Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mumin

Editor
  • Content Count

    933
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    51

Posts posted by mumin


  1. Yolculuk hususunda gerçekten bahstsız bedevinin biriyimdir.

     

    Hiç unutamadığım, bir tanesi var ki, gerçekten bir yıl boyunca arkadaşlarla hep bir araya gelmemizde dilimizden düşmedi ve de alay konusu oldum.

     

    3 yıl önceydi, ilk yurt dışı seyahatim, ilk uçak tecrübem, ilk uzun boylu ailemden uzak kalmam. Dile kolay tam bir yıl. Anneme, resmen askerlik yaptım derim zaman zaman anınca o günleri. Neyse cemaat bünyesinde mülakat derken, pasaport derken bütün işlemler halloldu. Önceki kafileyi kaçırmıştım. Üç kişi olarak bir hafta sonra gerçekleşecekti bizim gidişimiz. Tuhaftı, garipti, bir yandan vatan, bir yandan ana hasreti. Zayıfız neticede tamam ilim de her şey demek ama.. Neyse atladık eniştemin arabasına ailecek ver elini, Atatürk havaalanı. O vedalaşma fasıllarını geçiyorum. Geldim bekleyen arkadaşlarla tanıştım. Her zamanki gibi en son giden bendim. Tanıştık, biri Adana biri Nevşehirli’ydi. Sıcak, samimi insanlar. Biraz sonra telefonla sık sık kendisiyle konuştuğum, yüzünü hiç görmediğim adı Mustafa olan abi geldi. (Bu abi lafını yazımın akışında duyacaksınız yer yer, bu Nur cemaatinde verilen rütbeyi işaret eder) Neyse geldi, ağır, oturaklı, elinde siyah küçük bir çanta, dosyalar falan bayağı resmi bir profil çiziyordu. Yaklaştı, şimdi dedi içinizden birine vazife vermeliyim. Biraz girişimci ruhum dışarıdan da belli mi oluyor ne, bana söyledi direk. Cümleler aynen şu şekil.

     

    _Uçakta abileriniz de olacak. Onlar sizin varlığınızdan haberdarlar, sizi tanıyorlar. Bir ihtiyacınız olduğunda size yardımcı olacaklar. Siz sakın onlara yaklaşmayın onlar sizi bulacaklar..

     

    Gözlerim büyümeye başladı. Kendimi Matrix filmindne fırlamış Tiriniti gibi hissettim. Kulağımda gizli bir çip falan olabilirdi, el atacak biraz sonra anlaşıldı bir ki bir ki diyecektim. Bu kesin Jemis Bond’un havaalanı sahnesi falandı. Ne demek ya onlar sizden haberdar, sizi görecekler, yabancılara sakın yaklaşmayın. Korktuk, tırstık, kızların yüzündeki ifade beni güldürmesin diye kendimi zor tuttum ama. Afacanlığı da sevdim ben. Neyse saydı saydı, iyiden iyiye ajan rolune büründük, tamam meydey meydey..

     

    Elimizde bavullar ilerlemeye başladık. Prosedür işledi, yerlerimizi aldık. Üç arkadaş yan yana dizildik. Mürettabat habire yanımızdan geliyor geçiyor. Beyaz giyinen adamlar. Tuhaf tuhaf bakınıyoruz. İçimden sesleniyorum, sen kesin “Onlar”dansın de mi? Septik oldum çıktım, beni bırakın kızlara da korku saldım. Biraz gırgır biraz hakikat az ürkmedik ama. Şehirlerarası yolculuğa dahi tek başına çıkmamış birileri olarak, hem dahi yaşımız kaçtı ki bizim? Saat gitgide ilerliyor, şehir ışıkları artık nokta kadar kalıyordu gökyüzünden baktığımızda. Gariptim, İstanbul’um hiç bu kadar uzak kalmamıştı bana.

