Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Hâcegân

Editor
  • Content Count

    989
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    42

Posts posted by Hâcegân


  1. Mecal ve yazılarını bir kenara bırakıp, kendi fikirlerimi yazayım...

     

    Bir kez daha hadise benim pencereden size aktarayım...

     

    2011 seçimlerinden önce Ak Parti projelerini sundu, seçim vadi olarak gündeme getirdi... Bu projeler sadece İstanbul için değil, bir çok şehir için geçerli idi... Mesela Trabzon'da bu projelerinin bir kısmını hayata geçirdi, bir kısmının çalışmaları da sürüyor...

     

    Taksim meydanında yapacaklarının son halini bir animasyon ile halka gösterdi, Ak Parti... Sonra seçimler oldu, Ak Parti kazandı... Ak Parti seçimden önce söz verdiği projelerini hayata geçirebilmek için girişimlerde bulundu zira bu girişimleri yapmasaydı, popülizm siyaseti Ak Parti'nin boynuna asılırdı, haliyle seçimlerden önce verdiği sözü yerine getirmek, bu partinin görevidir. İBB meclisi diyelim, bu Taksim projesi için oylama yaptı ve oradan oy birliği ile karar çıktı ki, o mecliste CHP milletvekilleri de vardı... Buraya kadar her şey normal seyrinde gelişti...

     

    Her şey normal seyrinde gelişirken, Taksim'de, parkta bir kaç kişiden oluşan grup çadır kurdu, eylemlerini yapmaya başladılar ki; bu hal bir kaç gün devam etti...

     

    Hulasa edersek, 2011 seçimlerinden önce başlayan bir süreç, parktaki eylem... Eyleme ilk müdahaleye kadar böyle...

     

    Bu arada eş zamanlı olarak bu eylem üzerine inşa edilmeye çalışılan bazı giydirmelerin hazırlıklarını da gözden ırak tutmamak lazım... Bunlar nelerdir??? Yabancı medya kuruluşları eylemlerden önce bütün hazırlıklarını yapmış, İstanbul'a konuşlanmışlar... M.ALİ Alabora adlı kişi de eylemlerden önce sahnelediği bir oyun ile sanki bütün bu olanların provasını yapmıştı ki, o haberler piyasaya çıkınca bu kişi ortalıktan kayboldu... Bunun yanında hadiselerin başladığı ilk günden itibaren, üstelik çok çabuk bir şekilde bütün şehirlere yayılan organize eylemler de bu işlerin önceden planlandığını çok açık bir şekilde gösteriyordu... Büyük şirketlerin yatırımlarını hadiselerden önce çekmesi gibi ekonomik durumları hiç yazmaya gerek bile yok. Bir de hadiselerin ilk anlarında ortalığa yayılan türlü yalanlar tek bir merkezden çıkma izlemini veriyordu. Bütün bunlara başbakanın da belirttiği gibi bu hadiselerden 2 ay önceden istihbaratların alınmış olmasını da eklersek, vaziyet biraz daha gün yüzüne çıkmış olur ki, burada alınan birtakım istihbaratın gerçekleşmesi için bir kıvılcım gerekli idi... Hükumet bu kıvılcımın Taksim olacağını göremedi... Şimdi eş zamanlı olarak bir kaç gün içerisinde gerçekleşen bu kadar hadise ile birlikte bir şey daha vardı. O da işte bu taksim'de başlayan bir kaç kişilik eylem... Naçizane görüşüm, orada toplanan bu bir kaç kişinin de oraya çevre hassasiyeti ile geldiklerine inanmak istemiyorum. Bu müdahaleden önceki eylemlerinde bu oyunun bir parçası olarak görüyorum. Bu görüşümün gerekçesi de, o eylemcileri samimi bulmuyorum... Bir kaç ağaç için oraya toplananlar, asıl ağaç katliamlarında ses çıkaramamışlardır...

     

    Şimdi başa dönelim ve hadiseleri ilk müdahale esnasında okumaya çalışalım... Evet, burada, ilk müdahale sırasında bir yanlışlık olabilir... Bunun soruşturması da yapılıyor zaten, daha ilk günden itibaren... Ama bu ilk müdahale sonrası vuku bulan hadiseler, o ana kadar yapılan hazırlıkların işe koşulmasına yaramaktan başka bir şeye yaramadı, o müdahaleler soruşturma mevzusu yapılmışken, bütün yetkililer tarafından o ilk müdahalenin yanlışlığı ortaya serilmişken, bazı odaklar tarafından iş şirazesinden çıkarıldı... Birden Türkiye geneline sıçrayan bu hadiseler, hazırlıkları yapılan bir planın devamı niteliğindeydi, Taksim'deki eylem de işte bu planın bahanesi oldu...

     

    Hadiselerin başladığı ilk anlarda bazı yayın kuruluşları da üzerlerine düşen görevlerini yerine getiriyordu... Mesela Hak TV ile Ulusal TV ortalığa yaydıkları yalan haberlerle bilgi kirliliği oluşturdular, sosyal paylaşım ağlarıyla provokatörlük yapıldı... İşte tam bu sıralarda ekranlara çıkan bazı tipler, hükumetin bu dalgaya dayanamayacaklarını, hükumetin düşeceğini, devrimin geldiğini halkın sokaklara düştüğünü söylüyorlardı... Malum Alabora da ' mesele ağaç meselesi değil, anlamadın mı?' kıvamında bir şeyler paylaşıyordu... Artık halkın bu hükumeti istemediği, onun için yollara, sokaklara döküldüğünü söylüyorlardı... Açık ve net bir şekilde devrimden söz ediyorlardı...

     

    Bu arada yabancı kanallar bütün bu hadiseleri olduğundan farklı göstererek veriyorlardı... Sanki Taksim meydanını Tahrir meydanı gibi veriyorlardı, hadiselerin ismini de çoktan koymuşlardı: Türk Baharı... Erdoğan'ı Esat ile bir tutuyorlardı, Ortadoğu diktatörleri ile bir tutuyorlardı, Erdoğan'ı... üstelik bu yabancılar, Esat'ın katliamlarını kör idiler... Bunun yanında bizim polisin müdahalesini çok sert gösteriyorlardı ama kendi ülkelerindeki polis müdahalelerine göre bizim polislerin melek gibi kaldıklarını gizliyorlardı...

     

    Şimdi dönelim Taksim meydanına... İlk günlerde takım taraftarları vardı... Ama bunlar sonradan çekildi o alandan, Trabzonspor resmi sitesinden açıklama yaptı ve oradaki taraftarların Trabzon'u temsil etmediğini çok net bir şekilde dile getirdi...

     

    Polisin son müdahalesinde anıttan ve malum binadan kimlerin bayraklarını ve flamalarını indirdiği ortada... Bunları daha önceki yazımda verdim... İşte o müdahaleler bittikten sonra bile BDP bayrağı o alanda dalgalanıyordu...

     

    Bu eylem istismar edildi... Buradan yola çıkarak hükumeti devirmeye kalktılar, devrim yapmaya kalktılar ama yemedi...

     

    Derwish kardeşim... Verdiğin örnek çok basit kalıyor... Oradaki Anıtkabir tutumunu benimseyecek kişilerin aşırı uç kesimler olacağını ve onların da temsil yönlerinin olmayacağını sen çok iyi bilirsin... Kaldı ki, eylemcilerin yaptığı o rezillikler karşısında bu söylem devede kulak kalır, zaten bu söylemi yapan kişinin haddi de bildirildi... Hüseyin Üzmez'in yüzünden Necip Fazıl'ın çektiği sıkıntılar belli... Üzmez'in tavrı Necip Fazıl'ı bağlamaz... O Anıtkabir söyleminden başka şöyle dişe dokunur bir söylem yoktur... Olsa da bunları kabul etmemiz imkansız zaten... Mesela bir kadına çocuğu ile birlikte yapılanlarla, bu Anıtkabir söylemi karşılaştırılamaz... Veya o kadın ile çocuğunun başına gelenlerle neyi karşılaştırmalı vereceksin bu tarafta??? O yıkılan yakılan arabalar, sokaklar, binalar, o rezillikler, o eşkiyalıklar ile neyi karşılaştıracağız bu taraftan???

     

    Derwis kardeşim... Sen beni çok şaşırttın...

     

     

     

     


  2. mecal...

     

    Sana da bir film sahnesi anlatayım...

     

    Adam arkadaşının yanına geliyor ve soruyor:

    -Sen filan ustanın evini niye yıktırdın?

    Arkadaşı yıktırmadığını söylüyor... Adam arkadaşına söylüyor:

    -Tamam anladım da, sen filan ustanın evini niye yıktırdın???

    Adamın arkaşı sabırla yıktırmadığını söylüyor... Adam yine bildiğini okuyor ve diyor ki:

    -Tamam anladım, sen filan ustanın evini yıktırmadın da, e o zaman sen filan ustanın evini niye yıktırdın???

     

    mecal bu sahne sana gelsin...

     

    Derwish seni de işin gerçek boyutuna davet ediyorum...

