Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Gönül ağlar, gözüm ağlar, mücrim halim ne yapar!

 

 

 

 

Bilmem ki ne kadar aşığım

Candan vazgeçecek kadar külhüne vakıfmıyım, sevdayı nasıl anlarım

Tutkularım için ne yaparım, iradeyi maslahat için neye sığınırım, akıllı olmalıyım

Kimseye ziyan vermeden yol selametini gönlümde solumalıyım, aşkı anlamalıyım

 

 

 

 

La derken, birşeylerden vazgeçerken

Kalbimin sahibini zikrederken, mükellefliğin idrakinde nefeslenen bir abitken

Ruhumun serencamında, umutlarımın sağanağında sabrı aşk ile nefeslenmeliyim

Kanaatin acziyetten tebarüz eden sğınma olmadığını bilmeliyim, şevkle içmeliyim

 

 

 

 

Ya hu derken, dil ile kalbi müsavileştirirken

Hakikatin insicamını yüreğimde hissederken, inşirahı sürurle terennüm ederken

Korkunun bir vehim olduğunu, içimde şek ve süphenin bulunduğunu anlamalıyım

İnandım derken, gönlün dilinden bahsederken kendimden geçmeliyim, inlemeliyim

 

 

 

 

Umutlarımda ruhumu saran serap olan ne varsa

Hal ve ihsan muştusundan uzaksa, sevdanın teslimiyetinden bir miskal ıraksa

Bir hikmeti sebebi var diyerek asla o düşlerin fevriliğinde soluma, aşk inancında

Ne kadar heveslerin olsa, arzuların biran olsun halini bırakmasa, yinede korkma

 

 

 

 

Verilen nefesi müddet niye var hakkıyla anla

Hidayet kimsenin iktisadında değil,kulun intisabında takva yoksa ne kadar sefil

Bin bir bahane ile takiye yapmak kime, neye delil, inayet ve ihsan için kalbi seyir

İşte o vakit, niyeti sadakatte sudur bulacaktır akit, asla kuşkuya kapılma ona eğil

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söndü yadımda akisler gibi aşkın seheri!

 

 

 

 

Aldım başımı gidiyorum

Ruhumun feryadını, kalbimin hicranını kimseye ayan etmeden göçüyorum

Sessiz ve suhuletin sudur ettiği bir sakinlik içinde halim ve zihnimle sualleşiyorum

Neden hiç dinmiyor gözyaşlarım, efkarı melalim, hüznü koklayan yadım diyorum

 

 

 

 

Kime çare olacaktır hicranım

Devaya muhtaçlığım, elemle seyrü sefer halım, aşkın hasretine ram olan bu canım

Yine sükuyt etmek geliyor içimden, sabrı hakkıyla terennüm edemezken, neyleyim

Ne can, ne canan hakka yar olmayan ve hüzün içinde nefeslenen hicranın esiriyim

 

 

 

 

Bir emelin yolunda, umut hiç aşk olur mu

Murat edilen har, narın haşyetinden arileşen fer olur mu, sevda ruhuma sorulurmu

Gam sineme kederi zerkederken, olmayan derdin çilesini yad edene aşk sorulurmu

Günü gün etmek, nefsin keyfiyetinde nefeslenmek hak yolunda meşke konu olurmu

 

 

 

 

Bir sor halimi, söndü yadım bak akisler gibi

Hiç mi açmayacak ruhumda bir aşkın seher vecdi, inşirah ümit eden eşşiz mecali

Hep düşler mi koklanacak, serabıyla gönlüm nasıl şakıyacak ve aşk ile ağlayacak

İzhar olan bir vakitte kalbim şad olacak, terennüm ettiğim letafete aşkla kanacak

 

 

 

 

Gel hor görme bu garip ve viran halimi

Umut içinde şakıyan melalimi, sineme esin bahşeden yarin taksimini, hasredileni

Elhak fakirdir bu ahvalim, idrake muhtaçtır hali muradım, aşk için bir kurbanım

Sevda için yanarım ruhumu bahşeden Halıkımı gönlüm için bir aşkı mabet tanırım

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Üstad'ım efendim, şey, afedersiniz. Ben bunu pek anlamadım da, ne demek istediydiniz acaba?"

 

 

"Alacağınız olsun Üstad. Teşekkür edenlere, sadece 'güzel' yazıp geçenlere bile 'sürurunuza müteşşekirim, sine-i sürurum size kurban olsun' falan diye cevaplar verirken kaarinin izah ricasını pas geçtiniz madem, ben de sizi bi daha okursam iki olsun. Rica etsem kulağınızı bi yanaştırabilir misiniz efendim? ...(Yazdığınızın ne manaya geldiğini siz de bilmiyorsanız söyleyin yahu, bakın biz bizeyiz--başlığı ikimizden başka okuyan yok zaten, söz veriyorum itirafınız aramızda kalacak!)"

 

 

Meramı haliniz bu suallerle anlatmışınız!

Ne kadar samimi olduğunuz konusunda bir rahatsızlık duyduğumu beyan etmeliyim.

Tarzınız çok manidar ve edebi olmak konusunda da hayli cüretkar olduğunu ifade etmeliyim.

Vasıflandırdığınız ölçüde kelimeleri bilmeden ve hakkını vermeden yazan bir canım, nispeten rahatladınız mı?

Bir nefesle dalga geçmek ve onu alaya almak bu site müdavimleri için ne kadar uygundur bilemiyorum, iadeyi itibar ediyorum ve lütfen hiç okumayınız, idrak konusunda yorgunsanız zorlamayınız, yoksa bir sıkıntı verebilir!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah efendim.Müteşekkirim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ölsem yare gam değil, ah etmek ar gelir!

