Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 19, 2010 Ne söylesem, boyunumu büküp sabretsem! Hiçbir zaman şikayet etmesem Ne gönlümü eğlendirsem ve ne de hevslerime yenilsem Umutla hayır dilesem, bahtım için kanat edip serinlesem Ne yaptığımı bilsem, aklı selim olarak idrakimle ikamet etsem Vicdanımın uysallığında aşk için niyaz edip,hakikate erişsem ve hayata elveda desem Ne baharlar geldi geçti, zemheri sanki içimdeydi Ne bir şevk kalbim için kifayet etti, ne hicran aklım için izana yetişti ne işittiysem, hangi nazar için bir elveda dediysem, suskun köşeler neler söyledi suya hasret çeşmeler, yaprağını bırakmış şimdi tüm dallar dilendi Ah sinemi dağlayan akşamlar, yüreğimi yakan anılar ve yaşadığım yalnıllıklar yetti Bilmem ki niye bu kadar bizarım Sanki yorgunluk namına artık son durağım, sessizce bahtım için ağlarım Ne kadar çile varsa, keder her an yanımda, kaldım suskun çığlıkların ahında hazanım Ne yazsam, aşkın manasında kaybolsam,gönüller baharında süruru yudumlayıp ağlasam Kalbi inşirah için yalvarsam, gönül kapımın açılması için sabahlara kadar yansam Hürriyete hasret bir kuşun çırpınışları var ya Susuz çöllerle serap halin senasında haşyetle yaşanır ve umut şahlanır ya çığlığın her hali ruhun ikliminde ve sahranın bitap eşkalinde yüreği dağlar ya Göz yaşarır, dil kurur, kalpte kalmaz artık bir sürur, umut her an kalbi korur yar var ya Sabrın lehçesi, kanatın şehredilmeye muhtaç payesi, kalp için vuslatı aşkla aralar ya Vazgeçiren her nevarsa ve hatta her nefes bir kahırsa Umut ruhunda filizlenmeyi asla beceremiyor ve aklın bir karış havada yol alıyorsa Nafile yere hülyalarla avunma, idrakin kalbin için bir esin vermiyorsa, her an korku yaşa Sevginin bahşedilmişliği yüreğinin kuytu köşesinde bir mahkumsa, bihakkın hayıflanma Aşk; nuruyla muhtedir olan bir şevktir, ancak kul ikliminde takva ile gerçekleşecektir Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 22, 2010 Sonbaharın daldırdığı rüyalar, hüzün kokarlar! İlk nefesin feyz-i muhabbeti, hali celbeden bir kalbi ayılma ve hakikat-i hesap olunca Nutkun durması, bahtın ağarması,derd-i cefanın nefsi vurması ne kadar aşk-ı yakında Manay-ı inşirah, merak-ı tahsisat, iradey-i maslahat gönlün dirliğinde sevday-ı karsa İşte o vakit aşk, gecenin koynundan şems-i harıyla çıkar ve kalbin muhtaçlığına akar El hak nefes-i müddet, bahtın serabında nöbet tutar,kalp yakinen anlar, akıl sadece bakar Ruh nihayetinde her zaman tazeliğini ve bakirliğini koruyan müstesna bir sonbahar-ı kar Halin ikliminde ne kadar edep ilmi varsa, adabı tedrisatı iştiyakla bihakkın soluyorsa ar dert etme sakın bırak yağsın her vakit, kalbin taprağına münbit ve bereketi edep olan kar Ne ilk olacak ve ne de nihayet bulacak sararan umutlar ne için ibreti nazar, sabır niye var Ey ehli talip, ilmin ve idrakin nispetinde, takvayı niyetinle, hiç durma elan tefekküre dal Kalbin ikliminde şayet bir an olsun solarsa şevk-i ümit,neye yarayacak kanaat durma al Ne hissiz bir niyazda, ne mecalsiz uğraşta ve samimiyetsiz hıçkırıkta nasıl bir aşk kokar Dil, kalbin meramını akseder ruhun yetisiyle idrake meyleder,çile kul için nasib-i kader Aklı selimlik ve iradey-i azimlik fikreden için, hesaba inanıp gönlü hasreden için keder Zafiyet içinde nefeslenmek, tekebbürü def etmek için gayret göstermek ülfetlidir birader Mühletin varlığında, sebebi hakikat muhakkaksa,bir an olsun meyledip beni yargılama Şayet dünya yalansa ve şahit olduklarımız bizleri fani olarak vasıflandırıyorsa sorgula Yalanla, yanlışın farkını bir nepze olsun anla, eline geçen fırsatları asabiyetle kullanma Düşünmeye ne kadar muhtaç olduğumuzu ve bilgisiz bir şekilde yol aldığımızı unutma İdrak ve izan akıl yoluyla, şayet bu hasletler ihtiyaç duyduğu ilmi sende bulunmuyorsa Haydi uzun etmeyelim, artık çıkalım ve niyetlenelim uzun soluklu bir yola, aşk umutsa Bir an olsun “ne derlere” aldırma, nedensiz yaşayanlar bu ahval üzredir yakinen anla Kalbinde şefkat ve sevgiden bir iz bulunmuyorsa,insanı yargılamak şayet sana kaldıysa Hakkı gasp etmek ve kanaatleri talan ederek şeri seçmek, gül kokusundan arileşmektir Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 29, 2010 Hiç bakmadın, sanki gölgen için vardın! Yüreğim üşüyordu Dilim lal oluyor, gözyaşlarım boşalıyordu Sinem bitap bir halde umutlara sığınıyor, çare adına sessizce bakınıyordu Ne kalbin sesi, ne hissiyatın busesi esin oluyordu , nefesim daralıyordu Yad ellere bakıp Nefesin sahibine sığınıp, bir köşede içimden geldiğince inliyordum Çaresizdim, çünkü sevendim, gönlünü hasreden bir divaneydim, nerden bilirdim Böyle badirelerin eşiğinde, tek taraflı bir celsede, hüküm verilmiş ve çekip gitmişti Ne söylediysem Anıları bir bir tazeleyip yad ettiysem, çırpınıp figan ettiysem de yine olmadı Sanki bir bildiği vardı, sırların arkasında gizlenen bakışları saklıyordu, söylemiyordu Yolun sonuydu, demek ki nihayet buydu, çümkü gönlüm hüzünle fevkalade doluydu Bir daha seslenmedim İçselliğime iltica ederek, kalbi lekelerimin hesabıyla sabahlara kadar çaresiz bedelleştim Artık yeter dedim, bir daha mı asla diyerek tövbe ettim ve kavilleştim Ne kadar heveslensem, gözlerime bakan nazarları öncelesem içinden çıkamazdım, arıldım İçim yanıyordu Ne kadar çekilmesi gereken hasret varsa, an be an ve geçen zamanda yüreğimi burkuyordu Ah demek yetmiyordu keşkeler deva olmuyordu, hatalar bir şamar gibi yüreğime iniyordu Ömür bitiyor, dert inletiyordu, en acı gelen ise yalnızlık sızısıydı, kalbim öyle anıyordu Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 30, 2010 Dinsin artık kalp ağrısı, hüzün içinde kanaması! Haber sal, hülyalar ikliminde hiç durma artık hoş bir nefes al Yar dilinde, efkar sadeyinde, çilenin her açan gülünde ve hatta dikeninde elbet aşk var Ey hevesler, bin hüzünle ruhumu mest eden sazendeler ve dile gelen güfteler ar içimi yakar Yağar, durmadan sinemin sessizliğine ve firkatin hasretine kar hiç durmaz yağar Ey dil-i edebi, hal-i niyeti, muhabbet-i