-
Content Count
989 -
Joined
-
Last visited
-
Days Won
42
Posts posted by Hâcegân
-
-
Miralay kardeşim, çok değerli görüşlerin için Allah razı olsun senden... Kendimizi her zaman geliştirmeliyiz... Ancak ben resimlerimde iddialı değilim... O resimler boş zamanlarımda karaladığım, öylesine bir şeyler çizdiğim, üzerinde özenilmeden çizilen resimlerdir... Hepsi de 5 bilemeden 10 dakikada çizilmiştir... Bundan sonra da çizer miyim çizmez miyim, Allah bilir... Bu işler böyledir, bir bakarsın bir kaç saatte 10 resim çizersin, bir bakarsın aylarca yıllarca çizmezsin... Mesela benim yıllarca çizmediğim zaman oldu... Şiir yazmak da böyledir... Bu anlamda biz işi biraz keyfe döktük, efendim...
-
''Oturmuşuz sofraya, yiyeceğiz yoğurdu;
Bu âlem-i dünyada, seni kimler doğurdu?''
Tayfuni…
''Dest-i izdivaç ile eyledin beni figan;
Mazhar oldum aşkına, anla artık kız figan?''
Tayfuni/ÖmeriNot: Bu da çok sevdiğim bir arkadaşım ile benim ortaklaşa bir çalışmam...
- 1
-
Star yine böyle verirken dergiyi, vermemeye başladı... Sonra herhalde daha vermeyecek, dedim... Ama bir kaç hafta sonra tekrar vermeye başladı... Takip edelim...
-
Bugünlük bununla bitirelim...
-
Bisikleti de oraya niye çizdiysem artık...
- 2
-
-
Yiğenim araba çizer misin, diye ısrar edince... Hemen bir şeyler karaladım...
-
Perspektif... Cetvel yok...
- 1
-
Arada bir böyle arabalar da çiziveriyoruz...
- 1
-
Arkadaşlar, az önce paylaştığım resmin boyutunu göstermek için kalemle birlikte hali...
-
Zonguldak yıllarımızda kaldığımız ev... Zonguldaklılar bu evleri hatırlar...
- 2
-
Birazda Teknik Resim... Yalnız cetvel kullanmadım... (Gerçi hiç bir resmimde cetvelin izi yoktur)
- 2
-
-
Bilgisayar kursu... Bir arkadaş buradaki sınavı biraz fazla büyüttü gözünde... Bu da bize konu oldu...
- 2
-
Bilgisayarın başında bir yükleme beklerken, can sıkıntısından böyle bir şeyler karaladım... O da 5 dakika sürdü...
- 1
-
Ve küçük bir çalışmam daha...
- 3
-
Hadise gerçek... Yeri bizim köy... Kahraman yaşlı bir kadın... Ben sadece kağıda döktüm...
- 1
-
Küçük bir çalışma daha...
- 2
-
Esnafların yaya yolunu işgal etmeleri... Hem kendileri ve hem de ticari malları yaya yolunu işgal ediyor ve insanlar yaya yolu yerine yoldan yürümek zorunda kalıyor...
- 1
-
Bu da bir başka çalışmam...
- 2
-
-
Trradomir Atatürk Mevlidinin bulabildiği kısmını eklemiş... Ben de tamamını ekliyorum...
Yurdu halkı her kim ol evvel ana
Her işi asan ede Allah ona
Millet adın zikredelim bir kere
Vacip oldur cümle işte Türklere
Şevk ile «Türküm» dese bir dem lisan
Dökülür cümle hüzün misli hazan;
ismi pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâdâ erişir «Türküm» diyen
Mağra devri anda evler vâr idi;
Türk yetişkin başkalar barbar idi.
Kim ki hakkı sevdi ikrar eyledi:
Dil, yazı, ev.. Cümle ol vâreyledi.
Rehberi irfan olan Türkü tanı
ilk koşan o ilk sapâna hayvanı.
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Can verin tek isteyin Türke hayat.
Ey azizler işte başlarız söze:
Bir vasiyet kılarız illa size
O! vasiyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte.
Genç nesil irfanı müzdat eylesin
Halka ersin halkı irşat eylesin.
