Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sark

Şiir Bahçesi

Recommended Posts

TAKVİMDEKİ DENİZ

 

Hasreti denizlerin,

Denizler kadar derin

Ve okadar bucaksız….

Ta karşımda , yapraksız,

Kullanılmış bir takvim…

Üzerinde bir resim:

Azgın, sonsuz bir deniz;

Kaygısız düşüncesiz,

Çalkalanıyor boşlukta.

Resimdeyse bir nokta;

Yana yatmış bir gemi….

Kaybettiği âlemi

Arıyor deryalarda

Bu resim rüyalarda

Gibi aklımı çeldi;

Bana sahici geldi.

Geçtim kendi kendimden,

Yüzüme, o resimden,

köpükler vurdu sandım;

Duymuş gibi tıkandım,

Ciğerimde bir yosun.

Artık beni kim tutsun?

Denizler oldu tasam.

Yakar, onu bulmazsam,

Beni bu hasret, dedim,

Varırım , elbet, dedim,

Bir ömür geze geze,

Takvimdeki denize,

Ne var bana ne oldu,

Odama nasıl doldu,

Birden bire bu meltem?

Ve dalgalandı perdem,

Havalandı kâğıtlar.

Odamda kıyamet var!

Ah yolculuk, yolculuk!

Ne kadar baygın, soluk,

O gün bizde betbeniz;

Ve ne titrek kalbimiz

Ve eşyamız ne küskün!

Yola çıktığımız gün,

Bir sıraya dizilmiş,

Gözyaşlarını silmiş,

Bakarlar sinsi sinsi.

Niçin o ân da hepsi,

Bir kuş gibi hafifler,

Arkadan geleyim der?

Niçin o güne kadar,

Dilsiz duran ne kadar

Eşya varsa dirilir,

Yolumuza serpilir?

Ufak böcekler gibi ,

Gezer onların kalbi,

Üstünde döşemenin.

Bir gizli didişmenin

Saati çala o ân;

Birden bakar ki , insan,

Her şey karmakarışık.

Ayırmak olmaz artık

Bir kalbi bir taraktan;

Ve kalb , ağlayaraktan,

Çekilir geri geri,

Terkeder bu mahşeri.

Bu mahşerin içinden

O gün ben de geçtim, ben;

Nem varsa , evim , anam,

Çocukluğum hatıram

Ve ne sevdalar serde,

Bıraktım gerilerde,

Kaçar gibi yangından.

Rüzgârların ardından,

Baktımda süzgün süzgün,

Kurşun yükünü gönlün,

Tüy gibi hafiflettim,

Denize hicret ettim….

 

Necip Fazıl KISAKÜREK

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

 

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz;

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

 

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim:

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

 

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

 

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

 

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

 

N'eylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak.

Taht misali o musalla taşında.

 

Cahit Sıtkı TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare geniş bir anın

Parçalanmaz akışında,

 

Bir garip rüya rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgarda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

 

Başım sükûtu öğüten

Uçsuz, bucaksız değirmen;

Içim muradıma ermiş

Abasız, postsuz bir derviş;

 

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim,

Mavi, masmavi bir ışık

Ortasında yüzmekteyim.

 

Ahmet Hamdi TANPINAR

Share this post


Link to post
Share on other sites

MAVİ,MAVİYDİ GÖKYÜZÜ

 

Mavi, maviydi gökyüzü

Bulutlar beyaz, beyazdı

Boşluğu ve üzüntüsü

İçinde ne garip yazdı...

 

Garip, güzel, sonra mahzun

Işıkla yağmur beraber,

Bir türkü ki gamlı, uzun,

Ve sen gülünce açan güller.

 

Beyaz, beyazdı bulutlar,

Gölgeler buğulu, derin;

Ah o hiç dinmeyen rüzgar

Ve uykusu çiçeklerin.

 

Mor aydınlıkta bir çınar

Veya kestane dibinde;

Mahmur süzülen bakışlar

İkindi saatlerinde...

 

Birden gülümseyen yüzün

Sabahların aynasında

Ve beni çıldırtan hüzün

İki bakış arasında.

 

Kim bilir şimdi nerdesin?

Senindir yine akşamlar;

Merdivende ayak sesin

Rıhtım taşında gölgen var.