ve hasrettiği devletli hamiyeti yüce olan yar Söyle ne vakit kalb-i iklimimde mukadder olacak en anlamlı açan ve zarif bir bahar Niye mahzunluk yüreğime elemlebin hüzünle akar, tefekkür etmek niye acı söyle ey yar Laleler şakıyor, gül masumiyetiyle neler anlatıyor, suya aşkın hicranı sevda yaşatıyor Kaç gün kaldı ömürden, nefes bıraktı takati derinden, şevk uzaklaştı derdi halinden Sazendeler söylüyor,mızrap hicran ile tele dokunuyor, ne gözyaşı duruyor ve çile bitiyor Sabrın her hali,müddeti nefes sancılar karı, akşamdan sabaha ah çekmek vaat mi yar İçim yanıyor, gözlerim fersiz birşekilde suskun bakıyor, yüreğim durmadan ağlıyor Ne yazsam, derdi bin gam ile ayan kılsam, hasretin busesiyle şakıyıp saçlarımı ağartsam Yarin hicranına hiç şahit olmasam, içimin sızısıyla şikayetlenmeden sevdamı yaşasam Çileyle yuğrulsam ve ecrin esiğinde sabahlayarak, muhçlara sebil dağıtsam, yanmasam Aşkı hakikat manasıyla yudumlayıp, inşirahın kollarına uzandam, gönül kapımı açsam Her damlada,mısraların esrarı diyarında, umudun bağrında manalaşıp vedalaşsam Bahtım için hiçbir yeise kapılmadan, kanatin serhatlığında fikrimi aydınlatıp bıraksam Esin için, kalbi muhabbete vasıl olmak elbette müttaki kullar için bir seçim,aşk kimin Vurgun yemiş gönlüm, yılların kaybettirdiği ve zerkettirdiği hicran ruhuma ibret için Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 30, 2010 Kalbim hüzün içinde, dilim zikretse de! Acı bir siren sesiydi işittiğim Gecenin en mahzun çehresinde ve sessizliğin davet ettiği merak haznesinde Birden irkildim, sesin geldiği cihete doğru meylederek yürüdüm ve araçları gördüm İtfaiye müfrezesiydi, yanan sönen ışıklar dikkat çekmek, acil olduğunu bildirmekti Acaba ne olmuştu ve nasıl bir ihbar alınmıştı Yoksa yanan bir ev mi vardı, gecenin karanlığında duman ve çığlık pek yamandı Dayanamadım, hemen tez elden hazırlandım ve kapıyı açmak için çok uğraştım Sevgili refikam telaşlanmıştı, yine başına bir iş alacaksın ve acıya koyacaksın dedi Gözlerine baktım, ne olur gitme dediğini samimi bir şekilde anlamıştım Lakin bir faydan dokunur mu acaba diye tekrar ısrar etmeye başladım ve çıktım Epeyce koştuktan sonra, telaşı fark ettim bir şekilde ve yine hızlandım kendimce Çok katlı bir binada ve pişmeye ramak kalmış aş taşınca, tüp alev almış, başlamış İtfaiye erlerinin bazısı çok sakin ve bazısı koşturuyordu Merdivenli aracın açılması merakla bekleniyordu, her nedense çok ağır ilerliyordu İçerden hortumla müdahale etmek için merdivenden hışımla nefes nefese çıkılıyordu Elektrik kesildiğinden, el fenerleri eşliğinde ve karanlığın kasvetiyle ilerleniyordu Her bir tarafta duman ve gaz kokusu hışımla ciğerlere doluyordu Oksijen aparatı ve gaz maskesi sadece erlerde olduğu için başka ne yapıla bilinirdi Can havliyle atılmamın ve ne yapabilirim acaba diye çabalamamın bir gayesi vardı Bir zaman ve ahşap olarak inşa edilmiş evlerden çıkan bir yangın acısını görmüştüm Çırpınan ve kendini yerlere atan, aman çocuklarım diye bağıranlarla nefesleşmiştim Hanım kardeşlerimizin ve aman dileyen çileli serzenişlerin bizzat şahidi olmuştum Dayanamadım, alevlerin içine dalarak avuçlarımla yanan ne varsa avuçlayıp attım Kapı camları kapatarak, battaniyeleri alevlerin üzerine kapattım, havasız bıraktım Herkes dışarıdaydı, yakarırcasına ağlıyorlardı, birde benim için kaygıları vardı Dışarıya kendimi attığımda ellerim titriyordu, her bir yanı yanmadan kurtulamadı Derileri kavlamış ve bazı yerleri hayli kabarmıştı, hissetmek o an için kalmamıştı Komşular gözlerime baktı, şayet sen olmasaydın bütün evler kuşkusuz yanardı Sokaklar çok dar olduğundan ve o zamanlar itfaiye teşkilatı çok uzakta kaldığından Asla yetişip bir müdahale edemezdi rüzgar hayli etkiliydi, ahşap olunca hayli dertti Canım için ne hikmetse pek kaygılanmak, elimden gelen ne varsa ardıma bırakmam Yan gelip yatmaktan hiç hoşlanmak, bir çare adına aymazlıktan asla zevk alamam Nihayet bir nebze izahtan sonra, yerde uzanıp yatan çocuklar çıkmışlardı karşıma Dumandan etkilenmiş, çaresizlik içinde nefeslerini tüketmiş ve oraya serilmişlerdi Anneleri yardım çağırmak için çıktığında, alevler hoyratça çıkmış aniden karşısına Ne kadar çırpınsa da, aman dilemek için komşularına bakınsa da, panik vardı orda İtfaiye erleri mutfak ve balkondan müdahale ediyor, tüp patlamasın istiyorlardı Sayıları az olduğundan ve çok katlı bina bulunduğundan, nefesleri daralıyordu Sanki o an onlarda bir panik içinde çare adına savaşıyorlardı, lakin çok azlardı Çocuğu kucaklayıp aşağıya öyle bir indim ki, merdivenleri nasıl geçtim bilmedim Polis arkadaşları gördüm ve hemen bu çocuğun hastaneye yetişmesi lazım dedim Çünkü duman zehirlenmesi direk beyni ve dolayısıyla ciğerleri harap eder, öldürür Geriye dönüş ise pek mümkün değildir, nadiren olsa bile eski gibi sağlıklı değildir Polis arkadaşlar sağ olsunlar, ciddiyetimi anlayıp hemen çocukla uzaklaşmıştılar Zavallı anne hala çırpınıyordu, babaları her ne sebepse ortalıkta bulunmuyordu Kim bilir belki gece mesaisi yapıyor ve ekmek parası uğruna ne kahırlar çekiyordu Geçim derdi en önemli bir yüktü, yoksa el alemin dilinde sersefil bir nefesi talipti Bir anlamda gönüllü köleliğe eşitti, işsizlik pek revaç taya, işverenlere ne demeliydi Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 31, 2010 Eygül-ü lahza,ne hal bu billah aşkına! Hoş bir gün Güneş yumuşak bir şekilde aksediyor ruhuma, yüreğim hüzün içinde hıçkırsada Akşamdan sabaha, gecenin nefesi buğulayan çırpınışlarında ve kalbim öyle yakarışta Kaybolan yıllardan arta kalan ne varsa, hicran ruhumu titrtetiyor ahıyla, esinden sonra Ne kadar yazılan varsa Kelimeler derlenip, bir şevk için arza sunulunca,uhteleşen umutlar hazanla anlamlaşınca İçlenmek, nefesi ülfetiyle sahibine mal etmek ve bahtım için hüzünle bütünleşmek adımsa Bir bir ummanın letafetine sunulan derd-i gam, ruhumu şad eden hesab-i an yanımda Yakarışlarım, aşk adına olmayınca Vecdim, sevdanın yanıklığında yol almayınca, hal,ilhamın