Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Ne aradığımı bilmeliydim!

 

 

Özlemimi açmaya

Bir kalp istemedeyim ben

 

Uzak kalmaktan

Harap olmuş kalp yorulmuş

 

Halimi

Anlayacak bir kalp isteseydim

 

Hani bir vuslatı

Arar ya aslından kalan sırla

 

Uzak düşülen diyarlarda

Durmadan özünü hep arar ya

 

İşte hayıflandığım

Arandığım bu yüzden benim

 

Her zeminde dile getirdiğim

Yalnızca bu nedenledir dileğim

 

İnsan mefkûresinde

Husule gelen her bir şeyle

 

Anlaşmaya çalışmam

Meşverette bulunmaya başlamam

 

Onlarla paylaşmam

Halimi sunmam sadece bu yüzdendir

 

Herkes bir cana

Dost oluyor zannımca benim

Kendine yakın buldukları sürece

 

Ne çare ki

Aştırmadı kimsecikler

İçimde gizlenen onca sırları

 

Kimseler anlayamadı

Ahu figan ederek ağladıklarımı

 

Oysa sakladığım sırlarım

Duyulmayan çığlıklarımdan hiçte

 

Uzak değildi

İhsan sahibi görürdü

Ve dikkatle algılayan hissederdi onu

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhun habersizliğine koklanacak aşktı!

 

 

Günün son demlerinde yorgunluk çayını bekliyorum,

Kelamın devranında sukutun tefekkürüne dalıyorum,

Gelen geçende telaşa içinde nefesleneni görüyorum,

Halin fakirliğinde muhabbetin banisini sorguluyorum.

 

Ezelden ebede dek dirliğin adresi mücerret nefesti,

Ruhun müddetinde zaman kalbe şevk katan zarafetti,

Mazi ibretinde, ecdadın nefeslerinde düşünmek haktı,

Anlamsız teslimiyet, ruhun hürriyeti için acı bühtandı.

 

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırına dem vuran ecdattı,

Vuslat ancak sevgiyle bulunan Ummanlara uzanan haktı,

İnsanlıkta adam kemaliyetine erişmek erdemlik sanattı,

Aşk ruhun ikliminde kanatlanmayı bekleyen bir hakikatti.

 

Kime ne diyeyim, kendi halimi düşündükçe birim fakirim,

Liyakat konusunda sefilliğin kadrinde nefeslenen biriyim,

Hizmet için amadeyim hedefime azimliyim zevki neyleyim,

Niyaz için seferber olan bencileyim rızanın takibinde erim.

 

Telakkiler vuzuhatında tesadüfler yarıştadır nesi haktır,

Keşkeler de bir kıdem oldaydı sultanlar çok daha aptaldır,

Akidede tercihler kulun kaideli nizamı olan bir hakikattir,

Hesapsızlık sanatın en hazin türbülansı olan ne ahmaklıktır.

 

Gönlün düşmesi heveslerin bestelenmesinde hazzı sürurdur,

Lakin denklikteki ahenk nitelikli insan için ancak kurtuluştur,

Varlığın ikmalinde fakirin hakkı vardır öteleyenler vefasızdır,

Ömrün nihayetinde haşyetiyle nefisleri bekleyen hak mizandır.

 

Vefa iyiliğin kefaletinde ulviyete uzanan yekpare maslahattır,

Edebin toprağında bereketin hikmeti manasında aşkı sevdadır,

İnsan kulluğu çerçevesinde, tevazuunun güzelliğinde salınandır,

Hak yolunca nefeslerin külfetini solumak ancak ihlaslı takvadır.

 

Nihayet epeydir beklediğim yorgunluk çayım bereketiyle geldi,

Garson arkadaş serencamında gözlediğim hazin bir duruş vardı,

Belki sormak haktı lakin muhabbet için zaman hayretle yaklaştı,

Kalbimden geçirdiğim niyazlar onun habersizliğine koklanacaktı.

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sana ne deyim halime hicranı davet ederim!

 

 

Sinemden ne kadar hıçkırıklar sökün etse de,

Kalbimin solgunluğu şevksizliğime serdetse de,

Sana bir türlü anlatamadığım hicranım üzse de,

Biliyorum ki kalbim her zaman senin hasretinle.

 

Kolay değil unutmak, umutları kurutarak uyumak,

Sevda devranında hüzün soluyarak düşler kurmak,

Hazanın sarhoşluğunda o toprağa aşk ile uzanmak,

Umudun tomurcuklarında aşkın hazzıyla kavuşmak.

 

Biliyorum yoktu senin bir suçun nazarınla vuruldum,

Sana yaklaşmak için, yıllarca sayıklayıp düş kurdum,

Umudun odalarında saadetin için varlığımla avundum,

Reddedilmek korkusuyla halime koyuldum ve soldum.

 

Olsun razıyım ben, teninden ziyade kalbine avareyim,

Sana hasretimle hicranın sayfalarında kelam ederim,

Hiçbir zaman haberdar olmayacaksın hazindir bilirim,

Ruhumun hıçkırıklarıyla sana ne deyim aşkına kefilim.

 

Şimdi sessizliğimle muhabbet için niyazı davet ederim,

Dostluk halkasında şefkatin esenliğine mukabeledeyim,

Senin için saadetler dilerim, dareyni özlemiyle isterim,

Huzur ve bahtiyarlığın için elden ne gelirse seferberim.

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Size ben ne diyebilirim ki!

 

 

Yılların

Suskunluğunu, sukutu

Hayal içende yutkunmuşluğumu,

 

Kuraklığın

Umutlarında solgunluğu,

Hazanın hüznünde yılgınlığıma bağlayınız lütfen.

 

Kelimeleri

Hassaten seçmekten ziyade

Meramımın akışında sudur edenleri sıralıyorum.

 

Ne kadar

Anlamlı oluyorum,

Elbette ki bunu sizlerin takdirine bırakıyorum.

 

Yazarken

Yanmanın serinliğini kelimelerin

Akışında ki ahenkli su sesiyle harman eğliyorum.

 

Musikinin

Letafetini acemaşiranda,

Mahur semaide, tamburla neyin belahatında bulurum.

 

Tabiatın

İklim kuşağında sudur eden zenginliği

Ruhuma sorarak, yaşamanın anlamıyla soluklanırım.

 

Kıyafetimin

Yamalıklı olmasına asla aldırmam,

Temizliği konusunda taharet için yanar dururum.

 

Şekliyet

Adına ne varsa melalimde

Onursuzluk olarak telakki ederim, kendi mi yenilerim.

 

Nitelik

Konusunda fakirliğin ayazında

Nefeslenen çaresizler gibiyim muhabbet dileyenim.

 

Sizler gibi

Hamiyetli dostların haklılığını

Teslim ederim, yalnız ben bir edebiyatçı değilim.

 

Ömrümün

Kalan mühletinde niyaz için

Seferber olan bir dilenciyim onun için selam eğlerim

 

Kalbinizde

Sizi anlamlaştıran şefkatinizle,

Halimin acizliğine nazar eylemeniz asude halinizdir.

 

Zarafet içinde

soluklandığınız ayaliniz ve haneyi

Saadetinizdeki muhabbetinin ziyadesidir hissederim.

 

Sizinle

Hem hal olmak dostluk adına

Maslahatlarda bulunmak edebin fevkinde bir dirliktir.

 

Bu bakımdan

Ruhi ikliminizde hazan,

Kalbinizde nisyan, ömrünüzde hicran sizi emin eğlesin.

 

Sağlık ve afiyet

Dileklerimle, baki muhabbetlerimle,

Hanenizdeki sürurun güzelliğinde selam eğliyorum efendim.