 

Ahmet Hamdi TANPINAR

Share this post


Link to post
Share on other sites

YAŞARKEN

 

Ağaçların daha bu bahçelerde

Bütün yemişleri dalda sarkıyor;

Umutların mola verdiği yerde

Geceler bir nehir gibi akıyor.

 

Baksan bir uzaklık var hangi yana,

Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna;

Varmak istediğim uzak limana

Gemiler beni almadan kalkıyor.

 

Gelmedi gün daha, çalmadı saat,

Daha uçurmuyor beni bu kanat;

Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!

Güneş daha gözlerimi yakıyor.

 

Ahmet Muhip DIRANAS

Share this post


Link to post
Share on other sites

İsmini ağzıma almam, edepsizliğimdendir,

Gerçi bütün bedenim,seni zikretmektedir.

 

Fakat ne yapayım ki,dil saadet istiyor,

Bu ismi söylemezsem,bana dert olur diyor.

 

Kutb-ı Hak hâdi-yi din,Hace Muhammed Ma'sum,

Öyle bir zat ki önünde gök olur iki büklüm.

 

Zâhiri,ahkâm-ı dînin nuruyla dâim nurda,

Batını sırr-ı hakîkatla baştan başa huzurda,

 

Kayyumluk elbisesi ona göre kesilmiş,

Ve bu güzel elbise ona ne güzel gelmiş.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

 

Gözlerin gözlerime değince

Felaketim olurdu, ağlardım

Beni sevmiyordun, bilirdim

Bir sevdiğin vardı, duyardım

Çöp gibi bir oğlan, ipince

Hayırsızın biriydi fikrimce

Ne vakit karşımda görsem

Öldüreceğimden korkardım

Felaketim olurdu, ağlardım

Ne vakit Maçka'dan geçsem

Limanda hep gemiler olurdu

Ağaçlar kuş gibi gülerdi

Sessizce bir cigara yakardın

Parmaklarımın ucunu yakardın

Kirpiklerini eğerdin, bakardın

Üşürdüm, içim ürperirdi

Felaketim olurdu, ağlardım

Akşamlar bir roman gibi biterdi

Jezabel kan içinde yatardı

Limandan bir gemi giderdi

Sen kalkıp ona giderdin

Benzin mum gibi giderdin

Sabaha kadar kalırdın

Hayırsızın biriydi fikrimce

Güldü mü cenazeye benzerdi

Hele seni kollarına aldı mı

Felaketim olurdu, ağlardım

 

ATTİLA İLHAN

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Naat

 

Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar

Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin..

Külden martı doğuran odalıklar

Ve kahyalar

Kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili

Şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler

Celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan

Ey hayat rengini sazendelik sanan

Yırtlaz kalabalık!

Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,

Hepiniz kulak verin.

 

Güneşin

Koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği

Yazlar yok

Yok artık altında suskun yolları saklı tutan

Karla örtülmüş kırların kışı

Gitti giden, yerine gelmedi başka biri

Orada

Duyumsatmadı kendini hiçlik bile

Belli ki son yüzyılımız göğsümüzden

Varla yok harman eden sesi uçursak

Diye bize verildi

Yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda

Soluyuş izlerimiz silmek için

 

Ne yesek

Lokmaya vurulur gibi değil

Yuduma gelmiyor içtiklerimiz

Dernekler toplanıyor dışta tutmak için

Kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni

Utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle

Kapanıyor bilanço

Top mermisi, kör testere

Defalarca boyanmış çaput parçaları

Sıkıştırdık günlerimiz arasına ki

Serazat kahkahalar atalım

Yapmacıktan nefretimiz

Sebep olsun kavgamıza

Bekleyiş arzından kovsunlar bizi

Ne yemen biraz öncemiz diyelim

Ne biraz sonramız meksika

 

Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız

Yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça

Üstü başı kükürtlü bu dünyadan

Kancıklık

Sıçradı çevirdiğimiz sayfalara

Artık kimse bize haber vermeyecek

Hemen şu tepenin ardında

Saldırmaya hazır ve müsellah

Bir düşman taburu durduğunu

Çünkü gerçekten yok

Böyle bir ordu

Bir düşmanımız kaldı

Kendi

Dudaklarımız

Arasında.

 

Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında

Bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir

Çırpını çırpını giden atlardan indik

Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına

Zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar

Kanırtılırken ses etmedik

Öcümüz alınacak korkusuyla irkildik

Kaldıysa bir soru içimizde

O da birşey:

Nerdedir yerle gök arasındaki ulak,

Nerde biz?.

