Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Achar

Admin
  • Content Count

    1,001
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    24

Posts posted by Achar


  1. Namaz kılan o çocuklar Brezilya'ya gitselerdi eminim haber olmazlardı. Hatta belki Uğur Dündar tarafından savunulurlardı : )

     

    Bunun gibilere seviyelerine düşmek pahasına da olsa aynı silahla cevap vermek lazım.


  2. Andımız'ı kaldırıp kaldırmamayı tartışmaktan ziyade bir işlevi olup olmadığına bakmak lazım öncelikle. Hepimiz sekizer yıl okuduk veya dinledik bunu, işin aslı şu ki kaçımız ne anlama geldiğini biliyordu ki? Bir çocuk çıkar eline mikrofonu alır (ki bu çocuk genelde çalışkanlardan seçilirdi) andımızı okumaya başlardı. Okulca çocuğun söylediklerini tekrarlar ve sınıflara girerdik. Ne dediğimizin bile farkında değildik. Çoğul konuşuyorum da en azından bende böyleydi. Haa Andımız'ın okunmasının kimseye bir zararı yok elbette ama kimseye faydası olmadığını da gözardı etmemek lazım. Sekiz yıl Andımız okumakla ne kimse milliyetçi olur da vatanını sever nede okumamakla vatan haini olur. 12 eylül zihniyetinin getirdiği saçma uygulamaları saymaya gerek yok herhalde. Andımız'ın da onlardan olduğunu söylemek mümkün. Andımız da Türklüğe takılıp kalmamak lazım. O yaştaki çocuklar ırkın ne demek olduğunu bile bilmezler. Onlara hergün hergün Türküm,doğruyum, çalışkanım demek le Türkiye sevdalısı olmazlar. Mesele orada Türküm, doğruyum çalışkanım olmamalıdır. O yaştaki çocuklara Andımız'ı haftanın beş günü formalite icabı zorla okutturmak olmalıdır.


  3. İnternete muhakkak ki el atılması gerek ama sansürcü bir zihniyetle değil, ahlaki olmayan sitelerin yasaklanmasını anlarız elbette ama her insanın kullandığı mesela youtube gibi sitelere erişim yasağının bu konuda bilgilerinin olmadığını düşündüğüm şahıslar tarafından yapıldığı apaçık. Taş devrinden kalma adt'liler Google'nin kapanmasını istemişlerdi mesela, neymiş efendim "aramalarda falan site çıkıyor". Geçenlerde çok daha vahim bir hadise okudum, phpBB forum sistemi temaları yapıp ücretsiz dağıtan bir internet sitesi var, dağıttığı temalarda doğal olarak kendi adresi var. Başka bir site de bu temayı almış kullanmış, bu sitede birilerine hakaret edilmiş, tema sahibi site bu sebeple kapatılmış. Kırtasiyeden alınan bir defterden kırtasiyeyi sorumlu tutmak gibi bir şey bu. Herşeyden önce bu yasakları koyanların bu konuda eğitilmesi gerekiyor.


  4. ibniss :

     

    Bahsettiğiniz ben köpeklere yol veririm konusunun altına Fan bizzat hikayenin Üstad'a ait olmadığını belirtmiş.

    Bu meseleye gelince görüldüğü gibi kaynak var, sizin bu nükteyi ilk olarak Dümbüllü efendi'nin nüktesi olarak duymuş olmanız nüktenin sadece Dümbüllü efendi tarafından yapılmış olduğunu veya Üstad'a ait olmadığını belirtmez. Sizin o düşündüğünüzü biz zaten düşünüyoruz şüpheniz olmasın, rahat olun siz.


