Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mukarrabin

Editor
  • Content Count

    744
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    15

Posts posted by mukarrabin


  1. İçeriğe dair sabır ve dua ile beklerken "himmet ile" kaydedelim:

     

    Her sayıda, Üstâd'ın kaleme aldığı ve benimdir (derken aslında O'nundur) dediği (iki mısra yahut onlarca mısralık) zamana ve mekana en münasip olarak düşünülmüş, taşınılmış; seçilmiş bir şiirini; Bu Dava'ya Büyük Doğu'ya yani İslam Davası'na inanmış, aklı ile beraber bu dava için daha çok ruhunu yormuş, yoran ve yoracak olan "7" mümin, "7" güzel, "7" yorumcu tarafından; her birinin gönül potasında eritilerek kıvama getirilmiş ve hazır edilmiş, deryadan bir damla sadedinde açıklamalar olması düşünülmektedir!...


  2. Lügatında; zarar, zarar etmek, zarar eden gibi bir takım kayıplar tüten belli kelimelerin, kavramların, ifadelerin olmadığı İslam'da, İslam'ı maddesi ve manasıyla seven ve O'nu; İslam'ı baştacı ederek yaşamak derdine düşen bir insan, insandan öte bir müslüman ve müslümandan da bir mümin zarar eder mi, eder!... Görünmez gözlerin önüne kâr edecek bir hakîkat serilmişken, o kârı terketmek, zarar etmektir; kârdan zarar!... Meselâ; Allah'a varmak varken Cenneti'ne yâr olmak gibi!...

    • Like 1

  3. Sana yorumunun beyanına dair, sende mecal bırakmayacak bir fikir, tek bir söz, çok ama yalnız 3 kelime:

     

    Bayramlarına dikkat et!...

     

    (Bu fikir sana zikrolur mu?!!!... Hayır!... Su-i zan değil, yalnız hakîkat!...)

     

    Ve bu hakîkati, su-i zan gibi duran ama yalnız duran bu zannımızı; sana inandığımız için ve senin için, senden de öte bir sen olan ruhun, kalbin ve gönlün için aşikar ediyoruz!... Sen de bizim kardeşimizsin ve dikkat etmelisin!... Allah ve Allah'ın dışında olan ne varsa her şeye dikkat, dikkat çok dikkat etmelisin vesselam!...

    • Like 1

  4. Eyvallah!... İşte istişare bunun için güzeldir!... Ve daha pek çok şey için!...

     

    Eskimeyen Yeni Büyük Doğu Dergisi 101 sayfa olur da 51 sayfası reklama ayrılır!... Simsiyah 51 sayfa!... İşte reklam!... Neyin reklamı?!!!... Görünür görünmez şirketin, yani nefs'in!... Bu (mal)ı herkese duyurmak pahalı bir maliyet gerektirse de biz seve seve veririz!... Derginin sahibi (zahirde) biz olduğumuz için vereceğimiz şey 101'in 51'i olur ama veririz!... Yahut sayfa sayısı 41'e çekilebilir...


  5. 1... Ülkeyi, bu ülkenin insanını, bu ülkenin insanının manasını bölmekten (bölme gafletine düşmekten) dolayı devletin kodesine tıkılmış ve lakin belli bir zaman sonra, belli bir şekilde, belli bir şey için; ülkeyi toplamak sebebiyle; bir takım vesilelerle suçlu bulunmuş ve sonra yine takım takım vesilelerle güçlü edilmiş ve nihayet seçilmişlerin, Milletin Meclisi'ne yolculanması!...


  6. Eskimez Yeni Büyük Doğu Hareket'inin hedef kitlesine dair bir kaç cümle edecek olur isek hedef kitle; onsekizbin alemdir... Bununla beraber öncelikli hedef kitleler arasında üst sıralarda olan en mühim sınıflardan biri; doğmuş, doğacak ve doğmak üzre olan masum bebelerdir!... Onları, küçücük bedenlerindeki kocaman ruhlarına en uygun, en güzel, en tatlı potanın içinde aşk, sevgi, merhamet, rahmet, ve feda, feda, feda hisleri ile geleceğe (ama sonu olmayan geleceğe) hazırlamak öncelikli işlerimiz arasındadır!...


  7. Yukarıda mesaj vesilesi ile kaydetmeye, içimizden konuştuklarımızı elimize dökmeye ve düşünürken taşınmaya devam edelim...

