Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Yetmedi mi figanı lahzanın hıçkırıkları!

 

 

Sil artık yüreğinin münbit ikliminden

Duyulmaya hasret bırakan sevdanın hazan busesindeki feyzinden

Ne hal kaldı anmaya

Ne melal kaldı aşkın bağrında hıçkırıklarla soldurup yakmaya

 

Ölümden medet ummaya

Çaresiz etrafa bakınmaya

Nefesin mukavelesinden edep duymaya

Hilkatin esaretinde halsiz kalmaya

Hasredilen gönülle bizarlık yaşamaya

 

Serdedilen nefesin ülviyetinde yaşamaya

Hakikat için idrake muhtaçlığıma

İbretin kifayetsiz kaldığı kıt aklımla

İzana taş çıkartan sinemin solgunluğuna

 

Neyleyim ki umut kanatlanmıyor

Halimi ufukların süruruna kandırmıyor

Mahzunca baktırıyor

Dil susuyor

Gönül çaresiz zamana bakıyor

 

 

Ne söyleyecek bir söz kaldı

Ne özlemin payidarlığında bekleyen sancılı öz ardı

Ne kadar hal saklandıysa ruhumu esir kıldı

Ne gün ışıdı, ne gece kalbime aşkın çilesindeki esrarı anlattı

Sinem sevdadan yoksun bir şekilde sorarım niye ağladı

 

 

Yıllar çok vefasız çıktı

İçinde kaybolduğum anlar için göz yaşlarım durulmadı

Bilmem ki umut hangi vadede haktı

Ne bir heves kaldı

Ne de bir ümit kalbimde sürur yaşattı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gözlerimden sine-i melalimi okuyordu!

 

 

 

Fark edememiştim biran

Dalgınlığın basamaklarında sakince soluklanıyordum

Kimsenin ve hatta esen yelin tesirinde kalmadan adımlıyordum

Halimi yeksan eden ve yoran vakayı sorguluyordum

 

 

Etrafımda salınan kuşların

İnsan olupta ruha bigane kalmayan umutların

Yaşamak adına soluk soluğa kalışların hengamesindeydim

Derdim nasıl düşüneceğime vasıl olup ferahlamaktı

 

 

Bir an tökezledim ve şaşkınlık yaşadım

Düştüğüm komik halin vehmiyle etrafına şöyle sessizce baktım

Şakınlığımın arttığını fark ederek yeniden bir kez daha taradım

Halime nazar eden ve hayli dertlenen nefesin garipliğiyle uyandım

 

 

Öyle bir bakışı vardı ki

Yüreğimin söküklerini şehrederek kelam etmeyi diliyordu sanki

Yeniden ve hasseten dikkat kesilerek rikkatimle aklandım

Evet, bakarken kanayan yarayı fark eden bir revandı okuyordu

 

 

Anlamıştım zahirin dilinden söz etmiyor

Heveslerin kavlinden nefeslenerek kalbine sanki ihanet etmiyordu

Ne yapmalıydım bilmiyordum, çaresiz açıkta kalmıştım

Gözlerin bu denli vurgun kılacağını anlayamazdım

 

 

Yıllara sari ağlaman dinsiz diyordu

Çilenin sürurundan azat olmak için uğraşma yaklaş istiyordu

Dikenden ve kurumuş kalbin eşkalinden umudu kesmek sana düşmez

Rahmet devam ettiği müddetçe umutlar solgunluğa havale edilemez demişti

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çözme yüreğimi esir alan sirkatin acısını!

 

 

 

Gün henüz kuytu karanlığın bahtını

Salınarak ve raksın ahenginde yol alarak etrafı aydınlatıyordu

Geceden sabaha ne varsa ve umutlardan ne kaldıysa

En müçmel rüyaların hülyası ruhu sarmış olsa bile

Aşk ihsanıyla hal için bir başkaydı

 

 

Aşk suyun sevdasında ummandır

Ruhun en münbit gıdası olup hüsranın hülalasında hazzı vahadır

Anlamak ve anlaşılır olmak ne kadar kabil ise

akıl kendi sultasında hakikatten ari ise

İdrakin efsunundan bigane kalarak esine erişemezse ne yazıkkı nafile

 

 

Güç nispiyle orantılı hardır

İrfan kalbin sahifesinden sadır olmazsa elbette ki korku hal için ardır

İnsan muhabbete tavdır, lakin edep en ali savdadır

Ruhun kitabında gönlün sesinde ve vicdanın ahenginde yürümek aşktır

Kul arifliğiyle ancak bu kadar yakındır

 

 

Annenin şefkatinde okunur aşk

Babanın sakavetinde, sükutun lehçesinde, suyun katresinde yol alır

Ne kadar vecdin varsa, takva mukallidi olunca havastır halini yanıltır

Beklenti içinde olmak, azimete tabi olarak gerekçeyle kalbi adımlamaktır

 

 

Niyetin, özündür ve nefsi ruhaniyetin

Ne kadar söz versende nizama muhtaçlı bulunduğu halde ihmak edemezsin

Müddeti nefes aşkla efsunlaşan yarın çilesinde solmadan açmaktır

Ölümden yüz çevirmek nefsin en zelil harıdır

 

 

Niye ölüm umut için aşkı vuslattır ve kalp için cehdi hatiptir

Zahir ne kadar cazipse

Batın arifin ferasetiyle ruhun en bakir halinde filizlenmektir

Ve aşk kul için en ülvi nasihattir

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşk ruhun mihrabında neyi bekliyor!

 

 

 

Ne aklın kifayetsizliği delalet ediyor

Ne fikri lahikaların sahifeleri gönlümü feyziyle ihata edip yüceltiyor

Ne kutsanmış nefesin asriliği kalbime edebi ilga ediyor

Ne vurgun yemiş gönüllerin figanı sinemi sükuta erdirerek aşka eriştiyor

Ruhum hangi vakti bekliyor

 

 

Neyi sual etmeliyim hakkıyla bilsem

Tarihin en bakir hallerinde seyri seferle uzletin süruruyla nefeslensem

Hüccetin banisini nasıl keşfederek gönül versem

Yar için kalbime ne söylesem, hasretiyle çilemi mi derlesem

Fani olan ne varsa maverayla yüzleştirip serinlesem

 

 

Bilmem ki niye dinmiyor tahkik sancılarım

Edilleyi şeriye kimin ahvalinde mücerret şehredilen hukuki arayışlarım

Neydi halimi bırakmayan ve dağlayan ön yargılarım

Neydi kalbimi ve zihnimi talan eden korkularım, kaygılarım, sıkıntılarım

Sinemi yaralayan maksatsız ve bakir ağıtlarım

 