  5. Bu forumda şahsen, yüz yüze tanışmış insanlar var, baki. seni sadece yazdıklarından tanıdıkları için herhangi bir kişilik ifade etmiyorsun gözlerinde. o yüzden yüzüne söyleyemeyeceği cümleleri burda yazmaktan çekinmemek, internet tarihinin klasiklerindendir. Düşünsene, sen o ithamları bi şekilde bir dost meclisinde yapsan (ki sonuçta sadece eleştiridir, ortam gerilse de saygısızlık sayılmaz) sana tutup "neler zırvalıyorsun, ...kafana sok vs" diyebilir mi bi insan? ya da seni yüz yüze tanıdıktan sonra burda aynı şeyi söylemeye çekinir.

     

    Benzer bir mantıkla, burda trradomir nickli arkadaşı savunanlar onu bi şekilde yakînen tanımış olan insanlar çoğunlukla. Ama şunu unutmayınız ki siz bu arkadaşın yazılarını okurken aslında cümleleri kadar kötü niyetli biri olmadığını düşünerek hoşgörebiliyorsunuz belki de. Fakat bize yansıyan tarafı sadece şahsa hedef alınmış, zalimce ve seviyesizce eleştiriler. insanlar hakaret işitmemek için trradomir'e cevap yazamıyorsa, forumda zaten despotik bi durum oluşmuş bile sayın achartave.

     

    Ağır eleştirileri, mevzubahis arkadaşın mizahi kabiliyetine yoran hacegan'a da şunu demek isterim. Mesele kabiliyet değil burda bence, hedef kitlesi. Tutup bi müslümanı bu şekilde (aynen tekrarlamak istiyorum) "zalimce ve seviyesizce" eleştirirken sen tutup bundan mizahi bir zevk alıyorsan, daha ne diyebilirim ki!

     

    Tekrar ediyorum, tartışmanın gelişimini okudum. Evet yanlış anlaşılma sonucu karşı taraf da en acelesinden edepsiz bir yorum yapmış ve bir cevabı haketmiş. ama böylesini değil. Burda birini yakalayıp evire çevire dövmek, hatta birinin bunu yapmasını zevkle izlemek, sanmıyorum ki size yönetici olmanızın kazandırdığı bir hak olsun.

     

    "insanlar hakaret işitmemek için trradomir'e cevap yazamıyorsa, forumda zaten despotik bi durum oluşmuş bile sayın achartave." demişsiniz. En basit örnek bu konu sanırım, konunun açılışı ve konuya gelen tepkilere bakmak lazım. Hâcegan konuyu açmış, veliAhd eleştirmiş, trradomir cevap vermiş vs vs. Burada trradomir'i ve onu savunanları savunacak veya eleştirecek değilim, aynı şekilde onu eleştirenleri de savunacak veya eleştirecek değilim. Ama şu varki trradomir'in yerinde olsaydım bende tepki gösterirdim. Ha göstereceğim tepki aynı boyutta ve aynı şekilde olur muydu o ayrı. Konuya yazılan mesaja göre tepki gösterilir anlayacağınız.

    Hata birazda Hâcegan da. Konunun bu forum için yazılmadığını, başka bir forum için geçerli olduğunu en başta belirtmeliydi.

    Birilerini evire çevire dövdüğümüzü mü gördünüz? Tartışma ile kavgayı ayırt edebilmek lazım. Fikir belirtipte o fikirlerini savunacak iki satır yazamayacak adamların forumda yazmasını istemem şahsen. Yönetim olarak mümkün olduğunca (sınırlar zorlanmadıkça) üyelerin arasındaki tartışmalara müdahale etmeme taraftarıyız. Aksi halde forumlar tartışma ortamları olmaktan çıkar, çıkabiliyor. Yöneticiler olarak oturup "ulan bugün de forumda kavga olmadı ha şu çekirdekleri nasıl çıtlatacaz" diye beklediğimizi sanıyorsanız, sanmamanızı öneririm, gülünç duruma düşersiniz zira.

    Konuya bundan sonra yazılacak mesajlar konunun içeriğiyle ilgili olur umarım, konu kilitlemeyi sevmiyorum.