ve inşirahın hasretine kanınca Yol yolcuları,önümüze serilen işaret taşları, hakikati haykıran bade muştuları olunca Nefes müddetin seyrine amede bir şekilde, kalbin sesiyle aşkın vecdine sürurla uzanınca Hislerim kabarıyor, yüreğim titriyor Ne kadar haz etmesemde gözlerin yavaş yavaş katreleri bırakıyor, hal mahzunlaşıyor Yıllara sari ne kadar boşvermişliğim varsa karşıma çıkıyor, mahcubiyetim hayli artıyor Ne gözler uykunun hasretinde ve nede kalbim sessizliğin lisanından akseden hal ferinde Şayet yaşamak, mananın rahlesinden uzak bir şekilde nefes almaksa Zevki sefa içinde, hevesin renklerinde nefsin tükenmeyen isteklerine boyanmaksa istemem Kalbimin sahibine iltica etmeyi ve bu manada muvahhit olmayı canı gönülden dilerim Kimseye bir söz söylemeden, kendi edepsizliğimi nefeslenirken, aşk için vakti beklerken Gönül kapımın açılması için, umutla ey hak derken Azimetin tedrisatında sabırla hilme bürünürken, yüreğimin perdelerinden arileşirken Hasrettiğim ecrim, ihsan için elden gelen gayretimi kifater etmeyecektir yakinen bilirim Lakin solmayan bir ümitle niyaz ederim, gül kokununa meylim, lale için aktim derim Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 31, 2010 Niyete aldım, yolun yolcusu olmalıydım! Hep bakardım, ibreti nazarla anardım Nerde bir gariban görsem, hiç arlanmadan bir vesileyle yanına yanaşır, soradım Hele mahcubiyet içinde sıkıldıklarını görünce, içim gider , o an empati kurardım Nihayetinde bir insandım, düşünmek için risalelerin nidasına dalardım, dona kalırdım Meğer ne kadar hoyratça harçamışız Sanki nihayetsiz bir zamandık, telakkilere çok kandık, kimi zamanda pek kandırıldık Birilerini suçladık, geri dönüşümü muhakkak olarakta ne kadar haz etmesek te suçlandık Neyi hangi minval üzre yaptık, “ne derler” diye ne kadar kaygılandık, sanki ahmaktık Neslin emmniyeti sağlanacakmış, anlayamadım Can güvenliği varmış, karakol ve kolluk kuvveti bunun için sokaklardaymış, yokladım Gazete manşetlerini taradım, elim kazaları bir bir sızlanarak andım, ne yapmalıydım Sosyal devlet,medeni halvet,desise ve entrikalara avdet ve niye işgaliye serbest saydım Evet mi, hayır mı da ne vardı hiç anlayamadım Bir siyasi lider “hayırda hayır vardır” diyor, diğeri “vesayetin kalkacağını” söylüyör Binaenaleyh terör ve kargaşa her yana salkım sacak dağılıp, millete panik pompalıyor Ekranran hiç durmuyor, rengarenk proğramlar sunuyor haydi söyle okumak nerde kalıyor Fikredip, altarnatif geliştirmek için bilmek ve bu anlamda meşveret etmek asliyettir Mazi ve ati niye ruh ve kalp bakımından en sadakatli bir zamandır,idrak kim için ardır Edip, zihni ve kalbi bakımdan, fikirler deryasından,ibret harikasından bahsden candır Aşk;Hak ve hakikattir, insanı ehlileştiren zamandır,gönül sayfalarını aralayan sevdadır Kul, kamili manada hicranın sahnesinde, çilenin payesinde, cehtin ilgasında vahadır İklimleri sinesinde barındıran, suya aşk yazdıran, yaprağın hüznünü terennüme ayandır Abad olduğu hasretin, sahnelerde perdelenen bin bir hüzünlü nefesin şümulunde edebin Ah çektiren ne varsa, derdin gamı her an sineme yakınsa,aşkın harı varsa, hiç korkma Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 31, 2010 Dile gelen, manaya meftun bırakırsa ne ala! Latif bir sesin geldiği istikamete ve davete icabet eden kalbimle çaresizce yöneldim Biraz kalabalık vardı, dikkat kesilmiş vaziyette ve her nedense aynı cihete bakıyorlardı Bir şey olmalıydı, hareketsizlik fevkalade aşikardı,elim bir hadise olmalıydı Kalktım ve yavaş adımlarla yol alarak, bir nebze olsun yakınlaşmıştım Biraz daha yakınlaştım, çünkü merakımla başbaşaydım, ne olduğunu anlamalıydım Tilaveti gayet güzel olan bir ahuzar, latif sesiyle ve hayli samimi vecdiyle etkilemişti Al-i imran süresinin bazı ayetlerini asude halde okuyordu, doksanıncı ayetten başlamıştı Şüphesiz çok manidar ve bir o kadarda ibreti nazarla hemen dikkatinizi çekiyorlardı Ah bin yıllık bir tarihi ve lisanı hakikati, sebeb-i aşikarca nesile yabancılaştıran kan Ne söyleyim ve hangi saiklerle dillendireyim,bin hüzün içinde yad edeyim, dedim o an Çocuk doğar,çiçek misali açar,meltemin hasıyla sabahlar,hazana bilmem ki nasıl bakar Kar yağsa da yüreklere,tedrisat telakkilerle lav edilip küllense de, cehalet her an kokar Dil-i hakikatin, gayey-i takatin, insan-ı beşerin, bahaneler içinde ki tercihin vay haline Bir asrı geçkindir zerk edilen, medeniyet adına şekilden şekile girilen, olmadı daha diyen Hangi kapıya baş vurduysa,sefih bir halde reddedilen,sanki mecburmuşuz gibi arz edilen Örf ve ananeyi hiçleyen, edebi,adabı görmezden getiren,nesilleri kepazeleştiren bir kıdem Ah bir demki ne dem, bilsemki nereye gitsem,hiç değilse hicranı sessizce nefeslenip göçsem Ne kadar muradım var ise, ümitlerim her vesileyle yek pare, hazan bilmemki niye içimde Kitab-ı celilin okunan ayetlerini, bir şekilde hakkıyla anlamıyorum, mahcubum kalbime Ruhum için ne dilesem, ülfet-i payeti arz etsem,mecnunun gözyaşlarını aşkla teslim etsem Hiçbir zaman ah demesem, hikmeti sebenini nefeslenip idrakim için derleyip bestelesem Derdin sahibine yönelsem, zafiyet içinde kokuşan aymazlığı kime söylesem ve serinlesem Devlet-i aliyenin, nesl-i emniyetin, can-ı gayretin, din-i mübinin ve terörü asliye desem Ne kadar şehit olmuş can var ise, hayıflanarak ruhumu teselli etsem,niyaz ile şad etsem Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 2, 2010 Zahiri manada adamdı,kalbi kararmış bir zan! Yakın bir akrabamızdı, bahse konu olan dram Zaman zaman nahoş vakalar olsa da, insan zafiyeti der, böylece geçerdik her an Neler oluyor, hangi çilelerle derdest bulunuyor, merak ederdik Lakin bir aile meselesidir diye, sabra yönelir niyaz ederdik ve çok içine girmezdik Günlerden bir iftar vaktiydi, henüz eve gelmiştim Sevgili zevcem, mütebessim bir şekilde ve selamımı canı gönülden mukabele edip aldı Çehresinde bir mahzunluk hali vardı, nedense gözlerini kaçırıyordu, fark etmiştim Hiç seslenmeden kıtafetimi değiştirdim