Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Hâcegân

Editor
  • Content Count

    989
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    42

Posts posted by Hâcegân


  1. A.Bayındır...

     

    Bu adam, Said Nursi Hazretlerini reenkarnasyon inancı ile itham ediyor... Neymiş, Bediüzzaman Reenkarnasyoncu imiş, bir risalesinde böyle yazmış...

     

    Bir de Peygamberimize (S.A.V) salavat getirmek hadisesi var... Salavat destek anlamında imiş, yoksa bizim anladığımız şekilde bir salavat değilmiş...

     

    Ve daha neler, neler!!!

     

    Canavardan kaçar gibi kaçalım bu Bayındır'dan...


  2. Miralay kardeşim, çok değerli görüşlerin için Allah razı olsun senden... Kendimizi her zaman geliştirmeliyiz... Ancak ben resimlerimde iddialı değilim... O resimler boş zamanlarımda karaladığım, öylesine bir şeyler çizdiğim, üzerinde özenilmeden çizilen resimlerdir... Hepsi de 5 bilemeden 10 dakikada çizilmiştir... Bundan sonra da çizer miyim çizmez miyim, Allah bilir... Bu işler böyledir, bir bakarsın bir kaç saatte 10 resim çizersin, bir bakarsın aylarca yıllarca çizmezsin... Mesela benim yıllarca çizmediğim zaman oldu... Şiir yazmak da böyledir... Bu anlamda biz işi biraz keyfe döktük, efendim...


  3. Trradomir Atatürk Mevlidinin bulabildiği kısmını eklemiş... Ben de tamamını ekliyorum...

     

    Yurdu halkı her kim ol evvel ana
    Her işi asan ede Allah ona
    Millet adın zikredelim bir kere
    Vacip oldur cümle işte Türklere
    Şevk ile «Türküm» dese bir dem lisan
    Dökülür cümle hüzün misli hazan;
    ismi pâkin pâk olur zikreyleyen
    Her murâdâ erişir «Türküm» diyen
    Mağra devri anda evler vâr idi;
    Türk yetişkin başkalar barbar idi.
    Kim ki hakkı sevdi ikrar eyledi:
    Dil, yazı, ev.. Cümle ol vâreyledi.
    Rehberi irfan olan Türkü tanı
    ilk koşan o ilk sapâna hayvanı.
    Ger dilersiz bulasız oddan necat
    Can verin tek isteyin Türke hayat.
    Ey azizler işte başlarız söze:
    Bir vasiyet kılarız illa size
    O! vasiyet kim derim her kim tuta
    Misk gibi kokusu canlarda tüte.
    Genç nesil irfanı müzdat eylesin
    Halka ersin halkı irşat eylesin.
    Halka anlatsın ki Türktür tacidar.
    Türke Türk kaldıkça imkân, hamle var.

    Haktaâlâ çün yarattı Türkü ilk.
    Dedi: Üç kıt'ada olsun olan mülk
    (Mustafa) nurunu alnına kodu
    Bil (Kemal) in nurudur bu nur dedi.
    Kıldı nur ilk Türkün alnında karar.
    Kaldı anın ile nice rüzgâr.
    Gayrisiyle Türkte oldu böyle fark
    Nura garkoldu bu yüzden garbü şark
    Kim ki Türke bâş olur hasmın kırar
    Bilki ol nur etmiş alnında karar
    İşbu nur ile olur gafil reşit
    Hânü hakan bay gedâ cümle şehit
    Ermek üzere Mustafanın nuruna
    Hamle eyler can verir yurt uğruna.
    Bir alnından bir alma kaydı ol
    Cengizin Timurun alnındaydı ol
    Fatihin alnında raksan oldu
    Sanma hiç bir anda noksan oldu ol
    Erdi umman üzre Hayreddine
    Yine oydu yine oydu yine ol
    Her büyük alnına nur-u şehap
    Türke her zülmette meş'al, mahtap
    Mümkünü yok başka kavme aline
    Gezdi işbu nur alından eline
    Geçti böyle nice ay nice sene
    Vakt erişti Bin sekizyüz seksene
    Geldi çün ol rahmeten lil âlemin
    Gitti nur anda karar etti hemin
    Ger dilersiz bulasız oddan necat
    Mustafayı ba Kemal'e esselât
    Ol Zübcyde Muştalanın ânesi
    Ol sedeften doğdu ol dür dânesi
    Gün gelip oldu Rızadan hamile
    Vakt erişti haflaü eyyam ile
    Muştalanın gelmesi oldu yakin
    Çok alâmetler belirdi gelmedin

