-
Content Count
785 -
Joined
-
Last visited
-
Days Won
26
Posts posted by Beylerbeyi
-
-
selamlar,
tonyukuk kardes,sen olaya cok farkli bir gozle bakmissin,hani haksiz da degilsin.ama su da bi gercekki bir suru insanin ustaddan haberi yok,haberi olanlarin buyuk bir bolumu,ustadi ustad olarak degil,necip fazil olarak biliyor ve en fazla cile kitabini alarak,onu da siirlerinin bir kismini eleyerek okuyor,ustadi da hep necip fazil olarak ve ciledeki siirleriyle taniyor.ha bide siirlerde cogu zaman mana derinliginden ziyade,kafiye ye ,baska bir tabirle onu carpmasina hayran oluyor,ve kitap asil hedefine ulasamamis oluyor.
ee talep olmazsa ,arz olurmu? elbetteki olmaz,bu konuda en son konustugum kitapci boyle diyor,ustadin dilinin agir oldugunu ancak 5-10 kitabinin cok revacta oldugunu filan soyluyor.bu nedenle oyle kuytu bi yerde 5-10 ustad kitabi bulundurmak,onun icin gorevinin ,isinin hakkini vermeye yetiyor.(bir baska etken ise,ustad in arkasinda saglam bir dernek,kurulus,holding vs olmamasi.mesela nazim hikmet boylemi sizce,aslaaa)
ama insallah gun gelecek,tv ler canli yayinda ustadi konusacak,hakkinda bir suru tartisma yapilacak,15-20 den fazla ustad dergisi ayni zamanda,standlarda boy gosterecek.derneklerse cabasi.
ve bir gazete...bizlerin kismen ustad asigi insanlarin cikardigi,ciplak nesriyat yapmayan,haberi oldugu gibi sunan,eski basim gazetelere sekil yonuyle benzeyen,yarisi edebiyat yarisi haber olan bir gazete...okuyucu onu actiginda icini hzuur dolduran,buram buran edebiyat kokan,atmaya kiyilamayan bir gazete...
derken bu girisimler buyuyecek,cogalacak; buyuk doguyu doguracak,hayat ufleyecek.iste o zaman,ustad kabrinde belki de bunun huzurunu duyarak,okunun hedefe vardiginin heyacanini duyarak oylece,meleklerle koyun koyuna uyuyacak.
INSALLAH.
selam ve muhabbetle
-
ALLAH belasini versin,turlu turlu eziyetler ceksin,hem burda hemde ebedi alemde yansin tutussun,kimse haline off demesin,tum cumle alemin bedduasi ona olsun.rabbim en hasmetli,en azametli gazabini ona tattirsin,cehennem bile kabul etmesin bu kafiri.
-
arkadaslar,dostlar,gonuldaslar,pek muhterem insanlar..
ben size bir sey sormak istiyorum,bu taha akyol ve onun gibi insanlara karsi bu tutumunuz nedir arkadaslar?
yani kufur edince bilmem libos deyince,yok tahacik deyince bilmem ne deyince iciniz rahatliyormu ? bumudur yani sizin savunma anlayisiniz,yada dava anlayisiniz? hadi diyelim taha akyol la karsi karsiya geldin ayni laflari sarfedermisin yoksa aman efendim soyleydide boyleydide der lafi cevirirmisin?
ben size demiyorum ki tenkit etmeyin,yermeyin.amma bunun olcusunu kacirmayin,elestirinin de bir siniri bir hukmu,bir edebi yokmu?
siz direk hakaret ediyorsunuz. birakin ustadi savunmayi filan.bir muslumana bu uslup yakisirmi? heleki kafir demeler,kufur efli demeler,sapik demeler,bunlar nedir yahu?(bu forumda baskalari hakkinda boyle seyler cokkez soylendi) siz kimsiniz,yada biz kimiz bu konuda hukum verip karara bagliyoruz.
arkadaslar kimse kizmasin,sinirlenmesin.ben bir musluman olarak dusunuyor ve bunu soyluyorum.siz nasil isterseniz oyle anlayin.
selam ve muhabbetle
-
selamlar,
daha evvel duymus oldugum ve sonunda birebir okudugum ve ilginc birer bilgi olduguna kanaat ettigim bu bilgileri sizlerle paylasmak istedim.
selam ve muhabbetle
ÂDEM ( ا د م ) OLMAK
Âdem ( ا د م ) Olmak…
Âdem ( adam ) olmak, bir iddiadır. Her iddia da bir ispat/bir bedel ister. Âdem olmanın bedeli, Arapça yazılışında âdeta simge hâlinde gösterilmiştir.
Bu yazılışı mercek altına aldığımızda, bu hakikati daha yakından görürüz. Âdem bir elif ( ا ), bir dal ( د ) ve bir mim ( م ) harfinden oluşur. Birçoğumuzun bildiği gibi bu harfler,
Âdem kelimesinde namazın simgesidirler.
Elif ( ا ); kıyamı, dal ( د ); rükûyu ve mim ( م ) de secdeyi imler.
Bu basit yazılımın bize gösterdiği hakikat şudur: Ey âdemoğlu! Âdem olmak istiyorsan, kul olmak zorundasın. Allah’ın karşısında esas duruşa geçmek zorundasın.
Kıyam, rükû ve secde… İşte insan(âdem) olmanın anahtarları… Allah karşısında esas duruşa geçmek, eğilmek ve secdeye gitmek… İblis, bunları yapmadığı için şeytan oldu. Sureta insan olanlar da bunlardan kaçındığı için âdem olamıyorlar/olamayacaklar…
www.ahlamak.com
-----
X harfi !
x harfi, cebir ilminde bilinmeyen nicelikleri göstermek için kullanılır. x bilinmeyeni ve bilinmek istenen değerleri bilinene kadar temsil eden en muteber işarettir. Hemen hemen tüm dünyada böyledir.