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kolay değil unutmak, umutları kurutarak uyumak,

Sevda devranında hüzün soluyarak düşler kurmak,

Hazanın sarhoşluğunda o toprağa aşk ile uzanmak,

Umudun tomurcuklarında aşkın hazzıyla kavuşmak.

 

Biliyorum yoktu senin bir suçun nazarınla vuruldum,

Sana yaklaşmak için, yıllarca sayıklayıp düş kurdum,

Umudun odalarında saadetin için varlığımla avundum,

Reddedilmek korkusuyla halime koyuldum ve soldum.

 

Mustafa CİLASUN

 

 

Mustafa abim sen bitanesin ya

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah ön yargılar!

 

Zanların galebe çaldığı günlerin efkârını solumaktaydık!

 

Düşünmek için illaki ne yi düşüneceğimizi bilmek zorundayız.

 

Bu bakımdan tahkik için meraka duyulan ihtiyaç çok önemlidir.

 

Merak duygusu ancak akledenler ve zekâlarını önceleyenler için olduğundan bizler masumluğun ve saflığın esintilerinde hazanı yaşardık.

 

O günlerde son derece kararlıydık ve birilerine karşıda, bir o kadar ön yargılıydık, bölüntü çatışmaları çok ön plandaydı.

 

Bizim gibi düşünmeyen her kim varsa, zavallı, tebliğe muhtaç, kalb gözleri kapalı insanlar alarak telakki ederdik, çünkü bizlere öğretilen bunlardı, inanıyorduk.

 

O kadar enteresan ki, bir kimse içkimi içiyor, altın yüzük mü takıyor, bayanlar açık mı giyiniyor, hemen yargımız kati ve çok kesindi.

 

Namaz kılmıyor mu, haremlik selamlık uygulamıyor mu, kâğıt, tavla veya okey oynuyor görüyoruz işte tamam yargımız kesindi.

 

Bizim dışımızda kalan insanlara, böyle çarpık bir düşünceyle bakmamızı, kimler önerdi, bu kanaat bizlerde nasıl oluşmuştu, yalnızca bizim söylemlerimizin doğruluğunu neye göre, tespit ediyorduk, ayet-hadis deniyordu ama biz bilmiyorduk.

 

Bizim insanlara şu veya bu şekilde diyerek, ön yargıyla bakmamız, onlardan uzak kalmamız, bizlere ne kazandırıyordu, hala merak ederim.

 

Asabiyet ve gerginlik dışında, tefrikaya sebep olan bu nevi davranışlar, bir ilahi din öğretisi olabilir mi, o zamanlar ağabeylere inandığımızdan pek anlayamıyordum.

 

Bizim insanları dinlemeden, sosyal ilişkilere girmeden, ne demek istediğini ve ne düşündüğünü bilmeden, tercih etmek en doğal hakkı olduğu halde, bizim düşüncelerimizi paylaşmıyor diyerek, onu haksız görmemiz ne ile alakalıdır.

 

Bizim insanları yargılama hakkımız var mı, böyle bir hak bize verilmiş mi, sürekli başkalarını mahkûm ediyoruz fakat şunu da biliyoruz ki, hiç kimsede mahkûm olmak istemez, buna rağmen en az yaptığımız şey iç muhasebemizdir.

 

Yani, aklımızı, izanımızı, tecrübemizi, mukayesemizi, muhakememizi, insan olabilmek sürecindeyken, elde ettiğimiz bilgileri değerlendirmez isek!

 

Bunun nedenli önemli olduğunu bilmeden, merakı ve öğrenmeyi askıya alırsak, başkaları daha iyi bilir diyerek, düşüncelerimizi bir şekilde dondurur isek!

 

Hayat ve nizam ölçüsünü, çok değişken ve farlı yazan yazarların kitaplarından, belirli kalıp ve ölçülerde okuyarak, bulunduğumuz şartları tanımadan, gelişim ve değişimleri özümsemeden, uygularsak!

 

Nasıl bir hayatın, bizleri beklediğini görmek için, zorlanmaya asla lüzum yoktur, zira bu denli açık bir tehlikeyi göremeyenin, basireti kapanmıştır, dolayısıyla böylesi kronik kişilerden, ne bağ olur ve nede bahçe.

 

İlahi adaletten uzak, bir hayalin peşinde olduğumuzu, hiç düşündük mü, hayır çünkü bizim için düşünenler var zaten.

 

İşte böyle garip ve anlaşılmaz olunca, birey kimdir, kul nasıl olmalıdır, hak ve yetkilerimizin sınırlarını nelerdir?

 

Bunları tespit etmeden, yaşadığımız hayatın koşullarını tanımadan, inancımızın gereklerini anlamadan yaşıyor isek?

 

Bilgisizliğimizden kuşkular ve zanlar peşimizi asla bırakmazlar, dolayısıyla iliklerimize kadar bizleri kuşatarak, bizim tek yol pusulamız olan, akıl, mantık, idrak böylece dumura uğrarlar.

 

Bir zamanlar haremlik selamlık, en katı biçimiyle uygulanırken, futbola ve dolayısıyla topa farklı anlamda yaklaşırken, bayanın sesi haramdır diyerek, peşin hükümlü karar alırken, ne oldu da birden bire, bu tavırlardan vazgeçtik?

 

Şimdi stadyumlarda, bayanlara özel ilgi ve alaka göstermenin, futbol takımlarının, yöneticiliğine soyunmanın ve bizzat futbol oynamanın dolayısıyla çocuklarımızın oynamalarını teşvik ederek bu duruma gelmemizi nasıl izah edeceğiz ve ne şekilde yorumlamalıyız?

 

Bu konuları daha önceleri bilmiyor muyduk veya yanlış mı yorumluyorduk, bunlara benzer o kadar çok değişimler var ki, kime ne demeliyiz, ağabeyler nasıllar?

 

Binaenaleyh sosyal yapıyı, mutlaka en güzel biçimiyle analiz etmeliyiz, bu çok önemli sosyal konuyu ihmal edersek veya önemsemez isek, bunun faturasını ödemekte çok ağır olacaktır.

 

İnsanları anlamsızca yokuşa sürmenin, bu manada hedef göstermenin, yok olmadı sil baştan demenin, bizim sucumuz yok, suç başkalarının demenin, ne kadar manasız ve mantıksız olduğunu izah etmeye dahi gerek yoktur.

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites
Mustafa abim sen bitanesin ya

 

 

 

Çok değrli kardeşim,

en kalbi hislerimle mukabele ederken,

kıymetli gözlerinden öpüyor, selam eğliyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yersiz korkular sevgiyi harap eder!

 

Hasretin dirliğinde sabırla nefeslenmek,

Meçhulün adresinde gülü temaşa etmek,

Ruhun serencamında kalbi hazza ermek,

Yaşamak için kanaat serinliğine erişmek.

 

Her can kendi ikliminde nefesi alacaktır,

Nihayet hesaplamayan ruh ne yapacaktır,

Fırsatçı kalbin toprağında aciz kalacaktır,

Ruhi zavallılığı soluyup haşyeti anacaktır.

 

Bir kez dön halin solgunluğuna çare tara,

Akli zaviyesinden ziyade meramı sorgula,

İdrakin için muhakkak istişare için çabala,

Vehimlere yaslanarak, teslimiyette kalma.

 

Düşün ama bilerek ve bilmeni gerektirenle,

Mazi toprağında ulvileşen dirlik sayfalarda,

Karanlık bilinçsizliğin girdabında ki sahada,

Korkular eminlikten azade olan zafiyetlerde.

