Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Alıp götüren ansa yürek bilmem niye hicranda!

 

 

 

Şimdi nefesim içim mukadder olan ne varsa

Sine yansa, kalp sızlasa, dil kurusa, göz kamaşsa, yaşamak umutsa

Rüyalar ilham olsa, hülyalar ufku kuşatsa, akıl iradem için refik olmayınca

Hesap karmaşık olunca, içinden çıkılamayan buhran konuksa, soralım naif insana

 

 

Ne sesin ilzamı sinemde gam ve nede heyecan

Nasip olmayacak her an, umudun rüknüyle nefeslenen her insan zan

Kan ki hilkatin her halinde anlamlaşan ve müddeti nefes için dolaşan ilham

Ne karın ağrısı, ne dervişin rüyası ve ummana dökülen dertlerin en alası aşk sevdası

 

 

Arif, gönül dilinden kal eder, kul gözyaşı döker

Nisa hissiyatın ikliminde ikamet edip, ülfetiyle dili edeple nazar eder

Hamiyetin payesini, sadakatin ianesini, gönlün teslimiyet için cehdini hasreder

Kalbi için tevdi edilen ne varsa, bahşedilen hikmetin sudurunda hicran edebi niyazsa

 

Şimdi tarifsizliğin farkında adımlamak kar’sa

Adam olmak için azimet en elzem olan vakıaysa, kul ihlâs umudunda

Aldatmak bilmem ki kim için kar’sa, nefesin müddeti ve o hesabı unutulunca

Kim çıkarsa çıksın karşıma hicran mütemadiyen yanımda, inayet kime nasip olurca

 

 

Bir teyze çıktı karşıma, dil kurumuş, ah sarmış

Ne kadar çektiği çile varsa hemen oracıkta fırsatını bularak aktarmış

Ne gençliğinden, ne hevesin eşkâlinden, ne gözün görmek istemediğin şeyden

Yıllarca suskunluğun, kimseye anlatamadığı yılgınlığın efkârıyla yeniden yaşıyordu

 

 

Ne kadar acıdım, bir zamanların nisasını andım

Edebi dairesinde nefeslenen, sadakatin fevkinde hayatını idame eden

Neslin güvenliğini, aklın ehemmiyetini, canın teslimiyetini, dinin kutsiyetini

Bihakkın terennüm ederek, neme lazımcılığı hiçleyerek, atisi için mefkûre addederek

 

 

İlimsiz, irfansız nefesin etkisinde ikamet etmeyerek

Tenin cazibesini, nefesin işvesini, cinselliğin hanesini örtmeyi bilerek

Gideceği hangi yol varsa, edebi maksatta uzaksa, hakkın tasnifinden yoksunsa

Hiç ağlama, zafiyetlerin sökün ettiği her halükarda ve tercihlerin hesabi olmayınca

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gün gamlı, hal yaslı, kalp efkârlı!

 

 

 

Ne vakit hüzünlenip, titresem!

Gözüm arkadayken hicranın demini terennüm etsem

Boynu bükük olarak bir köşede inleyim kendimden geçsem, neyi seyretsem

İbretin rüknünde, idrakin sökününde, hülyanın seraplaşan melaliyle söz mü etsem

 

 

Ne dile gelen mısralar vurgundur

Ne yıllara sâri bekleyen umutlar solup sararan urdur

Nefesi kesen, hazin bir şekilde hicranı davet eden hevesi heyecan sunumdur

Yar olmak, hal iklimini yudumlamak, aşk demine kanıp sevdaya koyulmak nurdur

 

 

Aynileşmek, halleşmek değildir

Refakat eden her kim varsa, uzletin farkın anlamazsa

Yaşarken ve heyecanın eşiğinde badeyken, ölümün masumluğunu anlamazsa

Nara atsa, harıyla buharlaşsa, nar için zevkine dalsa, kepuzeler refakatiyle ağlasa

 

 

Her gün bir vesileyle falını açsa

Talebi ve beklentisi maksat olunca, sunum pik yapsa

Dile gelen her ne varsa, ar kalbin ikliminden uzaksa, varlık yüreği kuşatmışsa

Dalgalar hıçkırsa, sema haşmetiyle yıldırım akıtsa, akıl hesabın eşiğinden uzaksa

 

 

Gün batımı, şafağın umudunda

Seherlerden sökün eden irfan, arza seslenen ezan nurda

Hadsiz ve sınırsız ne var durma söyle, kapasite kimin derdinde haydi sus de

Mezarın feyzi, nefesin fendi, insanın idraki akıl için hüküm değil mi ruh fevki inde

 

 

Aşk; ilhamıyla nurdur kul için

Keyfilik kimin derdiyse, tensellik iradi kaygıysa, seçim

Geçim ise halin bendinde, ruhun dirliğinde, mizanın her payesinde, akıl niçin

Öyle bir gün ki o, elem dert mi, inleyen can heves mi, çare adına hıçkırmak yeter mi

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne aşkı şehre denim, gönül dilini bilirim!

 

 

Vuslatın iştiyakından arî nefesten kalan harı

Garip bir handa geceleyen canı, aşka hoyratça bakan bühtanı

Küskün sokaklarda sabahlayan hicranı, eleme yaslanan hüzzamı ve insanı

Nevi şahsına münhasır hezeyan saçan, hakikatin rahlesinden uzaklaşan âdemi canı

 

 

Siyaset ilmi, sosyolojik badirenin senasıdır

Mazisinden utanan, tarihin ibretli sahnesinden kaçan arsızdır

Edep dışlanınca, nefis nizama yabancıysa, hal hazanın solgunluğunu anınca

Ne fetretin ilzamı şarttır, ne med ceziri yaşatan hülyalar gamdır, adamlık ihsanladır

 

 

Göçenler ne söyle bilir misin, idrake ne dersin

Vicdanın solmayan lehçesinde ne kadar acizsin, yüreğinlesin

Kalbin firakından, halin dramından, ruhun serencamından elbet habersizsin

Niye yaşayan bir ölüsün, vehmin sofrasında hürsün, ne ölümden ne aşktan büyüksün

 

 

Dil kalbin akseden sedası olmadıkça elemdir

Gönül yar sevdasına kanmadıkça diyarı gamdır ve hicrandır

Hakikatin firkatine erişmek, iradeyi hasrederek çileyle yüzleşmek ibadattır

Ana dünya ve ahirin için cenahtır, şefkatin tevdisinde imtihandır, kalbin içinde ardır

 

 