     


  3. Yahu Hacegan gören de Tayyip'in yargıya hiç müdahale etmediğini sanır. Eğer şurada yazdıklarımızı samimiyetle yazıyorsak yargının hükümetin emrinde olduğunu itiraf etmemiz gerek zaten. Öyle olmasaydı şu pkk elebaşıyla görüşmelerden sonra kck dan tutuklananlar serbest bırakılmazdı değil mi? Hadi onu da geçelim, varsın tesadüf olsun. Peki bu başbakan değil miydi şu gezi parkı ile ilgili mahkemenin durdurma kararına rağmen biz buraya bunu yapacağız, ne yaparsanız yapın diyen? Yok yargıya müdahale ediyormuş görünümü verecek, yok bilmem ne, bunları geçelim.

     

    Şimdi Başbakan Yargıya müdahale mi etsin, bunu mu istiyorsun?

     

    Mecal... Taksim'e gel Taksim'e... Konuyu dağıtma... Gerçi ben seni o konularda da bir güzel haşlarım da, evvela şu Taksim olayını bitirelim... Ben bu taktikleri çok iyi bilirim, çıkmaz bir sokağa girdin mi, hemen mevzuları dal budak dağıtırsın...

     

    Mecal... Seni yerle bir ettim, senin utanman sıkılman yok mu? Yalanlarını birbir ortaya çıkardım, hala saçmalıyorsun...

     

    Yahu sen ne anlamaz herifsin... Yalancı...

     

    Ay ben İçişleri Bakanlığın verdiği bilgilere güvenmem de... Ama TTB verilerine güveniyorsun, üstelik TTB bilgileri ile yabancı kaynaklar da birbirini tutuyor... TTB'nin bir şubesinin İslam'a hakaretlerini sen duymadın, okumadın herhalde... Bak burada seni çürüttüm, kaynağının ne olduğunu gözler önüne serdim...

     

    Şey o taleplerin ilk iki maddesinin dışındakiler yalanmış, zaten orada altı madde varmış, hani 7 madde vardıydı da... Yahu sen okumuyor musun şuraya yazdıkları mı? Gösterdiğim 3 kaynak haberle senin nasıl bir yalancı olduğunu ortaya çıkardım... Sen akıllanmadın mı?

     

    Neymiş? "Başbakan göstericilerin dediklerini yapamazmış, bunun Imf'den ne farkı varmış" yahu arkadaş bunlar senin vatandaşların, seçmenin değillerse de vatandaşların, eğer sen tüm Türkiyenin başbakanıyım diyorsan isteklerini elbette ki gözönüne alacaksın. Bu istekleri gözönüne almayı yenilgi olarak algılayan zihniyete de ayrıca şaşırıyorum, ne bu yahu savaşta mıyız? Düşmana avantaj mı sağlamış oluyorsun göstericilerin taleplerini gözardı etmeyince? Partizanlığı bırakın, vatandaş olarak düşünün. Bireysel düşünceye sahip olmak gerek, partim bunu düşünüyor destekliyor ben de desteklerim gibi saçma bir yola girmemek gerek, bize yakışan duruş budur.

     

    Şu yukarıdaki yazılara bak... Yahu bu saçmalıkların neresine, ne yazayım??? ben sana yukarıda neler anlattım??? Sen o adamların taleplerini şuraya bir yazsana???

     

    Taksim meydanındakilerin büyük çoğunluğu teröristtirler... Bu adamların talepleri ne olabilir ki???

     

    Bak... Adamın elinde BDP bayrağı var, hemen bir kaç metre uzağında bir başka eylemci Bozkurt işareti yapıyor... Taksim meydanında Öcalan resimleri, PKK bayrakları ile geziyorlar artık... Orada masum eylemciler pek kalmadı artık...

     

    TGB'de o meydanda... TGB nedir, biliyor musun? Bu adamların yaptığı bir eylemde, bir eşeğe başörtüsü bağladılar... TGB İşçi Patisine organik bağı olan söz de gençlik örgütü... İslam ile ilişkileri ortada...

     

    Bak o meydanda daha kimler var:

     

    SDP

    ESP

    BDP

    Söz Dergisi

    SYKP

    SKM

    HKP

    DEV-GENÇ

    DEV-LİS

    Halkevleri...

     

    O meydanda bunların bayraklarından, flamalarından başka hiçbir bayrak ve flama yok, iyi mi? Eğer varsa, yaz şuraya, yaz da biz de bilelim... Yok ama...

     

    Şimdi gelelim asıl meseleye... Bunların seçimlerdeki ağırlığı ne kadar? BDP'yi çıkar aradan, ağırlıkları ne kadar? Yüzde 1 değerini geçerler mi bilmem!!! Hadi yüzde 3 diyelim... Hani halk, nerede? Gören bana da göstersin, nerede??? Meydanlardaki flama ve bayrak çokluğu ile toplumsal yapının siyasi yelpazesi uyuşmuyor, peki oradakiler kimi temsil ediyor???

     

    Bak... Bu adamların toplumsal tabanları yok... O yüzden bunlar meşru yollardan hedeflerine ulaşamazlar... E o zaman ne yapacaklar??? İstismar!!! CHP'deki bazı milletvekillerin kimlikleri ile bu yukarıda ismini verdiğim örgütlerin fikir yapısı vardır, eylem birlikleri vardır... Eğer meydan alanlarına bakarsan, o milletvekillerini görürsün... Bunlar CHP'nin hazır tabanına, sabit tabanına dayanmak istediler ve bunu belli ölçüde başardılar... CHP'nin bunların peşine takılması bundan işte... Bilmem ki, bunları sana nasıl anlatayım???

     

    Bak bu ittifak Yargı için yapılan referandum sürecinde de aynı yerde buluştular, aynı dava uğruna bir oldular... O referandumun yapılma sebebi neydi, biliyor musun? Yargı üstünde kurulan vesayeti ortadan kaldırmak için yapıldı o referandum... Ey gidi akıl...

     

    Şimdi şu yukarıdaki isimleri iyice oku, incele, internet nimetlerinden faydalan... Bak o isimlerin bayrakları filan Taksim anıtının üstünde asılı durdu günlerce, o öcü gibi binanın ön yüzünde arz-ı endam ettiler o bayraklar, iyi mi? Orada bunlardan başka bayrak var mıydı? Yoktu...

     

    Erdoğan bunları mı dinleyecek? Sen bu derin solculara bu kadar iyimser nasıl yaklaşıyorsun, anlamıyorum???

     

    Meydanlardaki dizi oyuncularını, şarkıcıları, genel anlamda sanatçıları görmedin mi? Kartel medyasında ne kadar dizi dönüyorsa, hepsinin oyuncuları orada boy gösterdiler, kafa çıkardılar... Bunlar 10 yıl boyunca sustular da, şimdi niye kafa çıkardılar, hiç düşündün mü? Eylemlerin ilk anlarında büyülendiler, Erdoğan'ın gideceğini, Erdoğan'ın bu selin önünde duramayacağını sandılar...

     

    Yahu o dizi oyuncuların çok ama çok büyük çoğunluğunun orada olması biraz garip değil mi? İnsanlar sanatçı olabilmek için bir filtreden mi geçiriliyorlar da, bu oyuncular bir fabrika ayarına dönüp, Taksim meydanına indiler???

     

    Bu oyuncuların oynadı diziler değil mi, bu ülkenin ahlaki yapısını yerle bir eden? Bunlar değil mi, toplumsal değerlerimize her bölümde küfreden, bunlar değil mi ecdat düşmanlığı yapan??? Peki milletin ahlakına saygısı olmadığını filmlerinde gösteren bu sanatçıların destek verdiği bir eylemden nasıl bir fayda beklenir, söyler misin? Mantık yürütülerek de bazı şeyler tahmin edilemez mi yani???

     

    Yağma orada, lezbiyen gruplar orada, sidik kokuları orada... Bu toplumun ruh köküne ne kadar yabancı unsur varsa, hepsi birden Taksim meydanından resmi geçit yapıyor...

     

    mecal... Sen laf anlamıyorsun, aynı konu etrafında patinaj yapıp duruyorsun... Sen kafana göre takıl...

     

     


  4. mecal...

     

    Şöyle yazmışsın:Sana ilk kez bazı konularda katılıyorum, marjinal sol örgütlerin bu tür hadiseleri istismar etmeye çalıştıkları görülemeyecek şey değil.

    Şöyle birşey söyleyeyim o halde, belki bir benzerlik kurabilirsin. Biz bu sitede oturmuş tartışıyoruz ediyoruz, şu marjinal sol örgütlerden bir eleman da gelip olaya müdahil oluyor, biz burada marjinal sol örgüt mensubu mu oluyoruz?

    Adını doğru koymakta yarar var bunların. Orada farklı amaçlarla (devrim vs gibi hayaller) toplanan o örgütler istediklerini de elde edemediler zaten, bunda esas eylemcilerin etkisi büyüktü.

     

    Bu sitede oturmuş tartışıyoruz, tartışma tamamen meşru sınırlar içinde devam ediyor... Öyle kabul edelim... İstismarcı geldi, hadiseyi provoke etti... İşte burada benim itirazım o istismarcılara... Ve Başbakanın da o sert kabul ettiğiniz üslubu bu istismarcılara karşı... Yine Başbakanın, demokratik talepler başım üstüne, demesi de, bu eylemlere hakikaten saf niyetle gelenlere dair bir söylemdi... Başkanın söylemlerini doğru okuyabilirsek, onun söylemlerinde marjinal gruplara yapılan eleştiri ve saf niyetlerle yapılan eylemcilere getirilen söylem ayrılabilir... Ben seni veya senin fikrinde olanları marjinal görmüyorum, bunu da hiç ima etmedim... Asla... şöyle yaklaşalım hadiseye... İkimiz tartışıyoruz... Biri geldi provoke etti... Sonra ben o istismarcıyı eleştirdim... Bu seni eleştirdiğim anlamına gelmez...