     

    Son dediğin geçerli olacak sevgili kardeşim!...

     

    Eskimeyen Yeni; Büyük Doğu Dergisi'nin "101" sayfa olması düşüncelerimiz arasında!... Neden ve niçin diye soran olursa lütfen istişare toplantısına teşrif etmesin, demeyeceğiz elbet!... Zira akıl; Allah ve Allah'ın dışındakilere (yani büsbütün bir yok ve hiç olan masivaya) dair soruların durulmaz girdabına daldığında (hiç)in kırık kanadı olur!... Allah ve Rasul ve Sadat için her "nasıl" ve "niçin"; Dava'ya bir hizmettir!... Ve hizmet olduğu içindir ki; Allah için bir niyyet ve ardından gayret ama muhakkak "himmetle" böylesi sağlam temelli soruların cevapları peşinde sabahlara kadar koşulması icab eder!... Bu icab da rahmettir!... Ve rahmet de O'ndan gayrı bir şey değildir!...


  8. İstişare de (ki esasen bu toplantıyı şekillendirecek olan topluluk; n-f-k-.com'un yöneticileri ile beraber meselenin ruhu noktasında onlardan da ziyade "Bu Dava"ya inanmışlardır ve bu yüzden bu olası toplantı; davaya inanmış herkese yapılan apaçık bir istişare toplantısıdır...) konuşulacak detaylar için içimizden konuştuklarımız...

     

    İlk düşen şey; "Eskimeyen Yeni; Büyük Doğu Dergisi"nin (ki bizim heyecanımıza kalsa; anlık, olmadı saniyelik, olmadı dakikalık, olmadı saatlik, olmadı günlük, olmadı haftalık çıkmasını arzu ettiğimiz fakat Sadat-ı Kiram'ın bütün alemin (alemlerin) büsbütün hayrı için çıkarttığı "Semerkand Dergisi"nde olduğu gibi muhakkak bir hikmete dayalı olduğuna iman edişimiz sebebi ile) aylık olarak çıkacak her sayısında; evvelce arzedilmiş davanın hadimi Büyük Doğu Dergileri'nden "9" sayfa alınacak, aynen aktarılarak istifadeye sunulacaktır (istişare olması sebebi ile), daha doğrusu sunulması düşünülmektedir...


  9. Sevindirici bir tespit ve korkutucu bir hasret!...

     

    Büyük Doğu'nun dün derdi ne ise bugün de o olacak...

     

    Evet, "Yeniden Büyük Doğu Hareketi"nin temeli ve en birinci, birinciden de birinci, biricik maddesi: "Kur'an'a ve Sünnet'e sımsıkı sarılmak!... Derginin sayfa sayısından, kapaktaki rengin tonuna; en ve boy ölçüsünden, yazı karakter(ler)ine; yazanından, çizenine ve elbet içeriğine, manasının maddesine, batınının zahirine velhasın a'dan z'ye değil İ'den M'ye her şey İslam tütecektir!... İslam'ın kokusunun alınmadığı hiç bir harekete ölüm pahasına izin verilmeyecek ve gereken hayat pahasına yapılacaktır!...

     

    Bu Dava; Büyük Doğu Davası, Hakikat Davası'nın diğer bütün maddecikleri; bu (tek ve biricik ve tekten de biricikden de bir tek) maddenin, (ki büsbütün manadan ibaret olan) bu tek maddenin, çatısı altında olacak!...

     

    O kadar!...

     

    Ve!...

     

    Ve, ve;

     

    Ve şayet her şeyi bir hatıra olarak mazide bırakacaksak yaşamanın ne alemi var!... Bırakın Allah Rasulü (aleyhisselam) ve Allah'ın Kitab'ı ondört asır evvelinde kalsın ve hoş bir hatıra olarak konuşulsun!... Bu mudur özlem ve sevgi!...