 

Kimsete soramadım, maksada ilhak olamadım

Aldatılıp kandırılmışlığın ruhumda bıraktığı yorgun ve miskin muştularım

Sokağın sesinde, halin dilinden uzak heveslerin yeksan olan marifetlerinde

Bıtkınlığın medivenlerinde ve kuytu köşelerin düşündüren muvazenesinde

Neyi bekliyorum, aşka muhtaçlığıma kanaat getirip göçüyorum

 

 

Olsun, kimseler merakın yolculuğunda aramasınlar

ruhumun bizarlığına vasıl olarak fakirliğimin sahifelerini açmasınlar

Tabutumun bir yanından tutamak için hiç uğraşıp yorulmasınlar

Unutmak için heveslerin ve gailelerin girdabında solumasınlar

Bilmem ki aşkın manasını nasıl anlasınlar ve ağlayıp sızlanmadan hakkı ansınlar

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne söyleyim, aşkın şevkinde eriyeyim!

 

 

 

Hiçbir ses ve nefesin duyulmadığı sessizlikteyim

Ne ruhumu şad eden vecdin sürurruyla barışık bir haldeyim ve ne de davalıyım

Ne maziyi sayfalarına gömen anıların sofrasındayım

Ne de atimi galeyana getiren sosyolojik argümanların esertinde bir hancıyım

 

 

Sanki unutulmaya yüz tutmuş bir umudun yorgunluğunda yolcuyum

Ne kadar hakkıyla bir kul olduğumun farkındayım

Veya zafiyetlerimin vurgunluğunda sevdaya açılmış bir yılgın soluğum

Vadedilenlerden habersiz, sahnelenmiş rollerden nasipsiz bir halde savruluyorum

 

 

Ne aklım suallerin serencamında kifayet ediyor

Ne hasretine ram olduğum sessiz yar sinemin ahına temaşa ederek serinletiyor

Bir nefesin ülfetinde ne varsa, aşk bu dert için sevdalanıp sayıklasa yetmiyor

Hakikatin kulaklarını çınlatarak vefanın kadrini tefekkür ediyor ve sızlıyor

 

 

Hasret yüreğimin makus köşesinde derdimle halleşiyor

Umut ne kadar sabırla yad ettiğim ibreti hakikat varsa idrakime sesleniyor

Nasip, hangi vakti bekliyor, kalbim yine hıçkırıklarını çaresiz gizliyor

Nasıl bir cengaverlik ki iradeden vazgeçirip maverayı hal için ayan ediyor

 

 

Ne sen sor ve ne de ben hali fakirliğimi serdederek ağlayayım

Sanki çıktığım yolun bezirganlığında avunan bir bahtı kara canı davacıyım

Kime arz ederim, nasıl ayam ederek edebi görmezden gelirim, ar ederim

Ecrin vuslata abat olan sayına umut bağlar ve yüreğimi aşka bağışlarım

 

 

Ne bir ses çıkartırım ve ne de ruhumun hicran damlalarına sığınırım

Kalbimin en münbit köşesinde anlamlaşan asudelikle sükutun iksirini yudumlarım

Ne hasrettiğim vicdanı ayıplarım ve ne de ses çıkartmayan yari lanetle anarım

Gönlümün açılmayan kapısında hakka yalvarıp, aşk için secdeye kapanırım

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

abi güzel yazıyorsun kalemine sağlık

-da...

:S

bu kadar şiir bir bünyeye biraz fazla gibi

Maşallahın var yani...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah...

Sizin içinde dilerim:)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mızrap vurarak fecri ağartsam gönül ne olur!

 

 

Başımı alıp yadlellere gidesim geliyor

Ne umutlar sükuna eriyor, ne merakım dinmek biliyor

Elem yüreğime kar yağdırıyor

Gece düşlerimde fırtınalar estiriyor

Ne bir hal kalıyor ve bahtım umutla gözyaşlarını akıtıyor

 

 

Ey yar kelamın kadrinde suskunsun bilirim

Nefesin izzetinde fevkalade naif bir ülfetsin kalbimde hissederim

Lakin neyleyim ki bahtım için çaresizim beklerim

Gözlerinden dökülen sevdayı saklamamanı gönülden dilerim

Niye hasret çekerim, lütfunla inayete erip süruru hazla nefeslenirim

 

 

Bir umut ki solmasın, zemheriyi koklamasın

Bahar misali gönlün münbit topraklarında açararak aşkla anlamlaşsın

Sinemde bir uhte olarak sancılar yaşatmasın

Yıldızlar misali gönle aksın, nağmenin tınısıyla sevdalaşsın

Mızrap halikatin vecdini halinde yaşatsın

 

 

Ağlamak ne müşkülmüş meğer bilemezdim

Çilenin sevdasını terennüm ederek vuslatın firkatine ram ederdim

ne bir ah çekerdim ve ne de bir keşkeleri ziyaret ederdim

Bahtıma boyun büker nasibim için elhak sabrederdim

Aşk, halin demindedir der, göçer giderdim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gidecek bir yer var, gönül hiç dinmiyor!

 

 

 

Güneş yüreğimin kuytu köşelerine nüfus ediyordu

Solmaya yüz tutmuş ne kadar umudum varsa, bereketiyle yeşertiyordu

Bir şeyler söylüyordu

İçimi ısıtarak şevkin hasretini bitiriyordu

 

Ümidini kesme

Sabrı asla öteleme

Ruhunu bizarlığa terk etme

Ömrünü heba ederek yaşarken bir ölü misali nefeslenme diyordu

 

 

Aslında hakikat böyle değilmiydi

Ne kadar heveslerimizi zerk etsek ve fakat nasibi bilmesek

Her sancıda ve çileler yumağında aczimizle boyun büksek

Niyayetsiz olan rahmetin sağanağını kararmış kalbimizle görmezden gelsek

 

 

Her acı sanki zamansız gibi

Gönül ram olacağı adresi bilmezse kuraklığa razı olmak seçim şimdi

Her kadresinde aşk bulunan yağmurun dili hiç anlaşılmıyor sanki

Toprağın uysallığında gizlenen hamiyet, kul ikliminde anlaşılmıyor zorki

 

 

Gözlerin hançer acısına razı olması

Kalbin çileyle yoldaşlığını sadakat içinde koruması ve aşkla yaşamasıdır

Vecdin her safhasında takvayı terennüm ederek sevdayı yudumlamasıdır

Yar için divane olup, secdeye kapanmanın meşkiyle halde yanmasıdır

 

 

Haklısınız dilim ağır, sesim vicdanımla herhelde sağır

Sanki hasseten seçilmiş kelimelerle yazmak sizler için fevkalade bir kahır

Lakin serdedilen hal fakir, bitap olmuş kalp sefil, zihin söyleyin neyime kefil

Hasrettiğim kelimeler niteliksizliğime amil, ayan olan halim bizarlığıma vekil

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönül dilim hazanın nidasını ayan eder!