ve sakin bir şekilde abdestimi tazeledim Merak ettim ve mutfakta uğraşırken, yanıma gelmesini söyledim Müterddit bir biçimde ve hüznün hayli fevkiinde olarak, buğulu bir sesle gözlerime baktı O an anlamıştım, bir gariplik vardı, fakat dile getirmekten imtina ederek kaygılanıyordu Yumuşak bir eda ile ve mütebessim bir halde, hayırdır, niye kederlisin, bekliyorum dedim Başını öne eğerek, nefesi kesik kesik refakat ederek, anlatmaya başladı O kadar tesirinde kalmıştı ki, heyecan ve burukluk bir anda ruhuna ulaşıp ağlatmıştı Dayanamadım, ben de duygulandım, metin olmalıydım, sırtını sıvazlayarak paylaştım Bahsi geçen yakın akrabası olan hanımı ve çocuklarını,akşam iftar sofrasından kovmuş Kapı ve pencerelerin çamını kırarak, zavallı hanım kardeşimize fevkalade dayak atmış Ağza alınmayacak hakaretler ederek çocukla, akşamın o suskun halinde kapıya koymuş Komşuları aman dilemiş, hiç mi yakınları yok diye medet istemiş ve çaresizce çekilmiş Sevgili refikamla yakınen görüşen ve halleşen bir kardeşimizdi, dertleride bin payeydi Bu kadar sefih bir şekilde ve böyle bir rezalete imza atan şahıs güya öğretmendi Hatta almadığı sertifika kalmadığını söyleyen, uzak doğu sporlarını organize eden zandı Görünürde ve sosyal halinde, takiye ehli olan ve fakat akrabalarıyla küs olan insandı Bazen karşılaşır, bir vesileyle ordan burdan konuşur, merhabalaşırdık,nasıl bir insandık Hanımına çarşaf giydiriyor, evlerinde kalın perdeler gün içinde dahi kapalı duruyormuş Kendisi namaz kılmayan, her türlü hevesiyle berduş olan,aileye karşı mesul omayanmış Garipliğin hatti hesabı yoktu, vicdan azabı kimin umurundaydı, tekebbür her vakit vardı Güya insandı, eşreften nasipsiz olan bir candı,en yakın ve emanetlerine kıyan canavardı Bu durumdan iş ve okul çevreleri, spor camiası habersizdi,çünkü alalamayı çok iyi bilirdi Çaresizlik içinde kıvranan ve hotlanan ise zavallı eşi ve çocukları idi, kim sahiplenecekti Çok acı ve hazin bir olaydı, çocukları ve hanım bacıyı bir vesileyle teselli ederek ayrıldım O korkak ve sefik adamı bulmak için kapıyı çaldım, nihayet ve hayli sonra kapı açılmıştı Suratı asık bir şekilde karşıladı ve dip odaya doğru adımladı, arkadından içeri girdik Olayın arka perdesini öğrenmeyi diliyordum, ne olmuşta bu kadar çileden çıkılmıştı Tek söylediği ve defaten dile getirdiği,çocuğuna yüz veriyor, sözümden çıkıyordan ibaretti Neymiş bunlar, kapının eşiği asla yıkanmayacak,hiçbir zaman dışarıya çıkılmayacakmış Yani bir nevi hapis hayatı yaşayacakmış ve koşulsuz şekilde itaat etmek zorundaymış Nasıl bir inanış ve ehliyet hiç anlayamadım, sebebi gayesini su al ederek hayli zorladım Ih diyor, illahlah demiyor,yoksa üçten dokuza şart olsun boşadım'ı utanmadan ekliyor Nasihat ettim,hak ve selahiyetlerini söyledim,zaman zaman hiddetlendim, çıktım geldim Refikam çok kötü dövmüş, morarmadık bir yeri kalmamış, ne betbah bir insanmış dedi Ne demeliydim, adamlığı nasıl tarif etmeye cüret göstermeliydim,çaresiz seslenmedim Böyle insanlar var oldukça, nitelik bu bakımdan tahrip olunca ve şaşkınlık başlayınca.. Hastaneye götürmeye ikna edememiş zevcem, çocuklarım var, nereye sığarım ki demiş Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 4, 2010 Dinle hissettiğim, dert edindiğim hal-i melal! Nasıl söze başlayacağımı bilemiyorum Birçok kez niyetlendim başladım, neler yazdım, olmadı, yeniden bir kez daha başladım Neydi acım, niçin bu kadar sancılıydım, dinmeyen sızım, ah bak yine şimdi yalnızım İçim acıyor, yüreğim yanıyor, ne kadar uğraşsam da, artık bir kar etmiyor Ne yaptım, nerde hatalarımla avundum Kimi kandırdım, niye açmayan baharlarda susuz kaldım, şafrakları umursamadım Ummanın nidasını hiç anlamadım, fırakı ne sandım, kalbim için bak yine yanıldım Kararan ufkumla, solan umutlarımla ve kuruyan gözyaşımla aymazlık yaptım Rıhtım bomboş, dalgalar derdi gamıyla bir hoş Ey hali fakirliğim, hamiyete muhtaç melalim, akıl kar etmeyen mecalim dilediğine koş Sanki afakım sarhoş, izanım bomboş, vicdanım nahoş, içim kanıyor ah bir bilsen coş Hak ettim, belliki namerdim, nefeslendiğim nedametim, acziyet içinde ki sefilliğim ne hoş Boç ver aldırma, kaldırımlar suskun kalsa da Sokaklar bir bir şahit olduklarını sana anlatsa,bari içim yanmasa, zan ortadan kalksa Ne kadar gayretin ve sabrın hikmetine serdettiğim nefesim bir çare umutsa, aldanma Bir anda koparıp atma, nefesi müddet niye var sorgula, hoşgörü bir erdemdir unutma Hala içimde umut çiçekleri açıyor, yakarış bitmiyor Kalbim mahzun bir şekilde ünsiyet bekliyor, nazarlar perdeleniyor, hüzün bitmiyor Bir gönül sızısıdır, kim ne kadar biliyor, dil lal olup iç çektiriyor, burukluğu davet ediyor Günler bir bir erirken, yılların kaybolmuşluğu sineme hicranı ekerken, nefes yetmiyor Hangi lisanı konuşsam, yüreğinin çilesini durmadan aralasam Derdi bin hüzün ile ummana akıtsam, silbaştan yeniden başlasam ve kalbinde aklansam Akıttığın gözyaşlarının insicamında, vicdanımı durulasam ve bir el uzatıp manalaşsan İşte o vakit, rahmetin ve inayetin mefkuresinde anlam bulup, ruhunla şad olsan Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 5, 2010 Aşk; ar olunca dil lal, kalp bizar olur! Sanki küçük bir göletti şu uzaktan gördüğüm Bir türlü içinden çıkamadığım ve naçar kaldığım hali bezdirendi bu kör düğüm Şimdi kime ne söyleyim, hali fakirliğimi yakinen bilirim, hicran içindedir cefalı yüreğim Çileyi rahmet telakki ederim, sabrın eşiğinden ne beklerim, çaresiz ki taaccüp ederim Ah dinmeyen emellerim,ne kadar yordun sinemi bilirim Şimdi niye hazan içindeyim, umudun gerekçesinde sefilim, niye aşksız, sevdasız viraneyim Her harf ve hecede, nefesim nihayetine kadar ruhum hüzün içinde beklesede, ısrar edeceğim Derdi gamımı kimseye söylemeyeceğim, fecrin ahında hasretle nefesleneceğim ve göçeceğim Sanki dünya güzelleşiyor, kalbi lekeler aklaşıp vakarlaşıyor Düşünmek ilimsiz, zikretmek ülfetsiz, maslahat manay-ı aşksız, uzlet maksut için harsız Kimi dinlesem, bir kamış olan neyin hicranıyla