     

    Saatler ilerledi. Biz sohbeti koyulaştırdık, aramızda kıkırdamalar.. Host geldi ellerimize belgeler vardı. Resimli hoş bir kitapçık. Kahire’nin, piramitlerin, Nil’in resimleri falan var. Gösterdik birbirimize, konuştuk, gülüştük. İngilizce yazıyordu çoğu şey. E biz anlamadık ki. İçeçek isterken orange juice diyebilmiştik şükür. Ötesini diyemeyeceğim bay yabancı.. Hakikaten öyle oldu ama. Bir saat kadar geçti. Millet elindeki kitapçıklara bir şeyler yazmaya başladı. Biz mi?Ne münasabet baktık, çantalarımıza koyduk bir güzel. Biri gelmeye başladı bize doğru. Ya da vehimdi bendeki. Yok yok, gerçekten bize doğru geliyordu. Geldi başımızda durdu. Selam verdi aldık. Dedi “bitâka”ları doldurdunuz mu? Ne –ka? Bitaka. Ha o kitapçık mı, evet aldık çantamıza koyduk. Hayır ona dolduracaksınız. Neresini? Siz verin ben halledeyim dedi. Allah Allah kızlarla birbirimize bakıyoruz. Ben Türk olduğumuzu anladı ve de yardım etmek istedi diye düşünüyorum.

     

    Verdik bitakaları(Arapça bir ülkeye giderken doldurman gereken, vesike, kart demek) İlk benimkini aldı. Bakıyorum kuşkulu kuşkulu. Ana, o da nesi, adres yazan yeri dolduruyor, adam akıllı yazdı. Sonra mahalle falan. Pasaportlarımızı da aldı bir güzel, onlardan da yazdı Döndüm, kızlar resmen adres yerini dolduruyor bu. O anda hemen durumu kavradım, gayri ihtiyari dönüp,

     

    Haa, siz abi olmalısınız!?

     

    Kızlar yandan kıkırdamaya başladı. Abi alttan alttan gülüyor. Estağfurullah diyebildi. Ben de sonra bir mahçup oldum ki sormayın. Bu lafım bir yıl Mısır’da Türklerin ağzında pelesenk oldu. Eğlencesine tabi.

     

    Neyse hepimizin işlemi halloldu. Abi gitti. İlerde birkaç dakika sonra bir adet kahkaha repliği geldi. Tamam artık tescillenmiştim.

     

    Sonra ne zaman evlerimizde toplandıksa, Haa siz abi olmalısınız, lafı kesin geçti muhabbette. N’apalım, acemiydik, tecrübesizdik, gençtik. Yabancıdan hiçbir şey almamayı öğretmişti anamız bize.


  2.  

    İTİRAZ

     

     

    Reddedilmiştir!

     

    Biliyor musunuz, tabi bilmiyorsunuz; sizde hukukçuluk oynar gibi bir hava var. Daha fazla uzatmak istemiyorum zira bırakın kafamın patlamasını lağımlar bile patlayabilir.

     

    Bu mesajdan sonra hiçbir şekilde cevap vermeyeceğim. Zira fikrin ehemmiyetini bu denli ucuz bir meseleyle gölgeleyecek değilim

     

    nokta


  3. Geçen bu adamın bir videosunu izledim. Çok aksiyoner bir ruh, dehşet bir üslup. Beni sarstı şahsen. Dedikleri de tamamen tenasüp içindeydi benimkiyle. Böcek sürüleri, ne teşbih ama. İdeolojik açıdan safı net değil gibi yorumlara bakılırsa. Anadolucu olduğunu sanıyorum, sıkı bir vatansever. Solcu yahut komünist olması bir insanın yurduna bağlı olmadığı anlamın gelmez. Kanımca adam bir yerde değilim her yerdeyim izm'inden. Ama beni asi, aykırı cephemden yakaladı yalan değil. Ayrıca Üstad'la alakalı yorumu tamamen faşist bir ruha mahkum olup demokrasi, özgürlük çığırtkanlığını yapıp işin özünden uzaklığının semeresi. Yazık derine inememiş.

     

    Tam anlamıyla Üstad'ı benimseseydi adı gibi ruhu da gençleşecek ve belki daha büyük kitleleri kendine bağlayacaktı. Yahu arkadaşlar bu genci kazanalım bence.


  4. Bir

     

    Yalçın Çakır, o estetik ameliyatlı yüzüyle hala çıkıyor. Adamı dövdüler zannettim. Meğer göz altı torbalarını aldırmış. Iyykk

     

    İki

     

    Müge Anlı, kadın dedektif edasında, adam öldürmedim diyor. O da emin misin bir kere daha düşün diyor. Çok film izlemiş kendini Nikita zannediyor.

