Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Nar-ı aşkın firkatine mechul nefesimle!

 

 

 

Anlamadın, sanki bir yargıçtın o an yargıladın

Ne müşkil bir iş olduğunu değil mi umursamadın

Ne hali bizarlığımı, ne ruhumun hicranını sormadın

Kırdın,hiç aldırmadın,bilemedim hala niye yaptın

 

 

Narı anlamadan, feda olmayı nefeslenmeden olmaz

Sevda bir kelebek misalidir, hırs ve hınça asla konmaz

Kalbin senasında ülfet yoksa, hicran aşk-ı korsa solmaz

Nefesin lehçesinde, sinenin dirliğinde hak yoksa aşk olmaz

 

 

Emel ve heves,vicdanın rahlesinden geçmelidir unutma

Ne kadar umudun var ise, aşk yoksa susuzdur aldanma

Kan ardır, nar aşktır, nefes müddetiyle ruha tavdır yorulma

Keşkelerin, yeis içinde solmuş nefesin hicranını gale alma

 

 

İsabet eden ne varsa, içinde ki niyetin mahsuludur unutma

Ne kadar ecrin kalbin bakir nidasından ayan olursa korkma

Aşk,ruhun sevdasıdır, kalbin en latif sedasıdır yaban durma

Uyurken düşlerin izinde ne vardı, ona inanıpta bir yol alma

 

 

Nasıl ki her doğum bir neşeyi sadıktır hakkıyla anla unutma

Ölüm niye aşkı sanattır, uzleti sevdadır, hayatın mecrasındadır

Kaza, bela iç içe olan bir imtihandır, korkup haktan uzaklaşma

Kul olduğunu, şerefin ne olduğunu anla ve ruhunla yaşa hesaptır

 

 

Akıl niye vardır, muhakeme hangi vadide vuslattır durma sorgula

Aşka bigane kalan, sevdayı heves olarak anlayan cahildir unutma

Hak, insanın kalbinde, hakikat ilmin ve bilincin şehrindedir anla

Heva ve heves illaki olacaktır ama, nefsin tezkiyesi şarttır aldanma

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Can çıkmayınca huy çıkmaz (mış)!

 

 

 

Hani neydi desturumuz ve rumuzumuz unuttuk mu yoksa

İnsan hangi fıtrat üzre yaratılmıştır, nefs olduktan sonra

Hak ve hakikat gale alınmayacak olsa, hesap var sonunda

Fazilet ve erdem hangi diyarın ihatasında kalıyor sorgula

 

 

İzzet ve şeref, ecrin, vecdin,ihsanın ve takvanındır unutma

Nefes almak, yaşamak, hayatın kendisi sanılınca aldanma

Ölüm, ömrün banisi kalbin ve hasseten ruhun adresidir anla

Bir an bile olsa, nefsin sarhoşluğu söz konusu olunca kanma

 

 

Bir kadeh mey sarhoş etmez, bir içimlik esrar kesmez deme

Biraz avarelik varsa, içinde saklanan zan her ne olursa yeme

Akıl sırdır,yalnız insan için vardır ve hikmeti kulluktur geçme

Kalbine yabancıysan, sevgiyi arıyorsan, aşkını kimseye verme

 

 

Dil söyler, lakin kalp tastik etmiyorsa unutma ki nifak eker

Her kim ne yapıyorsa, sadece kendi ektiğini biçer, iktifa eder

Bu manada dile gelen keder, çile bir sır değil, hali aşikar eğler

Her nefis kendi eştiği çukurun derinliğini nefesin anına böler

 

 

Aşk, hilmin ve zikrin dile gelen senasından bir payeyi anberdir

Bu hakikatin vecdine aşina olmayan bir nefes aklı kadar bilir

Akıl aşka yaban, kalp umut ve şevkten noksandır diye söz edilir

Gerekçeleri ne kadar bilinir, nasip her eşikte niyazı gayret iledir

 

 

Ruh, nefesin öznesidir, ruhsuz olan herşey aşksız ve şeklidir

Ana sütü ne kadar ak ve temizdir, şefkati ise nasıl tarif edilir

Mert cihanı alem için şereftir, ihsan nisanın kalbinde ülfettir

Her eşikte nefes vesilelerin sahnesinde esirdir, niyetiyle edeptir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Unut demek, ruhun sesinden tebarüz edeni görmemektir!

 

 

 

Kimilerine göre belki de çok kolay

Oysa sinemin derinliğinde vucut bulmuştu bu olay

Unutmak soruryorum işte bu kadar mı kolay

Henüz aşina olmadığım bir raddede beklenmeyen bu hüzünlü olay

 

 

Bilmem ki nasibi iksir hangi merhalede

Ve hangi kalbin kimin beklentisinin bekliyor eşiğinde

Günler bir bir geçtikçe esrarını koruyor ne hikmetse işte

Yıllar varki sessiz nefesinbuğulu busesinde ve bakir hislerimle

 

 

Hiç sorma, gözlerime nazar ederek yorma

Yüreğim hicranın kollarında umudu bu uğurda soldurmuş olsa da

Yine de sen aldırma, zira unut demek çok kolay geliyor sana baksana

Vurgun yemiş her yanım nasıl olsa, var git dilediğin neyse onun kollarına

 

 

Bilemezdim, hesap edemezdim ki böyle olacağını

İçinden çıkamayacağım bir hal ve sinemi dağlayan acıyı koklayacağımı

Geçmeyen an ve zamanın ruhumu bu kadar bedbin bırakacağını

Kanadı kırılan kuşun hicranını, yerde sürünen yağrağın çığlığını duyacağımı

 

 

Sanki kör kuyunun mecrasında soluksuz kaldım

Ruhumun derinliğinde suskun kalan ne varsa, dağların efkarına bıraktım

Ummanın derinliğine ve sessizliğine her geçen gün bitap kalbimi adadım

Neyi hakkıyla anlayamadım, bilmem ki nerede bir yanlış yaptım

 

 

Aşk; şayet bir heves telakkisiyle zikredilir ve terennüm edilirse

Hakikatin senası ruhun ikliminde filizlenmeyip nefsin yüreğinde payaleştirirse

Dile gelen, tefekkürden arileşerek hissiyatı gaye edinen irade, zafiyetin elindeyse

Umut etmek billahi nafile, ruhun özne olmadığı her merhalede nefsin seninle

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ey gönlümün sultanı, ruhumun aşkı cenahı!