bütünleşsem, takiyeyi hiç nefeslenmesem Kalbimi yalnızca sahibiyle hem hal edip, dilin letafetinde barınıp,hali efkarımı derlesem Aşkın hazzında, ilmin ihsanıyla, ah vicdanım hala ayaktaysa Onca magdur ve mazlum ayaklar altında hunharca nefes nefese kalınca, haydi gelde utanma Şimdi ne diyeceğim Rabbıma, nefsimin,“ne derlerin” sultasında hissiz kalple sabahlayınca Birden alim ve arifler geliyor aklıma,tezekkür edilmedikten sonra, anmak kimin umurunda Mezar, lisanı hal ile ve lal olan melaliyle neler anlatıyor Kalp inşirahı anlamayınca, gönül kapıları mütemadiyen kapalı kalınca ve gözler akmayınca Varlık namına ne varsa, gönüllü köle olmak ibretin rahlesinden nazar edilen bizarlık olunca Hürriyeti ceyiz sandığına en muhkem bir şekilde sakla ve akıbetin ne olacağını umursama Ömrümü kalan sayfalarından ne kadar günüm kaldıysa Tıpkı yapraklar misali, hüzün içinde nefesi suhuletle mefkureye amade kılmak aşkı haksa Ruhumu yetisinden, kalbimin hicrani dilinden, ibretin gönlüme ektiği aşk esini yakarışsa Artık bin hüzün ile soluma, mukadderatın için hesapsızca korkma, rahmeti halinde yaşa Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 5, 2010 Şayet okumak muratsa, tahkike vasıl olmak hak! Birgün olur uçar gider, nefes nihyete erer Hak adına ne varsa, hakikat rahlesinde nefeslenmek aşkı maksatsa sakın korkma halini ser Samimiyet insan olan şerefi aziz tutan haysiyeti kulluk sevdasında bulan için süruru değer Bilirim ki solgunsun, met cezir misali vurgunsun, maksuda ram olmak için yalnızsan eğer Meşveret ve muhabbet kimler için fener İnsan bu yel gibi bazen serin eser, bazen sinelere karayel eker, şayet kalbi bir aşksan eğer Ne eleme, ne lafı nafile yere serdedene, kıt aklıyla akıl verene, muhtaçlığını bilmeyene deme Nar ardır, kal ne baldır ve ne de şan için vardır, manayı maksat vuslat için azimeti hardır Babam garibandı, ne gecesi, ne gündüzü kardı Anam yazmasıyla sabrı alayı yutkunan bir hasreti sevdaydı, çileyle edalaşan sultandı Bir lokma için, evladı iyaline hasretmek belkide gönlünde en manalı ne meşkkatli bir seçim Kim anlar, kalbin iki cihetine nasıl bakar, ruhun mahzunluğu ne efkarlı bir mezar, ah içim Ah çileli anam, kabirdesin şimdi elaman Ahuzarın, kalbi burukluğun,dinmeyen gözyaşların, ah çektikçe sızım depreşirdi ne yaman Nazarların içime işlerdi, babam hali perişanlığımı anlar, o an arka çıkardı,nefesim daralırdı Nereye baksam ve gözlerimi kaçırsam, hali melalini bir yumuşatsam der, öylece şaşırırdım Babam sen yokken ve komşuda bulunurken Bir ikindi vaktinde ve ezani muhammemediye bitince, salat için niyetleninde kıyamı kıbleye Divana durmuştu, kendi halinde fevkalade coşkuluydu, ibreti alem içinde bir layıkı kuldu Son rekattında, rukuya eğilmek nasip olmayınca, beklenmedik anda seccadeye yığılıp kaldı Nihayet sen eve geliyorsun, aranıyorsun Bir köşede, fevkalade hazin bir şekilde, nefesi mecalsiz halde o an babamı fark ediyorsun Babamın hali perişanlığı anlayarak, alel acele komşuları çağırıyorsun, hıçkırarak ağlıyorsun Bir zaman sonra ablam hadiseyi haber veriyor, işte o zaman hüzün kalbime sökün ediyor Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 6, 2010 Gönlümün yakarışları,umutların haykırışı! Bilmezdim, nefesin müddetini, aşkın hicrani esinini Ne aklım ererdi, ne muhakemem vicdanımla bedelleşerek, izanıma bir yol tarif ederdi Bilgin elbette kifayetsizdi, cehtim amansız bir nefes misali heyacan dilerdi ve beklerdi Ne zaman bir meclise girsem, dile gelen meseleleri hakkıyla şehretsem diye kalbim içlenirdi O vakitler, kıtkanaat içinde geçinmeler reveçtaydı Kayısı çekirdeği, karpuz çekirdeği ayıklanır, bin bir eziyetle ve güneşin zevale çıktığı vakitte Bir lokma ekmek yiteceğim ümidiyle suskun çığlıkların dirliğinde bir burukluk vardı içimde Yıllar kaybolup gitti, günler bu bedbin halime neleri ilga ederek, ruhuma esini sakince verdi O yıllar bir ademi nefes dikkatimi çekmişti Dükkanında satamadığı peynirleri, kurtlanınca çöpe atmamış ve bol tuz atarak karıştırmış Güya divaneliğe özenince ve nefis terbiyesini böyle telakki edilince, o an midesine akıtmış Şaşkın nazarları fark edince ve pişkin bir eda ile zayi olmasın istedim diyerek söylenmiş Ne demeliydi, nasıl bir niyetle yadetmeliydi Tarikatın ne olduğu, aklın ve izanın, kalbi ve ilmi tedrisatın uhdesinde bulunduğu aşikardı Fikretmek, iştişare ile nefeslenmek, zikrin cehdinde kalbi inşiraha erişmek aslolan bir adımdı Kolay ve basit olan, sığınmaların eşiğinde hoyratlığına doymayan, takiyeyi en iyi yapandı Mecliste el bağlayıp, tevazuu gösteren adem Fevkalade teslimiyet içinde görünen ve sukut etmeyi her halukarda paye edinen ve dinen Ticarette, sosyal hayatta, karanlık sofhalarda, bilinmeyecek mekanlarda bin bir hal içinde Öncelikle beşerlikten arileşip, insan olmayı başarmalı, adamlıkta kulluk edeple okunmalı Aşkın sofrasında, hakikatin kollarında gül koklanmalı Hevesin ve zevkin elbette ki bir haddi hududu bulunmalı,kimseyi rahatsız etmeden olmalı Kul kalbinden habetsizse, bir yürek olarak telakki eden bir nefesse, ruhun yetisini bilmezse O nispette talim ve terbiye, bir ölçü tutmayan nefsi haliyle sabrın merdanesine elan girmeli Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 8, 2010 Geldi geçti, aşk nefese erişti, esinleşti! İliğime kadar işlemiş ne kadar yaşanmışlık varsa Sinemin efkarlı sayfalarında duruyor, burukluk yaşatan ve lal olmuş elim bir sızıyla Muhtaçtık, lakin asla ve kimseye el açmadık, gözlerine bakmadık Bahçeden çıkan patatesleri haşlardık, haftalık pişen ekmeği sanki bir elmas misali saklardık Gocunmazdık, başkalarının varlığına bel bağlamazdık Kıtkanaat geçinirdik, bir zeytini dört lokmaya katık edip, olanla yetinip günleri devirirdik Babam alı teri için, gece gündüz demez çalışırdı, bir lokma ekmek için varlığını unuturdu Eve gelinde, gözleri fersiz bir şekilde, suya hasret kalmış bir biçimde seslenmeden uyurdu Annem, onca eziyetini çektiği analığının esaretindeydi Bizleri hiç konuşturmazdı, aman ha