Niye karayel halimi kuşatan bir efkârı hardır

Ecdadın payesi ruhum için manidarlaşan bir nazarı hazdır

Ney sesiyle, sazende nefesiyle, yar mecramı niyetiyle kalp için ibretli nazdır

Hayatın nihayetinde, erdemin izzetinde, şerefin payesinde mavera kimler için aşktır

 

 

Dile gelen ne varsa, aşktan yoksun bir nazarsa

Kalp sahibin sevdasından uzaksa, arzular kuşatan olsa da

Hazlanma, ruhun sessizliğinde ve kalbin açılan sahifesinde inşirah cenahtır

Takati tüketmeden, gözleri söndürmeden, dili dürmeden, kefene bürünmeden ferahtır

 

 

Dervişin gönlünden, Abidin zikrinden korkma

Haline yaban gelen her ne varsa, kalbin sesiyle bir kez daha anla

Zamanın hülyasına, nefsin arsızlığına, arzunun bahtsızlığına kanmadan ibreti yaşa

Ve yaşamaya muhtaç olduğun her ne varsa, rahmetin insicamında sunuluyordu sana

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şahadetin payesinde umudun sahnesinde!

 

 

 

Henüz sevdanın sahnesi açılmamıştı

Sine-i ahvalde ne kadar demlenen umut varsa, kalbi sızlatınca

Haberin vakti, saatin akdi, haşyetin kuşatan fevki bekleniyordu habersizce

Ne dil lal oluyor, ne kalp titriyor, gözyaşı dinmek bilmeden sökün edip öteye gidiyor

 

 

Gün, her şafağın sancısıyla soluyunca

Aşk; gönlün saltanatında hakikat için arafa kanarak ayıltınca

Hal, hasretin, kal hecedeki mealin, lal matlaşan dilin, har mücerret vaktindi

Ne söylense, tenin masumiyeti dillense, kalp sadakatin sahnesinde ve sevda ferinde

 

 

Ne parlayan yıldızların melali arzdır

Ne hali efkârında yutkunan sinelerin salası aşk rüknünde farktır

Kalp onu terennüm etmezse, ruh refakat ederek hakikate yönelmezse, ardır

Ne mezarların sırrı sultandır, ne meraka ram olan şahadet bir gamdır, aşkı rüyadır

 

 

Farkını fark eden her nefis kardadır

Kahpelik yapanlar ne kadar nara atsalar da ne büyük hüsrandadır

Ne devlet fütuhattır, ne nümayiş baht için vadedir, ibretin her sahnesi aşktır

Ne vah çekmek ne tuğyan ederek yerlerde çırpınmak hardır gönül yarası bir başkadır

 

 

Desiseleri planlayan kalpazandır

İhanet onun için en itibarlı bir sanattır, vesile olanlar ise ahmaktır

Ne bayrağın dalgalanması, ne hicranın pik yapması, ne de çığırtkanlık farkı

İlmi siyaset için defi hacettir, idrakten yoksun kalpler ihanetleri için hep sahnededir

 

 

Mehmetler emanet edilen nefestir

Azizliğine leke düşüren her kim varsa, lafazanlık yapıyorsa haindir

Düşman nefsin her hanesinde, maveradan habersizliği soluyunca, yok çare

Neslin emniyeti işgale ram edilince, kalp hakikatin nefesinden arîleşince yeis bizde

 

 

Ne keşkelerin bir muştusu var

Ne gerekçesiz teslimiyetin niteliği var, askeri kışlada korku kime kar

Anamın eşarbından, babamın umutlarından bilmem ki subay için, nasıl bir ar nar

Şekliyetten tırsan, maneviyatı hiçe sayarak tankları haklın içine salan güya aslan

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dil lal olsa, kalp aşkın süruruyla ağlasa!

 

 

 

Ne sen sor ve ne de ben maziyi anayım

Çıktığım yolculuğun, seyreden umudun kanatlarında bizarım

Ne hastayım, ne yas içinde karayım, sabrın anahtarıyla vesilelere kanarım

Aldatmaya yabancıyım, sadakate refakatçiyim, edebin cenahında hüzne çok razıyım

 

 

Mümbit toprağın, ana gibi bir yarım

Dağlardan sökün eden hicranın, dalgalardan nükseden harın

Letafetine muhtaç olduğum haki katın, rahlede okunan kitabın ve o aşkın

Suhuletinde bizar kaldığım efkârın, sinemi kuşatan ve ağlatan bir cenahın türabıyım

 

 

Salkım saçak açılıyor esrarı halin

İnşiraha tabi olan ne varsa, hasretin sulbünden mühürse arım

Geleceğin hülyasında, küskün düşlerin fulyasında, zikredilen ne varsa bizarım

Ne merminin barutunda ne nemrutun romanında açılmış sayfalar kalanıyla hesabım

 

 

Yar nazlı, nar namıyla çok farklı

İdrak halin perdesinde ihtişamlı, izan vicdan için şimdi gamlı

Ruhumun hicran sayfaları bilmem ki niye halim için çok efkârlı ve ağlamaklı

Dile gelen, hecelerle sökün eden, kelimeyle yüzleşen, cümle mealinde sudur niye saklı

 

 

Ne ummanın seyrine amadeyim

Ne melalin sükût ettiren burukluğunda yola bakan hancıyım

Bilmem ki kim için davacıyım, boyun büktürenin sancısıyla savrulan salayım

Kendi halimde ağlarım, şehre dilmeyen hicranımla, başıboş yalnızlığımla yolcuyum

 

 

Anlatamadım bir türlü gönlüme

Abat olduğum, sevdasına ram olduğum, hasretiyle uyuduğum

Hülyalarıyla savrulduğum, düşleriyle ayıldığım ve ağladığım hakikat bir arsa

Tefekkürün feyziyle nutkum durunca, iksirin ülfeti kalpte esince, sürurum ki fevkinde

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Unutabilsem!