    Zulmet içre kaynayıp gitmişti Türk
    Sanasın ol nuru kaybetmişti Türk..
    Dedi gördüm ol habibin ânesi
    Bir aceb nur kim güneş pervanesi
    Berk urup indi yatağa nagehan
    Gökleredek nur ile doldu cihan
    Nurdan bir parmak açü bahredek
    Oldu Asya kıt’ası birden döşek
    Piri tarih tuttu elden yat dedi
    Gökle bir gök bayrak hali vâr idi
    Tatlılaşü birden umman sulan
    Hcrbiri bir yıldız almış tuğları
    Zatar oldu allı serden geçtiler
    Atları ummânı birden içtiler
    Yer kesilmiş suyu geçti ordular
    Birden etrafımda növbet durdular
    Bildim anladım ki ol halkın beyi
    Eyledi tasmim cihana gelmeyi
    Doğrulup yerden şehitler saf saf
    Kabe misli kıldılar evim levaf
    Yarılıp çıktı dıvardan nagehan
    Geldi üç hatun bana oldu ayan
    Çevre yanıma konup konuştular
    Mustafayı birbirine muştular
    Biri Yavuz, biri Fatih biri Timur ânesi
    Dediler eşsiz bunun dürdanesi
    Bu senin oğlun gibi kadri ccmil
    Bir anaya vermemiştir ol Çelil
    Muştalanın Mustafası doğmada
    Müjde kim Türkün atası doğmada.
    Bu gelen Türk'ün yeni imkânıdır
    Bu gelen insanların insanıdır.
    Ger dilersiz bulasız şevkü nccât
    Mustafayı bâ kemale esselât
    Der Zübeyde çünkü vakt oldu tamam
    Kim vücudc gele ol hayrülenam

    Susadım gayet hararetten kati
    Eyledim ret cam dolusu şerbeti
    Kupkuruydu bende ol lahza ağız
    Geldi Temris etti ikramı kımız
    İçtim anı oldu cismin nûra gark
    Nûr ile beynimde yokdu zerre fark
    Geldi bir bozkurt ayağıyle reyan
    Arkamı sıvâdı kuvvetle hemân
    Seyrederken dört yanım hayranü lâl
    Şemsin emsâli tulu etti Kemal
    Türk elinde ruhlar oldu şâdüman
    An olup eşya bile bulmuştu can
    Cümle zerratı vatan etti seda
    Çağnşuben dediler ki merhaba
    Merhaba ey yâr merhaba
    Merhaba ey baş halâskâr merhaba
    Merhaba ey Türklüğün matlubu sen
    Mprhaba ey milletin mahbubu sen
    Merhaba ey canı canan merhaba
    Merhaba ey derdi derman merhaba
    «Merhaba ey asi millet melcei»
    Merhaba ey inkılâplar menşei
    Gözleri göz alnı hem bedri münir
    Ey kamu düşmüşlere sen destigir.
    Ey gönüller derdinin dermanı sen
    Padişaha karşı halk fermanı sen
    ' Ger dilersiz bulasız şevkü necat
    Can verin tek Türke ram olsun hayat
    Çünkü doğdu tarihin bir tanesi
    Cümle fatihler olup pervanesi
    Birbirine müjdeleyü her melek
    Raksa girdi şevkü şâdmdan felek,
    Şevk ile yahşiye döndü her yaman
    Hayrete düştü Zübeyde ol zaman
    Gördü gitmiş ol havatin kimse yok
    Görmedi oğlun tazarrû laldı çok