oğlum bela başımıza kalır derdi, çaresiz içini çekerdi Çünki onların kullanmadığı ve kıymet bulmadığı bir odayı paylaşıyor ve öyle yaşıyorduk O zamanlar yokluk hat safhada, gazacoğı ağaların sofalarında, tüpgaz rüyalardaydı Birgün annemin içli içli ağladığını fark etmiştim Boynumu büktüm ve anne ne oldu diyerek merakımı girdermesini acilen istemiştim Annem mahzunluk içinde ve medet uman bir niyetle gözlerimin içine baktı, yüreğime aktı Anlamıştım çaresizdi, yine bir laf duyacağım diye çok çekinirdi, büyük babam şefkatsizdi Birgün çok susamış ve acıkmıştım, evimize vardım İki ablam vardı, biri iki yaş, bir diğeri beş yaş büyüktü, lakin suskunlardı, kız olmak zordu Ne hevesleri bir lüzümu ayardı, ne umutları sinelerinden kanatlanarak çıkan efkarlardı Nereye baksalar, bir çare adına heveslenip ferahlasalar, analıktan azar ve ihtar ortaklarıydı Henüz ilk okula yeni başlamıştım, bir kalem ve bir defterim vardı Okuldan süt tozu dağıtırlardı, sahipsizlik mütemadiyen yanımdaydı, kim sahip çıkacaktı Yaşamak umuduyla nefes almak hevessiz ve şevksiz bir şekilde hayatı anlamak halime azaptı Şimdi onca yıldan geriye ne kaldı, ne annem ve dahi babam, onlardan arta kalan hicran ardı Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 9, 2010 Yazık, çok yazık, hala bakıyor alık alık! Yıllar silemede zihnimden ve yüreğimden Elim bir hadiseydi yaşadıklarım ve kalbimin şahitkil yaptığı efkarlı geçen anılarım Bir hiyerarşi adına, nizam etmek namına, onca kokuşmuşluk hali nazar iken dinmeyen acım Nasıl dile gelse şehrin sakinleri bir bilse, idare edenler neredeyse derken içlendim bak aniden İdarecilik yaptığım döneme ait yıllardı Tevdi edilmiş bir görev vardı, hiç anlamadığım aşikarken, bahene sebepler halimce bilinirken Altı aydır araştırma yapılmış ve benim adım öne çıkarak, görev yazısı imzalanmış erkenden Acele başkanlık makamından bekleniyormuşuz bildirdiler şimdiden, hayırdırı nefeslenirken Nihayet vardım ve hazirunun maksadını anladım Hayli övgü ve teveccühlerden sonra, her ne kadar sana sormadan böyle yaptık dedi başkan Genelsekreter ve diğer yöneticiler mütebessim bir şekilde nazar ediyorlardı, bir bir sıradan Efendim anlamam dedim, çare olmadı bizarlığım o an, dediler ki liyakatın var adın gibi inan Dokuz yıldır bu görevi bir ilahiyatçı arkadaş yürütüyordu Uzaklardan ne bir sorun ve ne de bir şikayet görünüyordu,herşey muntazaman gidiyordu Gelgit zaman olmuş, bazı nahoşluklar duyulmuş, yönetim ha varmış, ha yokmuş deniyordu Nihayet bir operasyonla neşter vurulmuş, lakin hastalık umulandan çok daha fazlaymış Peki, dedim ve acilen göreve başladım, şahit oldukça şaşırdım Meğerse neler varmış, 110 hattı ücretsiz olduğundan, muhabbet ve lafazanlık adına harmış Araçlar sanki milattan kalmış, tankerler durmadan su akıtıyorlarmış peki,kim farkındaymış Hani dile gelen bir vizyon ve misyondan söz edilirdigüya iftihar edilecek hizmetler nerdeydi Neden kendimizi aldatıyoruz, çözüm adına kandırıyoruz Kimleri oyalıyoruz, niye takiyeyi her zaman bir sermaye gibi kullanıyoruz,hırsa kağılıyoruz Makam ve nüfuz uğruna,nasıl şehri emin olunacaksa, manaviyat dursun bir kenarda mıyız İçim yanıyor, gözlerim buğulanarak bakıyor, neden yıllara sari dertlerim hiç anlaşılmıyor Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 9, 2010 Gönül dil-i hal, sükut etmiş melaldir! Belki hiç şahit olmadın Karanlığın loş edasında nefeslenir ve sessizce adımlardım Kaçardım, firar etmiş bir mashkum misali nazarlardan Korkardım, yüreğimin yara almasından ve kararmasından Oysa bir çift sözüm vardı Zindanlarda geçirdiğim günlerin acısına ve vurgun yemiş bakir duygularımla Zanlıydım, sadece nefsi müdafa eden bir soluktum, hiç anlaşılmadım Zemherinin ortasında, yıkılmış duvarlar arasında, ayaz içimi sızlatınca bakardım uzaklara Yıllara sari bekleyen umutlarım vardı Henüz gençlik yıllarımdı, mefkurem için azimet en muteberli azıktı, sabır illaki yanımdaydı Kanaat nereye kadardı, hangi umdeler ve ilkeler için yapılacaktı, akıldaneler ne kadar alıktı Siyasiler, vesayet için nesilleri katledenler, olağanüstühalller, sıkıyönetimler elan salgındı En masum kitaplarım dahi saklanırdı Polis dinlemeden kelepçe takardı, onlar içinde dernekler ayrıştıran bir odaktı, kan akardı Ne söyledimse dinlemediler, nezarethaneye attılar, ne yemek ve ne de su verdiler, attılar Leş gibi kokan bir odada, nasıl aldırmadan duruyorlarsa, mahkum olmadık ya aldırmadılar Ah hapisane yıllarım, içimi sızlatan acılarım Bir suçum olsa hayıflanırım, hak ettim demek ki diye yüreğimi ayıklarım,kime anlatırım En garibime giden, hakimi temaşa ederken, hiç sual etmeden el işaretiyle yol vermiş sanırım Görevli Polisler evinize gideceğiz, yatak ve yorgan alacağız dediler, artık hiç aldırmadım Hak ve hukun adına neler katlediliyor anlamıştım İmtiyazlı nefesleri gördükçe, her naneyi işledikleri halde alenen perdelenen sahneleri andım Şöyle bir içimi çekerek hayıflandım, ya sabır diyerek kalbimin sahibine umutdumu bağladım Yeter artık, vesayet telakkiniz ve temayül maslahatınız dedim ve yüreğin sesini dinleyerek Elbette ki “evet” diyeceğimi kimseden gizlemedim ve alenen niyetimi sizlere belli ettim Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 10, 2010 O gül üstüne bülbül niye konmaz! Derinlerden gelen ve sinemi meftun eden bir ses duyuyordum Suskun çığlıklarımı, yutkunduğum umutlarımı bir bir onun tınısından kokluyordum Adeta mest oluyordum, içimin yanıklığını bir nebze olsun, ince sesten anlıyordum Gönlümün efkarını sessizce ufuklara bırakıp dalıyordum, gözyaşlarımı saklıyordum Yüreğimin üşümelerini, gönlümden kopan çığlıkları ne yapmalıydım Edebin rahlesinde, sabrın nefesi bizar bıraktıran çırpınışlarıyla, beklenen umudun nidasıyla Yıllara sari hıçkırıklarımla artık daralmıştım, çarelere sarılmıştım, ne derlerse kanmıştım Ruhumun hicranıyla başbaşa kalmıştım, sine-i sürurumdan kopan yaprakları anmıştım Neydi yaşadığım burukluk, yıllardır yaşadığım suskunluk Bir kalbim