 

En ulvi emanetin sabi akideden uzaklaşıyor,

Heveslerin renklerinde çabucak kayboluyor,

Nizam edilmeyince, bir bak ne kadar anlıyor,

Mana buharlaşıyor zahir cezbi hep kuşatıyor.

 

Özlemle hasreti yaşıyorum aşkların hazzında,

Bahse konu olan hatıraların süruru refahında,

Zarafetin diyarında edebin kuşattığı çardakta,

Terennüm eğlediğim mazi sayfaları ağlayınca.

 

Nesiller sessizliğini koruyor hala ne hikmetse,

Fetretin dillendirildiği sahifelerde hükümsüzce,

Ömür tükeniyor zamanın aşk sahnesi nezdinde,

Sen hiç merak etmesen de maraz senin halinde.

 

Durmadan sığınak arayan kalbinden uzaklaşıyor,

Sığındıkları insanında fakirliğinde dirlik aranıyor,

İhsanı öncelemeden ihlâsı idrak etmeden okuyor,

Anlamadan soluyor korkarak Hakka yakın oluyor.

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhumun serencamında dinmeyen hüzün!

 

Hayli evveliyatı olan bir sancının ağrısıydı

Devasını hiç bilemediğimden sakınıyordum

Yüreğime hicran damlası sessizce akıyordu

Sinemde demlediğim hasret çok sarsıyordu

 

Ruhun serbestliği, asudeliğin figanıydı oysa

Kalp, sahipsiz olamazdı hilkati sorgulayınca

Varlığın adanmışlığı, İsmail’le vuku bulunca

İbrahimin sukutu vaat edilmişlik sudur uydu

 

Nesiller evvelin ahirinden emanet hükmünde

İdrak kalbin rüknüyle azmin niyet safiyetinde

Kulluk nefsin nizam edilmesindeki gayretinle

Ömür vaktin inkişafında ki haşyetiyle seninle

 

Vicdanı es geçme telafisi karanlığın icmalinde

Gün, zaman diliminin terennüm edildiği haliyle

An, sabrın eminliğindeki kanaatin hamiyetinde

Vuslat ram olunan aşkın güzelliğindeki halinde

 

Sen sen ol korkuyla, Hakka boyun eğip bükme

Zahirin serencamında kalbin sevgisiyle serinle

En sevgiliyi anlamaktan imtina ederek yürüme

Ruhu bahşeden Zatı Celalden sevgini esirgeme

 

Sen ki, şimdilerde çulsuzluğun kadriyle fakirsin

Sen, atiden çok habersiz gelişerek filizlenmiştin

Zahir için şekillendin, mefkûreden azade edildin

Cehalet için hususen tanzim edilerek arz edildin

 

Dilersen etrafına bir kulak kabart hazin feryatlar

Tükenmeyen işgaller abideleri zulümde anlaştılar

Efradın şaşkınlığı mukallit kimliğinde ki maslahatı

Hayrın hiç anlaşılmadan heba edilerek kaçırılması

 

Âdem kimliğine şahadet tasnifler vicdanına adandı

Hak aramak mazi sayfalarında koklanan hatıralardı

Haysiyet kulluk noktasında elzem olan bir hakikatti

Ruhumun hicranına hüzün damlaları şimdi ne anlattı

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sabırla murada ermek!

 

Görüşebildiğim insanların geneli biliyoruz, fakat çaresiz kalıyoruz diyorlardı.

 

Tabi ki bu gerekçeler de manasızdı,

Sabırla sineme çekildim ve çalışmaya devam ederek, sırlarıma yenisini havale ettim.

 

Organize sanayide kurulacak fabrikanın, temelleri atıldı,

Bir zaman sonra, beton atma işleri bitmişti ve duvarları örme vakti gelmişti.

 

Çalışan, elinden iş gelen elemanlar, servis kamyonunun arkasına briketi doldurarak, fabrikaya boşaltıyor ve böylece birkaç servis yapıyorduk, yani kısaca inşaat işleriyle daha çok uğraşıyorduk.

 

Ellerimiz derileri açıldı, yara oldu, yoruluyorduk, öğle yemeği olarak ta, hiç yağda pişmemiş, eti dahi bulunmayan, yani mideyi tutmayan sebze türlerini yiyorduk.

 

Mırıldananlar, hak arayanlar çoğalmıştı, bizler amele miyiz ki, bu işlerde çalıştırılıyoruz, o halde yevmiyemizi neden o hesaptan yapmıyorlar, diye haklı gerekçelerle soru soranlar ve bizleri cevap bulmakta yoranlar çoğalmıştı.

 

Çünkü bu müessesenin sahibi bulunan yönetici insan, vatandaşlar gibi İslâm’ı, sadece bir din olarak görmüyorlardı.

 

İslâm’ı bir hayat nizamı olarak değerlendirerek, bu düşünceden uzak bulunan insanların, kimlik sorunu olduğunu söylüyorlardı, bu nedenle farklı bir konumda bulunuyorlardı.

 

Fakat maalesef, iyi çalıştırmanın haricinde, çalışanların lehlerine tezahür edecek, müspet bir adım katiyen yoktu ve bulamıyorduk.

 

Bu bakımdan, diğer iş yerlerinden hiçbir farkı bulunmuyordu, ben artık arkadaşlara cevap bulmakta tıkanmıştım, bu sebeple sürekli şehir dışına çıkmak mümessil kimliğimle üretilen mamulleri pazarlamak istiyordum.

 

Bunları kime anlatacaktım, nasıl izahat yapacaktım,

İslam’ı kimlik olarak almış, belki dinimi daha iyi yaşarım düşüncesiyle, tarikata balıklama atlamış gibiydi.

 

İş yerinde çalışanların dertlerinden habersiz, zira oldukça ilgisiz bulunuyordu, çalışan elemanları eniştesi Ali Şahan beye, havale ederek yükü üzerinden atmış ve küçük kardeşi Recep beyi, her şeyden sorumlu idareci yapmış görünüyordu.

 

Oldukça çalışkan, sabah erkenden kalkan, sürekli araştıran, insanları kırmaktan sakınan, sabrı kuşanan, iyi huylu, oldukça uyanık, ibadetine düşkün, kıyafetini yakıştıran, hafızasına güvenen ve bol hırsı olan, bir insandı Şaban ağabey.

 

Ablam, eniştem artık benden haber bekliyorlardı, onlara buradan bir ev tutarak, Anakaradan, Kayseri ye gelmelerini sağlayacaktık, enişte beye iş buldum, bekleniyordu fakat çok zorlanıyordum kiralık ev yoktu.

 

Sabah namazından sonra Mükremin hocama, sevgili hocam, ablamgili Ankara’dan getireceğiz, lakin acilen bir kiralık ev bulmamız gerekiyor, bize bu konuda yardımcı olursanız, büyük sıkıntıdan kurtarırsınız dedim.

 

Sağ olsun hocam da, ne demek, elimizden geleni esirgemeyiz, hemen eşe dosta haber vererek arayalım, ama çok acilse, bizim bir bodrum var birlikte bakalım deyince içimde çok rahatladı. Çünkü her kiralık evi tutabilecek durumları yoktu.

 

Bodruma baktık fena değildi, hiç yoktan iyiydi ve idare eder gibi görünüyordu, yanız hocamın bizden bir ricası vardı. Bu rica şu imiş: televizyon seyretmek tamamen yasak ve radyoyu da yüksek sesle dinlemek, mümkün değil diyordu.

