Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Sen

Sessizce seviyorum dedin

Ben kol kanat içinde nefeslenmiştim

 

Sen

Aşkımsın dedin

Ve ben şeyimi senin için hasretmiştim

 

Bir gün

Hiç beklemediğim zamanlarda

Rüyalarımda gördüğüm asudeyi nazardın

 

Ve sen

Hülyalarımda süslediğim

Derinliğimde, sörf yaptığım

Hatta gülle, bülbülle resmettiğim şevktin

 

Sen,

Hiç acımadan ve arlanmadan

Kaygılanmadan, vicdanın sızlamadan gittin

 

Sen

Bir not dahi bırakmadan, kayboldun

Ben ise günlerce kahroldum, sarardım soldum!

 

Çok

Aradım, gezdiğimiz mekânları okudum

Seni bilmeyenlerden, dahi bıkmadan sordum!

 

Seni

Tarif ettim, siyah kalem porteni yaptırdım

Duvarlara, duraklara ve anıtlara yapıştırdım!

 

Ama sen

Hala yoksun, beni de alıp kendinle götürdün!

Bir derbederliğe gark ettin ve çekip mahvettin!

 

Şimdilerde yaşamak

Hazan ikliminde şevksiz ve mahzun bakmak

Anılarınla yoğrulmak ve takatsiz nefesimle solmak

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Semaların

Namütenahi deruniliğinde

Sadık dostluğun mübariz katresinde

 

Salındığım

Enaniyet muhayyilesinde

Aşksız kaldığıma yanar öyle ağlarım

 

Ağıdım

Onsuzluğadır nasıl katlanırım

Sevgiye hasret yürekten saklanırım

 

Nihayetin

Membaında bir paklanırım

Yalnızlığımdan saklanır hep korkarım

 

Hiç aramayın

Ve bir merakta kalmayın

Canavar kimliğinden de bihaber olmayın

 

Saklayın

Ve hiç durmayın içinizde aklayın

Ruhunuzun serencamını hazla yaşamayın

 

Hani nerdedir

Asude ve mahzun ellerim

Envayı çeşit hayallerim bitmez düşlerim

 

Benliğimde

Ne kadar barizdir rüküşlerim

Ben bana verilmiş emanettim neyledim

 

Kim kaldı ki

Ve kalıyor şu arzın mekânında

İdrakten uzakta, manadan bizar anımızda

 

Hani teslim

Edeceğimiz emanetti bir canla

Ne peşindeyiz, artık biraz düşünsek haksa

 

Can kimin,

An kimin, avuntu kimlerin sorarım

Kimliğinden habersiz çulsuz sefillerin anarım

 

Şan, kan kimin,

Zanlarıdır şu rezillerin ağlarım

Urbasız tendir, masum bedendir göçen yanarım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Melalin

Yalnızlığında sadık arkadaşları

Ufuklar serencamında, hicran şarkıları

 

Kaldırımların

Sancısı bilseniz ki çok acı

Ne hancı kaldı ne yolcu bir gönül yarası

 

Gönlüm

Senin yokluğunu nasıl çekecek

Kime ne diyecek, sancısını kim bilecek

 

Canlar

Habersizce nefeslenerek gidecek

Karanlık sokakları o lambalar anlayacak

 

Gönül yarsiz,

bahar suya hasret kalır mı

Aşk, sinede zuhur etmeyince anlaşılır mı

 

Umutsuzluk

dergahında bir inanç olur mu

Hiddet solunurken, şefkat hiç bulunur mu

 

Şahitlik eder

Sokak lambaları sessizliğinde

Edebin tefekkür edilen nadide enginliğinde

 

Gecelerin,

Sukutu yaşadığı aşikâr dirliğinde

Kim kiminle aşk kimin derdinde gelmeyince

 

Hasretim,

Geceler içinde ben çok hederim

Bircan içinde nefeslenen yalnız divaneyim

 

Nefsin

Biganeliğinde, o nedameti neyleyim

Keş kelerin hezeyanında bulunmaz bir işim

 

Sabrı bilirim,

Ben artık onunla bir yarenim

Çileler içinde tefekkür ettiğim zenginliğim

 

Ben kendi

Halimleyim, lambalardır şahidim

Aşkı teneffüs ederim onula halimi demlerim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Rahmetullahi aleyh;

Hacı Hasan Efendi dergâhı diye bilinen, mekâna gittiğimde,

Ne hikmetse her zaman kalabalık ziyaretçi grupları mevcut oluyordu!

 

Enteresandır belki fakat

Mekânın kuşatan ikliminde, sessizliğin ön plana çıkması

Ve bunu edep sayması, oldukça farklı geliyordu o zamanlar bana.

 

Gizli ve özel sırlara çözüm sunması,

Yeşil yapraklı meyve ağaçların geleceğe ümit aşılaması

Ve o anda canlı, tefekkür keyfiyeti sunması, benim ufkumda çağrışımlar yaptı.

 

Henüz içeriye girmeden

Huzur kuşatmıştı benliğimi, adeta beni bir başka,

Diyarlara ve daha önce tanımadığım, mekânlara götürmüştü.

