Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mütereddid

Admin
  • Content Count

    625
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    70

Posts posted by mütereddid


  1. Mesele ile alakası yok amma, paylaşayım..

     

    406523_329540563747468_201852973182895_1053092_1305755061_n.jpg

     

    Çok şaşırtıcı.. Ne derece doğrudur, ne derece tesadüf denilebilir bilemem.

     

    Adnan Oktarın son zamanlarda tavırlarındaki değişiklik, tuhaflık insana garip geliyor. Ya Hasan Mezarcı gibi bu adamı da delirttiler, yahut birilerinin kontrolü altında zihni. "Hoca" vasfını sahiplenmiş birisinin, medyada dolanan mide bulandırıcı videolarına başka açıklama bulabiliyor musunuz?

     

    Allah ıslah etsin.


  2. Bu şiir bir çok tabuyu anlatıyor diye paylaşmak istedim. Aslında ben ezgi olarak bildiğim için yazarını yazamayacağım. Grup Haykırış söylüyor:

     

    şair Abdurrahim Karakoç

     

    http://www.youtube.com/watch?v=oYd6Qx51v0o

     

    BENZETTİLER

     

    Yeni bir afyondur yenen her lokma

    Biber avrupalı,tuz avrupalı.

    Gülücükler sahte kirpikler takma

    Dudak Avrupalı,göz Avrupalı.

     

    Bebeklikte benliğini yitiren

    Tepe tepe tepemizde oturan

    Bizi çıkmazlara alıp götüren

    Ayak Avrupalı,iz avrupalı.

     

    Birisi diskoda içer kıvırır

    Birisi kulüpte konken çevirir

    Yapmasını bilmez ki yıkar devirir

    Ana avrupalı,kız avrupalı.

     

    Kalıba uydurdu uyduklarımız

    Yazmakla bitmez ki duyduklarımız

    Paris modasıdır giydiklerimiz

    Astar avrupalı,yüz avrupalı

     

    En mahrem yerlerin kalktı örtüsü

    Beş santim tırnaktır ellerin süsü

    Bütün bunlar medenilik ölçüsü

    Cilve avrupalı naz avrupalı

     

    İster sari deyin isterse ırsi,

    Büyük revaç buldu makbulün tersi

    Duyduğumuz ´okey,adiyös,mersi´

    Ağız avrupalı söz avrupalı

     

    Her gün karşımıza on zıpır çıkar

    Bağırır,çağırır,devirir yıkar

    Dinler kulağımız gözümüz bakar

    Şarkı avrupalı,saz avrupalı.

     

    Başımız ayıkmaz binlerce halttan

    Örf,adet gemimiz delindi alttan

    Analar Muğla´dan Van´dan Tokat´tan

    Bebek avrupalı bez avrupalı

     

    Sahnede ekranda hıyar dinleriz

    Deliye,densize uyar dinleriz

    Saçma çığlıkları duyar dinleriz

    Şarkı avrupalı saz avrupalı

     

    Herkes soyunuyor açılmıyor ki

    Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki

    Müslüman gavurdan seçilmiyor ki

    Şekil avrupalı,poz avrupalı

     

    Türklük bu mu desem bu diyecekler

    Şampanyayı sorsam su diyecekler

    Bir gün kökümüze hu diyecekler

    Kabuk avrupalı,öz avrupalı.

     

    Abdurrahim Karakoç


  3. Yüz nasıl kapkara oluyor/kimlerin yüzü kapkara oluyor? Dış görünüş/dışa ait çizgiler -misal kellik, kepçelik de- birer kıstas mı sizin için? Buğday tenli Zekeriya Beyaz'ın şaşılığından mı belli sapıklığı mesela? Ya da, Bilal-i Habeşi'ninkisi ne tür bir esmerlik?

     

    Anlayamıyorum. Yahut siz bir sarrafsınız, ben göremiyorum.