var, narıda, hakkıda, vuslatıda,inşirahıda anlayacak ve azimeti kuşanacak arla Yüreğim ise bir uzuv cenahından, beynime kan pompalamaktan, tevdi edilen aşkı sanattan İradem, aklın ve izanın ilimle hemhal olan sadrından, ruhumdan kopan bir idraki farktan Lafsayı celali zikrederken ve kitabı celili tilafet ederken İçim gidiyor, kalbim titriyor, gözlerim seyiriyor, gönlüm alıp başını ötelere doğru gidiyor İhmal ewttiklrim, keşkesiz nedametlerim, iradeyi tercübesizliklerim ruhuma hucum ediyor Nefsim nizam için direniyor, mütemadiyen maslahat üretiyor, vicdanım neler söylüyor Kuş kanatlarını çırparak uzaklaştı, bilmem ki hevesinde ne vardı Güle bakmak, edebi ruhumda bulmak, kalbin inşirahı için el açmak, gönül kapımı aralamak Dur durak bilmeden tahkike sarılmak, aklın ve irfanın senasında sabahlamak ve ağlamak Hiç nedanet duymadan, arifin dergahından uzaklaşmadan, vecdin ferahlığına kavuşmak Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 10, 2010 Sustum, yutkundum ve umutla duruldum! Günler bir bir gelip geçiyordu,kimbilir neler söylüyordu Öteleri dert edinen, nefesin müddetini bilen, idrakin açılan perdelerinde nefeslenenler için Yıllar kaybolurken,anılar ruhumda manasını korurken, kalbim sahibine heran muhtaçken Dil söylüyor, gözler bakıyor, izan halimi yoruyor, akıl ilimlislikten hüzün ile yakınıyor Develili aşık Şeyrani aklıma geliyor, ah neler söylüyor Mananın derinliğinde hicvin sezgisinde gizlenen edebiyle yamalı elbisesiyle haber veriyor Talaslı Cemil emmi, heybesiyle kıtkanat geçinirken, arifliğini edebe verirken ah çektiriyor Hacıbayram cami havlusundada, tevazuunun firakıyla donanmış Emin Acar hoca geliyor Ahşap sedirlerde serili bir kilim, yerler taş zemindi Güvercinler kanadını çırparken, pencerenin önünde anlamlı bakarken umutla bekliyordu Henüz yaşarken, maveranın her hali bizzat halinde ayan iken, onu dinlemek ayrı bir dem Meczubun kirli dişlerinde, sekizköşeli kasketiyle samimi bir şekilde sohbet edince halden Akıl duruyor, muhakemede ne oluyor diyorum o an Alim grameri bilir, yerli yerince bilgisini irşat ederek, meraklı nefeslere bir şekliyle verir Lakin hakikatin vecdini, aşkın şehrini, firkatin hasretini, vuslatın vakıfiyetini arif bilir Ne kadar tesbihat yaparsan yap velevki sabahlara kadar ibadat, taatta aşk yoksa fakat Gönül dilim sustu, kalbim bir hal oldu karardı Ruhum hicranın seline kapılarak, umudun senasında uzaklaştı sarardı, sevda dilde kaldı Ramazanı şerifler, mahyalarda gizlenen güzellikler ve iftarda sergilenen şenlikler salındı Sahurun vecdi, gözlerin uykuya olan meyli, zihnin o an ki kasveti muhabbet arıyla aşıldı En sevgiliye ram olmak, umudu bu minval üzre kanatlandırmak İbadet ve taati, kitabı celile olan hasreti, cemaate hasret kalan camilere yakın olmak Ruhun ihtiyacını, gönlün aşka olan firkatini anlamak ve hakkıyla onu yudumlamak Hırsı, hınçı,kini gazabı, lafazanlıktan bir nebze olsun uzaklaşmayı, sükutu anlamayı Aşkındirliğinde anlamak ve bu manada Ramazanı şerifi yaşamak.Mübarek olsun efendim Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 11, 2010 Ömrüm elbet birgün nihayet bulacaktır! Yılların yorgunluğu bitap bırakmıştı Oysa çekilen çileler ve meşaketler Rahmetin işaret taşlarıydı, aşkı hakikattı Kalbim ne kadar anlamıştı, ruhum sessizliğin kadrinde fevkalade üzgün ve perişandı Şimdi geriye ne kaldı, fersiz iki göz,dil edebe muhtaçken nasıl söyler bir çift söz evet,ardı Lakin yıllara sari suskunluğum bırakmadı İçim kan ağlarken, hali melalim kuytu köşelerde sessizce nefeslenirken,birden başladı Ruhum için sanki bir terapi seansıydı, kalbim yazdıkça fevkalade rahatlayıp ayıklandı Zihnimde ne varsa, derdi ummana dökmek bana kaldıysa, bahtım beklenen sadıksa hardı Sahilin sessizliğini bir ahenk içinde okşayan dalgalar Sanki ruhumun her halinde durmadan kalbi sayfalarıma birşeyler yazarlar ve anlatırlar Gecenin matemi, günün zevale çıkmış haşyeti, hilalin mahzun çehresinde gizlediği hali... Suskun yüreğime, serdedemediğim derdime bir çare olsun diye dinlerim, sabırla beklerim Lisan aynı, duygular niye bu kadar farklı ve abartılı Dile gelen sazsemaisi,üflenen neyin yanık busesi, tanburun alıp götüren hoş güftesi cabası Ağaç gölgesine muhtaçtım, kör kuyuları andım, maziyi hüzünle yudumladım, gönül ağrısı Kalktım, şöyle bir etrafıma bakındım, yanmıştım bir yudum su arandım lakin bulamadım Sabrın ne olduğunu çaresiz düşünmeye başlamıştım Bir direniş biçimimiydi, çaresizliğe kapı aralamayan seçimmiydi,hakikatin kendisimiydi Peki, kanaat nasıl telakki edilmeliydi, azimetsiz ve meraksız biçimde nefeslenmeli miydi Aklın ve irfanın, arifin şerhettiği aşkı sevdanın, vuslat için cehti kuşanmanın senasımıydı Kuylu ve mübarek ay olan ramazanı şerife oruç ayı derler Her nedense bizzat Kur'an ayı olduğunu dillendirmezler, sadece latif sesle tilafet ederler Tezelden hatimler indirilir, yedi nesil zikredilir,iftarlar şenliklenir,camiler ziyaret edilir Ne hakkıyla teravihin ne olduğu bilir ve ne de nefisler bu manada tezkiye edilir adettendir Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 11, 2010 Garip bir yolcuydum! Evet, çok acıkmıştım ve uykusuzdum Güneş halime nüfus ettikçe, içim yavaş yavaş geçtikçe dalıyor ve sanki kayboluyordum Oturduğum duvar üstüne çarsiz halde uzanıp kalmıştım, o an herşeyden uzaklaştımıştım Birtakım sesler duyuyordum, lakin hiç anlamıyordum,aldırmıyordum,sanki bitap kaldım Nihayet yorgun gözlerimi açmıştım Tam düşmeye ramak kala Allahtan uyanmıştım ve o an bir sevinç ile etrafıma bakmıştım Akasta ağacına çıktım, sabırla beyaz çiçeklerine ulaştım ve toplayarak yemeye başladım Evimiz çok uzakta kalmıştı, yürümek içim takatim olmalıydı, dinginlik ruhumdan uzaktı Bir yaşlı amca ve hafifçe aksayan teyze Sanki bir yakınını bulmuş gibi yüzüme baktı,işte ozaman şaşkınlık arttı merakım başladı Anladım ki halime acıyorlardı, şefkatle temaşa ediyor ve vah vah diyorlardı,anlamadım Neydi meramları, sızlanmaya salan hıçkırıkları, manalı nazarları bilmeden utanmıştım