Halka anlatsın ki Türktür tacidar.
Türke Türk kaldıkça imkân, hamle var.Haktaâlâ çün yarattı Türkü ilk.
Dedi: Üç kıt'ada olsun olan mülk
(Mustafa) nurunu alnına kodu
Bil (Kemal) in nurudur bu nur dedi.
Kıldı nur ilk Türkün alnında karar.
Kaldı anın ile nice rüzgâr.
Gayrisiyle Türkte oldu böyle fark
Nura garkoldu bu yüzden garbü şark
Kim ki Türke bâş olur hasmın kırar
Bilki ol nur etmiş alnında karar
İşbu nur ile olur gafil reşit
Hânü hakan bay gedâ cümle şehit
Ermek üzere Mustafanın nuruna
Hamle eyler can verir yurt uğruna.
Bir alnından bir alma kaydı ol
Cengizin Timurun alnındaydı ol
Fatihin alnında raksan oldu
Sanma hiç bir anda noksan oldu ol
Erdi umman üzre Hayreddine
Yine oydu yine oydu yine ol
Her büyük alnına nur-u şehap
Türke her zülmette meş'al, mahtap
Mümkünü yok başka kavme aline
Gezdi işbu nur alından eline
Geçti böyle nice ay nice sene
Vakt erişti Bin sekizyüz seksene
Geldi çün ol rahmeten lil âlemin
Gitti nur anda karar etti hemin
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Mustafayı ba Kemal'e esselât
Ol Zübcyde Muştalanın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dür dânesi
Gün gelip oldu Rızadan hamile
Vakt erişti haflaü eyyam ile
Muştalanın gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belirdi gelmedinZulmet içre kaynayıp gitmişti Türk
Sanasın ol nuru kaybetmişti Türk..
Dedi gördüm ol habibin ânesi
Bir aceb nur kim güneş pervanesi
Berk urup indi yatağa nagehan
Gökleredek nur ile doldu cihan
Nurdan bir parmak açü bahredek
Oldu Asya kıt’ası birden döşek
Piri tarih tuttu elden yat dedi
Gökle bir gök bayrak hali vâr idi
Tatlılaşü birden umman sulan
Hcrbiri bir yıldız almış tuğları
Zatar oldu allı serden geçtiler
Atları ummânı birden içtiler
Yer kesilmiş suyu geçti ordular
Birden etrafımda növbet durdular
Bildim anladım ki ol halkın beyi
Eyledi tasmim cihana gelmeyi
Doğrulup yerden şehitler saf saf
Kabe misli kıldılar evim levaf
Yarılıp çıktı dıvardan nagehan
Geldi üç hatun bana oldu ayan
Çevre yanıma konup konuştular
Mustafayı birbirine muştular
Biri Yavuz, biri Fatih biri Timur ânesi
Dediler eşsiz bunun dürdanesi
Bu senin oğlun gibi kadri ccmil
Bir anaya vermemiştir ol Çelil
Muştalanın Mustafası doğmada
Müjde kim Türkün atası doğmada.
Bu gelen Türk'ün yeni imkânıdır
Bu gelen insanların insanıdır.
Ger dilersiz bulasız şevkü nccât
Mustafayı bâ kemale esselât
Der Zübeyde çünkü vakt oldu tamam
Kim vücudc gele ol hayrülenamSusadım gayet hararetten kati
Eyledim ret cam dolusu şerbeti
Kupkuruydu bende ol lahza ağız
Geldi Temris etti ikramı kımız
İçtim anı oldu cismin nûra gark
Nûr ile beynimde yokdu zerre fark
Geldi bir bozkurt ayağıyle reyan
Arkamı sıvâdı kuvvetle hemân
Seyrederken dört yanım hayranü lâl
Şemsin emsâli tulu etti Kemal
Türk elinde ruhlar oldu şâdüman
An olup eşya bile bulmuştu can
Cümle zerratı vatan etti seda
Çağnşuben dediler ki merhaba
Merhaba ey yâr merhaba
Merhaba ey baş halâskâr merhaba
Merhaba ey Türklüğün matlubu sen
Mprhaba ey milletin mahbubu sen
Merhaba ey canı canan merhaba
Merhaba ey derdi derman merhaba
«Merhaba ey asi millet melcei»
Merhaba ey inkılâplar menşei
Gözleri göz alnı hem bedri münir
Ey kamu düşmüşlere sen destigir.