 

 

 

Sesinin zarafetiyle kuşattığı halimi

Nefesinin şad ettiği gönlümün hazin sahnesinde ki şevkini

Firakınla sendelediğim o masum gözlerini, bin hüzün bahşeden esenliğini

Hicranın teslim almış olduğu sine-i melalimi, boyun büktüren sessizliğin her halini

 

 

Nazar ettiğim ve yâd ettiğim edebini

Zihinlere taş çıkartan bilgeliğini, duruşun en naif fevkini

Ayan etmediğin, bakışlarını gizlediğin o meşum katreni, düşler sökününü

Taltif ederek, hamiyet göstererek lütfettiğin hilmini, lal olmuş dilinle efsun ettiğini

 

 

Hale destan olan ve sancıyla ayıltan

Dilin sarf ettiğini, kalbin titrediğini, başka farkla anlatan

Hasretin tavını, bahtın cenahını, sabrın ilhamını, kanaat zanaatını okutan

Hadiselerin sulbünden, medet ikliminden, umudun ayan olduğu rahlesindeki esinden

 

 

Sayfaları bir bir açtıran hikmetinden

Söz ediyordun aşkla ve o vakit alıp ummana sürüklüyordun

Kırmadan, kelimeleri katlamadan, cümleleri uzatmadan, meramı hal ahundan

Divan edebiyatının meftun bırakan hülyasından düşlerin insicamında anlattığından

 

 

Ne dede efendiyi, ne tamburi cemil beyi

Senanın ve sancının sazın dilinden, hicranın her badesinden

Güftelerin kadrinden, ressamın tuvalinden, hattatın sabırlı nefesinden giderken

Başka diyarlara götürüyordun ruhun hüznünü dindiriyordun, aşkla yüzleştiriyordun

 

 

Tutkunun, merakı celbeden saikasından

Nedenlerin zihnimi işgal eden ablukasından kurtarıyordun

Göçüp giden sine-i sürurumu yeniden ilga ederek, nefesinin azizliğini sarf ederek

Meftun bırakıyor gönlümü şad ediyordun hissettirdiğin ve varsa hiç unutamıyordum

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Umudun senasında, hazan sancıysa!

 

 

 

Kim bilir nice çileler sökün etmiştir

Nefesin kadrinde güfteleşip, hicran ile dile ahu zar etmiştir

Ne dert nihayetsizdir, ne elem niyet için azizdir, hüzün sinenin en masum sesidir

Ne bir düştür, ne hicap edilen rüküştür, efkârın pervazlarında anlamlı bir yürüyüştür

 

 

Gariplik kim için bir ülfeti ibrettir

Gülmek bilmem ki niye külfettir, garaiplik içinde rezalettir

Tebessümü esirgemek dahi nice sineler için erktir, tarumarlaşan hülya keyfiyettir

Ahirin iştiyakı nihayet midir dünyevilik için serhatlık kalp için niye şirret adavettir

 

 

Nice sualin merakıyla ömür biter

Ter ki katmerleşerek ruhumun hicranıyla halime akın eder

Hissiyat nasıl söz dinler, gönül adabı muaşeret için niye gam çeker, irade meyleder

Ülfet farktır, akıl insan için en mübariz sanattır, resmedilen aksiseda aşkı cenahtır

 

 

Sevgi, ömür için en itibarlı aşktır

Sevda tutkudan arîleşen ve gönlü hasrettiren iffeti hardır

İrade idrakin, dil hissiyatın ve izan hakikatin rahlesinde en manidar maslahattır

Edep kalp için farktır, erden kul için cenahtır, ihlâs nihayetin için sadakatti hazdır

 

 

Ne renklerin nazarında bizar kal

Ne hissiyatın tarumarlığında naçarlığa yol al, aşktadır ar

Kalbin mümbit sahifesi, risalelerin hikâyesi, azimetin neşesi, maveranın sevgisi

Horlanan nisanın sesi zulmedilen nefsin titreyişi hakkın teslimiyetinde mizan esini

 

 

Arz kim için titrer, ruha meyleder

Kalbin hüzün sahifesini aralayarak, hicranı aşkı sorgular

Akıl ne işe yarar, müddeti nefes kim için hesabın şavkıyla sevda hazzına koyar

Korku idrak için en itibarlı ar, niteliksiz nefesi kim bir hesaba koyar, zan nara akar

 

 

Hüccetin esrarı hakikat için kar

Evrensellik temayülü, cemaat asabiyeti, nefsin tak iyesi

Ne akıl için vuslatı aralar, ne kalbin hicran sayfalarına aşkın süruruyla coşar

İşte o vakit nedamet çıkmaz sokak, izan harlaşarak kime hesap soracak, ağlayacak

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kalp edebin, ruh ezelin şahikasında!

 

 

 

Bazen geçit vermiyor umutlar

Yüreğin hilkatinde, beyne kan hücum edince nasip ritminde

Kalbi sahifeler, ibretin tebarüz ettirdiği vesileler, idraki merhaleler ne söyler

Bahtın ilgası, umutların hülyası, ruhun ebedi saikası ne bekler, kime sevda ile göçer

 

 

Açık denizlere ve sessizliğine

Ummana tevdi edilen onca dertlere, her nefsin efkârı çileyse

Ne yelkenin fendi, ne dilin şevki, yalnızlığın serdedilen eşkâli ati için hileyse

Cezbe gelen nefsin hayreti, mecnunun vebali, meczubun melali aşk için bir hayrettir

 

 

Nisa, insanlığın bariz aşkıdır

Farkı fark ettiren, rahmete terennüm gerektiren ulvi sanattır

Ne duygusallığı tavdır, ne bizarlığı haktır, insan için en ülfetli aşk ruhsattır

Sadakat ve ehliyet akıl için hürriyet nesil için hassasiyet can için emniyet hukuktur

 

 

Medeniyet bir asrilik değildir

Mazinin her sahnesinden ve tevatürden gelen ibret gerekçedir

Yaratılan ne varsa, şayet insana arz edilen bir sunumsa, aşk olmayınca terdir

Ne kadar gayret tavsa, niyetin halisliği hakikat için umut olmayınca nefsi hevestir

 

 

Sulak bir merada hasret çeken

Bahtı için yıllarca nasibini bekleyen, edebin suhuletine erişen

Bir kamışken, yanıklığı her merhalesinde somutken, maveranın süruru dilinden

Uhdenin kavlinden, zakirin halvetinden, abidin vecde aşina halinden, aşk erdemken

 

 

Ne akrebin haşyete salan meyli

Ne yılanın kendi halinden sudur eden keyfiyeti aidiyet meşki

Nebatata bir bak, her halinden akseden sedadadır lütfüyle temaşa eden bir aşk

Ne sen sor ne ben sual edeyim, fakirliğime boyun bükerek hakka iltica edip gideyim

 

 

Ezanın nefesinde sevda umuttur

Nur, ne salanın ve ne de bir hicranın sunumlarında mevcuttur

Kalbin serencamında, ruhun hicnani yansımalarında inayet ve ihlâs komuttur

Ölüm nefsin cenderesinde, aklın hazinliğinde gülünçtür, idrakin kalesinde amberdir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ezanın nefesinde sevda umuttur

Nur, ne salanın ve ne de bir hicranın sunumlarında mevcuttur

Kalbin serencamında, ruhun hicnani yansımalarında inayet ve ihlâs komuttur

Ölüm nefsin cenderesinde, aklın hazinliğinde gülünçtür, idrakin kalesinde amberdir

 

 

 

CAN KARDEŞİM BU İNCİ TANESİ KADAR DEĞERLİ MISRALARINA TEŞEKKÜR EDERİM...AİLENİZE SELAMLAR FEYZİNİZ TÜKENMESİN YOLUNUZ HER DAİM AÇIK OLSUN...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Umudun yolculuğuna çıkmış gönüller!