  6. bundan aylar öncesinde yaşanan basit bi konu üzerinden bütün form yöneticlerinin bi kalkan misali koruduğu trradomir birebir şahsa hitaben konuşmuştu.yine aynı durumlar tabi.bu durumdan rahatsız olduğumu sevgili Reyhan hanıma bildirmiştim fakat trr ye verdiğim cevapların hepsi silinmişti nedense.

    söylicem yaptığınız yanlışın bilmem farkında mısınız.?

    asıl siz burda böyle insanları uyarmayarak hiç yere insanların şahsına hakaret etmelerine sebep oluyorsunuz ve bunun cevabını nasıl verceksiniz.

    yanlı hareketlerinizi anlıyamıyor sizi sadece kınıyorum...

    bu yazımıda silebilirisiniz hiçte umrumda değil.

     

    Bütün yönetim demişsiniz de ben böyle bir olay hatırlamıyorum, anlayacağınız farkında olarak veya olmadan iftira ediyorsunuz. Yönetici arkadaşlarımın da bahsettiğiniz şekilde bir haksızlık içinde bulunacaklarını düşünmüyorum. Hadisenin arka planını bilmeden bahsettiğiniz hadise hakkında fikir belirtmem mümkün değil, kaldı ki bahsettiğiniz hadisenin ne olduğunu bile belirtmeden suçlamalarda bulunuyorsunuz. Bu konudan dolayı bizi kınamanıza ancak gülüp geçeriz. Forumdaki en ufak tartışmada üyelere "şunu yapma bunu yap, şöyle davran böyle davranma" tarzında uyarılar yapmamızı bekliyorsunuz sanırım. İnsanların yazmaya çekineceği bir forum oluşturma gibi saçma bir amacımız olamaz.

    Forum kuralları bellidir, bu kurallar çerçevesinde yapılan her tartışmaya saygıyla yaklaşıyoruz.


  7. size tavsiyem veliahd kardeş,formdaki diğer güzel şeyleri okumak bişeyler almak istiyorsanız bu şahsa yazmayınız.yoksa form yöneticisi sizin yazılarınızı siler hatta formdan atarlar ama karşı tarafa sadece uyarı mayiyetinle bişeyde bulunurlar.

     

    Daha önce yaptığımız böyle bir uygulamayı gösterebilir misiniz? Gösteremiyorsanız yaptığınızın iftira olduğunun farkında mısınız?

     

    Dilerim ki konu açılma amacı doğrultusunda devam eder de konuyu kilitlemek zorunda kalmayız.


  8. Şahsen AB'ye girmemizi istemiyorum, istemek zorunda olduğumuzuda düşünmüyorum. İran çok güzel bir örnek bu konuda, eğilmeden bükülmeden (eğilip bükülüyorsa bile usulünce, bizim bilmediğimiz bir şekilde eğilip bükülüyordur, bizim gibi açık açık değil) babalar gibi gelişiyorda, ilerliyorda.

     

    Üsteki Ayeti anlamaya çalışmak lazım.

    Mevzuubahis şahısların daha önce söyledikleriyle şimdi söyledikleri ve yaptıklarına bakmak lazım. Bu zamana kadar sabır gösterildi de ne oldu demekten alamıyor kendini insan. Şu mayın temizleme olayı ve bu konu bunlardan nefret etmemi sağladı. Bunlar dindar görünmeselerdi bizi kandıramazlardı.


  9. "Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın."

    Fatır Suresi 5. Ayet

     

    Ben bunların samimiyetine inanmıyorum artık, insanların kendilerini nasıl lanse ettikleri önemli değildir, ne yaptıkları önemlidir. Obama abi emretti emri yerine getiriyorlar pek saygıdeğer, vatanperver, gösterişte Müslüman (içlerini elbet Allah bilir) bakan (cümlesi o efendilerin, vekilinden başına kadar hepsi) efendiler.