Ey gönüller derdinin dermanı sen
Padişaha karşı halk fermanı sen
' Ger dilersiz bulasız şevkü necat
Can verin tek Türke ram olsun hayat
Çünkü doğdu tarihin bir tanesi
Cümle fatihler olup pervanesi
Birbirine müjdeleyü her melek
Raksa girdi şevkü şâdmdan felek,
Şevk ile yahşiye döndü her yaman
Hayrete düştü Zübeyde ol zaman
Gördü gitmiş ol havatin kimse yok
Görmedi oğlun tazarrû laldı çokArtacaktı büsbütün derdi yası
Gördü kim bir köşede Türk atası
Kırmızı bir bezde görmüş bir beyaz
A'nı takbil i'le kılmış serfiraz
Debreşir dudakları söyler kelam
Anlıyamazdım ne derdi ol hümam
Kulağım ağzına verdim dinledim
Söylediği sözü ol dem anladım
Derki, ey bayrak yüzüm tuttum sana
Milletim gelsin hemen benden yana
Halka bağlayıp gönülden himmeti
Der idi «vâ Milleti vâ Milleti.»
Halka verdi tıfl iken eyyamını
Sen kocaldın anmıyorsun namını
Ger dilersiz bulasız halktan necat
Atatürk'e Atatürk'e esselât
Doğduğundan geçti beş on yıl zaman
Kargalardan hıfzedem derdi hemen
Dayısının tarlasında baklayı
Memleketten kara kuvvet kovmayı
Ol zamandan eylemiş talim meğer
Mustafayı Harbiyeye verdiler
Hâzırolsun millete imdat için
Hırsa geldi orda istibdat için
Uykusuz kaldı hürriyet aşkına
Tam erişti orda millet aşkına
Namını hakketti tam buldu Kemal
Aklına koymuştu labüt ihtilal
Gün begün ol ilmine ilm ekledi
Hizmet üzre tam zamanı bekledi
Sabrı Eyyub üzre sabretti müdam
Ta ki gün gelsin ve vakt olsun tamam
Ger dilersiz bulasız şevkü necat
Azmedin de Türke ram olsun hayat
Ehli iz'an farkedü'ben şaşalar
Harba girdi Tal'at Enver paşalaKahra soktu nara koydu milleti
Padişahın yoktu zerre kıymeü
Topla zırhlıyla revan oldu yola
Girmek üzre üç hasım İstanbul'a
Hasta inan Türk'ü kahra geldiler
Vahü eyvah Seddibahre geldiler
Almanı Osmanlısı âmirlerin
Şaşurûben düştüler acze hemîn
Mustafa mîri alaydı ol zaman
Sabrı bitti fiyle başvurdu heman
Türk olan tam Türk olan tek âmir o
Türk eriyle mucizata kadir o
Bîkararlık ellere tasmim ona
Ettiler hem orduyu teslim ona
Baş bulunca aslen oldu her nefer
Türk kazandı en sonunda tam zafer
Sanma ibret aldılar da kandılar
Sürdüler ordan ora kıskandılar
Vaktü saat ermemişti dinledi
Nerde bozgun varsa gitti önledi
Müttefikler pes dedi mağlup olup
Ali osmanın günü etti gurup
Son hafidi çıktı korkak hem deni
Padişahın en laîn en miskini
Döndü düşmanlar elinde bir kula
Üç hasım birden girip İstanbul'a
Şurda burda yok yere kan eyledi
Şehri masum Türk'e zindan eyledi
Ağlar oldu Türk olan büyük küçük
Cümlenin bahtı siyah boynu bükük
Bir seda yok diyebilsin doğrulun
Kcrbelâ efganı var Islanbulun
Bitti her şey zannedip kabrin eşen
Bitti her şey zannedip hainleşen
Payitahtın kaç münevver insanı
Bilmiyordu hangi kan Türkün kanıCoştu mu her kudretin üstündedir
Düşmanı kahreylemek kastindedir.