     

    Hayır, hayır, hayır!... Aradan geçen ondört asır boyunca akan saniyeler sayısınca hayır!... 1379 yıl ve 6 gün boyunca, gelip göçen milyarlarca insan ve o insanların düştüğü, işlediği, düşmek ve işlemek istediği hata, ayıp ve günahlar sayısınca hayır!... Yeniden Büyük Doğu Hareketi'ne inanmayanların sayısının karekökü ve o inançsızların vucutlarındaki kılların bu karekök sonucu çarpımını tekrardan dünyada olan ve olacak olan suların zerreleri sayısı ile çarpımının sonucunun milyar çarpı, milyar çarpı, milyar çarpı, milyar çarpı, milyar çarpı, milyar çarpı, (6) milyar çarpımı sonucunda çıkan aslında çıkamayacak olan sayısız sayılar sayısınca; hayır, hayır, hayır!...

     

    Zaman, hatıralardan bahsetmenin değil; maziyi yad etmenin değil, emanete (Kur'an ve Sünnet'e) sahip çıkmanın da değil ( ki; zira "O İki Emanet"e sahip çıkıcı olarak Allah ve Dostları yeter...) yalnızca "İki Mukaddes Emanete"e sımsıkı sarılarak evvela kendi öznefislerimizde İslam'ı yaşamanın ve devamında (zaten gayri ihtiyarı olarak ortaya çıkacak olan bir hareketin...) herkese bu hayatı duyurma hareketinin ve bir yandan niyetleri Hazreti Peygamber'in ümmetini ateşten kurtarmak için yapıp, çalışırken öte yandan büsbütün insanlığa, kullukla sorumlu herkese ve onsekizbin aleme "Biricik Hakîkat"i kâl ile değil hâl ile duyurma zamanıdır!...

     

    Silkinin Allah için!... Rasulullah için kendinize gelin!... Ve Sadat-ı Kiram için her şeyden geçin!...

     

    İnananlar!... Hazırlanın!... Niyyeti Allah olanın akıbeti Allah olur!...


  10. Ne bir hayal ne de bir heves; sadece iman!... O kadar!...

     

    En kısa zamanda İslam'ın (her zaman) yükselen sesini ve insana ve insanla beraber onsekizbin aleme duyrulan eskimez ve pörsümez hakikati, Biricik Dava'yı; Allah'ı (azze ve celle...) ve (felah)ı, Rasulü (aleyhisselam) ve (salah)ı, Velî'yi (kaddesallahu sirrahu) ve (ıslah)ı ve elbet yegane ve nihai maksad "Fenafillah"ı; Üstâd'ın rûh yolundan açılan yol vesilesi ile yeniden ve hatta daha da gür bir şekilde evvela niyyet, sonra gayret ve muhakkak himmet ve şevk ve aşk ile yeniden seslendirmek için "Bismillah" deyin!...

     

    Allah'ın dilediği, Peygamberi'nin ve Dostu'nun işaret ettiği bir zamanda (ki belki yarın belki şimdi belki de 2012 yılının 25 Mayıs ile 26 Mayıs tarihlerinin tam ortasında, saatler 00:00'ı gösterdiğinde) iş başına!...

     

    (Bu hususla ilgili n-f-k.com yöneticisi arkadaşlarla toplanma ve istişare etme arzumuzu da kaydedelim!... Beklemeden bekleyeceğiz!... O vakte değin!...)

    • Like 2

  11. Dâvet!...

     

    (Bıyığı ve sakalı olan yahut bıyık ve sakalı olmasa da bıyık ve sakal sahibi olma kabiliyetine sahip olanlar için geçerlidir)

     

     

    Ankara, Sincan'da ikamet eden, bir vesile ile şu vakitler bu civarda bulunan ve sohbet arzu eden kardeşlerimiz!... Şimdiye ve yarında dair bir (iş)iniz yoksa buyrunuz!... Yalnız O'nun (yani olmayan bir işiniz) için geliniz!... Bekleriz!... Nerede?... İşte orada!...

     

    Ve Ora: Mareşal Çakmak Mahallesi, Yavuz Sokak 126/A Lalegül Sosyal Yardımlaşma... (vesaire) Derneği, Sincan, Ankara (İrtibat Tel: 269 15 20 )

     

    *******

     

    De Dâvet:

    (Bu davette [ilk davetin manasına binaen] ayrımcılığa hayır diyor ve herkese ilan ediyoruz Genç, ihtiyar, çoluk-çocuk, erkek-kadın ve dahi "madın" herkes bu çağrının muhatabıdır!...)

     

    Türkiye, Ankara, Sincan'da bulunan herkes için diyoruz ki:

     

    Gül alıp gül veren eller

    Gül derdine düşen diller

    Gül ile gülen gönüller

     

     

    Kermesimize Davetlisiniz!...

