabilir) dolayı seçmemiş, tam aksini yapmış, bu halkları ortak payda olan İslam'da buluşturmak yerine Türk kimliği altında birleştirmeye çalışmıştır. Asimilasyonun diğer adıdır bu.

     

    Aslında burada her etnikten millete alfabe, dil, mabed, ya da onları razı kılacak bir sistem geliştirmek Atatürk ya da herhangi bir devlet reisi açısından imkansız gibi birşey. Yıllarca içlerine sindiremedikleri andımızı okudular diyorsunuz, ama o saydığınız kökenlerden hangisinin muradını yerine getirmekle onları hoşnut kılabilirdiniz? Tek devlet rejimi, tek dil, tek din olarak anayasada bir madde geçiyor. Eğer onlara istendiği verilseydi /yahut günümüzde hala sancıları sürüyor/ verilse; devler kendi özüyle çelişecek. Bu resmen yıkım demek, otoritede hezeyan.

     

    Demişsiniz de önümüzde Osmanlı gibi bir örnek var, devletin resmi dili belli olur elbette. Bunun dışında insanlar istedikleri dili kullanırlar, istedikleri dilde eğitim görürler. Laz Lazca eğitim görmek istiyorsa görsün, Kürt Kürtçe görmek istiyorsa görsün, Arap Arapça görmek istiyorsa görsün, bunlar devleti bölecek şeyler değildir. Aksine insanlara bu imkanları sağlayan bir devlete o insanlar daha çok bağlanır.

    • Like 1

  5. Sadece ilk mesaja baktığımı belirterek sözüme başlayayım. Atatürk'ün Kürt politikasının birleştirme amaçlı olduğunu düşünüyorum, amaç doğru olsa da yapılış şekli yanlış. Dikkat ederseniz Türkiye sınırları içerisindeki insanların ortak paydası Türklükleri olarak vurgulanmış devamlı. Halbuki nüfusun belki yarısından fazlası Türk değil. Durum böyle olunca bu politikanın işlerliğinin olmadığı er yada geç görülmüştür. Bu ülkedeki insanların ortak paydaları Türklükleri değil dinleridir. Siz Kürt'e, Arap'a, Laz'a, Çerkez'e Türk derseniz yani onların esas kimliklerini yok sayarsanız en nihayetinde bir reaksiyon gösterilir buna. En basit ve akla ilk gelen örneklerden biri olan Andımız meselesi var, her sabah Türküm, doğruyum çalışkanım diye derse başlıyor Türk olmayan çocuklar mesela. Bu ülkede Kürtçe'nin konuşulmasının yasak olduğu zamanların olduğunu hepimizin malumudur. Tüm bunların devletin kuruluşunda sadece Türk vurgusunun yapılmış olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Hani orada Türk yerine Türkiye dense pek kimse itiraz edemeyecek.

    • Like 1

  6. Bir ara baya uğraşıyordum onlarla, belki birine bir şey anlatabilirim de bir şeylere vesile olur diye. Ne anlatırsak anlatalım nafile anlasalar da anlamıyorlar. "Daha zalim kim vardır o kimseden ki, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldığı halde ondan hemen yüz çevirir ve iki elinin takdim etmiş olduğu şeyi unutmuş olur. Biz onların kalpleri üzerine onu güzelce anlayabilmelerine mani perdeler, kulaklarında da bir ağırlık kılmış olduk ve onları hidâyete dâvet edip dursan, onlar yine o vakit hidâyete ebedîyyen ermezler." denen ayetlerde sanki bunlar tarif edilmiş. Mantık mantık derler mantıken mat etseniz kabul etmezler. Bunlarla tartışmak nafile bence. Bize düşen evlatlarımızı, kardeşlerimizi, yakınlarımızı, çevremizi en azından bunların tuzaklarına düşmeyecek kadar bilgilendirmek.

