Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mumin

Editor
  • Content Count

    933
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    51

Posts posted by mumin


  1. İmam Münâvî'nin Feyzu'l-Kadîr isimli hadis kitabında İbni Abbas'tan şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilir:

    "Üç hasletten dolayı Arabı seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapçadır."
    1

    "Halkı Allah'ın azabından sakındıran peygamberlerden olsun diye onu apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Cebrail getirdi."
    2

    Hadis-i şerifte "Arabı seviniz" ifadesini mutlak olarak anlamamak lâzımdır. Çünkü Araplar içinde gayri müslimler olduğu gibi, günümüzde dinsizler de vardır. Onların sadece Arap ırkına mensup olmaları, Arapça konuşmaları, onları sevmeye kâfi gelen hususlar değildir.

    Hadiste yer alan beyandan maksat, Müslüman olan, dinini yaşayan, Resulullah (asm)'ın izinde olan Araplardır. Zaten bunlar din kardeşimizdir. Onları din kardeşimiz olarak sevdiğimiz gibi, ayrıca Kur'ân'ın, Resulullah (asm)'ın ve cennetin lisanını konuştukları, saff-ı evvel olarak İslâmiyeti yaydıkları, İslâmiyete hizmet ettikleri için de diğer milletlerden farklı olarak bir derece daha fazla sevgiye lâyıktırlar.

    İslam dini ırkçılıktan dolayı insanların kendilerini üstün görmelerini şiddetle yasaklamıştır.

    Kaynaklar:

    1. Feyzü'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225.

    2. Şuarâ Sûresi, 195.

    3. İbrahim Sûresi, 4.

     

    sorularlaislamiyet

     

    Kardeşim internet alimini ilmi meselelerde referans alma. Yanlış yönlendirilebilirsin. Merak ettiğin hususları bu siteye soru sorarak öğrenebilirsin. Tabi en güzeli eserleri bizzat okuman olur.

    • Like 1

  2.  

    Bu hadis sahih mi ? Bilmediğimden soruyorum.

     

    Ashab-ı Kiramdan Ebû Said el-Hudri anlatıyor. Bir Ramazan veya Kurban Bayramıydı. Resul-i Ekrem Efendimiz bayram namazlarını kıldığımız namazgaha geldi. Bir tarafta kadınlar da bulunuyordu. Onların yanından geçti ve şu hitapta bulundu:

     

    "Ey kadınlar, sadaka veriniz istiğfarı çok yapınız. Çünkü bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz."

     

    Bunun üzerine o kadınlar: "Ya Resulallah, bizler ne yaptık da cehennemliklerin çoğu bizden olmuş" diye sordular.

     

    Resulullah (a.s.m.) şöyle cevap verdi: "Çünkü sizler ötekine berikine çokça lanet eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz. Ne gariptir ki, kendine hakim akıllı ve dinine bağlı bir kimsenin aklını, sizin kadar eksik dinli hiçbir kimsenin çelebildiğini görmedim."

     

    Kadınlar tekrar sordular: "Aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir, Ya Resulullah?"

     

    Resulullah (a.s.m.) "Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?" diye sordu.

     

    Kadınlar "Evet" cevabını verdiler. Resul-i Ekrem Efendimiz izah etti ve tekrar sordu:

     

    "İşte bu aklın eksikliğinden hayız gördüğü zaman [günlerce bekler> namaz kılmaz, Ramazan`da bir müddet oruç tutmaz değil mi?"

     

    Kadınlar, "Evet" dediler.

     

    (Hadis için bk. Buhârî, Hayz 6, Zekat 44, İman 21, Küsûf 9, Nikah 88; Müslim, Küsûf 17, (907), İman 132, (79); Nesâî, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187)

     

    Cevap 1:

     

    Hadi-i şerifte kadınların aklı ve dini noksan olduğuna işaret edilmiştir. Akıllarının noksanlığına delil olarak, Malî konularda iki kadının şahitliğini bir erkek yerine sayan ayet (Bakara, 2/282) gösterilmiştir. Dinlerinin noksanlığına ise, aybaşı gören ve loğusa olan kadının bu halinde namaz, oruç gibi ibadetlerden uzak kalması, delil getirilmiştir. (bk. Buharî, Hayız, 6).