 

Enişte beyle bu sorunları konuştum, bu koşullara rağmen şartları kabul etti ve kira bedeli karşılığında hocamın evini tuttuk. Henüz iki gün dahi geçmeden, eşyalarını yükledikleri bir kamyonla, sabah erkenden çıkıp geldiler.

 

Sabah saat 05 ten sonra aceleyle hemen, iş kıyafetimi giyerek hızlı bir şekilde, Hafız Mükremin hocamın, oturduğu apartmanın önüne geldim.

 

Kiraya tuttuğumuz evin, anahtarını hocamlar dan alarak, eşyaların taşınmasına müsait hale getirecektim.

 

Apartmanın bahçe kapısı olan, metal dış kapıyı açarak ilerliyordum ki, karşıma aniden bir bayan çıktı.

 

Çok kısa süren ve bir anlık diyeceğimiz karşılaşmada, bayanın dikkatimi çeken tarafları şöyleydi:

 

İnsana suhulet rahatlığını veren bir yüz ifadesiyle, üzerine yeşil ağarlıklı, beyaz ve füme renklerin desen halinde serpiştirildiği emprime kumaştan bir elbiseyi giymiş bulunuyordu.

 

Hiç görünmeyen saçlarını, renkli bir yazma ile kapamış, elbisenin etek uzunluğundan artan bölümü, pazen bir pijamayla tamamlamış görünüyordu.

 

Ayağına terlik giymiş, fakat çorap bulunmuyordu, böyle bir vaziyette, karşıma aniden çıkan aynı bayan, zayıf olmayan, yüzü kızaran, konuşmakta zorlanan bu güzel kızcağız, elindeki anahtarı uzatarak, abi evin anahtarını getirdim buyurun dedi.

 

Belki gariptir fakat o an, oldukça hoş bir his ılık, ılık içime aktı.

Peki, bacımız teşekkür ederim diyerek, anahtarı elinden aldım ve geriye dönerek beni bekleyen çalışmalara koyulmuştum.

 

Zaman hızla akıyordu, telaşımız pek çoktu, etrafımdaki her kez bana bakarak işlerin kıvamında gitmesini arzuluyordu, sabır her yanımızda hali kuşatıyordu.

 

Ev sahipleri sağ olsunlar, hamiyet severliklerinden kahvaltı hazırlamışlar.

Annem soluk soluğa yanıma gelerek, oğlum sana bir şey söyleyeceğim ama kızmayacaksın dedi. Hayırdır anacığım şimdi sırası mı bak halimize dedim.

 

Çok ısrar edince peki söz haydi söyle dinliyorum dedim.

Gözlerime bir daha baktı ve emin olduktan sonra ev sahibinin kızı çok hoşuma gitti ve onun gelinim olmasını istiyorum deyince daha iyi şaşkınlığım nüksetti.

 

Anacığım git işine Allah aşkına, ne yeri ve nede zamanı şimdi bu işlerin dedim.

Fakat annem ne hikmetse bir türlü ikna olmuyordu ve halimi muzdarip bırakıyordu.

 

Çaresiz bir şekilde bak anacığım eğer dediğin doğruysa ve gerçekten ev sahibinin kızıysa ve özellikle sende geçineceğinde inanıyorsan, samimi bir şekilde değerlendiririz ve gereği için hayır murat ederiz diyerek ikna etmiştim.

 

Çünkü kalbi kanaatim askerlik vazifemi ifa etmeden önce kesinlikle evlenmemek yönündeydi ve hiçbir zaman bu istikamette arayışım söz konusu değildi.

 

Fakat muhatap olduğumuz aile bakımından sadece babaları olan değerli hocamı cami müdavimi olarak tanıyor ve huzur içinde hafızlığından istifade ediyordum.

 

Efradı hakkında hiçbir bilgim olmadığından, bir manada merakı önceliyordum.

Annemin ısrarla bahsettiği kız, aha önce eşyaları taşımak için kapının anahtarını teslim eden, edebiyle dikkatimi çeken, ürkekliğiyle merakımı önceleyen nisaymış.

 

Anneme alenen dedim ki mademki bu kız hocamın kerimesi, ben her halükarda razıyım, çünkü hocamın dirayetini, azmini, sahavetini, hilmini şefkatini biliyordum.

 

Mefkûresi uğruna sabrı ne kadar deruhte etiğini biliyordum, teslimiyetinde ki duyarlılığa şahittim, imamlığın hakkını teslim eden ve mihrabın kimin vesayetinde olduğunun bilen, edep ve hürmetle, hizmetin şevkiyle ve muhabbetle ifa edendi.

 

Nasıl teslim olmazdım, halimin fakirliğinde umuda uzanmazdım, neslimin devamı için edebin toprağında hayrolmazdım, nisa kimliğinin zarafetine ulaşamazdım.

 

Yıllara sâri sabrım, bakir kimliğim yirmi dörtlerde ve nasibin hükmüyle, ahenk içinde, ruhun serinliğinde, muhabbetin mesruriyetiyle, ötelerin şevkiyle bitiyordu.

 

Hiç ummadığım ve mukayese için fevkalade fakir kaldığım, cazibeden tamamen yoksun olan varlığıma rağmen rahmet ve bereketin süruruna ermek üzereydim.

 

Sabrın güzelliğinde, kanaatin yüceliğinde, nasibin hikmetiyle, gayretin niyet bütünlündeki hükümle, zaman ve içinde anlam bulan an her şeyi anlatıyordu.

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne söyleyebilirim!

 

 

 

Ne deyim,

Şimdi kime ne söyleyim,

Çilenin aşkıyla halin fakirliğindeyim,

 

Alaylı kimliğin,

Nitelikten azade nefesiyim,

Mukallit kimliğin, takiyye devranında halim,

 

Aşk

Korkuyu önceler,

Sevgiye ram olmak için bekler,

 

Hakka

Muttali olmak için

Alınır teneffüs edilen nefesler,

 

An içinde

Gizlidir envayı çeşit

Hikmetler ihsanla vuzuha erer,

 

Şekliyet

Vehimlerini reddederek,

Niyetin halisliğinde tecelli eder,

 

Bazen

Ayazım, bazen de yalnız,

Ruhumun ikliminde hazanlaşırım kansız,

 

Kalbi

Serencamımda

Yaşarım huysuz ve huzursuz,

 

Muhabbet

İçin uykusuz, dost

İçin kusursuz ve hayli korkusuz,

 

Lütfedin

Kalbinizle hederliğime,

Sefilliğin içinde fersiz bakan zavallı gözlerime,

 

Ömrün

Kalan sahifelerinde,

Ruhuma nakşeden lekelerimle,

 

Niyaz

Eğleyin halis kalbinizle,

Gençliğin özünde ki güzellik yüzünüzle

 

Selam

Ve muhabbetle

Arz ettiğim hürmetlerimle…

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne kadar zarifsiniz…

 

 

“Mustafa ağabey şiirlerinizi keyifle takip ediyorum. Diğer edebiyat-şiir içerikli site ve forumlarda yüzlerce, hatta binlerce şiiriniz var, oralarda da epeydir okuyorum sizi. Şiir severlerin son derece samimi ifadelerle sizi takdir ettiklerini de biliyorum. Bunu hak ediyorsunuz. Alçak gönüllü ve kibar bir insansınız, gönül ehlindensiniz. Yazmaya devam edin lütfen. Saygılar sunuyorum efendim. (türkü yürekli)

 

 

 

Kalbinizin

Güzelliğini aksettiriyorsunuz

Kelamınızın naifliğiyle ve lütfettiğiniz hamiyetinizle...