Peki neden bilinmeyen nicelikler için x işaretini kullanırız? Çünkü arap ve arap allfabesini kullanan bilim adamları cebirde bilinmeyeni temsilen "şey" ifadesi, şey için de "ş" harfini kullanırlardı. Arapça kitaplarda bilinmeyen niceliği ifade etmekte önceleri bilinmeyen şey anlamında olarak şey kullanılmış, daha sonra bu ifade kısaltılıp yerine harfi geçirilmiştir. O sıralarda İspanyolcada ş harfi x şeklinde yazıldığından Arapça cebir kitaplarındaki ş harfi İspanyolca cebir kitaplarında x harfi şeklinde yer almıştır. Ayrıca Arapça cebir kitaplarında bilinmeyen nicelik anlamında kullanılan şey kelimesi İtalyanca cosa olarak tercüme edilmiş ve cebirde Arapça anlamı ile kullanılmıştır. İtalyancada bu kelime sonraları co olarak kısaltılmıştır. Daha sonra okunuş yakınlığı sebebiyle bu hece yerine daha kısa olan x harfi geçirilmiştir. Böylece cebirdeki bilinmeyen nicelik ifadesi olan x Arapça ş harfinden İspanyolca aracılığıyla ve Arapça şey kelimesinden İtalyanca aracılığı ile diğer lisanlara geçmiştir.
Müslüman bilim adamlarının cebirde kuralları ve nosyonları belirlediği zamanlarda Endülüs Emevi'den cebirin incelikleri ile kural ve işaretlerini de miras alan İspanyolların ş bilinmeyenini tüm diğer milletlere x olarak aktarmasının hikayesi kısaca bu şekilde cereyan etmiştir.
www.1bilen.com
-
cok sagolasin harun kardesim,benim yapmayi dusundugum seyi sen yapmissin.bu bilgileri bilmek ve uygulamak butun muslumanlara farzdir.ayrica birde gusl meselesi varki sorma gitsin.gecenlerde bir cuma hutbesinde imam efendi basindan gecen bir olayi anlattida inan sok oldum,hemen kisaca meselenin ozune dair bir sey soyleyeyim sizde bana hak verin,20 li yaslarda evli barkli coluk cocuk sahibi birinin gusl abdestini bilmemesi nasil bir durumdur,hangi bahane hangi sebep bu hatayi hafifletir.zannimca burdaki hata hem o kiside hemde biz muslumanlarin ustundedir.
neyse efendim diyecegim o ki,ben daha islami konular kismina soyle detayli bir bakamadim,ama sunu eminim ki bu dini meselelerin kesinlikle gundeme getirilmesi,hatta tum muslumanlara anlatilmasi lazim.
selam ve dua ile
-
Arkadaşlar son 1 aydır ankarada bu kitabı arıyorum.Belki 10-15 kitapçıya sormuşumdur.
En sonunda Akçağ'a özel sipariş verdim de gelecek dediler inşallah bakalım...
selamlar,
arkadaslar size bir kitap sitesi tavsiye ediyorum.bu sitede bir cok kitaba ulasmak mumkun,bahsetiginiz kitap ta orada var linkinide asagiya koyuyorum.guvenilir bir site,ozellikle buyuk sehirde yasamayanlar icin birebir,fiyatlarda bence gayet makul.
hadi selametle
www.kitapyurdu.com
link: http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.as...amp;sa=39633363
-
Çağrı
sana mezar oldu girdiğin kutu
çık çıkabilirsen,iş başa düştü.
'umudum' diyerek diktiğin putu
yık yıkabilirsen,iş başa düştü.
kan kızıl ettiler gök mavisini,
dert yiyor yiğidin en kavisini
bağrına saplanan zam çivisini,
sök sökebilirsen iş başa düştü.
ne dağlar yol verir ne kervan yürür
bir kedi tutmuş on aslan sürür
aynada hayalin sana tükürür,
bak bakabilirsen iş başa düştü.
d,n tavşan avlarken vurguncu kuşu
bugün fil avlatır solun dingişi
yırtılan kemeri çürüyen dişi
sık sıkabilirsen iş başa düştü.
'hakça düzen' sanıp,oltayı yuttun,
'ak günler' teklerken çamura battın
kimsenin suçu yok,sen sana ettin
çek çekebilirsen iş başa düştü.
affetme kim ise milleti bölen,
sana örnek olsun hak için ölen
kutsal ocağıdır yıkılan sönen,
yak yakabilirsen iş başa düştü.
düşürme,sahip ol bayrağına
türk-islam mührünü gel,vur çağına
fitneyi yalanı götür lağıma
dök dökebilirsen iş başa düştü.
abdurrahim karakoc
selamlar,
ozellile su misra beni hep dusundurur: ""kimsenin suçu yok,sen sana ettin''
-
selamlar,
her okudugumda burnumun direginin sizladigi bir yaziyi daha dogrusu bir onsozu sizlerle paylasmak istiyorum.onsoz hekimoglu ismail tarafindan sevdali siirler(1-2) kitabi icin yazilmis.bu onsozde ben; hem ustada bir kere daha hayran oldum,hemde o donemi(1950 ler) hekimoglunun gozunden bir kere daha okudum.okurken begeneceginizi umid ediyorum,ayrica kitaplarida kesinlikle tavsiye ederim.(ben insallah siirlerin bir kismini burada,bu baslik altinda paylasmaya calisacagim)
selam ve muhabbetle
Bu şiirler
yıllar çabuk geçiyor, onlarla birlikte bircok hatira ve gercek de gecmisin derelerine atiliyor.1950'de tahsil icin istanbula gelmistim. O gun 18 yasindaki bir gencin futbol oynamasi bir sansti.cunku sokakta gezenlerin ayagina camur bulasiyordu...kahveler tiklim tiklim,en azindan cayina oyun oynanirdi.ya meyhaneler...sonra topkapi mezarliklarinda obek obek insanlar oturup esrar icerdi. o zaman futbol oynamak bir sansti.antremanlar, mac,yorgun duser yatardim.