     

    Bu hadisi doğru anlamaya ihtiyacımız vardır. Çünkü, pratikte bazı kadınların bazı erkeklerden daha akıllı olduğu ortadadır. Bu nedenle konunun anlaşılması için birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır:

     

    Kardeşim devamı için şu linkten istifade edebilirsin ;

     

    http://www.sorularlaislamiyet.com/article/2704/kadinin-dininin-ve-aklinin-eksik-oldugu-konusunda-bir-hadis-i-serif-oldugu-dogru-mudur-eger-dogruysa-bu-kadinlara-hakaret-ve-haksizlik-olmaz-mi.html

     

    Muteber bir sitedir, sorularlaİslamiyet.


  3. Bal tefsiri hakkında ehli sünnetin görüşü nedir?

     

    Cevap

    Bismillahirrahmanirrahim

     

     

     

    Bal tefsiri hurafe olup kaynağı yoktur. Bal tefsirinin girişinde: “Ey cennet yolcusu kardeş! Bal tefsiri hakkında şöyle rivayet edilmektedir” deniliyor. Ama ortada kimin, nerede, kimden, hangi kitaplarda, hangi senetlerle rivayet edildiğine dair hiçbir şey belirtilmemektedir.

     

     

     

    Zaten kimse de kaynağını sorma zahmetinde bulunmamaktadır. Bir soğanı, salatalığı bile alırken inceleyen insanımızın dini meselelerde bu hassasiyetin binde birini bile göstermemesi ayrı bir vehamettir.

     

    Bal tefsiri hiçbir fazileti olmayan bir hurafedir, yalandır. Ve yalancının mumu ancak yatsıya kadar yanar. İslam ve ilim şafağının doğuşu ile silinmeye mahkûmdur. Elverir ki biz insanımıza doğru bilgileri doğru bir şekilde anlatabilelim.

     

     

    Selam Ve Dua ile

     

    Mehmet TALU Hocaefendi

     

     

    Demek ki bal tefsiri için diyeceğimiz cümle şu olmalı, "Evvel yoğidi işbu rivayet yeni çıktı" Öğrenmiş olduk

    • Like 2

  4. evet ihvanım bu durum beni mutlu ediyor..

    bayan olduğunuzu öğrenmem ayrı mutluluk oldu ... :)

     

    Erkek olsam durum değişecek miydi yani :) Ahaha benim muzırlığım üstümde mi ne. Uzatırsak döküleceğim :top:

     

    İkiniz kanka olursunuz artık :D

     

    Sen de gel :)

    • Like 1

  5.  

    Aha admin de geldi mümin kardeş. Aman dikkat ! :)

     

    Onlar zararsız varlıklar korkma ve bana abla de ufaklık :)

     

    Selamlar,

     

    Kusura bakmayın mesaj kutum dolmuş, mesajınızı görmemişim. 2-3 yıllık ufak bir işim var, duruma göre size dönüş yapacağız. :)

     

    Biz böyle durumlarda biraz daha politik davranıyoruz. :)

     

    Saygı ve selamlarımla

     

    İyi stratejiymiş :)


  6. (Hayli güldüm, buyurun siz de.)

     

    adminn beni mod yap

    + neden

    - çünkü ben seçilmiş adamım

    + Şok oldum

    - adminsiniz sanırım ben modluk için başvuru yapmaya gelmiştim de

    + daha önce modluk yaptın mı?