 

Yılara sâri

Sükûnluğumu ömrümün son

Demlerinde ve sizlerin hoş görüsüyle paylaşıyorum...

 

Derdim,

Halime nakşeden ve hicranımla

Demlenen meramı halimi hizmet telakkisiyle yazmaktır...

 

Edebiyat

Dünyasının zenginliği ve değerli

Nefesleri bilmeme rağmen ne yapalım ki başlamıştık...

 

Edebi hiç bir

Sıfatım ve vasfım olmamasına

Rağmen, yalnızca konuşma diliyle gayret ediyorum...

 

Ritmik değerleri

Ve ölçüleri, kuralarıyla yazmak

Hevesini, ne derler vehmini hiç dikkate almıyordum...

 

Nasıl hissediyorsam,

Anladığımla her an yaşıyorsam,

Mizan için kaygı duyuyorsam evet konuşmalıydım…

 

Dostluk için,

Muhabbetin asudeliğinde

Nefeslenmek için şekliyete hiç bulaşmadan yazmalıydım...

 

Muhakkak ki

Kalbi fakirliğimi, fikri sığlığımı, hamiyet

Yozluğumu bilerek, naif nefeslere uzanmayı diliyordum…

 

Onların niyazları

Ve çok değerli katkılarıyla

Ancak ruhi enginliğe uzanmak için gayreti serdedendim…

 

Yoksa sizin gibi

Çok değerli bir nefesi nasıl

Tanıma şerefine erişirdim ve bu manada soyut halleşirdim.

 

Gün içinde

Halimde bir mahzunluğun izleriyle

Nefesleniyordum, ne vakit sizi ve değerli kelamınızla karşılaşınca

 

Okuma fırsatına

Eriştim, öncelikle Cenabı Hakka

Şükrettim ve hususen siz ve ayaliniz için niyazın gereğini ifa ettim

 

Efendim

Çok teşekkürler ediyorum,

Sayenizde sürurumu ifade ediyorum

Muhabbetle selam eğliyorum ve hürmetlerimi arz ediyorum...

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sol yanımın sızısı dinmiyor!

 

 

Beceremedim işte!

Ömür son demlerini yaşsa da

Halin dirliğinde, muhabbet zorunlu olsa da

 

Ne yaptımsa anlamadan,

Derin sulara dalıp düşünce ufkuna

Sağ salim ulaşarak eminliğe hazla bakmadan

 

Mütemadiyen sürüklendim,

Bir gün kendimi dinlemeyi bilmedim

Ne derlerin vehmiyle ve bir telaş içinde gittim

 

Ne hakkıyla sevebildim,

Bilmediğim için sevilmeyi beklemedim,

Yalnızlık ayazıyla sevenlere gıptayı nazar ettim

 

Onların baharı başkaydı,

Şen şakrak uçuşan kuşlar misaliydi

Yüzlerine açan çiçekler rengârenk kokular gibiydi

 

Huzur ve sürurun hazzı,

Yamaçlarda asudeliğini koruyan bağdı,

Kalplerinde hissettikleri heyecanlar daha başkaydı,

 

Umut onların ilkbaharıydı,

Sevgi yumağı tohumlar ruhlarında aşikârdı

Hiddet, husumet bazen vardı lakin sevgiyle kalkardı

 

Bir başkası için can atardı,

Onun kalbini fethetmek için yola çıkardı,

Vefayı bu manada sorgular, hizmet aşkıyla yanardı

 

Benim silik duvar köşelerinde,

Düşüncelerim nedamet içinde seyreder,

Hiddetin hali kuşatmasına bir türlü engel olamazdım

 

Çaresizliğe sabır diye bakardım,

Feleğin kulağını çınlatarak sessizce ağlardım,

Neden sürekli mahzunluk yaşadığımı anla yanmadım

 

Vakti saatinde büyüdüm,

Palazlandım kas gücüne de ulaştım,

Lakin ekmeğin kaygısıyla toz talaştan kurtulamadım

 

Çok erken yarı uykuyla,

Yüzer gram zeytin ve peynir borçla,

Haftalık alana kadar bakkala rica minnet utana utana

 

Yesem bir türlü yemesem de,

Kilometrelerce yol yürüyecek olmam aç karnına

Haydi, hayırlısı diyerek, sabrı diğer güne de ekleyerek

 

Eğitimsizlik ne kadar hazin,

Çocukluk iklimde öğretilmeyince vezin,

Edepsizlik zuhur ediyor şekliyet tavan yapıyor hissedin

 

Ne kadar çok arzu ederdim,

Benim de hakkıyla bir sevenimim olmasını,

Hasreti yudumlamasını, gönül güzelliğini yansıtmasını

 

Bizzat yabancı olduğumdan,

Hayatımı sevgisiz arşınladığımdan,

Kime, nasıl ve ne şekilde aksettirileceğini hiç bilmedim

 

Sadece tebessüm edebildim,

Kalplerinin serinliğinde yeşeremedim,

Ömrün kalanında hazan yapraklarını halime yakın gördüm

 

Lakin bu sızıyı öyle derinde,

Ruhumun hicran sahifelerinde zikrettim,

Bana öğretilemeyen sevgiyi şimdi kime şikâyet edecektim

 

Bir gün babam oğlum diyemedi,

Kollarıyla kuşatıp hiç sevdiğini hissettirmedi

Annem tahakküm kimliğinde mütemadiyen hiddeti estirdi

 

Nisa kimliğinin zarafetini,

Şefkatini hamiyetini, ülfetini hiç göstermedi,

Beş günlük annesiz kalmanın sancısını halimize acıyla işledi

 

Hanenin en küçüğü olmakta,

Şefkatten azade olarak solgunluğu yaşamakta,

Akide yozluğunda soluksuz kalarak darlıkta boğulmakta,

 

İçten bile değildi zamanında,

Her şeyi toparlayıp nizama sokmak isteyince,

Analık hakkı dilleniyor kendi kavlince ve bilinçsizlik halinde

 

Mükellefiyetin sınırları bellidir,

Dileyen dilediği kadar hükümran değildir,

Hukukun gerekçeleriyle nefeslenmek aklın gereği değimlidir?

 

Bilmeden, öğrenmeden,

Vehmederek, tecessüsü öncelemek hardır,

İnsansa adabı muaşeret içinde yegâne hükümlerle yönelmeli

 

Hislerini nizam içinde tevdi etmeli,

Kime ne söyleyeceğini düşünerek serinlemeli,

Aklına geldiği gibi esmeyi öteleyerek nefsini de dizginlemeli

 

Ana analığını bilmeli,

Babada nesline gerekçelerini öğretmeli,

Nisa kimliğinde edep azat olursa, kadın mutlak nizam edilmeli

 

Aşk edebindir, zarafetindir,

Bedevilikte aşkı terennüm etmek zevkidir,

Ruh dirliğinde ebedi olan, kalbi vuzuhun süruruyla yaşmaktır,

 

Sahibinde kalarak nur koklamaktır,

Hak için nefeslerin nihayetinde vuslatı anmaktır,

Ölümde dirliği yaşayarak kanaati sabırla mesruriyet duymaktır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her şey sizlerle güzeldir ancak!

 

 

“esselam efendim

kısa bir aranın ardından yazılarınızla tekrar kavuşturana sonsuz Ham ederim

 

her zaman ki gibi,

bıraktığım gibi her şey çok güzel

eyvALLAH yüreğe değen nağmeler her ne kadar işleyemese de...”