     

    O örgütler istediklerini elde edemediler, doğru... Bir anlamda deşifre oldular... Peki ama bu ülkeye verdikleri zararlar hangi boyutlara ulaştı? Çok büyük...

     

    Hadiselere şu açıdan yaklaştın:Taraf olduğun için (ki belki ben de farkında olmadan taraflaşmışımdır) ilk günden beri başbakanın yaptığı şeylerin farkında değilsin sanırım. İnsanlar kendisinden yatıştırıcı sözler beklyorlarken o hadiseyi daha da alevlendirecek sözler kullanmayı tercih etti. Akp tabanı daha da kenetlendi, %50 oyumu pekiştireyim de varsın memlekette ne olursa olsun düşüncesi var. Bu iş bu kadar çirkefleşmemeli. Muhalefet partilerinin de (özellikle chp) Akp'den geri kalır yanı yok bu konuda onu da belirtmek gerek. Hani meselenin başındaki tutum yanlış olabilir diyorsun, benim de tam olarak söylemeye çalıştığım bu işin fitilini ateşleyenin bu yanlış tutum olması. Madem provakasyona açık bir ortam olduğunu görüyorsun buna fırsat verme kardeşim, neden provakatörlerin işini kolaylaştırıyorsun?

     

    Başbakan eğer bu hadiselere, yani o istismarcılara, daha doğrusu ülkeye bu zararları verenlere sizin beklediğiniz gibi bir tavırda bulunsaydı, o zaman bu marjinal grupların bütün o yaptıkları işler haklı sayılacaktı medya organlarında... Marjinal gruplar, eylemi çalan gruplar hedeflerine ulaşacaktı ilk anda... Bu tavır, o marjinal gruplar ile eylemi bir yapacaktı... Hem Başbakan o beklenen yumuşaklığı gösterseydi de bunlar durmayacaktı, çünkü bunun istihbaratı daha 2/3 ay öncesinden alındı... Bunlar için Taksim, oradaki ağaçlar, ağaçlar için eylem yapanlar, o eyleme ilk müdahale önemli değil... Bu marjinaller bir istismar fitili arıyorlardı ve buldular... Başbakan buradaki oyunu gördü, o tepkisi işte bu oyuna idi... Yani burada hadiselerin başlangıç noktası, işte bu sebeplerden ağırlını kaybediyor...

     

    Bir başka nokta... Bu ülke IMF'den yıllarca para aldı, büyük faizlerle geriye ödedi... Ama adamlar bize verdiği paraları nerede kullanabileceğimizi bile dikte etti... Mesela o paraları halka bölüştüremezsiniz, o paralarla yol, köprü, havaalanı gibi ülke ekonomisine katkı sağlayacak şeyler yapamazsınız... Bütün bu kararlar zamanının hükumetleri ile IMF yetkilileri arasında alınıyordu... Ama bu hükumet o işi bitirdi, IMF'ye yol gösterdi... Burada işin bir başka boyutu da şu: Imf'den alınan paralar şirketlerini, holdinglerini batıran, bankaları batıran çoğu TÜSİAD üyesi şahısların eline gidiyordu... IMF'den alınan o paralarla, işte bu malum zenginlerin borçları ödeniyordu ama o paralar geriye büyük vaizlerle halkın cebinden ödeniyordu... Yani adamların zararını da biz karşılıyorduk vergilerimizle... Lütfen Gezi Platformunun isteklerine bu gözle bakalım... Adamlar onu yapma bunu yapma diyorlar... Bunların IMF'nin isteklerinden ne farkı var?

     

    Eylemde yakalananları serbest bırak diyor, hem de hiç sorgulamadan... Bunu kime diyorlar, hükumete... Peki o eylemcileri yakalayan kim, polis... O eylemcileri tutuklayan kim, yargı... Bu eylemciler nasıl serbest kalacak peki? Diktatörlükle suçlanan bir Başbakan yargıya müdahale ederse, bunun adı ne olacak? Burada hükumetin yargıya müdahale edilmesi isteniyor resmen... İşim bir başka boyutu ise, o tutuklananların büyük çoğunluğu serbest bırakıldı zaten... Bu aşırı eylemcilerin yaptıkları, bir eylem sırasında olmayıp, normal zamanlarda olsaydı, bu hadiseler adli suç kapsamına girerdi... Şimdi yargı bu adamları nasıl bıraksın...

     

    isteklerde referanduma gidilmesin deniyor mesela... Bu demek? Bunun anlamı çok açık... Halka güvenmiyorlar...

     

    Evet...

     


  5. Ben son mesajımı yazarken, sen son cevabıma mesaj yazmışsın...

     

    İşte bak... Benim verdiğim bilgiler güvenilir değil de, TTB'nin, İslam'a hakaretler savurmaktan çekinmeyen üyeleri olan bir kurumun bilgileri güvenilir mi? Yani sen onların verdiği bilgilere güveniyor musun???

     

    Üsttede belirtmiştim eylemlerin meşruiyet sınırlarının dışına çıkmasının sebebi gün doğmadan yakılan çadırlardır

     

    Bak ben bunun karşılığını vermişim zaten... İşte biri bu:Şimdi... Bu Taksim Gezi Parkı, ağaç meselesi filan değil... Bu, evet bu sandıkla deviremedikleri bir hükumeti böyle alaverelerle devirme kalkışmasıdır... Niye??? Ulan bu Taksim Projesi 2011'in işi... Yıl 2013... Şimdi aklın başına geldi de bir kaç ağaç için yollara mı yığıldın??? Yahu bir kaç ağaç yüzünden ülkeyi ne hale getirdiniz... Geçelim...

     

    Diğeri de şu:Meselenin ilk anındaki tutum yanlış olabilir... Bu süreç içerisindeki yapılan yanlışları kabul ediyorum... Ama bak... İyi oku... Şimdi... oradaki, yani Taksim'deki ilk müdahalede hata olabilir... Burası tamam... Ama bütün bu olanların sebebi oradaki bir hata değil... Değil... Niye değil? Yahu bu tür hadiselerin olacağının istihbaratı 2/3 ay önceden alındı... Adamlar zaten bir kalkışma, bir isyan yapacaklardı, bu bekleniyordu, Başbakan bunu biliyordu... Evet, bir bahane gerekiyordu... Ve o bahaneyi buldular... İşte o Taksim'deki ilk müdahale bu işin bahanesi oldu... Buraya kadar anlaşıldı mı??? Peki, anlaşıldı kabul edelim... Ben diyorum ki, işin bahanesi ile uğraşmayın, çünkü bu iş o bahaneyi aştı... İşte oradan yani ilk müdahaleden yola çıkarak Erdoğan'ı suçlayamazsınız... Geçelim...

    Erdoğan daha hadiselerin ilk saatlerinde polisin yaptığı bazı sertliklere karşı ki bunlar çok azdır, soruşturmaları açmıştır... Müfettişler görevlendirilmiştir... Adam daha ne yapsın???

    Şimdi... Taksim'deki hadiseyi bahane edenlerden söz etmiştim... Marjinal sol örgütler bu ülkede bir tabana sahip olamadıkları için, yani seçimlerde yüzde 0,1 gibi bir ağırlığa sahipler... Neyse... Bu sol örgütler ülkede bir tabana sahip olamadıkları için, bunların işi gücü ellerine geçen her fırsatı istismar etmek, oradan kendilerine bir yol bulup hedeflerine ilerlemek... Bunlar sandık yolu ile hiçbir şey yapamazlar... Marjinal sol örgütlerin hiç bırakmadıkları bir huyu da, ellerine geçirdikleri her şeyin istismarını yapmak... Bu oyunu daha iyi anlamak için, Üstadın bazı kitaplarına bakın, mesela 'Vesikalar...' kitabına bakın... Bu adamlar İstiklal Savaşımızı ve sonrasında olan o bildik inkılapları bile istismar ettiler... O dönemki kadro ekibine bir bakın mesela...

     

    TTB'yi de internetten biraz araştır kardeşim...

     


  6. mecal... ''Açıklayamadığın...'' dediklerinin hepsi yukarıda var... Üstelik kaynakları ile birlikte var...

     

    Ben de her şeyi yazdım... Senin yazdıkların da ortada, benim yazdıklarım da... Senin gösterdiğin kaynaklar da ortada, benim gösterdiğim kaynaklarda... Bütün bunlar ortada iken, bundan yazacaklarımız bu belgeler üzerine gelecek olan yorum farklarıdır veya yanlışta ısrardır... Yani bundan sonrası çıkmaz sokak...

     

    Haaaa... Şimdi bırakalım, insanlar değerlendirsin...


  7. mecal, bu arada şunu da ekleyeyim... Çünkü bir önceki yazımda polis ile eylemcilerin yaralı sayısını karşılaştırmalı ver demiştim... Ama karşılaştırmalı vermedin, veremedin...