 

 

Ne vakit daralsam, içim sızlarken yalnızca sana yalvarsam

Acziyetimin mahçubiyetiyle ruhumun hicran damlalarını bir bir akıtsam

Kalbi burukluğumla kapında hanif bir kul olmayı başaramadığımı haykırsam

Çarelere sığınıp, rahmetin için bel bağlasam, kalbi lekelerimden bir bir arınsam

 

 

Niye yarattığını biliyorum,nefsim için uğraşıyorum

İnsan olmanın, mükellefiyeti solumanın, akıl, irfanla yol almanın sancısındayım

Besmele çekip ağzıma aldığım her lokmanın, ona hasret çeken canların ahındayım

Ne kadar muradım varsa,kul olabilmek nasibi mukadderse şükrün edasındayım

 

 

Seni anlamak, hakkıyla emirlerine sadık kalarak yaşamak

Tevdi ettiğin ne varsa ruhumun mecrasından okuyarak aşkı vuslatı yudumlamak

Kalbimin inşirahı için el açmak, ariflerin meşkinde sevdalaşmak öyle adımlamak

Tattığım her letafette, ruhumun hüzün ve hicran perdelerinden yakarıp ağlamak

 

 

Şaşkınlık yaşadığım, anlamına vasıl olamasdığım

Kalbimin dirliğinde çoğu zaman susuz kaldığım, boynumu bükerek yalvardığım

Ey yabbim,ehlimi bana ve benide ehlime mübarek eyle, nasip ettiğin Çocuklarımıza, efendimizin ahkalını öğrete bilmeyi nasip eğle derken sinemden

 

 

Bilerek ve fakat acziyete düşerek işlediğimiz günahlarımızla bizleri yargıla

Rahmetin ve mağfiretinle ruhumuza bizarlık ve bir bedbinlik yaşatma

Umudumuzu, niyazı ceht davamızı, vuslatı işaret eden yolları bizden uzak kılma

Mezarın mahzunluğunda ne kadar ibreti hakikat varsa, acziyetim çıkıyor karşıma

 

 

Hane-i saadetim, ceddi evebeynim, evladuiyalime gelince ne söylerim

Neyi lütfetmişsen hamdü sena eğlerim, bahtım için sadakatimi teslim ederim

Neslimin ve ümmeti muhammedin umutları için en kalbi duygularımla amin derim

Acziyetimin mahçubiyetiyle yalnızca senden yardım ister ve hamdü sena ederim

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Uzaklaşır yüreğimden bilmem ki ne olur!

 

 

 

Gönül bilmem ki ne arar

Samimi birşekilde sadakate umutla bakar

Heveslere ne kadar kar yağsada, zemheri kuşatıp yüreğini dağlasa ne çıkar

Umut niye var, sabır kalbin dirliğinde şayet nasipse en ülfetli bir bahar

 

 

Ey gönlümü sükut ettiren yar

Ruhumun pervazlarında sancı niye ar,durmadan yakar, söyle içim niye sızlar

Karşımda duruyor yüce dağlar, esrarın lahzasında ruhum aşkınla yürek dağlar

Gözlerim sessizce akar, bu nar hali fakirliğime ibretiyle süruru nazar

 

 

Dertli çobanı düşünüytorum

Bomboş hanların mazisinde yol alıyorum, yüreği yanıkları hüzünle buluyorum

Her sütunda silinmeyen melalleri okuyorum, ah niyebir hoş oluyorum

Kalan nefesimle, takatsiz dizlerimle, fersiz gözlerimle hala bir yol alıyorum

 

 

Şadırvanın mahzun çehresini okuyorum

El açmış, derin kuyuların sükutuna bel bağlamış nisaları görüyorum

Çocuklar aç susuz, ayakları papuçsuz, gözlerini şaşkın bir eda ile süzüyorum

Sinelerinde bazen masumluğu, bazen arsızlığı ve bazende yalnızlığı buluyorum

 

 

Ki o kadın,nihayetinde muhtaçtır sanırım

Camilerin önünde, cemaatın bıtkın gözlerinde, bir sessizlik hüküm sürünce sorarım

Sosyallik adına, devletin hak ve özgürlük bağlamında ne ararım, sessizce bakarım

O nisa kimliğinin dramını vicdanlara sorarım, sekülerliği şimdi ne yaparım

 

 

O masum çocuğun umutlarını sorarım

Çaresizliğin her dramını nasıl anlarım, evladü iyalimin yüzüne nasıl bakarım

Şayet varsa bir aymazlık, neslin edebinde var olan noksanlık kime sorarım

Milletsek eğer, hangi ulvi bir değer, bananeyi içine sindirirmiş meğer korkarım

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nefes ülfetin, aşk kalbin cehdinde ki esindir!

 

 

 

Ne söylesem, gönül dilinden mi nefeslensem, dert edinsem

Ruhumun sessiz nidasında ikamet ederek, vicdanımla aşkın hülasasına erişsem

Teslimiyetin, iradeyi tercihin, aklı selimliğin mukabelesinde kalbimi dinlesem

Nefsimden tebarüz eden egomu tezkiye etsem, esaretin sınıflarını bir bir derlesem

 

 

Mükellef olmanın,hesabi bulunmanın şehrini

Sinemde yıllara sari biriken hicranın bendini,ihsanın tanzimine aşkla bıraksam

Ne kadar derdim varsa, elem ruhumu ihata eden çığlıksa, ummana akıtsam

Kimseyi hakkıyla anlamadan hiç yargılamasam, sadece kedi fakirliğime ağlasam

 

 

İçimi sızlatan, yüreğimi burkan esrarın zerkini

Şaşkınlık yaşatan her illetin vucut bulan hikmeti sebebini, kitabı kerimde bulsam

Sosyolojik sebepleri, neslimin geçmişini,efendimin tevdi ettiği herşeyi anlasam

Bir an olsun hayıflanmadan, ne derlere sığınmadan nefes almaya aşkla kavuşsam

 

 

Ruhumda anlam bulan ahitlerimi

Kalbimin hüzün sesiyle nefeslenip, iradeyi maslahatı hakikat saysam yaşasam

Arifin vecdinde, salihin secdesinde, alimin aklı selimliğinde maraz aramasam

Nefsimin esaretinden açlıkla kurtulup, azimle işaret taşlarıyla bir bir buluşsam

 

 

Ölüm denen hakikatin aşk lisanında

Sevda yaşatan baharında, iradeden vazgeçiren ahında umutla ve azimle buluşsam

Gönül kapımın yıllara sari inadını kırıp, hazzı takvaya sürurla ve aşkla ulaşsam

Kalbimin inşiraha muhtaçlığının asliyetine vasıl olup ve ruhumla manalaşsam

 

 

Bir esin ki, iksirin şehrinde manalaşan nesil

Ömre bedel, nefes ki şerefiyle eş değer, asla bulunmaz sinesinde bir dirhem keder

Gönül şad olmuş, aşk ruhunda vuslat için vucut bulmuş, can kurtulmuş meğer

Değme gönül telime,kederlendim işte bugün bak yine kendi fakirliğim nezninde

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Derdime vakıf değil canan, anmadan nefes alan!

 

 

 

Ne bekliyordum, hangi gerekçeyle umut besliyordum

Günleri bir bir hasretin yumağına havale ediyordum,niye bir çile çekiyordum

Umudun nedenini, emelin sancı zerkeden dilini görmezden mi geliyordum

Nefesin azizliğini, hakikatin nasip terakkisini ne kadar biliyordum

 

 

Duygular...Ah gönülde çağlayan ağıtlar

Bir bakışın, içine zerk edilen hevesin beklentisi olan kıpırdanışlarda neler var

İçimi sızlatan, bazen yüreğin yanıklığını artıran, hicranı sineme koyan bir ar

Yakarışlar niye var, sıhhati ve vucubu bilinmeyen hukuk söyle kime bir yarar

 

 

Ne görüyorsak, bizde olmasını diliyorsak

Nedensiz yaşamanın betbahlığında bir yol alarak, ruhun sesini hiç anlamıyorsak

Mefkure sahibi olmadan, mükellefiyetin farkındalığını kalbe koymadan akıyosak

Nefesin müddetini, hesabın en yakın halini şayet idrakimizde duymuyorsak

 

 

Nefsin aymazlığından azat olarak aşkı anlamıyorsak

Zevkin her raddesinde, keyfin meftun burakan hallerinde hikmeti aramıyorsak

Ötenin tevdi edilen ve kitabı kerimde sözü edilen senasını hiç işitmiyorsak

Henüz insan olmayı, kul olmak için kalbimizi anlamayı yakinen önemsemiyorsak

 

 

Annenin ak sütünün sebebi hikayesini

Şefkatinden tebarüz eden esin hamiyetini, dile gelen ninninin aşkı hakikatini

Nesillere ilga edemeden, dünyevileşmenin derdiyle payelenmeden akıl melekesini

Ha vitrinlerden nazar eden manken, ha ruhsuzlaşan nefesle abat olan ten halini

 

 

Ölmeden nefsin dile gelen edebi senfonisini

Ruhun lahzasından serdedilen latif busesini halin dirliğinde aşkla yaşamalıyız

Kimseyi kırmadan, hoyratlık yapmadan, aklı selim bir yoldan sevda yaşamalıyız

O an hak ve hakikatin vecdini ihsanın, inşirahın rahlesinde idrakimize koymalız

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Adsız ve mekansız olmak, aşkın süruruna kanmak!