    • Like 2

  7. Son zamanlarda bu durum iyice rahatsız edici olmaya başladı, özellikle Facebook'ta önüne geleni paylaşan, doğruluğunu teyit etme zahmetinde bulunmayan Üstad ile ilgili sayfa ve gruplar yüzünden bu durum gittikçe vahim bir hal alıyor. Yüzbinlerce üyesi olan grupların yöneticilerinin böyle hatalar yapmaları bu durumun en rahatsız edici yanı.

     

    Adminimizin de belirttiği üzere bu sözler ile ilgili bir çalışma yapmayı planlıyoruz. Bu çalışmada üyelerimizin de yardımına ihtiyacımız var, Üyelerimiz Üstad'a aidiyetinden şüphe ettikleri sözleri bu başlık altına yazarlarsa, biz bunları derleyip Üstad'a ait olanlar, olmayanlar, olup olmadığı belli olmayanlar şeklinde sınıflandıracağız.

    • Like 1

  8. ----------------

    Sevgili kardeşim! Eski kavimlerde insanların sekiz yüz, dokuz yüz sene yaşamaları fakat günümüz insanının yüz yaşına zor bulmaları tersinimi kanıtlamıyor mu?

    Bir gün önce hemen hemen tüm tv'ler ve gazeteler Hatay'lı Ulaş ailesinden bahsediyor. Ben o aileyi yedi, sekiz sene öncesinden tanıyorum. Bir bakıma tersinimin kaynaklarından biridirler.

    Bu aile tersinim sonucu (tersinimin gen bilgilerini bozan mutasyonlar olduğunu hatırlayalım) ağır ağır maymunlaşmaktadır.

     

    Saygılar.

    Hüdai ÇAKMAK

    yazar

    Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı

     

    Çok basit bir sorum olacak, Hatay'lı Ulaş ailesinin çocuklarının ellerinin üzerine basarak yürümeleri mevzu vardı sanırım. O çocuklar birileri ile evlendikleri taktirde - kendileri gibi birileri olsun evlendikleri- kendileri gibi çocukları olacağını söylemeyeceksiniz değil mi?

     

    Ulaş ailesinin fertlerinde kalıtımsal bir değişikliğe yol açacak bir genetik bozulma olmadığı da açıklanmıştı. Bu da üstte sorduğum sorunun cevabı oluyor sanırım. Kalıtımsal bir şey değil bu, dolayısıyla sonraki nesillere aktarılmaz.

     

    Yine Ulaş ailesinin sağlıklı çocuklarının da olduğunu hatırlatmak isterim.


  9. 5 Temmuz 1993 günü Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 33 insanımız vahşice katledildi. Kimisi camiiden çıkarılıp öldürüldü, kimisi evlerinden. Bu alçaklığı yapanlar Madımak olaylarının failleri olarak bu masum insanları bellemişlerdi herhalde ki bu insanları katlediyorlardı. Başbağlar katliamını yapanlar Madımak'ın rövanşını aldıklarını düşünüyorlardı.

     

    Başbağlar öksüzdür, ne bu satılmış medya bahseder, ne aydınım diye geçinenler. Başbağlar unutturulmaya çalışılır, Madımak her yıl insanların gözüne gözüne sokulur, muhafazakar kesimin önüne koyulur. Madımak üzerinden her yıl Başbağlar da öldürülenlerin acısını yaşayan insanlara yüklenilir ne yazık ki.

    Ve ne yazık ki Madımakta yakıldıklarını söyeyenler Başbağlar da öldük diyemediler. Lafa gelince eşitlikten, kardeşlikten bahsedenler eşitlik anlayışlarının kendilerinden olanlar için olduğunu Başbağların adını anmayarak gösterdiler ve gösteriyorlar.

     

    Katledilmelerinin üzerinden 17 yıl geçen ve ölüleri bile Madımakta öldürülenler ile eşit görülmeyen, suçları dine bağlılıkları olan bu insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum

     

    33 Gül...

     

    O güne dek görmediği kadar güzel güllerdi bu güller. Kan kırmızısıyla bahçesini kaplayan ve köyün meydanını dolduran bu güzelliği neden daha önce fark etmemişti ki? Halbuki kaç yıldır bu köyde imamdı. İyi de bu güller yerden nasıl bitmişlerdi?