     

    TTB'liğinin de ne mal olduğunu biliyoruz... TTB'yi kaynak gösteriyorsun... Bunların İslam hakkındaki küfre varan fikirlerini de biliyoruz... Kendi kurul toplantılarında yaptıkları konuşmalarda İslam dinine nasıl saldırdıklarını çok iyi biliyoruz... Yine bunların milletin değerlerine karşı nasıl hırçınlaştığını da biliyoruz...

     

    Neyse...

     

    Ben sadece İçişleri Bakanlığının verdiği bilgileri şuraya alıyorum:

     

    ' İçişleri Bakanı Muammer Güler, Taksim Gezi Parkı protestolarıyla başlayan olaylarda 280 işyeri, 103 polis otosu, 259 özel araç, 1 konut, 1 polis merkezi, 5 kamu binası ve 12 binada hasar meydana geldiğini söyleyerek, "Şuandaki tespitler bu zararın 70 milyonu aştığı noktasındadır" dedi.

    İçişleri Bakanı Muammer Güler, Taksim Gezi Parkı protestolarıyla başlayan olaylarla ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Güler, bugüne kadar 78 ilde 746 gösterinin yapıldığını belirterek, bu gösteriler sırasında şimdiye kadar 915 vatandaşın yaralandığını ve bugün itibariyle 79 kişinin hastanelerde yattığını kaydetti. Bu yaralıların ise 4'ünün hayati tehlikesinin bulunduğunu ifade eden Bakan Güler, şuanda yoğun bakımda da 8 kişinin yattığını kaydetti. "Bu süre içerisinde 516 güvenlik görevlisi de yaralanmış bulunmaktadır" diyen Bakan Güler, bu eylemlerin geldiği nokta ile başlangıcı arasında farklar olduğunu söyledi. Bu eylemlerin Gezi Parkı protestolarını aşan bir hal aldığına dikkat çeken Güler, hayatını kaybeden şehit Komiser Mustafa Sarı'ya da Allah'tan rahmet diledi.

    Eylemlerin meşru hak arama boyutlarını aştığını söyleyen Güler, "Şuana kadar yaptığımız tespitlerde maalesef 280 işyeri, 103 polis otosu, 259 özel araç, 1 konut, 1 polis merkezi, 5 kamu binası ve birisi CHP, 11'i de AK Parti teşkilatlarına ait 12 binada hasar meydana geldiğini, reklam panolarında, trafik levhalarında, otobüs duraklarında, kaldırımlarda, MOBESE kameralarında, sinyalizasyon sistemlerinde, park ve peyzaj düzenlemelerinde, aydınlatma direklerinde, çöp ve konteynırlarda ve polis noktalarında önemli zararların meydana geldiğini tespit ettik. Şuandaki tespitler bu zararın 70 milyonu aştığı noktasındadır ve tabi ki üzücüdür" diye konuştu.'

    Bunları da yazayım dedim son olarak... Şimdi diğer arkadaşlar bütün yazılanları okusun, değerlendirsin... Bekleyelim...


  8. mecal yalancısın... mecal ben artık yazacaklarımı yazdım, senin şu yazdığın son yazıların karşılığı da var oralarda... Dönüp dönüp aynı şeyleri yazdırıyorsunuz bana...

     

    Şimdi biraz bekleyelim... Bu yazıları okuyanlar, kimin ısrarla yalan konuştuğunu, kimin bir şeyler anlatmaya çalıştığını değerlendirirler... Söyleyecek bir şeylerim her zaman vardır ama buradaki mevzu bundan sonra çıkmaz sokak... Zira aynı yerde dönüp duracağız...

     

    Dediğim gibi... Herkes fikrini yazdı... Ben buraya kadar yazdıklarımı yeterli görüyorum, senin yazdıklarının da yukarıda cevapları var... Bırakalım da insanlar değerlendirsin bundan sonrasını...

     

    nefrazde... Bir taraftan uslup eleştirisi yaparken, diğer taraftan sertleşemediniz... İşte böyle 'geniş anlayış' rollerine girdiniz... Başta bir film sahnesi anlattım, misal...

     

    Geçelim...

     

     

     

     


  9. mecal, sen efendiliğini bozma, aynen devam et...

     

    Bir insan yalan yazar da, arkadaş böyle aşikar bir şekilde yapmaz ki... Kardeşim sen hangi ülkede yaşıyorsun??? Sen sarhoş falan mısın???

     

    İlk ikisi dışındaki dördü yalanmış... İyi o zaman... Sen Akit kaynaklı gösterdin...

     

    Ben de sana Milliyet ve Sabah kaynaklı göstereyim:

     

    ''İşte Taksim Dayanışması Platformu'nun talepleri:

    Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kamuoyuna 27 Mayıs 2013 tarihinde saat 22.00 sularında Taksim Gezi Parkı'nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere bütün yurtta, yurttaşlar demokratik tepkilerini ortaya koymaktadır.

    Öncelikle hayatını kaybeden Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş’ın ailelerinin acılarını paylaşıyor, yaralanan binlerce yurttaşımıza acil şifa dileklerimizi iletmek istiyoruz.

    Ne yazık ki, toplumun demokratik ve insan hakkı eksenli taleplerinin barışçıl ve demokratik şekilde ortaya konmasına karşı iktidar şiddet, baskı ve yasakçı politikalarına devam etmektedir. Tek bir yurttaşımızın burnunun kanamadığı, gerilimlerin ortadan kalkarak demokratik taleplerin dillendirilebildiği bir toplumsal iklime bir an önce kavuşmak için yoğun çaba harcadığımızın bilinmesini isteriz.

    Bu nedenlerle; Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki taleplerin Hükümet tarafından bir an önce yerine getirilmesi için somut adımların atılmasını bekliyoruz.

    • Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
    • Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, iki yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara,Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
    • Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,
    1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını TALEP EDİYORUZ.

    Bunun yanı sıra; 27 Mayıs 2013 saat 22.00'dan bu yana ülkemizin meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında ve tüm kamusal alanlarında yükselen tepkilerinin içeriğinin, ruhunun, beklentilerinin, taleplerinin yetkililer tarafından fark edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yaşananları “marjinallikle” açıklamaya çalışmak görmezlikten gelmek anlamına gelir. Gezi Parkına müdahale ile simgeleşen iktidar anlayışının yurttaşlarımızda “yaşam tarzına ve inançlarına müdahale ve hor görülme” biçiminde algılandığı ve buna kadını, erkeği, genci, yaşlısı ile büyük bir toplumsal tepki gösterdikleri; “biz varız, buradayız ve taleplerimiz var” biçiminde yanıt verdikleri görülmektedir.

    Yükselen bu tepkinin içeriğinin; “başta 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul, AOÇ ve HES'ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ve güncel olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına ilişkin itirazların, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşun ve barış talebinin, alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, kadınların bedenleri üzerinde denetim kuran muhafazakar erkek politikalarına karşı yükselen sesin, üniversite, yargı ve sanatçılar üzerindeki baskılara karşı direncin, başta Türk Hava Yolu işçileri olmak üzere tüm emekçilerin hak gasplarına karşı taleplerinin, tüm cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadelenin, yurttaşların eğitim ve sağlık hakkına ulaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması istemleri” olduğunu iktidar sahiplerine iletmek istiyoruz.''

     

    Yukarıya alıntıladığım Milliyet kaynaklı...

     

    İşte bir alıntı daha:

     

    '* Gezi, park kalsın. Taksim'de gösteri yasaklanmasın

    * Üç ilin vali ve emniyet müdürü görevden alınsın
    * Gaz bombası ve benzerinin kullanımı yasaklansın
    * Gösterilerde gözaltına alınanlar serbest bırakılsın
    Taksim'de başlayan tüm Türkiye'ye yayılan Gezi Parkı eylemlerinin ardından ilk sıcak temas dün yaşandı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Taksim Gezi Parkı eylemleriyle ilgili Taksim Dayanışması heyeti üyeleriyle Başbakanlık'ta bir araya geldi. Platform üyeleri Arınç,'a taleplerini içeren belgeyi iletti. Taksim Dayanışması'nın talepleri şöyle:
    bullet.jpg Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağı ve projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmalı, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimler durdurulmalı.
    bullet.jpg Binlerce insanın yaralanmasına, iki yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmalı.
    bullet.jpg Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmalı.
    bullet.jpg Direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımız derhal serbest bırakılmalı, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmalı.
    bullet.jpg 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye'deki tüm meydanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmeli.
    bullet.jpg Gezi Parkına müdahale ile simgeleşen iktidar anlayışının yurttaşlarımızda "yaşam tarzına ve inançlarına müdahale ve hor görülme" biçiminde algılandığı ve buna yanıt verdikleri görülmeli. TMMOB Şehir Planlamacıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Kahraman da çıkışta yaptığı açıkamada şunları söyledi. "Yükselen bu tepkinin içeriğinin; 'başta 3. köprü, 3. havalanı, Kanal İstanbul, AOÇ ve HES'ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ve güncel olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı'na ilişkin itirazların, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşunu ve barış talebinin, Alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, kadın bedenleri üzerinde denetim kuran muhafazakar erkek politikalarına karşı yükselen sesin, üniversite, yargı ve sanatçılar üzerindeki baskılara karşı direncin, başta Türk Hava Yolu işçileri olmak üzere tüm emekçilerin hak gasplarına karşı taleplerinin, tüm cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadelenin yurttaşların eğitim ve sağlık hakkına ulaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması istemleri' olduğunu iktidar sahiplerine iletmek istiyoruz" dedi.'