 

 

 

Gün gelir yüreğim umutla beslenir gönlüm sevinir

Günler geçtikçe sinem hasretin çehresinden figan eğleyip çileyi deruhte eder

Aşk için ya sabır der, nasibi umutla bekler

Elemin sancağını al aşağı ederek, hikmetin ramına elhak müracaat eder

 

 

Şarkılara sordum bir ah çekerek nafile dediler

Anıların abad olan perdesine dokundum, her nesebepse açmamı istemediler

Aklıma sual eğledim, hani hakikatin sesi söyle diye o vakti öncelediler

Uzletin bağrında nefeslendiğim yalnızlığıma gülüp geçtiler

 

 

Bir çaresizlik içinde etrafıma bakındım

Yerlerde sürünen yaprağın melaliyle aşkı andım, hali fakirliğimi sessizce kandım

Servilerin efkarını ibretle yudumladım ve ölümün döşeğinde sevdayı sayıkladım

Yılların kayboşmuşluğunu ruhumun hıçkırıklarına sordum,çaresiz şaşkınlık yaşadım

 

 

İşte o vakit şairin ve yazarın halini yakinen anladım

Aynı dili konuşmak ve fakat aynı duyguları yaşayamadan yılların hicranıyla yol almak

Kimseye bir kabahat bulmadan şefkatin bağrından akseden düşlerle ufuklara uzanmak

Vefanın, nefis ve hesap mütalasında kaygı yaşamadan aşkı sürurla kalpte yaşatmak

 

 

Lalenin nazarından dile geleni, gülün masumluğundan serdedileni okumak

Tevhidin rahlesinde bir korku yaşamadan vuslatın şevkine muhtaçlığı hale anlatmak

Ne kadar dile gelen zafiyetler varsa, tecessüs kul olmaya mani bir halse gönülden savmak

ne cennet için yaşamak ve ne de cehennemin narında haşyeti gönülde takva ile tutmak

 

 

Ten kosunundan, nefsin yoran tadımlarından kalbi korumak

Her hevesin yanan ateşe odun atarak ruhu sarmasını gönülden anlayıp bırakmak

Bir zevk için sadakatin masumiyetini tahrip ederek şereften azat olmak

Hudutları yok sayarak hoyratça yaşamak ve kalbin hicranını anlamadan fani olmak

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir sen düşün bir de hali aşk için edebe sığın!

 

 

 

Yine gün sessizce çekiliyordu mehtabın gizemli çehresinden

Şehreni kani olamadığım ne kadar hicran varsa inanıyorum ki nasibi haktan

Gönül yarası, kalbin hüzünle yakarışı, gözlerin akan yaşı

Bilmem ki neleri ifşa ediyor, her sızının hisarından söz ederek sevda ile yüzleşiyordu

 

 

Ne bileyim bahtımın ağlatan ve ibreti anlatan nasihatlarını

Gideceğim yolun işaret taşlarından kalan maküs hıçkırıklarını ve vecdin cenahını

Hasredilen gönlün kutlu sevdasını, çile için cenk edilen nefsin nizamsız harını

Bir kul olmak için aklın tahkiki hülyasını ve kalbin sadakatli aşkını

 

 

Ansız gelen ve beklenen şakınlığın panik yaşatan narını

Çaresizliğin her cenahtan sökün eden efkarını, haşyeti gönle salan azametini

Ölümle yüzleşmeden ve aşkın hakikatine erişmeden, nefeslenmenin edebi vebalini

Kime sorayım, kitabı celili anlamak için yanayım, ruhumun hicranına nasıl kanayım

 

 

Karanlığın hükmü yüreğime hançer yarası açtı

Ne kadar yaşanmış ulvi sevdalar varsa, latifliğin toprağında filizlenerek gönüllere aktı

Ne akşamın ve ne de hevesleri güfteleyen sabahın aşksız hiçbir anlamı vardı

İşte o vakit gözlerim yaşardı, hasret bağrımda hançeriyle acılara taş çıkartmıştı

 

 

Gayretim gönül dostluğunda sadakatle yol almaya tabidir

Yazmak ise yanmadan fevkalade müşkil bir zanaattir, sanki çulsuz bir insani haldir

Ne taaacüp etmek kafidir, ne yazmak için şekliyet çok önemlidir, hal dili yeterlidir

Hesabın hukukiliği kim içindir, elbette ki vefa onur için en önemli bir seçimdir

 

 

Geçinmek için bahanelere serilip, kula kulluk etmek şereften nasipsizdir

Şayet bir aşktan söz edilecekse, kalbin her hali elhak sahibine hazzı sürurla tabidir

Nefsin iki şubesinden birini tecih ederek, aklın selimliğinde nefeslenerek girmek edeptir

Ruh kimindir, kalp yürekten aridir, aşk heveslerin değil, gönlün sesine tabidir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Rüzgâr söylüyor artık gönülden kopan hicranı!