     

    Doyumsuzca seyretti bu güzelliği. Gökyüzü açık ve berraktı. Bu doyumsuz lezzet manzarasına bakarken ansızın ortalık karardı. Ne olduğunu anlayamadı. Telaşla güneşe baktı. Kararmıştı. Sanki tutulmuş gibiydi..

     

    Birden tutulan güneş tekrar açtı. Yüzüne mutlu bir tebessüm yayıldığı an, genç imamın gözleri dehşetle büyüdü. "Aman Allah?ım!" dedi. Hızla güllere doğru koştu. Dallarından koparılmıştı bazıları. Yerdeydiler. Daha biraz önec doyumsuz bir manzararnın birer gülleriyken şimdi... şimdi nasıl olmuştu da koparılmıştı dallarından?

     

    Genç imam, yerdeki gülleri topladı. Büyük bir şaşkınlık ve hayret içerisindeydi. Tam 33 gül... Tesbih taneleri gibi... Ansızın fark etti ki topladığı her gülün dalı kanıyordu. Kan damlıyordu ince ince, sızım sızım.. Korkuyla sıçradı. Yatağındaydı.

     

    -Allah hayretsin. İnşAllah rüyanız hayırlıdır imam efendi, dedi ihtiyar köylü.

     

    -Doğrusu mana yüklü bir rüya olsa gerek, dedi bir diğeri. Allah hayırlara çevirsin.

     

    Güneş guruba yaklaşırken caminin önünde toplanan köylüler, ezanı bekliyorlardı. Köyün genç imamı, gördüğü rüyayı anlatmıştı. Gün görmüş bir-iki ihtiyar rüyayı anlamlı bulmuş, hayra yormuşlardı. Onlar konuşurken sabit bir noktaya bakan İmamın ağzından gayr-i ihtiyari iki kelime döküldü.

     

    -33 gül!..

     

    Bir köylü hatırlamış gibi hemen söze girdi.

     

    -Sahi, haberleri izlediniz mi? Sivas olayı gittikçe büyüyor.

     

    -Evet, doğru. Madımak oteli yanarken kimi dumandan, kimi telaştan atlarken öldü. Ölü sayısı 33?e kadar çıkmış galiba.

     

    -Basın yayın da hep inananları suçluyor.

     

    -Allah bu gidişatın akibetin hayretsin.

     

    -Amin

     

    İhtiyar bir köylü İmam?a seslendi.

     

    -Hocam galiba vakit tamam.

     

    Hoca anlamıştı. Ezan zamanıydı. Yerinden doğrulup minareye doğru giderken aynı ihtiyar elini alnına siper yaparak köyün girişine doğru baktı. Çevresindekilerle de konuşmayı ihmal etmiyordu.

     

    -Deminden beri gözlerimi karşı patikadan alamadım. Kalabalık bir grup insan köye doğru geliyor. Neredeyse köye girecekler.

     

    Tam bu esnada köyün girişinde yüz kişiye yakın bir grup görüldü. Bununla beraber İmam ?ın gür sesiyle okuduğu ezan sesi köyün semasında yankılandı.

     

    Allahu Ekber Allahu Ekber!

     

    Allahu Ekber Allahu Ekber!..

     

    Ezan sesiyle birlikte köye giren bir grupta hareketlilik başlandı. Bir kısmı caminin yanındaki köylülere doğru hızla koşarken, diğerleri köye dağıldılar. Garip bir durum vardı.

     

    -Bunlar da kim dedi, ihtiyar köylü.

     

    -Yabancılar galiba

     

    -Ellerinde silah var...

     

    Köylülere yaklaşan eli silahlı grubun başındaki adam sağa sola emirler vermeye başladı..

     

    -Kimsenin kaçmasına izin vermeyin. Tüm köylüleri meydana toplayın. Kadınlar aşağıda, erkekler yukarda toplatılsın...