     

    Şimdi yukarıya alıntıladığım da Sabah kaynaklı...

     

    Üstelik Milliyet kaynaklı haber video destekli...

     

    mecal, bunları bir oku... Mesela TRT Haber sitesi de 7 maddeyi vermiş... şimdi sen bu yazılanlardan ne anlıyorsun? Hakikaten merak ediyorum...

     

    O ölümlere gelecek olursak... Yaz bakalım o hadiseleri... O ölümler nasıl olmuş... Niye yazmıyorsun??? O ölümlerin nasıl gerçekleştiğini ayrıntısı ile yaz, biz de okuyalım... Sen yazana kadar ben yazmayacağım...

     

    Yok o eylemcinin şuyu çıkmış, bunun buyu kırılmış... Yaralı sayılarını karşılaştırmalı yaz bakalım... Tabi Polisler memur oldukları için, onlar kendilerini savunamıyorlar, yaralı resimlerini medyada paylaşamıyorlar...

     

    mecal, sen bir yalancısın...

     

     

     

     


  10. Mümin... Cümlelerim oldukça sağlıklı, hasta değil... Ben de gayet sakinim... Keyfim de yerinde... İtici durmaya başladıysam, sen de kendi işine bakarsın olur biter... Ben böyleyim, sert olacağım... Siz de sert olun... Yöneticiler de itici bulmaya başladılarsa beni, atarlar buradan olur biter... Biz burada ısrarla anlamayan kafalara bir mesele anlatmaya çalışıyoruz...

     

    Günlerdir Cumhurbaşkanı ile başbakan ve hatta Bakanlar hakkında fitneler ürettiler... Gülen hoca ile Erdoğan arasında türlü fitneler ürettiler, ortalığa yaydılar... Erdoğan ile Gül'ün fikirleri arasında işin daha başından beri bir görüş ayrılığı yoktu... Bu sarf ettikleri söylemlerinden belliydi... Birisi daha yumuşak bir dil kullanmış olabilir ama Erdoğan'ın kullandığı dil de çok sert değildi. Hatta ben daha sert olmasını bile istedim...

     

    Lütfen Üstadın 'Benim Gözümde Menderes' kitabını okuyun... Orada Üstadın Menderes'e önerdiği fikirlere bir bakın... Üstad neler diyor orada, neler...

     

    Soruyorum: Erdoğan kime karşı sert üslup kullandı??? O sert üslubun muhatabı kim???

     

    ''sadece basbakan sert tavriyla onlara mahal vermemeli''

     

    Kusura bakma ama Mümin, ben böyle saçma bir cümle duymadım... Sert tavrı ile kime mahal vermeyecek? Ya ben bu fikri anlamıyorum? Sizin derdiniz ne, siz ne demek istiyorsunuz???

     

    Meselenin ilk anındaki tutum yanlış olabilir... Bu süreç içerisindeki yapılan yanlışları kabul ediyorum... Ama bak... İyi oku... Şimdi... oradaki, yani Taksim'deki ilk müdahalede hata olabilir... Burası tamam... Ama bütün bu olanların sebebi oradaki bir hata değil... Değil... Niye değil? Yahu bu tür hadiselerin olacağının istihbaratı 2/3 ay önceden alındı... Adamlar zaten bir kalkışma, bir isyan yapacaklardı, bu bekleniyordu, Başbakan bunu biliyordu... Evet, bir bahane gerekiyordu... Ve o bahaneyi buldular... İşte o Taksim'deki ilk müdahale bu işin bahanesi oldu... Buraya kadar anlaşıldı mı??? Peki, anlaşıldı kabul edelim... Ben diyorum ki, işin bahanesi ile uğraşmayın, çünkü bu iş o bahaneyi aştı... İşte oradan yani ilk müdahaleden yola çıkarak Erdoğan'ı suçlayamazsınız... Geçelim...

     

    Erdoğan daha hadiselerin ilk saatlerinde polisin yaptığı bazı sertliklere karşı ki bunlar çok azdır, soruşturmaları açmıştır... Müfettişler görevlendirilmiştir... Adam daha ne yapsın???

     

    Şimdi... Taksim'deki hadiseyi bahane edenlerden söz etmiştim... Marjinal sol örgütler bu ülkede bir tabana sahip olamadıkları için, yani seçimlerde yüzde 0,1 gibi bir ağırlığa sahipler... Neyse... Bu sol örgütler ülkede bir tabana sahip olamadıkları için, bunların işi gücü ellerine geçen her fırsatı istismar etmek, oradan kendilerine bir yol bulup hedeflerine ilerlemek... Bunlar sandık yolu ile hiçbir şey yapamazlar... Marjinal sol örgütlerin hiç bırakmadıkları bir huyu da, ellerine geçirdikleri her şeyin istismarını yapmak... Bu oyunu daha iyi anlamak için, Üstadın bazı kitaplarına bakın, mesela 'Vesikalar...' kitabına bakın... Bu adamlar İstiklal Savaşımızı ve sonrasında olan o bildik inkılapları bile istismar ettiler... O dönemki kadro ekibine bir bakın mesela...

     

    Erdoğan'ın, o sizin sert bulduğunuz üslubu işte bu istismarcılara idi... O üslup adresini buldu, siz merak etmeyin... O ilk müdahaleye karşı bir üslubu olmadıki Erdoğan'ın... İşte sizin buradan yola çıkarak yaptığınız Üslup eleştirisi, işte şu anlattığım sebeplerden havada kalıyor...

     

    Şimdi soruyorum: Erdoğan bu istismarcılara kızmasın mı? Menderes, Necip Fazıl'ı dinlemedi; Erdoğan'da dinlemesin mi???

     

    O marjinal sol örgütleri küçük görmeyin... Sinek küçüktür ama mide bulandırır... Bunların ülkeye verdiği zararlar hangi boyutlara ulaştı, biliyorsunuz...

     

    Ben bu sitenin gerçeklerden bu kadar kopuk olduğunu bilmezdim... Oynana türlü oyunlara hazırlıksız kalacağını tahmin edemedim... N-F-K kardeşim... Bu sitede işin zor...

     

    Ha bu arada üslubumda değişme olmayacak... Bakalım üslup eleştiri yapan sizler, nereye kadar üslup abidesi kesileceksiniz...

     


  11. nefrazde, siz Ayasofya işine de karşı çıkarsınız... Yarın birgün o işe de bir adım atılsın, siz ona da bu saçma fikri yapı ile karşı durursunuz...

     

    Başbakan yumuşak tavır takınacak, bu çapulcular işine gücüne dönecekler, öyle mi??? Sen öyle mi sanıyorsun???

     

    Bunlar bulutlarda yaşıyorlar veyahut ben başka ülkede yaşıyorum...

     

     

    ''Fakat kurunun yaninda yasin yanmasina gonul razi olmuyor. Itidal cagrisi, CUmhurbaskanimizinkine benzer bir ozelestri ve sefkatli bir yaklasim en basindan herkesi yatistirabilecekken olaylari "15-16 agac icin" kalibina hapsetmek mantiksiz ve ferasetsiz geldi bana.

    Evet arkadaslar ben bu mevzuda Basbakanimizin yaklasimini dogru bulmuyorum. Kendisini savunma ihtiyaci hissetmiyorum. Kibir ve enaniyet seziyorum zira kendisini bulundugu makamdan edecek herhangi bir tehdit unsuru olmadigi halde hala daha boyleymiscesine saldirgan tavirlar sergiledigini dusunuyorum. ''

     

    Bak bu yukarıdaki yazı sana ait nefrazde... Sen ne yazdığının farkında bile değilsin?

     

    Yahu ben bu kafası havada olanlara anlatamıyorum herhalde...

     

    Kardeşim, Başbakanın üslubunun neresi sert? Adam daha ne desin??? Siz laf anlamıyor musunuz?

     

    Başbakan diyor ki, masumane yapılan demokratik taleplere can kurban!!! Aç gözlerini, iyice oku... Bak bir daha yazıyorum... Demokratik taleplere can kurban!!! Bir tutturdunuz üslup müslup gidiyorsunuz, siz başka bir halt bilmez misiniz? Siz uzayda mı yuvarlanıyorsunuz???

     

    Bir şehir konseyi varmış da... Eğe... Sonra... Bunlar o şehre yapılacak bilmem neler için oylama yapıyorlarmış da... Bak, tekrar yazıyorum, 2011 seçimleri öncesinde bu proje halkın beğenisine sunuldu... Hem de animasyon şeklinde... Anladın mı? Hayır yani anlamıyorsunuz da... Sonra halk bu projeleri gördü, Ak parti seçildi, İstanbul'da da seçildi... Bak tarihe dikkat et, 2011... Şimdi biz hangi tarihteyiz? 2013... Sonra bu proje belediye meclisinde görüşüldü... Nerede? Seçilmişlerin olduğu belediye meclisinde... Belediye meclisi yani, anladın mı? Bak anladın mı??? Bu proje o meclise geldi ve oy birliği ile kabul edildi... Neymiş??? Oy birliği... Tekrar yazıyorum bak... Oy birliği... O mecliste kimler de vardı? CHP'liler... Tamam mı? Şimdi sen bir kağıda Amerikan hatıranı yaz, sonra onu al bir çöplüğe at, emi!!! Yahu ben sana daha ne yazayım?!