    Artacaktı büsbütün derdi yası
    Gördü kim bir köşede Türk atası
    Kırmızı bir bezde görmüş bir beyaz
    A'nı takbil i'le kılmış serfiraz
    Debreşir dudakları söyler kelam
    Anlıyamazdım ne derdi ol hümam
    Kulağım ağzına verdim dinledim
    Söylediği sözü ol dem anladım
    Derki, ey bayrak yüzüm tuttum sana
    Milletim gelsin hemen benden yana
    Halka bağlayıp gönülden himmeti
    Der idi «vâ Milleti vâ Milleti.»
    Halka verdi tıfl iken eyyamını
    Sen kocaldın anmıyorsun namını
    Ger dilersiz bulasız halktan necat
    Atatürk'e Atatürk'e esselât
    Doğduğundan geçti beş on yıl zaman
    Kargalardan hıfzedem derdi hemen
    Dayısının tarlasında baklayı
    Memleketten kara kuvvet kovmayı
    Ol zamandan eylemiş talim meğer
    Mustafayı Harbiyeye verdiler
    Hâzırolsun millete imdat için
    Hırsa geldi orda istibdat için
    Uykusuz kaldı hürriyet aşkına
    Tam erişti orda millet aşkına
    Namını hakketti tam buldu Kemal
    Aklına koymuştu labüt ihtilal
    Gün begün ol ilmine ilm ekledi
    Hizmet üzre tam zamanı bekledi
    Sabrı Eyyub üzre sabretti müdam
    Ta ki gün gelsin ve vakt olsun tamam
    Ger dilersiz bulasız şevkü necat
    Azmedin de Türke ram olsun hayat
    Ehli iz'an farkedü'ben şaşalar
    Harba girdi Tal'at Enver paşala

    Kahra soktu nara koydu milleti
    Padişahın yoktu zerre kıymeü
    Topla zırhlıyla revan oldu yola
    Girmek üzre üç hasım İstanbul'a
    Hasta inan Türk'ü kahra geldiler
    Vahü eyvah Seddibahre geldiler
    Almanı Osmanlısı âmirlerin
    Şaşurûben düştüler acze hemîn
    Mustafa mîri alaydı ol zaman
    Sabrı bitti fiyle başvurdu heman
    Türk olan tam Türk olan tek âmir o
    Türk eriyle mucizata kadir o
    Bîkararlık ellere tasmim ona
    Ettiler hem orduyu teslim ona
    Baş bulunca aslen oldu her nefer
    Türk kazandı en sonunda tam zafer
    Sanma ibret aldılar da kandılar
    Sürdüler ordan ora kıskandılar
    Vaktü saat ermemişti dinledi
    Nerde bozgun varsa gitti önledi
    Müttefikler pes dedi mağlup olup
    Ali osmanın günü etti gurup
    Son hafidi çıktı korkak hem deni
    Padişahın en laîn en miskini
    Döndü düşmanlar elinde bir kula
    Üç hasım birden girip İstanbul'a
    Şurda burda yok yere kan eyledi
    Şehri masum Türk'e zindan eyledi
    Ağlar oldu Türk olan büyük küçük
    Cümlenin bahtı siyah boynu bükük
    Bir seda yok diyebilsin doğrulun
    Kcrbelâ efganı var Islanbulun
    Bitti her şey zannedip kabrin eşen
    Bitti her şey zannedip hainleşen
    Payitahtın kaç münevver insanı
    Bilmiyordu hangi kan Türkün kanı