 

 

Ulviyetin cenahında cehtin aşkı var

Yakar mı hiç böyle kutsi gönülleri yaratan çünkü vecdi ar

Ne vicdanın burukluğu, ne meşakkatin yoğunluğu ve nede sevda noksanlığı kar

Nar, ruhun mücerret senasında, aşkın ilham sancağında, çilenin ocağında süruru har

 

 

Kimler çekmedi bu dünyanın kahrını

Hiç durma bir göz at, atin için mazinin makûs sayfalarını

Talan edilmiş yurtları, yetin bırakılan çocukları, mahzun kalan zavallı nisaları

Anaların feryadını, babaların gözyaşlarını, evlatların hissiyat nidasının o çığlığını

 

 

Yetmedi, garbın eşkâlindeki kahpelik

Zulmettiği ve sömürdüğü asırlara nakşetmiş bir kepazelik

Zürriyetsiz, ülfetten habersiz, dini müminden nasipsiz, iblisin ahenginde şerefsiz

Yağmaladı, bakir bir vatan bırakmadı bayrakları bayrak yapan mefkûreye inanmadı

 

 

Bir zamanlar zulme abat olmuş nesil

Ecdadımın hanifliğinde, kalbi ve kemali yet latifliğindeydi

İnayet gösterildi, zulme ve işgale ve hatta daha beterine duçar olan nesli kurtardı

Musevi olmak Tevrat’a inanmak ve hatta hiçbir kutsiyete inanmamak suç sayılmadı

 

 

O kadar lütufkâr davranıldı ki haklı

Ticareti maharetin, kazanmak için hırsı cehtin cenahıydılar

En müşkül halimizde, işgallerin furyasında, savaşların soldurduğunda yoktular

Yalnızca kazanmanın, tahrif edilmiş hülyalarının, hatta tahakküm eden hahamların

 

 

Sultasında ve emanetin halkasında

Devlet kurmak için, nesilleri seküler hale getirmek için çalıştılar

Entrika ve desiselerin, zihinleri esir alan sahnelerin, iblise taş çıkartan şerliğin

Sultanlığına soyundular, şerefli Filistin halkını ve umutlarında aşklaşan sevdaları

Müstekbir maharetiyle dünya milletlerinin sessizliğinde işgal edip mahkûm yaptılar

İHH ve sivil toplum kuruluşları ve insani feryatları, imani sedaları yola çıkmışlardı

Mazlum Filistin halkına yardım etmek ve yaralarını bir nebze olsun dindirmek İÇİN

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Diline emeğine sağlık Mustafa abi ne güzelde özetlemişsin İblise taş çıkartan şerliğin sultanlarını!..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah kıymetli kardeşim...

Çok teşekkürler ederek niyaz eğlerim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gecenin kalbinden deryanın uzletinden dem!

 

 

 

Söyleyin âşıklara kederlenip ağlamasınlar

Issız köşelere çekilip sine-i melallerini dağlamasınlar, ansınlar

Lütfedilen ne varsa, hasret sabrın ilgasında keşfedilen vuslatsa aldırmasınlar

Aşkın ülfetinde, sevdanın hazin sesinde, hakikatin lehçesinde bizarlık yaşamasınlar

 

 

Ruhun insicamında garipliği okumasınlar

Kalbin senasında bahşedilen sürurun farkına varsınlar, kansınlar

İdrakin rükûsunda, edebin manaya metfun ferahlığında garipliği bulmasınlar

Ulviyetin rahlesinde uyuyup kalmasınlar ve inşirahın penceresinden aşkı yazsınlar

 

 

Temaşa eden bulutların hüznü sevdayadır

Hasret çeken gönlün hicranı ram olduğu feryattır, hakikat nardır

Hevesin nizamı, zevkin ibrete mahkûm kalanı, dilin halden arî hitabı fermandır

Yazılmış her ne varsa, şayet edebin senasından uzaksa ve hakikat aşkın furkanıysa

 

 

Hiç korkma, bahtın kitabında aşk vuslatsa

Niyetin asliyesinde vahdeti vucut sevdalaşan cenahsa, coşkuyla

Ne kadar gönül kapın açılsa, kalbin inşirahın sofrasında sultansa aşkı yudumla

Esin olan iksir nefesi buğularsa, sine-i hicran mananın inkişafında yolunu bulmuşsa

 

 

Aşk, iradeden vazgeçmenin ihsası vecdidir

Kemali yet ülfetle nefeslenmenin ve ruhun yetisiyle meşk etmektir

Keramet takvanın perdesinden serdedilen ve aklın hilkatinden maruz hikmettir

Nefes müddetin, heves örfü ananenin, akıl sıratı müstakimin kalp yalnızca sahibinin

 

 

Hikmet teslimiyetin, uzlet muhakemenin

Kudret vaktin hasretinde nefeslenen ibreti edebiyle nasiplenenindir

Mühlet bahşedilen her ne varsa, umudun mahcubiyeti kalbi olunca, aşkı adalettir

Hakkaniyet, vicdanın sahnesinde ve şehre dilmeye muhtaç olan muştuysa ferasettir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nasıl diliyorsan peki, öyle yargıla!

