Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

buyukdogu

Sivil
  • Content Count

    1,056
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    45

Posts posted by buyukdogu


  1. Fıkra kahramanı bir yalaka olarak Ezher Şeyhi

     

    Fatımilerin kurduğu, Selahaddin Eyyübi'nin Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaat çerçevesinde yeniden ürettiği El-Ezher, asırlar boyunca İslami ilimlerin en önemli, en kıymetli, en muteber merkezlerinden biri oldu.

     

    Şimdilerde ise, Amerikancı-İsrailci bir rejimin uyduruk fetva makamı…

     

    Şeyhliği rejim yalakalığından menkul bir âlim müsveddesinin idaresi altında…

     

    Ezher'in başındaki Tantavi kendine "şeyh" diyor, âlimlik taslıyor, ama Mısır halkı için o bir fıkra kahramanı.

     

    * * *

    Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, dışişleri bakanıyla futbol maçı yapıyormuş. Tantavi hakem. Dışişleri bakanı şut çekip gol atıyor, durum 1-0 oluyor. Mübarek şut çekip kaleyi ıskalıyor, Tantavi "1-1" diyor. "Ama nasıl olur?" diye soruyorlar, "Ameller niyetlere göredir" diye cevap veriyor…

     

    Mübarek'le dışişleri bakanı atış müsabakasında. Ağaçlardaki kuşları vuracaklar. Dışişleri bakanı nişan alıyor, tetiği çekiyor, bir kuşu yere indiriyor. Durum 1-0. Mübarek nişan alıyor, tetiği çekiyor, fakat hedefi tutturamıyor; kuş uçup gidiyor. Tantavi: "Sübhanallah! Ölü kuş uçtu."

     

    Gülüyoruz ediyoruz, ama Tantavi olayı komediden ziyade trajedi.

     

    Ezher'in şeyhlik makamını işgal eden bu zat, Fransız okullarındaki başörtüsü yasağına bile olur fetvası veren bir hain.

     

    * * *

    Tantavi'nin son numarası:

     

    Mısır yönetiminin ABD-İsrail adına Gazze sınırında inşa ettiği ihanet duvarına destek fetvası.

     

    Şeyh Yusuf El-Kardavi, Gazze ablukasını derinleştiren duvarın dinen kabul edilemez olduğunu söyledi ya… Tantavi bunun altında kalır mı? El-Ezher İslami Araştırmalar Akademisi'nin 31 Aralık 2009'daki toplantısında, duvar inşaatının gerekli olduğu ve buna karşı çıkanların günaha gireceği (!) yönünde bir bildiri okudu ve bu bildiriyi kimsenin görüşünü almadan Akademi adına yayınladı.

     

    Ne diyelim?

     

    O duvarın altında kalır inşaallah.

     

    Efendisi ve efendisinin efendileri ile beraber…

     

    Hakan Albayrak


  2. 1- Kaddafi'nin bu tanımlaması (birazda politik olarak) çok mu önemli?

     

    2- Böyle bir alem/dünya varda (varsa kan var, zulüm var, petrol var, cehalet var vs.), bizim mi haberimiz yok?

     

    3- Böyle şeyler ayaklarımızın yerden kesilmesine sebebiyet veriyor olmasın?

     

    Not: Sayın Başbakan'ın dış politikadaki gayret ve çalışmalarını takdir hakkımı saklı tutarak tabi ki. (Tam olmasada)


  3. 300-400 sayfalık güzel ve duygulu bir romanı bitirdikten sonra duyduğu o tarifsiz hüznü bazen,kısacık cümlelerde bulabiliyor insan.Bu pek ender olur muhakkak.Kısacık cümlelerle bir roman yazmışsınız.Ne huzurlu bir ev!..İnsan böyle bir evden dışarı ancak namaz vakitlerinde çıkar.

     

    Sıcacık ekmekler...

     

    Cam kenarı...

     

    Kur'an okuyan sevgilinin dizine başını koymak...

     

    Sonsuzluk...

     

    Bilmem, sadece bir temenni ve birazda ötesi... Eyvallah, katkın/yorumun için görünmez.


  4. -Bir Gün/Her Gün-

    Sen, beklesen beni buğulu bir cam kenarında.

    Çıkıp gelsem ben,

    Elimde sıcak ekmeklerle.

    Sonrası var bu işin;

    Daha güzel tarafı yani.

    Okusan sen bana Kur'andan, kitaptan.

    Dinlesem ben seni, nefessiz ve iştahla:

    Koyarak başımı dizlerinin üstüne.

