Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

buyukdogu

Sivil
  • Content Count

    1,056
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    45

Posts posted by buyukdogu


  1. Buldum, buldum, buldum hamdolsun blush.gif Bu hatıranın kahramanlarını ve ne şekilde vuku bulduğunuda öğrenmiş olduk sanırım (birinci ağızdan olmasada). 26.04.2011 tarihli Yeni Şafak gazetesinin kültür sayfasından:

     

    Çak tekmeyi Nurettin, gir içeri!

     

    Toplantıda Emin Işık, Nurettin Topçu ile Necip Fazıl hakkında bir anekdot anlattı: Üstadların arasında ufak bir kırgınlık vardır. Topçu rahatsızlanmış yatıyor. Bir dostu Topçu'ya, Necip bey 'ziyaretine' gelmek istiyor ne dersin" diye sorar. Sevinçle karşılar Topçu. Ortak dost oradan ayrılıp Necip Fazıl'a gider Üstada: Nurettin Bey sizin ziyaretinizi bekliyor ne dersiniz? Üstad da kabul eder. Oradan Nurettin Bey'in evine giderler. Nurettin Bey, kapıyı gören bir odada yatmaktadır. Necip Fazıl kapıdan girerken: Nurettin! Sen bu dünyada çok çile çektin neden korkuyorsun bir tekme at gir içeri!.. der.

     

    Topçu şöyle cevap verir: Deli oğlan o işi ancak sen yaparsın!..

    • Like 3

  2. Zaman değil, geriye doğru baktım tek tek gazetenin sayılarına. Yeni Şafak'ta olabilir. Gelmeyince gelmiyor insanın aklına :confused1:

     

    Fakat şunu biliyorum: Hatıra, Dergah Yayınlarının 35. yılıyla ilgiliydi. Evet, birinci ağızdan naklediliyor. Hasta olan Nurettin Topçu ve onu ziyarete gelen Üstad. Okuyan, gören, anımsayan varsa burada paylaşsın.

     

    Ancak bu kadarını aktarabildim. Muhabbetle.


  3. Bilmiyorum, okuyan/anımsayan arkadaşımız varsa yazsın foruma. Dün veya evvelsi gün okudum bu hatırayla ilgili yazıyı. Zaman gazetesiydi veya bir dergiydi. Sanırım Dergah Dergisinin 35. yılı münasebetini yazıyordu ilgili gazetede/dergide.

     

    Bu hatıranın kahramanları merhum Üstad ile merhum Nurettin Topçu imiş. Olayı nakleden kişinin kendi hatırasıydı, birinci ağızdan. Hatta Üstad'la, merhum Topçu'nun aralarının biraz açık/soğuk olduğu döneme rastlamış. Üstad demiş ziyaret etmek isterim, sonra o kişide gidip Necip Fazıl sizi ziyaret etmek istiyor der. Üstad'ada, Nurettin Bey sizi görmeyi istiyor der. (aralarını bulmak için biraz muziplik yapmış anlaşılan)

    • Like 1

  4. Bu aşamadan sonra temennilerimizin yerini ''aklı başında bir devrim olur'' inşallah alacak sanırım. Olağanüstü Halin kaldırılması, yasamada ve yargıda bazı değişikliklerin yapılması, Hasaka'daki Kürt'lere vatandaşlık hakkı verilmesi bile gelinen aşamayı engelleyemedi maalesef.

     

    1. Hafız Esad, derin devlet ve derin müdahaleciler karşısında bu kadar mı aciz?

    2. Atılan adımlara rağmen kanın şiddetle akmasının sebebi nedir ya da kimlerdir?

    3. Bu gidiş, İran-Suriye-Türkiye üçlüsünü İsrail'e/ABD'ye/Batı'ya karşı gardı düşmüş hale getirir mi?

     

    Ha Şam düşmüş, ha Diyarbakır. Halep ya da Ankara. Hiç farketmez. Tebriz'in/Urumiye'nin üstüne çöken karabulut, Van'ı, Elazığ'ı, Kayseri'yide kuşatır maazAllah.

     

    Umarız bu ihtilaftan, şiddetten ve çatışmalardan birliğe/beraberliğe dönük hayırlı bir sonuç çıkar desem, yanlış birşey söylemiş olmam inşallah.

     

    Müslümanların üzerine çullanmak için dişlerini bileyen Haçlı kalıntılarının ''işte beklenen fırsat'' diye sırıtmalarına şahit olsakta, Allah'ın (c.c) takdiri galip gelecektir muhakkak.


  5. Öl ve ol! İşte,

    Bunu bilmiyorsan,

    Zavallı bir misafirsin

    Karanlık yeryüzünde.

     

    Müthiş.. Bilmiş ama olamamış Goethe. Nasip değilmiş demek ki. Öl ve ol... Yasin Suresini mi okudun ey Goethe, nereden bildin bunu. İşte müthiş olan bu. Sadece ölülere okumakla meşhur ettiğimiz bu surenin özünü ve sözünü söylemiş Goethe. Bilmek, bulmak, olmak ya da ölmek... Biz neyi biliyor ve neyi olmaya çalışıyoruz, ölümden önce. Ve ölmek, ölmeden önce.