     

    Üç

     

    Ve tüm evlendirme programları. Panayır yeri gibi. Bir türlü de elektirik alamıyorlar birbirlerinden. 80lik amca aşk arıyorum diyor.

     

    Tanrım ne manzara! İntihar etsem suç benim mi?

    • Like 1

  5.  

    ''BİZ ÖYLE ADAMLARIZ Kİ, DAVAMIZIN UĞRUNDA KENDİMİZİ ÖYLESİNE HARCARIZ Kİ, YAKARIZ KARŞIMIZA ÇIKANI..!''

    ''GERİSİNİ EMANETÇİLERİM DÜŞÜNSÜN!

    Ya bu derleme acayip olmuş. Tüylerim diken diken oldu. Eseri okuduğumda da aynı ruh haleti içine girmiştim. Ahh dava ahlakı ahh!

     

    Biz düşünelim öyle mi Üstad'ım? Sor ki lahza müstağni kaldığımız an var mı?


  6. Hakikaten günümüz meselelerinden biri bu evlilikte en hayırlı şeçimi yapabilmek. Rabbimizin hakkımızda yazdığıdır elbet. Kıstas nedir nasıl tanırsın, söylemlerle fiiller tutmuyor ki çoğu zaman. Mesela benim ablalarım da anneciğim de çarşaflı elhamdülillah. Ufaktım ablama gelmiştiler. Af buyurun yaşım küçüktü ama söylenilen lafın utancını duymuş, hissetmiştim. Ne yani ben şimdi evlenmeden senin gerdanını göremeyecek miyim?dedi. Anında kapıyı gösterdik orası ayrı. Yani böyle abartılı, kalas kafalı insanlar sadece bayanlarda değil erkeklerde de var. Cinsine göre düşünme boyutu vahimlik kazanıyor. Halbuki biliriz takva olanı en iyisi. Dinde kemale ermiş, muhafazakar, hani biraz da iyi iş. :) İşin şakası tabi. Markette görmüştüm, çarşaflı bir hanım, cübbeli, başı fesli abimiz. Ne hoş çerçeveydi. Gıpta ettim ne yalan söyleyeyim.

     

    Her şeyin hayırlısını dilemek lazım. Salih, saliha olmak da kafi gelmeyebiliyor.


  7. Evet bunun gibi tafsilatlı açıklama olan, diğer yükleme işlemlerini de gerçekleştirmek için çalışmalar bekliyoruz. Şu resim yüklemeyi de deneyeceğim inşallah.

     

    (Reyhan abla harikasın ya, mahir olmadığın alan var mı merak ediyorum.

     

    Bu arada çok özledim ben ya.)

     

    Hulasa durmak yok gençler, iş, iş ve yine iş.


  8. Sakin olun millet gerçekten video falan yok ortada. Bilgisayarı değiştirince olayın vahimiyetini kavradım. Hatta baktım Nuretttin Yıldız başlığında paylaştığım videolar da görünmüyor. Nasıl seviniyordum yaşasın artık ben de video yükleyebiliyorum diye. Heyhat ki hala o istidattan yoksunmuşum, bunu üzülerek itiraf ediyorum. Demek bunca arkadaş boş ekrana bakıp durdu, e biri de demez mi mübarek video falan yok diye, esfer kutluyorum sizi. :)

     

    Demek benim bilgisayarın sürümü üstün falan ne bileyim izleyebiliyorum yani.

     

    Hadi neyse link vereyim.

     

    dipnot:teknik bölümde video paylaşımına dair bir başlık varsa bakarım, yoksa bir izah gelirse sevinirim. Burada halüsinasyon gören insan moduna alınmak istemem.

     

    http://videonuz.enso...i-utansin-siiri


  9. Kendimi bildim bileli, bende uyku sorunu var. Doktordan bunun, burunda ki kıkırdağın eğri olmasından dolayı olduğunu öğrendim. Her gece 3, 4 saat yatakta debelenir dururum. Lüzumlu, lüzumsuz düşünceler... Basit bir ameliyatla artık bende uyuyabileceğim inşallah. İşin tuhaf kısmıysa uykusuzluğumun sebebini kafamda ki soylu düşüncelerden sanıyor olmamdı biggrin.gif Ne soylu düşüncesi efendi, oksijeni tam alamıyorsun, burun tıkanıyor, otu çayırı düşünüp sende kendini fasülyeden sanıyorsun.