 

 

 

 

Sükut etmişti nefese müdrik olan canlar, edebi terennüm eden şevk-i hicranlar

Neden dur durak bilmiyor umutlar, ruhumdan sudur eden figanlar ve nisyanlar

Hep böylemi kalacaktı sinemden çıkmayan hüzünlü sızılar, o bıktıran azaplar

Çaresiz bırakan o sabrı yudumlar, boyun büktüren bahtı karanlıklar ve ağıtlar

 

 

 

 

Aranırım, nerede akıyor ruhuma aşina olacak sebebi sürur inşirahlar ve umutlar

Mütemedayen potrazdamı solacak ve mecalsiz kalacaktır bu feryadı çırpınışlar

Gönül ağlar, dil çaresizliği yudumlar kalbimde niye durmuyor figanı hıçkırıklar

Söylenmek deva olmayacak sinemin solgun yaprakları bir bir sükutumla kopacak

 

 

 

 

Ey yüreğimin sızısı, gönlümün dinmeyen ağrısı, umutlarımın furyası duy sesimi

Yılların karanlığına bıraktığım gün yüzü görmemiş ümitlerimi, çileli içlenişimi

Ruhumdan tebarüz eden ve feryadın sessizliğine rucu etmiş bulunan nağmelerimi

Bir şikayetin ve hatta yeis içinde nefesi teneffüs etmenin ızdırabında ki günlerimi

 

 

 

 

Gönlüm niye bizar, hicran sessizliğin ahenginde şu mezarımı nefsim için aralar

Heyhat ki ahım kim için yüreğimden bir hüzün ile gönülleri yad ederek ferahlar

Toprak kalbim için ne ülfetli bahtiyar, yar olmasaydı bu aşk-ı hayat neye yarar

Mahzun çehreleri gördükçe, figan eden nefesleri düşündükçe, utanmak bana yarar

 

 

 

 

Gel söylenme, ruhunu esir alan bahanelerle nefeslenme, aşk, benlikten temizliktir

Kalbi lekeleri, nefsi hergelelikleri, nefesi müddete bırakılan avarelikleri silmektir

Gönül gözüyle, inşirahın vecdiyle sevda ile yüzleşmektir, ne tendir nede bahenedir

Her adımın ve nefese amade olan o canın murakebesinde hali sabırla demlemektir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kalp sürursuzsa ağlar, gözler umuda bakar!

 

 

 

 

Sokak suskun kalmış, nefesler o saatte bir bir emelleri uğruna yola çıkmışlardı

Bir köşede ve sessizliğin olanca heybetiyle nazarlarını saklamayan bir can vardı

Etrafına şaşkın şekilde bakınıyor, sanki sinesinde sualler peşini hiç bırakmıyordu

Neydi sancısı, dile gelmeyen acısı, burukluk içinde kıvrandıran hicran yarası ardı

 

 

 

 

Henüz pencelerer açılıyor güneşin haneye girmesi için gayretler bir bir boşalıyordu

Gecenin mamurluğu ve düşlerin ağırlığı çehrelerden bariz birşekilde okunuyordu

O gün halde ruhun ve kalbin inhisarında aşkın vecdiyle buluşması okunmuyordu

Her an bir korkunun ve telaş içinde koşturmanın zamanıydı, geriye sabır kalmıştı

 

 

 

 

Hükmedilen ve icrayı talime mecbur addedilen o düşünceler her yanı kuşatmıştı

Tabi olmak, ses çıkartmadan itaate zorunlu kılmak, ruhlar için nasıl bir azaptı

Kalp, yüreğe tercih edilirken, akletmek, mukallitlikle yarış ederken çile başladı

Fikretmek için akıl ve idrakin gayrete tabi olan merakı hasletin ilmi saklanmıştı

 

 

 

 

Suçlamak için baheler listeler halinde ezbere tabi idi, tercih hakkı kimin haddiydi

Masum kitaplar dahi suçlu telakki edilen, insanın çehresine bakarak ilan edilendi

Neler çekmemişti ki bu millet, reva görülen her vakitteki şiddet, elbetteiçimizdendi

Peki değişenler ne idi tarih ve atisinden hunharca kopartılan bu neslin hikayesiydi

 

 

 

 

Kimileri nara attı, kimileri boşluğa bakarak hicranı sürur miskaliyle yudumladı

Hüzün içimizi yakan ve anıldukça yüreğimizi burkan ne müthiş bir elim romandı

Süt dilenen çocuklar annesinden alındı, kahbelikler ortalıkta hoyratça salınmıştı

Neslin serencamında ne edep bırakıldı ve ne de dert edinmek esasında gaye sayıldı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çınar, sessizliğin ülfetiyle mazimde ne arar!

 

 

 

 

Ne vakit ruhumun hicranıyla soluklansam

Ardıma bakmadan, bin hüzün ile fırakın çehresinde umutlarımı aransam

Ziyadesiyle düşlere dalsam, ufukların pervazlarına tutunsam gam olmaz içimde

Sanki saklı bir hikaye vardı bu sinemin kasvetinde ve sessizliğin davetkar esininde

 

 

 

 

Niye kuşlar bu sessizliği bozar, içimi yakar

Hilkatleri üzerine nasibin durdurak bilmeyen hecelerinde ne arar, yoksa aşk mı ar

Sevdanın vecdinde niye sabrı cemil ruhumdan akseden bir bahtiyar ve kanaat kar

Yapraklar düşdükçe kalbimde başlıyor hüzünlü damlalar tefekkür etmek şimdi har

 

 

 

 

Ne kadar hamiyetli sükut eden bu çınar

Kim dinlenmeye muhtaçsa, hali perişanlığında hala bir umut varsa, sırtını yaslar

Rüzgar hoş bir tınıyla ezgiye başlar, güneş haşyeti bir adımlık gizler, aranır gözler

Hiç söylenmemiş sözler, sinemde depreşen uhteler bir çığlık içinde neyin peşindeler

 

 

 

 

Çınar, ruhumda anlam bulan adamlığı muştular

Aklı selimlik ve feraset sanatında, kul olmak noktasında, ariflik konusunda aşktır

Azim ve futuhat noktasında tanzim edilmiş en mütekamil vuslattır o sevdayı taşır

An, müddeti nefesteki husule gelen manayı zaman, nefsin tezkiyesinde bir fırsattır

 

 

 

 

Çınar sanki aklım ve izanım için ulvi bir kitaptır

Fevkalade teslim olmuş bir sır ehlidir, sadaketiyle mürebbi kimliğinde bir değerdir

Onun lisanında kin, hamaset yoktur sevgi ve aşk yolculuğunda, manayı hazinedir

Hiç sıkılmaz, nazlanmak için bahane aramaz, sükut etmekten sıkılmaz ehliyetlidir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

O an annem ağlıyordu, demek ki yüreği kanıyordu!