 

Duygularım galeyana gelmiş,

Feyiz ikliminde, gönlümün derinliğinde, şevk, heyecan, merak

Hepsi birden ve hiç beklemeden, hissiyat beni aniden ihata etmişti.

 

Sıra ile odaya pür dikkat alınıyorduk,

Oradan çıkanların yüzleri kızarmış, gözleri mahzunlaşmış,

Ayrılmanın hüznü, her tarafını sarmış bir ruh hali ile, başları

Öne eğik vaziyette, adeta şarj olmuş bir yürek serinliğinde bulunuyorlardı!

 

Yüzlerinden eksilmeyen

Tebessümle, bulunanlarla tokalaşarak,

Mutlaka en kısa zamanda, yeniden geleceğim, temennisinde

Bulunuyorlar ve Allah’a emanet olun dualarıyla müsaade alarak gidiyorlardı.

 

İçeriye girdik, etrafa baktık,

İnsanlar halka olmuş bir vaziyette

Zatı muhteremin önünde ve dizlerinin üstünde oturuyorlardı.

 

Zatı muhteremin üzerinde,

Adeta kefeni andıran, beyaz ve uzun bir elbise, onun üzerine

Uygun bir yelek giyilmiş, başında özenle işlenmiş bir takke bulunuyordu.

 

Oldukça beyaz olan yüz siması

Ve yanaklarında beliren tebessüm, kuşatıcı oluyordu.

Canlılığı nişanesi olan sevinç, kendini hiç gizlemiyor, aşikar olarak gösteriyordu.

 

Güzele güzellik katan

Ve bir bütünü tamamlayan, ağarmış seyrek sakalı vardı.

Bu durum hayat ve memat denkliğinde bizleri tefekküre zorluyordu.

 

Yaşadığı dünyada, mahşerin

Haşyetini taşıyan, yüz hatları mevcuttu.

Allah’ın bir lütuf olarak verdiği tebessüm cimrilik yapmıyordu.

 

Dalga, dalga her tarafa yayılıyor

Ve mecliste bulunanları rahatlatıyordu.

Sohbet vurguların bizleri adeta, yaşanılan mekândan çıkartıyordu.

 

Ukbanın

Derinliğine doğru

Sakince ve suhuletle yol aldırıyordu.

Peygambere tabi olmayı en büyük fazilet olarak görüyordu.

 

Sahip olunan değeri,

Fevkalade bularak bizlere

Bu mirası tanıtıyordu. Peygamber efendimizi o kadar çok özümsemiş ki!

 

Sanki o anı,

Onunla birlikte yaşayarak

Terennüm ediyordu ve bizleri hissiyatın zirvesine çıkartıyordu.

 

Allah’ın

Cennetine girmek

Asla bir gaye değil, diyordu!

 

Cemalini

Görmenin asıl olduğunu

Açık seçik bir kıvamda vurguluyordu.

 

Hak rızasının önemini,

İnsana hizmetin maksadını izah ediyordu.

Piri fani ölçeğine fevkalade uygun bir hali bulunuyordu.

 

Bedeninde

Fazla kiloları barındırmıyordu.

Sohbet ederken devamlı ağzı kuruyordu.

 

Gözlerinden

Biraz rahatsızlığı vardı.

Gözlük takıyordu, şeker hastalığını bir lütuf sayıyordu.

 

Derdi kim verdi ki,

Kime şikâyet edelim diyordu.

Güzel ve kıraatine uygun okunan Kur’an ayetlerini dinleyince,

Çok etkileniyordu. Ve gözlerinden yaş hilkatince öyle boşalıyordu.

 

Bu mübarek insan,

Hemen okunan ayetlerin bitiminde!

Ayetin nüzul sebebini ve anlamını açıklıyordu bizlere.

 

Ve böylece

Dinleyenleri aydınlatıyordu.

Var mı bana sorusu bulunan diyerek, misafirlere söz hakkı tanıyordu.

 

İnsanın kafasına takılan,

Müphem bir şey kalmasın diyordu.

Şayet kalırsa, kuşku, zan ve ön yargı mantığa galebe çalar buyuruyordu.

 

İşte böyle bir

Allah’ın kuluyla, tanışmam,

Benim için en büyük bahtiyarlık olmuştu, etkisi almış ve kuşatmıştı.

 

Zatını görmeden dahi,

Sinemdeki daralmalara kapı aralamıştı.

Züht ve takva konusunda, ihsan hususunda duyarlı olan bu insan!

 

Ve insanlar tarafından

Teveccüh gösterilen bir can olarak diğerlerinden

Ne farklılık vardı ki, bu insanda, beni bu kadar etkiledi, diye kendime soruyordum.

 

O insanı görmeden,

Mezarlığı en mahrem haliyle yaşadım bir an.

Çeşitli meyvelerin, bulunduğu bahçe dünyanın idi ve bir başka güzellikti.

 

Ama ben burada

Bilmediğim cenneti anmıştım.

Peygamber ve onun sevgili Rabbine yakın olmam.

Rehber olan Kuran’ı ve inmesine vesile olan insanları, sürurla anmıştım.

 

Huzur ve emin olmanın,

Sevincini bizzat yaşadım ve gördüm.

Yaşadığım güzelliklerde bunlar gizlidir, işte hikmetleri de budur.