     

    Gece uyayamıyor, burnunuz tıkanıyorsa, bir kbb ye uğrayın derim. Hani burun eğriliği içte olan, dıştan farkedilmeyen çok kimse bunu anlamıyormuş. Gece sinir kumkuması içinde, 'bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden' diye edebiyat yapmayın benim gibi biggrin.gif

    Allah iyiliğini versin gönüldaşım güldüm. :)


  10. Aman bayram bayram irin mirin fene çarptınız ha. Edepsizlikmiş. Ben muradınızı gayet iyi çözdüm. Siz histerik bir hal içinde davrandınız, bakınız kendiniz dediniz, en başından ispata çalışıyorum zaten, bu nasıl cümle, siz kim oluyorsunuz ki, bana oynuyorsunuz, ispat ne? Ne oldum ben şimdi, şecaat arz ederken tribüne oynayan, bakınız ben de düşünebiliyorum öyleyse varım millet! Demeye çalışan ezik ergen mi? Ahh asıl siz psikolojinizi ortaya seriyorsunuz. Burada kimilerini ezerek egosunu doyuran, iki kallavi laf etti mi kendini adam sandıracak, fikirden fersah fersah uzakken fikir adamı pozu verecek insanlardan /ki size rastlayana kadar böyle birine rastlamadım/ biri değilim. Ben yazı paylaştım geldiniz tenakuz falan, yok sonra hasta, reçete, meseleden ayrılıp şahsına nişan aldınız. Evet bu da diğer başlıktaki mağlubiyetinizin eseriydi. Az çok psikoloji bilirim. Şimdi rica ediyorum dediğim gibi dallandırıp budaklandırmayın, öfkeyi gayet iyi kullanırım ve bu hafiflemiş hali.

     

    Daha fazla şahsıma ait eleştirilerinizi sürdürürseniz, merhamet denen hasseyi unutacak ve de banlanma pahasına lafımı sayacağım haberiniz olsun. Bu ne tehdit ne de argo sözün emaresi sadece mesele dairesinden çıkmasın, sizi daha fazla muhattap almak zorunda kalmayayım diyorum ama şiddetle paçalarımdan çekiyorsunuz. Sizin gibilerinin terakkisi nedir biliyor musunuz, dereke, dereke! Yani sıfıra yükselme! Benim yazılarıma gelip rep bile vermeyin Allasen. Lütfeniniz başka kapıya. Benim sinirlerimi hoplatmayın. Münazaraya severim ama sizin yaptığınız mahalle ağzı. Iykk asalet denen kelimeye hasretim!

     

    Emelim sizi, yerin dibine sokmak, sizi kaleye gömmek, yuhhalatmak, ilk onbire alınmamanız, priminizin ödenmemesi evet evet evet ben kötüyüm!

     

    Arkadaşım tahteş'şuurun şizofren olmuş senin. Bana diyeceğine siz bir reçete aramaya davranın bence.

     

    Eygi Hocam görüyor musun nelerle uğraşıyor benim ender beynim?


  11. Bilir misiniz muhatabını fikri açıdan alt edemeyeceğini anlayınca bulduğu gedikten laf sokmaya, sırtını yere getirmeye azm eden ve bunu artık fikrin çemberinden atlayıp, bizzat zatın şahsına yönelik yapmaya çalışan kuru akıllılardan her zaman uzak durdum.Wuww Şinasi bu cümlemi okusa idi, noktalama işaretlerini ben ne diye icat ettim diye kafama kitap fırlatırdı. Evet, anladığım kadarıyla ki bu çok zor oldu tahmininiz üzre, reçete falan bana hasta demek istiyorsunuz. Sizi reddediyorum. Öykünmek ve de çıktı kelimelerini yanyana getirdiğimde de inanın yine sorun yaşıyorum, zağar seviyenize inemiyorum. Ben şurada güzelim bir konuya katkı sağlamışım illa da Nurettin Yıldız başlığında yediğiniz golün rövanşını alma kantındasınız. Ne kadar çocukça. Fikrin erdemi bu değildir efendim. Doğru ve de haikat karşısında dut yemiş bülbül yahut önüne kırmızı et konan kanarya gibi susup üstüne üstlük bir güzel rep vermelisiniz. Her yorlu yordamı da benden beklemeyin ama.