 

 

 

 

 

Nedense pek bilmezdim, hissiyatın lisanından bihaberdim

Adeta her zaman çocuk gibiydim mesuliyeti hissetmezdim

Ne kadar aklı selimdim, idrakin feyzinden habersizmiydim

Hiç tahkik etmeyi hakkıyla nefeslenmeyide beceremezdim

 

 

 

Demekk ki şartlar zorundan o an korkudan yetişememiştim

Sabahın köründe çıkılırdı yola, bin hüzün ile sabır umut ola

Dikta edilenler adına kıtkanat geçinmek azimetmiş kim sora

Sanki yaşadığım her an zemheriydi, şevki ,süruru bilemedim

 

 

 

Bazen bakmaktan çok usanır, duvar üzerine yatar uyurdum

Gelen geçenden medet umarcasına nazarlarımı savururdum

Elbette çok acıkırdım, lakin ekmeği bulmak için çırpınırdım

Kıyıda köşede ne varsa bulup çıkarırdım yudumluk sanırdım

 

 

 

Ne ölümün hakikatine sadıktım, ne farkında olan bir candım

Bilmediğim o kadar çok mesele vardı ki, hangisine yanaydım

Bazen susarım ve bazen konuşsamda hali fakirliğime yanarım

Yitik bir mal gibi yıllarca afakımın firkatine sancılar bırakırım

 

 

 

Ruhumun bendinde bir eziklik var, sessiz çığlıklarım öyle akar

Bir duyan olsa, eşkalim nasıl bir hüccete ihtiyacı duyarsa bakar

Sineme dinmeyen bir kar yağar, hazan her zaman içimdedir yar

Ne ağlayanım var, ne derdi gamıma deva olacak o aşk bini anlar

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Leyla gibi hıçkırsa, mecnun gibi yansa bu gönül!

 

 

 

 

Bir sözüm yok billahi, ruhum ne kadar abad olsa da nihai bulacak

Kan bu damarlarımdan akmayacak, gün bir hüzünle kararmayacak

Geceler hicranın firkatiyle ne vakit şu gönlümü inşiraha ulaştıracak

Gözyaşlarım duracak kalbim sürurla buluşacak, atimde ferahlatacak

 

 

 

Ne cananın hasretindeyim her an ruhun esaretin bizarlaşan benim

Ne vakit gülecektir kaderim, sessizliğin deminde suçlu bir nefesim

Kime nazar etsem,tebessümle yad edip teslimiyeti aşkla kabil derim

Sabrı ne acizlik bilirim, ne de kalbimin hazin sesinden çok eminim

 

 

 

Dalların şumulünde, sukut etmiş bir ağacın köklerinden ne beklerim

Kalan bir yaprağın bahtını merak ederim ve ruhum için nefeslenirim

Bir hesabın efkarıyla nasıl nefsimi tezkiye ederim, umutları neyleyim

“Gönül ferman dinlemez” derler, bu sözü bilmem ki nasıl taltif ederim

 

 

 

Ne hancıyım ,ne yolun emniyetini hisseden bir dilenciyim ben kimim

Neden bilmediğim ufukta gezinir, sefil bir halde aşkın şadını beklerim

Hadsiz hudutsuz bir nefesin sahibi kimdir,neden mecrasında gitmeyim

Ah çektiren bu emellerim, sabrın korlaşan yumağından neler beklerim

 

 

 

Şimdi derdi gamımla nasıl ve hangi edeple sevda yolunda nefeslenirim

Ne asanın keyfiyeti, ne lal olan dilin manadan uzaklaşan hali neylerim

Yahya Kemalin, Mehmet Akifin terennüm ettiği hicranı kime söylerim

Neden nefesi boğulan, şevki süruru mefkureyle yadedip ağlayan biriyim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsan bu, hiç ruhsuz ve kalpsiz solur mu!

 

 

 

 

Kaybolup gidiyordu, nefesin erdem ve ülfeti sessizce tükeniyordu

Kim ne kadar hissediyordu, ruhun o esareti neden hiç dinmiyordu

Telakkiler, ilmi meclisler, nefes nefese rekabet edenler görmüyordu

Ne kadar silinmişlik varsa, yıkılmış duvarlar sukut ediyor çığlığıyla

 

 

 

Yaprak düşerken, dal hüznün sessizlik şadında hıçkırıkla inlerken

Ağacın köklerinden akseden feryad duyulmuyor, bilmem ki neden

Mahzun nefesler, yetim kalmış emeller,umut için bekliyor sahiden

Ey vaktin sahibi, bahtın naibi gönlüm hasret çekiyor aşk neslinden

 

 

 

Fedret yaşanmalıydı ve fakat hizbul tahrir gönülde yaşanmamalıydı

Nefisler hoyratlaşıp hudut ve sınır tanımayıp atiyi korkutmamalıydı

Otantik duygular, yıpranmamaış umutlar, bir zayiat yaşamamalıydı

Karlar eridikçe, hazan bukadar dile düştükçe edep unutulmamalıydı

 

 

 

Annnem gözlerimin içine bakardı ve umutla birşeyleri sorgulardı

Babam sessizlik ülkesinden temaşa eden, naif ve ülfetli bir nazardı

Ne kızardı, ne de birşeyler hülyasında yaşayan dervişçe bir adamdı

Bazan sual eyler, ilmi siyaseti vehmeder bir halde nefeslenen candı

 

 

 

Asla yeisin ve nedametin peşinde sürüklenmeyen bir efkarı hayattı

Bazen anam babama takılır kızdırırdı, şöyle bir nazar ederek susardı

O bakışlardan annem tırsardı ve fakat yine de takılmadan durmazdı

Şimdi her ikiside uzak diyarlarda ve bir nefeslik yollarda,anlatırlardı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu hal ve ahval üzre şimdi nasıl yalvarayım!