 

 

 

Ne sebebim ve hatta ne de nesebim

Nefesi bahşeden, vakti bir ömür için kefenleştiren, bade-i aşkı ruhuma ilga eden

Serden ve servetten, nefsime avdet eden her türlü illetten arileştirip akıl veren

İradem için sıratı önüme sererek, tercihim adına hakikati bir bir aşkla önüme seren

 

 

Ezelden ebede kadar derken

Sıratımüstakim için rehberin ve hüccetin kim olduğunu asırlardır söylerken

Dile gelen, insan için serdedilen, eşrefi mahlukat diye taltif edilen bir beşer iken

Rahmetin feyzinden, Rahimin berekerinden, akıl diye söz edilen uzvi kalpten

 

 

En münbit bir biçimde tanzim edilen beynimden

Hissiyatımın ruhum için dem vuran hak ve hakiketin hasredilen asudeliğinden

Dil ile kelimelerin derdi gamımı vakfeden kederinden, şevki edebinden derken

La mekan olmak için hevesten, asabiyeti terk etmek için şerrin o nezaketinden

 

 

Kandırmak için bahenelerin fakirliğinden

Vicdanımın masum ve mahsun halinden, derdi bahşeden Yari kalpte bulurken

Elemin abhtım için bir rahmet olduğumu beyan ederken, çileli bahtım kimden

Sabrın ve sadakatin eminliğinden hiç şüphe etmezken, kanatin yegane banisinden

 

 

Sinemin yıllara sari suskunluğu elbette ki edebi cihetten

Lafazanlık bu sefil halime iltica eden ve kendi kendime içlenip söylenirken

Göçüp gitmeden, kalbim için tevdi edilenin şehrini bir bir sizlere aşikar eğlerken

Hali fakirliğime verin, acziyetimle bütünleştirin, aşktan ne anlar deyin ve geçin

 

 

Billahi dertlenmem, kalan nefesimi tahsiz etmem

Garip köşemde,kapısı açılmayan gönlümle, inşiraha hasret kalbimle seslenmem

Kimseye buğuz etmem, ne söylerlerse bir karşılık dahi vermem, boynumu bükerim

Ömür defterimi, dile gelmeyen melalimi içime hapseder göçer giderim efendim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ümidim var, günahlar yüzümü kızartsada!

 

 

 

Gölgeler...Kimbilir hali ahvalim için neler söylerler

Ruhumun hicran sahnesinde mahzunlaşan nefesler, esrarı hikmetinde ki haller

Derdi gamımda, suskunluğun kalbime bahşettiği senasında bekleyen o hakikatler

Dertlenemem,kimseye bir şey söyleyemem, sebebi hikmetini bilelem ki sır lahzalar

 

 

Ta ezelden dem vuran, ruhumu bizar bırakan aşklar

İmrendiğim ve fakat burukluğunu terennüm ettiğim nidalardır cehti takvalar

Çınarın dilinde, sükutun fecrinde, nasibin rahlesinde bekleyen masum umutlar

Ah... nisyanım, tövbe adına malahat yaptığım feryatlar,kalbimi lekeleyen ağıtlar

 

 

El açtım, ruhumu ne kadar anladım, kalbimi akladım

Kuruyan gözyaşlarımın hasretiyle sabahladım, mahcubiyetimle saklandım

Müddeti nefesin, güneşin hasrettiği gölgemin, umudu ihsan için yakarışlarım

İradeyi acziyetim, kıt aklımla serdettiğim bahanelerim, kalbime nasıl aşk dilerim

 

 

Sessiz ve sakin bir mekanın hali ahvalinde neler var

Kuşun kanatlandığı, umut için arandığı, yaprağın çarersiz dalı bıraktığı aşikar

Sinemin hazan sayfalarında bekliyor yıllara sari solgun umutlar,ümidim var yar

Niye fersiz gözlerimle, kalan takatsiz nefesimle ruhuma suskunluk yağar ey ar

 

 

Kabrin lahzasında, toprağın münbit aşkında edep var

Ah... İnşirah hasretini çekerim kalbim için,gönlümün mahzunluğu ruhuma bakar

Kuytu köşelerde, dilsiz lehçelerde, görmeyen gözlerde niye kalp ayandır yar

Bilmek, tahkike erişmek, aklı irade için bedelleştirmek ki nefsin için ne yazar

 

 

Ne kaldı şurda, ruhum bekliyor umudun kanatlarında

Kalbimin titreten haşyetin cenahında, umudum yalnızca senin şanınadır amma

Ne kadar tevbe etsem ve zafiyetlerimi terek edip irademle kavilleşsem bir anda

Durulsam, dirliğe şöyle sağ salim muhabbetle ulaşsam ve ruhumu o an bıraksam

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dil sükut eder, aşk gönlüme hicran eker!

 

 

 

Anlasam...

Ne aklın şerhinde namaya kansam, ne gönlümü yehsam ile oyasalam

Ruhumu esaretin prangasından kurtarsam, kalbimi yalnız aşkın banisine adasam

Ağlasam, hıçkırıklarımı ummana bırakıp, vuslatın toprağında hakikati solusam

 

 

Nasıl bir dert ki...

Akıl ve izanı ihata eden, hissiyatın tutsaklığında iradeden vazgeçiren bir illet

Mevtun olduğum, ruhumun dirliğinde manasına vakıf olamadığım vakit seyret

Ne ötenin özlemi, ne ecrin ihsanında ki ülfeti kesbetmiyor, nefs ihata ediyor evet

 

 

Gün gelir anlarsın belki meramı ahımı

Serdettiğim uhtemden hasıl olan senamı, keşkelere bulaşmayan feryadı figanımı

Nefs doymak bilir mi, haram ne kadar cazip bir illet değil mi,aşk hevesi mana mı

Nefesin izzetinde, canın en muhkem kavlinde o hakikat sevdası hiç bulunmaz mı

 

 

Cam emniyeti nedir...hiç bilir misin

Peki, nesil emniyetinden bu ahval üzre isen nasıl söz edeceksin,tahkike ne dersin

Din emniyeti sosyal devletin mesuliyetinde mi, bireyin akaidi dile gelen heves mi

Akıl ve izan, idrak ve irfan, kalp ve aşka bigane kalan, nefesi beyhude harcayan mı

 

 

Henüz bir sabiidin, bak ne hale geldin

An ve zamanı, göçüp gidenden geriye kalanı,rastgeleliğe boyun büküp aldananı

Ruhun esrarını koruyan hicran damlalarını,sine-i sürurundan kopan yaprakları

Ne vakit hakkıyla anlayacaksın, bu manada bir tedbir alacaksın ve ayılacaksın

 

 

Kitabı kerimin hakikatine kanacaksın

Ümmeti olamaktam şeref duyduğumuz efendimizi, birgün merak edip soracaksın

Ondan sadır olan ne varsa bir gül misali koklayayıp, gecenin feyzini tadacaksın

Kaçmadan ve bir korku yaşamadan, aşkın dilini anlayacak ve sevda yaşayacaksın

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!