  4. Nefsbook Murakebesi

    -parça tesirli yazı-

     

     

    “Aynadaki Yalan” Üstad Necip Fazıl

     

     

    “Birisi aynanın karşısına geçip, sürekli yalanıyla yüzleşiyorsa, ciddi bir nefs muhasebesi yapması icap eder... Aynaları kırmamız lazım…”

     

    Bir gönüldaşımızın sorusuna dair verdiğimiz cevaptan meseleyi açtık ve konuşmamıza vasıta olan “Facebook”un kullanımı üzerine genişletiyoruz…

     

     

    “Dava Adamlığı”

     

    Tevafuk, biraz önce sayın başkanımla yapmış olduğum görüşmenin bir kısmında bu mesele geçti. Bu yüzden müşterekliği açısından yazımıza ilave ediyorum. Başkanımın ifade etiği “Dava adamlığı” ve “Tava adamlığı” tasnifi üzerinden…

     

    Evet her dava adamının bir mesuliyet ve memuriyet bilincine sahip olma zorunluluğunun yanında ciddi bir nefs murakebesi altında bulunması lazımdır.

     

    Şimdi, ölçümüz Allah’ın rızası değil mi?

     

    -Evet...

     

    O halde, O’nun rızası uğruna yapıp-ettiklerimizi, kendimize direk veya dolaylı maledişlerimizi nereye koyacağız?

     

    "Ben yaptım, ben ettim, ben olmasam şöyle olurdu, bu işi en iyi ben bilirim…"

     

    "Ben varya ben! Ben , ben, ben…"

     

    Meselesi “Ben”in razı olması!..

     

    Hani "Allah Resulu"nun ölçüsü… Hani "O"nun işaret buyurduğu gökteki yıldızlarımız, Sahabe Efendilerimizin ölçüleri…

     

     

    • Facebookla Faceleşmek!

     

    Şimdi misal bu yazıyı beğenecek olanlar olacaktır. Benim verdiğim mesajın kıymetini bu mu belirler? Elbette hayır, fakat ben muradımı bu "beğeni" nisbetine göre kurmuşsam...Ya da olası muhtemel cevapların kendi kişisellikleri içerisinde ve bana sirayet eden yönüyle... Vay ki ne vay!

     

    Sanırım "Facebook" aynı zamanda herkesin "Nefs Book"u.. Neden? Vaziyetimizi müşahhas olarak ifşa ettiği için.

     

     

    • Facebook Alemi

     

    “Profil resmi”; haftada bir, günde bir güncelleyenler mi dersin, tüm yaşamı haftasınca birikmişini mi dersin?..

    Profil aslında “yan görüntü” demek.. Bunun farkındalar mı bilmem ama bazıları -hesapta- hassasiyet sahibi ya! Yandan gösterivermiş kendisini… Bu ne müphem ifade değil mi? Ayrıca tersten ilgi çekicilik…

     

    “İlgilendikleri”; Bu ne biçim bir soru şimdi, değil mi? Ya cevaplanması... “Kadınlar” ve “Erkekler”, oldu olacak eşcinsellere dair seçeneklerde eklensin(!)..

     

    Karşı cinsi “ilgilendikleri” kapsamına almak ne demektir?

     

    “Fotoğraf Albümü” Haşmet Babaoğlu yazmıştı bir keresinde… Birisinin tatil görüntüleri üzerine; “öyle pozlar var ki gören tatilini muhteşem geçirmiş zanneder..” gibisinden birşeyler yazmıştı. Evet hep mutluyuz, hiç ağlamıyor, rezillikler ve kötü haller yaşamıyoruz… Aman aman hep iyi, güzel, doğru gözükelim de… Öyle sanılalım işte…

     

    Mesela gezmediği dünya harikası kalmamış, Piramitler, Çin seddi… Eğri Pizza kulesini düzeltmek isteyenler mi dersin, Cebel-i Tarık da güneşi elinde tutanlar mı?..