  10. ABD Başkanı Barack Obama’nın, 6-7 Nisan’daki Türkiye ziyareti sırasında Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması yönünde verdiği mesajın yankıları sürerken, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ruhban Okulu’nun açılacağını söyledi

     

    Hakan Çelik’in, Kanal 24’te yayımlanan ‘Hafta Sonu Moderatörü’ programına katılan ve “Ben, hükümette net karara bağlamadığımız konuda, ancak kişisel eğilimimi söyleyebilirim, sanıyorum Ruhban Okulu’nu açacağız” diyen Günay, şöyle konuştu:

     

     

    BAŞKA BİR FORMÜL BULUNACAK

     

    “Hem kişisel hem de edindiğim genel eğilim, okulun açılacağı yönünde. Şu andaki üniversite sistemine uymuyor ama başka bir formül bulunacak, siyasi bir sorun yok. Çalışmalar teknik seviyede devam ediyor. Türkiye’de birtakım Ortodoks dini kurumların yönetiminde, başka ülkede eğitim görenler mi bizim ülkemizde eğitim görenler mi görevlendirilsin? Bence, bizim ülkemizde eğitilenler daha akla yatkın. Zaten açıktı bu kurum. Kıbrıs gerginlikleri nedeniyle kapatıldı. Artık ‘dünle beraber geçti ne varse düne ait’, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

     

    Yeni seçilen Moskova Patriği’nin de temmuz başında Türkiye’ye geleceğini ve kendisiyle bir görüşme yapacağını belirten Günay, bu görüşmeye İstanbul Rum Patriği Bartholomeos’un da katılacağını açıkladı.

     

    KİŞİSEL FİKRİM

     

    Ruhban Okulu’nun açılması düşüncesinin kişisel görüşü olduğunu ve Bakanlar Kurulu’nda böyle bir karar alınmadığını kaydeden Günay, kabinede kendisi gibi düşünen bakanların olduğunu söyledi.

    Günay, “Ruhban Okulu hangi formül uygulanarak açılabilir?” sorusuna, “O konuda teknik sorun var. Eğer üniversite düzeyinde olursa, üniversite sistemimize bağlı olması gerektiği söyleniyor. Meslek lisesi gibi olursa, o zaman bir özel lise halinde olabileceği söyleniyor. Hangi statüde anlaşırlar, bunu bilmiyorum. Benim dışımda bir konu. Ben kişisel olarak böyle bir okulun yeniden açılmasından yanayım” yanıtını verdi.

     

     

     

    RUHBAN OKULU MESELESİ

     

    Rum Ortodoks Ruhban Okulu, Heybeliada’da 1 Ekim 1844’te kurulmuş ve 1971 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından kapatılana kadar hizmet vermiş olan okul, Doğu Ortodoks Kilisesi’nin ana teoloji okuluydu.

     

    Okul açık olduğu dönemde lise ve yükseköğrenim olmak üzere 7 yıllık bir Teoloji eğitimi veriyordu. Okulda yalnızca Rum öğrenciler eğitim görmüyor, diğer toplumlardan öğrenciler de okulda eğitim alabiliyorlardı.

    Birçok önemli papaz, rahip ve din adamı bu okuldan mezun olmuştur. Patrik Bartelemeos’da Ruhban Okulu’ndan mezun olmuştur.

     

    1971 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda her yükseköğretim kurumu bir devlet üniversitenin bir parçası olmalı hükmünü vermiş, bu yüzden de okul kapatılmak zorunda kalmıştır. Şimdi Rum din adamlarını Selanik’te eğitim görüyorlar.

     

    Okulun kapalı olması hem AB hem de ABD tarafından Türkiye aleyhine kullanılıyor. Avrupa Birliği sık sık Türkiye’nin önüne Ruhban okulu meselesini koyuyor.

     

    Kaynak


  11. 25 Mayıs 1983’te Hakk’a yürüyen Necip Fazıl Kısakürek’e rahmet dileklerimle…

     

    “Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,

    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!”

