Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Hâcegân

Editor
  • Content Count

    989
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    42

Posts posted by Hâcegân


  1. Bir abes

     

     

    Aman ki, aman… Dilsiz ol;

     

    Görme, işitme… Belli yol:

     

    Yolculuk nire, sağ ve sol?..

     

    Levhası matrak diyara…

     

     

    ‘Olur mu acep?’ demeyin;

     

    Olur, olur ki… Deneyin!

     

    Burası nire, söyleyin?

     

    Hukuksuz mantık diyarı…

     

     

    Hele bir söyle, ne gördün?

     

    Beynine takma tel büktün,

     

    Boynunda yafta, çağ dürdün;

     

    Her şey bir abes, burada…

     

     

    Geçmez bir akçe: El insaf,

     

    Anka kuşunun, dağı Kaf…

     

    Aldanır mümin, hep saf saf,

     

    Pal mum örülü, yurdunda…

     

     

    Bir topuk çakar… Hazır ol!

     

    Çakı gibi halk, hep kol kol,

     

    Taştan bir çift göz, karakol:

     

    İlke, ilke sur örülü…

     

     

    Eyvah, eyvah ki; kalp yanık,

     

    İdam sehpası, pek tanık,

     

    Ben değil asıl, din sanık;

     

    Dönmüyor dilim, pek dertli!


  2. Bu arada, bir tahminimi de söylemek istiyorum:

     

    Özgü Nemal'ın da oynadığı yanlış hatırlamıyorsam 'Beynelminel' filminde, Hürriyet genel yayın yönetmeni Ertuğrul özkök'ün hayatını yapmışlar gibime geliyor. Niye mi? Özkök'ün hanımı ile yapılan bir söyleşi ile beraber bu film pek uyuşuyor. Yılmaz Erdoğan'ın 'Vizontele' si de Tarık Akan'la iyi bir ikili oluşturdu doğrusu... İdeolojik ikili...


  3. ''Eylül yazarı Mehmet Rauf ise Suat ve Süreyya'nın evliliğine Necip'i katmış ve bu çok iyi üç dost arasında Necip'le Suat'ın yasak aşkını başlatmıştı. (...) Mehmet Rauf, Zambak'ta 'serbest cinselliği' şu fütursuz satırlarla savunuyordu: ''Bu ihtiyacı o kadar meşru, o kadar muhakkak ve mütehahim buluyorum ki, bunun önünde başka hiçbir kuvvet tahakküm edemez; evet, ahlak ve adap denilen ve yalnız herkese karşı istismar edilip tahakküm edilmek için icad edilmiş olduğundan şüphe olmayan uydurma düzme bütün şeyler bu ihtiyac-ı kati beşeriyetin huzurunda yalnız ser-füruya (söz dinlemeye) mecburdurlar. Zaten karşı karşıya konuşan bir güzel erkekle bir genç kadının aşktan ve şevhetten başka bir söz konuşmalarını sahtekarlık addederim.''

    Taceddin ural'ın 'Medyatik Kuşatma' kitabının 25. sayfasından...

    'Eylül' bir kanalda dizi olarak oynadı ve oynuyor, efendim. İşte yazarı da bu adam. Mehmet Rauf'un tam bir şevhet düşkünü bir adam olduğunu söyleyerek, onun nasıl öldüğünden bile söz açmaya gerek yok. Malum... E din afyon demişler ya, önderleri...

     

    Ve daha niceleri... Hüseyin Rahmi, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Halide Edip, Falih Rıfkı, Halid Ziya... Mesela Halide Edip'in 'Vurun Kahpeye', Reşat Nuri'nin 'Yeşil Gece' romanları ilk akla gelenler...

     

    Bu arada Milli Eğitimin 100temel eserinde Reşat Nuri'nin 2, Halide edip'in 2, Falih Rıfkı'nın iki, Yakup Kadri'nin 2, Hüseyin Rahmi'nin 1, Halid Ziya'nın 1 eseri var. Necip Fazıl, Cemil Meriç ve Mehmet Akif'in de birer eseri bulunmakta... Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Nazım Hikmet gibilerin eserleri varken, Sezai karakoç, Arif Nihat gibi şairlerin eserleri yok, 100 temel eser içerisinde...