O zamanlar sosyalist veya komunist olmak moda imis,sonradan ogrendim,Nazim hikmet bile karargahini istanbul'da kurmus.
beni de toplantilara goturduler:gazoza votka katip icmeler,kadin erkek karisik;caz muzigi,dans...velhasil yasayislari hosuma gitmedi.
tahsilimi tamamlayip,memuriyete baslayinca,yumurtadan cikan civcive cok benziyordum:dar bir dunyadan,genis bir aleme cikmistim:camiler,hocalar varmis...Buyuk Dogu,Serdengecti dergileri, Risale-i Nurlar,Nihal Atsiz dunyami renklendirmisti.
Sokaktaki gunah selinden kactikca kitaplara kapaniyordum. yeniden ogrenci olup,defterimin uzerine:
Okulu:Hayat
Sinifi:Insan
Diye yazip,mesaiden artan zamanimi ders calisarak geciriyordum.Bekar adamin duvarlari Osmanli padisahlarinin semasi,buyik gunahlar listesi ve nefsin mertebeleri gibi kagitlarla doluydu.Siirler,her gun her an bir heykeltras gibi mermeri insana benzetmeye calisiyordu,beni yontuyordu:
Goster ilahi bu millet kurtulur tek mucize
bir utanmak hissi ver gaip hazinenden bize
ne irfandir veren ahlaka yukseklik ne vicdandir.
fazilet hissi insanlarda ALLAH korkusundandir.
--------------------
cesm-i insaf gibi akile mizan olamaz.
kisi noksanini bilmek gibi irfan olamaz.
---------------
ne azap,ne sitem bu yalnizliktan
suc bende asilmaz duvar bendedir.
siir ezberlemde irademi kaybetmistim:gezerken, otururken, yerken, icerken hep siir okuyordum.
yine o yillardi,savas ihtimali varmis,kadinlar memleketlerine gonderilecekmis,tugay seferi mevzilerine girecekmis...
gece dersine girdim,bazi erler agliyordu. cavusa sordum ''efendim savasa girilecekmis diye agliyorlar''.beynimden vurulmusa dondum:
Yara nisandir tenine erlerin
Mevt ise son rutbesidir askerin
alti da birdir,ustu de bir yerin
Arş yigitler vatan imdadina!
Diye basladim:
Bu vatan topragin kara bagrinda
Sira daglar gibi duranlarindir
Diye devam ettim:
Sonsuzluk kervani pesinizde ben
Uc ayakla seken topal kopegim...[/color]
Tam iki saat siir okumustum.zaten 197 erin icinde ikisi,ucu agliyordu,onlar,hepsi,dehset icinde beni dinliyorlardi,gorulmemis birsey!...
Gunler haftalar birbirini kovalarken sairlerden birisi geldi :''siir soleni duzenleyecegiz,katilirmisin?''dedi,hemen kabul ettim.
1950'lerin sartlarina gore cok suslu bir gazino ve aydin tabaka,hanimlariyla yerlerini almis.
Onde zeytin agaclari
arkasinda yar
sene 1946 mevsim sonbahar
neyleyim,neyleyim
yar yoluna dokulmemis
dilleri neyleyim?
Arkasindan:
''karimsin,kisragimsin'' gibi siirler okundu,sira bana geldi:
Uyu yavrum tepesinde hac yatan
Camiler var bu mu seni aglatan
Dayanamaz cegnenmeye bu vatan
Camilere hilal gotur ninni
Hem yurdu, hem ocunu al ninni.
Artik gozum hickimseyi gormuyor,tevfik olmayi goze aldigim gibi kendimden de gecmisim:
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz
Sen kivril ben gideyim, son peygamber kilavuz
Yol O'nun varlik O 'nun gerisi hep angarya
Yuzustu cok surundun ayaga kalk Sakarya.
Sairden saire geciyordum:
Birak beni haykirayim,susarsam sen matem et
Unutmaki sairleri haykirmayan bir millet
Sevenleri toprak olmus oksuz cocuk gibidir:
Zaman ona kan damlayan dislerini gosterir,
Bu zavalli suru icin ne merhamet,ne hukuk
Yalniz aci bir lokma ve zehirden bir yumruk! Selamlayip sahneden cekildim.Kuliste su icerken perdenin kenarindan salona baktim, burokratlarin kaslari catik ve kadinlar agliyordu.
Sonradan duydum ki fitratan islam'a yakin olan bu hanimlar:
- Bu cocuk gibilerine siir okutacaksaniz okutun,yoksa o terbiyesizleri istemeyiz.
Demisler,boylece o sehirde bicimsiz siir solenleride bitti.
Ah o yillar herseyi buzlu cam arkasindan seyrettigim o yillari.yine ya bir mahvelde veya bir gazinodayim.7-8 genc toplanmis, nazim hikmet'in siirlerini okuyor.dinledim.musait bir ani yakalayip:
Durun kalabaliklar bu cadde cikmaz sokak
Haykirsam kollarimi makas gibi acarak.
Durun,durun bir dunya iniyor tepemizden
Catirtilar geliyor karanlik kubbemizden.