 

Kimseden bir işaret gelmeyecek

Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa

Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca

Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi

Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile

Öğretmek için cephe nedir

Kıyam etti

Torunu kucağında

Dönünce bütün gövdesiyle döndü

Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda

Bir bilinebilseydi

Nedir veche..

 

Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar

Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden

Omzunuzdan vaveyla heybesini atın

Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti

Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın

Ağız dolusu gülmeden taşlıkta...

 

İsmet Özel

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet, Isyan

 

Demirden sagnaklar altinda uyur sevdigim

gögsünde hazin ayak izleri eski subatlarin

onu yaralar kipirdatiyor

ve o sertelmektedir yaralardan

kasiklarina bosalmaktadir nal sesleri.

Keserle yontulmus bir agzi var sabahiın

varinca bayraklari, marslari duyuyorum

basim çilginca sarsilan dallarla ugrasiyor

durup dineliyorum bütün taframla

bütün taframla, bütün yumruklarim, bütün

hantal yüreklerin oldugu orda.

Kesik kollari var askin

döl ve inat barindiran.

Hirpani bir oksayisla aksam

yanasinca çocuklara

ben karakavruk yüzümün arkasinda

kirbaçlayarak büyüttügüm agriyi birakiyorum

bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan

halksa kal`am onu kal`a kilan benim

bosanir damarlarima yillarin kahraman gürültüsü

çünkü kavganin göbegidir benim yerim.

Ay vurunca çatlatir gögsümdeki mahseri

çünkü kavganin göbegidir benim yerim

canlarim, kollarinda Parti pazubentleri

dik baslar, erkek haykirislarla

göndere, en yukarlara çekiyorlar

en yukarlara çatliycak kadar aski yüreklerini.

yillardir çocuk baslari akiyor yamacimizdan

yillardir balçikli bir hayvan çeperlerimizde

kentlimiz cebinde cinayet fotograflariyla sofraya oturuyor

köylü -biraz sessizlik- ne tuhaf bir kelime?

Asfalt yakiyor genzimi

asfalt adamlarini topluyor aramizdan

yikilip omuzdaslarinin seslerine

yikilip bir boran içinde toplayarak çiçeklerimi.

Ben merd-i meydan

yani topragin ve kanin gürzü

güllerin bin yillik mezari bendedir

yukardan bakarim efendilerin pusatlarina

insanlarin bütün sabahlarini merak ederim

gök hirpalanmaktadir merakimdan

itir kokan benim yumruklarimdir

benim kavgamdir o, ask diye taninan.

 

Alanlara çok bilenmis yüregim alanlara

vurulsun kösleri su gavur sevdamizin

vursun isyanin bacisi olan kanim karanliga

Zülkf de vursun.

Yüzüne ay kiriklari çarpip uyansin sevdigim.

 

İsmet Özel

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir Yusuf Masalı

 

başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya

aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı

ilk önce damarlarımızda duyuyor çağıltısını

uzak iklimlerin

kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden

bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda

sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz

bize ait olan ne kadar uzakta!

İsmet Özel

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Barış

 

Çocuğun gördüğü düştür barış,

annenin gördüğü düştür barış,

ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış;

Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir

gülümseme elinde yemiş dolu bir zembil ve

alnında ter tomurcukları,

Pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi;

Akşam üstü eve dönen babadır barış,

Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken

ağaçlar diktiğimizde

havan mermilerinin kazdığı çukurlara;

Yangının kavurduğu yüreklerde

ilk tomurcuklarını açarken umut

ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek

yana dönüp içerlemeksizin uyuyabildiklerindedir

barış…

Barış yemek kokusudur tüten,

Aksamlayın

arabanın yolda durmasının korkutmadığı,

Kapı çalınmasının dost demek olduğu,

Ve pencereyi saat başı açmanın renklerinin uzaktaki çanlarıyla

gözlerimizin bayram etmesini sağlayan

gökyüzü demek olduğu zamandır barış;

Barış bir bardak sıcak süt ve bir kitaptır,

Uyanan çocuk önünde

başaklar birbirlerine eğilip işte ışık ışık ışık dedikleri

Ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı zamandır barış;

Hapisaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman,

Eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği zaman

geceleyin,

Cumartesi akşamları mahalle berberinden çıkan yeni tıraş olmuş

bir işçi gibi baharda ay buluttan çıktığı zamandır barış;

Geçmiş gün yitirilmiş bir gün olmadığı, sevinç yapraklarını akşamın içine salan bir kök ve kazanılmış bir gün hak edilen bir uyku olduğu zaman acıyı kovmak için zamanın dört bir bucağından güneşin hemen ayaklarını bağladığını duyduğun zamandır barış.......

Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında iyilik alfabesin tanın dizlerinde,

Kardeşim dediğin yarın kuracağız dediğin zaman kuracağız dediğimizi kurunca

türkü çağırdığımız zamandır barış;

Ölüm yüreklerde az yer kapladığı ve güvenli parmaklarla

mutluluğu gösterdigi zaman bacalar;

ikindi vaktinin büyük karanfilini

ozan ve proleter aynı şekilde kokladığı zamandır barış;

insanların sıkışan elleridir barış,

Dünyanın masasındaki ekmektir,

Gülümsemesidir annenin

Budur yalnızca

başka bir şey değildir barış

Ve toprakta derin yarıklar açan sabahlar

tek bir sözcük yazarlar,

Barış başka bir şey değil barış;

Dizelerimin rayları üzerinde

buğday ve güller yüklenmiş geleceğe doğru yol alan bir trendir barış,

Kardeşlerim barış içinde derin derin soluk alıyor tüm dünya bütün düşleriyle

verin ellerinizi kardeşlerim işte budur barış…..

 

Yannis Ritsos

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

BU ELLER MİYDİ

Bu eller miydi masallar arasindan

Rüyalara uzattigim bu eller miydi.

Arzu dolu, yasamak dolu,

Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

 

Bilyalarin aydinlik dünyaciklari

Bu eller miydi hayati o dünyalarin.

Altin bir oyun gibi eserdi

Altin tüylerinden mevsimin rüzgari.

 

Topraktan evler yapan bu eller miydi

Ki simdi degmekte toprak olan evlere.

El isi vazifelerin önünde

Tirnaklarini yiyerek düsünmek ne iyiydi.

 

Kaybolmus o çizgilerden

Falcinin saadet dedikleri.

O köylü çakisinin kestigi yer

Sögüt dallarindan düdük yaparken...

 

Bu eller miydi kesen mavi serçeyi

Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlik.

Yorganin altina saklanarak

Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

 

Ayrilmis sevgili oyuncaklardan

Kirmis küçücük siselerini.

Ve her seyden ve her seyden sonra

Bu eller miydi Allaha açilan !;

 

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Share this post


Link to post
Share on other sites

Toprağın Babası

 

Eylemin o önder çocuğu büyür

Evrenin sebebi en son ellerde

 

Alnında sürekli secde gülleri

Sevgi donanması denizlerinde

 

Yağmur olsun diye saçar göklere

Elinde biriken dualarını

 

Ve nur yatağında kılıçla bekler

Sonsuza açılan hicret aşkına

 

Bilge anahtarı has neslin kökü

Zülfikar çağlardan çağlara nehir

 

Toprağın babası kucakta uyur

İki güzel iki kumru iki er

 

Kıyanın hesabı nicolur bilmem

Dinmeyen bir hüzün bir kandir sızar

 

Mehmet Akif İnan

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ölüm

 

Gel anla ve yaşa doğrusal hüznü

Acılar güvence ölümsüzlüğe

Senden her kaçtıkça sana yaklaştım

Göç nasibim özlem kanımdır benim

 

Bu tenha dünyanın ürküntüsünü

Ekledim gövdeme bir parça gibi

Bir sözdür susuşun bir ince fikir

Bin yorum getirir aklıma birden

 

Gövdemi kurşunlar sererse yere

Kırgın bakışların değdi bilirim

Ve ölüm konuğum olduğu zaman

Duyduğun vicdanın ayak sesidir.

 

Mehmet Akif İnan

  • Like 4

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yedi Güzel Adam

 

Bu insanlar dev midir

Yatak görmemiş gövde midir

 

Bir yara açar boyunlarında

Kolkola durup bağırdıklarında

 

-Ya kurbanın olam

Dağlar önüme durmuş

Ki dağlanam

 

Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden

Durdular ite çakala karşı yarin kapısında

 

...

 

acz

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kur'an'ı ve namazı işte böyle camiden dışarı taşırdık ve onu büyüyen gövdemize ve gönlümüze en güzel bir akıl yaptık.