 

 

 

 

Ve aleyküm selam efendim

 

 

Yokluğunuzu

Çok arıyorum bilesiniz

Siz hamiyet ve şefkatinizle fevkalade naifsiniz

 

Kalbi

Muhabbetimi

Lütfen kabul ediniz

 

Zarafetinizle siz

Suhuletin güzelliğinde nefessiniz

 

Kelamı hal

Neden gereklidir,

Ülfetle öteler zikredilir

 

Muhabbet

Bulunmazsa silik duvarlarda

Nem koklanırsa

Şevk mahzunluğu adımlarında naçar kalırsa

 

Durağanlaşıyor hal

Sukuta davet çıkartarak bakınıyor

 

Dostların

Soluklarında

Hasreti anarak manalaşıyor…

 

Selam ve hürmetlerimle

Kalbinizin sahibine emanetimle

Sağlık ve afiyet dileklerimle baki muhabbetle…

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Devran içinde anlamlaşan!

 

 

Dönme

Sakın bir daha yeltenme

Yeniden bir sayfa açmak için niyetlenme

 

Anlamadın

Aşkın hazzıyla kuşanmadın

Nedense mütemadiyen arandın yanmadın

 

Bilseydin

Kanaat içindeki sevdayı

Sabrın devranında hasret içinde dolanmayı

 

Zamana

Umutlar içinde uzanmayı

Nedametle solumadan hamd ile yol almayı

 

Ne deyim

Ben sana neyi göstereyim

Kalbin serencamında fakirliğini mi arz edeyim

 

Ruhun

İnsicamında bağnazlığı

Avuntularının harmanında mahkûm mu edeyim

 

Senindir

Ten içinde gizlenen nefes

Cazibeler esrarında zevkler kafes, sabırsa enfes

 

Varlık içinde

Erdemliğin kemaliyle

Nefsin nizamında ki zarafetiyle sabrı anlayarak

 

Tevekkel

Bilinçsizliğinden soyutlanmak

Tercihlerin serencamında vuslat için hep koşmak

 

Fakirlik

Varlık yoksunluğu değildir

Hal ikliminde edepten soyutlanarak yaşamaktır

 

Adabı muaşereti

Deruhte etmeden konuşmaktır

Nefes almayı marifet sanarak zaaflara bırakmaktır

 

Her ne dilersen

Niyetinle hesabın rüknündesin

İradenle muamelata geçmekte serbest olan nefsin

 

Aşkı anlamadan

Yanmayı zaaf saymadan

Şekliyete katiyen uzanmadan vefada fedakârsan

 

İşte o zaman

Toprağın bereketini anlarsın

Sağanak yağmurlara muhabbetle bakarak ağlarsın

 

Çiçeklerde

Umudun renkleriyle coşku yaşarsın

Hakkaniyetle ruhun ikliminde zamana yaslanırsın

 

An için

Hazırlanarak anlamlaşırsın

Varlığını yalnızca zevklerine hasretmeden yaşarsın

 

O vakit

Aşkın ulviyetine kanarsın

Hizmet için heveslerinden vazgeçerek koklanırsın

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Senin yanında!

 

 

Evet

Haklısın teslim ediyorum

Hakkını ve serdettiğin naif nezaketini

 

Ne kadar

Gayret etsem de başaramam

Halimde ki kalbi fakirliği yeşertemem

 

Sizdeki

Hususiyetlerden haz alırım

Fakat yalnızca bununla kalır saklanırım

 

Nefsi

Yozluğumda ki bağnazlığı

Tedavi ederek senin ülfetine yetişemem

 

Ne vakit

Sensiz kalsam hazanlaşırım

Solgunluğun sahifelerinde mahzunlaşırım

 

Hastalığında

Sana hiç hissettirmeden

Sabahlara dek gözlerimde akıtmağa hazırım

 

Meftunum

Halindeki zarifliğe

Mahcubum kendi içselliğimde ki bedeviliğime

 

Senin

Kalbinin naifliğine

Ötelerin ikliminden serdettiğin hoş hikâyelere

 

Düşündükçe

Yanındaki fakirliğimi

Sığ düşlerimle hezeyan fikirlerimi çok sıkılırım

 

Hala bana

Nasıl tahammül ediyorsun

Kalan ömrümün demlerinde şaşkınlığı yaşarım

 

Demek ki

Nasip buymuş diye alkışlarım

Yegâne sahibe mahcubiyetimle ağlar yakarırım

 

Yıllara

Sâri çektiğim çileleri

Böylece ziyadesiyle anlamlı bulurum haz alırım

 

Son namemde

Aşkın baharını çiçekle yaşarım

Renklerinde zarifliği hilkatin muvacehesi sayarım

 

Seni hak

Etmediğime hayıflansam da

Ummadığım halde kaderin tecellisiyle masunlaşırım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gideceğin yolu bilmelisin!

 

 

Haklısın

Tedirgin çok artmakta

Bir tuhaflıkla etrafına bakınmaktasın

 

Lakin

Söyleyemiyorum sana

Hiç hissetmedikten sonra anlatmasam

 

Yıllar

Yıpratmıştır kabul ederim

Zarafetin için bir hederdim hissederim

 

Seni

Aslında hiç üzmemek için

Yıllardır kabuğumda sessiz nefeslenirim

 

Muhabbet

Fakirliğini deruhte ederim

Hali kelam adına bahanelerde arayanım

 

Kokunda

Hasretin izleriyle savrulur

Hüzün sayfalarında mısralarla yakarırım

 

Bilirim

Sen hiç hazlanmazsın

Şiir okumaz gereksiz uğraş olarak anlarsın

 

İşte

Bak senin karşında

İfade edemediğim tüm hislerimi bu meyanda

 

Ruhumun

Serencamında anılan toprakta

Hatıraların hicran kokan sayfalarında acıyla

 

Yaşamak

Umut içinde nefes almaktır

Aşk için nefesler ulviyetinde anlamlaşmaktır

 

Kalbin

Dilinle müsavi olarak

Mertliğin bekâretinde lekelerden azade olmaktır

 

Tenin

Kefen içinde varlığını

Zahirin ruh ikliminde vuslat için hak kazandığını

 

Sözün

Özlükteki nafakasını

Hasbiliğin müşahhaslığını idrakte kazanılmasını

 

Her şeyin

Zamana mal edilmeden

Tercihlerdeki tekelin kaldırılmasını rıza aranması

 

Bilmeliyiz

İnsani kimliği özümlemeliyiz

Vehimleri salınmadan nefesin hükmüne girmeliyiz

 

Muhakkak

Halimizi tahkik etmeliyiz

Bahaneler bağnazlığını öteleyerek ülfeti bilmeliyiz

 

Emanetimsin

En yakınımda ulvi hasletsin

Lakin nefsinle ve tercihlerinde nizamı öncelemelisin

 

Hamiyetli

Nefesleri takip ederek

Kemaliyete ermelisin hesabının icmalini öğrenmelisin

 

Ekonomik

Bağısızlık özgürlük değildir

Aile içinde paylaşım muhabbetin dirliğinde ermektir

 

Heveslerin

Renklerinde boğulmadan

Adabı muaşeret içinde yaşamak bilincinde idraktir

 

Güzelliğin

Ve bakımın halime hasredilmelidir

Çünkü sen varlığımın saadet membası hak adımısın

 

Mutluluğu

Hanende aramalısın

Başka adreslerde meraka soyunmadan kalmalısın

 

Nisasın

Ar’ın yekpare mülahazası

Eminlik konusunda fevkalade hassas bir sancısın

 

Mütereddit

Olarak hayata yaslanmak

Adamlığın şiarından azade olmaktır bir bühtandır

 

Düşünmelisin

Öncelikle neyi olduğunu bilmelisin

Öğrenmek için hissederek gayreti davet etmelisin

 

Hayâ ve iffeti

Önceleyerek hıfz etmelisin

Özünde örtünmenin edebiyle şekliyeti ötelemelisin

 

Gideceğin

Yolunu muhakkak bilmelisin

Ötelerin serinliğini ruhunda hissedip nefeslenmelisin

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Saygı nezaket için aslolandır!