    - hayır hep üyeydim ama artık mod modundayım

    + mod modundaymış .. kelime oyunlarıyla beni etkilemeye calışma

    - admin beni mod yap yaw

    + oldu numara al sıradan

    - tamam abi

    + numaranız 1.567.980

    - oldu abi sıra ne zaman gelir

    yeni üye : admin kardeş selam

    admin : hoşgeldin foruma

    yeni üye : ya bi maruzatım vardı da

    admin : buyrun tabi yardımcı olmaya çalışayım

    yeni üye : burada yetkililer, moderatörler falan var ben moderatör olmak istiyorum

    admin : başka bi sıkıntınız var mı ?

    yeni üye : yok allaha şükür

    admin : yahu bi git başımdan 12 mesajla moderatörlük senin neyine

    yeni üye : istiyorum dediiiim

    admin : oldu canım admin yapıyım istersen

    yeni üye : daha iyi olur

    admin : banlanmadan yürü git

    yeni üye : görüşcez

    admin : hadi yavrum yürüüü

    - meraba ben gecen gün modluk başvurusu yapmıştım ..aramadınız ben arayım dedim başınıza bişey geldi sandım ondan geldim

    + yok bişey olmadı iyiyiz biz

    - tamam o zaman ben yarın gelip başliyim işe

    + hadi len

     

    alıntı

    • Like 3

  7. Atatürk'ü koruma yasasının çıkması için Bayar, kanunun görüşüldüğü günlerde, üç kere meclise geliyor, parti grubunda konuşuyor ve dördüncü oylama için çok hiddetli ve ağır bir lisan ile şunları söylüyor;

     

    _Eğer bu kanun, bugün de çıkmazsa ben eşkıya olacağım, dağlara çıkacağım, komiteci olacağım, bu partinin aleyhine isyan edeceğim.

     

    Bayar'ın bu konuşması üzerine Menderes

     

    _ Bu iş galiba büyüyecek;bunu körükleyenler körüklüyor.Matbuat denen cenabet güç, galiba beni hayatımdan edecek.

     

    Ali Ulvi Kurucu Hatırat'ından sy. 283

     

    Ne tuhaf, Bayar'ın kimliği şimdi kafalarımızda sanırım tam olarak şekilleniyor. Hayır yani ironik olan bu koruma yasasını çıkaran hükümetin itham edildiği maddelerden biri Atatürk'e hakaretti. Bayar madem bu denli Atatürk holiganıydı neden muhalefet edip Demokrat partiyi kurar, sadece ekonomi stratejilerinde CHP'den ayrılması sonra şol yukarıdaki manzara..Ben eşkıya olacağım de, sonra onlar tarafından idama mahkum edil sonra yaşlısın diye hapse tutul..Ya Bayar efendi işte kaderin cilvesi diye buna derler..


  8. Böyle eserleri okumayı seviyorum, daha derinden tanımamamızı sağlıyor büyüklerimizi. Hatıratlar da hakeza öyle. İnşallah kısa zamanda temin edeyim. İsmet Özel'in bu karede yer alması ilgimi çekti. Bence de hak ediyor. Kırk Hadis diye eseri var, bir şair nazarıyla hadislere bakış. Ben iyi dönüş yaptığı kanaatindeyim. Mazi atiye çelme olmamalı.


  9. yahya-kemal-beyatli-1.jpg

     

     

    İstisnaların kaideyi bozduğunun resmidir.. Ömer Aksay’ın kitabı, bu toprakların muhteşem yalnızlarını anlatıyor. Peki kitapta hangi ‘istisnalar’ var?

     

    Uzun zamandır okuduğum kitaplar beni heyecanlandırmıyor. Belki öğrenmenin ve farklı kelime dizimlerinin verdiği bir şevkle okuyorum okuduklarımı. Ama ilk okumalarım, heyecanla sahaf sahaf kitap aramalarım neredeyse yok artık. Bu, okunacak kitap kalmadığından ya da kitaplarda aradıklarımı bulamayacağımın verdiği beyhudelik hissinden değil. Zira her kitabın ayrı bir bakirliği olduğuna hâlâ inanıyorum. Mesele, elime aldığım kitabın, heyecanı ve coşkuyu daha ilk satırlarda veren özgeliği…

    Neredeyse bir “flash-biyografi” elimizdekikaideyi-bozan-istisnalar-131147-1.jpg

    Bu kitap uzun zamandır hissedemediğim o coşkuyu ve heyecanı tekrar hissettirdi: Kaideyi Bozan İstisnalar. Bir İnsan’ı kitapçılarda aradığım, El Greco’ya Mektuplar’ı onca yıl sonra Moda’da bir sahafta bulma anımın coşkusu, Bir Yazarın Notları’nı fotokopi baskı olarak hediye alışım… Kaideyi Bozan İstisnalar’ı da elime ilk eskizleri ulaştığında aynı hislerle okudum.