     

    Madrid, Paris, NewYork, Singapur, Atina… Yüzlerce fotoğraf, birde aynı arka planda her türlü olasılığı deneyerek; tekli, çiftli, üçlü, dörtlü… Derdi gezmekten çok gezdiğini afişe etmek!.. Diyarbakır Surları, Gökmedrese, Selimiye neden yok? Cazip değil de ondan… Sen Piyer Kilisesi’nin “Facebook” beğenisi daha fazla da ondan!..

    Tabi arada konum güncellemelerini de atlamayalım!

     

    İHH’nın Gazze’ye yardım kampanyasına destek olan birisinin fotoğraf albümü.. Ne var dersiniz.. Neler yok neler… Yüzlerce fotoğraf... Hepsi yardım çalışmalarına dair görüntüler… İçlerinden bir tanesi yok mu? Erzak kutularının dizilmiş görüntüsü… Etiketler… Her kutunun üzerine birisi etiketlemiş kendini… Ne yardımseverlik(!) değil mi ama?

     

    Merhumların kabir ziyaretlerinde dua pozları, “bak biz burada dua ediyoruz”, başka ne yapacaksın ki zaten? Nerdeyse namaz kılarken fotoğrafını çektirecek!

     

    “İlham aldığı kişiler” de yok yok… Ne ararsan, Batıdan Doğuya... Çorba yapmış, içine sinekleri de karıştırmış. Bir bizim “İlhami Amca” yok.. Eklemek isteyenler buyursun: http://www.facebook....198017743570521

     

    “İlişki durumu” yok mu hele? İlişki beyanı bir tarafa , “ilişkim yok” demenin zarureti nedir? Yani yoksa yok.. Cevab verme zorunluluğu mu var? Boşum hesabı, ilişki aradığının sinyali mi? Bir diğeri “Karmaşık bir ilişkim var” ve “Serbest bir ilişkim var”… Yani kısacası biz buna *** veya *** hali diyelim…

     

    “Aile durumu”; Anne, baba, abi, abla, torun vs. bir tarafa, namahrem kardeşliği yeni mi icad edildi?

     

    “Hobiler” ; yaptığın sporlar… Hepsi sırat köprüsünden daha hızlı geçmek için ya!.. “İp Cambazlığı”da eklenmelidir öyleyse. İngilizce sayfası mevcutmuş, buyrun: http://www.facebook....108535992511784

     

    Yaptığın sanatlar… Derdi Allah’ı aramak mıdır bilinmez... Üstad'ın şiirindeki muazzam ölçü: “Anladım işi sanat, Allah'ı aramakmış, / Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış”

     

    “İlgi alanları”: Neler var neler… “dünya’nın yarı çapı’nın karesi çarpı pi sayısı” Böyle bir sayfa yokmuş, isteyenler açabilir, hem böylelikle hiç bir beğeniyede yer bırakılmamış olur.

     

    “Durum güncellemesi”, Hepimiz birer “N.F.K.” namzediyiz ya.. İsmimizin baş harflerinden müteşekkil parantez içinde imzalar… Bakınız: "Ruhçuluk, Keyfiyetçilik, Şahsiyetçilik, Ahlakçılık.." (İdeolocya Örgüsü)

     

    Bu kadar yalanlarla faceleşmeden sonra gelelim en mühim olana!

     

    “Dini İnanç” kısmı…

     

    “Elhamdülillah Müslümanım” Tek hakikatimizde bu…

     

    Münker ve Nekir melekleri, öldükten sonra ilk “Rabbimizi, dinimizi ve peygamberimizi” soracak.

     

    Bakalım o zaman durumumuzu güncelleyebilecek miyiz?

     

    • “Ben” Meselesi

     

    Mesela ben bunları ifade ederken nefs murakabesi yapıyor muyum? Hatta öyle ki “nefs murakabesi yapıyor muyum?” derken bile nefs yapıyor muyum?..

     

    İşte “nefs” meselesi böyle...

     

    Şimdi bu kadar yazdıktan sonra gel de altına imzanı at!

    -Olur mu?

    -Olmaz!..