     

    Bu arada resmen kendinizce altına (!) koyarak hicvettiğiniz arkadaşın durumuna düştünüz, nermiş ameller ünlemlere göreymiş. Bu böyle miydi yahu bakınız takıldım şimdi. Gülme forum arkadaşına gelir başına ya. Çünkü tenkidçi açıdan bana bakıyorsunuz ve de baktınız ki zahiren tezad var anında beni mıhlamaya çalıştığınız. Bingo! Aslında Tursil de olabilir.

     

    Rica ediyorum bir dahakine mesajlarıma kafanızı avaboya soktuktan sonra bakın, zira soğuk su adamı zinde tutar. Şimdi n'olunuz mevzuyu daha fazla dağıtmayınız.

     

    vaziyet 2'ye 0


  12. Sayın mütereddid rumuzunuzu bu denli benimsemiş olamazsınız. Şurada tezad nerede, tenakuza düştüğüm husus ne, bu bir çelişki midir? Bakınız hani sizin marijinal müslüman başlığından öykünüyorum, illa (!) kullanmak zorunda mıyım, sahi ironi diye bir kelime vardı. Bunu anlayamadan beni burada kendi kendisinin çelişiğinde boğulmuş bir ergen olarak mı yaftaladınız? Ben nerede ne yazdığımı, hangi prensiplere tabi olduğunu gayet iyi bilen biriyim. Şurada o asalak yazarın Janus'a nasıl bir kefen biçmeye çalıştığını, kendince güya Eygi Hocam'ı alt ettiğini sanan bir yazıyı paylaştım. Başına da ufak bir paragraf ilişitrdim.Tiye aldım, alaya aldım, kafaya aldım. Daha şerh etmemi ister misiniz?

     

    Verdiğiniz linkler aleyhime bir delil teşkil etmemiştir.

     

    Kasdi dediğiniz umarım kazara demek istediniz. Yoksa o rep'in manası hoşunuza gidersedirr, yani yazanla mutabaksınız demektir.


  13. Arkadaşlar bu Janus sizin bildiğiniz januslara benzemiyor. Bakınız aşağıdaki arkadaş Eygi Hocamıza ne hoş, ne tatmin edici bir reddiye yazmış. Bunları bilmek lazım, Şeriati'yi tekfir eden "din mafyası"ndan olmamak lazım. Bu arada orijinal bir tabirmiş. Evet bunu sevdim, evet din mafyasıyız! Ve bu gibi adamları da her zaman avlayacağız. Ever avcıları da avlayan avcılar vardır. Rabbim ehl-i süünnet kaleleri başımızdan eksik etmesin. Buyrun okuyun.

     

    "Din Mafyası" Şeriati'ye Saldırmaya Devam Ediyor

     

    “Müslümanlar kendi aralarında Kur'an'ın ve Resulullah'ın ortaya koyduğu hukukla bir ilişki geliştirirler. Kendilerini bu hukuka bağlı hissetmeyen ve sadece ellerindeki gücü/kafa sayısını/imkanları kullanarak insanlar üzerinde egemenlik kurmaya çalışan güç odakları da İslami kesimin derin devletidir. Geleneğimizde "İlim ahlakı" olarak ta tanımlanan hukuku hiçe sayarak kendilerinden farklı düşünen başka Müslümanları "sapık" "ajan" "yeşil komünist" vb. yaftalamalarla insanlar gözünde küçük düşürmeye, karalama kampanyaları düzenlemeyi mübah gören bu mafyatik yapılanmalar her alanda otoritelerini hissetirirler”. Demiştik “İçimizdeki Ergenekonlarla Ne Zaman Yüzleşeceğiz?” başlıklı makalemizde…

     

    Gelin görün ki içimizdeki ergenekonlar din üzerinden para mal makam kadın ve servet sahibi olanlar ,Yeşil saraylarında göbeklerini büyütüp ona buna din satanlar dinin de mafyasını kurdular. Din mafyası da kendisine göre egemenlik bölgeleri ilan edip haraç aldığı korkuttuğu sindirdiği bölgeye adım atan herkesi yok etmeye karalamaya alışıktır. Din Mafyasının şiisi, sünnisi ve daha sıralanabilecek envai çeşidi vardır…

    Mafya ahlaktan değil güçten beslendiği için her ne kadar ahlak satsa da kendisinde bu özellikten bir nebze bile yoktur…