 

 

 

Ne yapsam, hiç şaşırmadan kalbimin sesini anlasam

Ne kadar mahzunluğum varsa, içime atsam, Rabbime aşkla ellerimi açsam

Kimseye aldanmadan, nefsimin hoyratlığına kanmadan sevdanın meşkini anlasam

İçimin yaıklığını, sinemin bizarlığını, hakikatın rahlesinde arındırsam

 

 

Ey Rabbim...

Sen bilirsin, sen her hareket ve kuvvetin yegane sahibisin, bizzat melikimsin

Acziyetimin, zafiyetler içinde tükettiğim her bir nefesin hesabına kefilsin

Ne yaptımsa, sığınmalar yumağında mizanı bekliyor, andıkça yüreğim titriyor

Nereye baksam, hangi nazarı okusam, bir garipliğin lahzasında içim gidiyor

 

 

Niye böyleyim...

Akan zamanda ve bir avuntu içinde, telakkiler nefsimi okşadıça elan bencileyim

Ezan okunuyor, camiler hazin içinde bakıyor, ruhum bizar olup hazan yaşıyor

İmanın mı mukallit, ihsanım mızan içinde hezeyan, kalbim yine içler acısı ağlıyor

 

 

Ne vakit bir mevta görsem...

Bizzat yüzsüslüğümün perdelerini çekerek, ruhumun sedasını dinlesem inliyor

Feryatlar niye duyulmuyor, beşer olmak bu kadar sefillik mi yüreğime işliyor

İnsan olmak yetmiyor, muhakeme etmek, idrakin lehçesinde aşkı koklamak istiyor

 

 

Gülen sabinin yüreğinde masumluk ne ise...

Dönen zaman içinde imanın telakkilerin lahzasında bir dirhem keder nefesse

Hakikatin şehrine amade olan gönlüm niye böyle meşakkat içinde, elemiyle söyle

Kalmadı hevesim, nefsimin aymazlığına tek çare biliyorum iksiri aşkın nasip eyle

 

 

Dil kuruyor, gönül ağlıyor, gözler hüzün boşaltıyor...

Hicranın her sahnesi bir bir sinemin tuvalinde açılıyor, durmuyor hıçkırık başlıyor

Nefesim kesik kesik, sessizliğin kadrinde kalan ruhumun lisanını mahzun bakıyor

Kalbim seni anıyor,rahmetine sığınıp umutlarım kanatlanıyor ve için sızlıyor

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir an gelir, kalbin inşirahında aşka erişilir!

 

 

 

Ne hayaller geldi geçti kimbilir...

Nefes nefese, heyecanın an sahnelerinde, dil sirçü lisan içinde ömürden geçilir

Umut; bir başak misali ruhun senasından nefesin sahibine ancak muhabetle erişir

Nice sevdalar, çile çektiren ufuklar, hasret kokan yanıklar elem için biçilir

 

 

Bir bakış, bazen kaçış, gizli gizli yakarış...

Dile gelmeyen, sinede demlenen, muhtaçlığın her safhasında gönülde hıçkırıklar

Asrın aşkları, tabut içinde bizar kalışları, emel için durmadan haykırışları arayış

Kaçış...Bazen av ve bazende avcı olmak için aidiyetten uzaklaşıp nefisle yatış

 

 

Ki en mühim kötülük bizzat içindedir...

Ne derler vehmetmen, zan ile nefeslenemen, tekebbür için imandan geçmen iradidir

Akıl bilgisizse, gönül yarsizse, dil edepsizse, nefs şerle içiçedir, bizzat kendidir

Ne aşkı hakkıyla bilir, ne maşuk için sabrı göze alır, hoyratlık bir başkadır

 

 

Alemi zanaatte vasıfsızlık bir illettir...

Azimet kul için en mühim kefendir, tefekkür akıl için elzemdir, keyfiyet serkeşliktir

An dile gelen sahnenin, nasibi gerekçenin, umudu meşalenin aşka amade sesidir

Zaman, müddeti içinde manalaşan ummandır, hakikatin harı kardır, ihsan aşktır

 

 

Derdin ne olduğu hakkıyla bilinmezse...

Her heva ve heves dert edinilirse, kerem sahibi hiç bilinmezse insan değil beşerdir

Sabi neye muhtaçtır, şefkat ve hamiyet annenin kalbine bahşedilmiş bir sanattır

Düşünmek... lakin bilgiye haiz olmadan nefeslenmek ne kadar devayı tercihtir

 

 

Niye akıl mükellefiyet için iptidai iştir

Sosyolojik tekamüller, idrak için serdedilen sahnelerden kalan ibreti sezişler ilktir

Sormak dahi bilgiyle müştereklik içinde olan aklı selimlikte arz edilen nümayiştir

Aşka erişmek, sevdayı kalbi manada nefeslenmek hakikatin vecdinde yakarıştır

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eğer siz varsanız, duyuyorsanız durmayın!

 

 

 

Kayıp bir şehrin derinliğinde başıboş adımlarım dirliksiz, şevksiz,mesnetsiz

Nereye gidiyorum, neyi istiyorum, sanki bir uçurumun kenarındayım ve yalnızım

Neydi aradığım, bin hüzünle sorguladığım, solgunlaşan umutlarım ah nerdeyim

Bir iz, bir ışık görünmez mi oldu şafaklarda, kararan kalbimin ıssız cenahında

 

 

Korkuyorum...Sessiz çığlığımın duyulmayan senasında niye bizarım, varmıyım

Kaybolmuş yıllarda, hicranın yanık duvarlarında, sükut ettiğim ne varsa sızıyım

Yolun yolcusuyum, nedir bu amacsız sarhoşluğum, ah ruhum için umutlu muyum

Yüreğimi dağlayan, kurak ovaları gönlümde yaşatan, nefesi hoyratça boğanmıyım

 

 

Bir ses, bir nefes, şevkin ve muhabbetin talan edilmişliği yüzüme şamar gibi iniyor

Arıyorum sadakati, hasretini çektiğim aidiyeti, vevefayı ülfeti kalbim sual ediyor

Nereye gitsem kaçmak istercesine nefesin takiyesinden tiksinsem yine beni buluyor

Böyle olmasa gerek, kalbimin şeh ve şüphe içinde bulunmaması demek istiyorum

 

 

Ne oldu, gül etrafımda bin bir renkleriyle doldu, umudum niye bu kadar yoruldu

Lalenin mahzunluğu, hilalin masumluğu,aşkı resmeden yıldızların mağdurluğu

Beklenen, yıllara sari dile gelen, halin en münbit ikliminde demlenen aşk ne oldu

Annemin ninnisine, babamın helal kazanmak için azmine, gönül sesi men mi oldu

 

 

Vicdan...Ruhumu şad eden ne kadar ulvi bir heyecan, iradem için bir mizan olan

Aklım idrakime aldırmıyorsa, nefsim hala kalbi esaretten kurtaramıyor anlaşılan

Neye şahitlik, dünyevileşmek için serdedilen bin bir kepazelik, sefillik adına hiçlik

Bir keşmekeşliğin içinde boğulan liyakat ve akaidin maslahata tabi olan zilletlik

 

 

Susmalıyım, boyun büküp sabrın rahlesinde, ümidin lehçesinde ellerimi açmalıyım

Bir yeise kapılmadan, ruhumdan ilzam olan hakikati kalbimde azimle yaşamadan

Vaki olacak hesabın cehdini gönlümün en mümtaz halinde umutla koklamalıyım

Narın korkusunu yaşamamalıyım aşkı sevdanın lahzasına gönlümü bırakmalıyım

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yine yüzünü gördüm, yine yüreğim yandı!