Necip Fazil'in siirlerinden yarim saat okudum. soyle bir nefes alayim dedim,gencin biri bagirdi:
- bir daha nazim'in siiri yok,artik bunlari okuyacagiz.
Bunlarin tamami dindar oldu ve haklarinda 163.madde den sorusturma acildi.bu hal de onlari kamciladi:
- Komunist oluruz,icki iceriz birsey yok, musluman oluruz namaz kilariz ver elini kelepce...bunda bir terslik var...
Kitap dergi alirlardi,sanki devletle karsi karsiyalardi.
Yukaridaki hatiralar 1950 li yillara ait,boylesi yuzlerce...1963 de mahir iz'in sohbetlerine katiliyordum,Çile'nin dortte ucunu ezbere bildigimi ogrenince;''senin cilen de bu olmus'' diyerek espri yapmisti.gercekten de siiri ezberlemekten Kur'an ezberlemeye vakit bulamadim.Allah affetsin.
Yil 1995,63 yasindayim, bir omur boyu gerek yalnizken,gerekse dostlarima okudugum siirleri bir kitapda toplayayim dedim.Bunlari okurken yaptigim izahlarida yazdim.
Itimat ediniz bu siirlerin ekserisinde ya gozyasim veya kalbimden bir iki damla kan vardir.
Bu kitap bana bir dunya kurmustu, umit ederim sizi de o dunyaya davet eder.
-
selamlar,
siirlerinin tumune baktim ve eger gozden kacirmadiysam sezai karakoc'un muhtesem siiri mona roza yi goremedim.hakkaten iydir,guzeldir,anlamlidir.
selam ve muhabettle.
MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
-
selamlar,
cizimlerinizi daha yeni gordum,tebrik ediyorum sizi gercekten guzel bir yetenek ve siz bunu muspet yonde kullaniyorsunuz.bende isterdim cizebilmeyi,cilginlar gibi sabahlara kadar cizebilmeyi ( :pc: ,abartiyorum yok ole bise)
neyse ki ben su ciziminize ozellikle hayran kaldim.gercekten muhtesem,hatta daha da ote,:):):D:)
-
Arılar eko-sistemin devamı için hayati önem taşıyor. Ancak bazı kıtalarda sayıları hızla azalıyor. Kimi uzmanlara göre arıların yok olması insanlığın da sonunu getirebilir.
Tüm dünyada genellikle sadece bal yapan canlılar olarak görülen arıların, doğada daha büyük bir görevleri var. Tarımsal üretimde tozlanmayı sağlıyor, verimi arttırıyorlar. Ancak küresel ısınma nedeniyle bazı ülkelerde kitlesel arı ölümleri yaşanmaya başladı. Ülke ekonomileri bu durumdan olumsuz etkilendi.
Dünyanın dört bir yanından uzmanlar bu önemli sorunu görüşmek için Muğla'daki uluslararası kongrede buluştu.
Konuyla ilgili konuşan Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali İhsan Öztürk, "Arıların olmadığı bir dünyada, doğal denge ekolojik sistem çok kısa sürede bozulur ve yok olur" dedi.
Sussex Üniversitesi Öğretim Üyesi Norman Carreck ise bu konuda, "ABD'de yaşanan kitlesel arı ölümleri tarım ekonomisini olumsuz etkiledi" diye konuştu.
Arıların tarımsal üretimdeki rolünü fark eden birçok ülke başka ülkelerden arı kiralamaya başladı. Türkiye ise kitlesel arı ölümlerinden en az etkilenen ülkelerden biri olarak görülüyor.
-
selamlar,
arilar hakkinda saatli maarif mecmuasinda denk gelmis oldugum bir yaziyi buraya aktarmak ve sizle paylasmak istedim.
hadi selametle
500 gram bal için arılar, 3 milyon 750 bin defa çiçeğe konup kalkıyor.
Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor.
Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin Nektarını emiyor ve 100.000 km kanat çırpıyor. Bu deli çalışmanın arasında, dönüp 'dönüp öbür arı benim kadar dolaşıyor mu?' diye kontrol gereği de duymuyorlar. Birbirlerine tam bir güven içinde sadece hedeflerine odaklanmışlar!… Neredeyse kölesi olduğumuz bilgisayar saniyede 16 milyar aritmetik işlem yaparken, bilgisayarın doğadaki rakibi bal arıları bu sürede daha az enerji harcayarak 10 trilyonluk işlem yeteneğine sahip demek ki bilgisayarda hala Bill Gates'in keşfedemediği bir şeyler var..! Onlar bu işi canla başla yapıyor, ve genetik olarak nesilden nesile aktarılmış bir tembellik asla söz konusu olmamış! Bu arı cumhuriyetinde cinlik yapmak için 'birkaç gram bal da kendime saklayayım' diye peteği hortumlayana da şimdiye dek rastlanmamış. Hepsi güneşin 'kalk' ziliyle çalışmaya başlayıp, güneşin 'paydos' ziliyle dinlenmeye çekiliyorlar. Hiçbir arı, 'kraliçe hanım işin kaymağını yiyecek diye ben geberene kadar çalışmam abi…'de dememiş, birlikten ve kovandan çıkınını alıp başka yollara düşüp başka bir kovanda cumhuriyet kurmayı düşünmemiş! Karşı kovandakileri kıskanıp o peteğe dadanmamış! Arı, vücut ağırlığının 330 katı yük çekiyormuş. Her bir petek gözünün altıgen prizma şeklinde inşa edilmesi esas peteğin direncini sağlıyormuş. Bu nedenle kilolarca balı rahatlıkla taşıyabiliyor.