     

    Gönül Dostlarını Aramızda Görmek Bizleri Onurlandıracaktır

     

    AÇILIŞ: 14 Haziran 2011 Saat: 11:00

    (Ankara Cad. ile Lale Cad. Kesişimi Eski Vakıfbank Yeri)

     

    Not: Kermesimiz 14-19 Haziran Arası Devam Etmektedir...

     

    ******

     

    Ve Dâvet!...

     

    (Ve ayrımcılık derken bile bir ayrımcılık tüten ikinci dâvetin ve ikinci ayrımcılığın üzerine ayırmaksızın bir hayır daha diyor ve büsbütün insanlık ve herkes ve her şeydir bu "Ve Dâvet'in" hedef kitlesi, diyerek varlığa not düşüyoruz!...)

     

    Ve en nihayet "Öteler", Âlemler, Dünyalar, Kıtalar, Türkiye, Ankara ve Sincan'da olanlar için "aşk" ile olmasa da sanki bir âşık gibi diyoruz ki:

     

    Telli pullu, anlı şanlı bir gelin;

    Aynalar, gelin!

    Bir güzel ki, en güzeli güzelin;

    Gönüller, gelin!

    Sonsuz gerçek, habercisi ezelin;

    Kitaplar, gelin!

    Ey karanlık, gelmektedir ecelin;

    Işıklar, gelin!

    Toplanın hep, derlenin hep düzelin;

    Yığınlar, gelin!

     

    En güzeli, en güzeli, güzelin;

    Habercisi, habercisi, ezelin;

    Tellerinde şafak söken bir gelin;

    Anneler, babalar, çocuklar, gelin!..

     

    O kadar!...

     


  12. Fotoğraf

     

    Yalnızım, yalnızım; yapayalnızım,

    Gariplik, apaçık alında yazım.

    Annem bile bana sanki yabancı,

    Tulumba kafalar, hepsi yalancı.

     

    Yanlışım ben de bir yanlışım evet,

    Doğrunun içinde yanmışım evet.

    Ateşle dökülür bendeki kirler,

    Bir ocakta pişer serin fikirler.

     

    Pervaneler benim eşim ve dostum,

    Anlamaz halimden sular bir yudum.

    Çırpınıyorum göz bilmez deryada,

    Bir umman yetişir yalnız feryada.

     

    Ve alır da mosmor kesilmiş beni,

    Bir zafer bağışlar, sil baştan yeni.

    Dua: Ulaşırsın Allah dilerse!...

    İstemem, yerine dünyayı verse.

     

    Az konuşunca; sus, diyorlar tamam,

    Diyorum ya; beni, ben de anlamam

    Ne sır küpü şu iş ne de kıyamet,

    Hakîkat mucize, haktır keramet.

     

    Yok, yok!... İnanın ki, ben bir aynayım;

    Velîden tarafım, dosttan yanayım.

    Odur düşen Odur, sırlı camlara,

    Gönül verilmez mi şu adamlara?!...

     

    Feda olsun aklım, ruhum ve kalbim,

    Ayırma yolundan ey güzel Rabbim!

    İki göz bebeğim, sana hep selam,

    Ne göz var arada ne de bir kelam!...

     

    Ankara, Haziran 2011

    • Like 1

  13. 7 maddeden ibaret bir kardeş tavsiyesidir!...

     

    Zira biz, hepimiz Baba Âdem'in çocukları, Allah Rasulü aleyhisselam'ın ağladıkları ve Allah'ın yarattıklarıyız!... Ve en güzel, hep güzel ve En Güzel için varız!... Yalnızca, güzel niyeti ile Güzel için yapılan "bir güzel tavsiye" kabul edilsin!...

     

    O kadar!...

     

    Ve

     

    Madde 1: Yenilmemen için yenilenmen lazım ey ülkübaşım!

     

    Ey benim, aynı dine; İslâm'a, aynı peygambere; Rasulullah (aleyhisselam)'a, ve aynı yaratıcıya; Allah'a inandığım bütün ölçülerden ziyade ve hepsinden ötede kardeşim!... Canım kardeşlerim!... Hüsrana uğramak ve uğratmak istemiyor isek en kısa zamanda bir yenilenme çalışmasının içine girmeliyiz!... Hep beraber, el ele, kol kola ve kafile kafile girmeliyiz!... Akın akın, uzak gibi görünen fakat pek yakın olan afetlerden ve felaketlerden evvel bir yenilik hareketi içinde olmalıyız!...