 

 

 

Henüz zanlı olmadan mahkûm ettiniz

Düşüncenin şümulünden bihaber olarak sınıflara böldünüz

Kalplerden muhabbetin ülfetini sildiniz, hiç yetinmediniz ruhu köleleştirdiniz

Teraneler içinde, zorbalık eşkâlinizde, müddeti nefesin kadri bilinmeyince edepsizce

 

 

İnsan olmanın, cehdiyle yaşamanın

Ferasetin erdemiyle anlam bulmanın ve öteyle bir olmanın

Şerefin payesinde, inayetin gayesiyle, yek vucut olmak derdiyle coşturmadınız

Her zaman muğlâk ve vurdumduymazlığınızı sinelere akıttınız, yinede doymadınız

 

 

Elinizden geleni fazlasını yaptınız

Atinin hülyasından, mazinin ibret nazarından arîleştirdiniz

Kula kulluk yaptırmayı marifet bildiniz ve nefeslerin masumiyetini hiçlediniz

Kepazelik içinde insanlığın kemali yetini, mahremi asudeliğini görmezden geldiniz

 

 

Bilmem ki nasıl söylesem aidiyetini

Serkeşliğin namı diyar farkını, tahakküm ettiren feryadını

Dünyanın ilzam olacak mukadderatını, hesabın batini manasını ve sevdasını

Dışladınız, bölüp parçalara ayırarak esir ettiniz, yeryüzünü hapishaneye çevirdiniz

 

 

Güya bir süper güçtünüz, işgal ettiniz

Ne kadar masum ve mahzun nefesler varsa kanına girdiniz

Hiçbir vakit arlanmadınız, ruhlara bin bir perişanlığı iftiharla yaşattınız

Gasp ederek, yasa ve hukuk dinlemeyerek, mahremiyeti ifşa ederek elan iblisleştiniz

 

 

Yeryüzünü taksim ettiniz yetinmediniz

Fezanın bin bir haline matlup olarak, nesillere hükmettiniz

Beyin göçüyle ve kıt kanaat geçinmeyi marifet telakki edince yüceldiniz

Hak ve hakikatin, sünnetullahı adaletin mahşeri vicdanındaki sesini fark etmediniz

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

O ulvi sevdanın sahibi ben olsaydım!

 

 

 

Pür telaş içinde ve yüreğin sesiyle dinliyordum

İçim içime sığmıyordu, ruhumun hicranı dinmeden feryat ediyordu

Vecdin hasreti, kalbin izzeti, nefsin ülfeti, iradenin azimeti sergileniyordu gemide

Bir dirhem olsa bile, gönül inayete hasredilince, şahadet elzemliği nasipse aşikâr işte

 

 

Gasp edilen, korsanlığa havale edilen bir rezalet

Dünyanın gözü önünde, NATO ve birleşmiş milletlerin sessizliğinde

Hunharca, yobazlığın merhalelerinde, masumluğun en bakir kalbini hançerliyordu

Ne sabinin, ne piri faninin ve nede nisayı ahirin çığlığı fark edilmeden katlediliyordu

 

 

Yıllara sâri suskunluğun hüküm sürdüğü talanın

Her yıl arafatta vecde kapılan vicdanın, şurayı efkârın sesi çıkmadı

Medeniyet telalığı yapan, nesillerin kalbi ve zihni bekâretini çalan sultalar hardı

Hani yekûn teşkil eden, insanlığın şerefine namzet olan mukallit nefeslerin adı vardı

 

 

Hani hukukun üstünlüğü ve sosyal adalet haktı

Hortlamış yamyamlar, neye istinaden fütursuz davranmayı hak saydı

Yirmi üç ülkenin yönetim şekli biat ettirilen eşkâldi, hamaset onlar için nasıl ardı

Mukaddesatın bağrında ve kalbi çığlığı duymayan kulaklarıyla ahkâm kesen zandı

 

 

Şahadetin kutsiyetine ermiş gönüller iyi ki vardı

İnsanlık adına, namı mazlumluğun efkârıyla, bir kare inayet mutlaksa

Hiç durma, nesillerin tarihe mal olan en elemli şahsiyetleri bu yolda şehit olmuşsa

Ağlama, yüreğine taş koyup salanın serencamında mahzun kalma, aşk kalbi olunca

 

 

Payelerin en şereflisi nasibi mukadder sunulunca

Feda olmak, iradeden vazgeçip hakka yürümek, tuğyanın eşkâlini aralamak

Yüreğimi kabartmıştı çocuklarım ve refikam gözlerime baktı, sürur aşkla anlamlaştı

Hali fakirliğime bir gün nasip olması için kalbime umut, kanatlanarak hazzı yaşattı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşk, kalp için varsa şahadet sevda yolunda!

 

 

 

Hazin bir kurşunilik hâkimdi yürek pınarlarında

Ne kadar ağlasak ta ve hatta yalvarsak ta aşkın vecdi olmayınca

Hıçkırıklarımız zaman boşluğunda, hiç farkına varmayıp yıllarca uyutulsak ta

Bir gün gönül yolcuları çıkınca karşımıza, sevdanın ruha feyzini sununca, ortalıkta

 

 

Gel Ahmedi muhtar, kalbimizi delaletten kurtar

Aşkın vecdini kalbimize aktar, hakikatin sahnesini yaşat bir miktar

Ne düşlerimiz, ne gülüşlerimiz ve hatta nefeste saklanan masumiyetimiz kaldı

Varlık adına ne varsa ruhumuzu kuşatıp akla hüsran yaşattı, irade ne derlere kaydı

 

 

İzan, irfan suskun sokakların vicdanına kaldı

Yâd edilen ne kadar kutsiyet varsa, anlık yüreği ağlatsa da, neye kardı

Sabahlara denk deliksiz uyumak kalbimi yaraladı, keşkeler bühtan olarak yokladı

Ne edebi hal, ne gülnihal ve ne de hicranın suhuleti hakkıyla anlaşıldı, sancılar vardı

 

 

O kutsiyet mazinin derinliğinde mi koklandı

Nesiller bilmem ki niye hakkıyla anlamadı, dili aşkı bir nefisle yaşattı

Hani aşk halin akıydı ruhun hilkatinde sanattı nefsanîlik şimdi aşkla eşit kılındı

Ne yangınlar yaşandı, ibretin naifliği kalmadı, edep divanı edebiyatta kalıp yaşandı

 

 

Neden böyle olduk, ecdadın vecdini unuttuk

Vicdanın rahlesinden kovulduk, talimi terbiyeye hasret kaldık, ağladık

Nereye baksam, kuşların melalinde ufuklara uzansam sancılarla dağlanıp kalsam

Hüccetin riyakârlığını, mazlumun sefilliğini, masumun hasret bendinde çile çektiğini

 

 

Ağlamadan ve içim yanmadan hayıflansam

Yolun selametini, aklın ilmi rehberliğini, vicdanın kararmayan sesini

Ruhların insicamındaki bekleyişini halimin fakirliği nispetinde hakkıyla anlatsan

Kalbimin suskun sayfalarını, hüzne amade yakarışlarını bir an bile olsun durdursan

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yaşlandım, yüzüme hüzün vurdu!