    Coştu mu her kudretin üstündedir
    Düşmanı kahreylemek kastindedir.
    Zerre toz kondurmıyan iymanına
    Bir tek insan vardı halkı âşinâ
    Eır siyah efkâra delmiş her kafa
    Halkı hakla bir görürdü Mustafa
    Tam zamandı ihtilâl intacına
    Halk denen hakkın erip miyracına
    Ger dilersiz bulasız oddan necat
    Can verin tek isteyin halka hayat
    Gel berü ey aşk oduna yanıcı
    Kendüyü mâşûka âşık sanıcı
    Dinle miyracı Kemali sen ayan
    Aşık isen aşk oduna durma yan
    Aşka ermişsen eğer şekvayı kıs
    Bin dokuzyüz on dokuz onbeş mayıs
    Vakti miyraç vuslatı halkın demi
    Rehberi yok hem Bürâkı bir gemi
    Hem kuşanmak istemez hülle kemer
    Sırma rütbe oldu birden derbeder
    Söktü birden vurdu ânı yerlere
    lytibar halktı rütbe erlere
    Bekliyordu halk onu bahtı siyah
    Anlayuben hali ol bahri siyah
    Dedi ulaş millete ya Mustafa
    Muntazırdır anda eshabı cefa
    Kimde kim aşkın nişanı vardürür
    Akibet maşuka anı erdürür
    Çalkanıp dört beş gün ol şahı harem
    Geldi Samsuna hemen bastı kadem
    Anladı kim bitti her şey arkada
    Marifet halkın habibi olmada
    Ger dilersiz bulasız şevkü necat
    Can verin tek isteyin halka hayat
    Mustafadan önce sultâna söven
    Halkı hakla bir tutup her dem öven

    Şehri terkle bir münasip dağ bulan
    Halka âşık sulatana âsi olan
    Erlere ol payitahtı bîhaya
    Köhne devlet derdi: «Bâgî, eşkiya»...
    Eşkiya ervahı karşı geldiler
    Mustafaya izzet ikram kıldılar
    Sânasm kim kan ve candan ses gelir
    Hem Dadaldan hem Kozandan ses gelir
    «Gel aman gel, gel aman er oğlu er»...
    Coşturuben sazını «Köroğlu» er
    Terceman ehli cefanın aşkına
    Türkü söyler Mustafanın aşkına
    Sultan hain Bey sapıtmış çete var
    Vakit tamam fırsat tamam hoş geldin
    İstanbul'dan riya müdara çıkar
    Sen geldin orada hakka eş geldin
    Israfilin suru sesin bu sabah
    Emrindedir Yunus, Seyrani, Emrah.
    Dağdadır ben gibi binlerce gümrah
    Başını kaybeden halka baş geldin.
    Köroğlu hayranın her eroğlu er
    Emrinde bu millet dünya tepeler
    Uzat parmağını çöksün tepeler
    Oğlum ustam ağam hoş geldin.
    Her biri kutluladı miyracmı
    Dediler «Giydin saadet tacını»
    «Yürü kim meydan şenindir bu gece
    «Sohbeti türkân şenindir bu gece
    «Ermedi evvel gelen bu devlete
    «Kimse lâyik olmadı bu rifate
    «Ruhu halka ermek üzre gel beri»
    «Sahibi mevlût Süleyman Rehberi
    «Rahı aşkda kim sakınır cânını
    «Ol kaçar görse gerek cananını
    Bîhurufü lafzü sayt ol ruhu halk
    Mustafaya söyledi kim ver kulak

    tyice bil mahbubû matlubun benem
    Sevdiğin can ile mağbudun benem
    Gi'ce gündüz durmayıp istediğin
    Nola kim görsem cemalin dediğin
    Gel habibim sana âşık olmuşum
    Kendimi ben sana bende falmışım
    Zâtıma mir'at edindim zatını
    Bile yazdım adım ile adını.
    Ol sevinçten sığmaz oldu kâbına
    Hali arzetti yakın ahbabına
    Dediler ey kıblei muhtacı halk
    Kutlu olsun sana bu miyracı halk
    Milletin olduğumuz devlet yeter
    Hizmetin kıldığımız izzet yeter
    Ger dilersiz bulasız oddan necat
    Mustafaya Mustafaya esselât
    Emri halkü hakkı intaç içre o
    Kaldı gitti gayrı miyraç içre o
    Rah ile rehber hemen kaynaştılar
    Her cihetten düşmana ulaştılar
    Mucizata döndü her bir arbede
    Arşa emsal oldu ol Kocatcpe
    Debredicek dudağın ol mâhveş
    Deprenirdi gökte hem ay hem güneş
    Harta üzre ol şuâmdan gece
    iğne düşse bulunurdu ey hoca.
    Sadrı nurundan karanlık giceler
    Harbe yürürdü yiğitler kocalar
    Doğduğu gün bahre dönmüş parmağı
    Kastedermiş Akdenize varmağı
    «Akdeniz! Bu, ilk hedeftir ordular!»
    Ordular da kuş misali vardılar
    Baş bulunca aslan oldu her nefer
    Türke erdi lam zafer eşsiz zafer.
    Düşmanından kurtarınca ulusu
    Baktı hâle bu ulular ulusu