 

 

 

 

Ağrıyan başım, kuruyan bir bağrım var

Yıllardır ne gözyaşım akar, ne gül kokar

Ne kadar kaçsamda hayli bizarım ey yar

Akşam sabah hazan, kar yüreğime yağar

 

 

 

Ne kadar sefil olsam kepazeliğimi ansam

Nefsin kibirini bir bir acıyla yudumlasam

Sızlayan gönlümü suskun dilimi bıraksam

Umman elinde ruhumu yıkayıp arındırsam

 

 

 

Ey Allahım mühlet verirsin ve beklersin

Sen mağfiretin ve rahmetin tek adresisin

Ne kadar mahcubiyetim varsa da bilirsin

Rabsin, sahibsin, meliksin, hakikatimsin

 

 

 

Yıllar nasıl geçti, ruhum esaret içindeydi

Bir ömür sahnesi anbean aşksız sahnelendi

Sevdan nasıl bilinmedi, aşk nur-u rahmetti

Nefes müddettliydi, kalbim bunu farketmedi

 

 

 

Güç ve derman senindir, manalar esinindir

Dilegelen ne varsa imtihan için vadedilendir

Aşk neden ruhumu cezbeden irfanı taksişmdir

İnsan farkı aşk ile farkeden sanatçının nefesidir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

çok güzelmişşş teşekkür ederim :blushanim:

 

 

Eyvallah can kardeşim.Müteşekkirim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vefakar bir aşk-ı ihsandı, Prof.Dr. Necmettin Erbakan!

 

 

 

Bilmem ki ne söylemeli ve nasıl bir lisanla yadedilmeli

Henüz sabahın mamurluğunu üzerimden atmak üzereydim, geç kalmış şahittim

Haberleri takip etmek için dikkat kesilmiştim,Derya Sazak biraz şaşkın haldeydi

Mezuudan uzaklaşak birşeyler mırıldanmaya adaydı, o an hüzünle haberi sıraladı

 

 

 

O zaman yüreğimden birşeyler kopmaya başlamıştı

Alıp götürmüştü zaman, yıllar öncesinden yaşanmış olan, anısı bulunan heyecan

Bir telofonla başlamıştı, Ankaraya davet edilmem ve meraka hasredilmenin ramı

Özel kalem Sn.Erbakan hocam sizi genel merkeze görüşmek için davet ediyor farkı

 

 

 

Peki, dedim ve hazırlık yapmak için işyerimden ayrıldım

Fakat, ne için olduğunu tahmin etmeme rağmen,bir telaşı içimden hiç atamadım

Nihayet genel merkeze varmıştım, hayli kalabalıktı ve yerel seçimlerin zamanıydı

Heryer tıklım tıklımdı, herhalde çok bekleriz kanati sinemde nedense ağır basmıştı

 

 

 

Geldiğimi haber verdim, beklemeye mütereddit bir halde temayül ederek başladım

Az bir zaman geçti, merdivenden indiklerini fark ettim, kalabalık bir an ve sıraydı

Rahmetlik insan fevkalade azimli ve kararlılık içinde edeta mutat murakabedeydi

Direkt odasına alındı ve Rıza Ulucakta refakat eden bir tavırla hemen yanındaydı

 

 

 

Özel kalemi haber vermişti ve o kadar kalabalığa rağmen ve hiç bekletilmemiştim

Hocam bekliyor dendi ve içeriye girdim, ayakta bekleniyordum, selam vermiştim

Büyük bir nezaketle bukabele ederek, o an misafirperverliğini yakinen göstermişti

Sual etti ve bende kalbi kanaatlerimi ifade ederek sohbet etme fırsatına erişmiştim

 

 

 

Alakadar olduğu konu, ilgili gazetenin bölge temsilciliği görevini tevdi etmesiydi

Meramımı arz ettikten sonra murahhas aza eski Konya valisi Mustafa beyi aradı

Vaziyet hakkında talimatlarını büyük bir nezaketle sıralayarak haberdar ettiler

Ve bana İstanbul'da bekleniyorsunuz konunun önemine binaen giderseniz dediler

 

 

 

Peki, dedim ve vedalaşmak için izin talep ettim, büyük bir muhabbetle sarıldılar

Dua ederek umut etmem için gönlüme şevk ve sürur bıraktımışlardı vefakar canlar

Dikkatimi çeken ve rikkatini ayan eden ne kadar zinde bir hafıza azim şahikasıysı

Kapıdan çıkana kadar ayakta ve nezaketen oturmamıştı, böylesi naifleşen insan

 

 

 

Yıl 1989,ay Ekim olmalıydı,hasrettiği o gayreti ve azmi görünce kendime acıdım

Ne kadar hesapsız vakit harcadığımı ve gerekçesiz yaşadığımın üzüntüsünü tattım

Taltif ve teveccühlerine muhatap olmuştum, ne kadar alicenap bir inssanı tanıdım

Milli Nizam partisi başlangıç ve saadet partisi nihayet için sanki rama muhytaçtı

 

 

 

Şahidim bu mümtaz şahşiyetin gayret ve himmetine, elinden geldiği aşk nispettiyle

Her gayesine legal manada erişmek için sabrı ve kanaati vatandaşlara ulaştırmıştı

Asla bezginliğe, yeise itibar etmeden yol almayı sevda ve aşk sanatıyla anlatmıştı

Hoş bir sedaya hasret kalan nefeslere yakinen vecdi ve ihsanı hatırlatarak yaşattı

 

 

 

O an ve beklenen zamana aşıktı, yol budur başka bir yol diyecek kadar yakındı

Ne kadar ülfeti var ise, ihlas ve ecir tedrisat-ı onun vazgeçmediği bir sanatıydı

Yıllarca usanmadan ve yılmadan halkına yakın oldu, kimseye kırılmayan insandı

Sevgi ve aşkı, hakikatin manasına olan ihtiyaçla umum-u efkara azimle sıraladı

 

 

Nezih ve muhabbetli bir candı, ilim ve irfan konusunda çok farklı bir ummandı

Kim ne kadar tanıdı ve hangi habetlerin lahzasıyla bakıp yargıladı, şimdi o aşktı

Vadettiği ne varsa, tefrika ve hamasete geçit vermeden gönüllerde yaşatan merandı

Şimdi geriye ne kaldı, artık bekleyen kefeni inanıyorum ki naif bir sürur kuşatmıştı

(Cenab-ı Hak rahmet eylesin, ruhunu şad etsin, ecrini atisiyle bereketlendirsin)

 

 

 

Mustafa CİLASUN

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abi çok güzel olmuş.Sen şair ol ya...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abi sizin ne kadar çok şiiriniz varmış.Maşallah.Başarılarınızın devamını dilerim;

 

Saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abi sizin ne kadar çok şiiriniz varmış.Maşallah.Başarılarınızın devamını dilerim;

 

Saygılarımla...