 

 

 

Susukundum baktığım ayna karşısında

Ve ne kadar geçmişim varsa, o an geldi yine birden aklıma

Ne kadar geçmiş bir zamanı ruhuma hatırlatsada, içim titriyordu bir anda

Belki hayıflanmak, birazda olsa mazinin hicran sancılarını yudumlamak efkarımdı

 

 

Ruhun göçmelerin eşiğine geldiği aşikardı

Ve fakat bu hakikat kalbimin hüzün sayfalarında hicrandı

Ne kar kaldı, fersiz iki göz, hissiz hali öz, edebe ihtiyaçlı dili mahsuz söz ardı

Çekilen çilenin, anlamına metfun olunamayan derdin üzüntüsü aklım için manidardı

 

 

Görmeye muaffak olamadığım özüm gamdı

Ne derler kaygısıyla, sürükleyip götüren zannın harındaydım

Ah birde belleğime nakşeden defolu ön yargılar ruhumu yaralardı, takva mı vardı

Anlamına bigane kaldığım kutsiyetin sadece gönlümde namı vardı, korku olmazmıydı

 

 

Lakin cüretkarlık cehlimden sudur eden hardı

Nasıl anlatsam, yıllara sari çektiğim sancıyı birazcık saklasam

Sine-i melalimi hakikatin meşkiyle yıkasam, mananın vecdine matlup olsam

Gönül sayfamda, kalbin hasretine amadeolduğu sevdayla, aşkın hasadına ram olsam

 

 

Günlerce hiç durmaksızın ağlasam ve yansam

Mahzun yüreklerin, derdiyle anlamlaşan erenlerin kadrini ansam

Sinemin yangınlığını kelimelerin mefrun bırakan mazi dirliğinde arza bıraksam

Merakın ve mefkurenin basamaklarında mavera ülfetiyle Yunusun sevdasına bansam

 

 

Hoyrat nefsimin, vesilelerdeki hikmeti anlasam

İmtihanın ve hesanına mecbur olduğum kalbi,akli ahvalin sancılarını bıraksam

Nerde ihlas varsa ve gönüller tahvaya hasredilmişse kalan zamanı bunlara bıraksam

Aynanın akseden yüzünde, puslu eşkalimin karelerinde kulluğun vuslatına yaslansam

 

 

Nerelerde hata yaptıysam, el açarak yakarsam

Secdenin vecdiyle aydınlanıp, akibetim için vesileleri umutla arasam

Kitabı celilin irşadına vasıl olarak yeniden durulup, gül kokusuyla aşka koşsam

Kul olduğumu, maksada binaen sorumluluğumu, evladü ayalime bir kez daha anlatsan

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne kadar zülmetsen ah etmem sana!

 

 

 

Bilirim dert benim, gamlıdır nefesim, elemle içiçeyim

Kime ne söyleyebilirim, bahtım için boynumu büker çaresiz sabrederim

senin bahtın açık oldun dilerim, gözlerim boşalsada sancıyla inler, niyaz ederim

kader bu nasıl katredrim, nasibin gerekçesini nasıl görmazden gelir, yeis içinde nefeslenirim

 

 

ne olur çok görme, bazen şaşkınlık yaşıyorum her nedense

Gönlümün ferahlığı çok uzaklarda ve yadellerde olsa bile, olsun sen üzülme

Yeterki ah etme, halimin acizliğini görmezden gelme, sürurla aşkın esininde serinle

Ne yapalım ne yapsamda olmuyor işte, ne kadar üzülüp nefesim kesilsede, hangi vesilelerde

Ne yalan söyledim, ne ruhumun hasret kaldığı firakı başkasına emanet ettim ve buğuz ettim

 

 

kendi efkarımla mananın inşiraha açılan sahnesinde bekledim

İnayetin köleliğine irademi teslişm ederek hakikatin aşikar olan tecellisini diledim

Belki biraz ihmal ettim, belkide hissiyatının derinliğini görmezden geldim, hiç bilemedim

Heveslerin renklerinde, nefsimin isteklerinde hesabın kadrini nefeslendim, nafile nefeslenmedim

 

 

Kim ne yapıyor demeden ve ne söylerler demeden halimleydim

Ülfetli nazarlarından, irfan sağanağından feragat ederek nasibimi bekledim

O an ve vaki bulacak bir zaman için sabrın merdanesinde titreyerek haşyetle inledim

Senin aziz melalinin esininde serinlemeyi ve suhuletle nefeslenmeyi beceremedim, söyle neyleyim

 

 

ne kadar kızsan ve hatta hakredip uzak diyarlara bel bağlasan

Ruhumu hicrana gark ederek, yalnızlığın hüznüyle kalbimi bir ömütr ağlatsan haklısın

Artık çilenin ve sevdanın perdesini aralayan, yüreğime zehrolunan figanın yasında yaşayan canım

Bin hüzünlü sevdanın ve firkatine ram olduğum hakikatin ilhamında rask eden aşkın salasındayım

 

 

kimseler kalmadı yanımda, gecenin en karanlık sahnelerinde

İçimin titremeleri sökün edince, halimin fakirliğini yad ediyorum bazen senin edebi halinle

Bazen içim geçerek bir ah diyerek feryadımı bıraksanda hüznün bakir kimliğine ve sesin busesine

Dalıyorum kendi ahvalimin niyahet bulacak halinin elemli sahifelerine, ne kadar yad etsem olmuyor işte

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çileler sessiz, gönüllerde habersiz!

 

 

 

Henüz vakit dolmamıştı ilhak için

Ne derlerin sultası halim için en çetrefilli bir seçim

Neden beni bana bırakmıyorlar

Ne geldiyse akıllarına arlanmadan söylüyorlar

Ne kalbin hicranını

Ne ruhun serencamındaki vaadini

Ve hatta nasibi mukadder olacak hikmetlerini

Bir şekilde anlamalıydım

 

 

Çaresiz sabretmeliydim

Duyduğum ne varsa ve henüz izanım sadıksa

Yüreğimin suskun çığlıkları umutlarım için bir adımda

Ülfetin firkati simen için ağıtsa

Yüksünmeden, yeisi terennüm etmeden yürümeliydim

Nice aşıkların ve hatta şairlerin yalnızlıkaları

Anlaşılamayan hıçkırıkları

Ancak terki diyar ettiklerinde yad edilip anılıyordu

 

 

Annemim çığlığı geldi aklıma

Bilmem ki şimdi hangi ahvalin kadrinde çırpınıyorsa

Hasrettiği şefkati

Vehmettiği bilinç altı dehlizi

Naçar kaldığı hamiyet hasretetindeki beklentisi

El açığ ağladığı ve yakardığı

Umudun her katresinde avunup kaldığı

Bazen içini çekerek hayıflandığı gözlerimin önünde şimdi

 

 

Düşünmek kifayet etmiyor

Ne ilim ve hatta azimete amade olan seçim yetmiyor

Ne kadar güçün varsa ve hatta empati kursanda

Gönüllerin ikliminde aşkın vecdini bulmadıkça yakınlaşmıyor

Kan akıyor, talan devam ediyor, insanların feryadı niye duyulmuyor

Dünya ayni hesabı görülen mekan değil mi

Hayır ve şerrin hukukiliği aşikar olan bir şerii delil değil mi

Ahirete havale etmek ve gönülleri dünyevileştirmek hakikat mi

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnleyen umudum mu yoksa benmiyim!