     

    Evet, Şu anda dizisi oynanan Aşk-ı Memnu'nun yazarı da Halid Ziya'dır... Senaryosunun ahlak seviyesi ortada... Üstad Necip Fazıl'ın babıali eserinde bu tip içi boş yazar ve şairlerden keskin bir dille ifade etmiştir. Şuna inanın, herbirini şair ve yazar diye tanıdığımız insanların özel yaşamlarından bahsetmeye buranın yüksek düzeyi açısından göze alamıyorum.

     

    Ha bu arada 'Dudaktan Kalbe'nin yazarı da, Reşat Nuri'dir. Kartel kanallarında dizisi oynuyorsa, onunda seviyesi ortada...

     

    Not: 'Medyatik Kuşatma'nın yazarı Tacaddin Ural'ın Kemal Sunal Filmleri ile alakalı da müthiş tahlilleri var...

     

    Selam ve dua ile...


  4. eyvallah kardeşim bak yavaş yavaş anlaşmaya başladık

     

    "Evet, Mehmet Akif Ersoy benim için de değerli bir şairdir. Akif'e karşı her zaman ihtiyatlı oldum, doğrusu... Tıpkı senin abdulhamit'te ihtiyatlı olduğun gibi... Ama bu demek değil ki, Mehmet Akif Ersoy'u sevmiyorum... "

     

    bu sözüne katılmamak elde değil sağol güzel bi tespit

     

    31 mart (ne kadar aydınlanmamış tarafları abdülhamitin büyüklüğü kadar çok olsada)

    benmi yanlış hatırlıyorum galiba ittihat ve terakki ve felsefesine karşı yapılan bir harekattı

     

    Sen yanlış hatırlıyorsun, hep yanlış, hep yanlış... Neyi doğru söylüyorsun ki... Şu cennetmekan kelimesini senin büyüklerin hiç kullammadı sanki... Seninle anlaşmak zor be kardeşim... Umutsuz bir vakasın... Reyhan kardeşim kadar bilgili ve donanımlı olsan daha ne istersin. Bu mevzuu hakkında bir bilgi, bir belge sunamıyorsun. Bir kaynak gösteremiyorsun. Yazık... Böyle ucuz galibiyetlerle dolu geçmişimiz. Sen pek basit geldin bana.

     

    Ayrıca sen mi bana yaklaştın, ben mi sana? Sen yaklaştın da farkında değilsin... Çünkü ben taviz vermedim. Anlattıklarımda çelişki yok. Ama sen bu yaklaşımınla çelişkini ortaya komuş oldun. Senden esaslı bir belge, kaynak gelene kadar, seni dikkate almayacağım...

     

    Dua ile...


  5. ''hani birilerini göklere çıkaracağız diye diğerlerini haksız yere suçlamayalım

    bu konuda sevgili dostlarım bir fikir ayrılığımız yoktur kanaatindeyim''

     

    Evet, Mehmet Akif Ersoy benim için de değerli bir şairdir. Akif'e karşı her zaman ihtiyatlı oldum, doğrusu... Tıpkı senin abdulhamit'te ihtiyatlı olduğun gibi... Ama bu demek değil ki, Mehmet Akif Ersoy'u sevmiyorum...

     

    Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

     

    Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

     

    Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk

     

    Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk.

     

    O hali buldu ki bu cür'et: "yecûzu fi't-tergîb.."

     

    Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garîb.

     

    Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

     

    Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

     

    Cihanı titretiyorken nidây-ı "men kezebe.."

     

    İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî edebe:

     

    Lisan-ı pâk-i Nebiden yalanlar uyduruyor,

     

    Sıkılmadan da "sevap işledim" deyip duruyor.

     

    Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

     

    Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

     

    Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde

     

    Sevabı sen göreceksin huzur-ı mahşerde!"

     

    Akif'in şu şiiri ile benim veyahut Abdulhamit'in ne alakası olabilir ki... Şeriata kılıkılına bağlı olan bir Padişah için şeriat isteriz diye isyana kalktılar bu memlekette... Mütareke yıllarında İskilipli Atıf Hoca menfi bir cemiyete üye oldu. Cemiyetin asıl niyetini anlayınca oradan hemen ayrıldı, efendim. Atıf hocanın gönlümde ayrı bir yeri var. Said Nursi'nin de... Her insan o karışık döneminde safını seçmekte zorlanabilir. Burada ben niyete bakarım. Bana göre Akif'in niyeti ve diğerleinin niyetleri temizdi. Ahlaklı ve dinine bağlı bir nesildi özlemleri. Asım'ın nesli...