 

Haktan geldik

Ve yine ona döneceğiz diyerek buharlaşmayan,

Amellerimizin kurtuluş reçetemiz olacağını idrak ederek, infak yapmalıyız.

 

Dünya ve nimetlerinin

Kimin olduğunu bilerek, tekebbürden uzak durmalıyız.

Kur’an ve inmesine vesile olan peygamberini, nefsimizden ziyade sevmeliyiz.

 

Onun ümmeti için

Bıraktıklarını vuslat pusulası olarak görmeliyiz.

Tüm bunlara rağmen Allah ve resulüne yabancı kalıyor isek.

 

Nefsimizin

hazin ve trajikomik durumunun,

Kimseyi de şefaatçi yapmayacağını mutlaka bilmeliyiz.

 

Bu satırları

"Nakşeden izler" adlı kitap çalışmamın

1979 yıllarında ki bizzat yaşadıklarımdandır.

Cenabı Hak şefaatine nail eylesin İnşaallah diyor ve selam eğliyorum.

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mustafa Cilasun abi, öylesine güzel yazmışsınız ki; sanki bizde sizinle beraber oradaydık. Sanki bizde sizin yaşadıklarınızı yaşadık. Belkide şiirinizin güzelliği o mübarek diye bahsettiğiniz zattan geliyor. Hacı Hasan Efendi ve dergahı hakkında mümkünse bilgi verebilir misiniz?

 

Şiirin başlığı 'çok farklı bir mekandı' diye yazmışsınız. Benim de içimden şöyle geçiyor 'zaman, bambaşka bir mekandaydı'

Share this post


Link to post
Share on other sites
Mustafa Cilasun abi, öylesine güzel yazmışsınız ki; sanki bizde sizinle beraber oradaydık. Sanki bizde sizin yaşadıklarınızı yaşadık. Belkide şiirinizin güzelliği o mübarek diye bahsettiğiniz zattan geliyor. Hacı Hasan Efendi ve dergahı hakkında mümkünse bilgi verebilir misiniz?

 

Şiirin başlığı 'çok farklı bir mekandı' diye yazmışsınız. Benim de içimden şöyle geçiyor 'zaman, bambaşka bir mekandaydı'

 

 

Kıymetli kardeşim

duyarlılığınız için çok teşekkürler ediyorum.

Kayserinin bir ilçesi olan Yahyalını kavacık mahallesinde ceyran etmişti hikaye.

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (www.umutfm.com/izle)Belgeselini izlerseniz ziyadesiyle kanaat sahibi olursunuz.

Evet, şiirin başlığı bahsettiğiniz güzeliklikte de olabilirdi. Ama birçok siteye çoktan eklenmiştir.

Baki selam ve muhabbetlerimle kardeşim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne olur sen ol

Gözyaşlarını heder etme, halinde demle

Bin bir çeşit nefes verdiğin çiçeklerin arasında hiç solma.

 

Ne ahde vefayı sorgula

Ve ne de sadakat adına bir ifrata kaçma

İnsan kimliğindeki açılan sahifelerde imtihanı asla unutma.

 

Vesveseyle kalbini daraltma

Hareket ve kuvvetin neticesinde oyalanma

Teslimiyetin gerekçelerinde ki hikmeti sorgula ve öyle yaşa.

 

Sen senin gibi nefesi olan

Ve kalbi inşirahlar yaşamaya çok yabancılaşan

Kişiliğinde zamanla gariplikler yaşanacak olan cana yaslanma.

 

Kalbin sahibinden asla uzaklaşma

Toprağın suhuletini anla, yağmur damlasını kokla

Gülün dikeninden korkma, aşk ve sevdayı kalbi nur olarak anla.

 

Zevkleriyle sırnaşanla oyalanma

Zihni muvazeneden yoksun olanla arkadaşlık kurma

An ve zaman kalbinle anlamlı olacak anla ömür semeyedir kanma.

 

Her sevilen onu hasreden değildir

Sevgi bahşedilen bir güzelliktir zira o hak edeni bilir

İyilik ve ihsan senin en önemli hazinendir, ihlâsla ilintili süreçtir.

 

Sen ne kadar kahredersen

Ancak o nispetle kahrolmaya namzet nefessin bilmelisin

Hikmetin gerekçelerinde sukuta idraki önceleyip tahkike girmelisin.

 

Nasibin gayretle işliğini kesp etmelisin

Rekabetin bir sünnetullah olduğunu terennüm etmelisin

Ölümle ürpermemelisin ve bir saadet coşkusuyla öteleri özlemelisin.

 

Namütenahi olan yegâneyle nefeslenmelisin

Dareyn nedir keşfetmelisin ve onu mefkûre edinmelisin

Her insana ve ihtiyaçlıya hidayete müteallik bir itina göstermelisin.

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nihayet

Yine garip günlerimden biriydi yaşadığım

İçimin burukluğuyla nefes aldığım ve sancılar yaşadığım andı.

 

Geceden itibaren hüzün

Halimi kuşatan ve hislerimi sarsan acıydı

Yanaklarım al al, kalbim feveran ediyordu fakat bilinmiyordu.

 

Hangi şiiri dinlesem

Ve nasıl bir müzik dinlesem hiç fark etmiyordu

Beni alıp ötelerin serencamında hazanının sancıyla yaşatıyordu.