 

 

 

Dil sussa, yürek hıçkırığın busesiyle bahtın tınısını elemle yaşatsa

Dağlar umutla aşkın hüznünü iklimlere yaşatıp sevdayı anlatsa

Sine mütemadiyen yanda, melal hülyasından hiç uyanmasa

Ruh, kalbimin inşirahına kapıyı ülfetiyle aralasa

 

 

Çektiğim ahlar idrakimde hakikati bıraksa

Ölüm bir korku yaşatmadan, kalbime dirilişin senfonisini sunsa

Halimdeki bizarlık bir nebze olsun azat olsa

Sürur sinemin sayfalarında hicranın katresinden esinle kurtulsa aşk yaşatsa

 

 

Ne muhabbetle nazar eğlediğim bir çiçeği koparttım

Ne hasretine ram olduğum gönlün senasında hıçkırıklarıma karşılık buldum

Ne anıların deryasında saklanan sancıları ıstırabın salıncağında uyuttum

Sabrın ilzamında, bahtımın verilmiş kararında kanaati gönlüme çaresiz sundum

 

 

İnsan bu ya ne durur ve ne de hukukunu hakkıyla bilir

Aklın selimliğinden feragat ederek nefsin arzularıyla nefeslenmeyi el hak becerir

İradeye ne söylenir, hesabın ötelenmesine hayıflanarak nazar edilir

Gönül aşksız hazan gibidir, ne kadar çağlayan varsa ruh sessizliğinde azadedir

 

 

Gel ey umutlarımın muştu sunan muzafferiyeti

Kalbimin hicran ile müsavileştiği, hüznün halimde demlediği esinin lehçesi

Bir gün dile gel, gönül kapımdan aşkın iksiriyle ruhuma bir ilham ver

Ne kadar mahzunluğum varsa bir çırpıda, umudun solgunluğunu sineme ülfetle ser

 

 

Ey rabbim sahibimsin, niyetimin asliyesinden eminsin

Fakirliğimi hakkıyla bilirsin, nankörlüğümü kitabı celilinde dile getirensin

Eksiltmediğin rahmetin hakkını teslim edemediğimi nefsimden bilirsin

Kıt aklımla iradem için azimeti tavsiye eder, hikâyeleri nefeslenmemi öğütlersin

 

 

Her vakit gönlümün kapısı çaldıkça

Bir ince sızı ibretin saadetini ruhuma sunar ve hüznün çehresini halime bırakınca

Boynum bükülür, gözlerim süzülür, dilim sükûtun kadrine çekilir

Ne kadar derdim varsa, ummanın rahlesinde umut içinde nasibe meftun edilir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne zaman yâri düşünsem yüreğim sızlıyor birden!

 

 

 

Meğer boş vermişliğim nafileymiş nerden bilirdim

Aklımın kifayetsizliğiyle nefeslenmiş biçareyim, şimdi çaresiz halime ikamet ederim

Ne hamiyeti bilirim, ne kalbin sahibinde vefa gösteren fakirim

Nefsimin siperlerinde hesabı bekleyen bir abdiâcizim

 

 

 

Hiç ayrılmanın manası olur mu yârden

Şayet bir vefa sadakati aşkın ulviyetinde bakirliğini korurken, sevda nar iken

Ne kadar bahanelere serilsem, yalnızlığın ayazlarında titresem

Yârin muhabbetiyle edebi kalbim için nefeslensem, hiç üşümeden sürura ersem

 

 

 

Ey yar sen hala haklısın, farkı fark eden ülfetli nazarsın

Bizarlığıma iltifat etmeyen erdemli bir aşksın, sevdayı hakikatle yaşarsın

Mevsimlerin muştusuyla umutlarını vuslat için kanatlandıransın

Hissiyatın renklerinde ibreti temaşa ederek, hikmeti nasibe bırakansın

 

 

 

Şimdi anladım ki kalp hiddetin perdesinde kapanıyor

Dil ne kadar hicranı akıtsa da, halin edebi idrakim için sükût ettiriyor

Yıllar kaybolup gidiyor, gözler hasretin dirliğinde beklenen nefesini niyaz ediyor

Ömür sadece yaşamaksa, aşkın hususiliği hali kuşatmıyorsa can pes diyor

 

 

 

Artık ne laleler ruhuma nazar ediyor, ne gül kokusunu zerk ediyor

Şehrine kani olamadığım ne kadar hikmet varsa, ruhum için çek git diyor

Gün, gecenin kollarına teslim olurken, gözler çaresiz yaş bırakırken hal ar ediyor

Nefes uzlet için artık vakti geldi diyor, hazan her yanımı sancıyla ihata ediyor

 

 

 

Yazdığım nameler bir köşede suskun bekliyor

Ne kadar çektiğim çile varsa, sefilliğime delalet ediyor, ruhuma sesleniyor

Aşk, halin deminde, hakikatin rahlesinde inşiraha erişmektir diye deşifre ediyor

Ömür bitiyor, şevk kalbimi terk ediyor, hevesler dürülüp mukadder hesabı bekliyor

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gün bitti dağıldı herkes, kalbim yine sessiz!

 

 

 

Çekildi gün, başladı bir hüzün

Ey yar aşkın yüreğimde niye yaşatır ki efkârı sökün sökün

Bilmediğim bir mahrem el dokunuyor ruhumun mahzun şafaklarına

Ne kadar yalnız kalsam da ben, ne olur sen yinede gönül sağanağında hicran yaşama

Issız sokaklar, kapanan ufukların sineme zerk eden sancıyı umutların sesinden olsun Haydi durma halinde tereddüdü bulundurma aşkı bir nebze süruru muhabbetle kokla

 

 

Yalnız çehrelerin yılgınlığı bir bak, elan nefeslerinden okunuyor

Ne yüreğinde muştunun şevki kalıyor, ne bir mefkûrenin izleri aşikârca sunuluyor

Meskûn mahallerde yatan fanilerin hicranı yüzlerinden aksederken niye korkutuyor

Fidan kuruyor, meşk yâd ellerin nefesinde aşk ile gönülleri sürurla dalgalandırıyor

 

 

Kırk kilitli kapıların ardında bilmem ki neler var

Bahtın sevdasında sadakatle bekleyen nasip kalbimin edebinde yaşatır bir ar

Ey yar sesim duyulmasın bin hüzünle nefesim takatsiz kalsın aşk ruhunla hali ansın

Kalbinin mümbit toprağında sana bir yalnızlık yaşatmasın, haz yüreğinde şakısın

 

 

Ey şehirlerin anası, hülyaların en naif sevdalısı İstanbul

Çıkma gönlümün yalnız ve hicran sayfalarından, Üsküdar’ın dile gelen aksanından

Suskun şairlerin mazileşen nefis mısraların ayan olan hıçkırıklarından, efkârından

Artık bir gam yaşatma gönlümün hazanlaşan diyarından, dostların cenahından

 

 

Yine başladı gözyaşları arzın semaya hasret nidasından

Ne kadar suskun çığlıklar varsa, dile geliyor, güfteleşiyor ruhun ilham pınarından

Hakikatin senasından, vicdanın yanıklığından, aklın bitap bırakan arayışlarından

Yolun kalbimin güzergâhında meşkûk bırakan burukluğunda, aşksız solgunluğunda

 

 

Ey rıhtımın bekleyen gönüllüsü

Yüreğinde bin bir esrarın sahnesi şimdi hüzünle dile geliyor

Ne kadar uzaklara baksan, umudu inşiraha adamasan, nasibi aşkla anmasan eliyor

Ömür bitiyor yıllar yorgun sendeliyor dil çekiliyor kelimeler bilmem kime sesleniyor

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnce bir sızının letafetinde nefeslenirken!