     

    Abdülhamit Han ise büyük haksızlığa uğramış bir padişahtı... Burada niyeti bozuk olan hizip var, hepimizi kandıran... Bizim işimiz bu yahudilerle...


  6. inşallah sevgili dostum allah herkese nasip etsin doğru yolu bulmayı

    bak veriyorum manasını linkide veriyorum inanmassın şimdi sen

     

    cennetmekân

    (a.b.s) Yeri cennet olası, makamı cennet olan.

    http://www.risaleinurenstitusu.org/shared/....asp?Kelime=%20

    .

    dostum senin bu alıntın ve bunlar gibileri düşündüğünü anlamak zor olmasa gerek

    hurafeler böyle yayılıyor kardeşim

    syg,

     

    http://www.osmanlicasozluk.net/osmanlica/1...EKAN-anlam.html

     

    E buda benden...

    "Yeri cennet olası, makamı cennet olan" meâlinde olup, vefat eden makbul ve sâlih kimselere hürmeten söylenir.

     

    Dua ile...


  7. Cennet mekan bir 'mekanı cennet olsun' anlamında Abdulhamit için duamız... Hakikati Allah bilir... Yani kendi kendimize kimseyi cennete koymuyoruz, için rahat olsun... Böyle bir şey de istemeyelim mi, Abdulhamit için?

     

    ''ana fikri alamamışsın tabiki bunu abdülhamit le alakası yok

    okuduğunu anlamaya çalış sevgili dostum''

     

    Aman ne güzel, ne güzel... Demek Abdulhamit'le alakası yok! Akif, kim bilir bu şiiri yazarken ne düşünmüştür. Ne bilsin merhum şairimiz, bir Molla Kasım gelir de şiirlerine farklı anlamlar yükler... Ama üzülme, Molla Kasım da doğruyu gördü sonunda ve hatasını anlayıverdi...

     

    Sayın POMAK22, Hz. İsa'nın hakikati nasıl bizdeyse, Milli Şairimizin de hakikati bizde...

     

    E artık senle konuşacak bir şey kalmadı bu durumda. Çünkü Abdulhamit'i mahkum edebilmek için esaslı bir bilgiye ve belgeye sahip değilsin. Abdulhamit'le alakası olmayan bir şiiri bile Abdulhamit'in boynuna yaftalıyorsun...

     

    Akif hakında verdiğim o hikayeye gelince;

    Hep anlatılır diye not düşmüşüm altına, inanırsın inanmazsın, o senin bileceğin iş...

     

    Dua ile...


  8. Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

     

    Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

     

    Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk

     

    Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk.

     

    O hali buldu ki bu cür'et: "yecûzu fi't-tergîb.."

     

    Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garîb.

     

    Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

     

    Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

     

    Cihanı titretiyorken nidây-ı "men kezebe.."

     

    İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî edebe:

     

    Lisan-ı pâk-i Nebiden yalanlar uyduruyor,

     

    Sıkılmadan da "sevap işledim" deyip duruyor.

     

    Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

     

    Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

     

    Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde

     

    Sevabı sen göreceksin huzur-ı mahşerde!"

     

    (Safahat, s. 274-275 (5. baskı))

     

    Mehmed Akif ERSOY - Milli Şairimiz

     

    Aman yarabbim, aman!..

     

    Abdulhamit ve bu şiir! Ne alakası var...

     

    Şöyle esaslı bir bilgin varsa, buyur... Hani Akif'i biz sizden daha iyi savunuruz ele güne karşı...


  9. ''Mehmet Akif'ten İbretlik Bir Anı

     

    Mehmet Akif her sabah namazı için Sultan Ahmet Camiine gelir.Her gelişindede yaşlı bir adamın kendisinden önce gelmiş görür.Ne kadar erken gelirse gelsin bu durum değişmez Yaşlı adam mutlaka ondan önce gelmiş olur. Ancak bu yaşlı pir-i fani ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaşı dökmektedir.Bundan sonra Mehmet Akif şöyle anlatıyor:

     

    Bu yaşlı insanın bir gün yanına sokuldum ve niçin durmadan ağladığını sordum.Ve ona Cenab-ı Hakkın rahmetinin enginliğini anlattım.Ama o yinede ağlamasına devam etti.Bana derdimi tazeleme git dedi .Ben yinede ısrar ettim.Çaresiz kaldı ve yine gözyaşları içinde bana şunları anlattı.