 

İç sıkıntım dinmek bilmiyordu

Muhakkak bir şeyin olacağını hissediyordum

Kalbi solgunluk yaşıyor lahavle vela kuvvet eyle yutkunuyordum.

 

Telefonum çalıyordu

Ve henüz alo demeden acı haberi almıştım

Annem yaşadığı trafik kazasıyla acilen hastaneye kaldırılmıştı.

 

Durumunun çok vahim olduğu

Ve kırılmadık yeri kalmadığını söyleyen doktor

Devam ediyordu bilgilendirmeye ve beyin kanamasının vahimliğiyle.

 

Nutkum durmuştu o an

Ve acilen hastaneye gittiğimde annemin şuuru kapalıydı

O kadar perişan ve hazin bir dram karşısında çaresizliğim artmıştı.

 

Hiçbir şey yapamıyordum

Çok zor nefes alıyor ve her yanı kırılmıştı

Kan revan içinde ve morlaşmış lekeleriyle ve ölüme teslimiyetiyleydi.

 

Çocuklarım yanıma geldikçe

Ve refikam gözyaşlarını serdettikçe içim geçiyordu

Ağlamamak adına, metanet adına ne varsa direnerek sabrediyordum.

 

Akşam ezanıyla

Ve artık durdurmaya muvaffak olamadığım gözyaşlarımla

Kalbi titremelerimin refakatiyle, solan yaprakların arasında ağlıyordum.

 

Oğlum babacığım lütfen derken

Koluma girerek metin olmamı söylerken ve babam ötedeyken

Annem çaresizlik içinde ve kalan nefesinin acizliğiyle ölüm eşiğindeydi.

 

Hangi yakınıma baksam

Gözlerimin içinde ve halimin perişan kimliğinde

Bana himmet ettikleri ve açziyet içinde nefeslendikleri çok aşikârdı.

 

Nihayet doktorlar

Travma bölümünden yoğun bakıma aldılar

Ve üç gün uyutacaklarını söylediler ve müspet bir gelişme olursa o an

 

Kanama durursa

Beyin ameliyatına alacaklarını tekrar söylediler

Bir takım tavsiyelerde bulunarak ve dua temennilerini hatırlattılar…

 

Şimdi annem uyutuldu

Her hangi müspet gelişme yok hali hazırda

Beklemeler eşliğinde, niyazlar beklentisiyle ve dostların iştirakleriyle…

 

Mahzun ve mağdur bir halde

O an ve zamanın sahibi ne kadar müsaade edecekse

Kalbin ritmi seyrini terk ederek, ötelere davet edecekse şifa dileğiyle…

 

Şimdi tüm dostlarımdan

Kalbi hissedişleriyle acil niyazlar bekliyorum

Şu an ve tükenen zamanda ve halimin perişanlığında hamiyet diliyorum…

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah büyüktür... O ne dilerse, olur... O'nun her dilediğinde bir hikmet vardır... Annenize Allah'tan acil şifalar ve size de derin sabırlar dilerim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cenabı Hak sizlerden ve ayalinizde hoşnut olsun inşaallah.

Çok teşekkürler ediyorum, duyarlılığınız adına minnettarım.

Şu an itibarıyle her hangi bir müsbet gelişme yok maalesef...

Uyutulmuş vaziyette bekletiliyor ve üç gün içinde müsbet bir gelişme olursa beyin ameliyatı olacakmış...

Doktorların beyanı bu şekilde maalesef... Selam ve hürmetle efendim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Annem

Neyleyim ki artık yoksun

Toprağın bağrında soluksuz bir hazanı meraksın

 

Yalnızsın

Hamiyet adına bakınırsın

Söyle şimdi kime ne anlatırsın bir bahtı karasın

 

Öksüzdün

Sevgiye hasret bir nefestin

Garipliğinle ömrünü tükettin ve yine garip gittin

 

Hüzün seninle

Ardında bıraktığın hicran benimle

Solgun halinin ikliminde, çaresizlik şimdi benimle

 

Soğuk tenin

Artık ritme yen suhuletli kalbin

Mütemadiyen sukuta çekilen şefkatli dilin ne sakin

 

Tenini yıkamak

Kefenin en son giyeceğin sancak

Vuslat bilinir ki değildir mefkureleşen en son durak

 

Garipliğim nüksetti

Saklanan göz yaşlarım akın etti

Kalbi titremelerim kelamıma eşlik ederek niyaz etti

 

Bilirim ki

Senin umut çınarındım

Ve dualarında hep vardım, şimdi hassaten muhtacım

 

Acın içimde bir dem

Hüznün kalbimde sahifeleşen bir kıdem

Anam olarak şayet hakikatsem ihsanım olacak hepten

 

Mezarın açtım

İçinde tefekkürle adımladım kaldım

Seni kalbinin sahibine bıraktım ve ötelerin hazzını andım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her okunan ezanda

Kalbim hüzünle buluşuyor nedense

Annesiz olmak ne acı bir nağmeymiş hakkıyla bilinse

 

Evlatlarım nazar edince

Refikam kendi kavlince sessizliğinde

Tefekkür etmek hicranı gam oluyor işte ne hikmetse

 