    -Eee.. Bari bir mahlas koyamaz mıyız?..

    -Yok, o da olmaz!

    - en iyisi imzasız olsun!

     

    / Büyük Doğu Haber

    • Like 2

  5. ARISÜT'ü hatırlattı bana rüyanız..

     

    Akıncılar

    Risaleciler

    Işıkçılar

    Süleymancılar *

    Ülkücüler

    Tarikatçılar

     

    ____

    (*)Bu tür ifadeler içime hiç sinmiyor. "-cu -cı, -ci, -cu, -cü" ekleri hoş kaçmıyor bazen. Misal, "Süleymancı" ifadesi kulak tırmalıyor. Ayakkabıcı, sütçü, eskici, tornacı, lastikçi der gibi..

     

    Hususiyle, önder şahısların isimlerin ardına eklendiklerinde rencide edici de kaçabiliyor. Biraz daha dikkat etsek hoş olacak zannımca. Düşünsenize "Bu adam Necipçi" dediklerini.. Kaldı ki isme eklenmese dahi, yine de kulağa hoş gelmiyor. Hiç "tarikat" mefhumunun sonuna "-çı" eki yakışıyor mu? Tasavvuf, bu işin -çısını, -çusunu, -çılığını, -çuluğunu kabul eder mi? Ya "İslam"?

     

    Çokça kullanıldığından kulağımızı gıdıklamıyor artık. Geçenlerde birisinin, İsmailağa cemaatini kasdederek -af buyurun- Efendi Hazretlerinin ismini zikredip sonuna "-çular" ekini getirerek kullandığı ifadeyi duyunca farkettim, hakikaten edeb dairesinde bir ifade tarzı değil. Bu söze hüsnüzan ile bakıp, bir düşmanlık içermediğini farzetsek bile, en azından bir küçümseme edasının hakim olduğunu söylemek mümkün.

     

    Bize saygısı olmayanların, kin güdenlerin kibirli, istihzai bir ağızla kullandıkları "Süleymancı", "Fetullahçı" tabirleri yerine, "Süleyman Efendi Cemaati", "Hocaefendi/Gülen cemaati müntesibi/leri" gibi tabirleri dilimizi alıştırsak, inşallah fitneye, suizanna, kırgınlıklara mahal vermemiş olur, şeytan ve yardımcılarını keyiflendirecek bir hale mani oluruz.

     

    Selam ve dua ile efendim.


  6. Güzel arkadaş, senin meclisinin duvarında "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir" yazmıyor mu?

     

    Oy vererek böyle bir meclisi meşrulaştırmak senin hesaba göre küfür olsa gerek.. Hele ki böylesi bir şirk düzeninin vekili olmak küfrün katmerlisidir herhalde.

     

    Mantık dedin arkadaş! Senin mantığa göre üstad da cehennemlik, bilumum siyasiler de.

     

    Devam..

     

    Nasıl olur da böyle laik, demokratik, Allah'ın emirlerini kale almayan bir ülkede yaşar, ona vergi verir, ona asker olursun sen ?! Allah'a itaat etmeyene itaat mi ediyorsun?

     

    Genelevlerinden alınan vergilerin karıştığı bütçeyle ödenen bir devlet maaşını nasıl alırsın!

     

    Ne hakla Allah'ın çizdiği sınırlara meydan okuyan karma bir okulda okursun, çocuğunu okutursun sen!

     

    Allah'ın arzı geniş değil mi?

    ...

     

    Dahasına lüzum yok, bu kadarı kafi.. Buyrunuz size ters mantık!

    Bir de kendi üstünüzde deneyiniz.


  7. Çalışıyorlar, koşturuyorlar. Çalışana gıpta ediyor insan. Evet bu tabir de güzel. Tarzları, tabirleri hoş, takdir edilesi. En azından benim gibi sözü vaktinden çok olan birisine, işleri vaktinden çok olanların çabaları, faaliyetleri hoş geliyor.