Zerre toz kondurmıyan iymanına
Bir tek insan vardı halkı âşinâ
Eır siyah efkâra delmiş her kafa
Halkı hakla bir görürdü Mustafa
Tam zamandı ihtilâl intacına
Halk denen hakkın erip miyracına
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Can verin tek isteyin halka hayat
Gel berü ey aşk oduna yanıcı
Kendüyü mâşûka âşık sanıcı
Dinle miyracı Kemali sen ayan
Aşık isen aşk oduna durma yan
Aşka ermişsen eğer şekvayı kıs
Bin dokuzyüz on dokuz onbeş mayıs
Vakti miyraç vuslatı halkın demi
Rehberi yok hem Bürâkı bir gemi
Hem kuşanmak istemez hülle kemer
Sırma rütbe oldu birden derbeder
Söktü birden vurdu ânı yerlere
lytibar halktı rütbe erlere
Bekliyordu halk onu bahtı siyah
Anlayuben hali ol bahri siyah
Dedi ulaş millete ya Mustafa
Muntazırdır anda eshabı cefa
Kimde kim aşkın nişanı vardürür
Akibet maşuka anı erdürür
Çalkanıp dört beş gün ol şahı harem
Geldi Samsuna hemen bastı kadem
Anladı kim bitti her şey arkada
Marifet halkın habibi olmada
Ger dilersiz bulasız şevkü necat
Can verin tek isteyin halka hayat
Mustafadan önce sultâna söven
Halkı hakla bir tutup her dem övenŞehri terkle bir münasip dağ bulan
Halka âşık sulatana âsi olan
Erlere ol payitahtı bîhaya
Köhne devlet derdi: «Bâgî, eşkiya»...
Eşkiya ervahı karşı geldiler
Mustafaya izzet ikram kıldılar
Sânasm kim kan ve candan ses gelir
Hem Dadaldan hem Kozandan ses gelir
«Gel aman gel, gel aman er oğlu er»...
Coşturuben sazını «Köroğlu» er
Terceman ehli cefanın aşkına
Türkü söyler Mustafanın aşkına
Sultan hain Bey sapıtmış çete var
Vakit tamam fırsat tamam hoş geldin
İstanbul'dan riya müdara çıkar
Sen geldin orada hakka eş geldin
Israfilin suru sesin bu sabah
Emrindedir Yunus, Seyrani, Emrah.
Dağdadır ben gibi binlerce gümrah
Başını kaybeden halka baş geldin.
Köroğlu hayranın her eroğlu er
Emrinde bu millet dünya tepeler
Uzat parmağını çöksün tepeler
Oğlum ustam ağam hoş geldin.
Her biri kutluladı miyracmı
Dediler «Giydin saadet tacını»
«Yürü kim meydan şenindir bu gece
«Sohbeti türkân şenindir bu gece
«Ermedi evvel gelen bu devlete
«Kimse lâyik olmadı bu rifate
«Ruhu halka ermek üzre gel beri»
«Sahibi mevlût Süleyman Rehberi
«Rahı aşkda kim sakınır cânını
«Ol kaçar görse gerek cananını
Bîhurufü lafzü sayt ol ruhu halk
Mustafaya söyledi kim ver kulaktyice bil mahbubû matlubun benem
Sevdiğin can ile mağbudun benem
Gi'ce gündüz durmayıp istediğin
Nola kim görsem cemalin dediğin
Gel habibim sana âşık olmuşum
Kendimi ben sana bende falmışım
Zâtıma mir'at edindim zatını
Bile yazdım adım ile adını.
Ol sevinçten sığmaz oldu kâbına
Hali arzetti yakın ahbabına
Dediler ey kıblei muhtacı halk
Kutlu olsun sana bu miyracı halk
Milletin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Mustafaya Mustafaya esselât
Emri halkü hakkı intaç içre o
Kaldı gitti gayrı miyraç içre o
Rah ile rehber hemen kaynaştılar
Her cihetten düşmana ulaştılar
Mucizata döndü her bir arbede
Arşa emsal oldu ol Kocatcpe
Debredicek dudağın ol mâhveş
Deprenirdi gökte hem ay hem güneş
Harta üzre ol şuâmdan gece
iğne düşse bulunurdu ey hoca.