Arkada kalanlar

Hatıra namına anlamlaşan sayfalar

Büyük bir ihtimamla sakladığın albümleşen her anılar

 

Teket teker

Gözlerimin önünde ve seninle

Bıraktığın nefeslerin dirliğinde ve kalbi silinmezlerde

 

Odalar anlamsız

Senden arta kalanlar haksız

Ruhum dirliğinde kararsız ve gönlüm şimdilerde yarsız

 

Nereye girsem

Hüzün hiç peşimi bırakmıyor

Kurutarak astığın patlıcanlar ve kesilen aş makarnalar

 

Yeni aldığın tavalar

Henüz kutusunu açmadığın bardaklar

Ocak üzerinde bırakılanlar, sahanlıkta ayaza kalanlar

 

Hepsini derledim

Evlatlarına hatıra olarak verdim

Torunlarını unutmadım onlara da aziz hatıranı bıraktım

 

Şimdi çayımı

Senin bardağınla içiyorum hüzünle

Sırların senin ikliminde kaldı vasiyet edemeden gidince

 

Yutkunmalarım

Boğazında elemle düğümlenince

Sökün ediyor yaşlar gözlerime kendi dirliği güzelliğinde

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yüreğim yanıyor

Kalbim hissedişleriyle ağlıyor

Ruhum kendi serencamında direniyor ve çok fakirleşiyor

 

Hangi çocuğu görsem

Nisa kimliğinde nefesleri dizsem

Analık payesini hakkıyla teslim edenleri işitsem sızlıyorum

 

Mezarın sessiz

Şimdi her dost nefesler sensiz

Akanda bıraktıkların kefilsiz ve fevkalade takatsiz fersiz

 

Seni yâd etmek

Ahsen güzelliğinde sarfı nazarı bilmek

Okunacak rahmetin dirliğinde suhuletli nefesleri dilemek

 

Hazan içinde

Düşen yaprağın hicran güzelliğinde

Çaresizleşen dalların ezel hükmüyle ve yeniden dirilmeye

 

Toprağın bereketiyle

Ecdadın teslim ettikleri emanetlerle

Durmadan devam eden zamanın aşkın sevda güzelliğinde

 

Gök kuşağı renklerinde

Umutlar zindeliğinde sudur eden şevkle

Eğer bir mazlum rahmeti halk eden gerçekse ve seninle

 

Ne deyim şimdi

Boğazımda düğümlenen hüzün kimindi

Resimlerin karelerinde ikram ettiğin tebessümler senindi

 

On dokuz yıldan sonra

Babamın hasreti vardı suskunluğunda

Şimdi birliktesiniz, hesabın dirliğinde haşyete amadesiniz

 

Ne gelirse elimden

Kalan nefesler kalbimle hissedildiğinden

Ruhum nihayeti bildiğinden, gül kendisinden beklenildiğinden

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Artık bir söz etmiyorum

Nefeslerimi sabırla derleyip düşünüyorum

Halin ikliminde nefesleniyor ve idrake yöneliyorum

 

Ne küsmek ne de kızmak

Benim hasletim olamayacak karar verdim

Hikmetin nedenlerine yöneldim, aşkın seyrine indim

 

Sevdayı böyle anladım

Hazzın heveslerde olmadığına inandım

Umudun baharlarına, yağmurun sağanağına imrendim

 

Varlık adına her ne varsa

Hareket ve kuvvetin sahibi mutlaksa

Tekebbür ve enaniyet dışlandıktan sonra kalanlarıyla

 

Ceddim çok anlatmış

Meğerse tarih sayfalarına neleri yazmış

İbret almak insan kimliğine haiz duyarlılıksa, varmış

 

Artık çok düşüneceğim

Aklıma geleni söylemeden demleyeceğim

Aşk şayet hakikatse sayfalarında hazla nefesleneceğim

 

Sırlarımla göçmeyeceğim

Sinemde derlediğim silinmeyenleri arz edeceğim

İnsan kimliğine, kulluğun renklerine ibret için sereceğim

 

Hak ve hakikatleri

Yüreğimde uhde bırakan gerçekleri

Zandan azade olan hikâyeleri, kelamı kemaliyetle anacağım

 

En temel özelliğim

Bir fazilet olarak telakki eğlediğim

Kalbimle, dilimin müsavi olmasıdır ve böyle hikâye edeceğim

 

Oysaki ne yazar ve ne de şairim

Ben sadece fakirliğiyle halini yazan zadeyim

Yoktur bu manada hiç bir hevesim, kalbi hissedişle nefeslenirim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nedendir bilinmez

Halimin yılgınlığı kimselerce keşfedilmez

Kalbi solgunluğum hissedilmez ve gözler mefkûreyle netleşmez

 

Yıllarca derlediğim

Ve gönül bahçemde muhafaza ettiklerim

Hicranı nefeslerle sabrı demlediğim ve ötelerle zenginleştiğim

 

Aşkın güzelliğinden

Sevdanın harlaşan bendindeki nefeslerden

Mukaddesat adına nefsi vazgeçtiklerimden ve hüzünle giderken

 

Toprağın bağrında

Netleşmeyen ayni maslahatların tuzağında

Dağlayan gönül yaralarında, uzaklaşılamayan kaygı ve zanlarla

 