    Baktı Türk'ün mülkü hem baptı harap
    Anladı kim çare tekti inkilâp
    Türkte kan iyman cesaret bibedel
    Aldı garptan her ne var gerçek güzel
    Kalkolup dîne dehalet eyliyen
    Hırsına iymanı âlet eyliyen
    Gaspeden halkın o gün neyse van
    Bir takım âyet, hadis simsarları
    Dini ihlâl eyliyorlardı heman
    Ol laiklik öyle çıktı ol zaman
    Din ve halk kalsın deyü salim beri
    Her kesin vicdanı hür andan beri
    Ger dilersiz bulasız oddan necat
    Mustafaya Mustafaya esselât...
    Gel berü ey sahibi aşkü vefa
    Gel beni ey kalbi irfanü sefa
    işbu firkat sözünü gûş edelim
    Derd ile ah eyleyüp cûş edelim
    Akıtalım gözümüzden yaşları
    Tazelensin bağrımızın başları
    Ağlayup anm için görmez olan
    Milleti bir çehrede oldur gören
    Her kim ol insan için yaş indire
    Yaşı halkın cümle derdin söndüre
    Adet olmuştu Celâle her seher
    Bir haber salmak «Eyi hayrülbeşer»
    Ağlayu ağlayu ol derdli Celâl
    Saldı eshab içine bir gün melâl
    Susalım biz söylesin Aşık Ömer
    Kim bu vezn ile verilmez bu haber:
    Yok gayri bizlere uyku dönek vay
    Kime bel bağlıyak kime dönek vay
    Vay amansız ecel alçak felek vay
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Dereler denizler çağlar ağlayıp

    En büyük en güzel en yiğit kayıp
    Rabbim de göz yaşı dökmezse ayıp
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Atan gitti millet başın sağ olsun
    Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
    Dağlar birer birer yanar dağ olsun
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Bakışları şimşek gibi çakardı
    Yarını görürdü düne bakardı
    Kürsüye çıktı mı arşa çıkardı.
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Bizdendi sevinçi bizdendi derdi
    Biz uyurduk o bizleri beklerdi
    Uyudu nöbeti bizlere verdi
    Türklük yüreğim dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Dönmüş denizler göz yaşı tasına
    Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasma
    Her evden bir ölü çıkmışçasına
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Gitti her ocağın söndü alevi
    Yeryüzü dediğin bir ölü evi
    Cihan türbe olsa almaz bu devi
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Kaybını yıldızlar bile bileler
    Kırıla kanatlar düşe yeleler
    Kurt kuş duyup cenazesin kılalar
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Gök düşsün toprağa toza belensin
    Gece mezarına yıldız elensin

    Şehitler doğrulsun nöbet dolansın
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Dünya hem kabr olur hem onu gömer
    Yıldızlar kandildir semalar kemer
    Sus boğulayazdm sus Âşık Ömer
    Türklük yüreğini dağlasın gayri
    Cihan da bizimle ağlasın gayri
    Ruhu Türkten ta ebet ayrılmaya
    Yoktu hacet bir vasiyet kılmaya
    Tek halife tek münasip arkadaş
    Millet ehliyetli hem seçmekte baş
    Geldi derhal meclisi davet günü
    İttifakla müntehaptı İnönü.
    Vardı kürsüye yerini yerini
    Hali gördü ol Atanın yerini
    Derd ile ah eyleyüben ol zaman
    Doldu meclisin içi zârü figan
    Meclise nazırdı ruhu Mustafa
    Bîhurûfü lafzü savt etti nida:
    «Türkte cevher işledim yıllarca ben»
    «Biliniz; her biriniz bir parça ben.
    «Kalbolundum hep size hiç kalmadım
    «Ölmedim ben ölmedim ben ölmedim
    Her birin ruhu gün güş eyledi
    Şevkü şâdiye erip cûş eyledi
    Başka fanilerle farkı gördüler
    înönünde Atatürk'ü gördüler...
    Ger dilerseniz bulasız şevkü necat
    Atatürk'e Atatürk'e esselâL
    Ankaralı Aşık Ömer (Behçet Kemal Çağlar)