     

    Ben dedi 2.Abdülhamit zamanında orduda binbaşıydım.Ve ailem çok zengindi.Kışladan ayrılamıyordum.ancak birgün anne ve babamı ard arda vefat haberlerini aldım.

     

    Ailede benden başkada işlerimizi yürütecek kimsede yoktu.çiftlikler,dükk anlar,mağazalar ortada kalmıştı.hemen sadarete bir dilekçe yazdım ve istifa etmek istediğimi bildirdim. sadaretten gelen cevap menfiydi.istifam kabul olmamıştı.ben ikinci ardından da üçüncü bir müracatta bir müracatta bulundum.ama her defasında aynı cevapla karşılaştım.

     

    Bunun üzerine hünkara müracata karar verdim.bu karararımı sadarete bildirdim.isteğim kabul edildi.durumumu hünkara vicahi olarak anlattım.elimden geldiğince mazeretimin meşruluğunu ispata çalıştım.hünkar istifa talebimden hoşlanmamıştı.yüz ifadesinden bunu anlamak hiçte zor değildi.isteksiz bir işaretle elinin tersi ileri git dedi,seni istifa ettirdik dedi.

     

    Ben sevinerek huzurundan ayrıldım .eve döndüm.o gece rüyamda osmanlı ordusu tabur tabur,bölük bölük geliyor ve EFENDİMİZE teftiş veriyordu.bu ordu idi ki kısa bir süre sonra bütün cihana karşı kavga verecekti.ve bu ordunun teftişini bizzat EFENDİMİZ yapıyordu.

     

    Yanında 4 büyük halife olduğu halde efendimiz önünden geçen bölük ve taburları teftiş ederken ondan bir adım geride edep ve terbiye içinde boynu bükük Abdülhamid de bulunuyordu.derken benim taburda geçmeye başladı.Ancak tabur dağınıktı.başlarında kumandanları yoktu.

     

    EFENDİMİZ bunu görünce Abdülhamid cennet mekana:Bu birliğin kumandanı nerde diye sordu?.oda talebi üzerine istifa ettirdik dedi.işte o esnada

    EFENDİMİZ beni bütün ömür boyu ağlatacak şu sözü söyledi:senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik dedi.

     

    -Söyle bunu duyduktan sonra ben ağlamayayımda kim ağlasın?''

     

    Hep anlatılır, efendim...


  10. sevgili dostum,

    sende fazla mübalağa etmişsin ve içinde resmi tarihe karşı inanılmaz bir kin olduğu belli (senin düşüncen)

    resmi tarihin dikte etmeye çalıştığı birçok şeyi bende tasvip ediyor değilim tabiki

    ama yapma üstadım resmi tarihin bile en azından abdülhamite bir haindir gibi bir yaklaşımı sözkonusu değil

    beni yanlış anladığın kesin

    ben burda hareket ordusunu veya ittihat terakkiyi veya başka herhangibir fırkayı savunma gibi bir girişimim

    yoktur. iyi okursan yazdıklarımı görürsün herkesi dönemi içerisinde tarihi gerçekler ile ineceleyelim diyorum

    benim sizlerde eleştirdiğim nokta şudur

    yani kafanızda öyle bir ulu kafese koymuşsunuz ki padişahı (diğer padişahlar neden bunu hakedemiyor onuda anlamış değpilim)

    bırakın dokunmayı o kafese yem atmayı bile hoş karşılayamıyorsunuz.

    (ki bazı arkadaşlar sağolsun yarım ağızla da olsa 'o da insandır canım vardır elbet yanlışları gibi

    bir açıklama yaptılar haklarını yemek istemem)

    yani biz bu adam allah cezasını vermeye bunca yıl bi halt edememiştir gibi bir yaklaşım içerisinde değiliz ki

    a dostlar bırakında rahat rahat konuşalım eğrisini doğrusunu

    dönemin hamit intelijansiyası gibi hep bir bakış açısından yüklenmeylim

    saygılarımla

     

    Değerli kardeşim;