Nefsimi nizam etmek

İmtihanın sürecince tevazuuyla nefeslenmek

Azimet için irade gerek, akıl bendinde bilgi aydınlığı neye denk

 

Hıncı ötelemek

Sevgiyle barışık nefeslenmeyi öncelemek

Dostluk için illaki muhabbet gerek, hakkaniyet kimin için sebep

 

Ayıplarla uğraşma

Karalar içinde zihnini bağnazlıkla hiç yorma

Yiğitsen mizandan korkma ve cennet için avunmaya asla yanaşma

 

Her ne yaparsan

Kimler için niyetle, kalbi hissedişle anarsan

İyilik ve ihsanı hasretmeden horlarsan, aşkı hevesine bulaştırırsan

 

Âdem, adamsa değerdir

Nisa kimliğinde edep en mukaddes hazinedir

Zarafet şayet sorgulanacaksa, açacak güllerin suhuletinde gizlidir

 

Yaşamak yerinde saymak değildir

Telakkiler ve meşveret zindeliği çok gereklidir

Ön yargılar bilinçsizliğin en bariz delilidir, ihlâs erbabı çekinmelidir

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nihayet

Bende dalmıştım sessizliğimle derinliğe

Bin bir düşünceler eşliğinde, pürmelâl dikkat refakatiyle

 

Dinlediğim

Tambur ve ney eşliğinde hüseyni makamıydı

Fark etmediğim halde önüme ne kadar hazin sayfalar açtı

 

Alıp götüren

Ötelerin dirliğinden güzellikleri resmeden

Mazinin fevkalade güzelliğinden ve muhkemleşen değerinden

 

Sazendeler

Sukutu hal ile nefeslenen bariz güzellerdir

Perdeler arasında, ebrunun safhalarında ve hattın cenahında

 

Ulvileşen nefesler

Gamı kederi def eyleyen latif tefekkürler

Sema eden, figanıyla inleten bülbüller, sükûnetli açan güller

 

Renkler içinde

Şayet reyyan kokuları bir gerekçeyse

Akıl ve idrak kim bilir nelerin tahkikinde ve hevesler bilinince

 

Ne anam ve dahi babam

Emanet hükmünde nefeslenen refikam

Kalbimi hakkın aşkından azade eğleyen varlığımsa en hazin gam

 

Halimi ihata eden bezirgân

Müteretlik hali yaşıyor imanı zaafı olan

İradesinde tercihler sıralayan, duygularının harmanında boğulan

 

Nihayetinde

İhtiyaç olan bir yudum su ve bir sokum ekmek

Şayet hakkıyla bilinse ne kadar büyük bir değerdir sabreylemek

 

Mütemadiyen yemek

Kalbi estetiği kaybederek nahoş nefeslenmek

İnsan kimliğinde ar gerek, adabı muaşeretin faziletine icabet etmek

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yüreğine sağlık gönüldaş.

Tekrardan Allah rahmet eylesin deyip taziyelerimi bildireyim.

Allaha emanet.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok teşekkürler ediyorum...

Kalbi güzelliğiniz için sürur diliyorum...

Cenabı Hak ve takeddes hazretleri hoşnut olsun...

Diliyorum ve muhabbetle selam eğliyorum efendim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne yapsam da olmuyor işte

Sensiz yine yalnızım ve yine mehtaba adandım

Kalbi solgunluğumda ve halimin sukutuyla açziyet içinde nefes aldım

 

Bildiğim ne kadar hicran varsa

Hüzün lime lime halimi bedelsizce teslim alsa da

Gözyaşlarım kendi ikliminden çaresizce boşalsa da gönül aşkla yasta

 

Sevgili neden bu kadar uzattın

Unutmaların hasretiyle kalbime perişanlığı yaşattın

Hayatı hazanla anlamlaştırdın, gecelerde figanla ruhumu da sızlattın

 

Nerde boynu bükük birini görsem

Sukutun ikliminde hicranım nüksediyor kendiliğinden

Sevgili şimdi çok habersizdir benim aciz halimin eşsizleşen sefilliğinden

 

Dertlerimle demlenerek nefeslendim

Kimseye bir menfaat gözeterek muhabbet beslemedim

Kalbimin dilimle eşit olmasına çok gayret ettim bükülmedim hüzünlendim

 

Hareket ve kuvvetin hikmetine yöneldim

Zerrede gizleneni tefekkür ederek halime nazar ettim

Fani olduğumu anlamakla yetinmedim, idrak safhalarına müracaat ettim

 

İşte o vakit sadece niyaz ettim ve sevdim

Senin yokluğunla nedamet etmeden suhuletine gıpta ettim

Hıncı terk ettim, kederimle hüzünlenerek umutları körlüğe hapsetmedim

 

Seni ve zarafetini haliyle naifliğini

Kelamın kemaliyetiyle zikrederek gönlüme teselli verdim

Umudun hasretine yöneldim, asudeliğin baharlaşmasına çok ihtimam ettim

 

Her açan gün misali hasretle bekledim

Sessizce çekilen güneşle halime yönelip kulluğu keşfettim

Senin özleminle edebin güzelliğini teneffüs ederek kalbi inşirahlar diledim

 