     

    Nedir bu yenilik hareketi?!...

     

    Bu yenilik hareketi durduğumuz yerden, mevzimizden, davamızdan kopmadan yapılması gereken kıymetli bir iş ve devamında olması gereken (üç gece içinde herhangi bir gecede yapılabilecek) 8 şarttan ibaret!...

     

    Bu şartları (8 şartı) tek tek açıklamak yerine hepsini birden tek cümlede ifadelendirelim ki; bu şartlar senin dinamiklerin olan hassalarına çöreklenmiş, kalbini karartmış, ruhunu küstürmüş, sırrını faş ettirmiş, şevkini kaçırmış, zevkini alt-üst etmiş, aşkını bitirmiş ve işte seni bugünkü (sana hiçbir zaman yakışmayan) çerçevenin içine çekmiş olan; ve seni teslimiyetsizlik, samimiyetsizlik, muhabbetsizlik kazanına içine atarak ve o kazanda seni günden güne kaynatarak, eriterek, buhar edip havaya, boşluğa, yokluğa katmak isteyen tezgaha taş koymaktır

     

    Bu taş koyma harekatı ile hareketimiz zamanla (ki bu zaman bizim aşkımız ve şevkimizin şiddeti yani istememizle alakalı olup belki bir belki de on yıllık bir dilimi kapsayabilir) istediğimiz kıvama gelecek ve Müslüman Türk'ün yüzyıllar öncesine dayanan kahramanlıklarının birer efsane olmadığına cümle alem şahit olacaktır...

     

    Şu an için sana ilk olarak düşen yenilenme, değişme, davandan vazgeçmeden nefsinden geçerek, geçmeye gayret ederek malını, canını, ruhunu bu yola; Allah ve Rasul davasına feda etmek, etmeye niyet etmektir.

    • Like 1

  14. Yukarıdaki cevabı yazdıktan sonra farkettik ki zaten bu konuya evvelce bir zaman cevap vermişiz!... Ya hu Emre, sen ne çok soru soruyorsun diye, kızmak hoş olmaz!... Ama biz hoş bir şekilde; ya hu Emrecik, Emrecik, güzel Emrecik; ne kadar da çoook bir soru soruyorsun da habire bizden cevap almak teşebbüs ve kastında bulunuyorsun ya hu!... diye kızalım, kızar gibi yapalım!... Ve dua isteyelim kartal yavrusundan!... Dua et ey (Emre) Şahin!... 92 model bir Doğan'ımız var da (ki o dahi babamızın, bizim değil yani ve yani ... işte) hani dua et ki; Mevla daha güzel bir binek ve mümkünse binekler, binekler ve binekler ihsan eylesin!...


  15. Sen; yani sevgili Emre kardeşim sen yukarıdaki malum soruyu kuvvetle muhtemel sorma ihtimali (çok sayıda olabilecek) olan bir kula (kullara): "Sen, yine de sanki varmış gibi ve say ki var olabilirmiş gibi yaşa ve mümkünse (ve hiç değilse) sandığın, saydığın ve yaşadığın şekilde ölmeye bak..." de!... De ve geç!...

     

    Sakın ayrıntıya ve ilaveye geçme!...

    Sakın ha!...

    Sakın, sakın, sakın!...


  16. Sorumsuz!...

    Ve Şimdilik Yorumsuz!...

    Hele Buyrunuz!...

     

    Diyorum ama (facebookta) izlediğim videoyu ne iştir ki (aslında bir incecik iştir...) bir türlü bulamıyor ve maalesef (şimdilik) yayınlayamıyorum!... İçerik hakkında bir kaç kelime ile bilgi verelim... Ümmetin kadınları yani benim, senin, onun, bunun, şunun, herkesin, hepimizin anası, bacısı, karısı olan kadınların, kadınlarımızın zurna ve davul eşliğine zevk ve neşe içinde oyunlar oynadığı ya da daha doğrusunu, dosdoğrusu yazalım "bir oyun"da oynatıldığı, kahkahalar saçtığı, göbekler attığı bir videodan ibaret (vereceğimiz bilgi ve izletemediğimiz görüntü)!...