    Stefan Zweig, “bir insanı tanımanın yolu, acılarına, ayrılıklarına, zaaflarına; tüm çelişkilerine ve erdemlerine ışık tutmakla mümkündür” der. Biyografi yazarları içerisinde fevkalade bir yeri vardır Zweig’in. Kaideyi Bozanlar İstisnalar’ı yazan Ömer Aksay da ele aldığı “şairlerin” eskiz çalışmasını yaparken, zaaflarından erdemlerine, mahremiyetlerine çizik atmadan yazmış. Zaten kaleme aldığı isimlere baktığımızda ister istemez özgün bir bakış kendini davet ediyor. Yazarın disiplinli ve şair diliyle yazdıklarının “duruşları”, kitabın karşımıza fişeklerini göğsüne çapraz kuşatmış erler gibi dikilmesini sağlıyor. Kitaptaki biyografiler bildik ölçülerin çok dışında ele alınmış. Hatta kronoloji, özel anlar, dikkat çeken yönlerden ziyade; sözlerinin ve duruşlarının resmi çekilerek bir “flash-biyografi” çalışması çıkmış karşımıza.

    Omurgalı sözcükler ve tavırlar var kitapta ele alınan şairlerde

    “Nuri Pakdil’in yalnızlığı, irfanî bir derinliğe sahip olmakla, Türkiye’nin maruz kaldığı modernleşme hareketleri sonucu yaşanan kültürel şizofreniyle birlikte entelektüellerin içine düştüğü yalnızlığın sığlığından ayrılır.” … ”Nuri Pakdil, irfanî boyuta sahip yalnızlığıyla seleflerinden ayrılan bir entelektüeldir.” Kısa sözcüklere ihtiyacım var. Gölgeleri değil, kendileri daha büyük olan insanlardan bahsediyor yazar; sözcükleri uzatmakla onlara şan katamam.

    Omurgalı sözcükler ve tavırlar var Ömer Aksay’ın anlattığı “şairlerde”. Çağa karşı duruşu olan, sözleri ve eylemleriyle kendilerinden sonra gelenleri yaşadıkları zaman içerisinde etkileyen ender aydınlar onlar. Kayıtsız kalmayan, kökleri hatırlatan, sözleri yıkanmış ve durulanmış insanlar…

     

    Müslüman bir şair dilinden kendi kelimelerini siler

    İsmet Özel, Müslüman olduktan sonra sürekli ‘yalnızlığı aşma’ çabası içindedir ama ‘safiyâne yaklaşımlarına rağmen’ bir türlü aşamaz Müslüman yalnızlığını. Müslümanız ve yalnızız!” Yazarın tahlilleri umutsuz mudur? Hayır, yalnızlığın bir kader oluşu, Müslümanların “garip” oluşlarının neresi kötüdür?!

    “Yalnızlığı(nı) şiirinde dile getirmedi Sezai Karakoç. Yalnızlığı(nı) yaşadı, yalnızlığı(na) büründü; ama şiirinde kalabalık vardı, yalnızlık yoktu. Kendinden söz etmeyi sevmedi; kendi yalnızlığından, kendi benliğinden bir şiir söylemi geliştirmedi. ‘Mona Roza’da bile kendini gizledi, örttü, sevdiğini izhar etti.” Bu cümleler çok net: Müslüman bir şair dilinden kendi kelimelerini siler! Nefsini değil, dirilişin dilini konuşturan şairin metafizik gölgesini net biçimde gösteriyor yazar. Ve yine yalnızlık.