Vuslat için, zahiri şimdi söyle neyleyim

Kalbi hissedişlerinle ve aziz nefesinin güzelliğinde eridim

Demek ki bahse konu aşk buymuş dedim ve ölümdeki dirliği hususen anladım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söyleyemem derdimi

Serdedemem yıllarca sakladığım kederimi

Talihsiz kaderimi, hicran içinde dirliği arayan nefeslerimi

 

Masumca aranmıştım

Sessizliğimle içime atıp ne kadar kıvranmıştım

Sukut etmeye mecbur kalmıştım, kederimle baş başaydım

 

Çareler elimde değil

Umutlar düşlerimin sermayesine ne kadar kefil

Sabır toprağından nüksediyor sukutumla kahır neyleyim akıl

 

Yıllardır sabrettim

Kanaat içinde nefeslenerek ömrümü de tükettim

Şimdi eşlik ediyor halime takatsiz kalbim ve fersiz gözlerim

 

Neden hicran yakın

Sanki hüzün sinemde durmayan sancılı bir akın

Gelin bir nazar ederek solgunluğuma acımadan sizlerde bakın

 

Ressam dostlarım

Portemi çizerek yılgınlığımı cana resmetsinler

Şair arkadaşlarımda miskinliğimden dem vurarak yâd etsinler

 

Derlediğim çilelerimi

Kalbi hissedişlerle yazdığım hüzünlü hikâyelerimi

Sürurla dönmeyen suskun dilimi, ruhumu bekleyen güzellikleri

 

Anlamak adına kanmak

Ona mahrum kalarak nefeslerde solgunluk yaşamak

Manadan uzaklaşarak, hakikat ikliminden koparak elem yaşamak

 

Gözlerden boşalan yaşları

Kireçleşmemiş kalplerin duyarlı ve hamiyetli katkıları

Muhabbet ikliminden sudur eden ve edecek olan sevdalı sancıları

 

Beklemek ve umutla nefeslenmek

Aşk ile dirliğin inkişafına meylederek ulvileşmek

İnsanlığı hissetmek, meşveret içince edeple birlik için kenetlenmek

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Başımı aldım gidiyorum

Hesap etmediğim bir istikamete doğru yöneliyorum

Hazanlaşan ağaçların altından ve terki mekân edilen sokaklardan

 

O kadar sakin ve fakir ki

Kim ve kimseler yok, terk edilmişlik yüreğimi dağlıyor

Gözlerim buğulanıyor ve kalbimin burukluğu nüksediyor derinliğimde

 

Etrafa bakınıyorum

Yapraktan yoksun dallar üzerinde kuşları fark ediyorum

Hiç ses çıkartmadan ve dalgın bakışlardan serencamlarını anlıyorum

 

Yalnızlığa adımlayarak

Kalbi hissedişlerimle nihayetimi sorgulayarak gidiyordum

Hareketsiz yatan kediyi fark ettim ve eğilerek onun geçmişine gittim

 

Sokaklar ağlıyordu

Duvarlar yas içinde hicrana yaslanıyor ve boş bakıyorlardı

Üzerlerinde ne bir çocuk ve ne de bir oynaşan hayvan vardı yalnızdı

 

Evlerin perdeleri

Alel usul duruyor ve hüznü bariz bir şekilde haykırıyordu

İnsanlar yoksa ve hatta bir canlı bulunmuyorsa anlamsız kalıyorlardı

 

Anlamak için merak

Akıl için idrak, kul için mutlak olan kalbi itminanlık ve inançtı

Kitabı celille hikâye edilen nesillerin ve evrenselliğe amade sezişlerin

 

İnsan kimliğinde

Kin ve nefretin, marazlar içinde gerçekleşmeyen hissedişlerin

Ancak iyilik ve hoş görünün, müsamaha içinde kenetlenecek elbirliğin

 

Göçüp giden nesillerin

Ön yargısız nefeslerin ve kelamı kemaliyet içinde zikretmenin

Hasretiydi andığım ve kültürel erozyondan en bariz korku okunuyordu

 

Örf ve ananelerimiz

Küreselleşme vaadiyle terk ettirilen en değerli faziletlerimiz

Mürebbi kimliğinde gezinen ve kalbi boşluk içinde nefeslenen hüznümüz

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dürüst olmayı diliyorum

Çünkü kalbimin sahibiyle barışık yaşıyorum

Ruhuma sancılar değmesin ve ateşin renkleri hiç ürkütmesin

 

Evet, geldim, gidiyorum

Zaman içinde kimlik değiştirmek istemiyorum

Varlık namına hırslanmadan ve hak adına duyarsız kalmadan

 

Toprak kokusundan uzaklaşmadan

Hasredilen sevgiyi dışlamadan ve yıldırmadan

Bahanelere boyanarak fırsatçılık yapmadan göçmeyi diliyorum

 

Nüfusum artması için

Taraf etrafıma mavi boncuklar dağıtarak

Gücümün yetmediği işlere bulanarak ve haksız çıkar sağlayarak

 

Sürekli vaatlerle oyalamak

Ve umutları solgunluğun kadrine bırakarak

Velhasıl usulen takiyye yaparak kalbimle bizar olmak istemiyorum

 