    Bunlar mübala değil, bilakis hakikat... Menemen olayını hangi kaynaktan kendine bilgi akıtıyorsun mesela, resmi tarihten mi? Sahi daha düne kadar Abdulhamit hain değil miydi? Keza Vahdeddin'in ne olduğu Nutuk'ta yazar... Peki ne yazar orada, kahraman mı? Demek ki, mübala yapmıyormuşum, değil mi kardeşim? Sende Ulu kelimesine taktın kafayı be kardeşim... Hani ben ulu deyince, sen ne anlıyorsun? Kutsal bir metin mi, bir peygamber mi, ne? Abdulhamit han'a ulu denmesi seni niye bu kadar rahatsız etti, hayret ki ne hayret! Fatih sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman vs. Bunlar bizim büyüklerimiz. Hepsi birbirinden büyük... Burada bir sorun yok...

    Senin Abdulhamit'i eleştirme hakkın vardır. Hani biz ulu diyoruz diye Abdulhamit'e, ona bir kutsallık yüklediğimizi vehmediyorsun sanki. Peygamber değil ya Abdulhamit han, eleştirebilirsin gönlünce tabiki... E haliyle karşılıkta alırsın, efendim! Ama efendi bir şekilde...

    Hadi o zaman eğrisiyle, doğrusuyla Abdulhamit...

     

    Dua ile...


  11. Ulu Hakan Abdulhamit Han dönemini bilen çok şey bilir, efendim...

    Dur şimdi, ben size çok ama çok farklı bir kaynak göstereyim o döneme dair: Efruz Bey... Evet, evet, Ömer Seyfettin'in romanı birebir o dönem için... Hani diyorum, Ömer Seyfettin gibi Abdulhamit'i öyle pek sevmeyen birinin romanından o dönemi okuyun da, anlayın efendim, o dönemde devrim diye girişilen bilmem nelerin nasılda boş zemine oturuverdiklerini... Osmanlı 33 sene fazladan yaşadı. E sonra? Sonrası malum: 1.dünya savaşı... Hani bizi kimler soktuysa o savaşa...

    Sahi, Abdulhamit karşıtları nerelerde hizipleştiler? Paris falan mı aceb... Hani tarafların saflarının nerede olduklarını bile görseniz, Abdulhamit'in de nerede durduğunu görürsünüz. Şu 31 Mart vakasıyla sonuçlanan Abdulhamit han'ı hal harekatında, Selanikten kalkıp gelen Hareket Ordusu'nu savunur durumuna kimlerin düştüğünü iyi görmek gerekir. Abdulhamit'e hal'ini bildirmek için kimler çıktı Ulu Hakan'ın huzuruna? Kimlerin çıktığını söylemeye gerek yok, değil mi? Aman bizim mahalledeki bazıları gibi, onları, yani Yahudi mi desem ne, ha işte onları savunur durama düşmemek lazım... İsrail daha devlet olamamışken, Abdulhamit'ten Kutsal toprakları Osmanlı'nın dış borclarına mukabil satın almak istediler. Abdulhamit oraları hiç duraksamadan vermeyeceğini sert bir şekilde haykırdı. Sonra gel zaman git zaman, siz gerisini biliyorsunuz işte... Hani diyorum, resmi tarih diyorsa ki, Abdulhamit hain, Vahdeddin hain, anlayın ki...

    Dur dur, Abdulhamit tasavvuf severdi değil mi?

     

    Selam ve Dua ile...

    • Like 1

  12. Recep Tayyip Erdoğan'ın Üstad sevgisinden şüpheniz mi var? Yoksa siz niyet okumayada mı giriştiniz? Üstad'ı ağzına almaktan korkulan zamanlarda, Recep Tayyip Erdoğan onun şiirlerini okudu. Hem de alenen... Üstad, Menderes'i savunurken bile demokrasi içinde haraket etmedi mi? Demokrasiyi sevmediği halde... Burada ince bir anlayış yok mu, tabi çözene?