     

    Üstadım,

     

    Fikirde, irfanda bir fetret çağındayız.

     

    “Mürşidini kaçırdık gönlümüzün” Üstadım, mürşidini kaçırdık…

     

    Aradan uzun, upuzun seneler geçmiş. Hasret çoğalmış, seneler uzamış, biz yorgun düşmüşüz.

     

    Bu sabah bir seni dinliyorum, bir içimi… Şiirlerin öteleri muştuluyor yüreğime ve çoğalıyor içimdeki hasret kuşları. Mecaz duruşuyla yürüyen kadim cümleler yığılıyor benliğime. Yüreğime bas basa geçiyor kelimeler kafilesi. Mürekkebi kurumadan şiirlerinin tadı, geçmeden efsunlu saatler, hayret gemisi görünüyor denizlerimde.

    Senin düşlerinin dalgaları vuruyor kalbimin kayalarına.

     

    Taş kalbim aşınıyor, kırılıyor, dağılıyor, eğilip bükülüyor Üstadım.

     

    Bütün iklimlerden üzerime kar yağıyor. Unuttuklarımı hatırlayıp hatırlayıp ah ediyorum. Belalı sulara kapılıp ne vurgunlar yemişim, ne fırtınalara düşmüş yüreğim, ne çok ağlamışım.

     

    Gidiyorum işte ben de bu sabah senin iklimine gidiyorum…

     

    Çiçekli bir seccadenin üzerinde yüreğimi kadim dualara sefer eyliyorum.

     

    Revan oluyor yüreğim ol Sevgili’ye, en Sevgili’ye…

     

    Dervişim,

     

    Her birimiz, birer dalga idik senin engin denizlerinde…

     

    Sen gidince sustuk, susturulduk. Kesildi şiirin sesi, ezgisi. Yıkıldı tefekkürün kalesi.

     

    Sen gideli şirazesini yitiren yüreğimiz, ne göçler, ne sürgünler, ne vurgunlar yedi… Ruhumuz derin bir uykuya daldı uyanmayası... Pusuda yatan kesret ruhumuzu kıstırmış, çalmış zamanlarımızı, almış bütün sevdiklerimizi. Uzatmışız hasreti. Pusulayı kaybetmiş, kalakalmışımız yollarda. Bir med- cezir zamanı ayrıldık ve şimdi yeni baştan dönmedeyiz senin Büyük Doğu’na… Sana yaslanıyor hala düşüncelerimiz, sırtımızı sana dayıyoruz, seni dinliyor, seni konuşuyor, sana susuyoruz. Ruhumuzun gözelerinden sana akıyoruz selsebil, bir çoban çeşmesi gibi…

     

    Senin sözlerin düşüyor ufkumuza zor zamanlarda…

     

    Ve…

     

    Sakarya gibi ayağa kalkıyoruz…

     

    Mürşidim,

     

    Tefekkür ve irfanda fetreti yaşıyor gönüllerimiz.

     

    Kurudu kadim söz pınarları. Meclisler sustu, yürekler yağmalandı, kesretin kirli eli gezindi gönüllerin en mahreminde…

     

    Denizlerimizin rıhtımlarında ne yalan fabrikaları kuruldu, insan yutası… Bütün yollarda maddenin ayak izi var, diken olup batası. Mana desenli efsunlu kaftanı giyemedik üzerimize, ötelere ulaşamadı dualarımız. Ürkek rüyalarımızın kalbinde derin uçurumların tedirginliği var. Merhametin ve şefkatin sureti karardı, aşk kılıcı kırıldı aşksızların yüreğinde. Suların akislerinde görünmez olduk. Sevdanın taş yollarında, yığılıp kaldı hissiz yüreklerimiz. Sahtekâr bir bezirgânın peşine takılmış yürüyoruz. Adım başı ayağımız takılıyor. İnşa edemediklerimiz, unuttuklarımız, vefasızlığımız bir bir düşüyor yâdımıza. Seninleydik, peşindeydik, bin bir umut dizmiştik ucunda güneş görünen ufuklara. Vefa kulelerinden düştük, kirlendik, kirlendi elbiselerimiz...