An ve akan her zamanın

Niyetiyle ve gayretiyle anlamlaşan insanın

Mütemadiyen ve asliyetinden ziyade zikredilen anlamsız sevdaların

 

Aşk için çileye boyananın

Sevda bendinde sabrı hakkıyla anlayan canın

Kader sayfasında yazılan her satırın ve cüzi iradeyle anlamlaşanların

 

İnsan kimliğinde bir fetret yaşamadan

Dost ve insanları hiçbir haksızlığa uğratmadan

Zulmü alkışlamadan, şeri hukuku ötelemeden ve nefeslerin derinliğinde

 

Bekleyen mizan kimin kefiliyse

Kabir âleminde haşyet iklimi mücerret hakikatse

Penceremde netlik ve eminlik, kalbimde dirlik ve serinlik bariz dileğimdir

 

Kimseyi şikâyet etmeden

Ve gönüllerin güzelliğini keşfetmeden arî olmam

Mütemadiyen hazanı soluyarak, solgunluğa maruz kalmayı hiç istemiyorum

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok iyi hatırlıyorum

Henüz altı yaşlarındaydım ve sadece nazdım

Sabahın ilk ışıklarıyla sokağa çıkmıştım ve yalnız geziniyordum

 

Sokakta sessizlik hâkimdi

Hiçbir yerden ne ses ve ne de seda duyulmuyor

Kuşatan yalnızlık ve merak için gizlediğim haylazlık yaklaşıyordu

 

Birkaç ev ötede bulunan

Ve nihayet iki katlı olan arkadaşların evleri vardı

Demir kapısı ilk karşılayan olunca ve sessizlik halimi de kuşatınca

 

Şevksiz yutkunmalar

Ve nazarıma takılan yırtık bir meşin topun içiydi

Bir müddet durdum ve kapıyı açarak beton zemindeki topu almıştım

 

Gizli bir haz duyuyordum

Fakat sevincimi gizleyerek, merakı kuşanıyordum

Nihayet koşarak evimize geldim ve anneme sevinçle hikâye ettim

 

Annem dikkatlice yüzüme baktı

Ve yüreği burkularak çaresiz anlatmaya başlamıştı

Oğlum senin olmayan ve emanetinde bulunmayanlardan mesafeli dur

 

Başkasına ait olana heveslenme

Bir yolunu bularak ta elde etmeye asla cüret etme

Çünkü sen sahipsiz değilsin ve hepimizi yoktan var eden Allah bilir

 

Her ne yaparsan ve niyetlenirsen

Neticesi muhakkak seni bularak vadi yerine getirir

Haram lokma ve habersiz alınan her vasıta senin başına bir beladır

 

Unutma ve heveslerinle avunma

Bulduğun her şeyi kendinin sanma ve hazla aktarma

Öncelikle bir düşün ve daha sonra neticesiyle baş başa kalacak işin

 

Haydi, aldığın gibi geri götür

Bu yapmış olduğun hareket kulağına küpe olsun demişti

Ve ben suskunluğumu muhafaza edip hiç olmayan topu geri vermiştim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yıllarca dem vururlardı

Makamda nihayet bir imtihan safhasında adımdı

Fakat mütemadiyen zikredilenler gereği gibi anlaşılmadı ne acıydı

 

En yakın dostlarımız

Ve muhabbet ikliminde arkadaşlık kurduklarımız

Yıllara sâri umutlarımız ve tevdi edilen makamla madara olanlarımız

 

Fevkalade yönetim zafiyeti

Etrafında pelesenk olunmadığında hazır zafiyetleri

Gaye diye yıllarca masum nefesleri sömürdükleri ve aşikâr hevesleri

 

Kamu malı derler kullanırlar

Mizanı zikrederek takiyyeyi kuşanırlar ve arlanmazlar

Canım ciğerim, kıymetli kardeşim, muhakkak ki hizmetinize amadeyim

 

Diyerek, gizli hedeflerine

Ele geçirdikleri saltanat ve şatafatlarına akıl sır ermiyor

Utanmadan sohbetlerde başköşeye geçerek taltifle vaziyet ediyorlar

 

Ne yapsın efrat zavallı

Eşine, dostuna iş imkânı ve atılan takla sayısıyla orantılı

Güya maslahatlar kralı ve hiç elden bırakılmayan akıl hocalığı da sırası

 

Nihayet genel sekreterdi

Üç konuda, tenakuzlar zikredildi ve birden ters düşüldü

En liyakatli ve başarılı bulunan fakirliğim, tenzili rütbeyle kaygılandırıldı

 

Şayet devam edersem

Tüm idari imkânların elimden alınacağı sancıyla anlatıldı

Ve bir manada ihtar edilerek, onca yıllık idareciliğim nasılsa tırpanlandı

 

Neydi hassasiyetim ve derdim

Aç açık gezen ve mütemadiyen terletilen şirket işçileri

Her aşamada gönüllü köleliğe tabi tutularak, çaresizlikleri kullanılıyordu

 

Ne mesai veriliyordu ve ne de izin

Ve hatta talimatla özel hizmetlerinde çalıştırılıyordu

Nihayet bir insan olarak ve kalbi hissedişlerime tutunarak sorgulamıştım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...