     

    Bir an aval aval kendisine bakan köylülere baktı. Alacakaranlık çökmeye yüz tutmuştu. Ansızın bağırdı.

     

    -Susturun şunu, dedi minareyi göstererek. İndirin oradan.

     

    Yarım kalan bir ezan, köyün semasını mateme boğacaktı birazdan. Eli silahlı canilerin kiminin elinde fitiller, kiminin elinde benzin bidonları belirdi. Omuzlarında ve ellerinde ağır silahlar gözden kaçmıyordu.

     

    Camide bulunan bazı köylüler de dışarı çıkarıldı. Genç olanların elleri bağlandı. Arap topar meydana sürüldüler.

     

    O sırada elebaşlarının telsizinden sesler yükseliyordu.

     

    -Komutan, komutan tamam.. Telefon hatları kesik tamam.

     

    -Anlaşıldı tamam. Diğerleri ne yaptı?

     

    -Sınır çevrildi, tamam.

     

    Konuşmalar kalabalıktan kaçmamıştı. Anlaşılan köy kuşatılmış, telefon hatları kesilmişti. Ortalık bir anda karışmıştı. Adeta köye kabus çökmüştü. Evlere giren silahlı caniler buldukları zinet eşyalarını ve işe yarayacak malzemeleri alıp, gerisini yağmalıyorlardı.

     

    Bir evde sesler yükseldi. Nurettin adında bir köy sakiniydi. Evinden çıkarmış, sürüklüyorlardı. İnadına direnen grubun başı, arkadaşlarına seslendi.

     

    -Bırakın onu!..

     

    Arkadaşları şaşkındı. Ellerinden kurtulan Nurettin, kaçıp evine sığındı.

     

    -Yakın, dedi bir ses. Evini başına yakılmıştı Nurettin. 14 yaşındaki bir çocuk ve annesi misali... Bir çok evden alevler yükseliyordu, köyün semasını aydınlatıyordu. Her taraf tutumuş, her tarafta feryad-figanlar, vaveylalar vardı...

     

    Nihayet meydana toplatılan köylülere, canilerin elebaşları konuşuyordu.

     

    -Kormayın!.. Size bir şey yapacak değiliz. Sadece biraz konuşup gideceğiz..

     

    O sırada bir-iki kişi kulağında bir şeyler fısıldadı. Doğrulup köylülere baktı. Bazı köylüleri adlarıyla kalabalıktan sordu. Kimi hasta, kimi yatalak, kimi de köyde değildi. Kalabalık da şaşkındı. Bu adamlar köyü ve köylüleri tanıyorlardı. Canilere daha dikkatle baktıklarında bazı simaları tanır gibi oldular. Sanki komşu köydendiler. Artık şüpheleri kalmamıştı.

     

    Canilerin elebaşı haykırıyordu.

     

    -Bir daha bakın!.. Tüm evleri arayın. Hasta, yatalak demeden herkesi toplayın. Gelmeyen olursa evini başına yıkın. Çabuk olun!...

     

    Köy, tam bir felaket yerine dönmüştü. Korkuyla bekleşeyen köylüler olanlara anlam veremiyor bir vaziyette apııp kalmışlardı. Elleri bağlı gençler, öfkeden mırıldansalar da çaresizlik kol geziyordu. Eli silahlı caniler köylülere sataşıyor, dövüyor, hakaretlerde bulunuyorlardı. Korku ve dehşet sinmişti meydana.

     

    Biraz sonra elebaşları konuştu canilerin.

     

    -Duymuşsunuz şimdi, sizin gibi gericiler Sivas Madımak Otelinde 33 insanımızı yakarak öldürdüler... Bunu unutacağımızı mı sandılar? Sivas?ın intikamı alınacaktır. Bunu böyle bilin. Ayrıca sizi ihtar ediyor ki bu köyü terk edeceksiniz. Bu topraklarda durmayacak, def olup gideceksiniz. Ve bu günü asla unutmayacaksınız...