  4. Cumhuriyet Gazetesinin arşivlerine baktınız mı? Özellikle 1930 ile 1950 arası çıkan sayılarında neler var, neler! Mesela 1930,1931,1932,1933 yıllarına komple bir bakın… Özellikle 1933 yılının 29 Ekimi… Sonraki yılların önemli tarihlerine bir göz atın… Mesela Ezanın ve Kur’an’nın Türkçe okunmasını veren haberler… Tarih kurultayını ve Dil kurultayını, bu kurultaylarda konuşulanları, alınan kararları gazete sayfalarından bir okuyun… Özellikle Dil kurultayı bahsinde gülmekten yerlere yatacağınıza eminim… Mesela 1929 yılında başlayan güzellik yarışmalarındaki kepazelikleri, medeniyet diye nasıl yutturduklarını şaşırarak görürsünüz malum arşivden… 1938 yılının 11 Kasım gazetesine ve bu günü devam eden diğer günlere bir bakın… 1938 yılından sonra, her yılın 10 Kasımlarını takip edin, o günlerde Atatürk’e yazılan küfür mahiyetindeki şiirleri bizzat gazete sayfalarından okuyun…

    Dil kurultayları… Ne saçmalık, ne saçmalık… Sadece bir tane misal vereyim, gerisini sizin düşünün artık… Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil melekleri var ya, bu mübarek meleklerin isimlerindeki ‘il’ ler, Türkçeden geçme imiş… Yani bizim bildiğimiz manadaki ‘il’ kelimesinden gelmiş… Ve bunun gibi daha neler… Malum kurultayda bir Ermeni olan Agop Dilaçar da var, o da fikrini beyan ediyor orada… Üstelik kurultayda olan tek yabancı, o değil…

    1929 yılı bunalım yılı malum… Ama bu yıldan başlayan ve 1934 yılına kadar devam eden bir güzellik yarışması var… Bu yarışmayı düzenleyen de Cumhuriyet gazetesi… Jüri üyeleri arasında kimler var, kimler… Peyami Safa ve Abdulhak Hamit ilk aklıma gelenler… CHP milletvekillerinden de üyeler vardı… Peyami Safa’nın bu yarışma için gazetede yayınlanan yazılarını bir okusanız, ah bir okusanız… Bir iltifat, bir övgü… İşte medeniyet geliyor… Bakın yarışma nasıl oluyor… Efendim, kızlarımız resimlerini gazeteye gönderecek, gazete bu resimlere sayfalarında yer verecek… Daha sonra yani 2. aşamada bu malum kızlar jüri heyetinin önüne çağırılacak… Anadolu’nun her köşesinden gelen kızlar jürinin önünde tüm hünerlerini gösterecek… Daha sonra jüriler ilk üçü seçiyorlar… Birinci olan Dünya güzeli olabilmek için Paris’e gönderiliyor… Bütün bu aşamaları gazete sayfalarından çok rahat takip edebilirsiniz… Ahlaksız resim çok da, hele bir resim var… Bir kız masanın üstüne çıkmış, jürinin aç bakışları önünde… Kız elleri ile eteğini arka tarafında yukarıya doğru kaldırmış, belden yukarısını da öne doğru azıcık eğmiş… Hele ön sayfasında bir kızın resmini vermiş ve üstüne de bir yazı yazmışlar: ‘’Her güzel Türk kızı için, bu müsabakaya girmemek, kendi nefsine karşı işlenmiş bir günah olur.’’ Evet, kelimesi kelimesine böyle yazıyor… Günah anlayışına bak… Bir Amerikan gazetesi Türk kızları hakkında haber yapmış ya, bu durum ‘Müsabakalar kadınlığımız için en güzel bir propaganda vesilesi oluyor’ klişesi ile Cumhuriyet gazetesinde haber veriliyor… Klişe kelimesi kelimesine böyle… Bir başka günün haberinde de bir Paris gazetesinden bir haber aktarılıyor:’ Dün haremde doğup, yarın operanın gümüş köprüsü üzerinde yükselmek!.. Bir milletin tekâmülünde ne büyük mesafedir.’ Cümle aynen böyle geçiyor… Bir gün de bir kızın resminin üzerinde, bu yarışmaya girmek her Türk kızı için milli bir görevdir, diye yazıyor… Yani bir başka anlamda, bu yarışmaya girmek istemeyen kızlar vatan haini olmuş oluyor… İşin asıl şaşılacak yanı, yarışmaya giren bu kızların ansı babası da yanlarında… Ve daha neler, daha ne rezillikler…