     

    Bu çatı altında (Gönül Ehli Necip Fazıl Kısakürek çatısı altında); hiç düşünmeden yani ahmaklık yaparak; "İyi de kardeşim sana ne!... Günahsa bile onların günahı!... Sana ne oluyor ki!..." diyecek insanların olmadığını zannımızı, hüsnüzannımızı aşikar edelim!... Ve bağışlanma dileyelim!... Göbek atan bacımız için, zannımızı boşa çıkaracaklar için ve en başta kendimiz için!...

     

    Ve hüsnüzannımızı doğrulayanlara gelince; Allah, deyin ve geçin kardeşim!... Kendinize bakın!... Çok iyi bakın!... Zira lazımsınız!... Hem de çok!... Siz şimdi Allah, deyin!... Ve (sabırla) geçin!...

     

    Ne oldu ve ne bitti bilemem, ben bilemem,

    Ne olur ve ne biter, dilemem de dilemem!...

     

    Şimdilik muhabbetle vesselam!...

    • Like 1

  17. Ah tezatların adamı ah!...

    Ah her işine şaşılası adam ah!...

    Ah yaptığını bilmeden ama bile bile yapan adam ah!...

     

    Yani ben!...

     

    Niye kendime kızar gibi yaparken aslında tebessüm ediyorum!... Zira; ben ki orda, burda, sağda, solda, sağda, ona, buna siyasetin ne türlü bir bela olduğundan, şeytanla beraber hatta şeytandan daha çok (Her Şeyi Hakkı ile Bilen) Allaha sığınılmasının ehemniyetinden, siyasetteki bin bir yüz ve bin bir dolaptan yana dem vururken, sesli-sessiz bir seçim sabahı; ta ezelden duvardaki (yahut masadaki ve ya kasadaki ya da tasadaki vesaire...) takvimlere ekilen ikibinonbir isimli ağacın, haziran isimli dalında, oniki isimli yaprağının titrediği bir sabah, saatler 07:30u gösterdiği dakikalarda başka bir vesile ile gitmiş olduğum ve aynı zamanda oy hakkımı da kullanacağım binada bulunduğum esnada (hazır gelmişken oyumu da atayım), diye gizlice geçirdiğim düşüncelerimin hemen ardından malum fikirleri(mi) fiilen de yürürlüğe koymaya gayret ederken; çevredekiler ile beraber seçim sandığı başında görevli olan insanlardan (oy kullanabilmek için daha yarım saatin geçmesi gerektiğinin yani saatlerin 08:00ı göstermesinin gerekli olduğunu) işittikten sonra hiç şaşırmadığım için!...

     

    Evet; kendim, kendime bunun için tebessüm ederken yine kendim, kendime bir yandan da kızar gibi yapıyorum Ve halime (apaçık bir tezat diyorum) da başka bir şey demiyorum, yalnız kendi dilimle!

     

    Bendeki tezatlar (benden) bir yana kalsın şimdilik!...Ve biz devam edelim!...

     

    Malum hadisenin haricinde bu sabaha dair gözümüze çarpanları bir işaret itibari ile "7" maddede kaydedecek olur isek, diye başlayalım:

     

    1- Çoğu insanın heyecanlarını aşikar!... Ve ikamet ettiğimiz bölge hasebiyle duydukları güven ve emniyet hissi de Gözümüze çarpan, çarpar gibi olan şey; pek çok insanın gözlerinin içinin ki bebekler de dahil "(ap)ak" olduğu!...

     

    2- Çoğu insanın imanları da aşikar!... İtimad ettiği ve "müslüman" bildiği insandan, insanlardan, partilerden yana tavır almada pek aceleci Henüz oy verme işlemine onlarca dakika kala (ki; ya sen, demeyiniz lütfen!... Çünkü ben dedim ya başka bir niyetle o binada idim diye!... İsterseniz yemin bile edebilirim...) uzayan, uzamaya başlayan insan kuyrukları; demlendikten sonra boşalan (boşalmış) çay kazanları, masasının üstünde şimdiden iyi bir ciro yapmış sayılabilecek poğaca, bisküvi, kek vesaire satıcısının paracıkları ve daha pek çok şey açık bir fotoğraf, birer haberci ve apaçık bir ayna!...