    Yahu, Üstad niçin Atatürk'ten hiç söz etmedi, hala anlamadınız mı? Atatürk'ün A sını demediği halde 'Atatürk'e muhalefet kanunu'dan yargılanmadı mı? Ya birde deseydi ne olurdu? Hani siz Tayyib Erdoğan'dan onu istiyorsunuzda... Neymiş, laik sosyal demokrat bilmem ne diyormuş başbakan... Yahu bari sizle en azından gönül temasına geçsin adam. strateji Üstad'ın en büyük özelliklerinden, efendim. Taviz vermeyelim ama, biraz da keskin zekaya sahip olalım. Tayyip Erdoğan'a birde bu gözle bakın efendim. Üstad'ın bir sözünü kelimesi kelimesine değil ama, şöyle hatırlıyorum: Güçlü dış devletlere ( muhtemelen Amerika) hissettirmeden hareket edilmeli, biz güçlenene kadar... Hatırlayan arkadaşlar yardımcı olur inşallah... Aman arkadaşlar Hak olanı kaçırmayalım...

    ''Bir gün bu gidişle çatlarsa yürek,

    Dile vurdukları perçinden gelir. ''


  13. selamlar,

     

    öncelikle sayın reyhan kardeşim sizleri vakit bulursanız eğer,erzurum 'mustafa kemal'! üniv.sinin ilahiyat fakültesi bölümünü gezip dolaşmaya,hocalarla bir hasbihal etmeye davet ediyorum.siz bu duruma yetkin değilseniz bir yakınınıza sorunuz kendisi size erzurumdaki ortamla diğer bir çok üniv.arasındaki farkı söyleyecektir.şimdi kimse gülmesin ama burdaki uhuvvet başka hiç bir yerde yok,yada ben öyle düşünüyorum.yani demek istediğim hocalar size hoca-öğrenci ilişkisi içinde yaklaşmıyor,abi kardeş oluyoruz vesselam.

     

    mehmet akif olayında size bazı sorular sormak istiyorum?

     

    -acaba mehmet akif namaz kılarmıydı?

    -cevabınız evet ise hangi mezhep imamına göre kılardı?

    -eğer mezhep imamlarından birine uymuyorsa,nasıl kılardı,neye göre kılardı.?

     

    şimdi müsadenizle diş dolgusu meselesini özetlemek istiyorum.

     

    diş dolgusu bazılarının dediği gibi değildir.yani tam olarak öyle değil.dinimiz kolaylık dinidir,onu laçka yapmamak şartıyla,oysa bazı gruplar dişinde dolgu olan birinin,gusl abdesini,normal abdestini ve namazını imam malıkı meshebıne göre kılması gerektiğini savunuyor.çünkü bu üçünün bir bütün olduğunu dolayısıyla her üçünde de taklit yapılması gerekliliği vurgulanıyor,bizim hocaysa :) ömer nasuhi bilmen ilmihaline dayanarak şöyle diyor,eğer hanifi mezhebindeyseniz dişinizde dolgu var da bu hükmü bilmiyorsanız sorumlu değilsiniz,eğer hükmü biliyorsanız sadece abdest alırken bunu (gusl abdestide dahil) kalbinizden geçirmeniz yeterlidir,namazıda imam maliki mezhebine göre niyet ederek kılmanız gerekmez.

     

    sayın reyhan kardeşim,ben size yada bir başkasına muhalefet etmek için bunları yazmıyorum,sadece başka bir kaynağın görüşlerini aktarıyorum ki,bahsettiğim hoca aynı zamanda üniv.camilerinden birinde imamlık yapmaktadır.yani ben sözüne itibar ediyorum,fakat gelin görünkü bunca farklılık,görüş ayrılığı beni huzursuz ediyor.ben şimdilik burda bitirmek zorundayım,yarın cumadan sonra tekrar görüşmek üzere selametle.

    ama bahsettiğim gruplar gerçekten çok uç noktalarda yaşıyorlar.

     

    neyse selametle.

     

    Diş mevzuunda verdiğiniz bilgiler oldukça noksan. Hatta yanlış anlaşılmaya bile vesile olcak şekilde. Abdest alırken kalbimizden neyi gecirecez? Hanifilere göre bu durumda yararlanılması gereken mezhep sizce hangisi, Şafi mi, Hanbeli mi? Ayriyetten vakit abdestlerinde de diş dolgusu ile ilgili niyetleri de aklımızdan mı gecirecez, yada sadece gusulde geçerli değil mi, niyet? Hem niyet nasıl olcak? Sizin söylediğinizi uygulayanlar yanılırlar gibi geliyor bana...

     

    Dua ile...