 

 

 

Eyvallah can kardeşim...

Ruhum göçüp gitmeye yakındır bilirim...

Nefes azizdir, inşirah kalbin içindir, edebi öncelerim...

En kalbi selamlarımla yadeder, esenlikler dilerim kıymetli kardeşim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnanmalıydım, hüzünle ağlamamalıydım!

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet, bel bağlamalıydım, haz duymalıydım

Ne yaptığımı hakkıyla anlamadan, tereddütle solumadan yol almalıydım

Öncelikle suallerden başlamalıydım, hissiyatımı gale almalıydım ve fakat yaşamalıydım

Lüzumsuz kaygılardan arınmalıydım, mefkûremi ihmale bırakmamalıydım, ona kanmalıydım

 

 

Nerde işaret taşı görsem, yâdımı sukuta erdirip düşünsem

Kendimden geçene kadar gözyaşlarımı sessizce ummanın o suhuletine döksem

Bir yelkenli misali dalgaları dert edinmeden salınarak, sevdalaşan enginlere yüz sürsem

İçimden ne geliyorsa bir sarf-ı nazara yeltenmeden aşkın esiniyle hasredip, sancıdan göçsem

 

 

Kalbimin dili yok, sinemin efkârı neden bu kadar çok

Sanki saplanıyor yüreğime, onca zamandır fark etmediğim bin hüzünle gelen ok

Nereye baksam, vaktin sırlarını ruhuma taşıyıp manalaşsam, yine dinmez ıstırabım pek çok

Bir gönül vardı, her vakit baharın ülfetini yaşatırdı hazan vakti kalbime neler anlatırdı, yok

 

 

Bir çelebi misali yolun yolcusuyum, umut yumağıyım

Ufkum karadı mı, içim daraldı mı, ruhum bizar kaldı mı, başımın ağrısından korkarım

Sıktığım yumrukların titrettiği melalimin hıçkırıklarını saklayamam o yamaçlara bakamam

O vakit hücreler içimdedir, mahpushane bahçesi ne kadar ferah gelir kimselere anlatamam

 

 

Sanki gardiyan lisan-ı halime refakat etmektedir

Sessiz bir şekilde nazar etmektedir, derd-i gamıma kim bilir neler söylemektedir, kalbidir

Kim ekmeğinin arayışında değildir, hangi yolcu panik içindedir, hasret ki gönül ehli içindir

Yürek sahibi hiç ses etmeden çilesiyle büyür, sabırla yürür, kanaatle bütünleşir ve güçlenir

 

 

Rahmetli meczup Cemil emmi geldi aklıma

Yaşadığı zaman hakkıyla çok anlaşılmadıysa da, eren bir nefes olduğu ki nasılda ortada

Geç vakitlerde kimin kapısını çalsa, muhtaç olan nefesleri kalp gözüyle görüyor ya, anla

Heybesinden çıkardığı ne varsa, umut edilen gaibi olsa da, demek ki fark eden var, korkma

 

 

Ne devranlar geçti, ekinler vakti zamanında biçilirdi

Afat sanki ruhuma şahit olan bir cendereydi, kim vakitsizdir ve hatta ihmal-i takatsizdir

Ümmet-i Muhammet neden bu kadar dirliksizdir, vecdini ve o azmini tehir edenler kimdir

Niçin şüpheler hiç geçit vermemektedir, tefrikaya bu kadar rağbet niyedir, aşk neredededir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevgi, ruhu esir etmez, kalbi öldürmez!

 

 

 

Tutuklu kalma, nazarında erişilmez sanma

Düşlerin serencamında yaşamayı gaye yapma, aklı ve idraki hakkıyla anla

Kim çıkarsa çıksın karşına, umudun için nasibim diyerek arka çıkma, sabırla yaşa

Kanaat etmek, tasarrufunda bulunanla yetinmek midir, o vakit vuslat nedir baksana

 

 

An, kısmidir, ömre matlup olan zaman kimindir

Hangi hikayeler esrarıyla vaktini beklemektedir, ümit etmek, tahkik değil midir

Ahirin evvelinde ne var, hesap kim için en mümbit bir nazar, ölmek, nasıl firkattir

Sevgi feda olmayı bilmektir, bir karşılık beklemeden ecrini vakfetmektir, çok latiftir

 

 

Setret mahlûku, koruyacağı bir sınırı vardır

İllaki bir rekabet ortamındadır, ya avdır, ya da avcı olmak zorundadır, öyle yaşar

Sünnetullah niye vardır, hangi vakit için kul olmak nasibi imtihandır, akıl mıdır kar

İlim olmadan, irade aşk için vazgeçebilmeyi göze almadan, idrak nefes için nasıl ar

 

 

Nefsimi öldürdüm diyene aldanma ve inanma

Nefis ölmez, ruh maksadına nail olmadıkça halinden geçmez, kalbi yaşamalı kanma

Her sözü, niyetin asliyesidir sanma, insan zafiyetleriyle birlik içindedir, yok sayma

Bağışlamayı ve bağışlanmayı kimsenin tekeline bırakma, nefesin müddeti nedir anla

 

 

Aklı zail olan bir canı görürsen, dikkatli bakma

Hissetmediğin kadar bir derinlik vardır kalbinde, sakın ha hor görerek uzaklaşma

Derdin sahibi kimdir, çile neden ehli hal olmak için en güzide bir gerekçedir, korkma

Zaman kimin, ömür hangi vadi için tevdi edilen ülfetin ihsanı ihlâsı nefsine bırakma

 

 

İlkbahara bir bak, gün yüzüne hasret kalan umutlarını saklama bırak

Yak gemilerini durma yak, vuslattan ötesi yoktur muhakemeni iyice yap idrakine ak

Aşk, ruhi feryattır, hakikate kapı aralayan gamdır, sevda için ardır, kalbine iyi bak

Kimden eser kaldı, göçüp gidenler zaten figandı, hakikatler neler anlattı efkârını yak

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anlamadıkça mı inanacak ve yaşayacaksın!