 

 

 

Yıllara anlatamadım...

Ne kadar an gelip yüreğimi titreterek geçmişse

Ruhum idrakin mukaşefetinde, sinem umman derinliğinde,kal kime ne söyler dinle

Bir ömür geçti, ne mızrap sustu, ne gönül mahzunluğu bıraktı, evet an ve an arandı

 

 

Ne bekliyordum çaresizlikten...

Dilin sabrın merdanesinde soluk soluğa kalışından, yüreğimin aczi burukluğundan

Niye söz dinlemez, melalim sükutu istemez, gözlerim şimdi kimseyi gözmez

İçimin yanıklığı dinmez, nefesim ney üflemeye yetmez,titremelerim söyle geçmez

 

 

Çevherdir özün, halime nakşeden sözün...

Edebin rahlesinde, ülfetin payesinde nefeslenmen sinemi dağlayan sükutu közün

Aklım ermez, iradem azimet için ruhumun sesini dinlemez, kalbim niye erişmez

Kalan nefesim feyzin için sineme serinlik vermez, dilim edebe hakkıyla bürünmez

 

 

Gün açıyor her an hasretin bağrında...

Sımsıkı birşekilde sarıldığım umudum olmasa,çilenin rahmeti kalbimde yaşamasa

Hazan ibretim için şakısa, zemheri idrakim için hakikatin aşkını sürurla anlatsa

Müddeti nefesim ne kaldıysa, kanaat ruhum için en zarif mübadele feyzi olacaksa

 

 

Kitabı celil ve hasretin dili gül anlaşılınca...

Çekiliyorum sükutun sayfalarına, sessiz çığlığım hiç duyulmadan ruh çıkacak sa

Başlıyor yine hıçkırıklarım durmuyor umudun cenahında, nidam vicdan lahzasına

Diriliş senfonisi vuslatın tınısında bir hesabı mizansa, korkma aşkı hakça anla

 

 

Kim çıkarsa çıksın karşına, bel bağlama...

Önce kalbin sesini, ruhunun yetisini, aklın ve irfanın irşadı çehresini halinde yaşa

Dile gelen tutkuyu bir sevda sanma, heves aşkı öldürür, keyfiyet nefse tabidir anla

Hakikat sedası etrafında ve iradeyi akıl muhakemende koşulsuz başlıyor umursa

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Neden sözlerinde ölemiyorum!

 

 

 

Sessiz ve sakin bir köşede düşünüyorum

İçimin titrediğine şahit oluyor ve başımın döndüğünü fark ediyorum

Sualleri bir bir derliyorum, ruhumun yetisinde eliyorum ve kalbimle kokluyorum

Bilemiyorum, nasıl söz edeceğimi kestiremiyorum, sükutun ıstırabına çekiliyorum

 

 

An, nefesinin kalanında hüzün bahşediyor

Her yanım kalabalıktan bizar olsa da, hali melalimden habersiz kalınca çektiriyor

Ne dil bu sancıyı anlatmaya kifayet ediyor, ne gözler hasretin esaretinde serinliyor

Yürek çilenin abadında yanarken, hakikat idrakime nazar ederken sinemi eritiyor

 

 

Ne yüz sürdüğüm gülü lahzanın hicranı

Ne bahtımın yüreğimi burkan eşkali, kalmadı heveslerimden şakıyan umut harı

Şimdi hazan zamanı, gönlümün mahzunluğu içimin yanan ahı, hasretidir meramı

Ayan ederim, edebi fakirliğimi aşikar eylerim, ancak yanan yüreğime ne söylerim

 

 

Gözler bakıyor, umutla gönlüm aranıyor

Her secdenin niyazında ve yüreğimin yalnızlığında hali melalini şikayet ediyor

Ruhumun hicranı dinmiyor, kalbim avareşiyor, akıl kar etmiyor, gönül dinlemiyor

Ne kadar mahzunlum varsa yüreğime iltica ediyor, yalnızlık niye nefesime ilişiyor

 

 

Niye gülemiyorum, ibreti nazarla imreniyorum

Kalbimin suskun duvarlarına sesleniyorum, hikmeti hakikati aşkla dileniyorum

Artık yakınen biliyor ve hissediyorum, yavaş yavaş göçmenin iştiyakına eriyorum

Ne kadar sussam, boyun büküp sabrın sahnesinde sırılsıklam olsam aşk diyorum

 

 

Akıl ilimsiz, idrak ahenksiz ve hissiz olursa

Gayret olmadan, ceht ruhu sarmadan, azim kalbe inşirahı anlatmadan umut olsa

Manasına erişmeden, ne derlerin dehlizinde nefesi aşka eriştirmeden can yaşasa

Billahi ömür olmaz, niteliği bulunmayanın sözü bulunmaz, sevda dil ile yaşanmaz

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yüreğim niye suskun!

 

 

 

Ölemiyorum...

Ne kadar hıçkırsam, aşkın lahzasında avunup zemheriyi ruhumda yaşasam

Sessiz ve sakin bir hal ile hakikatin lehçesinde gönlümü arındırsam ve ağlasam

Aklımın kemaliyetini yaşasam, fikrimin suskun çığlığını irfan vecdiyle anlatsam

 

 

Bir değilim, iklik içinde nefesleniyorum...

Sinemi ihata eden ayrık otlarından bilmem ki niye hakkıyla temizlenemiyorum

Kalbimin masum sedasını dinleyemiyorum, ruhumun hicranını hiç yenemiyorum

Hüzünle yaşıyorum, umutla yeniden başlıyorum,hali fakirliğimi anlayamıyorum

 

 

Sol yanım ağrıyor ve çok acıyor...

Melalim şehredilmekten korkuyor, aklım durmadan sual ediyor, kalp zikrediyor

Kuruyan dereler, ummana gönül bağlayan çehreler yoruluyor ve bizar oluyor

Zaman durmuyor, nefes müddetini soruyor, hayat demek ki böyle vefasız diyor

 

 

Gözlerim sessizce boşalıyor...

Umudun dirilişini ve filizlenerek serpilişini merak ediyor, hasretle onu bekliyor

Dile gelen söylenmiyor, sükut etmek daha evla geliyor ve hikmetini merak ediyor

Ne söylesem ve gönlüm için kör kuyuları yad ederek sabrı nefeslensem az geliyor

 

 

Ah yolun yolcuları diye seslenesim geliyor...