     

     

    • Like 1

  12. Sayın arkadaşlar, Taksim hadiseleri ile ilgili malum vaziyet, Taksim'e yakın olan eylemciler için bir sorun teşkil etmiyor. Çünkü o eylemciler, eylem için büyük bir değeri olan Taksim'e çok rahat ulaşabiliyorlar... Türkiye'nin diğer bölgelerindeki eylemciler bu güzellikten mahrum kaldılar. İşte bu yüzden İstanbul dışında olanlara bir eylem önerim olacak:
    Arkadaşlar, bugün herkes bir taksiye binsin ve taksinin içinde eyleme kalkışarak, taksiyi ele geçirsin...

     


  13. ''burada eleştirmeyi istediğim nokta illa ki bir yerlere birşeyler yapma zorunluluğu altındaymışız gibi hareket edilmesidir. mesela akm'yi yıkıp yerine daha kullanışlı bir yapı yapma projesi ya da emek sinemasını ykıp yerine daha iyisini yapmak ya da son günlerdeki gezi parkı projesi.''

     

     

    Tencere tava, hep aynı hava...

     

    Güzel kardeşim, bu çapulcuların yaptıkları, hükumetin Taksim Projesi için değil, AKM için de değil... Bunların derdi başka... Siz hala ay şöyle olsaydı, böyle yapmasaydı, yok ona ne gerek var, yok buna ne gerek var diye durun, adamlar gerçek niyetlerini çeşitli vesilelerle açığa vurdular zaten... Resmen ve alenen sandık yolu ile deviremediklerini alçaklıkla devirmek...

     

    Rezil bir kalkışmayı gelip de Taksim kafesine doldurmanızı, bu kahpe hareketi Taksim muhabbeti ile kamufle etmenizi eğer bilerek yapmıyorsanız, bu fikirlerinizle kime destek olduğunuzun bir muhasebesini iyi yapın da, bazı marjinal terör örgütlerinin saf kullanıcıları olmayın. O garip nazarlarınızı biraz Taksim dışına çıkarın da, asıl oynanan oyunu görün.

     

    Amma illa ki Taksim diyorsan, o binaların ufak bir depremde yerle bir olacağını, o bina müdavimleri bile biliyor... Devletin görevi de böyle bir tehlikenin önlemini almak... Üstelik oralar yıkılmakla kalmayacak, oranın ruhuna uygun yapılaşmaya gidilecek... İşin bir başka yönü de, 2011 seçimleri öncesi üstelik animasyon destekli görüntülerle projelerini anlattı şimdiki hükumet... O projelerin içinde bu Taksim Projesi de vardı... İstanbullular bunu bile bile o projelere oy verdi...

     

    Hadiseye İslami açıdan yaklaşırsak, o malum gezi parkı serserilerin, ayyaşların, hapçıların, sapıkların mekanı olmuş... Benim kardeşim orada askerlik yaptığı için oranın nasıl tehlikeli bir yer olduğunu çok anlattı... Bu durum da ora sakinlerine büyük huzursuzluk veriyor. Yeni yapılacak proje yardımı ile bu pislik de ortadan kaldırılmış olacak ki, oranın huzuruna sağlamak devletin bir başka yönden görevi...

     

    Şimdi oldu mu?

     

    Taksim'in bahane olduğunu anlayın, hadiseyi farklı noktalardan tahlil edin...


  14. Mecal kaçak hareket etme... O maddeler senin oraya yazdığın hali ile birlikte felaket...

     

    Ama sen oraya o 'isteklerin' hepsini yaz... Niye yazmıyorsun???

     

    Polisin müdahalesi ile ölüm yok... O ölümleri şuraya net bir şekilde yaz, niye yazmıyorsun???

     

    O göz altına alınanlar hiç sorgulanmadan serbest bırakılacakmış... Sen dağ başında mı yaşıyorsun???

     

    Sen bırak o Taksim'e şunlar yapılacak, bunlar olacak falan filan... Sen gerçek niyete gel...

     

    Yalan şeyler yazma şuraya.... Sen daha 0 maddeleri tam metni ile bile şuraya yazamıyorsun...


  15. Tamam kardeşim... Seni üzdüysem kusuruma bakma... Yazdığım yazılarda gerçeklik payı aşikar... Üslubumu ise çok sert seçmemin sebebi, karşındaki insanın sana saldırması sonucu sende meydana getirdiği etkiyi göstermekti... Bak üzüldün... Bir de Başbakanı düşün, ona ve eşine yapılan yakası açılmamış küfürleri düşün... Başbakan ne yapsın bu şerefsizlere, o da insan, değil mi? Benim sana kullandığım bilinçli sert uslup yanında, Başbakanın kaç gündür maruz kaldığı o türlü terbiyesizlikleri düşün.

     

    Neyse... Kardeşim, seni üzdüysem özür dilerim... Sana değer verdiğim için öyle yaptım... Senin fikirlerini genelde tuttuğum için öyle yaptım...

     

    Ben kapattım...


  16. Mümin kardeşim, sen herhalde laftan anlamıyorsun... Sana bir şeyler anlatamıyoruz herhalde... Hala üslup diyor yahu, aha burada fıtık oldum yahu, nefes almakta zorlanıyorum...

     

    Ay bu eylemciler ne istiyor, onların dediğine bir bak, bilmem ne, bilmem ne!!! Aaaa, üstüme iyilik sağlık... Yahu kardeşim, bak sakin sakin yazıyorum, bu adamların, yani eylemcilerin hükumete verdikleri bilmem kaç maddeyi okumadın mı? Yok köprüyü yapma, onu yapma, bunu yapma... Ulan bunlar İngiliz ajanı mı, Alman, Fransız ajanı mı??? Yahu arkadaşlar, ben herhalde bu kişiyi yanlış mı anlıyorum ne??? Ya bu arkadaşa bir şeyler anlatın, ya bana... Arkadaş, bende mi bir gariplik var yahu!!! Anlatamıyorum... Hala onları da dinle diyor yahu...

     

    Tek parti filan... Yahu sen ne tarih yoksunu bir kişi imişsin... Bu ne yahu!?

     

    İçkiyi kim yasakladı? Allah aşkına şu içkiyi yasaklayanı bir söyle, bilelim şu kişiyi??? Arkadaşlar bu içkiyi kim yasakladı sahiden???

     

    Seni de tanıdık...

     

     

     


  17. Halkı kışkırtmak mı??? Hangi halk!?! Sen de İhsan Eliaçık'lardan mısın???

     

    Bu nasıl bir anlayış, anlamak zor!!!

     

    Orada halk falan yok, oradaki kalkışmanın halk tabanında herhangi bir karşılığı yok...

     

    Ağa gibi, Paşa gibi ülke yönetiyormuş da... Ver örneklerini... Ne yapmış, hangi insanın özgürlüğüne el koymuş, kimin önüne engel olmuş... Hangi kesime zulümde bulunmuş??? Ne yapmış yahu bu adam, söylesene ne yapmış??? Yok ağa gibi, yok paşa gibi... Siz ağa da, paşa da görmemişsiniz, siz zulüm görmemişsiniz...

     

    Sen ilk önce al da eylemcilerin hükumete verdiği maddeleri oku, üslubu orada gör, emi...

     

    Tabi, bu ülkenin köprüler neyine...

    Hava alanları,tüp geçitler falan... Hiç...

    IMF'ye borç ödenmiş... Niye ödedin Erdoğan???

    Ülkeyi belli bir seviyeye getirmiş, değmez...

     

    Bir filmde adam bir dövüş kursuna gidiyor... Dövüş hocası bir şeyler anlatıyor, dövüşün hangi şartlarda kullanılacağını filan... Böyle anlatıyor işte, karşı taraftaki ne yaparsa sabredin, diye...

    Adam, yani kursiyer diyor ki hocasına:

    -İşte bize ne yaparsa karşılık vermeyelim mi?

    -Evet, diyor hoca...

    - Yani bize küfür etse de mi?

    -Evet, diyor hoca ve işte dövüşün kutsal amaçlarından söz ediyor...

    Kursiyer, peki deyip küfür ediyor hocaya, hem de ana avrat... Hocadan ses yok... Kursiyer devam ediyor küfürlere... Hoca salak gibi bakıyor, kendi anlattıklarını yalamak istemiyor... Kursiyer baktı ki hoca hiçbir tepki vermiyor, hocaya şöyle sesleniyor:

    - Sende de amma geniş....

    Devamını getirmeyeyim...

     

    Kimse Erdoğan'ı o hoca yerine koymaya kalkmasın...

     


  18. Mümin'e katılmıyorum... Trradomir, sana aynen katılıyorum...

     

    O ilk gün, yani hadiselerin ilk günü sosyal paylaşın sitelerinde ne yalanlar, ne yalanlar... Adamlar eylemlerini yalanlar üzerine kurmuşlar... Bu açık bir adiliktir, dostlar... Şimdi o büyük yalanları buraya yazmayayım, gerek yok...