  14. << İçten kırmak, eksiltmek, yontmak ve dıştan yapıştırmak, eklemek, yamamak... İşte, bugünkü varış noktalariyle, olanca tabiyeleri, reformcuların!.. Mehmed Akif’in – heyhât ki, o da kendini reformculara kaptıranlardandır – sandığı gibi: “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı...” Değil de, yine aynı vezinle: “ İslam idrakine söyletmeliyiz asrımızı...” >>

     

    Sayın Reyhan;

    Edebiyat Mahkemeler'nde Üstad, Mehmet Akif'i çok güzel anlatmıştır. Babıali eserinde de Üstad'a milli marş için başvurduklarında, Üstad, Mehmet Akif'i işaret ederek böyle bir marşın yazıldığını belirtir ve ilk anda bu işe karşı durur. Daha sonra bu vesileyle Büyük Doğu Marşı çıkar. Nasıl ki Seyyid Kutup'ta Üstad ihtiyatlı olmuşsa, aynı ihtiyatla Mehmet Akif'e de yaklaşmış. Ama bunun yanında, sizin de belirttiğiniz gibi Akif'in bazı yanlış noktalarını da söylmekten çekinmemiştir. Abduh, Afgani gibilere yaklaştığı sertlikte yaklaşmamış üstad, Akif'e...

     

    Fikirim;

    Evet, Akif'in benim de katılmadığım ve dahası anlam veremediğim yönleri var. Mesela yaşadığı zamanı en mahrem noktalarına kadar çözememiştir. 'Ancak Bedrin asklanları bu kadar şanlı idi' gibi

    mısrasını nasıl yorumlamak gerekir, beni zoralayan noktalardan biri.

    İtikad meselesinde Abduh ve benzereleri gibi fikri olmuşmudur, duymadım. Bu yüzden ona karşı ihtiyadımı sürdürüyorom. Yoksa Reyhan kardeşimin söyledikleri ortada, doğrusu bunlar. Ama ihtiyat....


  15. Böyle muğlak konuşmalara ve kişisel sürtüşmelere sebebiyet verebilecek türden konulara girmeyi istemem. Lakin arkadaşımızın/kardeşimizin birisi böyle bir mevzuyu gündeme getirmek ihtiyacı hissetmiş, eyvallah.

     

    Bir kaç cümle ifade edeyim: Merhum Akif'in (r.a) İslamiyet telakkisi ve aksiyonu bizim düşündüğümüzden kat ve kat ilerdedir, zirvededir. Zaten bunu sorgulamak, sebebli-sebebsiz irdelemek en azından benim haddim değildir ve olamaz da.

     

    Sırf resmi tarihe ve resmi tarihçilere bile kulak versek: Onun, son bir asrın en büyük dava mümessillerinden, vicdan ve cesaret şahsiyetlerinden, yüreği gibi sağlam şairlerden birisi olduğunu görürüz.

    (Ona mürteci denilmesi, mecliste konuşmaması, peşinde hafiyelerin gezmesi, bunaltılıp Mısır'a kaçırtmayı örnek versek bile, onun ne olduğunu/nasıl olduğunu anlayabiliriz)

     

    2009 Türkiye'sinde; yani manevi ve maddi değerlerin bir taraftan yerle bir edildiği/terk edildiği bir dönemde bu soruyu cevaplamaktan şahsen hicap ederim. Çünkü onun ismi bile, bizler için baş tacıdır.

     

    Asli ve mecburi görevlerimizi yapmadan/yapmaya başlamadan; merhum Akif (r.a) gibi abide/mümtaz değerlerimizin ruh, fikir ve aksiyonlarını kurcalamak tabiri caizse yanlış ve yanlılıktır.

     

    Mezhepsiz, şucu ve bucu gibi kavramlar görüyorum/okuyorum.. Benim mezhep ve mezhepsizlikle alakalı diyeceğim bir şey yoktur. Ne ciddi bir alt yapım vardır, ne su-i zan yapacak halim.

     

    Merhum Akif benim için; Peygamber şairidir, iman eridir ve dava adamıdır.

    ...

     

     

    Mehmet Akif'i eleştirmek bana da zor gelir. Burada size katılıyorum. Ben Akif'e bir Abduh gibi bakmam, Mehmet Akif onu sevse de... Gönlüm razı olmaz.

     

    ''Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

    Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez. ''

     

     

    Mehmet Akif'in benim için en önemli sözlerindendir. Allah bizi tefrikadan korusun, efendim.

×
×
  • Create New...