Sonra vazgeçiyorum, sineme iltica ederek derdin sahibi kim ki diye nefesleniyorum

Bazen Yunusu, bazen susuz kalan yolcuyu, bazende sualer içine dalıyor, anıyorum

Aşk adına ne varsa ve kul olmak için sevda ruhum için abad olan narsa diliyorum

 

 

Anlamadığım ve fakat gönlümde yaşadığım...

Serabında gülün lahzasında firkatine uzandığım, ülfetiyle dem aldığım aşk haksa

İradem ve aklım, sineyi umudumda ki yakarışım, dinmeyen yakarışım bir farksa

Hakikatin zerkinde, iflah olmam için gönlüme inşirahı yaşatsın, kalbim anlaşılsın

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşk böyle birşey mi bilemiyorum!

 

 

 

Gidiyorum...

Nefesin bahşedilmişliğine, hakikatin ruhuma temaşa eğledği firkati ülfetine

Ne söylesem, yıllara sari sükutumu bir bir şehredip ayan etsem

Aşkın abadına gönlümü hasredebilsem ve umutlarımın sultanına iltica etsem...

 

 

Ne kadar melalim var sa...

Katreler misali rahmet için dilenen bir muhtaç sa, meramın sevdaya kavuşmak sa

Nefsimin çeperlerinde, irademin acziyetinde esaret çekmek bu kadar kalbe ezay sa

Aklım niye soluk soluğa, kuytu viranelerde hoyratlığın dilinde ve çilem korkuy sa

 

 

Açma perdeleri sinem gün görür...

Haşyetin bucağında, ne derlerin kucağında, keşkelerin ocağında zanlarım büyür

Dile gelen ne varsa, kalbimin lekeleri sinemde dinmeyen bir sızıysa, hicran yürür

Aşk mı bu minval üzre, hakikat ramı ne yüze, içimin titremeleri başlıyor bak yine

 

 

Niye ağlıyorum, inan ki bilmiyorum...

Bin bir hüzünle yolun yolculuğuna başlıyorum,sancılarımla başbaşa inliyorum

Kaçıyorum...Bilinmeyen bir adrese, hasretine ram olduğum nefesin mukabelesine

Ne kaldıysa nefesten, solmaya amade olmuş bir hevesten, sabrın lehçesinden yine

 

 

Ne diliyorum, ne kadar biliyorum...

Ummanın sesini, içimi sızlatan özlemini, hasreti zerkeden busesini işitiyorum

Ne kadar dalsam, dalgalar misali gönlümü sükutun kollaraına bıraksam ağlasam

Ruhumu bırakmadan, manamdan kopmadan, kalbim kararmadan aşkı yaşasam

 

 

Gözümün gördüğü...

Hakikat için dile gelen nidanın sevdaya meftun hali ve serzenişi yüreğimi deliyor

Ne kadar bigane kalsam, nefsimin nizamsızlığına yansam, kıt aklımla yakarsam

Yine de hakkıyla olmuyor, vuslatın perdesi, ötenin aşka ram olmuş vecdi dolmuyor

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites
Aşk!

 

 

Aşk,

Bir bakış,

Belki kaçış,

Bazen inanış,

Yürekte yanıştır?

 

Aşk,

Bir başlangıç,

Kalbi aralayış,

Bilinmeyenlere,

Her an yaklaşıştır?

 

Aşk,

Açlığın,

Saçmalığın,

Gamsızlığın,

Nihayetidir?

 

Aşk,

Nefsi,

Zevki,

Mideyi,

Bedeni,

Nizam ettirir?

 

Aşk,

Canı,

Cananı,

Dünyayı,

Ukbayı,

Hakka vermektir?

 

Aşk,

Her cana,

Bir kana,

Bazen mala,

Yakıştırılan,

Bir leke değildir?

 

Aşk,

Bir nur,

Hatta onur,

Zilletten korur,

Manayla buluşur?

 

Aşk,

Haldir,

Melaldir,

Ölmektir,

Hakta dirilmektir?

 

Mustafa Cilasun

 

 

Var mı beni içinizde tanıyan?

Yaşanmadan çözülmeyen sır benim!

Kalmasa da şöhretimi duymayan,

Kimliğimi tarif etmek zor benim.

 

Kimsesizim hısmım da yok hasmım da...

Görünmezim cismim de yok resmim de..

Dil üzmezim tek hece var ismimde,

Barınağım gönül denen yer benim.

 

Bülbül benim lisanımla ötüştü,

Bir gül için can evinden tutuştu,

Yüreğine toroslardan çığ düştü,

Yangınımı söndürmedi kar benim.

 

Niceler sultandı, kraldı, şahtı;

Benimle değişti talihi bahtı;

Yerle bir eyledim tâc ile tahtı;

Akıl almaz hünerlerim var benim.

 

Kamil iken cahil ettim alimi,

Vahşi iken yahşi ettim zalimi,

Yavuz iken zebun ettim Selimi,

Her oyunu bozan gizli zor benim.

 

İlahimle Mevlana'yı döndürdüm,

Yunusumla öfkeleri dindirdim,

Günahımla çok ocaklar söndürdüm,

Mevladanım; hayır benim, şer benim.

 

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di;

Hatrım için yüce dağlar delindi;

Bilek gücüm Ferhat ile bilindi;

Kuvvet benim, kudret benim, şer benim,

 

Yeryüzünde ben ürettim veremi;

Lokman hekim bulamadı çaremi;

Aslı için kül eyledim Keremi;

İbrahimin atıldığı kor benim.

Benim adım AŞK!

 

Cemal safi'NİN KALEMİNDEN (yENİ ÜYENİZİM) :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seslenir...Kulak demir...Hal sanki kendir!

 

 

 

Sormadım, soramadım çaresiz kaldım...

Neydi anlatmak istediğim meramım, korkularım, kaygılarım, zanlarım anladım

Soluk sıluğa kalıyordum, niye kaçıyordum, neden şaşkın şaşkın bakıyordum

Susuyordum, boynumu bükerek, umutlarımı dürerek nereye gidiyor ve ağlıyordum

 

 

Gönül sızımla yaşıyordum...

Hasreti sinemde taşıyordum, melalimi kimseye açamıyordum, ne buluyordum

Kalmadı takatim, halimi nizam eden harım, niye bu kadar bizarım ve yalnızım

Ah dile gelen ve fakat edebi dileyen meramın,söyle yeisi ne yaparım evet, susarım

 

 

Gün bir bir sarılırken...

Gece vicdanımda en mün bir bir mizan iken, ruhum derin dehlizlerde inlerken

İçim titriyor, kalbim şehredemediğim lisanıyla kime sesleniyor,gözler bakarken

İrademe vurulan zincirler,hangi sedanın vadinde bir bir inciler,nefsime neler söyler

 

 

Bir yolun yolcusuyum...

Bazen suya muhtaç bazen aşk umutlarım için me büyük bir hakikat ve dahi bir taç

Kaç hiç durma kin ve nefretten, kalbi katleden illetten, nefsini beşleyen sesten kaç

Kim neye muhtaç,insan olmak elbetteki kul olmak için bahşedilmiş mucizeyi sanat

 

 

Hiç acınma, keşkelere bulaşma...

Şayet aklın selimlik noktasında hakikat için dilenen bir mefkureyi muammaysa

Umman için med cezir ruhun için tercihi idrah ve bir ibreti hakikatse hiç durma

Mesnetsiz gözyaşı, gerekçesiz dil bağı, duygusallık ne kadar akıl karıdır unutma

 

 

Göz görmese de, farkı fartket yine...