  6. Suriye'deki katliama da alaka duymasını bekliyoruz.

     

    Evet, bu alakayı pek çoğumuz bekliyoruz. Fakat, olayın bilineni, bizim bildiğimiz gibi değil sanki. Beşşar Esad'ın attığı adımlar (ürkek ve yetersiz olsada) Türkiye'nin ''reformları yapın, herkes rahatlasın'' resmi/gayri resmi diplomasisinin neticesidir denilebilir.

     

    Trenle bile yolcuğun yapıldığı ve kardeşliğin iyiden iyiye pekiştiği Suriye'ye alakasız değil Türkiye. Kurtların ve bu coğrafyadaki kardeş sürtüşmelerini/çekişmelerini/bozuşmalarını dört gözle bekleyen kan emicilerin gözleri önünde yapmaz, yapmıyor bunu.

     

    Birileri istiyor ki: Türkiye, Suriye'ye çaksın veya diplomatik taarruza geçsin. İşte esas problemli yaklaşım budur. Hükümetin gayri resmi gayretleri az çok biliniyor. Ateşe benzin dökmek, belki İsrail'e yarar, ABD'yi mesut eder, İngiltere'yi sırıttırır ama bu coğrafyanın gerçek sahiplerine fayda getirmez.

     

    Suriye'nin durumunu Gerçek Hayat dergisi şöyle özetlemiş son sayısında:

     

    Derin bir devlet,

    Özgürlük isteyen bir halk

    Ve çaresiz bir başkan...

     

    Fakat, alaka duyulmasının her zaman ve her şekilde takipçisi ve istekçisiyiz. Bunu tartışamayız bile.

    • Like 2

  7. Kalp taşımak neysede, başka hayatların kalbini taşımak ağırdır, kalbi olana... Evet kardeşim, zor, ağır ve yazgı olan budur. Hani bir deyiş vardı: ''Benimle seni öyle birleştir ki, ben sen miyim, sen ben misin bilmeyeyim !?''

     

    Çokluktan tekliğe, varlıktan yokluğa, sözden suskunluğuna dair birşey bu. Fakat bunada alışıyor insan, alışmak durumunda kalıyor. Zaman bunu öğretiyor ve böyle olması gerektiğini işaret ediyor.

     

    İnsan, kendiyle yaşıyor; kendisi yani sevapları, günahları, sevdayı, ayrılığı, sabrı veya isyanı...

     

    Dua et kardeşim Ü.Y, dua et.


  8. Allah razı olsun; hatırlattığınız ve bir Fatiha okumamıza sebep olduğunuz için. Bilge Kral'ın İslam, adalet, kin, savaş, adalet ve özgürlükle alakalı düşüncelerini okuduğumda kendime kızdım ama mensubu olduğumuz bu dinin/medeniyetin ve bu dine/medeniyete teslim olanların büyüklüğüne sevindim, hamdolsun.

    • Like 1

  9. evet üslûb olarak bende biraz zarifoğlu buluyorum tenekeci'nin şiirlerinde.

    ama tenekeci kendi gelişimi için der ki: "ben ismet özel olmak için yola çıktım, ibrahim tenekeci oldum." : )

    sessiz sedasız görünüşün altına birçok eser bırakmış birisi.

     

    Zaten merhum ACZ'nin ve İsmet Özel'in (özellikle) ciddi bir etkisi olduğunu ifade eder edebiyat hayatında. Hatta bir yazısında şöyle diyordu: Türk şiirine arkadaşlığı İsmet Özel, kardeşliği Cahit Zarifoğlu sokmuştur. Seviyoruz İbrahim ağabeyi, iyiki yazmış ve yazıyor mahcupca/duruca.


  10. Uslubunuz olağandışı.. ve ibareleriniz insana yeni şeyler katıyor, yeni yıla girmiş gibi.. devamını bekleriz.

     

    Eyvallah sark. Birşeyler demeye çalışıyorum işte. Ötesi yok gibi. Hırçınlığımı alıyor sanki yazmak :)


  11. Ezberden gazeller... Çap meselesi bu, çap !.. Büyüklerde büyüklüğün ve küçüklerde küçüklüğün alameti/alametleri bellidir. Anlamaz, görmez, bilmez, okumaz ve düşünmezlerin aynı ve aynısının tıpkısı etiketlenmiş hücum atraksiyonları inanın hiç ciddiyet estirmiyor. Analizin varsa, delilin varsa, tespitlerini ve teşhislerini ortaya koyacaksan/ız eyvallah. Yoksa gerisi merhum Üstad'ın hoşça deyimiyle: Kabuk işidir, posadır.

     

    Bize düşen (bizcesi yani) şudur:

     

    Büyüklerimizin ve enginliğine/samimiyetine kalben kefil ve itimat duyduklarımızın arasında ayrım yapılmaz. Şiar budur, yol budur, olması ve oldurulan budur.

    ...

×
×
  • Create New...