'Hadi bakalım arılardan özür dileyelim, onlara 'hayvan' dediğimiz için. Elin hayvanı düzen tutturmuş,milyon yıldır hayatına fesat sokmadan sürdürüyor sorumluluğu içinde saklı! Arıların 'ayıkla pirincin taşını' diye bir sözleri yok. Başka arıların yaptıklarını, onlar hayatlarını kısıtlayarak temizlemek zorunda değiller!.. Siz hiç arıyı sokan bir arı biliyor musunuz?
-
ALLAH razi olsun gonuldasim.insallah hersey daha iyi olacak ve olmalida.hadi selametle
-
selamlar,
ahmet kardesim,soylediklerinizde sonuna kadar haklisiniz.amma gel gor ki insan cok degisik bir varlik.bir gun bi sebep cikiyor gec yatmak zorunda kaliyorsunuz,bir gun bilmem ne oluyor bir suru isinizi aksatiyorsunuz.neyse biz dua edelim RABBIM bizleri iyi etsin,kendi adima konusayim;yoksa ben oyle programla filan yola gelmem.
selam ve muhabbetle
-
selamlar,
zamani degerlendirme konusunde ben genelde sonradan pisman olanlardanim.:pc:
insallah duzelir diye umut ediyorum ama umut etmek te yetmiyor,calismak lazim,sabretmek lazim vs vs.yani cok komplike bir is.ayrica bu konuda istikrarli olabilmekse bence en onemli kaide.
selam ve muhabbetle.
-
selamlar,
bu konuya dair aciklayici oldugunu dusundugum bu yaziyi sizlerle paylasmak istedim.
selam ve muhabbetle.
Hadislerde Türkler
Türk kelimesi Hazret-i Peygamber'in birkaç hadîsinde de geçer: Size ilişmedikleri müddetçe Türklere ilişmeyin. Zira ümmetimin mülkünü onların elinden ilk kapacak olan Beni Kantûra'dır [Ebû Dâvud, Taberânî]; Siz Türklerle dövüşmedikçe kıyamet kopmaz. Onlar çekirge gibi küçük gözlü, basık burunlu, kırmızı meşin gibi suratlı, aynı zamanda keçe ayakkabılıdır [buhârî, Müslim]; Türkler dünya ehlinin hepsine hâkim olurlar [Deylemî]; Âhir zamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan Beni Kantûra gelip Dicle Nehri kenarına inerler. Basra halkından bir fırka bunlarla harb eder ve şehid olur [Ebû Dâvud]; Benim Türk adında bir ordum vardır. Onunla haddi aşanlara haddini bildiririm [Divanu Lügatit-Türk]; Hıfzın onda dokuzu Türklerdedir [Hatîb].
Mamafih hadîslerde tasvir edilen Türk imajının pek de müsbet bir yönü yoktur. Ancak burada geçen Türk tabirinin, gerek ırk hususiyetleri ve gerekse tarihî gerçekler bakımından Moğolları tarif ettiği de şüphesizdir. Nitekim hadîs metinlerinin gelişinden bu anlaşılıyor. Kumral, buğday beniz, açık göz, orta boy gibi genetik hususiyetler taşıyan Türklerin, Moğollarla ortak hiç noktaları bulunmamaktadır. Türkler, Orta Asya'da yerleşen eski bir Âri ırkıdır. Hadîs âlimleri bu hadîslerde geçen Türkler ifadesini, Küffâr-ı Çin olarak tefsir etmiştir. Hadîslerde Türklerden hiç de iyi bahsedilmiyor. O zamanlar Türk kelimesinin, Moğol ve Çinliler için kullanıldığı âşikârdır. Muhtemelen Türkler de yakın bir coğrafyada yaşadığı ve ekseriya hükûmetler Türklerin elinde olduğu için, bu kavimlere Türk denmiştir. Hadîslerde zikredilmek veya zikredilmemek Türklerin İslâmiyete hizmet şerefini eksiltmez. İstanbul'un fethine dair hadîs yeter de artar bile!
---saatli maarif mecmuasi---
-
selamlar,
osmanlida harem konusunu,butun yonleriyle ele alan,cariyelik vb kavramlarin aslinda ne oldgunun anlatildigi muazzam bir kitap var.herkese tavsiye olunur.
osmanli da harem -->prof.dr.ahmet akgunduz.
-
selamlar,
arkadaslar yanlis hatirlamiyorsam,mehmet rauf'un eylul romani,ilk psikolojik roman olmasi lazim.bende tabi bi hevesle bide fiyatinin uygun olmasi munasebetiyle hemen aldim kitabi.fakat okumak ne mumkun! yada okuyabilmek.cok skici cok duragan.isimler cok karisik.kadinin adi suat,erkegin adi sureyya.bir turlu bu durumu kabullenemedim,yani okurken hep kafama takildi.bende yarida biraktim :pc:.sizlere bunu anlatmamin sebebi,hani okumak isterseniz,onceliginiz bu kitap olmasin bilakis en son okunacak hatta bence okunmayacak kitaplardan birisidir.ilk psokolojik roman olmasi sizi de ben gibi kandirmasin.
selam ve muhabbetle.
-
tarihi kupe yalani!
Takı sergisinde büyük rezalet yaşandı... Kimsesiz çocuklara yardım etmek için düzenlenen takı sergisinde padişah Yavuz Sultan Selim'in fotoğrafı tepki topladı. Sergiye katılanlar Selim'in kulağına takılan kadın küpesi, başındaki taç ve boynundaki gerdanlığı görünce "Bu nasıl rezalettir" dediler.Yapımcı ve yönetmen Nur Onur, öksüz ve yetim çocuklara destek olmak ve eğitimlerini sürdürmelerini sağlamak için kitabıyla da aynı adı taşıyan 'Mutluluk Bahçelerine Küçük Adımlar / Lale Devri' adlı bir sosyal sorumluluk projesi başlattı.
TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın himayelerinde gerçekleşen proje için sanatçı ve işadamları bir araya gelerek önceki akşam Ihlamur Kasrı'nda özel bir gece düzenlendi. Gece için ünlü takı tasarımcısı Muammer Ketenci'nin hazırladığı 300 parçalık özel koleksiyon podyumların ünlü mankenleri tarafından sergilendi. "Mutluluk Bahçelerine Küçük Adımlar" adlı kitabın satışından elde edilen gelirin tamamı ise çocukların eğitimleri için bağışlandı. bu arada projenin bir ayağı olan takı sergisinde padişah Yavuz Sultan Selim, fotoğrafı büyük tepki topladı. Fotoğrafta Yavuz Sultan Selim'e bir kadın küpesi takılmış, başına taç kondurulmuş ve boynu pırıltılı bir gerdanlıkla süslenmişti. Sergiye katılanların bir kısmı "Bir padişaha böyle saygısızlık yapılır mı derken bir kısmı ise sanat için her şey yapılır" dedi.
ŞAH İSMAİL'İ BİZE YAVUZ DİYE GÖSTERDİLER
Tarihçi Erhan Afyoncu da konu ile ilgili değerlendirmede bulunarak Sasani hükümdarı Şah İsmail'in tarih vesikalarında Yavuz Sultan Selim olarak gösterilmek istendiğinin altını çizdi. Afyoncu konu ile ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:
2008'in Mayıs ayında düzenlenen bir sergide tarihi bir yanlışlık tekrarlandı. Takı sergisindeki Yavuz Sultan Selim, küpeli ve boynundaki gerdanlıkla resmedilmişti. Bu yanlışlığın sebebi ise yıllardan beri bize Yavuz diye öğretilen küpeli resimden kaynaklanıyordu. Yavuz Sultan Selim denince aklımıza hep kulağı küpeli, palabıyıklı bir resim gelir. Bu resim tarih ders kitaplarında kullanıldığı için herkes Yavuz'u böyle tanır. Hatta kulağındaki küpenin sebebini üzerine birçok hikâye uydurulmuştur. Yok Yavuz Sultan Selim kılık değiştirerek Tebriz'e gidip, Şah İsmail'i satranç da yenince şah Şehzade Selim'e yenilginin hırsıyla bir tokat atmış, Yavuz da bu tokat kulağıma küpe olsun diye küpe takmış.
Bir diğer rivayete göre de Yavuz Sultan Selim İslamiyet'in kutsal topraklarına hakim olunca "Hadimü'l-Haremeyn", yani Haremeyn'in hizmetkârı olduğunu göstermek için küpe takmıştır. Yavuz Sultan Selim'e ait olduğu iddia edilen küpeli resim 18. yüzyıla ait bir Avrupalı ressam tarafından yapılmıştır ve Sultan Selim'le uzaktan yakından ilgisi yoktur. Yavuz'u gösteren 16. yüzyıla ait ve daha sonraki dönemlerde çizilmiş minyatürlerde sultanın kulağında küpe olmadığı gibi, portresi de çok farklıdır. Ayrıca "Selimname" isimli Yavuz Sultan Selim'in hayatını anlatan kitapların hiçbirisinde (Şükri-i Bidlisi, İdris-i Bidlisi, Celalzâde, Keşfi, Sücudi, İshak Çelebi vs.) sultanın küpe taktığına dair bir bilgiye rastlanılmaz. Türkmenler arasında küpe takmak eski bir gelenektir. Nitekim 1473'te Otlukbeli'nde Fatih Sultan Mehmed ile savaşan Akkoyunlu Türkmenlerinde küpe takanlar vardı (Neşri Tarihi, II, 819-821).
Ayrıca Kalenderilik ve Bektaşilik gibi tarikatlarda dervişler dünyadan ve dünyevi nesnelerden soyutlandıklarını göstermek için mengüç (küpe) takarlar. Bu iki gelenek de Yavuz Sultan Selim'e değil Akkoyunlular'ın topraklarında Safevi Devleti'ni kuran Şah İsmail'e uymaktadır. Ayrıca Şah İsmail'e ait bazı minyatürlerde de şah küpeli ve palabıyıklı tasvir edilmiştir. Avrupalılar tarafından çizilmiş bu resmin tarih ders kitaplarında kullanılması maalesef çok büyük bir talihsizlik olmuş ve yanlış bir Yavuz imajı oluşmuştur. Yavuz'a ait olduğu iddia edilen bu resim bir daha tarih ders kitaplarında kullanılmamalıdır.
Kaynak: Batuhan Özkardeşler/Bugün
-
selamlar,
arkadaslar bu giris cumlesini degistiriyorum,yeni bir baslik acmaktansa ayni baslik altinda onemli gordugum konulari taplamaya karar verdim.neyse umarim herkes yeterince istifade edebilir.
Çin ve Roma tarihlerinde, Türkler bu isimle anılır. M.Ö. III. asırda yaşayan Hun İmparatorluğu halkı arasında, Türk adında bir boy vardı. Bu boy, iktidarı ele geçirip Göktürk Devleti'ni kurunca, aynı dili konuşan bütün topluluklara Türk adı verilmiş; Arap, Fars ve Bizanslılarca da böyle anılmıştır. Nitekim Moğollar da, kavmi arasında en güçlü ve kalabalık bir topluluk iken, iktidarı ele geçirmesi sebebiyle bütün bir ırka adını vermiştir. Franklar, Almanlar, Ruslar, İtalikler, Angllar için de böyle söylenebilir.