Sadrı nurundan karanlık giceler
Harbe yürürdü yiğitler kocalar
Doğduğu gün bahre dönmüş parmağı
Kastedermiş Akdenize varmağı
«Akdeniz! Bu, ilk hedeftir ordular!»
Ordular da kuş misali vardılar
Baş bulunca aslan oldu her nefer
Türke erdi lam zafer eşsiz zafer.
Düşmanından kurtarınca ulusu
Baktı hâle bu ulular ulusuBaktı Türk'ün mülkü hem baptı harap
Anladı kim çare tekti inkilâp
Türkte kan iyman cesaret bibedel
Aldı garptan her ne var gerçek güzel
Kalkolup dîne dehalet eyliyen
Hırsına iymanı âlet eyliyen
Gaspeden halkın o gün neyse van
Bir takım âyet, hadis simsarları
Dini ihlâl eyliyorlardı heman
Ol laiklik öyle çıktı ol zaman
Din ve halk kalsın deyü salim beri
Her kesin vicdanı hür andan beri
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Mustafaya Mustafaya esselât...
Gel berü ey sahibi aşkü vefa
Gel beni ey kalbi irfanü sefa
işbu firkat sözünü gûş edelim
Derd ile ah eyleyüp cûş edelim
Akıtalım gözümüzden yaşları
Tazelensin bağrımızın başları
Ağlayup anm için görmez olan
Milleti bir çehrede oldur gören
Her kim ol insan için yaş indire
Yaşı halkın cümle derdin söndüre
Adet olmuştu Celâle her seher
Bir haber salmak «Eyi hayrülbeşer»
Ağlayu ağlayu ol derdli Celâl
Saldı eshab içine bir gün melâl
Susalım biz söylesin Aşık Ömer
Kim bu vezn ile verilmez bu haber:
Yok gayri bizlere uyku dönek vay
Kime bel bağlıyak kime dönek vay
Vay amansız ecel alçak felek vay
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Dereler denizler çağlar ağlayıpEn büyük en güzel en yiğit kayıp
Rabbim de göz yaşı dökmezse ayıp
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Atan gitti millet başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Bakışları şimşek gibi çakardı
Yarını görürdü düne bakardı
Kürsüye çıktı mı arşa çıkardı.
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Bizdendi sevinçi bizdendi derdi
Biz uyurduk o bizleri beklerdi
Uyudu nöbeti bizlere verdi
Türklük yüreğim dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Dönmüş denizler göz yaşı tasına
Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasma
Her evden bir ölü çıkmışçasına
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz bu devi
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Kaybını yıldızlar bile bileler
Kırıla kanatlar düşe yeleler
Kurt kuş duyup cenazesin kılalar
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Gök düşsün toprağa toza belensin
Gece mezarına yıldız elensinŞehitler doğrulsun nöbet dolansın
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Dünya hem kabr olur hem onu gömer
Yıldızlar kandildir semalar kemer
Sus boğulayazdm sus Âşık Ömer
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Ruhu Türkten ta ebet ayrılmaya
Yoktu hacet bir vasiyet kılmaya
Tek halife tek münasip arkadaş
Millet ehliyetli hem seçmekte baş
Geldi derhal meclisi davet günü
İttifakla müntehaptı İnönü.
Vardı kürsüye yerini yerini
Hali gördü ol Atanın yerini
Derd ile ah eyleyüben ol zaman
Doldu meclisin içi zârü figan
Meclise nazırdı ruhu Mustafa
Bîhurûfü lafzü savt etti nida:
«Türkte cevher işledim yıllarca ben»
«Biliniz; her biriniz bir parça ben.
«Kalbolundum hep size hiç kalmadım
«Ölmedim ben ölmedim ben ölmedim
Her birin ruhu gün güş eyledi
Şevkü şâdiye erip cûş eyledi
Başka fanilerle farkı gördüler
înönünde Atatürk'ü gördüler...