 

 

 

Sessiz ve sakin adımlarla, dalmıştım ufukların serabına

Dilim konuşmadan, zihnim karışmadan, düşler bir korku yaşatmadan

Ve anılar kalbimin sayfalarını bir aralarken

Umut açıyor yüreğimde, her nekadar hazan sinemi ihata etsede çileyle

 

 

Gözümde bir ışık var, gönlüm hasretin turabında bilmem ki ne arar

Bıçkın hevesler, envai çeşit zevkler ruhumu şimdilerde yaralar

Ne gecenin sarkan yüzünden temaşa eden mahı anlarım

Ve ne de derdin bin bir bahenesine sığınarak vicdanımı elemle dağlarım

 

 

Ne nefsimin yangınlığına odun atarım

Ne aklımın kifayetsizliğinin mazurluğuna sığınır, naralar sıkarım

Hikmetsiz bir nasip, ilimsiz bir kalp, nasıl hakikati hasretle yanarak arar

Aşk için vakti sıralar, hali nar ile dağlar, ruhun nabzını hiçe sayar

 

 

Ey hasret kaldığım yarim, ben sana aldanamam

Senin ülfetli nefesinin kadrinde sayıklayamam,manaya alıkça bakamam

Nizamsız nefsim için paralanamam, “nederler” diye bir yol için çabalayamam

Hali melaslimi anla,ruhumu bitap bırakma, kalbin sahibini asla unutma

 

 

Nice fermanlar yazılmış ve tozlu raflarda sevda ile saklanmış

ibretin senasında bir hikmet var diyerek mazi her vakit şevkle aralanmış

Nice faniler dünya için heveslerin girdabında emeli bir aşk sanıp ona kanmış

Oysa aşk başkaymış, hakikatin salasında ruhsatmış, rıza ile kuşanırmış

 

 

Ey edep, sessizliğin hikmetinden bir nebze olsun söz et

Vecdin kanatlarından, aidiyetin hukukundan, ölüm için vadedilen vuslattan

ne kadar sabretsem ve dahi bilmeden secdenin meşkine lutufla erişsem göçsem

Sevdaların baharında, aşkların sağanağında vicdanın bahtiyarlığına erişsem

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

" SAFA

 

«— Safa, her lisanda memduh; ve zıddı olan keduret, her lisanda mezmumdur.»

 

Bu cümle Efendimin kitaplarından...

 

Safa; Kağıthane safası veya gece safası değil... Büyük ve İlâhî neş'e... Ne güzel kelime !..

 

Keduret... Safânın zıddı ve kederin mücerret hal ifadesi... Ne harika mefhum...

 

İşte bütün insanlık, bütün ifade kalıplariyle bunlardan ilkini över ve ikincisini yerer...

 

Biri memduh, biri mezmum...

 

İlâhî neş'e, İlâhî neş'e... Safa, bu...

 

Bütün insanlığın, türlü inanışlar içinde, buluştuğu,

 

kelime ve mânâ halinde tutuştuğu, vardığı ve

 

dizüstü çöküp ellerini göklere kaldırdığı dilek eşiği...

 

— Safa, Allahım safa !..

 

Yunus Emre de, gerçek inanış çizgisinden onu istedi, hattâ ona erdiğini söyledi.

 

« O, sevgilisinin rengine boyanmıştır, artık solmaz; âşıktır, artık ölmez...»

 

Ah, gaye; gayelerin gayesi...

 

Allahta fanî olmak ve onda bekaya ermek gayesi...

 

Beyni kan çanağına dönen ( Paskal )ın:

 

— Joie, joie !..

 

Diye boş yere haykırdığı gaye...

 

Çünkü o, yolu bulabilmiş değildi.

 

Ebedî Safa...

 

Buyurun, o da burada... Kitabın tâ başında ve işin sonunda...

 

Ne şundadır, ne bunda; orada, orada, Peygamber bâtınının sarayında..."

 

 

 

...

Ey edep, sessizliğin hikmetinden bir nebze olsun söz et

...

 

 

 

Menzil'de... Menzil'de...

 

Ve halihazırda İstanbul'da...

 

Cumanız mübarek olsun;

 

en derin hürmet ve muhabbetlerim ile...

 

http://www.dailymotion.com/video/xdhvo5_se...yar-ile-i_music

Share this post


Link to post
Share on other sites

Koşulsuz aşkı candan aziz bildim imremdim!

 

 

 

Ey hilkatin rüknünde ve idrakin külhünde nefeslen kutlu can

Nefesin müddetinden ilham alarak aşkı koklamak ve gönlün dilinde yol almak

Vuslatın pervanesinde ruhun insicamında vakıaları hikmetle yoklamak

Yaşamak ve fakat bilinçin kadresinde hakkın rızasının feyzine aşkla banmak

 

 

Sun, yüreğimin açmazlarına elemin aşikar hıkırklarını

Emelleşen çığlıklarımı,nefsimin aymazlığını ve sinemin suskunluğu

Bin hüzün ile gama ram olmuş sefilliğimi, aczimin ayan olan dilsizliğini

Körebeye taş çıkartan gözlerimin fersizliğini, halin dirliksizliğini

 

 

Ömüt boyu beklenen hasretin, ömre vefa hicrani serzenişlerini

Edibin tefekküründen serdedilen bin bir hüznün ile yazılan efkarlı sahifelerini

Ruhumu sızlatan mefkuremi, sevdanın bahtımı dağlayan anılarını

Yalnızlığın ürküten sığınıklarını, yılların solduran süruru aşk umutlarını

 

 

Ey saki bari sen görmezden gel hicranımın dile gelen sahnelerini

Rakkasenin sinesinde meftunlaşan umutlarını ve suskun çığlığın ahını

Gecelerin kalbime bir hançer misali verdiği acıyı,yaşattığı sancılar serencamını

Durma artık zerket ne varsa, gönlümün vurgun yemiş duvarları hala ayaktaysa

 

 

Şayet yaşamak, aşkın umutlarından azat olmuş korkularsa

Sevda emelin, hülyalar dile gelmiş bin bir çiçeğin bağrından akseden sağanaksa

Umut, vuslatın şahikasında yaşamaksa aşksız olmaz, gönül durulmaz anla

Merak eden nefesleri hakikatin rahlesinden asla uzaklaştırma

 

 

Ruhun yetisinde, irfan ve idrak aşkın iksirini hevesle ve iştiyakla bekler

Nefis ancak nizama ererse, takva saadetinde, hilm nezaketinde ülfet inşa eder

Akıl, ilimle izana nezaret ederek gönüldeki aşk hakikatinin letafetini ifşa eder

Ne kadar sinede keder varsa, elan kalbi terk eder ve aşkla çileyi vecd ile sahneler

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhum hasretin sahnesinde bir heyecan yaşıyordu!