Yaşıtlarıma hayli imrenir ve düşünürdüm Annelerinin yemeğe çağırmalarını, çok yakından alakadar olmalarına sessizce bakardım Babalarının ellerinden tutarak bakkala götürmelerine,elüstünde tutan hamiyete akardım Bir umut içinde yıllarca korkularımı ve hasretimi saklamıştım, o zaman çaresiz nefestim Hiç uçurtmam olmamıştı,topacım var mıydı Bayat ekmeğin üzerine sana yağını sürmek kardı, çay varlıklı hanelerin alışkanlıgıydı Ne sızlanmamın zamanıydı ve ne de başkalarından medet ummanın edepsizliği bir yardı Bulunanla iktifa etmek, şikayetlenmeden ömrü idame ettirmek elbette bir sabrı kanaattı O bahsi geçen altmış üçlü yıllar karaydı Siyasi çalkantılar, keşme keşlik içinde çığırtkanlık yapmalar, kargaşa çıkartmalar vardı Muhabbetin şekli ve yıllara sari ihmal edilen hali pek vahim bir ıstıraptı, kimlerde kaldı Şimdiki zaman ve yol alınan sosyolojik alan, bilincin pikleştiği an, bilmem ki ne zaman Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 12, 2010 El açtım, umut bağlayıp ağladım! Bilmem ki ne söylesem... İçimi döküp, sinemin hicranını serdetsem, lütuf kapısının ülfetine erişsem Ne kadar terennüm ettiğim keder ve hüzün var ise, içselliğimde eritsem gülsem Ruhumun yetisinde, kalbimin ikliminde, nefsimin tezkiyesinde bir yol kat edip göçsem Belki bilmeden, nedenleri nefeslenmeden İradeyi maslahatın ehemmiyetine müdrik olmadan, sıradan hali yoklamadan gittiysem Tahkike erişmeden, sebebi hikmetini öğrenmeden, sefil bir canı alem iken ve nefsimden Aklıma geldiği gibi ikame ederken, müddeti nefesi önemsemezken cahilliğin dilinden Ne sevmeyi hakkıyla öğrendim Ne gönül vermenim ulviyetinde bir yol keşfettim, ne derleri önemsedim, hiç bilmedim Ruhumun dirliğinden habersiz, kalbimin akleden sezgisinden çok nasipsiz bir nefestim Bazen camilere giderdim, garip garip nazar ederdim,ne kadar kendimleydim bilmedim Muhtaç olmamak için diyordum Ve fakat nasılsa bizzat kalbimin yegane sahibi olan Rabbime muhtaçluığımı unutuyordum Görmüyordum, kitabı celilin manasına erişemiyordum ve bir sünnet diyor geçiyordum Gülün naifliğine, lalenin hasrettiği sessizliğin içinde gizlediği muhabbeti duymuyordum Ne yapıyordum ve nasıl yaşıyordum Ümmeti muhabbetin içine düştüğü tefrikanın, cihandaki talanınsebebini anlayamıyordum Hep kendimi suçluyordum, bahaneler sığınarak hakikatten kaçıyordum ama ne yapıyordum Ömür sayfamı, nefesimden kalanı, ruhumda nükseden hicranı, kalbi nidalarımı, ancak sana anlatıyor ve lütfettiğin huzurla ferahlıyordum ve ne kadar muhtaç olduğumu anlıyordum Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 12, 2010 Sevmek, gönül vermeyi içselleştirmek! Ayrık otlarını anıyorum Sereserpe, rastgele, sırnaşık bir şekilde, her ne kadar istenmesede, işte böyle Ne kadar yeşil olsa, kuytu yerleri arşınlıyorsa, şayet bir münbitliği bulunmuyorsa Muhabbet zemininde manalaşmıyorsa, umutları nafile yere besleyip zail oluyorsa Ne durdan, ne murattan anlıyorsa Bir hevesle yola çıkıp, her topraktan fışkırıp, hırs ve hınçla hali işgal ediyorsa Hiçbir nizam ve intizamı dikkate almadan,her kapıya izinsiz dalan yordamsızsa Nefesin sahibini, şerefin malikini,izzetin timsalini görmezden gelip haykırıyorsa Toprağı çapalamak geliyor aklıma Yıılara sari emekler bu manada halsiz kalınca,ihlal ve işgaller hukuk tanımayınca Yeşeren filizler ve fideler çaresiz kalınca, yaban olmak,edebi hiç anlamamak varya Mahzun ve madur nefesler, aşk ve sevdayı lehçesinden arileştiren diller etrafımda Sevmek, öğrendiğin ve bildiğin kadardır Hasretmek bu minval üzre iradeyi feragat ettiren zamandır,ar olmayınca hardır Aşk, hak ve hakikatin,öteye olan hasretin ve bir kul olma melekesinin şanıdır Elbette heves ve niyet, azimete muhtaç olan gayret, ülfete sahip olmak için kardır Hasretin sineyi kavuran halinde Muhabbetin, tefekkür neznindeki dirliğinde ne vardır, vuslat bu manada aşktır Nefsim nizam edilmedikçe, kalbim ayrık otlarının işgalinden temizlenmeyince Dil söylese, gönül yad ederek serinlese, hilkatim meylederek nida etse gelmeyecek Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Demet Keskin 27 Report post Posted August 12, 2010 manevi kardeşim yüreğine sağlık.(O gül üstüne bülbül niye konmaz)şiirini çok beğendim.teşekkür ederim.sizin ve değerli ailenizin ramazan-ı şerifiniz hayırlara vesile olsun.eşinize selamlar değeri kardeşim. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 13, 2010 Gönül susunca aşk ruhumun abadında! Kelam kar etmiyor... Dilim ne söylese Gözler durmadan dökse İçim titreyerek bağrımı delse yetmiyor Bir figan var sinemin derinliğinde Yıllardır o anı bekleyen Güne hasret çeken, hicran ile yüzleşen Hüzünle bedelleşen, elemle halleşen nefes kesmiyor Çaresiz ya sabır dedim Kalbimin sahibini hakkıyla ne vakit bildim Müddeti nefesi bir bir besteledim Kendimden geçtim,iradeyi kefeninefeslendim Aşk dediler, esrarını bildirmediler Meşki terennüm ettiler, tefrikayı hiç görmediler Talan edilen ne varsa, görmezden gelip geçtiler Ehvenişer dediler, azimeti hakkıyla bilmediler Çocuk niye ağlar Annenin feryadını dünyevileşen kalpler nasıl duyar Satılmış ruhlar aşk adına pazarlık niye yapar Hakikat sinemde bir mahzunluk yaşar, gözlerim sessizce akar Aşk; vecdi gönül için ikramı iksirdir Bu güzelliğe ram olan, ne derdi bilir, ne yeis içindedir Hak adına ne varsa illaki bir gönül dilidir, şereftir, latiftir,ülfettir Kalp sahibiyle suhulet içinde abittir,lahzayı dildir, anberişahanedir Mustafa CİLASUN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 13, 2010 manevi kardeşim yüreğine sağlık.(O gül üstüne bülbül niye konmaz)şiirini çok beğendim.teşekkür ederim.sizin ve değerli ailenizin ramazan-ı şerifiniz hayırlara vesile olsun.eşinize selamlar değeri kardeşim. Eyvallah efendim.Müteşekkirim... En kalbi mukabelemle ve kalbi sürur dileklerimle hayırlara vesile oldun... Kalbimiz ve ruhumuz inşiraha gark olsun inşaallah...Sevgi ve muhabbetle efendim, niyazı selam eğlerim... Quote Share this post Link to post Share on other sites