Ger dilerseniz bulasız şevkü necat
Atatürk'e Atatürk'e esselâL
Ankaralı Aşık Ömer (Behçet Kemal Çağlar) -
Cumhuriyet Gazetesinin arşivlerine baktınız mı? Özellikle 1930 ile 1950 arası çıkan sayılarında neler var, neler! Mesela 1930,1931,1932,1933 yıllarına komple bir bakın… Özellikle 1933 yılının 29 Ekimi… Sonraki yılların önemli tarihlerine bir göz atın… Mesela Ezanın ve Kur’an’nın Türkçe okunmasını veren haberler… Tarih kurultayını ve Dil kurultayını, bu kurultaylarda konuşulanları, alınan kararları gazete sayfalarından bir okuyun… Özellikle Dil kurultayı bahsinde gülmekten yerlere yatacağınıza eminim… Mesela 1929 yılında başlayan güzellik yarışmalarındaki kepazelikleri, medeniyet diye nasıl yutturduklarını şaşırarak görürsünüz malum arşivden… 1938 yılının 11 Kasım gazetesine ve bu günü devam eden diğer günlere bir bakın… 1938 yılından sonra, her yılın 10 Kasımlarını takip edin, o günlerde Atatürk’e yazılan küfür mahiyetindeki şiirleri bizzat gazete sayfalarından okuyun…
Dil kurultayları… Ne saçmalık, ne saçmalık… Sadece bir tane misal vereyim, gerisini sizin düşünün artık… Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil melekleri var ya, bu mübarek meleklerin isimlerindeki ‘il’ ler, Türkçeden geçme imiş… Yani bizim bildiğimiz manadaki ‘il’ kelimesinden gelmiş… Ve bunun gibi daha neler… Malum kurultayda bir Ermeni olan Agop Dilaçar da var, o da fikrini beyan ediyor orada… Üstelik kurultayda olan tek yabancı, o değil…
1929 yılı bunalım yılı malum… Ama bu yıldan başlayan ve 1934 yılına kadar devam eden bir güzellik yarışması var… Bu yarışmayı düzenleyen de Cumhuriyet gazetesi… Jüri üyeleri arasında kimler var, kimler… Peyami Safa ve Abdulhak Hamit ilk aklıma gelenler… CHP milletvekillerinden de üyeler vardı… Peyami Safa’nın bu yarışma için gazetede yayınlanan yazılarını bir okusanız, ah bir okusanız… Bir iltifat, bir övgü… İşte medeniyet geliyor… Bakın yarışma nasıl oluyor… Efendim, kızlarımız resimlerini gazeteye gönderecek, gazete bu resimlere sayfalarında yer verecek… Daha sonra yani 2. aşamada bu malum kızlar jüri heyetinin önüne çağırılacak… Anadolu’nun her köşesinden gelen kızlar jürinin önünde tüm hünerlerini gösterecek… Daha sonra jüriler ilk üçü seçiyorlar… Birinci olan Dünya güzeli olabilmek için Paris’e gönderiliyor… Bütün bu aşamaları gazete sayfalarından çok rahat takip edebilirsiniz… Ahlaksız resim çok da, hele bir resim var… Bir kız masanın üstüne çıkmış, jürinin aç bakışları önünde… Kız elleri ile eteğini arka tarafında yukarıya doğru kaldırmış, belden yukarısını da öne doğru azıcık eğmiş… Hele ön sayfasında bir kızın resmini vermiş ve üstüne de bir yazı yazmışlar: ‘’Her güzel Türk kızı için, bu müsabakaya girmemek, kendi nefsine karşı işlenmiş bir günah olur.’’ Evet, kelimesi kelimesine böyle yazıyor… Günah anlayışına bak… Bir Amerikan gazetesi Türk kızları hakkında haber yapmış ya, bu durum ‘Müsabakalar kadınlığımız için en güzel bir propaganda vesilesi oluyor’ klişesi ile Cumhuriyet gazetesinde haber veriliyor… Klişe kelimesi kelimesine böyle… Bir başka günün haberinde de bir Paris gazetesinden bir haber aktarılıyor:’ Dün haremde doğup, yarın operanın gümüş köprüsü üzerinde yükselmek!.. Bir milletin tekâmülünde ne büyük mesafedir.’ Cümle aynen böyle geçiyor… Bir gün de bir kızın resminin üzerinde, bu yarışmaya girmek her Türk kızı için milli bir görevdir, diye yazıyor… Yani bir başka anlamda, bu yarışmaya girmek istemeyen kızlar vatan haini olmuş oluyor… İşin asıl şaşılacak yanı, yarışmaya giren bu kızların ansı babası da yanlarında… Ve daha neler, daha ne rezillikler…
Kurban Bayramı… ‘Bir Müslümanın en mukaddes borcu nedir?’ diye sorsan nasıl cevap verirsiniz… Bakın gazete ilk sayfasında ne yapmış: İki koç resmi ve resmin üstünde kocaman puntolarla yazılmış bir yazı… Orada da şöyle yazıyor:’Tayyare cemiyetine bir kurban vermek EN MUKADDES BORÇ!’ Bir taraftan güzellik yarışmasına girmemek, nefse karşı işlenmiş günah, diğer taraftan da Kurban derilerini malum kuruma vermek en mukaddes borç! Güzellik yarışmasına girmek de milli bir görev, girmeyen hain oluyor bu durumda… Faşistliği, baskıyı görebiliyor musunuz?