     

    Heyecan içinde kendinden geçmişçesine köylülere nutuk çekip propaganda yapan canilerin elebaşı ansızın durdu. Telsizinden sesler yükseliyordu. Hemen geri çekilip biraz uzaklaştı. Telsizinden aldığı emirle adamlarına döndü.

     

    -Sivas?ı unutmadık. Sivas?ın intikamını alıyoruz, Ateeş..

     

    Bir anda yargısız infazın en vahşi şekliyle savunmasız-silahsız köylülere kurşunlar yağdı. Makineli silahlar, kurşun kurşun ölüm, kurşun kurşun vahşet kusuyordu. Masum köylülerin üzerine şarjörler boşalıyordu.

     

    Biçilmiş ekin misali patır patır döküldü köylüler. Ne olduğunu anlamadan cansız cansız yere yığıldılar.

     

    -Sağ kalan var mı bakın bakalım?

     

    Elebaşlarının emriyle cansız yatan köylüler arasında dolaşan caniler, hayat emaresi olanların başlarına tek tek kurşun sıkıyordu. İçlerinden birkaçı keyifle bağırıyordu arkadaşlarına.

     

    -Başlarında takke olanların takkesini başlarına mıhlayın.

     

    -Sakalı olan softaları da unutmayın ha!

     

    Bu katliamı neşe içinde gülere yapan caniler "Sivas?ın intikamını alıyoruz" diye haykırıyorlardı.

     

    -İmamı ne yaptınız, dedi canilerin elebaşı. Göremiyorum onu..

     

    Arkasındaki cani kahkayla güldü:

     

    -Minareden indirip ağzına namluyu dayadım komutan. Hah hah hah!

     

    Boynundan nefes alması için bir delik açtım. İki şarjörüm heder oldu... Hah hah hah!

     

    -Kadınları getirin, dedi elebaşı. Çabuk olun. Birazdan feryatları göğü inleten kadınlar getirildi. Erkeklerini kanlar içinde gördüklerinde adeta çıldırmışlardı.

     

    -Onları da kocalarının yanlarına gönderelim mi? dedi elebaşının sağındaki cani.

     

    -Hayır, dedi kanlı manzarayı izleyen elebaşı. Onlar sağ kalmalı. Yaşadıkça bu acı onlara yeter. Haydi toplarlanın, gidiyoruz.

     

    Karanlık kalpli cahiler, karanlıkta kaybolup gittiler. Arkalarında 33 masun insanın cansız bedenlerini bırakarak...

     

    İhtiyar adam, torununun ellerinden tutmuş, köyün mezarlığından aşağıya doğru iniyordu. Elindeki tesbihi çekerken 33.tesbih tanesinde durdu. Köye inen yamaçta hatırlamış gibi elini tuttuğu torunun seslendi..

     

    Ey Şehit İmam yavrum.. 33 gül ağıtını dedene söyler misin?

     

    Davudi bir ses hüzün dolu terennümle yamaçtan köye doğru yayılıyordu.

     

    Bırak beni ağlayayım yüreğim...

     

    Ağıtlarla dağlanayım öleyim

     

    33 gülü tesbihime dizeyim

     

    Her güle bir bülbül olayım aşkla öteyim;

     

    Başbağlar...

    • Like 1

  10. Amerikan senatosuna gönderilen ve ülkenin dört bir yanına keşif yapmak için elamanların istendiği bir mektubun altına imza atan beş kişiden biri de Mustafa Kemal'dir. Yine Sivas'ta Amerikalı bir general ile iki gün boyunca konuşan da Mustafa Kemal'dir, üstelik hiç kimse ne konuşulduğunu bilmiyor malesef, hala da bilinmiyor bu. Atatürkçü biri olan Hulki Cevizoğlu'nun 1919'un Şifresi isimli kitabında konuyla ilgili belgelere ulaşılabilir.


  11. Efendimiz hakkında film yapılması normalde sevindirici bir hadisedir, Efendimizin isminin kullanılması yani kırkgeçit'in de dikkat çektiği "Önüne gelen soracak "M....ed" i izledin mi ? harikaydı "..." noktası ve filmin danışmanı Kardavi göz önüne alınca nasıl bir yanlışın içinde olunduğu görülüyor. İnşallah filmin ismi değişir ve de filme danışmanlık edenler ehli sünnet çizgisi içinde hareket ederler.