 

 

 

Henüz sine-i efkarım için sualler bitmedi

Suskun gönüller misali ne gözyaşları dindi en gamla yetindi

Şikayetin fayda olacak nefsaniliğine tevessül etmedi

Bahtı için boyununu büktü, sabırla hihmetin sırrına iltica eğledi

 

Ağlayan kim söyleme derman olamam

Kanayan yarasını sarıp kalbine aşkı koyamam

Sevdanın hüzzam kokan şarkısını mırıldanıp umutlandıramam

Ufukların lahzasında, gülnihalin hülyasında aşkı inayete kandıramam

 

Bilirim ki serkeştir bu avare gönlüm

İhlasın lafzıyla sohbetin feyziyle sabahlasa divaneleşir bu bahtı ömrüm

Hamiyettir dileğim, fakirliğin ikametindeyim

Neyleyim köşkü sarayı, betbin halimle hülyalarda lafazanlık yapmayı

 

Yangınlığım hicranımın esrarı mealidir

Aşkın firakına yabancı gönül, efkarımı nasıl şehretmeye yönelir

Sevdanın zehrolunan mahcubiyeti ve ülfete amade olan kalbi letafeti

Kim görmezden gelir, nasıl izanına güvenir ve edebiyle söz verir

 

 

Söyleyin efrada kabrimi açmasınlar

Yalan yanlış bir itikatla yüreğimin hüznünü anıp ağlatmasınlar

Aşk için ruhun ilzamında gizlenen idraki ve irfanı hakkıyla anlasınlar

Ne varlık için ağlasınlar, ne yokluğum için bir burukluk yaşasınlar

Yalnızca kalbin sesiyle ve esiniyle temaşa etmenin yolunu bulsunlar

 

 

Ney ne söyler, aşkın figanından söz eder

Ne dünyanın bin bir hali için buğuz eder ne de ona meyleder

Alemi hakikatin meşkinden dem vurarak figanını gözlerden gizler

Aşk halin demindir der, inşirah için bahtın nöbetini gözler

İradeden vazgeçmenin ve gönlü aşka hasretmenin esininden söz eder

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Neyleyim gönül lütfu inayete hasretse!

 

 

 

Ne ağlamak kar ediyor

Ne sessizliğin hicranında nefeslenmek aşk için gönlü seriyor

Günler geçiyor

Kabirler bir bir açılıp maveranın hüznüyle ruhu sevdaya hasrediyor

Dil lal oluyor

Kalp dirliğinde umutla inşirahın sürurunu bekliyor

 

 

Çileler sabırla yad edilip

Yüreğin burukluğunu saklanan vaktin eşiğine sancıylagötürüyor

Nefesin kadri

Ruhun yetisi birşeyler söylüyor

Lakin yine hakkıyla anlaşılmıyor ve ne de gönlü ihya ederek serinletmiyor

 

 

Vadedilen ne varsa

Maslahatların girdabında bir sanıksa aşkla terennüm edilemiyor

Gözler süzüyor, iz'an özüyor

Dil bu vakitler halin deminden şehrettiği hakikatleri zerkediyor

Vicdan akdesen buğusuyla aşk için nasibi hak diyor

 

 

Ey sükutun hülyasında medfun olan yar

Esrarın ilzamında makus sesin ve nefesinle gönlüm için bilmem ki niye ağlarsın

Hali fakirliğim ayan iken

Edebi cahilliği aşikarken, aşk yadellerin sudurunda sevdaya avdet ederken

Ağlamak sineme iltica eder ve edebi suhuletini yad ederek aşkın sadrını diler

 

 

Artık lalelerin dilinden ve lali anberinden

Açmış dileklerin sağanağında anlamlaşan hilkatin vecdi mukavelesinden

Vaadin azimete ducar olan kasvetinden

Sabrın kalbi dirinçleştiren münasebetinden ve hasredişmiş gönüllerden

Aşkı sual etmeliyim ve öyle göçmeyi nefeslenmeliyim

 

 

Bülbül öterken diyar-ı mısır gelir aklıma

Mahzun gönüllerin duyulmayan hicranı kalbimi dağlıyor saklasamda

Bir ömür hasredilmiş

Aşk için çilelerin fendi ruhların pervazında sadende olan raddeymiş

Şair sessizliğine çekilerek çaresiz boynunu bükmüş ve helalleşmiş

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sebep sensiz gönülde filizlenen esinsin!

 

 

 

Yüreğin hazin sesi yine sükuta amade kılındı

Edebin sahnesinde ruhum abat olan yar için hicranla kamçılandı

Gam kapısını araladı, elem sinemi kuşatıp meraka saldı

Bilmem ki boyun büktüren aşkı hasret niye içimde sürura hüzünlü baktırdı

 

 

Söyleme artık fırakın gailesini

Sirkatin defilesinde sahnelelen perişanlığın muzdarip bırakan yadını

Ki bahtın efkarında firkatin sultanını

Gülün endamlı senasını, dikeni içinde vucut bulan sevdayı aşkı hülyasını

 

 

Senin cevrin, senin zülmün

Ruhumu şad eğleyen mahzunluğun ve serdettiğin ülfetli melal-i sabrın

Ne söylesen, nasıl dilersen ve hatta sürükleyerek çürütsen

Razıyım, iknaya ram olan canım, esininle aşkın ikliminde nefesine muhtacım

 

 

Ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa

Kavuşmaya fırsat bulamadan ruhun hilkatinde sevdaya vasıl olan sadıksa

Sine-i badirede yanmak ve dağlanmak yüreğin için arsa

Var git nasibin vadettiği yolculuğa, hicran ruhumda ihtilal yapsa da

 