     

    Derin açmazların yortusunda kendi kendimize yarım yarım türküler söylüyoruz şimdi bıkası…

     

    Avuntusuz günlerin uçurumunda kederliyiz.

     

    Ustam,

     

    O tekerlek hala tümsekte duruyor, hala aynı yerdeyiz, utanılası…

     

    Bastığımız rûy-i zemin çöktü ayaklarımızın altında. Buhur oldu düşünceler, yeminler… İçi boş, sahte sözlerin etrafında kâğıttan kuleler yapıyoruz, utanılası… Riya pusuda beklerken, aşk yanı başımızdaydı oysa. Dünya bir çöl bizler Mecnun olmalıydık Leyla’sını arayan. Bizler serabın hayaline düştük, unuttuk Leylamızı. Sonra öğrendik ki Mecnun bulunsa da Leyla bulunmaz imiş…

     

    Biz kaybettik Leylamızı Üstad, biz kaybettik.

     

    Yanıldık, yağmaladık kadim düşlerimizi.

     

    Daha çok yalnız, daha çok umarsız, daha çok niyazsız kullarız üzerinden kar kalkmayası.

     

    “Mürşidini kaçırdık gönlümüzün” Üstadım, mürşidini kaçırdık…

     

    Aşk kuşanıp, birer dava çerisi olan her kim varsa, soyundu elbiselerinden. Fikirde, irfanda bir fetret çağındayız. Vefa kulelerinden düştük. Derin açmazların yortusunda kendi kendimize yarım yarım türküler söylüyoruz, bıkası…

     

    Sultanü’ş Şuaram,

     

    Aradan uzun yıllar geçse de kalbimizde, dualarımızda, düşüncelerimizdesin.

     

    Ruhumuzun toprağında senin attığın tohumlar yeşeriyor, gözlerimiz kızıl şafağa ayarlı, dudaklarımda ferahbaş dualar, dilimde karanfil tadı. Kalbimizde en sevgilinin adı…

     

    Bu fetret çağında sen olmalıydın, yine düşünce meydanını birbirine katmalıydın. Dedikodu yaparak değil, ucuz söylemlerle değil, sen yüreğindeki sevdanla çıkardın er meydanına. Fikir meydanı, zikir meydanı şimdi kahramanını bekliyor.

     

    Fikir meydanı, zikir meydanı, şimdi olmuş kir meydanı…

     

    “Kırmakla bükülmez fikir dediğin” diyordu ya mert şairin biri. Oysa şimdi zaman riya zamanı. Fikir fikirle değil, dedikodu ile susturuluyor, mertlik ihanetle kıstırılıyor…

     

    Bir fetret çağındayız Ustam, zor zamandayız, kor zamandayız, ar zamandayız…

     

    Bu sürgün ne zaman biter Üstadım?

     

    Ne zaman Hünkâr-ı Ezel kabul buyurur?

     

    Ve ne zaman gelir o büyük düğün?

     

    Ve şimdi…

     

    “Sanki kulağıma gaipten bir ses

    Buluşmalar kaldı mahşere diyor”

     

    Diyen sesini duyar gibiyim…

     

    Meryem Aybike SİNAN / Haber 7

    [email protected]


  12. Tebrik ederim bu mükemmel iz sürmenizden dolayı :) (googleyi de öpmeden geçemeyeceğim, ilk sayfada üçüncü sırada cyber-warriorda gösteriyor trradomiri mübarek)

    Lakin trradomirin anlamını merak eder dururuz biz, bu önemli konu üzerinde araştırmalarınızı yoğunlaştırmanızı tavsiye ediyorum. Trradomirin açıklayacağı yok son çare sizsiniz :)

×
×
  • Create New...