     

    Bu ümmetin derdiyle dertlenen evlatlarına sabah akşam yatıp kalkıp hakaret iftira ve karalama yapmayı ibadet zanneden bu cehalet çetelerinin hedeflerinden birisi de Doktor Ali Şeriati…

     

    Kendi ülkesindeki Din mafyalarından çok çeken Şeriati vefatının üzerinden yıllar geçmesine rağmen halen boy hedefi haline getiriliyor. Merhumun düşüncelerini analiz edip seviyeli bir eleştiri getirmekten aciz olan mafya babaları ve kalemşörleri ancak iftira ve çarpıtmayla “gözden düşürme” yöntemine sımsıkı sarılmışlar…

    Bunlardan iki örnek verelim…

    Birisi Kanlı Cuma olarak bilinen olayın azmettiricisi Mehmed Şevki Eygi…

    Ülkesine gelen ABD’nin 6. Filo gemisini protesto eden gençlere karşı kitleleri saldırmaya çağıran bu beyefendi, Ehl-i Kitap(!) Amerika’nın safında yer almaktan utanır mı bilmeyiz ama, yazılarında kışkırtıcı ve azmettirici görevine devam ettiğini söyleyebiliriz.

     

    ALLAH PUT DEĞİL AMA…

     

    Eygi bir makalesinde Dr. Şeriati’yi ele almış…

    Bakınız Bay Eygi ne diyor: “Bundan yirmi beş sene kadar önce Şeriatî’nin meşhur ve hacimli kitabı İslam Şinasî’nin Türkçe tercümesini okurken, bir sayfasında gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Yazar aynen şöyle diyordu: “Allah gerçek bir Janus’tur...” Janus’un mânası nedir? Ansiklopedilere bakınca, bunun iki çehreli bir Roma putunun adı olduğunu öğreniyordunuz. Bir Müslüman Yüce Allah’ı nasıl olur da bir puta benzetebilirdi? Üstelik de “gerçek Janus” diyor. Yani tevili mevili yok”

    Bayımız, Şeriati’yi anlamadığı, biraz dahi olsun Dinler tarihi ve mitoloji’deki sembolik dili de bilmediği için Şeriati’nin iki ciltlik kitabından cımbızla bir cümle çekip onu küçük düşürebileceğini sanıyor. Aslında Eygi’nin bu gayri ciddi ve saygısız tutumu Şeriati’den çok kendi okuyucusuna…

     

    Eygi okuyucusunu koyun yerine koyup aptal muamelesi yapıyor…

    Oysa aklı başında herkes bir yazarın tek bir cümle ile itikadı bozuk, zındık,dinsiz vb. şeylerle itham edilemeyeceğini bilir. Aklı başında herkes aha da buldum işte! Naraları atmak yerine ne demek istedi? Diyerek sakince araştırmaya devam eder…

    Şeriati Dinler tarihi ve mitoloji üzerine çalışan öğrencilerine yine Dinler Tarihinin dili ve sembolleriyle ve teşbihlerle İslam’daki Allah tasavvurunu anlatmaktadır. Konuşmasının başında Yahudiliğin Tanrı tasavvurunun merhametten yoksun ve sadece “adalet”i içeren bir tasavvur olduğunu Hristiyanlığın Tanrı tasavvurunun ise adalet içermeyen ve sadece “merhamet” içerikli bir tasavvur olduğunu uzun uzun uzadıya anlattıktan sonra İslam’ın Tanrı tasavvurunun hem Merhamet/Rahmet hem de Adaleti içeren iki yönlü dengeli bir tasavvur olduğunu ifade eder. Roma mitolojisinde “Janus” olarak İki Başlı/İki yönlü olarak sembolize edilen Dengeli merhametli ve adaletli Tanrı tasavvuru ile İslam’ın merhametli ve adaletli Tanrı tasavvurunun ise Dinler tarihi açısından benzerlik teşkil ettiğini bir Dinler tarihçisi olarak tespit eder. Eygi’nin seviyesi bu Dinler tarihi analizini algılayabilir mi bilmiyoruz ama durum bundan ibarettir. Yoksa Hacc’ı, Dine Karşı Din’i yazan birinin aksini söylemesi muhaldir…

     

    CÜBBELİ: NERELERE GİDEYİM BEN YAV!