 

Dil konuşmaya hasret kalırken

gözler ufukların kadrinde umut içinde nefesi müdeetini beklerken

Hergün bin bir hal ile nasibi mukadder an göçüp derdi gam ile çileleri derlerken

Halime acırım, aşk için varım, sevdayı hakikat yolunda refik sayarım

 

 

Bela bir lütfü inayettir korkma

Her müsibet hayrete taş çıkartan bir hakikattir metanetle kat'a soluma

Aşk vecdi sultandır, merhalelerinde aklı selim olmak ne kadar izana kardır

Vuslat için yakarmak, takvayı şekliyetten ayırmak ihlasın için en kütsi yarardır

 

 

Bir yetimin mahzunluğu kime ardır

Ve hatta açlıkla pençeleşen enikler sosyolojik olarak ölümlü gamdır

Vesile aramak, inayet için safahattan feragatlık yapmak lütfu ilahi olarak aşktır

Yarış kul olmakta, ruhun aidiyetini anlamakta, takvanı ilzam olan sanatında vakıadır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönlümü başka emellerle mi avutsaydım!

 

 

 

Asla yapamazdım

Ruhumu bir gece hülyasız uyutamazdım

Kalbimin sesine bigane kalıp yaşayamazdım

Ömür defterine yalnız dertlerimi yazamazdım

 

 

Bir lahza olsununutmak

Elemin serencamında soluyarak dağlanmak

Hasretin güneş misali kavuran harında kavrulmak

Ölmeden yanmak, hali avere kılmak nasıl yaşamak

 

 

bir kez olsun sormadın

Aşkın esininde anlamlaşarak hiç sevdalanmadın

Bilmem ki çileyi nasıl ve hangi mihenkle vasıflandırdın

Aşk lütfedilen bir kitabetti hiç okuyamadın

 

 

Açık denizlerin lahzasındayım

Ne divane ve ne de avare bir yolun fırakında canım

Firakina ram olduğum ulvi elemin ülfetine turabım

Kah lal olur dilim, kah çoşar bu ahvali arım

 

 

Bilirmisin halin burukluğunu

Fikredermisin arifin idrake abat olan inşirahi soluğunu

Edebin kalbe ram olan coşkusunu ve ruhun ufki yolculuğunu

Gül-i nazarın, laleyi irfanın aşka amade kılan korkusunu

 

 

Kanarya niye güzeldir

Bülbül asude sesisyle aşkın hilkatinde çok masumdur

Göçebe ten ve beden, nefs ve kefen neye medfundur

Ne kadar uzaklarda kalıp hasret yaşasanda aşk kalbe meftundur

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne kadar sakınsamda aşk esini ruhumda!

 

 

 

Alıp götürüyor bazen sessizliğin ocağına

Sessiz kalbin penceresinden ve gönlün derinliğine nüfus ederken

Halin senasını,insanın vefasını,ömrün hicranını aralıyorsun

O an ve geçip giden zamanın ahında hüznü soluyorsun

 

 

Ruhuma yaklaşan ilhamın arında

Aklıma hitap eden,irademi yeksan eden safhaların narında

Nefsimin açmazları ve kalbimin yorgun melali

İçime acı veriyordu ve sualler sıralanıyordu

 

 

Niye bu kadar bedbinlik hali kuşatmıştı

Yaşamaya mecbur olduğum insanlık verdiği ahdi unutmuştu

En kutsi beldeler ve talan edilmiş gönüller masummuydu

Niye kalbin sahibi ve arzın banisi aşkla anılmıyordu

 

 

Oysa esrarın perdesi aralanmıştı

Müjdenin en letafetlisi takvaya hasredilmişti ne değişmişti

Belirsizlik ve isteksizlik kalplerin derdimiydi

Peki, o vakit akla nasıl bir gerekçeyle nazar edilmeliydi

 

 

Mazinin puslu sayfaları tozlanmıştı

Ne hakkıyla tarihin talimi vardı ve ne de sosyolajikhakikatler

Devşirme adına ne varsa ve nesilleri uysallaştırmak maksat olunca

Türlü bahene ve taraneler ihdas edilmiş olarak sokaktaydı

 

 

Millette panik ve korku hakim olmuştu

İllegalite adına ne varsa hoyratça kalplerin işgaline koyulmuştu

İnsan ve zafiyet içinde nefes alan can yıllarca çileyle uyutulmuştu

Nafakayı temin adına ne varsa adeta şeri hukuk olmuştu

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Neydi ecriyle hasrolduğumuz yakarışımız!

 

 

 

Ey müddeti nefes ile anlam bulan kalbim

Henüz halini hakkıyla keşfedemeden ve sadece yürek bilirken

Beynime kan poppalayan uzuv telakki ederken sen vecdindeydin

Bir an bile şikayet etmeden vaktin nasip payesinde ritmettin

Ve halimin ahdini beklemiştin

 

 

Ruhum bilmem ki neler söyler fakirliğime

En sefil halimin eşkaline bile ulvi halinden taviz vermese de

Telakki edilen ve rızk lehçesinde vakit var iken sessizliğin kadrinde

Bahşeden ve bir zaman için mühleti muhabbete hasreden kıdem

İnsan olmanın, şerefle abat olarak yaşamanın müjdesiyle

 

 

Korku gönlümü bizar etmemeli

Aşkın sazendeliğinde ve sevdanın bakirliğinde refakat etmeli

Ne kadar hazzı sadakat varsa vicdanımla yüzleşip ahdine yöneltmeli

Gönlün nidası arzın hisarında abideleşip aşka havale etmeli

Hasretin bizarlığı ruhumdan silinip vuslata erdilmeli

 

 

Gözyaşlarım iyi ki var bırak aksın yar

Hakikat kim için var, kul niye avareliğin yokuşlarından medet umar

Yalçın kayaların, dikenin serencamında esrarı sevdanın arı har yar

Yeisi nefeslenme, temaşanın vakarında hıçkırığını kesmeaşk var

Bilki müddeti nefes umutların senasında Rabbini arar

 

 

Ne deliye gülüp geç, ne velinin aşkından vazgeç

Nisanın ülfetinde anlamlaşan şefkati muhabbetle hakikat için seç

Ne mahkumun ve ne de mazlumun nefesinden ar ederek halden geç

Narın hülyasında ar var, yarin sevdasında edep gülün zarifliğinde kokar

Çünkü halin deryasında takva en ulvi bahar, aşkın kerameti ecirle çoşar

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...