     

    Bu süreç içerisinde Twitter belasına girmedim trradomir, ama benim de iki yüz bilmem kaç arkadaşımın olduğu face sayfamda bu yalanlara elimden geldiğince karşı koymaya çalıştım... Yahu ne aptallar var, bunlardan polis araçlarının egzozuna ıslak bez tıkayın diye yazan bile vardı ve hatta bir silahlı kalkışmadan bile dem vurdular... Aaaaaa, La Havle...

     

    Şimdi... Bu Taksim Gezi Parkı, ağaç meselesi filan değil... Bu, evet bu sandıkla deviremedikleri bir hükumeti böyle alaverelerle devirme kalkışmasıdır... Niye??? Ulan bu Taksim Projesi 2011'in işi... Yıl 2013... Şimdi aklın başına geldi de bir kaç ağaç için yollara mı yığıldın??? Yahu bir kaç ağaç yüzünden ülkeyi ne hale getirdiniz... Geçelim...

     

    Gelelim Başbakanın üslubuna... Aaaa güzel eylemciler, siz bu işi saf niyetlerle yaptınız... Ne güzel, arabaları ters çevirdiniz, cam, çerçeve indirdiniz... Camileri kirlettiniz... Ne istiyorsunuz güzel eylemciler... Adamı deli etmeyin, Erdoğan'a sabah akşam hakaret ediyorlar, adama demediklerini bırakmadılar, yazarı ile, aydını ile, eylemcisi ile... Adamı diktatör yaptılar, hanımına türlü hakaretler, ona oy verenlere hakaretler... Ay üslup, ay yumuşaklık, ayyyy... Hadi oradan, kimse çapulculara yumuşaklık beklemesin...

     

    Medyaya bakıyorum da... İnsanın midesi kaldırmıyor... Bu kartel medyasına bakarsan, ay bu eylemciler ne cici insanlar, hem çok okumuşlar canım... Eğleniyorlar, ortalığı da temizliyorlar... Polis de has durduk yerde bu cici eylemcilere saldırıyor... Sen demokratik hakkını kullanan, eylem yerinde kitap okuyan adama niye müdahale ediyorsun, polis? Haaaa... Bu karteli takip edersen böyle düşünürsün, Erdoğan'a da, ay üslup, diye çatarsın... Yahu madem öyle de, o kadar zararı bu ülkeye ben mi verdim, o arabaları ben mi devirdim, o binalara ben mi zarar verdim, o kaldırım taşlarını ben mi söktüm, he ben mi o haltları yetim???

     

    Polis zavallı... Yaralı onlarda daha çok... Polisi de hiç kimse savunmuyor... Ulan onlar bu ülkenin evladı değil mi? Bu arkadaşlar ölünce şehit olmuyorlar mı?

     

    10 ay sonra seçim var, rahatsızsan bu hükumetten seçimleri beklersin, böyle ortalığı birbirine geçirmezsin, o kadar...

     

    Yahu en çok neye şaşırıyorum, biliyor musunuz? Erdoğan'ın üslubuna takanların, karşısındaki azgınların üslubuna kör olmaları... Ulan Erdoğan robot mu??? O da insan lan...

     

    Adamlar bir de 7 madde sunmuşlar... Lan siz başka ülkelerin ajanları mısınız???

     

    Aşama aşama konuşalım, ilk önce bu teröristlerin ülkeye verdiği zarardan başlayalım... Bu teröristlerin yaptığı adilikleri yazalım... ondan sonra bakalım kimde üslup ne şekilde kalıyor...


  19. Sayın arkadaşlar, sevgili biraderler, sevgi dolu dostlar; muhtelif ve bazı zamanlarda hayata geçirdiğim ve yaşamın bir parçası yaptığım eylemlerimi, toplu ve bütün halinde ve hatta topyekun bir şekilde beğeninize sunuyorum ve arz ediyorum. Mutlu ve sevinçli güzel ve çok güzel insanlar ve beyler bayanlar, ben sizlerle varım ve mevcudum... Var olun, berhudar olun... Yol, su... Ay... Hatlar karıştı galiba...

     

    Neyse... Arkadaşlar gündeme dair zamanında sosyal paylaşım sitelerinden önerdiğim eylem çeşitleri:

     

    Sayın arkadaşlar...
    Trabzon'un merkezinde bulunan dev kemençeyi kaldırdılar... Hepinizi bir eyleme davet ediyorum... Eylem: Herkes isminin önüne ''Kemençe'' yazsın!!!

     

    Sevgili arkadaşlar, Bülent Arınç '10. Yıl Marşı' yerine 'Mehter Marşı' çalınmasını istemiş...
    Hemen bir eylem öneriyorum: Herkes isminin önüne '10. Yıl Marşı' yazsın, '10. Yıl Marşı' yazmayanlara alternatif bir eylem daha öneriyorum: Bu arkadaşlar da isimlerinin önüne 'TRE TRALLANDE JANTOR' yazabilir...

     

    Aykut Kocaman istifa etmiş. Sevgili arkadaşlar, bir eylem öneriyorum: Herkes isminin önüne Kocaman yazsın, isminin sonuna bir şey yazmaya gerek yok zira her han istifasından dönebilir.

     

    Sevgili arkadaşlar, İstanbul'a 3. köprü yapılıyormuş, bugün temelleri atıldı. Herkesi eyleme çağırıyorum: Boğazın Anadolu yakasından Avrupa yakasına yüzerek geçelim. Eylem için İstanbul'a gitme imkanı olmayan Karadenizliler de Karadeniz'e atlasınlar.

     

    Sayın arkadaşlar, bugün herhangi bir eylem önermiyorum. Herkes isminin önüne de sonuna da istediğini yazabilir. İsteyen bugünlük boş da geçebilir.

     

    Sayın arkadaşlar, bir kaç gündür yapılan eylemler malumunuz. Şimdi bir eylem öneriyorum: Herkes isminin önüne 'Taksim', sonuna da 'ağaç' yazsın.
    Alternatif eylem önerim: Herkes göğsünde 'ağaç resmi' ile dolaşsın.
    Bu işi büyük bir dava olarak gören kardeşlerime şöyle asaletli bir eylem öneriyorum: Ruhi hassasiyete sahip eylemci kardeşlerim, 24 saat boyuncu, kollarınızı da iki yana açarak bir ağaç gibi dik bir şekilde duralım. Bazı eylemcilerden de rica edelim, onlarda ayak bileklerinizden aşağıya su döksünler. Bu eylemdeki gaye, eylemcinin de hassasiyetini gün yüzüne çıkarmak için ağaçlarla bir empati yapmak.
    Not: Son yaptığım eylem önerisinde ağaçlara benzeyeyim diye lütfen nefes alıp vermeyin, sayın arkadaşlar. Çünkü siz nefes verirken, dışarıya zehirli hava yayılır. Bu yönden ağaçlardan ayrıyız.
    Önemli not: Eylemlerimizi böyle yaparsak, devlet malına, yetim hakkına da zarar vermemiş oluruz. Ortalığı savaş alanına çevirmemiş oluruz ve bu nadide eylemimizi bazı şapşalların inisiyatifine bırakmamış oluruz.

     

    Sevgili arkadaşlar, içinde bulunduğumuz hadiseler malumlarınız...Polis müdahalesi yüzünden zarar gören köpeklerimiz için sizi bir eyleme davet ediyorum: İsminizin önüne hav hav, sonuna da hoşt hoşt... Ay, kusura bakmayın isminizin sonuna da köpek yazın.
    Alternatif önerim: 'Hepimiz Köpeğiz' pankartı taşıyın...
    Not: Burada hakaret yok, hiçbir insanoğlunu köpek yaptığım yok.
    Not: 'Hayvanları Sevenler Derneği' bana plaket verecekler.

     

    Devamı ilerleyen zamanlar gelecek ve gelebilir, gelir herhalde...

    • Like 1

  20. Haydar Baş meselesi bu sitede gündeme gelince, ilk önce bir şey yazmak istemedim. Ama bazı şeyleri yazmadan da edemedim...

     

    Haydar Baş bir tarikatın şeyhi olarak bilinir. Ancak daha sonra bir parti kurmuş, siyasete girmiştir. Siyasette de türlü yalanlarla iş görmüştür maalesef...

     

    İlk önce Said Nursi'ye saldırmıştır, onu vatan hainliği ile suçlamaya kadar gitmiştir... Gülen ve Zaman grubu da bu saldırılardan fazlası ile nasibini almıştır.

     

    Bakın, ben size başımdan geçen bir hadiseyi anlatayım...