 

 

 

 

Ne sual etmeyi biliyorsun ve ne de merak ediyorsun

Önüme ne gelirse razıyım diyor ve yetiniyorsun, azmi ve cehdi nefeslenmiyorsun

Peki, nasıl bir gayeyle yol alıyorsun, taklit etmeyi mi hala bir marifet sayıyorsun

Farkı fark etmek için hiç çalışmıyorsun, aklına tevdi edileni neden önemsemiyorsun

 

 

Bir bak mevsime, hangi inşirahın derdiyle figan eder

İşaret taşları kim için bir şey söyler, geçmiş nefesleri neden ibretle hikâye eder

Okumayan bir nesle kim nazar eder, mukallit bir nefes ise hangi iltifata aşkla değer

Bu gaye üzere dillenen sevda nasıl bir gönle refakat eder, figan olmak içinmiş meğer

 

 

Derin bir uyku halindesin, aşkı ne vakit fark edeceksin

Yeksan olmuş onlarca nefeslerin hicranını bu minval üzerine nasıl hissedeceksin

Ruhundan tebarüz eden rikkatin şevkini kalbinde göreceksin, ölümle yüzleşeceksin

Hesapsızlığını nasıl beyan edeceksin, mezarın içinde inleyen bedenleri düşüneceksin

 

 

Esen rüzgârın figanını hiç duymuyorsun, uzaklaşıyorsun

Heva ve heveslerin için cansiperane oluyorsun tercihlerinde aklına çok güveniyorsun

Hatalarını neden gizliyorsun, kalbine nazar eden kimdir, hakkıyla iltica etmiyorsun

Cancın, figansın gamsın elhak aklını ve irfanını dikkate almadıkça evet sen ziyansın

 

 

Gül-i nihale derinden bir temaşa et, umut için vakfet

Gönül bir ummandır, sahralarda bekleyenler vardır, mazlum ve mağdura yardım et

Ne kadar caziben varsa, nardan bihaber olan nazarsa, ruhunu merak et, kalbine şevk

Zatına bahşedilen neler varsa, şayet emrin altında çalışanlar feryat ediyorsa cinnet

Eza ve zulüm adına kim tasarruf sahibiyse, emri bil mağ rufu bilmiyorsa ne delalet

 

 

Cemaat asabiyetlerinden kalbini arındır, taltif etme

Ümmeti Muhammedin derdi gamıyla hem hal ol, zamanın sahibine kayıtsız kalma

Hangi mecliste bulunursan bulun illa ki hakkıyla anlamak için suskun kalma, ara

Astlar, üstlere makam tayin edemezler, bir takım makamlar veremezler, aşkı yokla

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nihan ettim kalbime, sen bilmesen de!

 

 

 

 

O vakitler ne kadar hamdım, farkı fark etmeyen bir candım

Yaşamak adına ne talim ettirdilerse onu vuslatım sandım, sual etmeden nefesi bırakırdım

Hangi gayretin şadında umutlanırdım, bazen hüzünle sabahlar, ahımla uyanırdım, pek anlamazdım

Yarınlar için düşlere inanırdım, hülyalar diyarında yaşamayı ne marifet sayardım ve öyle inanmıştım

 

 

Oysaki ne kadar masumdum, kendi halimde yaşardım

Her ne hikmetse nazarlarımı saklardım, kimsenin dikkatini çekmekten sakınır ve utanırdım

Muhannete muhtaç olmamak adına bütün gayretimle çalışırdım, burukluk yaşamaya çok alışmıştım

Bazen sessiz bir köşede kendi kendime dalardım, duyduğum sesle irkilir kalırdım, şaşkın bir şekilde bakardım

 

 

Belki başka dünyalardan umut aradım, ne hazandım

Yağan kara, yapraksız dala, şevksiz ağaca, buz kesen ayaza, tütmeyen bacayı öyle anardım

Okuduğum kitapların sayfalarında kaybolur ve bazen nefes nefese kalırdım, bilmem ki yâdında ne bulmuştum

Eza vermeyen sevgiyi, feda olmayı gaye edineni, çilenin serencamında güçlenenin sevdasının da ne durulmuştum

 

 

Ürkek bir halin vardı, nefesine şahitlik yapan bir andı

Bir arzun vardı, lakin nazarların ne kadar candandı, kalbimi titreten bir heyecandı, ne ardı

Bir müddet suskun kaldık, yüzünde manalaşan kızarıklığa meylettim, nasıl sual edeceğimi o an hiç bilemedim

Arkadaşının dikkatini çekmesiyle birden irkilmiştin, bir kelam etmek adına demek ki çekinmiştin, dönüp gittin

 

 

O an ve şahidi bulunduğum zaman, neler anlatmıştı

İçselliğime dönüş seninle başlamıştı, sanki temaşa etmem dahi sakıncalıydı, utanmak vardı

İçim içime sığmıyordu, sanki sinemden bir sel sökün ediyordu, suskun kalmak ne kadar sancı zerkediyordu

Bir umut adına medeti anmak, beni benden alan o zamandan kurtulmak, meramı hakkıyla anlamak gerekiyordu

 

 

Günler sessizliğe teslim olmuş bir serap misaliydi

Sinemde nasıl bir sahra vardı, uçsuz bucaksızdı, bir gül-i nihali ansam, firkatiyle ağlasam acıydı

Yıllara sari beslediğim umutlar nerde kalmıştı, sancılar her vakit kapımı çalan refakatçimdi, artık sürur vardı

Sineme bahşedilen coşku ne kadar muazzamdı, akşam sabah her zaman yakınımdaydı, cana demek ki bu lazımdı