    • Like 3

  5. Hem yazık, hem de ayıp etmiş aşka Elif Şafak. Sırf Batı ve Doğu arasında bir denge kurayım, dinler farklı olsada hepsinin özü birdir anlayışını dile getireyim, bağnazları, yobazları ve Aşk'sızları yazayım türünden şeylerle doldurmuş kitabı. Alakasız karakterler, zoraki ilintilemeler ve anlama/kavrama tezat benzetmeler vs. vs..

     

    Aşk ! Eyvallah aşkta, hangi ve nasıl aşk? Şekilden şekile sokulan aşk mı? Hangi peygamber, hangi sahabe ve hangi Allah dostu böyle bir aşk yaşamıştır Allah aşkına? Herşeyi kalbe, mantığa, kuru ve anlamsız bir hoşgörü tarifine bağlamak ne kadar uygundur Aşk'a ve onun özüne?

     

    Yaz Mısır'ı Züleyha'yı, Belkıs'ı, Nil'i... Yaz Hz.Meryem'i, Amine'yi, Hatice'yi (rh.a)... Zülfikar'ı, Ali'yi (kv), Mansur'u yaz. Behlül Daneyi, Pir-i Geylani'yi, Rabbani'yi yaz..

     

    Yetmedi mi Hz. Mevlana'nın ve onun hak namına çektiği çileyi, uzleti yaz...

     

    Sanırsam saçmalamaya ve aşktan zerre kadar anlamadığımı belli etmeye başladım. Affola.


  6. -Hüzünlü Gitmek-

    Bir defa ardına bakarsa, gidemez insan. Eksik kalır bir yanı; bütün yanlarının eksikliğine ve çok şeyin azalışına rağmen. Parçası düşer, bakışı düşer, düşüncesi ve yüreği düşer orta yere. Öylece kala kalır insan, arkada bıraktığının yüzüne bak/a/madan giderken.

     

    Bakmayı, bütün hücreleriyle istemesine rağmen bak/a/maz o yüze. Çünkü o yüz, koparmıştır kendisini kalması gerektiği yerden. Bakar belki, bakmış gibi yapar ve tarifsiz bir hüzün kaplar o gidişi. Hüznü, yanına alır ve yola düşer insan.

    • Like 4

  7. -Yüz Yüze-

    Belki kalabalıklarda yüz yüze geldik, ya da yüz yüze geldiğimiz halde birbirimizi bilemedik seninle. Sen, seni düşünen benim varlığımdan habersiz kendinle, kaderinle ve köşendesin. Biliyorum, seni düşünen beni bilmediğin halde, benim seni düşündüğümün aynadaki yansıması gibi sende düşünüyorsun.

     

    Şimdilik ismin, cismin ve şehrin yabancı bana..

    • Like 2

  8. -Boşluk-

    Anafor içindeyim nicedir, deli başımla öyle duruyorum orta yerinde. Alıp çekecek beni diplere, sürükleyip atacak. Gözlerimi kapayarak maviliklere, sadece susmak istiyorum.

     

    Ne düşünce, ne tasa, ne de sızı... Öyle rahatım işte. Belkide.

    • Like 2

  9. Kürt-Türk, Kürt&Türk, Kürt ve Türk kardeştir derken zaten bir paradoks yaşanıyor ecnebi diliyle. İki farklı unsurdan, isimden, anlamdan, yani halktan bahsediliyor. İkisinin ayrı olduğu söyleniyor ve öyle dillendiriliyor, fakat ayrı duran kalleştir denilirken de bir çelişki/açmazlık yaşanıyor. Sanırsam Türk-İslam sentezi kavramındaki ve ısrarındaki durum bu slogan içinde geçerli.


  10. Vakıf Ahmet kardeşimin yazdıklarını okuyunca, kendimi gördüm bir an. (Anladın değil mi Vakıf biggrin.gif) Aslında meseleyi, meselenin geçmişini ve bugününü iyi özetlemişsin. Fazlası söz israfı olurdu zaten. Tam bilmiyorum ama; İslam'da neye, nasıl ve ne zaman yemin edileceği bellidir.


  11. Bu güzel ''göç'' yazısı için eyvallah. Göçle ilgili bir söz, şiir ya da türkü okuduğumda/duyduğumda aklıma Selçuk Küpçük'ün seslendirdiği ezgi gelir:

     

    Göç eden kuşların gözleri kara

    Dayan gülüm dayan bahar gelecek

    Muhabbet ne büyük kapanmaz yara

    Ölecek yaralı serçe ölecek

    Dönecek mi söyle kuşlar bahara?

×
×
  • Create New...