 

 

Merak etme, yoktur sana bir sözüm

Kelam dilinde, ben edeben öksüzüm

Kendi halimde vasviyet yoksunuyum

Bildiğimi yazar halis dostluğu ararım

 

Sen serbestsin tercihlerinle erdemsin

Kalbin ikliminde sevgiden ne anlarsın

Muhabbet için zanlarından arınmalısın

Dönüp haline bakarak hayıflanmalısın

 

Mütemadiyen sataşmak rahmani midir

Ruhun serencamında ölüm meşk edilir

Kırılan kalpler telafisi hayli müşküldür

Kemaliyette lafazanlık, fakirlik namıdır

 

Merak ederim, şefkatsiz toprakta filizi

Nesilde edebi reddeden nefesleri sancı

Olsa ne yazar ya hancı yahut hamamcı

Hali anlatandı edebin halindeki kelamcı

 

Düşünerek konuşan insan için can atan

Omuzlarda, bakışan kuşları uçurtmayan

Kalbi terennümle kaygıyı yaşayan insan

Suhuletle zarifliğe kanan seciye atanan

 

Bak şimdiye kadar sana uğrak vermedim

Sadece düşünerek hüzne tebessüm ettim

Vehmetmedim sabır için halime yöneldim

Hidayet ve huzur diledim Hakka şükrettim

 

Sen ne olursan ol sadece senin meselendir

Şayet muhabbeti öncelersen halinde sevilir

Dostluk paylaşım zenginliğine tahammüldür

Tekebbür cehaletin adresindeki zafiyetlerdir

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vefa gücün sahibine yönelmektir!

 

 

Bahşedilen gücümün serencamında

Hakkı tespit, batılı ret olgusu vardır

İnsan, âdem kemaliyetinde manadır

Ölüm haktır nefsin nizamı hakikattir

 

Hareket ve gücün kullanılan manası

Hayrı tavsiye edip, kötülüğü mendir

Umudun seyrinde, şer bir çoraklıktır

Akıl ulviyet için vardır kalp hakkındır

 

Hattizatında, akli nazar kalbi olandır

Zira ihsan, onun nezaretinde adımdır

Kanlar şahadet için akacaksa felahtır

İnsan kul olmalıdır, aşkla susamalıdır

 

Kendi nefsimde hâkimiyetim zaferdir

Bunun için irademde demim fazilettir

Dirayet bilgiyledir cehalet vehimindir

Akide birliği muhabbet içinde sevgidir

 

Dikkat et husumetler hiddet nedenidir

Hiddet dirlik için nöbetleşen hazinliktir

Şecaat rızada aranmalıdır zaaf zarardır

Düşünmek bilmenin aynası bir sanattır

 

Kendi halinde habersizse insan hamdır

Olgunlaşmak merakın gayrete adımıdır

Hissetmek, ruhun vuzuhunda kalmaktır

Aşkın tefekkürü umutların haz baharıdır

 

En kadirşinas sanatçı haddini bilecektir

Çünkü kendiside bahşedilen bir sağlıktır

Ancak kulsa vuslatın hazzına ulaşacaktır

Hakk rızasında manalaşıp haşr olacaktır

 

Evlatlar, neslin teminatıdır ancak şartla

Mefkûrede hakkın aşkı idrakte olacaksa

Yaşamak sanatı ruhi nizama ulaşacaksa

Edebin hazzı nefisle yarışıp kurtulacaksa

 

Her can sınırlı bir hukukun sahibi olandır

Yarışmak için rekabet gerekçesi elzemdir

Rıza’nın maslahatı azimeti ötelemeyendir

Kendi içinde çürümeden şevki solumaktır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne çare olacak ifrat!

 

 

Dilediğin kadar

Hissettiğin ne kadarsa

Hiç durma işte o kadar hiddete sarıl

 

Nemelazım

İşime gelmez kahır

Marazlar hengâmesinde aşk uzaklaşır

 

Bir anca avazınla

Nara atarak sen kavrulma

Suhuleti bir kenara atarak ta kandırma

 

Hissiz akanlar

Rollerinde mukallit olanlar

Kalbi olmayınca neye yarar o yakarışlar

 

Usandım artık

Seni sana anlatmaktan

Avuntularını derleyip bir kenara atmaktan

 

O halini

Uyandırmaktan

Samimiyetle hıçkırıklarda boğulmaktan

 

Acizliğimde

Hicranı solumaktan

Kalbin sahibinde kalarak umuda açılmaktan

 

İşte ancak

O zaman sükûna eriyorum

Derlenip dirlikte nefeslenerek şevkleniyorum

 

Ne olur sevsen

Serilmeden feyze ümitlensen

Teninden arî olarak ruhi iklimde serinlensen

 

Bir kez

Benim hezeyanlarımı dinlesen

Nidalarıma kulak versen, aşk için nefeslensen

 

Meşk ederek

Ötelerin idrakine ererek

Kitabı Celile meylederek gül kokusunu zikrederek

 

Kanaati

Önceleyip tebessümle

Hoş görü ikliminin bereketiyle muhabbet birliğinde

 

Hazzın ahengiyle

İfratın reddiyle tefritten arî kimlikle

Meşveretin güzelliğinde, vakti nihayetin haşyetiyle

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilesin!

 

 

Öncelikle

Kabullenmelisin

Ben her şeyimi sana hasredemem

 

Yalnızca

Seni düşünerek

İla nihayet nefeslenerek yürümem

 

Kimliğinde

Nefsinin hükmünde

Heveslerin renklerinde kaybolmam

 

Tekabülü

Erdem addederim

Bilinçlenmeyi elzem telakki ederim

 

Yozlukta

Sefilleşir eririm

Zamanı anlamadan tükenir körelirim

 

İnsansın

Bazen kızarsın veya nazsın

Yaşamak adına tercihlerinle baş başasın

 

İradenle

Anlam kazanacak yaştasın

Günah lekeleriyle yakarışlara adanırsın

 

Veyahut

Nemelazımcısın

Mizan kaygısından azade olan varlıksın

 

Belli olmaz

Hayat insanla anlamlı

İnsan zaman içinde farklı düşlere sancılı

 

Değişkenlik

Tabiatın ilgasında farklı

Fetret insan kanında şanlı akılda zamanlı

 

Elbet severim

Ancak bir ölçüye hasrederim

Kalbin sahibinde anlamlaşmayı yeğlerim

 

Aşkların

Hizmet nevinde sezgim

Heveslere olmaz ilgim düşünmeyi yeğlerim

 

Ölüme gülerim

Tebessümün hazzına ererim

Bildiğimin vuzuhuyla meşk etmeyi severim

 

Nisadan dileğim

Edep içinde zarafeti öncelerim

Özünde var olan şefkati hasretle nefeslenirim

 

Emanetim

Neslimde yıllara sâri düşlerim

Ancak onunla şerefe ererim, haysiyeti öncelerim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seni hüzünlü görmek!