 

 

En ufak bir rikkat, kalbi etkileyen şiddet nazardı

Esrarında ne mümbit bir ikram vardı, ruhumu ihya eden esin kimden yadigârdı, erişmek ne manaydı

Nasıl bir hissiyattan söz etmeliyim, farkı fark etmeyen için elbette ki yoktur bir sözüm, ilhak olmak sevdaydı

Talim edilmeye muktedir olunmayan ilim kim için sırattı, istikamet hakikate ram olmadıkça elbette ki kayıptı

 

 

Gök gürlerken, rüzgâr yâd elden haber verirken

Fikretmek için düşünecek insan, ilme ifade edilemeyecek kadar muhtaçken, uzaklaşmak kime zarar verir

Nefsimi öldürdüm diyen için, irade nasıl bir ihtiyaca cevap vermektedir, yoksa boşluğa talim eden bir avdetmidir

Ruhun ve kalbin bir lisanı var, onu öğrenmek için merak senin iradene ve aklına bakar, yoksa an neye yarar denir

 

 

İdrakin talimden bihaber olan ruhi vadinse

İnşirahı anlamak halin için bu kadar uzak ise can, canan içindir, aşk ilhamı vecdindir, ihlâs yoksa kimindir

Kul olmak için sabrı hor görme, mütemadiyen mi kanaat edeceğiz deme, ecelle bedelleşmeyi bekleme o an bellidir

Kalbinde bir dirlik yoksa akan kanlar haline yabancıysa, mukallit kalmak ziyadesiyle kalbine yakınsa, elemdir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kurtulmalıyım, ruhuma eza veren prangalardan!

 

 

 

 

 

Demek ki anlamam için vakit henüz çok erkendi

Bilmem ki dert hangi biçare nefesindi

Boynunu büktüren elemiydi, umut edilen çareler nerdeydi

Susmak belki o an için bir gerekçeydi

Lakin merak etmek ve gereğini icra etmek, neden tehir edilirdi

“Ne derler” kaygısı bu kadar mı önemliydi

Niçin hukuka rıza göstermek benimsenmezdi, peki kimler ezilirdi

 

 

Hangi zihniyeti aralasam, arkasında ne emeller var

İnanıp teslim olan canlar, neden kolayı tercih etmekten yılmazlar

Asırlardır kandırılırlar, takiye içinde ulufe dağıtırlar

Vaat edilen ne varsa, şayet itibar sahibi olmak kolaylaşınca yatarlar

Neyi umursamazlar, nasıl bir halet-i ruhiyenin sahibi olurlar, aldırmazlar

Erdem sahibi olmayı, ne hikmetse nüfus sahibi olmakla alakalandırırlar

Tekebbür sahibi oldukça, halden uzaklaşırlar, aşk ve irfandan anlamazlar

 

 

Ne kadar tüketirlerse, mütemadiyen elbise değiştirilse

Paye sahibi olmak adına, dikkati çeken endamı ile raks ederek süzülse

Bindiği arabayı sükse yaparak sürünce, kullandığı telefonu gösterince

Uluorta yerlerde sigara tüttürünce, flört ettiği nefesi derdest edince

Etrafında ki insanları fark edemeyecek kadar kendinden geçince

İsyan etmeyi, önüne gelenle dalgasını geçmeyi fazilet zafiyeti görünce

Halinden vazgeçmiş güçsüz bedenleri hakir görerek tiksinince

 

 

Demek ki diploma sahibi olmak kifayet etmiyor

Anne ve babanın her isteğini yerine getirmesi, felakete sürüklüyor

Kaş yaşına gelmiş ve fakat henüz aidiyetini dahi bilmiyor

Böbürlenmeyi ne kadar önceliyor, fark etmiyor ama ne çok sefilleşiyor

Şahit olduğum bu dram çok acı veriyor, sessiz kalmak dahi yetmiyor

Nasıl bir kelam etsem, bir name yazarak usulca kendine versem, elvermiyor

Nerde ve hangi koşullarda yetiştirildiği, nelerin talim edileceği, niye bilinmiyor

 

 

Örf ve ananeler hakkıyla talim edilemiyor, ne kadar üzüyor

Taklit etmek adına, kimi canlar nefes nefese yarışa giriyor, içim parçalanıyor

Tekâmül etmek nedir, neden çok gereklidir hiç bilmiyor

Sosyolojik değişikleri dert edinmeden höykürüyor, kalbin sesini fark etmiyor

Edebi ve adabı çok gereksiz görüyor, maziyi bilmek ne kadar fazilettir diyor

Sakinleşmediği için şoförüne arabayı hazırlamasını söylüyor ve kalkıp gidiyor

Bir suret sahibi olmak yeterli midir, demek ki hüzün ve hicran benimdir, ah ettiriyor

 

 

Beyin göçünü yıllardır tekeline alan ülkeler, ihata ediyor

İşlerine geldi mi anında kara vererek, sivil halkın üzerine bombalar indiriyor

Kimi ölüyor, kimi de belki dirilmek için sancılar çekiyor, kölelik kalbi harap ediyor

Yıllardır tahakküm eden zalimler, ruhları esirleştiren caniler, hala saltanat sürüyor

Garip ve gureba feryat edip inliyor, zalimin zulmü dinmiyor Furkan niye yaşanmıyor

Nefsimizden ziyade sevmemiz gereken son Peygamber ne söylüyor aşk sevda bekliyor

Ölmek dahi kurtuluşuna kifayet etmiyor, akıl ve idrakin o müddetinde neyi bekliyor

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

İzler mi kayboluyor evet, gün ağarıyor!