 

ACZ

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Konuşmak bir "MANA" ise Susmak binbir Mana... "HERKES" konuşmasına konuşur Lakin Sükut "YÜREKLI" olana ~Mehmed Akif Ersoy~

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare, geniş bir anın

Parçalanmaz akışında.

 

Bir garip rüya rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgarda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

 

Başım sükutu öğüten

Uçsuz bucaksız değirmen;

İçim muradına ermiş

Abasız, postsuz bir derviş.

 

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim,

Mavi, masmavi bir ışık

Ortasında yüzmekteyim.

 

Ahmet Hamdi TANPINAR

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Uzun uzun düşünüyorum. Topraktan yeniden ağacın tepesine kadar düştüm yeniden düşüyorum. Bitmiyor bir türlü değiştim mi? Kendimle bir dönemeçte koşan iki çocuğun çarpıştığı gibi karşılaşmışım da hangisinin ben olduğuna karar veremediğim o çok kısa zamanın habire tekrarlanmasından perişan çarçaput gibi ağzım, yorgunum. biraz da.

 

ACZ

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Bu sorunun karşılığını bulamıyorum

içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz

köylüleri öldürmesek de olur

hatta onların kalın suratlarını

görmezlikten gelebiliriz

yapılacak çok şey var daha

sözgelimi ben, kendim

hiç hayat ağacı görmemişim

görmeden ölürüm diye korkum da yok

değil mi ki albatrosu Baudelaireden

Yves Bonnefoydan semenderi öğrendim

bir gün bakarsınız

şu güzelim bilgiç beynimi kırıp

teneşir tahtası olarak kullanabilirim.

 

İsmet Özel

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli

Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli

Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin

Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı

Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu

Kuklalar titremesin ne yapsın

Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın

Kuklaların kukla olmadığı besbelli

Lilinin çekip gideceği besbelli

Lilinin dönüp geleceği besbelli

 

 

Ben konuşmasını bilmem Lili

 

 

Sezai Karakoç

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sanıyorlar kafa ezmekle, beyin ezmekle

fikr-i hürriyet ölür

Hey gidi şaşkın hezele!

Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak

Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak!

 

Mehmet Akif Ersoy

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilmiyorlar gülmeyi sakinlerinin binde biri

Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada

Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür

Mavi bir gözde elem katresidir Yassıada..

 

Faruk Nafız Çamlıbel

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Silahlara veda

 

Geceye rüyaya ve sana

 

Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden

 

Düzenlerin çıkmazına

 

 

 

Çizdiğim resmin

 

Saat kulesi ağlıyor

 

Ağzım o çeşit yok

 

Şişe bu çeşit var

 

 

 

Sen bir gece gelsen

 

Güneş doğmasa

 

Gitmeden yine gelsen

 

Bu yeni geleni

 

Bu bize bakanı

 

Sana bir anlatsam

 

Güneş doğmasa

 

Sandıkların içini göstersem sana

 

Çizdiğim resmin

 

Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde

 

Bir rafa koyabilsen

 

Olup biteni ve onları

 

Sabaha kadar konuşsak

 

O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam

 

Ateşi karı tüfeği çeksem

 

Ocağa pencereye kapıya

 

 

 

Kemana veda

 

 

 

Yağmurda şeytan ve şapkası

 

Silahın ölümünü kutluyorum

 

 

 

Tren kaçırmış gibiyim

 

 

 

Sana veda

 

Sezai Karakoç

 

 

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir peri aşkından divane oldum,

Çağladı göz yaşım akıyor hocam.

Erenler şahından bir name aldım

Dilim ezber etmiş okuyor hocam.

 

Pir destinden nuş eyledim bu ab-ı

Anda açılmıştı aşkın kitabı

Yegan yegan sor ki verem cevabı

Bugün gam kervanım kalkıyor hocam.

 

İndim seyreyledim irem düzleri

Kudretinden sürmelenmis gözleri

Oturmus bir bülük huri kızları

İbrisimden hali dokuyor hocam.

 

Bir yere cem olmuş kırklar erenler

Her bakışta Arşı Kursi görenler

Devasız dertlere derman verenler

Her biri bir derse bakıyor hocam.

 

Yaktı Celali'yi bu aşkın narı

Sağ başta durmuş Kırklar'ın piri

İçlerinde gördüm Horasan eri

Hu çekende canlar yakıyor hocam.

 

Celali Baba

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...