Gönül dili hisseder ve sezer aşkı, sevdayı, narı, mizanı, hüsranı, akıl ve nefs arını

Vicdanını öncele, ne derlere imrenme, luzumsuzlukta ikamet etme nefesten kalanını

Annenin şefkati, sabinin kalpten bakışı,mazlumun umut şarkısı mübarektir ihsanı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönlümü sersem, ruhumun nidasıyla filizlensem!

 

 

 

Ne kadar ah desem ve kalbimi dinlesem...

Gönül bağımın bizar bırakan lisanını anlasam, aşk için gülü koklasam, ağlasam

Bülbülün feryadını,cihanın sadrını, vadedilmiş hesabı koklasam onunla ayılsam

Gözyaşlarımı, sinemin efkarını, umutlarımın bekleyen vecdi cenahınına bıraksam

 

 

Neden sana gelemiyorum,neyi bekliyorum...

Yılların yılgın bırakan suskunluğunu,gönül toprağımın susuzluğunu serdediyorum

Ne kadar dilensem, muhtaçlığımın her zerresinde hasretini nefeslensem eriyorum

Dil susuyor, gönül ağlıyor, gözler ne kadar nazar etsede, ruhuma hiç tesir etmiyor

 

 

Öyle baktım, derinlerde yine yalnızdım...

Her anımda, ruhumun hiran damlalarında, kalbimin inşirah arzusunda sen vardın

El açtım, secdeye açtım, aklımın dirliğinde bizardım, ruhum için aşikar bir yardın

Neyi anlamadım, gayretimi ve azmimi dikkate almadım ve avuntulara sığındım

 

 

Yağmur yağarken, umutlarım yeşerirken...

Taşın altında, karanlığın didarında, sabrın ve kanaatin sadrında bekleyen varken

Ne kadar yerinsem, mahçubuyetimle kuytu köşelerde demlensem ve bir ah etsem

Yolun selametinde, dilin edebinde, gönlümün mahzun lehçesinde idrakine erişsem

 

 

Seyrediyorum dağları, engin yamaçları...

Sinemde kalmış ve solmaya yüz tutmuş umutları, demlenen yakarışları, ağıtları

Güne baksam, onunla hem hal olup mananın ecrinde aklansam, fecre nasıl kansam

Yüreğimden kopan çığlıkları ummana bıraksam,ruhumu düştüğü yerden çıkartsam

 

 

Göçmeden, nefesi sahibine vermeden...

Vaktin rahlesinde, ahtin sahnesinde, sadakatin tevdiinde,ruhuma aşkı anlatsam

“Oku” hakikatin ilgasında nefeslensem, aklımın ar, nar, kar olduğunu bir sezsem

Ne kadar kaybolmuşluğum ve solmaya ramak kalan mesnetsiz umudumu gizlesem

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Umut yol almış, sabır aşk için sevdayı sanatmış!

 

 

 

Nefes nefese, halin makberi dileyen busesiyle, ömür nihayet için seferdeyse…

Dilenmek, umdun kollarında ruhumun hicranını serdetmek, kanaati kalbimde hissetmek

Nedenlerin, nasip payesinin, uhdeyi elemin, boyun büktüren vaktin, sürur için bir gayretin

Nefsimden sudur eden mahcubiyetin, akıl hikmetinin, iradeyi aczi yetimdeki edebi halin

 

 

Neden sana vecdimle, ruhumun kavliyle, kalbimin mukaşşefetiyle gelemiyorum

Gönlüme söz geçiremiyorum, akan yaşları dindiremiyorum, eşiklerde sabırla bekliyorum

Ne dilesem, hali fakirliğimi sahibime hasretsem, muhtaçlığımı aşkın lehçesiyle beyan etsem

Ölmesem, dirilmek için kalbi lekelerimden vazgeçsem, nefsi arifin eline teslim edip göçsem

 

 

Dileniyorum… Cami köşelerinde, gönül lahzasını şehreden nefesin aziz çehresinde, edebinde

Ah etsem, aczi yetimle boyun büksem kimseye yük olmadan umudunu kırmadan nefeslensem

Verilen müddeti, hesabın ruhumdaki vecdini, ruhun hüzün demini sinemde derlesem gitsem

Aşk bir nurmuş, hakikatin rahlesinde kurtuluşmuş ve nefsi maksuda hasrettiren ne umutmuş

 

 

Elemiyorum… Esaretin zilletinden, görünmeyen zafiyetten, zan perdesinde ki bir illetten

El dediler, bahşedilen ne varsa tevdi ettiler, mühleti ibretle kalbe naklettiler, haydi dediler

Ne kadar güzellik varsa, edebin letafeti gönlüm için en sadık bir ağıtsa diye öğüt verdiler

Kırmadan ve dökmeden, yüzümü kızartacak, ruhumu yıldıracak bir sözden de vazgeçtiler

 

 

Bülbül ayan olan lahzasında ne söyler, gönül hasretin didarında aşka sevdalı bir rehber

Gelen elbette ki bir gün serdettiği ne varsa, mizan vicdanında aşikâr olan sadıksa göçer

Nefesin takati an be an biter, gözler hamiyet için sessizce bekler, dil sükût için vakti bekler

Kitap ayan olan yegâne bir rehber, lakin manasına vasıl olmak azim ister ve sabır diler

 

 

Her kim ne ekerse ondan hâsıl olan mahsulün biçer, ne kadar yeter, bilmem neyi bekler

Mizan mukadder olan, aşkın harıyla arlaşan, sevda muştusuyla durulan vaktini diler

Ruh gezgindir, ten fanidir, nefsin ise halin için iradeyi vuslat için nizama muhtaç erdir

Musalla taşı, refakatçilerin yakarışı, imamın niyaz için çağrısı söyle ne kadar tesellidir

 

 

İçim geçiyor, bilmem ki niye bu düşünceler, bin bir çehreli sualler haşyeti teslim ediyor

Boynum bükülüyor, dilim sessizliğine çekiliyor, ne kadar kalmış hesap varsa ah çektiriyor

Ümit bitmiyor, eller semaya açık bir şekilde bekliyor, razı olduğun kullarından eyle diyor

Gözlerim döküyor, yüreğim titriyor, aşk ruhum için esin bahşediyor, umutlarım yeşeriyor

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Geldim kapına, umutlarım aşk adına olsada!