Türk kelimesinin aslı türemek fiilinden gelir. Bu fiilden, türemiş, yaratılmış, sayıca çok, soylu mânâsına türük ve nihâyet hece düşmesiyle türk kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümek fiilinden yürük adını almışlardır. Muhtemelen Türkler, aynı dili konuşup aynı soydan geldiklerini göstermek için, kendilerinden bahsederken millet karşılığı olarak türük kelimesini kullanmış; sonra bu bir kavim adı hâline gelmiştir. Göktürk, gökten türemiş demektir. Burada hânedanın mukaddes vasfı vurgulanmıştır. Gök ve mavi renk, eski Türklerde dinî bir semboldü.
Türk kelimesi, sonradan Uygurlarda, kuvvetli ve olgun mânâsını kazanmıştır. Bir rivayette Türk, miğfer demektir. Eteklerinde yaşadığı dağ, miğfer şeklinde olduğu için, bu boya Türk ismi verilmiştir. Bir başka rivâyete göre, Araplar, İskender-i Zülkarneyn'in Yecüc ve Mecüc için yaptığı seddin önünde kalan millete, beri yanda kalmış, terk edilmiş (terîk) mânâsına Türk demişlerdir. Bir başka Arap rivayetinde de Yafes'in oğlunun yerleştiği bölge ıssız olduğu için terîk denmiştir. Çoğulu etrak'tır.
Türk, Farsça, beyaz demektir. Farslar, Türklerle ilk karşılaştıklarında, bölge halkı gibi esmer veya sarı olmadıkları için bu ismi vermiştir. İran mitolojisine göre İrec ile Turec adlı iki kardeşten İranlılar ve Türkler türemiştir. İranlılar, Türklerden ilk Müslüman olanlara da "Türk'e benzer" mânâsına, Türk-mend (Türkmen) demişlerdir. Başka bir rivâyette Türkmen, Türk-i İman kelimesinden gelir ve Müslüman Türkleri ifade eder. Nitekim Türkmen, Müslüman Oğuzlara verilen isimdir. Avrupalılar, Osmanlılara, hatta Müslümanlara Türk demişlerdir.
Bazı İslâm ve Osmanlı tarihçileri, Türklerin, Nuh peygamberin oğullarından Yafes'in Türk (Tevrat'taki söylenişe göre Togharma) adlı oğlunun (Tevrat'a göre torununun) neslinden geldiğini söyler. Beyaz ve sarı ırk Yafes'in başka çocuklarından türemiştir. Nuh Peygamberin oğullarından Sam, Arap ve Yahudîlerin; Ham da Hindli ve Zencilerin atasıdır. Türklerin, Hazret-i İbrahim'in Kantûra adlı hanımından olan oğlu Togarma'nın soyundan geldiğine dair bir Tevrat rivâyeti daha vardır. Bu sebeple Türkler, bazı Sâmî kaynaklarında Benî Kantûra (Kanturaoğulları) diye anılır.
Etrak-ı bîidrak
Türk kelimesinin bir de sosyolojik mânâsı vardır. Türkler, Müslüman olduktan sonra, Sâmânoğulları zamanında, Müslüman olmayan ırkdaşları ile İslâm kültürü zayıf göçebe ve köylüler hakkında Türk tabirini kullanmıştır. Yörükler, yerleşik hayata geçmiş; memurluk, ziraat ve esnaflıkla uğraşan, koyun beslemeyip yaylaya gitmeyen ırkdaşlarına Türk demiştir. Nitekim Anadolu'nun çok yerinde bu tabir, sipahi sınıfına girmeyen sıradan köylüler için kullanılmıştır. Etrâk-ı bî-idrak sözü de "anlayışsız köylüler" demek oluyor. Fatih Kanunnâmesi'nde der ki: "Eğer biregü (birisi) hamr (şarap) içse, Türk veya şehirli olsa, kâdı ta'zîr ura (cezalandırsın)". Bu inceliği bilmeyenler, yanlış değerlendirmelere kapılmıştır. Başta Selçuklular ve Osmanlılar olmak üzere, bütün Türk devletleri ırkçılıktan uzak bir biçimde milletleri ile iftihar etmiş; hepsi de Türk kültürüne unutulmaz hizmetlerde bulunmuşlardır.
Hadislerde Türkler
Türk kelimesi Hazret-i Peygamber'in birkaç hadîsinde de geçer: Size ilişmedikleri müddetçe Türklere ilişmeyin. Zira ümmetimin mülkünü onların elinden ilk kapacak olan Beni Kantûra'dır [Ebû Dâvud, Taberânî]; Siz Türklerle dövüşmedikçe kıyamet kopmaz. Onlar çekirge gibi küçük gözlü, basık burunlu, kırmızı meşin gibi suratlı, aynı zamanda keçe ayakkabılıdır [buhârî, Müslim]; Türkler dünya ehlinin hepsine hâkim olurlar [Deylemî]; Âhir zamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan Beni Kantûra gelip Dicle Nehri kenarına inerler. Basra halkından bir fırka bunlarla harb eder ve şehid olur [Ebû Dâvud]; Benim Türk adında bir ordum vardır. Onunla haddi aşanlara haddini bildiririm [Divanu Lügatit-Türk]; Hıfzın onda dokuzu Türklerdedir [Hatîb].