     

    Haydar Baş cemaatine mensup bir tanıdığım var, yaş olarak benden epey büyük birisi... Bir gün konu İskilipli Atıf Hocadan açıldı... Onun zamanında uğradığı zulümlerden bahsediyorduk... Malum kişi, İskilipli Atıf Hoca hakkında bir hadiseyi anlattı ve Atıf Hocanın nasıl bir dindar olduğunu bu hadise ile dile getirdi... Bu sohbetin ardından dağıldık ve bir gün sonra yine aynı kişi ve yine aynı yerde, buluştuk. O kişi tam karşımda oturuyor, ben de onun gazetesi Yeni Mesaj'ı okuyorum... Bir de ne görevim!!! Gazetenin bir yazarı Said Nursi ile birlikte İskilipli Atıf Hocayı vatan hainliği ile suçluyor!!! Ve Sübhanallah çektim ve bir daha okudum, bir daha, bir daha... Evet, Atıf Hocayı vatan hainliği ile suçluyor resmen... Neyse... O şaşkınlıkla hemen malum kişiye döndüm ve okuduğum yazıyı gösterdim, fikrini sordum. Adam yazarı haklı bulmasın mı!? İyice şaşırdım, zira şaşırmamak elde değil… Peki dedim, dün konuştuklarımız neydi? Daha dün İskilipli Atıf Hocanın Peygamberimizi(S.A.V) rüyasında gördüğü ve bu rüyanın ardından gelişen hadiseleri sen anlatmadın mı? Malum kişinin bana verdiği cevap, bakın nasıl: Adam doğru yazıyor, demek ki hainmiş!!! Bu arada Yeni Mesaj Gazetesi Haydar Baş’ındır…

     

    Haydar Baş, HZ: Ali efendimiz hakkında bir kitap yazdı. Malum şahıstan aldım ve okudum. Neler var, neler… Mesela Hz. Ömer, hilafetin risaletten daha önemli olduğunu söylemiş. Yani halifelik Peygamberlikten daha önemli, anlamını çıkarıyorum buradan… Yine Hz. Ömer, Hz. Ali’nin evini yakmak istemiş ve üstelik içindekilerle birlikte evi yakmak istemiş. Hz. Ömer bir gün Hz. Ali’nin kapısına bir vurmuş, kapı o darbe ile Hz. Fadime anamıza çarpmış ve Hz. Fadima anamız çocuğunu bile düşürmüş… Ve daha neler var, neler… Hepsini buraya almaya gerek yok… Bunları o kitaptan okudum, bir yerlerden alıntı değil yani…

     

    Said Nursi’yi vatan hainliği ile suçlayan Haydar Baş, Suriye canisi Esat’ı günümüzün Hz. Hüseyin’i olarak görüyor… Bunu kendi gazetelerinde hem yazarları hem de Haydar Baş’ın kendisi net bir şekilde yazdılar… Ne acayip, hem Şerif hem de Seyid olan Said Nursi vatan haini oluyor ama aynı zamanda Nusayri olan bir katil, Hz Hüseyin’in günümüz temsilcisi oluyor… Hayret!!! Bunu o malum kişiye sordum, verdiği cevap suçlarını itiraf eder cinstendi. Şöyle cevap verdi: Burada Hz. Hüseyin’in soyundan geldiği söylenmiyor, Esat’ın uğradığı haksızlığın, Hz. Hüseyin’in uğradığı haksızlığa benzediği için günümüz Hz. Hüseyin modeli deniyor Esat’a… Hatta bu Suriye meselesinde Rusya’nın bizden daha iyi hareket ettiğini bile yazacak kadar işi ileriye götürdüler…

     

    Ben size Mesaj Haber internet sitesinden birkaç alıntı yapayım… Alıntı, Mesaj Haber sitesinde bir köşesi olan Sinan Meydan’dan…

     

    ‘’ 1950’de yoğun bir “dinsel söylemle” iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilk politikaları da “din” alanında olmuştur. Demokrat Parti iktidara gelir gelmez, Atatürk döneminde Türkçeleştirilen ezanı, yeniden Arapçalaştırmıştır. Atatürk devrimlerini, “Halka mal olanlar ve olmayanlar” diye ikiye ayıran, milletvekillerine, “Siz isterseniz Hilafeti bile geri getirebilirsiniz” diyen Demokrat Parti lideri Adnan Menderes, 1951’de İzmir’de, Demokrat Parti II. Kongresi’nde, şunları söylemiştir: “Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. İnkılap softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık. Türkiye bir Müslüman devlettir ve Müslüman kalacaktır, Müslümanlığın bütün icaplarını yerine getirecektir.” Menderes’in 1951 yılındaki bu sözleri, Türkiye’nin bugünlere nasıl geldiğinin çok iyi bir göstergesidir. Menderes’in, Müslümana Müslüman propagandası yaparak “oy uğruna” İslam dinini istismar ettiği çok açıktır. Demokrat Parti dönemine kadar İslamın baskı altında olduğunu söylemesi, ezanın Arapçaya çevrilmesini “Müslümanlığa dönüş” diye adlandırması ve Demokrat Parti’yi “İslamın bayrağı” gibi tanımlaması, bugün AKP’nin “din politikalarını” ve “din istismarını” çağrıştırmaktadır. Demek ki, “siyasal İslamcı iktidarların” ortak yönlerinden biri, aradaki zaman farkına rağmen, benzer bir “söylem” kullanmalarıdır.

    O günlerde Menderes’in bu “İslamcı” açıklamalarından etkilenen şair Necip Fazıl ise, “Menderes’in kölesi olmaya hazır olduğunu” söylemiştir:

     

    “ …Böyle bir sözü söyleyecek başbakanın kölesi olduğumuzu söylemekten şeref duyarız. Tekrar ediyoruz.; partimize, siyasi muhitimize, kabinemize, tezatlarımıza ve hatıra gelen gelmeyen her şeyimize rağmen, en saf ve halis tarafından azat kabul etmez köleliğimizi kabul buyurunuz.”

    Anlaşılan Necip Fazıl, Cumhuriyetin “kulluk” ve “kölelik” düzenine son vermiş olmasından hiç de memnun değildir ve Menderes’e “köle” olmanın hesaplarını yapmaktadır!’’

    Bu alıntıya hiçbir yorum yapmıyorum…

    Yine bir alıntı daha gelsin… Alıntı yine Mesaj Haber, yine Sinan Meydan…

    Anlaşıldığı kadarıyla Said-i Nursi, işgal İstanbul’unda ülkenin dertleriyle değil, kendi dertleriyle dertlenmektedir. Bazı kayıplar nedeniyle ruhsal bunalımlar yaşamaktadır. Özetle kafası ve ruhu karmakarışıktır. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Ankara’da Mustafa Kemal’in önderliğinde yeni bir devlet kurulmuştur. Yani, İstanbul ve Sultan-Halife kaybetmiş, Ankara ve TBMM kazanmıştır. Bu durumda Said-i Nursi, kazananın yanında yer almak, dini plan ve programlarını kazanan sayesinde hayata geçirmek için,1922’de Ankara’ya gitmiştir. Ancak Ankara’da umduğunu bulamamıştır. Mustafa Kemal’in kuracağı yeni devletin, “aklı ve bilimi” esas alan “çağdaş bir devlet” olacağını anlamıştır. Ancak Ankara’da bulunduğu kısa sürede yine de şansını denemiş, Mecliste “dinsiz bir atmosfer” gördüğünü belirterek(!) “Namaza Çağrı” bildirileri dağıtmıştır. Aslında Mustafa Kemal’in hem yapacağı “dinsel eksenli devrimler” (halifeliğin kaldırılması gibi) için hem de “dinde öze dönüş hareketi” (din dilinin Türkçeleştirilmesi çalışmaları) için gerçek din adamlarına ihtiyacı vardır. Bu anlamda Said-i Nursi’den de yararlanmak istemiş olması olasıdır. Ancak Said-i Nursi’nin Ankara’daki “bazı davranışları” üzerine Mustafa Kemal, kuracağı yeni devletin “çağdaş din adamı” kadrosunda Said-i Nursi’ye yer olmadığına karar vermiştir. Mustafa Kemal’in yanında, cumhuriyet döneminde Rıfat Börekçi, Şemsettin Günaltay, İsmail Hakkı İzmirli, Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi Yazır, Hafız Yaşar Okur gibi daha birçok gerçek din adamı vardır. Bilindiği gibi Mustafa Kemal, Elmalılı Hamdi Yazır’a “Kuran’ın Türkçe Tefsir ve Tercümesi”ni yaptırmış, Kamil Miras Hoca’ya da Buhari’nin Hadis Kaynağınıtercüme ettirmiştir. Atatürk’ün isteğiyle tefsir ve tercüme edilen bu eserler, binlerce takım bastırılarakTürkiye’nin “dört bir yanına” ücretsiz dağıtılmıştır. (Hür adam hürriyet savaşında neredeydi? Sinan Meydan Mesaj haber 9 Ocak 2011

    Şu yukarıdaki alıntı, Haydar Baş’ın haber sitesinde bir köşe tutan Sinan Meydan’dan… Nasıl, İyi mi??? Bu yazıya göre bir yorumda bulunursak, Haydar Baş ibadetin Türkçeleştirmesinden yana… Bir başka açıdan bu yazı, Türkçe ibadeti savunan hocaların gerçek hoca olduğunu anlatıyor…

    O haber sitesinde bu gibi yazılar o kadar çok ki, sadece bunları almak yeterli. İsteyen oradan bakabilir…

    Haydar Baş’a göre Atatürk 8 yaşında hafız olmuş… Halbuki, Hafız Sadettin Kaynak hatıralarında öyle şeylerden bahseder ki… O hatırada göre Atatürk, Kur’anı Kerim’i bir Fransızın çevirinden okuyor ve o çeviride bir ayete gelince, bu bir hezeyandır diyor ayet için… Dikkat, onun ayet olduğunu bile bile hezeyan diyor… Sonra Sadettin Kaynak o çevirinin yanlış olduğunu söylüyor… Şimdi Atatürk nasıl oluyor da Hafız oluyor, değil mi?

    Neyse, o kadar çok yazacak şey var ki… Sırası gelince yazarız…

×
×
  • Create New...