    Kurban Bayramı… ‘Bir Müslümanın en mukaddes borcu nedir?’ diye sorsan nasıl cevap verirsiniz… Bakın gazete ilk sayfasında ne yapmış: İki koç resmi ve resmin üstünde kocaman puntolarla yazılmış bir yazı… Orada da şöyle yazıyor:’Tayyare cemiyetine bir kurban vermek EN MUKADDES BORÇ!’ Bir taraftan güzellik yarışmasına girmemek, nefse karşı işlenmiş günah, diğer taraftan da Kurban derilerini malum kuruma vermek en mukaddes borç! Güzellik yarışmasına girmek de milli bir görev, girmeyen hain oluyor bu durumda… Faşistliği, baskıyı görebiliyor musunuz?

    İbadetin Türkçeleştirilmesi bahsine hiç girmeyelim, felaket, tam bir felaket… Bu saçmalıkları millete sormadan yapıyorlar ve güya sayfalarında millete söz hakkı veriyorlar… Gazeteyi okusanız var ya, sanırsınız ki, ortalık güllük gülistanlık, halk durumdan çok memnun… Yaşlı bir kadına sormuşlarda, kadıncağız da demiş ki; Allah Paşa Hz’lerinden razı olsun, Önceden Kitabımızdan bir şey anlamıyorduk, ama şimdi anlıyoruz, meğerse Kitabımız ne güzel şeylerden bahsediyor… Ve daha neler, daha neler… Kadir gecesini bile millete zehir ettiler, Türkçe Kur’an okuttular… Bu bahsi fazla uzatmaya gerek yok, zira her şey ortada…

    Öz Türkçe ile yazılan yazıları, şiirleri bir okusanız var ya, gülmekten yerlere yatacağınıza garanti veririm… O güzelim lisanı katliamdan geçirmişler, yerine koydukları saçma salak karşılıklar… Yahu bütün bunları bir kurultaydan yumurtladılar, güya bilim adamları ilimsel bir çalışma ile Türkçenin özüne katar inip bu kepazelikleri çıkarmış…

    10 Kasım yıldönümlerinde Atatürk’e yazılan şiirler, gazete sayfalarında kendine yer bulmuş… Çoğu şiirler manşetten verilmiş… Şiirlerin büyük çoğunluğu tamamen küfür… Şiirler Atatürk’e haşa Allah’ın sıfatlarını yüklemişler… Şu ana kadar hiç okumadığınız, yayınlanmamış şiirleri orada görebilirsiniz, küfür şiirleri… Misal, bir şirin ismi ‘Ata’yı Tavaf’ dı… Bunlardan örnek vermeye kalkarsam, sayfalar sayfaları kovalar…

    Bütün buraya yazdıklarım, bir yazarın yazısından okuduklarım değil, bir kişinin anlattıklarından dinlediklerim değil, tamamen benim gördüklerim… Hepsi ayni ile vaki…

    Daha neler var ama sırası geldikçe yazarım…


  5. Teymiyye ne demiş, vaktin birinde?

     

    Hutbeden inerken, 'işte Allah benim indiğim gibi iner' gibilerden bir şey söylemişti...

     

    Ya Cüneyd Bağdadi ne demişti?

     

    'Allah cübbemin içindedir' anlamına gelir bir şey söylemişti...

     

    Şimdi bir soru gelsin...

     

    Ne dersiniz, bu halin cevabı ne ola ki???

×
×
  • Create New...