 

 

 

Suskun kelimeler yüreğimden feryad ederek çıkyordu

Hiçbir kaygı taşımadan, sineyi burkmadan, ne derler merakını taşımadan

Yılların kaybolmuşluğuna uhteyi bırakıyordu, gönlüm sürurla aşk yaşıyordu

Gel sevgili gel, bir ömre bedel, gönül ister görmek seni, aşkın bir şaher diyordu

 

 

Ruhum duruldukça duruluyor ve kalbim sevdanın firkatine kanıyordu

Abad olan, fırakıyla yüreğimi burkan zaman bir bir kayboluyordu

Yepyeni sayfalar açılarak, umudun baharıyla meşk gönlüme sürurla akıyordu

İşte o vakit, bir hafiflik halimi esinle sarıyor ve gülfeşan ruhumu buluyordu

 

 

Nice düşlerimiz tenhaların kadrinde yalnızlık yaşamışlardı

Ruhumuzu ihata eden mahzunluk, kari kimliğinde mısralarda aranıyordu

Nice edipler, suskunluğun pervazlarında hülyaların latifliğini yazıyordu

Kalbin inşirahı aşkın nidasıyla silik duvarları aralıyor, bir efkar bırakmıyordu

 

 

Yarin hasreti, nimetin hasredilişi, lalenin nazar edişi aşka işaretti

Hilalin temaşasında rahmetin arzı, mücerret bir şekilde kalp için delaletti

Vehmedilen ne varsa ve ilimden nasipsiz serzenişler hali kuşatmışsa bir sefillikti

Vefa bizzat şahitliğin refakatinde sadakatle vicdana aşkı sunan gerekçeydi

 

 

Latif olmak hali, kalbin lehçesinde ihsana ve takvaya muhtaçlı azametti

Ne kadar edep varsa ve fakat hakikatin sofrasından bir an uzaklaşmışsa nefsti

Tensellik adına her ne varsa, şakliyet için mücerret olan hevesi bahaneydi

Oysa ki kalbin sahibi belliydi, hal nasıl habersizliğin kadrinde bir mazaretti

 

 

Akıl kimin emanetiydi, irade kimler için seçimin rahlesinde itibarlı dersti

Aşkın iksiri hasretin firkatinde zadeydi, emeller sevdanın dilinde çok fakirdi

Niye hakikat, bir hak olarak hukukilik için insana tevdi edilmişti

Ölüm halindi, mavera kalp için ümitti, çile ruhum için en itibarlı keffaretti

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhumun feryadı bir değil, bindir!

 

 

 

Ey narının firkatine abad olduğum Yarim

Bir hiçliğin kadrindeyken lütfettiğin nefesin meşkiyle emanetin nöbetçisiyim

Sen yarattın, vicdanımla ruhuma fevkalade ülfetli latiflik kattın

Kitabı celilinle bizleri muhatap kıldın, rasülünle asırların fercrini aydınlattın

 

 

Aczimin farkındayım, lakin fevkalade unutkanım

Hoyrat bir tabiatın, edepsiz bir halin

Ve aklı selimlikten noksan ahvalimle şimdi divanındayım

Ne kadar gözyaşımı döksem, secdelerde gönlümü hasretsem yinede kifayetsizim

 

 

Sabiler misali bir mahzunluk içinde hiçliğimle yine başbaşayım

Sayısız heveslerim, hesapsız kalbi lekelerim, mizan için şimdi ne söylerim

Nereye baktımsa, salkın saçak kuşatan ayetlerin aşikarken bilmem ne deyim

Bahanelerin sığınağında mı vakit geçireyim, kalbim için aşkı nasıl dileyim

 

 

Evet, çare adına sen yegane adressin, sahibimsin ve Rabbimsin

Gönlümü hicran sağanağından emin eğle, ruhumun feryadını bir nebze olsun dinle

Bahşettiklerin karşısında aczimle boyun büküyor,irademi teslim ediyorum

Ne kadar nankörlük varsa elbet kendimden biliyor ve öylece sesleniyorum

 

 

Gönlümü senin sevginden bizar eğleme, nefsimin hoyratlığına teslim etme

Kıt aklımla nankörlüğün sarhoşluğunda yarsiz bırakma, hali fakirliğimi kesme

Umudun aşklaşan senasından azat eğleme ve emellerimle bütünleştirme

Gül kokusunu kalbimden eksik eyleme, ruhumun hicran damlalarını dindirme

 

 

Ne kadar ağlayıp yalvarsam, bilirim ki kayıtsız kalmazsın

Hali fakirliğimi yalnız bırakmaz ve bir gönül burukluğu yaşatmazsın

Çünki sen Rabsın, kulun için Rahmetini hiç esirgemeyen en latif bir gaffarsın

Sen kulun için en mücerret cenahsın, aşk için kapılar aralarsın, gönül dilini sen anlarsın

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilmem ki niye kahroldum, döndüm bir deliye!