     

    3- Ayna demişken saati biraz daha geri saralım ve saat 06:00 sularına az biraz demirleyerek "bir vesile" ile karşılaşıp, selamlaştığımız ve halleştiğimiz Sinoplu Çöpçü Osmanı da hatırlamış ve anmış olalım!... O da bu sabaha dair bir işaret zira!... Ve Sincanlılara seslenelim: Daha temiz bir Sincan istiyoruz!...

     

    4- Geriye aldığımız saatten ileri doğru ağır ağır giderken; kuşları, taşları, yokuşları analım!... Nedeni, niçini, nasılı, neyi, onu, bunu, şunu bırakalım ve analım!... Tabi gazeteci olan (olmasa da olmak isteyen, gazeteci ruhuna sahip) arkadaşlar hariç ama onlarla da başka bir zaman (ama nasip olursa mutlaka) görüşelim!...

     

    5- Saati kaç ettik diye düşünürken 07:00 diyelim ve devam edelim Kolumuzda olmayan saatin yelkovanı, yine aynı saatin akrebini saatler tam ama tam sıfır yedi sıfır sıfırı gösterdiği an yakaladığında, bulduğumuz (binevi bizim de yakaladığımız) bir şey vardı ki hiç sormayın!... Tamam, tamam; (siz, onu sorma bunu sorma, bu ne ya hu demeden...) bu en (hiç) sormayın dediğimiz meseleyi nihayet sizler, yalnız sizler için kaydedelim ki kayıt; o vakitte elimizde yaklaşık 6-7 tane içi plastik (ama içi boş cola kapları, pet şişeler, çamaşır suyu bidonları atıkları ile dolmuş çöp) olan poşetleri taşırken ve içten içten, içimizden içimizden, açık açık; (kolumuz, kollarımız da ağrımaya başladı) diye söylenirken yolun bir kenarında karşımıza çıkan ve elimizdeki bütün yükü bir başına sırtlayan (ki aslında yine ben, evet ben, yeniden ben, ben, ben sırtladım ama yaptığımız iyi bir şeyi nefsimiz kabarmasın diye parantez içinde de olsa saklayalım, saklar gibi yapalım...) kocaman bir çöp poşeti ile buluştuğumuzda duyduğumuz mutluluktan ibaret!...

     

    6- Devam edelim siz gülerken ama gülmeyin, gülmeyin!... Neden derken (dördüncü maddeyi telafi babında) biz "garib olan mutluluğa" dair cevaba girişelim!... Ve diyelim ki; çünkü Allah Rasulü aleyhisselamın (Müslimde sabit olan) "Çevrenizi temizleyin ki, Yahudilere benzemeyin!..." müjdesi bir şekilde kulağına duyurulan bir adam, elbette bu müjdeden bir vesile ile bu çöp poşeti (yani bu koca çöp poşetini buraya bırakan adam) dahi nasiplenecek diye düşünmüş, düşünür gibi yapmış (yaaa!)

     

    7- Ve yedi!... Eve(ee)t, her güzel şey gibi bu güzel sabahın, bu (bir zaman sonra) "güzel seçim"in ve daha nice güzelliklerin sonu geldiği gibi, bir işaretten ibaret olan bu "7 madde"nin de sonu geldi, demeyeceğim!... Zira Güzelin sonu gelmez derler ve biz de buna inanırız, inanır gibi yaparız!...diyelim de bitirelim!...

     

    Ama yazıyı değil!... Bu sabaha dair gözümüze çarpan ve bir işaret itibari ile "7" maddede sıralananları!... Ama bitirmeye niyyet edelim ve diyelim ki:

     

    İnsanın ve insanların her halinden (Hakkı ile Haberdan Olan), bu sabahtan ve bu sabahın öncesi ile sonrasından da hakkı ile haberdardır!... Bu millete bilerek yahut bilmeyerek zarar vermek isteyen kim varsa onları, Ona (azze ve celle) havale edelim!... Ve işimize-gücümüze; çayımıza-kahvaltımıza; içimize-dışımıza ama en çok içimize bakalım!...

     

    İçine bakmak için koşanlara, taşanlara, (Çoşan)lara selam olsun!...

     

    09:00

    12 Haziran 2011

    Ali Pütefekkir, Ankara

×
×
  • Create New...