İbadetin Türkçeleştirilmesi bahsine hiç girmeyelim, felaket, tam bir felaket… Bu saçmalıkları millete sormadan yapıyorlar ve güya sayfalarında millete söz hakkı veriyorlar… Gazeteyi okusanız var ya, sanırsınız ki, ortalık güllük gülistanlık, halk durumdan çok memnun… Yaşlı bir kadına sormuşlarda, kadıncağız da demiş ki; Allah Paşa Hz’lerinden razı olsun, Önceden Kitabımızdan bir şey anlamıyorduk, ama şimdi anlıyoruz, meğerse Kitabımız ne güzel şeylerden bahsediyor… Ve daha neler, daha neler… Kadir gecesini bile millete zehir ettiler, Türkçe Kur’an okuttular… Bu bahsi fazla uzatmaya gerek yok, zira her şey ortada…
Öz Türkçe ile yazılan yazıları, şiirleri bir okusanız var ya, gülmekten yerlere yatacağınıza garanti veririm… O güzelim lisanı katliamdan geçirmişler, yerine koydukları saçma salak karşılıklar… Yahu bütün bunları bir kurultaydan yumurtladılar, güya bilim adamları ilimsel bir çalışma ile Türkçenin özüne katar inip bu kepazelikleri çıkarmış…
10 Kasım yıldönümlerinde Atatürk’e yazılan şiirler, gazete sayfalarında kendine yer bulmuş… Çoğu şiirler manşetten verilmiş… Şiirlerin büyük çoğunluğu tamamen küfür… Şiirler Atatürk’e haşa Allah’ın sıfatlarını yüklemişler… Şu ana kadar hiç okumadığınız, yayınlanmamış şiirleri orada görebilirsiniz, küfür şiirleri… Misal, bir şirin ismi ‘Ata’yı Tavaf’ dı… Bunlardan örnek vermeye kalkarsam, sayfalar sayfaları kovalar…
Bütün buraya yazdıklarım, bir yazarın yazısından okuduklarım değil, bir kişinin anlattıklarından dinlediklerim değil, tamamen benim gördüklerim… Hepsi ayni ile vaki…
Daha neler var ama sırası geldikçe yazarım…
-
Teymiyye ne demiş, vaktin birinde?
Hutbeden inerken, 'işte Allah benim indiğim gibi iner' gibilerden bir şey söylemişti...
Ya Cüneyd Bağdadi ne demişti?
'Allah cübbemin içindedir' anlamına gelir bir şey söylemişti...
Şimdi bir soru gelsin...
Ne dersiniz, bu halin cevabı ne ola ki???
Abdülaziz Bayındır Kripto Mu?
in Serbest Kürsü
Posted · Report reply
A.Bayındır...
Bu adam, Said Nursi Hazretlerini reenkarnasyon inancı ile itham ediyor... Neymiş, Bediüzzaman Reenkarnasyoncu imiş, bir risalesinde böyle yazmış...
Bir de Peygamberimize (S.A.V) salavat getirmek hadisesi var... Salavat destek anlamında imiş, yoksa bizim anladığımız şekilde bir salavat değilmiş...
Ve daha neler, neler!!!
Canavardan kaçar gibi kaçalım bu Bayındır'dan...