 

 

 

Şimdi düşünmek için bir akıl gerek

Niye hissiyatım perişan ve gevrek, çetrefillik içinde kaimdir avare bellek

Ah sürgün yıllar, ne söylesem kar etmeyecek

Ruhumu titreten hırçın fırtınalar bilmem ki artık ne vakit hali dinecek

 

 

Ey badı sabah, ne zaman duyacaksın çığlıklarımı

Kalbimin ilmik ilmik dağlanan yanıklarını, nefesin şevksiz bizarlığını

Ömrün son durağına ramak kalmış naçarlığımı

Durma artık bir ses ver, umudun kalanıyla gönlümde aşkla yeşer

 

 

Kimlere sormadım, sinemde hazan hiç tükenmedi ki

Gönlümün ayaz duvarları hiç ısınmadı ki

Gözyaşlarım hakikatin sevdasıyla bir pişmanlık yaşamadı ki

Ne kaldı geriye müddeti nefesten arîleşen hiçliğimle, döndüm bir deliye

 

 

Ne hilalleşen karakaşların meftununda acizliğimi anarım

Ne tenselliğin dirliğinden ilzam olan heveslere dalar bir aşk yaşarım

Diyarların suskunluğunda gönlün makûs gözyaşlarını ararım

Sazımı çalarım, mızrabı hüzünle yüreklere hazin bir esin bırakırım

 

 

Ey hak, duy sesimi, gönlümün meşalesinden ayan olan hislerimi

Kalbimin inşiraha muhtaç olan hallerini ve dilimin edebi çaresizliğini

Şimdi divanındayım

Naçarlığın eşiğinde kalbi fakirliğimle bizarım aşkla yalnız seni anarım

Maksuda nail olmak için bilmem ki ne yaparım, gönlümü kime yaslarım

 

 

Bu manada ne düşlerin serencamında yaşarım

Ne hülya vahalarında sayıklarım, ne aşkın mahzunluğunda yüreğimi zevke adarım

Bir faniliğin meşkiyle ve ecrin ferahlığında umudun feyzine dalarım

Durmadan aşk için ağlarım, sevdanın rahlesinde sabahlara kadar sancılar yaşarım

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Derdim bana arkadaş, gün karadı yine yavaş yavaş!

 

 

 

Ey sazendeler neler söylersiniz hicranın esrarlı perdelerinden

Gâh çok derinlerden, gâh hüznün abat olduğu sessizliğin hazin ve elemli kadrinden

Çekilen çilelerin deminden, sinenin muzdaripliğinden, dilin edebe hasretinden

Ne kadar serdedilmiş dert, ummanın senasındaysa, aşk meftunluğu kalbin sesinden

 

 

 

Aşikâr oldu halimin sevda yolunda ki cehti ve azimli muvacehesi

Bilmeden nazar eden, hissetmeden aklın fakirliğini zerk eden, ülfeti bilmeden göçen

Vuslatın aidiyet için sadakatini nefeslenen, inayet için gönlünü aşka hasreden

Değmeyin artık gamlı yüreğime, geçit ver ey hak, gözyaşlarımın hazinliğine

 

 

 

Ne hayallerin peşinden savruldum, yıllarca kayboldum

Aşkın sevdasıyla eşiklerin hülyasında ruhumun iştiyakına sürurla gark oldum

Çilenin efkârıyla kalbin yegâne sahibine her fırsatta konuk oldum

Hevesi unuttum, nefsin talimine vurgundum, kitabı celilde aşkın iksirini buldum

 

 

 

Ey derdin fermanına meftun olmuş hakikat nerdesin

Dile gelen hezeyanların, ihsanı perdeleyen hüznünde misin, kalbin sesini neylersin

Nesillerin yüreğine vecdini yeniden nasıl teslim edersin

Aşkın suhuletinden eminsin, aranan gönüllerin heveslerini bilmem nasıl şehre dersin

 

 

 

Ne zaman yıkılıp yere düştüysem, bırakıp gitti dost bildiklerim

Şimdi gönlümün hazin sesindedir, elemi nefesimden aksettiren edebi kelimelerim

Boyun büktüren sadakatsiz ziyaretçilerim, emeline kapılmış gidiyor nefsi zadelerim

Hakikat sadrından inkişaf eden gönül sazendelerim, aşka abat olan kutlu yüreklerin

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ey ruhumun hicranını duymayan yar!

 

 

 

Ne kadar bel bağlasam

Zihnimin çeperlerine bir an durmadan sorsam

Kalbimin hazin köşesinde mahzunluğuma yansam

Hiç usanmadan seni ansam, aşkınla umuda sarılsam, ağlasam

 

 

 

Ey kalbin sen olsun ağlama

Bir vefanın kadrini nefislere sorup, hüzne dalma

Gecelerin kuşatan elemiyle halini dertlerin gamına bırakma

Aşkın nasibine inanıp, heveslerine bağlanıp nafile yere hıçkırma

 

 

 

Ah, gönül işte inşirahı ne bilsin

Kapalı kapılar ardında oyalanan biçare gönül neylesin

Şimdi kime söz etsin, nereye başvurup kederleri kemale erdirsin

Alıp götüren hüsran nasıl felaha ersin, ey çaresizlik artık benimlesin

 

 

 

Hani umutlar ruhuma vaat edilen yârdi

Şimdi ne bir halim kaldı ve ne de şevkim gönüllere hazla aktı

Hani sevmek en müstesna bir manaydı, kalbin ülfetiyle sürur senaydı

Kim kandı, kandırıldı, vefa rafa kaldırıldı, kul bilmem ki niye utanmadı

 

 

 

Razıyım ben her cezaya bilesin

Aklıselimliğin kadrinde nefeslenerek hakikatin rahlesinde nefeslenesin

Kalbin asla hüzünle bir yol yürümesin, sadakati sahibine şerefle teslim etsin

Halini ne hicran ziyaret etsin ve nede vicdanın seni tarumar edip ömrünü tüketsin

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Artık demir alma vakti geldi bu limandan!

 

 

 

Ey suskun çığlıklarım, ne çare ki artık vakit gelmişti

Gönül ne kadar hasredilse de, hasret aşk diyarlarına alıp götürmüştü

Vün birmiş, geceler perdelerini çekerek, umudun sahnelerine ibretle yer vermişti

Ne gözyaşları dindi, ne elem ruhumun hicranını sürurra gark etti, nefesler tükendi

 

 

Bir hırçınlık sökün ediyordu dalgaların haşyete salan sesinden

Kalbimin yalnızlığı, bilmem ki hangi günahın esaretinden kopan kavlinden

Söz kifayet etmezken,efkar yüreğime sancıları ekerken çok derinden ve ürperirken

Bir canın acizliğini yaşıyorum, sinemin en letafetli sahnesinden, idrakimin elinden

 

 

Ey yüce dalgalar ve ta uzaklardan seyreden yalçın kayalar

Duyun sesimi, kalbimin suskun melalini, sevdanın çile çektiren efsanesini

Aşk adına yaşanmış en müstesna hikayeleri, hakikatin irşad eden yankılarını

Gül, dikeniyle güzeldir, öz kalbinle mürebbiye olan lehçedir, ancak ihsan sahibi bilir

 

 