    Büyük yalnızlar

    Belki de şunu demek daha doğru olur: Büyük muzdariplerin kalem izlerini çıkarmış Ömer Aksay. Kalem izi ki ruhumuzu deşifre eder. Büyük yalnızlar; inandıkları için kültür-sanat- edebiyat alanında yalnız kalan muzdaripler onlar.erdem-beyazit.jpg

    “Âlemlerin tam ortasında” durup yazan Necip Fazıl Kısakürek,

    “Nefes alıp verir gibi şiir yazan” Cahit Zarifoğlu,

    “Gizli şair” olan Rasim Özdenören,

    “Militanın dervişle ritmik dansını” yapan Erdem Bayazıt,

    “Hayatım katır ahırında seranat vermekle geçti. Domuzları kutsal kitaplarla besledim ve itleri kalbimle” diyen, mağaradan dışarı çıkmaya cüret eden büyük yalnız Cemil Meriç,

    Asrın idrakine seslenen camideki şair Mehmed Akif Ersoy,

    Ve kökü mazide olan bir ati, Yahya Kemal Beyatlı

    Kaideyi Bozan İstisnalar’ın ta kendileri. Münevver, aydın, entelektüel ve kalplerini dillerinin üzerine bir kor ateş gibi koymuş şairler. Modernizmle fena kavgalı; ilmin ve irfanın yerine, malumatfüruşluğun ve kuru gürültünün hâkim olduğu zamanlarda ortaya çıkarak Hızır nefesi gibi tam da karşımızda duran kanlı canlı resimler. Muhteşem yalnızlar. Ömer Aksay, yukarıdaki isimlere değer veren, onların kavgalarını önemseyenlerin idrakine yakışır bir dille kaleme almış çalışmasını. Bir dönem yayınlanmasında ciddi emeği olan İkindiyazıları denli özge bir çalışma olmuş.

    20.yy Türkiye İslamcılığının şiir adalarını-adamlarını görmek, köşebaşlarının tutulduğu zamanlarda Müslüman olmanın ne cüretkâr ve haklı bir kavga olduğunu düşüne taşına okumak ve kaidelerin nasıl bozulduğunu bir daha hatırlamak isterseniz eğer, Ömer Aksay’ın tahlillerine bakmakta yarar var sanırım…

    Kaideyi Bozan İstisnalar, Ömer Aksay, Hayy Kitap, Şubat 2012, 184 sf.

    *Peter Weeis/Che Guavera’nın ölümü üzerine yazdığı şiirin adıdır.

     

    Zeki Bulduk,

     

    dünyabizim


  10. Nurettin Topçu ve Necip Fazıl Kısakürek'in ilk görüşmeleri biraz ilginç olmuş. Ali Ulvi Kurucu'dan-alıntılıyoruz.

     

     

     

     

    1950'li yıllarda dönemin Maarif vekili Tevfik İleri Bey, avukat Bekir Berk'e şunları söyler: ''Bekir Bey, Allah selamet versin, Necip Fazıl Bey, dergisinde nam-ı müstearlarla, Profesör bilmem kim diyerek yazılar yazıyor. Bunları onun yazdığını, o isimlerin olmadığını herkes biliyor... Büyük Doğu'yu büyütün. Memleketin sevilmiş imzalarından yazılar alın. Ali Fuat Başgil'e, Nurettin Topçu'ya Mümtaz Turhan'a gidin...'' Bu sözler üzerine avukat Bekir Berk, hukuk fakültesinden hocası olan Ali Fuat Başgil'e gider. Ali Fuat Başgil nazik biçimde bu teklifi kabul edemeyeceğini bildirir. Nurettin Topçu'ya gitmesini,02-aralik-2010-18-09-11-2375757098.jpg Nurettin Topçu'nun kendisinden daha derviş, daha sabırlı ve tahammüllü olduğunu söyler. Bundan sonra Bekir Berk, Nurettin Topçu'ya gider. Nurettin Topçu, Bekir Berk'in maksadını öğrenince:

    “Hay Allah razı olsun, ne iyi ettin yahu! Ben bugüne kadar Necip Fazıl'ı görmedim. Bizim için ayıp değil mi! Seninle ziyarete gidelim.” der. Bekir Berk, Necip Fazıl Bey’e hemen telefon eder. Necip Fazıl Bey, “Bekliyorum.” deyince yola çıkıp, Büyük Doğu'nun Cağaloğlu'ndaki yerine giderler.