 

 

Sevgini

Hak etmiyorum biliyorum

Yalnızca heveslerin peşinde koşuyorum

 

Seninle

Bir hedefin serinliğinde

Mefkûreleşen serencamı hep öteliyorum

 

Sadece

Kendi nefsimi düşünüyorum

Hesabı hissetmeden ömrümü tüketiyorum

 

Seni

Senden alarak sürüklüyorum

Dünyayı zevklerin kuşatıcılığında yaşayıp

 

Ruhunu

Bizarlığın kadrine bırakıyorum

Kalbinin yalnızlığında naçarlığı soluyorum

 

Hani bazen

Gözlerime bakarken

Masumluğun nezdinde adeta kahroluyorum

 

Lakin sensiz

Asla yapamıyorum

Boşluğu yaşıyorum anlamsızlaşıp kalıyorum

 

Hissediyorum

Sen hiç mutmain değilsin

Kaderine teslim olmuş bir zarif hazzı nefessin

 

Dayanamıyorum

Gözlerinde kayboluyorum

Ummanların esrarında hazanlaşıp kalıyorum

 

Seninle

Başkalaşarak umuda konuyor

Nefeslerinde serinleyerek zamana bakıyorum

 

Nihayetin

İzlerinde senin hamiyetinle

Saadetin izlerinde ruhumun hüznüyle ağlıyorum

 

Bir gün

Ayrılacağımızı düşünürken

Hicranın sağanağında eriyor keder nefesleniyorum

 

Seni asla

Hak etmediğime inanıyorum

Şartlara teslim olarak seni anlamaya çalışıyorum

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anlat ama hissetmeyince!

 

 

Bak güzelim

Durmadan anlatıyorsun

Ben ne kadarını anlıyorum hiç bilmiyorsun

 

Mütemadiyen

Ruhumu daraltıyorsun

Şekliyet uğruna anlamsızca koşturuyorsun

 

Öncelikle

Ne yaptığımı anlamalıyım

Neden yapıldığının gerekçelerini bulmalıyım

 

Kulluğumda

Ne derleri dışlayıp atmalıyım

Bahaneler yolluğunda hiç nefes almamalıyım

 

Kime kulluk

Nursuz solgunluğa konuk

Mesnetsiz masla hatalarla hiç olur mu süluk

 

Öncelikle

Hisset, idraktedir hikmet

Kalbi olmaya azami gayret ederek te hamdet

 

Akıllın varsa

Öncelikle merakla tahkik et

Vehimlerle geçirme nöbet kalbin sahibine meylet

 

Bilmeden

Öğrenmeyi öncelemeden

Gayreti serdetmeden, gideceğin yolu bilmeden

 

Karartıya

Anlamsız adanmışlığa

Kurtarıcılarında umut maslahatlarıyla avunma

 

Ruh senin

Nefsin senin iradene kefil

O vakit ucuzluğun fakirliğin izlerinde nedir işin

 

Ömür

Sana verilen fütuhattır

Kalbini anlayarak ve bilerek kulluğa etme kahır

 

Her insan

İmtihan sahasında

Kurtuluş vuslat için aşk şarkıların darlığında değil

 

Tesbihat

Kalben zikir bilmeden fakir

Anlamadığın Kitabı Celile gayretinle tefsirine eğil

 

Hikâyeler

Mazi sayfalarında renklerdir

Lakin insan kendiyle kaim olan sanatçının eseridir

 

Düşünmek

Onun asli vazifesidir

Bilerek tevekkül etmek gülün emanetine delildir

 

İnşaallah

Tedbirlerin nizamıyla anlamlı

Tedbirsiz niyazlar ise sünnetullaha çokta aykırı

 

Gir altına

Kapkara vagonun

Hesapsız kuvvetinle kaldır manasız düşlerinle

 

Timsahın

Dişlerinin güzelliğine

İnşaallah temennileriyle bırak mesnetsiz hissinle

 

Her ahalin

Kuvvet içinde ki rekabetin

Varlığın içinde gizlenen nice hikmetlerin şevkiyle

 

Bilerek

Ve güven zenginliğinde

Vehimleri azade eden eminliğin hamiyetli şevkiyle

 

Sürur içinde

Ötelerin suhuletiyle

Ömrün nihayetinde ki hesabın erdemiyle gidilince

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne kadar hazin!

 

 

Ne kadar

Meşgul olursam olayım

Duyduğum bir ilahi davet mesh ediyor

 

Duruyorum

Arkama yaslanarak

Şöyle bir derinlere doğru yöneliyorum

 

Kendimle

Ne kadar uzaklığım

Ruhi iklimde yalnızlığım hicranı diliyor

 

İradem

Varken, sırat aşikârken

Yozluğun solgunluğu halimi bitap ediyor

 

Ne deyim

Ben kime ne söyleyim

Kendi dertlerimle içselliğimde ne fakirim

 

Düşünmek

Yetmiyor, cazibe gerekiyor

İdrak için müşahhaslık derdi kesbe diyor

 

Çağırıyor

Lakin bahaneler ağır basıyor

Avuntular maslahatı kalbimi hep karartıyor

 

Nerede

Duruşuyla salınan şecaat

Kat kat takiyyelerde fecaat kalbi muarız hat

 

Oysaki

Gitmek için gelmiştik

Şimdilerde hiç gitmemek için sanki kavilleştik

 

Serkeştik

Halimizde netleşti

Herkesin kalbinde yeniden dertler sökün etti

 

Hevesler

Nefsin cazibesinde renklendi

Kul olmak natürel hale geldi nostalji güzellikti

 

Evet

Bende bir kulum lakin

Umutların kuraklığında muğlak bir yolcuyum

 

Sanki

Fevkalade bir vukuatım

İdraki öteleyen hissiz kalbin sahibi hancıyım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne deyim nefsim sebebim!

 

 

Kanıyor işte içim sessizliğinde

Karabulutlar her vakit benimle

Sen kendi seyrinde zevklerinle

Kader nasip olacak tercihlerine

 

Yağan yağmurda ferahlayanım

Kalbimin lekelerinde ağlayanım

Muğlâk düşleri sağanağındayım

Ötelerin hülyalarına haykıranım

 

Yoktur işte cazip olacak varlığım

Kendi serencamımda isyandayım

Varlık adına yorgunluğun tadıyım

Mütemadiyen avuntulara dalanım

 

Oysa hakikat belli, nefesler süreli

Ölüm gözlerimin önüne sergilendi

Düşünmek nafile idrakte keder mi

İnsan kimliğinde akıl yolun nedeni

 

Nereye baksam hangi yöne sapsam

Ayetlerin nefslerinde ağıtlar yaksam

Bir de nefsimin fakirliğinde ağlasam

İrademle hiç dağılmadan güle aksam

 

Biliyorum dünya fani ruhum ise baki

Nefsimin hadsizliğinde irfan ne sancı

Hancı olsan ne yazar zaman kervancı

Edeb asudeliğinde ihsan kaygısı saklı

 

Ermek erliğin şiarından asla sayılmaz

Aşkın dirliğinde isyan kalbe yakışmaz

Hizmet güzelliğine çileden kaçınılmaz

Feda karşısında, kaya bile dayanamaz

 

Varlığını ihtiyaçlıya adamadan yanma

Aşkı, hevesler hurdalığında hiç arama

Zevklerine yaslanmayı adamlık sanma

Feda olmak için rızanın peşine koşsana

 

Bak benim halimi görerek idraki kuşan

Ömrün sayfalarında hedefsizlik hüsran

Yalnızlaşınca nedamet bir bühtan utan

Sen hiç durma sevgiyle pastan soyutlan

 

Hiç sevemedim, bilmeğimden ürperdim

Bahşedilen sevgiye hasrolmaktı nefsim

Ben bilirimde ısrar ederek hep direndim

Bildiğimle cahilleştim ben şimdide hiçim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...