 

 

 

 

 

 

 

Vakit, susmaya fırsat vermiyor artık

 

An ve zaman sakin kalbine sessizce ne söylüyor, dikkatlice bak

 

Gün ağarmış, geceden kalan ne varmış, geçip giden an hangi şafağı umutlaştırmış, durma kalk

 

Ne uğruna ve kimleri taklit ettiysen, aklını ve gayretini esirgediysen, tüm varlığını düşünmeden yak

 

 

 

 

 

Dilim varmıyor, lakin içim içime sığmıyor

 

Akıp giden zaman maziden neleri hatırlatıyor, arafta bekleyene umut yetmiyor

 

Duyulmayan figanlar arzı titretiyor, sabır yumakları boğazımda düğümleniyor, ne sancı veriyor

 

Şafağın sessizliği kalbime hüzün bahşediyor, hicran hiç sinemden gitmiyor, ahu gamımı demliyor

 

 

 

 

 

Hangi masalı hatırlasam, yâdım ah ediyor

 

Yılara sâri ukdeler neden ruhuma dirlik vermiyor, kalbim inşirah için ne söylüyor

 

Şehretmeye malik olamadığım o kitabeler ne kadar zarif bir nazarıyla aşkı edebine bürünüyor

 

Temaşa edenler neyi merak ediyor, terek edilmişliği nasıl içlerine sindiriyor, vefayı mı öğreniyor

 

 

 

 

 

Bilmem ki muhakeme etmek bu kadar mı zor

 

İnsanın kendi hukukunu anlaması ve o nispette yaşaması, yıllardır ihmal edilen kor

 

Kolay olanı seçmek, hesabı o an dert edinmemek, keyfiyetle salınmak, ne kadar masraflıdır sor

 

Emek vermek, gönlü bu gaye ile hasretmek, ecri terennüm etmek, ihsan için hilmi nefeslenmek ne zor

 

 

 

 

 

Gün içinde ne kazandın mey anına yakından bir bak

 

Nasıl bir hesabın içindesin, hangi bedeller için nefesin müddetine tabiisin, aşkına tak

 

Sevdalaşmayan mefkûre ne işe yarar ve nasıl bir fayda sağlar, hakikatin ayan olan kitabına bak

 

Ömür nasıl bir kumaştır, her tınısında ne muazzam bir ahenk vardır, ruhun ve kalbin membaına ak

 

 

 

 

 

Korkular nispidir, nefsi seremonidir, kalp hisseder

 

Emin olmak için sukut eden azmin ve aklın, idrak ve iradenin talim etmesini sessizce bekler

 

Beyhudelik nasıl bir iltifatı hak eder, vakit tevdi edilen andır, sevk eden müstesna güce ne söyler

 

Bahaneler hangi nefse kefalet eder, öğrenmeden ve taliminde emek harcamadan tutulan akla kim güler

 

 

 

 

 

Yar derken, aşkı yâd ederken, feda olmayı bilmelisin

 

Ne kadar hevesin kalmışsa o zaman bir şart koşmadan arınmalısın, hakikat aşkını hissetmelisin

 

Ummanı gönlünde yaşatmalı, sancıları dalgaların efkârıyla kavramalısın, bir yeise asla girmemelisin

 

Maşuk kimdir, vuslat nasıl bir seçimdir, ihlâs neden zarurettir hilm kalbin vazgeçmeyenidir erişmelisin

 

 

 

 

 

En yakının ve yarenin kim hala emin değilsen ağla

 

Ve fakat aczi yet içinde biçarelik farkıyla gözyaşlarını bırakma, aşk ve ihsan şadıyla kalbi çağla

 

Seni senden koparan neler varsa, kalbin ve ruhundan uzaklaştırıyorlarsa, hala avunma sevdanı yaşa

 

Kim çıkarsa çıksın karşına, nefsi hergelelik peşindeyse bir an olsun uğraşma, hak ve hakikatini anla

 

 

 

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönlüm hıçkırıktan arınıp, aşkın firkati yaşatacak!

 

 

 

 

Aşk; halin demidir, kalbi hakikattir, ruh için ibreti neticedir

Gönül deryası namitenahi olan vakti rikkattir, umut için ecirdir ve sabrı terennümdür

Kanaati deruhte eylemeyen bir yürek, ne kadar acizdir, nefsi ziyadelik içinde ki cürümdür

Evvelin ahirinde ne varsa, bahtın için nasip olan kazalar bir hakikatse sevdayı ahuzardır

 

 

Sevebilmeyi ve sevilmeyi talim et, feyzindedir o suhulet

Kurban olmaya söyle kim namzet, ahitleşen akıl hangi vadiden bekler ve diler haşyet

Zikretmediğin, ihmaline tevessül ettiğin,gerekçesiz birşekilde beklediğin arafı bir tarit et

O anve beklenen zaman için mukayyet olmaya muktedir olamayacağın vakit söyle kimin

 

 

Meczubun halini bir seyret, alemler içindedir, fikret

Divaneleşen canın hikmetini dert et nasip nasıl bir aşkınrük nünden söz eder aklını sevket

İlim, merakın bir şubesidir, nizam edilmeye muhtaç nefs neyi beklemektedir amine bereket

Yazılan fermanları merak et, göçüp giden nefesleri ibretle yadet, akıbetin için nedir fazilet

 

 

Sevda, umuttur, nurdur, onurdur ve süruru aşktır

Hangi çilelerin eşiğinde umut yar için niyazdır, sabır hardır, kanaat bir ülfet-i nazardır

Düşün yağmur damlaları firkatle aşkına koşmaktadır, tefekkür etmek için neler lazımdır

Terbiyeye muhtaç olan bir gönül, hangi gerekçelerle farkı fark ettiren irfana adanlamlıdır

 

 

Umman sinende, ruhun firketinde, umudun içindedir

Hesapsız bir zaman hiçbir vakte şahitlik yapmayacaktır aşka ram olmayan ağlayacaktır

Yar hangi yadının feyziyle kalbine bakacaktır, ruhun lebbeyk derken umudunla coşacaktır

Bilince erişmeyen can, anlamaktan mı korkacaktır, aklı ve idraki o vakitler ne yapacaktır

 

 

Canı, cananından vazgeçecek bir zaman korkutacaktır

Analar yavrusunu unutacaktır, o vakit ihmal ettiğin merakın ve tahkikin ne yapacaktır

Gözün yaşı kuruyacak, meranım sahrası kurulacak, haşyet ve panik seninle bir olacaktır

Sadakatli akitler niyeti asliyeler hakikati için çileyle refik olmayı beceren korkmayacatır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...