 

 

 

Neyleyim ki, acziyetimle diz çökerim, yüreğimden nefeslenirim, ah ne söylerim

Hadsiz, hesapsız...Bahşedilen adına, muradım manasında hazanlaşınca ağlarım

Narın olsada, an ruhumda manalaşınca, sevda gönülde başlayınca sakın korkma

Yargılamanı dilerim, nihayetinde gülün hasretinde ve eşiklerin rahlesinde seninim

 

 

Ne kadar bilmezden geldiysem, öteleyip müddetini nefeslendiysem elbette fakirim

Dil söyleyemiyor, gözler sessizce döküyor, akıl ne kadar kar ediyor billahi sefilim

Sanki kanadı kırık bir kuşun, ah nekadar susuzum, beyhude bir halin sarhoşuyum

Boyun büktüm,ruhumda ki esareti çözdün, kalbimin yegane sahibiydin bilemedim

 

 

Bilmem ki ne sanırdım, niye hakikati hiç anlamaz ve umursamazdım, korkardım

Oysa sevgi ve şefkatin sahibiydin,nefese müddeti niye verdin, elhak bilmeliydim

Anlatırlardı, duyardım vefakat ne kadar anlardım, farkındamıydım ve kaçardım

Ulu bir sedanın, semayı kuşatan nidanın çok uzağındaydım, ah yakardım ağladım

 

 

Gönlüm hicranı,yorgun ve bitap hali, niye hüzün ile sevdalı, sancılı, efkarlı nazlı

Nasıl geleyim ve yakinen hissedeyim, sinemin insicamını dökeyim yıllarda saklı

Kar sinemden kalkmıyor, içim mütemadiyen üşüyor, aşk dile geliyor neden edalı

Hasretin firkati gönlümde yer etti, ruhumu abad eden sevda kalbimden neleri attı

 

 

Akıl bir nimetti, idrakim için azimetti, izanım için koşulsuz ruhsattı bilemedim

Ne derleri önceledim, önyargılarla nefeslendim, hakkım olmadığı halde yargıladım

İçimde barınan ve beslenen düşmenı hakkıyla tanıyamadım, artık çok geç anladım

Ancak yinede ümitvarım, senden başka kime elaçar ve yakarırım, sabırla ağlarım

 

 

Affet...Salih kulların, ehli arif olanların, mazlum solukların, masum haklar aşkına

Henüz yaşıyorsam ve gönlümden gelen samimiyetle sana bel bağlıyorsam umutla

Hali fakirliğimi bağışla ve yargıla, muhanete muhtaç etme, sınırları ihlal ettirme

Kalan nefesimde, sessiz ve sakin melalimle yalnız bırakma,feryadımı hiç dindirme

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Haber geldi, nefes müddetine erişti!

 

 

 

Yılların yorgunluğu vardı gözlerinde

Sükut etmiş halinde, serdetmediği kederinde, sineyi uhtesinde ve sabrı kanatinde

Alıp götürmüştü zaman, artık geriye ne kalmıştı, umutlar vaktinde ağarmıştı o an

Korkunun,dillenen vefakat merak edelen yolculuğun vakti başlamıştı çok açıktan

 

 

 

Ne söylense, dönüp bir yılların esrarıyla kavilleşse, kalbin elemi şimdi bir başka

Tüm dallar, salkım saçak olan torunlar, gözyaşlarıyla anlatılanlar, ah umutlar

Nefes bitti, ömür defteri nihayete erdi, korku ve keder haşyeti ruhuma müjdeledi

Dikilen fideler, hasredilen gönüller, boyun büktüren nedenler vaktini mükürledi

 

 

 

Onca evladına rağmen garip bir yolcu misali nefeslenen yaşlı teyze umutlanırdı

Kim gelirse, ne söylenirse, kendi içselliğinde nazar ederdi, bir hamiyet beklerdi

Yılgın bakışlardan, dillenmeyen haykırışlardan bizardı, ya sabır der nefeslenirdi

En yakınları, kadim dostları erkenden ayrılmışlardı, çekecek çilesi demek ki vardı

 

 

 

Gelin ayrı bir dert, söz geçmiyorsa bir gönüle bakış neye hacet, şikayet bin illet

Oğlan sessizlik içinde nefesleniyor metaneti, gözlerini kaçırıyor, ediyor minnet

Ya sabır desen yetmiyor, ne kadar kanaat etsende için titriyor, var hikmeti elbet

Bir nisaydı, gelin oldu çoluk çocuğa kavuştu, muradı vardı, ne kadar yakındı sebep

 

 

 

Gün ağardı, beklenen an geldi ve ansızın yakaladı, artık geriye Bir şey kalmadı

Ne kadar ağlansa, ananın hakkı hakikatle manalaşsa, lakin kalbi olmayınca acı

Bir kefen, tabut içine girecek o ten, bir ömütde biriken umut ve temenniler sızıyken

Vakit geldi, sala veren hoca ilan etmeye başkladı, ağıtlar söyle ne kadar yakındı

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bensiz ey gül, gülşen-i alemden geliyor seda!

 

 

 

Düşündükçe boynum bükülür...

Hasret bin hüzün ile sinemde süzülür,bilmem ki gülmek ne vakit bahtım içindir

Dil söyler, kalbim tastikler, gönlüm bilmem ki daha hangi eşikten bir sürur bekler

Sabır sus der, gözler kendi halinde yaşını döker, kanaat umutlar için vecdimi ister

 

 

 

Yıllar da sakılı ki artık derdi gamımı azat eder...

Gönül neyi biçer, iradem kendinden geçer, akılım niye kifayet etmez bin beter

Aşk; ruhumun yetisi için en münbir bir rehber, sevda rahim şadında adaleti eker

Bizarlığım ne vakit diner, ömür defterim bahaneler furyasından söz eder ve gider

 

 

 

Ne sağ yanım ülfeti cenahta süruru gözler...

Ne sol yanım, vecdimin inhisarında vaatler için en mukayetli bir rehber ve değer

Gönül su misali katrenin sadrında aşk için vahtini bekler, edebi hasreder ve göçer

Dirliğin şanına ne bir dil kefalet eder, ne yürek vesveseler içinde aşkın ecrine erer

 

 

 

Bela halim için illaki bir rahmettir...

Lakin aklım ve nefsim bu hakikati ne kadar bilir, ruhum elan idrakime kefildir

Yol yolcusuz sefildir, ağaç dalsız fakirdir, dağ yamaçlarıyla neler söyler kim bilir

Sabır ardır, har içinde gizlenen nardır, vakti saati içinde beklenen ulvi bir sadıktır

 

 

 

Kaldırımlar, bulvarlara çıkartan ufuklar...

Ne acziyet için kalbe avdet et, ne katfiyet için iradeni hasret nefesin müddeti sebep

Gerekçesizlik neye delalet eder, maksatsız nefes elbette ki heder, ruhun neyi bekler

Aşk;hakkıyla anlaşılmadığı an ne büyük bir keder, nafile yere söylenmek mi değer

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Silemedim ne hikmetse sinemden!

 

 

 

Günleri bir bir derledim

Yetmedi aylarla demlendim

Yetinmedim kerderlenip içlendim

Neyleyim ki hasretin elindeyim

 

 

 

Sükut etmiş ve çekip gitmiştin

Ve beb bedbin bir şekilde acz içindeyim

Yıllardır hıçkıran kalbim ve kalan nefesim

Sinemde bekliyor hala sen bilmesende ümidim

 

 

 

Unutmak için an be an uğraştım

Takatsiz kaldım, solgun umutlarımdan kaçtım

Kimseye anlatamadım, yalnızlığıma bilsen neler anlattım

Silinmeyen izlerle yaşadım,dalgalar misali hiç susmadım

 

 

 

Ne zaman yalnız kalsam

Düşlerimle sırılsıklam olup haretini yudumlasam

Lakin derdi meramımı anlatamamanın hicranıyla mı avunsan

Çaresiz kaldığıma inansan ve yansam, nasip değilmiş diye mi unutsam

 

 

 

Hiç yaş görmemiştin gözlerimde

Sinemi dağlayan derin ,sessiz ve bizar serinliğinde

Çözemediğim düğümlerin umdelerinde, ah dedirten kederinde

Ne kaldı nefesin müddetine, gözlerim bakıyor hala fersiz birşekilde

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...