     

    nefrazde filmin danışmanlarından Kardavi hakkında bilgi edinmenizde fayda var.


  12. Kitap şu an elimde yok, internete o kısmı koymuşlar, işin ilginci o kısım parantez içinde, parantezden önce ve sonraki kısımların üstü çizilmiş o kısmı internete koyanlar tarafından. Bunda art niyet aranır, aranması gerekir böyle bir şey yapanlarda. Bir yazının bir yerinden cımbızla çeker gibi bir cümleyi çekip almak vicdansızlıktır.


  13. Orada "Ahir zamanda" dendindiğini gözardı etmemek lazım, orada o soruyu cevaplayanlar herhalde Ahir zamanın geldiğini düşünüyorlar ki "Eskiden ise, (Ben ümmetimin çokluğu ile iftihar ederim) buyurarak çok çocuk sahibi olunmasını tavsiye ediyordu." diyebiliyorlar. Ahir zamanın geldiğini neye göre söyleyebiliyorlar? Zannımca bunu bilmek lazım yorum yapabilmek için.


  14. Selamlar

    Haber aşağıdaki gibi. Bu haberi okuyunca tepki gösteremedim gülmekten :) Chp Mersin teşkilatına bağlı laik, çağdaş, medeni kadınlar toplanıp halifeliğin kaldırılışının 86. yıldönümünü çarşaf yırtarak kutlamışlar. Çarşaf ile halifelik arasında nasıl bir bağ kurduklarını anlamış değilim ben. Bende mi bir sorun var diyerek kaç zamandır düşünüyorum, halifelik ve çarşaf ne alaka? Hani biz şapka yırtarsak cumhuriyetin getirilişini mi kınamış olacağız acaba? Şapkayı halifelik ile ilişkilendirmeye çalışayım şu aklı zorlamaya devam edeyim, bakarsınız bir bağ kurarım diyordum ki vay canına dedim en sonunda, demek ki bunların o kadar karşı çıktıkları şeyler hakkında hiç bir bilgileri yok, e bilselerdi karşı çıkmazlardı herhalde diyerekte bir çıkarımda bulunmuş oldum.

     

     

    CHP bir önceki seçimde İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin öncülüğünde çarşaf açılımı yapmış ve bu açılım kamuoyunda çok tartışılmıştı. CHP Lideri Deniz Baykal da, Tekin'in bu açılımına destek vererek bizzat çarşaflı üyelere rozetini takmıştı.

     

    MERSİNLİ CHP'Lİ KADINLAR ÇARŞAF YIRTTI

     

    CHP Mersin Teşkilatı'nın kadın üyeleri halifeliğin kaldırılmasının 86. yıldönümünü kara çarşaf yırtarak kutladılar. Genel Merkez'in Mersinli kadın üyelere vereceği tepki şimdiden merak konusu.

     

    Kaynak

     

    Not: Konular birleştirilmiştir.


  15. Bu kadının sahtekar olduğunu okumuştum, profesörlüğünün uydurma olduğundan bahsediliyordu. Bir süre Türkiye de medya da göründü sonrasında belgelerinin düzmece olduğu haberi çıktı.

     

    İnsanımız böyle şeylere nedense araştırmadan "helal olsun" diyebiliyor, hemen de kabulleniyoruz. Böylesi ancak Türkiyede olur lafından hiç hazzetmem zira baştan aşağı aşağılık kompleksi içerdiğini düşünüyorum lakin bu hadise için de en uygun bu olur herhalde.


  16. Bu adamın yediği haltlar yüzünden kim bilir kaç kişi İslam'dan soğumuş veya İslam'a düşman kesilmiştir. Hadiseye bu yönden bakılmalı, bu yönden bakılınca da pek savunulabilir bir yanı olmayan biri.

×
×
  • Create New...