     

    Milli Gazete Yazarı Eygi bunları yazar da minberler susar mı? Janus Manus Gavurca bir laf! diyerek homurdanan bir Molla Kasım var karşımızda...

    Bir tane bile Ali Şeriati kitabı okuduğuna inanmadığım Cübbeli(?) Ahmet Ünlü isimli bir vaiz de Eygi’nin iftiralarını tekrarlıyor.

    “Büyük Dinsiz” Ali Şeriati’yi övdüğü için önce Sibel Eraslan’a çatıyor fitneci ilan ediveriyor ardından da “nerelere gideyim ben yav!” diye feryat ederek Minber Showunu sonlandırıyor…

     

    Bakınız: http://www.videoislami.com/view/4400/al-erat-hakkinda

     

    Hadi bir zındıklık ta ben işleyeyim de İncil de bir ayet nakledeyim:

    Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Cennetin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyor, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz! (Matta 23:13-14)

     

    Bülent Şahin ERDEĞER

    • Like 1

  14. Adam haykırdı: Nemesis, Nemesis! Yıldırımlar gibi ulu çınarlara musallat Tanrıça! Ben ne Olemp'in sırlarını fâşeden bir yarı Tanrıydım, ne erguvanları içinde doğan prens... Ama madem ki, parmakların bana kadar uzandı, madem ki hışmına beni layık gördün, seni utandırmayacağım. Ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyanın daha muhteşemini yaratacağım.

     

    Ve muçhule tırmanan adam kelime oldu.

     

    Cemil Meriç


  15. İnsanlar konuşanlar ve susanlar diye ikiye ayrılır. Ben suskunlardanım. Benim dışımdakiler habire konuşurlar. Dilsizler ve bebekler ise Allah'ın ağızlarına vurduğu mühür dolayısıyla konuşmazlar. Oysa ben, kendi ağzımı kendi elimle mühürledim. Ben susmanın tadını anladığım halde, konuşanlar konuşmanın acılığını anlayamadılar.

     

    Bunun için insanlar konuşurken ben hep sustum.

     

    Mihail Nuayme/Araş'ın Günlüğü


  16. Bir toplumu yoğuran o cemiyetin fikir adamları, düşünen kafalarıdır. İnsan ayrımı olarak düşünülebilir, dağdaki bir çobanın elindeki kavalı elbet koyunu için değerlidir yalnız fikir adamının kalemi, kağıdı, mürekkebi bir dünya için mühimdir. Biri cüz'ide peygamber vazifesi arz eder, yalnız diğeri evrensel bir statüde de kulaç atar. Daha önemli noktaları nişan alır, insanı tam alnının ortasından vurur, ruh kökünü sarsar, bedenini nöbete yakalatır. Abartmıyorum yahu, bir vecize üzerinde saatlerce durduğum olur benim. Bu aristokrat bir hal midir bilemem ama şerbeti bol bir baklava tamam cazip yalnız ben kelimelerle raksı daha çok severim. Farkındayım elime kalem bir kepçeden daha çok yakışır mesela. Çorba karıştırmak da mukaddes elbet ama bir kitabın sayfalarını çevirirken, içine gömülürken bambaşka, çok garip bir haz bu. İfade için o kelimeleri henüz TDK icat etmedi dostlarım.

     

    Neyse fazla geyik yaptım. Şimdi şu başlığın muradı; okuduğum eserlerden yer yer aldığım notları burada paylaşacak ve de aydın sınıfımızın derdi neymiş, alıp kafamızı ellerimizin arasına düşüneceğiz. Hissetmeye, hayata geçirmeye, onları çektiği ızdıraba soyunmaya çalışacağız. Sizler de katkıda bulunursanız bu fakir istifade etmiş olur. Rica ederim gogıl dededen çalıntıladığınız sözler, pasajlar başlığıma dalmasın, yahut tıwıt ne cıfıttır oradan yahut feysden gözünüze girebilmeyi başarmış sözleri de buraya taşımayın. Tamamen asil, el emeği göz nuru verdiğimiz eserlerimizden, okuduğumuz kitaplardan olsun.

     

    Burası benim bir nevi ruh dünyamın mülkiyetidir.

     

    Sessiz ol, sağa sola fazla bakma ve de haddinden fazla kalma.

×
×
  • Create New...