     

    Azıcık göz gezdirdiğinizde sitelerine, gıpta etmez mi insan? Buyrunuz bu da facebook sayfaları: tıklayınız

    • Like 1

  8. Elhamdülillah hainlerdenim!

     

    Ne gücü, neyin gücü? Neyi ne kadar biliyoruz? Perde ardında kopan fırtınalardan ne kadar haberdarız? Madem bu kadar kolaydı herşey, niye etö sülüğü bünyeden koparılıp atılamıyor? Nasıl oluyor da 2-3 yıl öncesinde korkunç darbe planları ortaya çıkabiliyor? Nasıl oluyor da barşörtüsü serbest kalacak denilince hala memleketin yarısının reyini almış bir partiye kapatma davası mevzu bahis olabiliyor? Kolay mı okadar?

     

    Ve de halisane niyetine ve samimiyetine milyon defa şahidiz. Evet 10 senede yaptıklarına da şahidiz. Şahid olmayan ya kör, ya nankör.

     

    Bunca güzel şeye sebep olmuş, günde kırk tehditle yaşayan bu güzel insanı savunmak hainlikse, yaşasın böylesi hainlik!


  9. "Önce yüreklerimizdeki Kudüs'ü işgal ettiler.. Biz savaşı önce kendimizde kaybettik, kendimizle kaybettik.."

     

    Bu sözler kendisine mi ait? Google öyle söylüyor lakin ben bir kayıt bulamadım. İbrahim sadri böyle bir şiir seslendirmiş:

     

    http://www.youtube.com/watch?v=xZqukiFc9yQ

     

    Kimindir?

     

    Düzeltelim efendim. Şiir İbrahim Sadri'nin yönetmenliğini yaptığı "Yaşayan Filistin" adlı bant tiyatrosundan... Şair ise "Yusuf Muhammed Aktürk" diye geçiyor.


  10. Nurcu kardeşlerim dolduruşa gelmesin!

     

    Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün babası Yusuf Ünlü oğlunun cezaevinden gönderdiği mesajı aktardı

     

    Dün cezaevinde oğluyla görüştüğünü, sağlığının ve moralinin çok iyi olduğunu belirten Yusuf Ünlü, isnat edilen suçların kesinlikle asılsız olduğunu ve oğlunun böyle bir olaya girmiş olmasının mümkün olmadığını söyledi. Ünlü, “Ben kendimden şüphelenirim, ama oğlumdan şüphelenmem” şeklinde iddialı konuştu.

     

    “BARIŞ SEZEK, HOCANIN ARKASINDAN İŞ ÇEVİRMİŞ”

     

    Ünlü, “Dün saat 11.30 civarında görüştük. Yaklaşık 25 dakika sürdü. Yalnız gittim. Cübbeli Ahmet Hoca’nın sevenlerine çok selamı var. Sağlık durumu gayet iyi, morali yerinde. Bazı ilaçlarının temin edilmesini istedi” diye konuştu.

     

    Yusuf Ünlü, Cübbeli Ahmet Hocanın kendisine şunları söylediğini açıkladı:

     

    “Etrafımızdaki insanlar, bizden habersiz işler yapmışlar. Barış Sezek’le; kadınlarla ilgili bir konuşmam kesinlikle olmadı. Karakter olarak ve dinimin gerektirdiği şekilde, bu işlere karşı olan bir insanım. Bu olaylar benim bilgim dışında gelişen olaylar, hiçbir şeyden haberim yok.”

     

    “FETHULLAH GÜLEN HOCAYLA BENİ KARŞI KARŞIYA GETİRMEK İSTİYORLAR”

     

    Yusuf Ünlü, ayrıca Cübbeli Ahmet Hoca’nın kendisine ilettiği cümleleri şöyle aktardı: “Fethullah Gülen Hocaefendi ile bizi ters düşürmeye çalışıyorlar. Birileri böyle bir tezgâh kuruyorlar. Bu durum beni çok rahatsız ediyor. Efendi hazretleri Fethullah Gülen’i çok sever, hürmetim vardır kendisine karşı.