Ey yar bilme ki hatırlar mısın, bir sonbahar günüydü bırakıp gitmiştin

Ruhumun, suskun çığlıklarını hiç işitmemiştin, bahtım için boyun büktürmüştün

Yılların hasretiyle kalbimin hıçkırıklarını bir dert edinmedin, sessizliğine çekilmiştin

Bir ser ver, gözlerimin fersizliğine bir gerekçe göster, perişan halimi bildiğini haydi göster

 

 

Bir bir nefesim göçüp gidiyor, bilmem ki umutlar kim için dile geliyor

Söz kifayet etmiyor, hal aşkın esrarını şerh edip sürura erdirmiyor, boyun büktürüyor

Ne söyleyim, bahtımın nasibi için kime şikayet edeyim, sebebi hikmetini nerden bileyim

Çaresiz sabredeyim, kanaatin öğretisini deruhte edeyim, ömrün nihayetini aşka vereyim

 

 

Ey derdin gailesiyle irşat olmuş gönüller nerdesiniz, duyun sesimi

Çaresiz ducar olduğum melalimi, dramatik hikayemi, nefesimde ki hicran seslerini

hazan ruhumu sardı, sararmış yapraklar misali, toprağa elhak kokladı hüzünle ağladı

Gözyaşları umutla kanatlandı, ne bir şevk kaldı ve ne de bir sürur aşkla kalbimime aktı

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne derdimi soran oldu, nede esin ruhumu bıraktı!

 

 

 

Ey cana şevk katan, ruhumu yalnız bırakmayan

Ne kadar ülfet var ise suhuletiyle nazarlara ibretle sunan ve sürurla gönle akan

Aşk iksirini çilede koklayan, lalelerin mahzunluğunu idraklare şerhrederk okuyan

Gönül yasta olsa hasretin dağlayarak ağlatsa hicran sükuta mahkum bıraksa da korkma

 

 

Ben razıyım sana, efkarım durdurak bilmeden hıçkırtsa da

Kumruları şevkle dinledim, muhabbetiyle sürura eriştim, sevdayı hikmetiyle nefeslendim

Ne bir keder ve hatta yılgınlığa sevk eden hertürlü değer yok oldu gönlüm aşkınla duruldu

Şimdi geriye ne kaldı, yalnızlık bir yeis yaşatmadı, yüreğim nefesinle bir asudeliğe ağladı

 

 

Bilmiyorum, şimdi sana nasıl bir hal ile kelam eğleyip edebi nefesleneyim

Yazdığın namelerin şavkında hasretle nöbetteyim, umut içinde yıllara boyun büken erim

Nice kaleler feth olundu, kul kalbinin hicranıyla el açıp divana durduğunu hazla söylerim

Ne kadar çile varsa hazırım, gönül hasretine razı olduktan sonra geriye kalana duacıyım

 

 

Kokladığım çiçeklerse sen vardın, ruhumun serencamında keyifle andım

Edebi yanın, tefekküre sevk eden latif harın, mutmain olmak için azimkar tavrına kandım

Senin melalini, gizlediğin her halini, ibreti davet eden kelamını, naif bir şekilde kokladım

Ne kadar yanılmışlığım varsa, elhak ayan olarak kalbime hüzün yaşatan cenahını tattım

 

 

Ancak seninle bir başkaydım, hasrettiğin hususiyetlerine fevkalade hayrandım

Çaresiz naçarlığımı kimseye bırakmadan ibretle andım, tahammülünü şad edip inandım

Su akmadan durulmazmış derler, gönül hakikate kanmadan istikamet bulmazmış meğer

Artık ne kadar uzaklarda salınsanda gam değil,mürebbi kişiliğinle sevda bir maraz değil

 

 

Bin hüzün ruhumu zapdetse de, kalbim için bir elem değil

Sükutun çığlıkları irfan olmazsa bir yürekte, esrarı ilzam olan muhabbetli meşk değil

Kul olmak şayet nasipte yoksa, çırpınışlar aşka ram olmak için delalati bir sebep değil

Eğil ey gönül, şimdi eğilebildiğin kadar eğil, aşk anın hükmünde mahfuz bulunan el değil

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah yar, ne söylesem kar etmeyecek!

 

 

 

Ömür kuş misali uçup gidecek

Yüreği mesken tutan bu hicran ne zaman dinecek

Dil çekilecek, gözler dökecek, kim derdin devasını lütfedip sürur verecek

Can çıkmış sanki elem neye gerek, kelam bin bir halin dilinden hüzün dikecek

 

 

Yorgun gönlümü yormayın ne olur artık

Yılların kaybolmuşluğu sinemi ıstırapla dağlar, hissederek bir bakın

Hucun ediyor sancılar yüreğime zıpkın misali sanki meftun olmuş akın akın

Ey yar, ne söylesen bilmem ki, kalbin ne kadar hisseder ki, bir şevkim kalmadı inanki

 

 

Sormayın artık melalimi, çekilde uzletine

Titreten bu sevda, gönlümü şad edip çürütse de, can hazanı nefeslenip göçse de

Yüzüm gülmese de, ruhum bizarlığın kadrinde esirse, aşkın firkati gönülden çekilse de

Gam değil, şehredilmeye muhtaç değil, abad olan hal, gönüller için bir zerre dert değil

 

 

Diyorlar ki; aşkın izi kalır, yüreği sızlatıp ağlatır

Keşkelerle yaşatır, nedametle halsiz bırakır, gözler yaşarsa bile acizliği kime bırakır

Öyle olsun, yeter ki gönül meftun olduğu aşkın şimaline yüz sürsün, bu elem kime kahır

Ey rüzgar bir ses ver, yarin nefesinin izzetinden süruru halime sessizce ser, şevki öyle ver

 

 

Goncalar gül olmuş, seherler aşkın sesiyle çınlarmış

Meftun bırakan geceler yüreğin hasretiyle, sabahlara kadar durmadan ağlarmış

İnsan bakarmış, hal anlaşılmadan yalnızlığın servilerinde yari muhabbetle anarmış

Aşktan kul nasıl korkarmış, aldatmak ve aldatıkmak nefisler için en itibarlı sayfalarmış

 

 

Vurmayın artık gönlüme, mahzunluk var sinemde

Ne kadar kelamın kadrinden söz ederek, halimi aşikar eylesem de, aldırmayın geçin

Avareliğime vererek, niteliklisliğime kanaat getirin, ruhumun bizarlığına verin ve gidin

Nefesin azizliğinde sürur içinde nefeslenin, kalbin sesini dinleyerek gönüllerde yer edinin

 

 

 

Mustafa CİLAUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...