Mamafih hadîslerde tasvir edilen Türk imajının pek de müsbet bir yönü yoktur. Ancak burada geçen Türk tabirinin, gerek ırk hususiyetleri ve gerekse tarihî gerçekler bakımından Moğolları tarif ettiği de şüphesizdir. Nitekim hadîs metinlerinin gelişinden bu anlaşılıyor. Kumral, buğday beniz, açık göz, orta boy gibi genetik hususiyetler taşıyan Türklerin, Moğollarla ortak hiç noktaları bulunmamaktadır. Türkler, Orta Asya'da yerleşen eski bir Âri ırkıdır. Hadîs âlimleri bu hadîslerde geçen Türkler ifadesini, Küffâr-ı Çin olarak tefsir etmiştir. Hadîslerde Türklerden hiç de iyi bahsedilmiyor. O zamanlar Türk kelimesinin, Moğol ve Çinliler için kullanıldığı âşikârdır. Muhtemelen Türkler de yakın bir coğrafyada yaşadığı ve ekseriya hükûmetler Türklerin elinde olduğu için, bu kavimlere Türk denmiştir. Hadîslerde zikredilmek veya zikredilmemek Türklerin İslâmiyete hizmet şerefini eksiltmez. İstanbul'un fethine dair hadîs yeter de artar bile!
-
nasil ifade edilir bilmiyorum ama,gercekten muhtesem bir yazi.bunu butun muslumanlarin okumasi ve kaybolup gidisimizin bir kere daha farkina varmasi gerekiyor.ALLAH yazandan da yayinlayan dan da razi olsun.selametle
-
selamlar,
valla simdi cok uzuldum,suleyman nazif gibi bir adami simdiye kadar duymadigim icin. artik bundan sonra asiliriz okumaya.
bide bu anlatilanlar fikra olmasa gerek gonuldasim,yoksa fikra baska anlamlar iceriyorda ben mi bilmiyorum.
neyse selam ve muhabbetle
-
selamlar,
gonuldasim murid,sayet memleketim olarak sivasi deseydin,cok kizardim.biraz kendime biraz sizlere.o koca cag kebabini gorupte sivas demek olmazdi,ki siz sonunda cok guzel bagladiniz masallah.sizin resimlerde fena degil hani,klasik istanbul resimleri :pc:.sakin bu klasik lafindan alinmayin,istanbulu anlatmaya resimler filan yetemez ama bu baslik altinda bir cok istanbul resmi gormek mumkun,ondan dolayi klasik diyorum.neyse efendim,insallah bir gun yolunuz erzuruma duserde bende sizlere guzel bir kebap ismarlarim,bundan da mutluluk duyarim acikcasi.(bu arada baliklar kirmizi ve kahverengi benekli hakiki alabaliklar.onlari yakalamak,dunyanin en zor gerceklestirilen hobilerinden biri.adamlar cok hizli cook.hemde her derde sifa.)
selam ve muhabbetle.
-
selamlar,
arkadaslar ben bu tartismanin butun taraflarina sesleniyorum.kimse kusura bakmasin ama bu sekilde hic bir yere varamayiz.
pomak22 abdulhamite ulu denmesine karsi,ulu olan bir tarafini gormedigini soyluyor,bizde elimizden geldigince ulu oldugunu bu ulu'lugun yucelikten degilde,sahsa atfen yapilan bir ovgu den ibaret oldugunu soyluyoruz.
ne pomak22 fikrinden vazgecer nede bizler.ben eminim ki pomak22 abdulhamiti ilk olarak,necip fazildan yada mustafa armagandan dinleseydi,okusaydi onun fikirleri,bugun bizimkiyle ayni paralelde olacakti.yada tam tersi durum bizler icin gecerli.
maalesef arastirmiyoruz,yada arastirdigimiz da bir sonuca varamiyoruz,ne ezberletilmisse yada ilk olarak ne ogrenilmisse genelde odur bizim fikrimiz benimsedigimiz.elbetteki istisnalar vardir ama bu dedigim kaide genel icin uygundur.
fakat son soz olarak sunu soylemek isterim ki,osmanli padisahlarinin hepsi,yanlislariyla,hatalariyla birer insandir.benim gozumde hepsi uludur,hepsi mubarektir.onlarin almis olduklari egitim,terbiye,medrese egitimi vs.bugun hicbirimize nasip olmamaktadir.o yuzden laf atmak yerine rahmet okumak en guzelidir.ALLAH hepsinden razi olsun,bizi birbirimize dusurmesin,herkesi dogru olanla karsilastirsin.
bence artik uzatmanin anlami yok.
selam ve muhabbetle
- 1
Şiilik (alevilik,kızılbaşlık) Konusu...
in Serbest Kürsü
Posted · Report reply
selamlar,
arkadaslar,ben tamamen ogrenmek amacli,kin ve nefret gutmeyen duygularla bu nokta da bir sual sormak istiyorum.konuyla ilgili bilgisi olan arkadaslar ALLAH rizasi icin,kaynak gostererek,(ama su resmi tarih safsatalarini bir kenara iterek) su muhim soruya cevap verebilirmisiniz?
padisahlarimizdan hasmetli yavuz sultan selim hz.leri alevileri topluca katletmismidir? ve bunla yetinmeyerek,zamanin fetva ehli insanlara (seyhulislam) cuma hutbelerinde okumalari icin su cumleleri soylemismidir? savunmusmudur? ;alevi katletmes/oldurmek cennete girmeye sebebiyettir.
sakin kizmayin,celallenmeyin.bu soylediklerime bu haliyle hatta daha ileri goturerek inanan,yavuza her defasinda kufurler hakaretler savuran bir suru alevi var.simdi sormayin nerden taniyorsun,taniyorum bi sekilde.
ne zaman tarih konusulsa hep bunlari soyluyor,bende;yok canim imkansiz yavuz selim hz.leri boyle sey yapmaz,heleki cenneti nasil vadeder diye filan savunuyorum,ama isin acikcasi elimde ne bir kaynak ne bir belge/
neyse efendim varsa eger bildiginiz biseler buyrun paylasinda,bizde bilelim egrisini dogrusunu,
selam ve muhabbetle