    Millete mal olmayan inkılâplar

    Dergi idarehanesine girince, Necip Fazıl Bey, belden yukarısı çıplak, altında pantolon misafirlerini karşılar. Hal hatır sorulduktan sonra Üstad Necip Fazıl şöyle diyor:

    “Nurettin Bey, madem bu işe giriyorsunuz, sizden beklenen, rica edeceğim bir mevzu var. Millete mal olmayan inkılâplar diye bir seri makale yazacaksınız. Sizden bunu bekliyorum...”

    Necip Fazıl bunları söyleyince, Nurettin Bey şu cevabı verir: “Necip Fazıl Bey, biliyorsunuz ben İmam Hatip Okulu'nda hocayım. Bugünlerde imtihanlar da var. Söylediğiniz mevzuun derinliklerine inmek lazım. Hazırlıklı değilim... Fakat Türkiye’nin Maarif Davası diye bir kitap yazdım, yeni bitti, kimseye göstermedim. Onu vereyim. Onları neşre başlayın...”

    bekir-berk.jpg

    Topçu, bunları söyleyince Üstad bir anda heyecanlanıverir, coşar. “Bekir Berk, şu hâle bak! Talihsiziz, talihsiz! En samimi insanlarımız bile korkuyor. Bu yol çileli yol Bekir Berk çileli, dikenli... Kimse diken üzerinde yürümeye razı olmuyor…”

    Bu bozuk makinada bu deha

    Biraz daha söylendikten sonra, “Ben bir kahve söyleyeyim.” diyerek dışarı çıkar. Bekir Berk üzgün, şaşkın ve mahcup bir biçimde, “Aman hocam, davanın kudsiyeti adına gücenmeyin. Benim ne için çırpındığımı görüyorsunuz. Aman darılmayın.” der.

    Nurettin Topçu Hoca gülümser ve şöyle söyler: “Bekir Bey gücenmek ne demek? Asla gücenmem. Ben bu ruhları bilirim. Fakat şu anda Allah'ın namütenahi kudretine hayranım ki, bu bozuk makinada, bu dehayı nasıl saklıyor!..”

    Bekir Berk, ömründe duyduğu en manalı sözlerden biri olarak söylüyor bu cümleleri.

    necip1.JPGÜstad Necip Fazıl gelir, hiçbir şey olmamış gibi kahveler içerken, “Benim ne çileli bir insan olduğumu anlayın, görün ki, telefon ettiler, çamaşırlarınız yıkandı geliyor, dediler; hâlâ gelmedi. Bakın yanınızda böyle oturuyorum. Sizi bu halde karşılıyorum.” dedi. Buna Nurettin Bey şu cevabı verir:

    “Efendim, pehlivanlar böyle olur. Güreş minderinde fanila giyilmez!...”

    Cevap Üstad Necip Fazıl'ın hoşuna gider. Kendine mahsus gülüşüyle güler ve derhal tavır değiştirir: “Kitabı kim getirecek?”

    Bekir Berk Bey hemen atılır: “Ben getiririm, Üstad'ım!” der.

     

     

     

    Ali Yaşkın Ali Ulvi Kurucu’nun ‘Hatıralar’ından aktardı

     

    dünyabizim

    • Like 2

  11. Hayır Yusuf kardeşim rep almak için paylaştım :) ömürsünüz yahu.

     

    Makale, köşeyazısı okumayı severim, ilgimi çekti buraya da taşıdım. Burada Sayın Bakiler'in şahsi fikri olmakla birlikte kaynaklarda geçen karşılıklı diyalogları da kaleme aldığı göz ardı edilmemeli. Evet mezkur ismin öz kimliği ortada tartışmaya lüzum yok, aslında ortada batıl, iftira olan durum da yok. Kafalar karışmamalı yani. Bilinen doğrudur.

     

    Başkalarıyla uğraşacağımıza kendimizi hesaba çekme tavsiyesi doğru olmakla birlikte halka mal olmuş şahsiyetlerin, ne olduğu ve yanlışlarının izharı hususunda açıklık, aydınlık kazanmak adına gıybete(!) dinen cevaz verildiğini de anımsatalım hadi.

     

    Size de hayırlı akşamlar olsun

    • Like 1
×
×
  • Create New...