     

    Onun her hareketinin İslam’a uygun olduğuna inanan bir insanım. Fakat bunu başka türlü yorumluyorlar. Bazı yönlerden birbirimize karşıymışız gibi izlenim veriyorlar. Bizim bu işlerle en ufak bir alakamız yok. Nurcu kardeşlerimizin bu dolduruşlara gelmemesini isterim. Kendi cemaatim de böyle dolduruşlara gelmesin. Birbirimize düşmemeliyiz.

     

    Ayırıcı değil, birleştirici olmak istiyoruz. Çetebaşı dışarıda ama, bizi içeri aldılar.”

     

    Yeni Akit


  11. Musiki, Allah aşıklarının ruhlarının gıdasıdır.

     

    - Mevlânâ

     

    Kaynak verebilmeniz mümkün mü? Ki acep Hazreti Mevlana'nın musıki sözü zihnimizde enstrümantel yedikaranfili yahut slow parça müzikleri canlandırabilir mi?

     

    Yo hayır, "bre neyçün dinlersüz" deyu tenkid etmiyorum. Tenkid makamında konuşabilmem için, müziğin hiçbir türlüsünü dinemiyor olmam gerekirdi. Lakin büyük ölçüde savunabilirim ki, bizim anladığımız müzik, ruhun gıdası olamaz.

     

    Ruh müzikle beslenebilr, gelişebilir, iyileşebilir, yücelebilir mi? Mutmain olur mu ruh müzikle? Ruha "gıda" olur mu müzik?

     

    Hayır, ruh hastalarının, pskiyatrik vakaların tedavisini kasdetmiyorum. Ki, batılının "spirit" den anladığı acep benim "ruh" dediğimle bir midir?

     

    Seküler odaklar, midelerini doyurmasına karşın ruhlarını aç bıraktığı, kalplerini tatmin edemediği insanlarına, gıda/besin diye müziği sunuyor. Maddeci asrın baş döndüren uğultusundan bunalan insan da içindeki boşluğu bu aburcuburla doldurmaya çabalıyor. Daha ilkokuldaki çocuğa bile bu klişe ezberletiliyor. Kulaklarını dışarıya tıkayıp onunla yatıp kalkan, ilacını onda sanan genç, gerçek tedavinin tarafına bakar mı hiç?

     

    "Musikî ruhun gıdası olsaydı, dünya, yabanî ruhların kapladığı bir deve dikeni tarlası değil, bir orkide bahçesi olurdu."

     

    (üstad)

     

    Vesselam.


  12. "...Gülen cenahının Necip Fazıl'ı müccerret iman bahsinde tasvib ederken, katı-radikal-tutucu bulmaları ile Tayyib'i"iflah olmaz, boyun bükmez, ben merkezli" şeklinde vasıflandırmaları..

     

    Kalın punktolarla aktardığınız ifadeler kime aittir ve topyekün mezkur cenaha nasıl maledilebilir?

     

    "Reformacı, Nefsanî Tefsirci" familyasına bağlı bir şube olan Gülen cenahının...

     

    Bu tasnif hangi vasıfla ve hangi vesika ile yapılabilir? Ve üstad adına konuşma hakkına kimler maliktir?

     

    Kendisinden başkasını tutup tutup cehenneme yuvarlama merakı.. Bari siz yapmayınız!

     

    ____

    Bu haklı bir itirazdır, provakatör de değilimdir. Mevzu bu olunca malum, -kimi hazretlerin Mezkur şahıs hakkındaki yüksek kanaatleri müsbet olmadığından naşi- konuşmadan önce parmak kaldırmak gerekiyor.

     

    Aksi takdirde kanaatiniz, 'insanların hakaret etmesini önlemek' gibi ince bir düşünce ile 'bu konuyu forumda fazla dillendirmeyen' kimselerin kanaatlerine ve hüsnü niyetlerine kurban gidebiliyor.

×
×
  • Create New...